İlk dönem sufilerinde bir nefs terbiye yöntemi olarak açlık
Hunger as a method of purifying and striving against the self in the early period of tasawwuf
- Tez No: 451504
- Danışmanlar: PROF. DR. EKREM DEMİRLİ, PROF. DR. REŞAT ÖNGÖREN, YRD. DOÇ. DR. HACI BAYRAM BAŞER
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Din, Religion
- Anahtar Kelimeler: tasavvuf, nefs, nefs terbiyesi, açlık, oruç, riyazet, sufism, nafs, striving, hunger, fasting, riyazah
- Yıl: 2016
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 128
Özet
Sultan ADANIR tarafından hazırlanan“İlk Dönem Sufilerinde Bir Nefs Terbiye Yöntemi Olarak Açlık”isimli bu çalışmada 4. ve 5. yüzyıla kadar yaşamış sufilerin benimsediği en önemli riyazet yöntemlerinden biri olan açlıktan nasıl ahlaki ve epistemojik bir ilke geliştirdikleri incelendi. Tasavufun şerh dönemi olarak adlandırılan dönemde yazılan eserlerde yer alan sufilerin açlık hakkındaki söz ve uygulamaları mukayeseli bir yöntemle tahlil edildi, açlığın tasavvufta özel bir ıstılah olma sürecinde kazandığı anlamlar açıklandı. Bu meyanda öncelikli olarak sufileri nefs terbiyesine iten saikleri anlamak için nefs hakkında geliştirdikleri teoriler incelendi; bu görüşler çerçevesinde şekillenen nefs terbiye unsurları hakkında bilgi verildi. Nefsin her zaman kötülüğü emredici olduğu konusunda ittifak eden sufiler bu anlayıştan yola çıkarak nefs ile mücahede yöntemleri geliştirmişlerdir. Bedenin güçsüzleştirilmesi esasına dayanan açlık da diğer terbiye unsurlarını doğrudan etkilemesi bakımından nefs terbiyesinin merkezini oluşturmuştur. Sufilerin“aşırılık”olarak görülen uzun süreli açlık uygulamaları, sufilerin bunları Kur'an ve sünnetten delillendirmeye çalışarak meşruiyet arayışı ve bunun sonucunda orucun özelleşmesi meselesine değinildi. İnsanın ahlaklanabilen bir varlık olması anlayışına dayanan tasavvufta açlık da kişiyi ahlaklandırdığı ölçüde değerli kabul edilmiştir. Bu bakımdan açlık, tasavvufta bir ahlak ilkesi olmuştur. Tasavvufun gayesi de ahlaklanarak Allah'a/marifetullaha ulaşmak olduğu için, sufiler aç kalarak Allah'a yaklaşmaya ve O'nu bilmeye çalışmışlardır. Dünyevî olan ile irtibatın kopartılarak ilahi olana yaklaşma esasına dayanan açlık bu bakımdan tasavvufta epistemolojik bir kavrama dönüşmüştür. Neticede bir riyazet yöntemi olan açlığın, tasavvufun bilgi ve ahlak anlayışıyla doğrudan ilişkisi olduğu ortaya konulmuştur.
Özet (Çeviri)
In this work entitled“Hunger as The Method of Striving Against the Self in The First Period of Tasawwuf”by Sultan Adanir, it was studied how the hunger, one of the main Riyazah methods among the Sufis who lived in the 3rd and 4th century, developed into a moral and epistemological concept. The words and practices of the Sufis written in the first Sufi texts were examined using comparative method and the meanings that the concept of hunger gained in the process of becoming a particular term in the science of Tasawwuf were analyzed. In this respect, the theories Sufis developed on nafs (self) were studied in order to clarify the reason that drove them to use the method of striving against the self and their method formed according to these theories. Sufis who agreed on the fact that nafs always ordered the evil concluded that it had to be struggled with and developed a training method. Hunger that was based on weakening the bodily desires became the center of the Riyazah. The practice of hunger by Sufis for long period of time can be considered as extreme. However, first Sufis depended their method on Qur'an and Sunnah to prove its roots to the Tradition. The idea that people can evolve into better human beings is a prevalent belief in Tasawwuf and hunger was considered valuable only if it changes people in a moral way. In this respect, hunger became a moral principle. As the aim of Tasawwuf was to reach God, Sufis tried to get closer to God and knowing Him by staying hungry. Hunger depends on the idea that the more a person is disconnected from worldly things, the more he is connected with the Divine. So the hunger in Tasawwuf became an epistemological term. After all, this study shows that hunger as a method of Riyazah is directly connected with Sufi understanding of knowledge and morals.
Benzer Tezler
- İlk dönem sufilerinde evlilik ve aile hayatı
Marriage and family life in early sufis
EMRAH SAĞMAK
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
Dinİstanbul ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. EKREM DEMİRLİ
- Kût'ul Kulûb'da nefs ve tekâmülü
The nafs and its perfection in Kût'ul Kulûb
HATİCE MERYEM TOKSÖZ
Yüksek Lisans
Türkçe
2007
BiyografiAnkara ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLU
- Hâris b. Esed Muhâsibî'de akıl-ahlâk ilişkisi
The relationship between reason and morality in Haris b. Esed muhasibi
HATİCE ÇÖPEL
Doktora
Türkçe
2024
Dinİstanbul ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. EKREM DEMİRLİ
- Muhammed Fevzi El Bâtûmî'nin tasavvufî görüşleri ve 'Hulâsatu't-Tasavvuf' adlı risalesi
Muhammad Fevzy Bâtûmî his sufi views his work 'Hulâsatu't -Tasavvuf'
ÖMERÜL FARUK EJDER
Yüksek Lisans
Arapça
2018
DinAnkara ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. VAHİT GÖKTAŞ