Türkiye iktisat politikalarının belirlenmesinde iktisadi kurum-kural ve kuruluşların rolleri
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 41713
- Danışmanlar: DOÇ.DR. YUSUF TUNA
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Ekonomi, Economics
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1995
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 138
Özet
ÖZET Türkiye'nin iktisadi ve siyasi alandaki kararlarında etkili olacak olan Lozan Anlaşması 1923 yılında imzalandı. Anlaşmada üzerinde durulan ekonomiye ilişkin başlıca konular şunlardır; kapitülasyonların kaldırılması, yabancılara verilen ayrıcalıklar sorunu, Osmanlı borçları, gümrük düzenlemeleri, savaş zararları, nüfus değişimi ve Musul sorunu. Cumhuriyet'in ilanından sonra, izlenecek olan iktisat politikalarını tespit etmek ve bu konuda hükümete yardımcı olmak amacıyla henüz Lozan görüşmeleri sürerken İzmir'de bir İktisat Kongresi düzenlendi. Alınan kararlar arasında Ziraat Bankası'mn yeniden düzenlenmesi, kambiyo ve borsa işlerinin düzenlenmesi, borsanın millileştirilmesi, ticaret ve sanayi odalarının kurulması da vardır. Kongre'de ortaya atılan fikirler liberal bir iktisat görüşünün biraz yüzeyde kalan İşaretlerini vermekte, kalkınmayı özel teşebbüse vererek onun yetişemediği alanlarda devletin müdahale etmesini öngörmekteydi. Tarım sektörünün tek kredi kaynağı olan ve bir devlet dairesi şeklinde Tarım Bakanhğı'na bağlı bulunan Ziraat Bankası, sermâyesi arttırılmak ve anonim şirket statüsü verilmek suretiyle yeniden örgütlendi. 1924'te özel teşebbüs tarafından İş Bankası kuruldu ve kısa zamanda iktidar gruplarına olan yakınlığını da kullanarak hızla gelişmiş, yerli ve yabancı sermaye ile siyasi iktidar arasında bütünleşme süreci üzerinde aktif bir rol oynadı. Devlet bu dönemde madencilik ve sanayi alanlarında da düzenleme çabalarına girerek bazı kanunlar çıkardı. Bunlardan en önemlisi 1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası'nı kuran kanundur. Mali yetersizlik sebebiyle banka faaliyetlerini sürdüremeyecek ve ileride Sümerbank'a dönüşecektir. 1925'te Aşar vergisi kaldırıldı. 1927'de çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu amaçlarına ulaştığı için değil, tersine ulaşamadığı için gelecek yılların politikasına damgasını vuracaktır. Batı örneklerinden esinlenerek kurulan, iktisadi politikanın geliştirilmesinde yardımcı kuruluşlardan biri de 1927'de kurulan Ali İktisat Meclisi'dir. Bu meclis Avrupa örneklerinden farklı olarak sınıf ve grup çıkarlarını uzlaştırmaktan çok özel kesimin isteklerinin hükümete intikalinde bir kanal oluşturdu. Ekonominin tüm faaliyetlerini kapsayan bir örgüt olarak Ticaret ve Tarım Bakanlıkları birleştirilerek 1928'de İktisat Vekaleti kuruldu. Lozan'da kabul edilen Ticaret Anlaşmasına göre Türkiye'nin yeni gümrük düzenine geçişi ancak 1929 tarihinden itibaren mümkün olacaktır. 1201929 Dünya Buhranı'nın Türkiye için yarattığı sıkıntılar, 20'li yıllardaki özel teşebbüsü teşvik politikasının başarısızlığı ve Sovyetler Birliği'nde girişilen başarılı planlama denemesi 1929 yılından itibaren izlenen iktisat politikalarında belirgin bir değişikliğe sebep oldu. Buhran'in ödemeler bilançosunu zora sokması sebebiyle dış ilişkileri kontrol atına almak amacıyla 1930 yılında Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu çıkarıldı. 1925 yılından itibaren kuruluş çalışmaları süren TCMB bir anonim şirket şeklinde 1930 yılında kurulmasıyla para politikası tedbirlerinin temel kuruluşu milli bir yapı içerisine alınmış oluyordu. Ekonomide istenen gelişimin sağlanamaması üzerine 1932 yılından itibaren iktisadi gelişime devletin öncülük etmesi fikri hakim olmaya başladı. Önce geçmiş dönemden intikal eden Sanayi ve Maadin Bankası'nın elindeki fabrikalar 1931'de Devlet Sanayi Ofisi'ne devredildi ve Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası adını aldı. Bu dönem içerisinde devletin kalkınmaya öncülük etmesinin bir plan çerçevesine oturtulmak istemesi kaydedilmeye değerdir. 1933'te yürürlüğe konan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı'nda kamu kesimi sanayide önemli yatırımlara girişiyordu. Dokuma sanayi Sümerbank (1933) bünyesi içerisinde toplanarak sınai ve ticari örgütlenmeye gidildi. Maden işletmeleri ise Etibank'a bağlandı. Bu dönemde millileştirmelere hız verilmesi dönem İktisat politikalarının bir başka özelliğidir. 1933-1937 yılları arasında bir çok demiryolu, elektrik, su, liman, tramvay, havagazı işletmeleri devletleştirildi. Türkiye İkinci Dünya Savaşı'na girmemiş olmakla birlikte savaş ekonomisinin bütün sıkıntılarını hissetti. Ordunun ve büyük şehirlerin yiyecek ihtiyacını gidermek üzere 1942'de onüç Zirai Kombina kuruldu. Savaş şartlarının ekonomiye çeşitli huzursuzlukları getirmesi üzerine 1940 yılı başlarında Milli Koruma Kanunu çıkarıldı. Yine bu yıllarda 1927 tarihli Teşvik-i Sanayi Kanunu yürürlükten kaldırıldı. 1942'de Varlık Vergisi'ni çıkarıldı. Alınan tepkiler üzerine kanunun uygulamasına son verildi, bakiye vergi borcunun tahsilinden vazgeçildi. Bütün bu yıllar boyunca verimli yatırımlar durdu hatta bazı alanlarda gerilemeler kaydedildi, paramızın değeri düştü. 1946'da yapılan develüasyonla Türk lirasının değeri % 50 oranında düşürülerek l Amerikan dolan 1.82 Türk lirasından 2.83 Türk lirasına yükseldi. 1947'de Amerika'dan Truman Doktrini, ertesi yıl da Marshall Yardımı aclı allında dış yardımlar gelmeye başladı. 1947'de -daha sonra yetersiz görülüp değiştirilen- ilk Yabancı 121Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu çıkarıldı. Cemiyetler Kanunu'nda grevleri yasaklamaya devamla beraber işçilere sendika kurma hakkı veren bir düzenleme yapıldı. Bu doğrultuda meslek kuruluşları oluşturulmaya başlandı. Bununla birlikte İş ve İşçi Bulma Kurumu yine bu yıllarda kuruldu ve Çalışma Bakanlığı oluşturuldu. 1948'de İstanbul'da Türkiye İktisat Kongresi toplandı ve İzmir İktisat Kongresi'nin açmış olduğu çığıra son verdi. Türkiye'nin ekonomik yaşamına egemen olacak yeni ilkeler getirdi. Bu ilkeler yabancı sermayaya çağrı ve özel girişimcilik ilkeleridir. Türkiye 1947 yılında Dünya Bankası ve Uluslarası Para Fonu'na üye olmasıyla liberal eğilimli ülkelerle de temasa geçilmeye başlandı. Bu gelişmelerin ışığında iktisat politikalarının değiştirilmesi görüşü ağırlık kazandı ve liberal görüşlere doğru bir eğilim başgösterdi. 1950 yılı Türkiye'nin siyasal hayatında önemli bîr dönüm noktası oldu. 1950-54 arasındaki dönemde gerek dış gerekse iç ekonomik gelişmeler Türk ekonomisinin ödemeler bilançosu imkanlarını genişletti. Hava şartlarının da tarıma imkan vermesi sayesinde 1950'yi hemen izleyen yıllarda Türk ekonomisi 1939-50 arasındaki durgunluğuyla kıyaslanamayacak bir canlılık gösterdi. 1954 yılında yabancılara petrol arama ve üretim izni veren ve çok liberal hükümler taşıyan Petrol Kanunu çıkarıldı. Bu dönemde enerji, çimento, tekstil, ve petrol alanlarında üretim genişledi, havaalanaları, limanlar ve binlerce kilometre karayolu yapıldı. KiT'ler bu dönemde daha çok önem kazandı. 1954 yılında tarım üretiminin çok düşük gerçekleşmesi ziraat gelirlerini de düşürerek diğer sektörlerin zorlanmasına sebebiyet verdi. Enflasyonlu yıllar ve dış ticaret ve ödemeler dengesi açıklar vermeye başladı.Tedbirlere rağmen ekonomiye durgunluk hakim oldu, sıkıntılar devam etti. Dönemin sonlarında iktisadi istikrar sağlanırken siyasi huzursuzluklar devam edegeldi ve 27 Mayıs 1960'ta askerler idareye el koydu. Hazırlanan yeni Anayasa ile iktisadi planlama zorunlu hale getirildi. 1961 Anayasası ayrıca Türkiye'de ekonominin karma ekonomik sistem ilkelerine göre yürütüleceğini, bu sistemde kamu ve özel kesimlerin yanyana birbirlerini tamamlayacak şekilde yer aldığını hükme bağladı. Anayasa gereği başbakanlığa bağlı olmak üzere Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu. Ertesi yıl planlama çalışmalarına başlayan teşkilat önce plan hedefleri ve stratejisini tesbit etli ve sonra bir yıllık geçici bir plan hazırladı. Bu tarihten günümüze kadar izlenen iktisat politikasının 122belirlenmesinde bu kuruluşun etkisi dönemden döneme değişen ağırlıklarla hep hissedilegeldi. 1960 sonrasında çeşitli alanlarda kurumsal düzenlemelere girişildi. 1980 yılına kadar siyasi ve iktisadi gelişmelerini çerçeveleyen 1961 Anayasa'sının kabulünün yanısıra 1963 yılında iş alanındaki ilişkiler düzenlendi. 1959 yılında ortaklık anlaşması imzalamak için Avrupa Topluluğuna başvuran Türkiye, 1963'te Ankara Anlaşması'nm imzalanmasıyla toplulukla ortak üyelik statüsünü oluşturdu. Bu tarihten itibaren Türkiye'nin iktisat politikalarının belirlenmesinde yeni bir kuruluşun izlerine rastlanacaktır. İlk üç plan dönmeminde görülen ekonomik bunalımlar iç sebeplerle açıklanabilir. Bu etmenlere o yıllarda ortaya çıkan dış sebepler de eklenince problem daha da büyüdü. 70'lerin sonlarına doğru ekonomi durgunlaştı, dış borçların taksit ve faizlerini ödeme sorunu, işsizlik düzeyi arttı ve ödemeler dengesi aşırı biçimde bozuldu. İkinci bir petrol şokunun yaşanmasıyla petrol ithalatı için gereken döviz miktarı hızla arttı. Ardarda devalüasyonlar yapıldı. Dış borç ödeme güçlüklerinin artması ve Türkiye'nin! dış kredi bulma hususundaki ekonomik itibarının zayıflaması üzerine 24 Ocak 1980'de yeni bir istikrar programı hazırlanıp kabul edildi. 24 Ocak Kararlan diye anılan kararlar bütününün öncelikle enflasyonu denetim altına almayı, içeride arz-talep dengesinini, dışarıda ödemeler dengesinin sağlamayı amaçladığı aşikardır. Döviz kuru istikrarının sağlamak için önce % 48.6 oranında devalüasyon yapıldı. Bunun yanında devalüasyon sebebiyle döviz tasarrufunu desteklemek amacıyla çeşitli tedbirler alındı. İhracata yönelik sanayileşme politikaları ithal ikamesi politikasının yerini almakla beraber aynı zamanda sübvansiyonların kaldırılması, yabancı sermayenin teşvik edilmesi ve KiT'lerin özelleştirilmesini öngörmekteydi. 24 Ocak kararlarını yürütmek, hükümete yardımcı olmak amacıyla yeni kurumlar oluşturularak, ekonomide karar mekanizmasının iyi bir koordinasyon altında toplanmasına çalışıldı. 24 Ocak 1980'de birden fazla bakanlığı ilgilendiren iktisadi konularda ve önemli projeler arasında eşgüdümü sağlamaya yönelik olarak bir Koordinasyon Kurulu kuruldu. Aynı kararlarla Para ve Kredi Kurulu oluşturuldu. Sermaye piyasasını düzenlemek ve tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak halkın iktisadi kalkınmaya etkin katılmasını sağlamak üzere Sermaye Piyasası Kurulu kuruldu. Para arz ve akışını belirleyen Hazine işlemlerini denetim altına almak ve dış ticaret işlemlerini yönlendirmek üzere Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı 123kuruldu. Kamu İktisadi Teşebbüsleri özellikle 1986 sonrasında giderek yoğunlaşan özelleştirme girişimleri çerçevesinde geniş bir tartışma alanı buldu ve özelleştirmeye hız verildi, 5 Nisan 1994'te yeni istikrar tedbirleri uygulamaya kondu. Enflasyon 1994 yılı sonunda yüzde 150'ye çıkarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. Avrupa Parlamento'sunun onayı gerçekleştiği takdirde 1995 sonunda Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki gümrük vergileri kaldırılacak, üçüncü ülkelere karşı ise ortak bir gümrük tarifesinin uygulanacaktır. 1995'in Mart ayında kamu ve özel kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak üzere Ekonomik ve Sosyal Konsey kuruldu. Türk ekonomisi için kabul edilen ana ekonomik model, temeli ile özel karar ve tercih serbestliğine fakat kamu kesiminin büyük güce sahip bulunduğu ve teorik olarak piyasa mekanizmasına bağlı bir karma ekonomik modeldir. Devlet, ekonomiyi yönlendirme ile ilgili kararlan, fikirleri ve politik gücü şu kaynaklardan alır: a- Sosyal adalet, tam istihdam, sosyal güvenlik ve diğer iktisadi hükümlerin bulunduğu Anayasa'dan. b- Sayısıa: iktisadi yasadan, c- Benimsenen iktisat modeli, bürokratik gelenekler ve partilerin ekonomik ve sosyal felsefesi ekonomiyi yönlendirmede devlete politik gücü verir, d- Ayrıca kamuoyunun meydana getirdiği etkiler, baskı gruplarının ve lobilerin etkileri sonucu iktisadi kararlar belirlenir. Yönetimin dördüncü gücü olan medya teknolojik gelişime paralel olarak büyük bir güce ulaşmıştır. Türk ekonomisinde ekonomik tercih ve kararların alanlarına ve karar yetkilerine göre anayasal kurumları şöyledir. 1. Cumhurbaşkanlığı. 2. Türkiye Büyük Millet Meclisi. 3. Hükümetler, a- Bakanlıkların Danışma Kurulları: Bakanlıkların yarısından fazlası ekonomik karar aldığından bu alandaki danışma kadroları teorik olarak büyük bir potansiyele sahip sayılabilirler. Bakanlıkların ana işlevi itibarıyla iktisadi nitelik taşıyanları şöyle sıralayabiliriz: Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, b- Merkez Kurum, Kurul ve Kuruluşlar: Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu, Para ve Kredi Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu, Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı ve Ekonomik ve Sosyal Konsey. 1960'tan sonra ekonomik ve sosyal kalkınmanın hızlandırılması amacıyla kalkınma planlarının hazırlanması benimsendi ve 1961 Anayasası 124ile kalkınma planlarının hazırlanması hükme bağlandı. Bu amaca yönelik olarak Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu. DPT, Yüksek Planlama Kurulu, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından meydana gelmektedir. DPT'nın önemli görevleri şunlardır: a- İktisadi, sosyal ve kültürel politika ve hedeflerin belirlenmesinde hükümete müşavirlik yapmak, b- Hükümet tarafından belirlenen amaçlar doğrultusunda kalkınma planları ve yıllık programlar hazırlamak, c- Bakanlıkların ve kamu kurum ve kuruluşlarının iktisadi, sosyal ve kültürel politikayı ilgililendiren faaliyetlerinde koordinasyonu sağlamak ve bu konuda hükümete müşavirlik yapmak. Yüksek Planlama Kurulu, Başbakan'ın başkanlığında, Başbakan'ın belirleyeceği sayıda Bakanlar ile DPT Müsteşarı'ndan meydana gelir. Yüksek Planlama Kurulu'nun ana görevleri şu şekilde düzenlenmiştir: a- İktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı planlamada ve politika hedeflerinin tayininde Bakanlar Kurulu'na yardımcı olmak ve hazırlanacak planları Bakanlar Kurulu'na sunmadan önce amaçlara uygunluğunu incelemek, b- Ülkenin ekonomik hayatıyla ilgili yüksek düzeyde kararlar almak, c- Kalkınma planları çerçevesinde kamu iktisadi teşebbüsleri ile ilgili kararlar almak, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu, DPT Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanın başkanlığında toplanır. Gerektiği hallerde başkan tarafından kamu görevlileri de kurula çağınlabilir. Para politikasının çeşitli kuruluşlarca saptanmasından doğacak dağınıklığı gidermek amacına yönelik olarak faaliyet gösteren kurulun görevleri şu şekilde düzenlenmiştir: a- Ülkenin yurtiçi ve yurtdışı ekonomi, para, kredi ve maliye politikalarını tespit ederek uygulanmasında koordinasyon sağlamak ve bununla ilgili gerekli tedbirleri ve kararları almak, b- Bakanlar Kurulu'nun ve YPK'nun incelenmesini istediği konularda görüş bildirmek, c- Destekleme politikalarının esaslarını belirleyerek destekleme fiyatları konusunda Bakanlar Kurulu'na tavsiyelerde bulunmak. Merkez ve yurtdışı teşkilatında oluşan DPTM'nm en üst amiri DPT Müsteşarı'dır. Müsteşarlığın 8 ana hizmet birimi vardır. İktisat politikalarının belirlenmesinde hükümete yardımcı bir kuruluş olarak örgütlenen DPT, kuruluşundan günümüze kadar kimliğini belirlemeye çalışmaktadır. Teşkilatın gerçek görevi siyasal iktidarın elindeki imkanları ortaya koyarak onun karar almasını sağlamak, siyasi iktidar tercihini yapıp karar verdikten sonra da ona uygun plan hazırlamaktadır. Bu durum parlamenter sistemde ekonomik ve sosyal 125politikaların yürütülmesinden parlamento önünde hükümetlerin sorumlu olmasının doğal bir sonucudur. 1980 yılından sonra DPT'nda yapılan reorganizasyonla bazı önemli konularla ilgilenecek yeni daireler, bölümler kurulmuştur. Olumlu sayılabilecek bu gelimelere rağmen DPT serbest piyasa ekonomisi içinde alması gereken yere gelememiştir. Türk ekonomisinin devlet tarafından yönlendirilmesi ve ekonomik hayatı etkileyen düzenleme ve politikaların teknik düzeyde oluşturulup uygulamaya geçirilmesi ile görevli devlet teşkilatının başta gelen kurumlarından biri olan Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, mevcut yapısı itibarıyla yeni bir kuruluş olup 1983'te oluşturulmuştur. Kurumun nisbeten genç niteliğine rağmen oluşumunda biraraya getirilen birimler neredeyse Türk Bürokrasisi kadar köklüdür. Maliye Bakanlığı'na, TCMB ve. Ticaret Bakanı'na verilmiş bulunan bazı görev, yetki, sorumluluk, hak ve muafiyetler HDTM tarafından üstlenilmiştir. HM ve DTM Başbakanlığa bağlı olup müsteşarlıkların en üst amiri Müsteşar'dır. Müsteşar, müsteşarlık hizmetlerinin Başbakan'm direktifleri yönünde mevzuata, hükümetin siyasetine, milli güvenlik siyasetine, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak yürütülmesini ve kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla görevlidir. Müsteşarlıklar; merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı ile bağlı kuruluşlardan oluşur. Müsteşarlık Merkez Teşkilatları; anahizmet birimleri, danışma ve denetim birimleri ile yardımcı birimlerden meydana gelmektedir. Ekonomi politikalarının tesbitine yardımcı olmak ve bu politikalar çerçevesinde hazine işlemleri, kamu finansmanı, kamu iktisadi teşebbüsleri ve devlet iştirakleri, ikili ve çok taraflı dış ekonomik ilişkiler, uluslararası ve bölgesel ekonomik ve mali kuruluşlarla ilişkiler, yabancı ülke ve kuruluşlardan borç ve hibe alınması ve verilmesi amacına yönelik olarak kurulan HM'nın sekiz ana hizmet birimi mevcuttur. Dış ticaret politikalarının tesbitine yardımcı olmak, tesbit olunan bu politikalar çerçevesinde ihracat, ihracatı teşvik, ithalat, yurt dışı mütahhitlik hizmetleri ile ikili ve çok taraflı ticari ve ekonomik üişkilleri düzenlemek, uygulamak, uygulamanın izlenmesi ve geliştirilmesini teminen kurulan Dış Ticaret Müsteşarlığının yedi ana hizmet birimi mevcuttur. Ekonomik hayati etkileyen düzenleme ve politikaların teknik düzeyde oluşturulup uygulamaya geçirilmesi çalışmalarının önemli bir sonucu 126olarak HDTM'nın kurulması ihracat sektörüne verilen önemi de ortaya koymaktadır. 24 Ocak Kararları'ndan sonra ihracata yönelik sanayileşme stratejisini uygulamaya konması ihracat sektörünü birinci derecede önemli sektör kılıyordu. Ekonomide karar mekanizmalarının belirli bir merkezden koordinasyonu alanında yapılan yenilikler de ekonomide yemden yapılanmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İthalat ve ihracatın artırılmasına yani ekonominin dışa açılmasına ilişkin politikaların ülkede serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinini hızlandırılmasına yönelik ekonomik politikalarla birlikte ele alınarak para politikalarına uyumlu bir biçimde HDTM aracılığı ile uygulanabilmesi imkanı sağlanmıştır. Merkez Bankası,genel olarak bankaların bankası görünümündedir, bankacılık ve parasal yapının düzenleyicisidir. Çeşitli ülkelerdeki merkez bankalarının devletle olan ilişkileri incelendiğinde ortaya üç ayrı model çıkmaktadır: a- Hukuken devletten bağımsız, özel hukuk kuruluşu olarak tanımlanan merkez bankaları, b- Devletin katılımı bulunan karma nitelikli merkez bankaları, c- Tamamen devlet yönetimindeki merkez bankaları. Özel sermayeyle veya devlet sermayesi ile kurulmuş olsalar bile günümüzdeki genel eğilim merkez bankalarının devletle ilişkilerinin giderek yoğunlaşması şeklindedir. Yeni Türk Devleti ekonomik bağımsızlık için milli bir merkez bankası kurulması özlem ve zorunluluğunu duymuş ve bu amaca yönelik çalışmaları kuruluşununu ilk yıllarında başlatmış ve 1930 yılında TCMB kurulmuştur. 1970 yılında bankanın görev ve yetkileri yeniden düzenlenmiş, Hazine'nin hissesini % 15'den % 51'e çıkarılmıştır. Bankanın temel görevleri, kanun hükümlerine göre ve ekonomik gelişmeye yardım etmek amacıyla şunlardır: a- Para ve kredi politikasını, kalkınma planları ve yıllık programlar gözönünde bulundurularak ekonominin gereklerine ve fiyat istikrarını sağlayacak bir tarzda yürütmek, b- Hükümete müştereken milli paranın iç ve dış değerini korumak amçlarıyla gerekli tedbirleri almak, c- Milli paranın hacim ve tedavülünü kanunda gereğince düzenlemek, d- Bankalara kredi verme işlerini kanunda belirtilen esas ve sınırlar içerisinde yürütmek, e- Para arzını ve ekonominin likiditesini düzenlemek amacıyla açık piyasa işlemleri yapmak. Bankanın Temel Yetkileri: a- Türkiye'de banknot ihracı imtiyazı tek elden bankaya aittir, b- Banka kanunla düzenlenen para-kredi konularında karar alma ve hükümete öneride bulunma yetkisini haizdir, c- Banka kendi işlemlerinde uygulayacağı reeskont, Iskonto ve faiz oranlarını hükümetçe 127izlenen ekonomik politikaları da gözönünde bulundurarak tesbit eder. Bankanın Müşavirlik Görevleri: a- Hükümet, gerektiğinde para ve krediye ilişkin tedbirlerin alınmasında bankanın görüşünü alır. b- Bankalar Kanunu'nun uygulanması ile veya genel olarak bankacılık ve kredi mevzuları ile ilgili hususlarda karar alma yetkisi hükümete ait olanların tasviyeleri hakkında karara varılmadan önce bankanın mütalaası alınır. Bankanın Hükümetle İlgili Görevleri: Banka, hükümetin mali ve ekonomik istişare organıdır. Bu sıfatla Banka, para ve kredi politikası konusunda hükümetçe incelenmesi istenecek hususlar hakkında görüşünü açıklar. Banka, her tür devlet iç borçlanma senetlerinin mali servisini, özel kanunlarla veya bunlara dayanan kararlara göre kambiyo denetlemesini ve dış ticaret rejimi tatbikatını veya benzeri işlemleri yapmakla görevlendirilebilir. Banka, hükümetin haznedarıdır. Bankanın teşkilatı şu şekilde düzenlenmiştir: a- Hissedarlar Genel Kurulu, b- Banka Meclisi, c- Başkanlık (Guvernörlük), d- Denetleme Kurulu, e- Yönetim Komitesi, f- Merkez Şubeler Iskonto Komiteleri, g- Şubeler. Banka'nm en önemli ve yetkili organı Banka Meclisi'dir. Banka Meclisi Başkan ve Genel Kurulca seçilen altı üyeden oluşur. Banka Meclisl'nin aldığı kararlarla TCMB'nı ilgilendiren ve TCMB'na verilen yetki ve görevlerin tamamına ait işleri yürütülür. Para ve kredi politikasının saptanması ve yürütülmesinde en yetkin kurum olarak karşımıza çıkan TCMB'nm bağımsızlığından çok şey kaybetmiş olsa da para ve kredi piyasalarına hakimiyeti artmıştır. Genel olarak hazinenin fiili hissesi en az olan % 51'in hayli üzerindedir. Bu yüzden sermaye sahipliği açısından hükümetin Banka üzerinde tam bir denetiminin bulunduğu söylenebilir. TCMB'nın bankalarca verilecek senetleri reeskonta kabul etmesi, avans vermesi gibi yaptığı işlemler banka sistemi aracılığıyla duyulan likidite ihtiyacının karşılanması amacını taşımaktadır. Açık piyasa işlemleri, para arzını ve ekonominin likiditesini düzenlemek amacıyla TCMB'nm piyasadaki mevcut tahvilleri alıp satması yoluyla gerçekleşir. Açık piyasa işlemlerine çeşitli sınırlamalar getirilmesi Banka'nm bu konudaki hareket alanını nisbeten daraltmaktadır. Uzun yıllardır sözü edilen Sermaye Piyasası Kanunu, bankerler olayının da katkısıyla 1981'de kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Sermaye Piyasası Kanunu, Sermaye Piyasası Kurulu'nu oluşturmasıyla ve getirdiği hükümlerle şüphesiz büyük bir boşluğu doldurmuş, piyasanın iktisadi gelişmesinin içinde yer alacağı hukuki çerçeveyi oluşturmuştur. 128Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Sermaye Piyasası Kanunu ile verilen görevleri yapmak üzere kurulmuş tüzel kişiliği haiz bir kurumdur. Kurul'un merkezi Ankara'dadır ve gerekli gördüğü yerlerde büro açabilir. SPK'nun Görev ve Yetkileri: a- Sermaye piyasasını denetlemek, b- İhraç veya halka arz olunacak sermaye piyasası araçlarını Kurul kaydına almak, c- Menkul kıymetlerin şartlarını, tabi olacakları hususları düzenlemek, denetlemek, d- Bağımsız denetlemeye yetkili olanların kuruluş şartlarım ve çalışma esaslarını ilan etmek, elde ettiği sonuçları değerlendirerek kanunda belirtilen gerekli tedbirleri almak, e- Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek önemli bilgilerin esaslarını tesbit ve bu konuda bilgiler yayınlamak, f- Borsalarda çalışacak kurumların kuruluş faaliyet, ilke ve esasları ile yükümlülüklerini düzenlemek, izlemek ve denetlemek. Enflasyonu dizginlemeyi temel hedeflerinden sayan 24 Ocak rejimi sermaye piyasasına güvenli bir düzen kazandırmaya çalışan Sermaye Piyasası Kanunu ile kendisine verilen görevleri yapacak olan Sermaye Piyasası Kurulu'nu oluşturmuştur. SPK'nun iktisat politikalarını etkilemedeki rolü sermaye piyasasının oluşturulmasında ve bu piyasanın işlemesinde kendisini gösterir. Sermaye piyasasının son on yılı büyük bir gelişim çizgisini takip etmektedir. Türk sermaye piyasası artık oluşmuştur. Fakat gelişme düzeyinin Türk ekonomisinin gelişme düzeyine paralel bulunduğu söylenemez. İMKB'mn gelişmesi her şeyden önce piyasanın gelişmesine bağlıdır. 1980 yılında Beş Yıllık Plan ve Yıllık programların tatbiki ile ilgili olarak memleketin ekonomik hayatına ilişkin birden fazla bakanlığı ilgilendiren konularda üst seviyede koordinasyonu sağlamak ve gerektiğinde YPK'na tavsiyelerde bulunmak gayesiyle Başbakanlık Müsteşarı'nın Başkanlığında; ekonomiyle ilgili bakan ve müsteşarlardan oluşan Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Türk ekonomisinin gündeminden son on yıldır neredeyse hiç çıkmayan özelleştirmenin karar mekanizmasını tek merkezde toplamak alınacak kararlarda koordinasyonu sağlamak üzere 1994'te özelleştirme Yüksek Kurulu oluşturulmuştur. Ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak için kamu kuruluşlarının ve çeşitli iştiraklere ait kamu paylarının özelleştirilmesine ilişkin olarak çıkarılan kanunla ayrıca Özelleştirme Fonu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. TKKOK'nun görevleri şunlardır. (TKKOK'nun yetkileri YPK'na devredilmiştir); a- Gelir ortaklığı senedi, hisse senedi çıkarılmasını ve 129işletme hakkı verilmesini karalaştırmak, b- Gelir ortaklığı senetleri için piyasa koşullarına uygun ve bu senetlerin değerini artıracak yönde her yıl dağıtım ilkelerini saptamak ve ilan etmek, c- Altyapı tesislerinden sağlanacak gelir artışını dikkate alarak her yıl gelir ortaklığı senedi çıkarıp çıkarmamaya karar vermek. TKKOK'nun yanısıra Başbakanlığa bağlı Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. İşsizlik oranının % 15'in üstünde olan ülkemizde bu problemin bakanlıklar arası bir üst kurul düzeyinde ele alınmasını sağlayacak bir örgüt olarak Başbakanlık genelgesiyle Başbakanlığa bağlı İstihdamı Geliştirme Yüksek Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Türkiye'nin ekonomik problemlerinin temelinde bürokrasinin kuruluş ve işleyişinin yattığı ve bürokratik yapının toplumsal gelişme yolunda önemli engeller oluşturduğu görüşü 1980 sonrası ekonomi yönetimi uygulamalarının temel mantığını oluşturmuştur. Ekonomi yönetiminin yeniden düzenlenmesi görüşü altında tüm iktisat politikalarının bir bütün içinde ele alınmasının gereği alarak yeni kurumlaşmalara gidilmesi söz konusu olmuştur. Bu gelişmelerin ışığında yeni bir iktisat politikasının uygulanmaya başlandığı 1980 sonrası dönemde bu politikaların arasında eşgüdümü sağlamak üzere EİYKK ve İGYKK kurulmuştur. TKKOK veTKKOİ, oluşturulan fonlarla alt yapı yatırımlarının geliştirilmesine yönelik faaliyet sürdürmüş, kamu ortaklığı ile ilgili yetkilerin YPK'na devredilmesinden sonra sadece toplu konut işlemleri ile ilgili faaliyet sürdürmektedir. ÖYK ise özelleştirme çalışmaları konusunda karar alma mekanizmasını oluşturmaktadır. Cumhuriyet döneminde kurulan hükümetlerin ortalama ömürlerinin çok kısa olması iktisadi ve sosyal istikrar ve ekonominin kurumsal yapısının kökleşmesi açısından sakıncalar meydana getirmiştir. Ekonominin yönetimi ve devletle ilişkileri alanında meydana gelen değişiklikler ve yenilikler gözönüne alındığında 1960'lı ve 1980'li yıllar büyük dikkat çekmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında her ne kadar liberal ekonomi politikaları uygulanmak istenmişse de, devlet eli, devlet sermayesi ve devlet işletmeciliğiyle sanayileşme felsefesi ortaya çıkmıştır. Sonradan karma ekonomik model adını alan bu model çerçevesinde devlet-ekonomi işbirliği, devletle ekonomi arasında iş bölümü olarak biçimlenmiştir. 1950'den sonrası Türk ekonomisinde iktidarın, serbest piyasa modelinin gücünü ekonomik gelişme aracı olarak kullanmayı benimseyen bir görüşe sahip olması, serbest teşebbüse güç verme ve özelleştirmenin 13übu dönemde dikkat çekici boyutlara ulaşmasını sağlamıştır. Devlet Planlama Teşkilatı'nın kuruluşu, kalkınma planlarının kabulü ve Beş Yıllık Kalkınma Planlan'nın hazırlanması 1960 sonrasında devletle ekonomini ilişkilerine yenilikler getirmiştir, devletle ekonomi ilişkilerinin oluşmasında modern bilgi ve tekniklerle tanışılmıştır. Ülkemizde geleneksel olarak ayrı ayrı bakanlıklar eliyle yürütülegelen, devletin nakit idaresine yani klasik hazine işlemlerine ilişkin işlevler ile ekonominin döviz kaynak ve kullanımını belirleyen dış ticarete ilişkin düzenlemeleri yapma yetkisinin tek bir bünyede toplanması Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı sayesinde uygulanabilme imkanı sağlanmıştır. Para ve kredi politikasının saptanması ve yürütülmesinde en yetkin kurum olarak karşımıza çıkan T.C. Merkez Bankası, sermaye sahipliği açısından hükümetin tam bir denetimi altındadır. Merkez Bankası hükümetin etkisine oldukça açık bir kurumdur ve hazinenin kredi ihtiyacını karşılamakla yükümlü hale getirilmiştir. Sermaye Piyasası Kurulu üyelerinin Bakanlar Kurulu tarafından seçilmesi ve Kurul'a siyasi kanadı temsil eden üyelerinin hakim olması, işlevi gereği bağımsız olması gereken Kurul'un hükümetin etkisi altında olduğunun göstergesidir. Siyasal iktidarın iktisat politikalarının yapımında ve yürütülmesinde daha çok parasal ve mali tedbirlere başvurması bu kurumların hükümetin etkisine olması gerekenden çok daha fazla girmesine sebep olmuştur. İktisat politikaların arasında eşgüdümü sağlamak üzere kurulan Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu iktisadi kararların optimizasyonunun sağlanmasına katkıda bulunmuştur. Özelleştirme Yüksek Kurulu, bir mini bakanlar kurulu görünümünü vermele birlikte aynı zamanda siyasi iktidarın özelleştirme işlemlerinin hızlı yürütülmesine verdiği önemi göstermektedir. Siyasi ve iktisadi istismarlar kurumsal yapıyı büyük ölçüde etkilemekte, dar anlamda bağımsız olması gereken kurumsal yapının işleyişini bozmaktadır. Ayrıca kurumsal yapı serbest piyasa mekanizmasının işleyişine ayak uyduramamaktadır. Bu sorun, alınması gereken kararların gecikmesinden ve özel sektör tarafından anlaşılamamasından kaynaklanmaktadır. Ekonomi yönetiminde yeterince şeffaflık sağlanamamıştır. Mevcut kurumsal yapıda ortaya çıkan problemlerin aşılması devlet- ekonomi-halk ilişkilerinin değişmesine, devletin ekonomiyle ve halkla 131barışık olmasına bağlıdır. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de siyasi iktidarlar devlet- ekonomi işlerine yön vermişlerdir. Siyasi ve teknik manada iktisat karar alıcılarının aynı platformlarda buluşması iktisat politikalarının optimizasyonunu sağlama açısından kayda değer bir olaydır. İktisaden gelişmiş bulunan ülkelerin hemen hepsinde iktisadi danışmanın rolü çok büyük olmuş ve danışma yerleşmiş ve müesseseleşmiştir. Türk ekonomisinin yapısına uyan ve onun kalkınmasına hizmet edecek olan kuruluşlar, gelenekler ve müesseseler tam olarak gelişmiş ve oturmuş değildir. 132
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- A stress testıng framework for the Turkısh bankıng sector: an augmented approach
Türk bankacılık sektörü için bir stres testi çerçevesi: Bir genişletilmiş yaklaşım
BAHADIR ÇAKMAK
Doktora
İngilizce
2014
BankacılıkOrta Doğu Teknik Üniversitesiİktisat Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NADİR ÖCAL
- Enflasyon hedeflemesi rejimi altında Taylor kuralının geçerliliği: Gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye üzerine bir uygulama
Validity of Taylor Theory under inflation targeting regime: An application on developing countries and Turkey
ŞEVKET SÜREYYA KODAZ
- Ürün uzayı yaklaşımı: Türkiye İBBS düzey 2 bölgeleri için bir uygulama
Product space approach: An application for Turkey nuts 2 regions
NURAN COŞKUN
- Enflasyonla mücadelede istikrar politikaları
Başlık çevirisi yok
BİLGİN ORHAN ÖRGÜN
Yüksek Lisans
Türkçe
1998
EkonomiMarmara Üniversitesiİktisat Ana Bilim Dalı
PROF. DR. OSMAN ZEKAYİ ORHAN
- 1946-1958 döneminde Türkiye'nin cari hesap açığının iktisadi analizi
Economic analysis of the current account deficit of Turkey in the 1946-1958 period
FERİDUN CEMİL ÖZCAN