Geri Dön

Mekansal belleğin ortaöğretim binaları bağlamında irdelenmesi

Analysis of spatial memory in the context of secondary schools

  1. Tez No: 496425
  2. Yazar: ZEYNEP TARÇIN TURGAY
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ALPER ÜNLÜ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Mimarlık, Architecture
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2018
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 370

Özet

İnsan ve çevresi arasındaki ilişki mimarlık, coğrafya, psikoloji, sosyoloji gibi disiplinlerin yanı sıra bu disiplinlerin kesiştiği çevresel psikoloji, ekolojik psikoloji, kent sosyolojisi gibi ara disiplinlerde de öne çıkan bir çalışma konusudur. Bu çalışmalar kapsamında çevre kimi disiplinlerde yer, kimi disiplinlerde ise mekan olarak adlandırılmaktadır. Fenomenolojik yaklaşımda mekan yer kavramının başlangıç noktasıdır ve her tür mekanın insan tarafından deneyimlenmeye başladığı andan itibaren yer olma sürecine girdiği kabul edilmekte, diğer bir deyişle mekanlar insanın algılama düzeyinden belleğe aktarıldığı andan itibaren yer olarak adlandırılmaktadır. Bir mekanın belleğe aktarılması ise temelde bireyin deneyimlediği mekana çeşitli anlamlar atfetmesi ile gerçekleşmektedir. İnsan ve yer ilişkileri çerçevesinde yer ve mekan kavramları üç temel yaklaşım kapsamında irdelenmektedir: psikometri, fenomenoloji ve sosyal yapısalcılık. Bu teorik alanlar çerçevesinde birbirleri ile tutarlı, benzer ya da paralel önermeler sunulduğu görülmektedir. Bu kapsamda çevresel psikoloji teorileri yer kavramını, iç içe geçmiş bireysel ve sosyal yaşam alanları çerçevesinde, duyuşsal, bilişsel, sosyal ve davranışsal boyutları üzerinden ele almaktadır. Algı ve bilişim teorilerinde ise mekansal bilgilerin nasıl algılandığı, kodlandığı, depolandığı, anımsandığı ve beynin hangi bölümlerinin bu süreçlerde görev aldığı araştırılmaktadır. Bireysel gelişim dönemleri, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek, epizodik bellek, otobiyografik bellek ve mekansal bellek bu çalışmaların dahil olduğu temel araştırma alanlarıdır. Diğer yandan fenomenoloji teorilerinde yerin insan ile bütünleşik, karşılıklı olarak bağımlı ve yansıtmalı bir ilişkisi olduğu kabul edilmekte ve yer kavramı yerleşme, empatik içsellik, varoluşsal içsellik, immersiyon gibi kavramlar aracılığıyla değerlendirilmektedir. Son olarak bu çalışmanın da dahil olduğu mimarlık teorilerinde yer mimari ölçekte ele alınmakta ve bir mimarlık ürününün mimar ve/veya katılımcılar tarafından nasıl anlamlandırıldığı yapısalcı, sembolik, sentaktik ve bütüncül yaklaşımlar kapsamında irdelenmektedir. Bu tez çalışmasının başlangıç noktası yer ve mekan kavramlarıdır. Teorik zemin çerçevesinde insan ve mekan arasındaki ilişkinin bütüncül olarak değerlendirilebilmesi için çevresel psikoloji, mimarlık ve bilişsel psikoloji teorileri mekansal bellek kavramı etrafında bir araya getirilmiştir. Alan çalışması bağlamında en basit haliyle“Ben bu yeri neden anımsıyorum/anımsamıyorum?”sorusunun olası cevaplarının araştırılması hedeflenmiştir. Bu doğrultuda mimari mekan ölçeği ile mimari mekanı deneyimleyen katılımcının belleğine odaklanılmış ve insan-yer ilişkilerinin farklı boyutlarını, mekansal faktörleri ve insan faktörlerini bir arada ele alan çok yönlü bir metodoloji kurgulanmıştır. Sonuç olarak bu alan çalışmasında bir eğitim binasında eğitim görmüş ve mezun olmuş bireylerin o binaya dair mekansal belleğinin insan-yer ilişkilerinin sosyal ve duyuşsal boyutlarına; mekanın işlevsel, imgesel, sentaktik niteliklerine; bireylerin ise yaş, cinsiyet ve eğitim görme biçimi özelliklerine bağlı olarak gösterdiği değişimler araştırılmıştır. Alan çalışması İstanbul (Erkek) Lisesi'nin 1933 yılından itibaren hizmet verdiği Düyun-u Umumiye binasında gerçekleştirilmiş ve çalışmaya orta öğrenimini bu binada görmüş olan 25 kadın ve 52 erkek katılmıştır. Çalışmanın mekansal verileri mekansal analizler ile, çalışmanın mekansal bellek verileri ise bireysel görüşme ve bilişsel harita yöntemleri ile toplanmıştır. Mekansal analizler kapsamında eğitim binasının mekansal bileşenleri imgesel kategoriler, işlevsel kategoriler ve sentaktik erişilebilirlik ve eş görüş ölçütleri üzerinden tanımlanmıştır. İmgesel kategoriler Lynch'in imgelenebilirlik kategorileri, işlevsel kategoriler ise 21. yüzyıldan itibaren yaygın olarak kullanılan eğitim binası programları dikkate alınarak belirlenmiştir. Son olarak Syntax 2D yazılımı kullanılarak her bir mekanın görülebilirlik ve erişilebilirlik düzeylerini ifade eden bütünleşme, bağlantısallık, eş görüş alanı, eş görüş çevresi ve kompaktlık değerleri hesaplanmıştır. Bireysel görüşmelerde katılımcıların öncelikli olarak anımsadıkları mekanlar, yere bağlılık hissi üzerinden anımsadıkları mekanlar ve sosyal bağlılık hissi üzerinden anımsadıkları mekanlar dört ayrı soru ile sorgulanmış; zemin ve birinci kat plan şemalarını temsil eden bilişsel haritalar çizmeleri istenmiştir. Mekansal bellek analizleri kapsamında birinci adımda her bir mekansal bileşenin, işlevsel kategorinin ve imgesel kategorinin bireysel görüşmeler bağlamında birinci sırada anımsama, toplam anımsama, öznel anımsama (yere bağlılık) ve sosyal anımsama (sosyal bağlılık) bağlamlarındaki anımsanma sayıları hesaplanmıştır. Mekansal bellek analizlerinin ikinci adımında ise katılımcıların çizdiği her bir bilişsel haritanın doğrulanmış derinlik grafiği (justified graph) oluşturulmuş ve bu grafik üzerinden en büyük derinlik, toplam derinlik, ortalama derinlik değerleri ile haritada anımsanan mekan sayıları hesaplanmıştır. Mekansal bellek ile mekansal nitelikler arasındaki ilişkiler işlevsel ve imgesel kategorilerin birinci sırada anımsama, toplam anımsama, öznel anımsama ve sosyal anımsama sayılarının dağılımları ve mekansal bileşenlerin anımsanma sayıları ile sentaktik değerleri arasında kurulan korelasyon bağıntıları üzerinden araştırılmıştır. Mekansal bellek ile mekansal nitelikler arasındaki ilişkiye yönelik bir diğer analizde ise mekanın morfolojik özelliklerine odaklanılmış ve mekanların bilişsel haritada gösterim sayıları ile sentaktik değerleri arasında korelasyon bağıntıları kurulmuştur. Mekansal bellek ile insan faktörleri arasındaki ilişkilere yönelik olarak ise zaman, mekansal deneyim ve bireysel özelliklerin mekansal bellek üzerindeki etkileri katılımcıların bilişsel haritalarından elde edilen anımsanan mekan sayısı, en büyük derinlik, toplam derinlik ve ortalama derinlik değerleri ile yaş, cinsiyet ve eğitim biçimi bağımsız değişkenleri arasında kurulan tek yönlü varyans analizi bağıntıları ile araştırılmıştır. Alan çalışmasının anlamlı sonuçları bağlamında bir mekanın imgesel niteliklerinin o mekanın öncelikli olarak anımsanmasında ve o mekana karşı bağlılık hissedilmesindeki en güçlü etken olduğu görülmüştür. Bir mimari mekanın diğer mekanlardan farklılaşmasını sağlayan biçimsel ve görsel özellikleri o mekanın ilk akla gelen özellikleri olmakta, mekanlar bu nitelikleri ile birer odak veya nirengi noktasına dönüşerek ilk sırada anımsanmaktadır. Bu kapsamda göreli olarak daha fazla deneyimlenen ana giriş holünün anımsanma sayısı en yüksek değeri almıştır. Diğer yandan imgesel nitelikler deneyim sürecinde belirgin olumlu duyguların ortaya çıkmasına neden olarak bir mekana karşı duyulan bağlılık hislerini beslemektedir. Bu çalışma özelinde ana giriş holü mermer merdivenleri, yüksek tavanlı bütüncül hacmi, camlı kubbesi ve duvar saatleri ile katılımcıları en çok etkileyen ve en fazla sayıda anımsanan mekan olmuştur. Buna ek olarak yine hem birinci sırada anımsama hem de öznel anımsama bağlamlarındaki ikinci önemli etkenin o mekanın sosyal niteliği olduğu görülmüştür. Katılımcılar ana giriş holünden sonra yatakhane, kantin, spor salonu gibi sosyal odak noktalarını ve derslik, bahçe gibi toplu olarak kullandıkları diğer mekanları burada gerçekleştirdikleri sosyal etkinlikler üzerinden anımsamışlardır. Çalışma kapsamında irdelenen bir diğer mekansal nitelik olan sentaktik özelliklerin ise mekanların sosyal bağlılık bağlamında anımsanmaları ve bilişsel haritalarda depolanmaları üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Sosyal bağlılığın ön koşulu sosyal deneyim ve bu deneyimlerin gerçekleşebileceği alanı sunan bir mekandır ve bu çalışma çerçevesinde bir mekanın sosyal ilişkileri desteklemesinde bütünleşme, bağlantısallık, eş görüş alanı ve eş görüş çevresi gibi sentaktik niteliklerinin etkili olduğu anlaşılmıştır. Görülebilirlik ve erişilebilirlik düzeyleri en yüksek olan açık ve kapalı mekanlar basketbol, futbol, sohbet, birlikte yürüme gibi çeşitli etkinlikler için tercih edilmiş ve sosyal olarak deneyimlenme oranları diğer mekanlardan daha yüksek olmuştur. Sosyal deneyimlerle özdeşleşen bu mekanlar sosyal bağlılık hisleri üzerinden en çok sayıda anımsanan mekanlardır. Diğer yandan mekanların bütünleşme, bağlantısallık ve eş görüş alanı değerleri ile bilişsel haritada gösterim sayıları arasında da güçlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç bilişsel haritaların mekanların göreli ilişki, büyüklük ve konum bilgileri üzerinden inşa edildiğini, mekanların sınır hatlarının ve biçimlerinin ise bilişsel haritalarda depolanmayan mekansal bilgiler olduğunu ortaya koymaktadır. Anlamlı sonuçlardan yola çıkarak yapılan bu tespitlerin bütünü mekan dizimi teorilerinin mekansal bellek araştırmaları için uygun bir araç olduğunu göstermesi ve mekanların sentaktik nitelikleri ile sosyal nitelikleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu mekansal bellek bağlamında doğrulaması nedenleri ile önemlidir. Yine mekansal nitelikler çerçevesinde, işlevsel niteliklerin de mekansal bellek üzerinde etkili oldukları görülmüştür. Her gün deneyimlenen ana giriş holü en fazla sayıda anımsanan ve yere bağlılık duyulan dolaşım mekanı olurken, sosyal etkinlikler için ayrılan destek mekanları ve açık mekanlar ise sosyal bağlılık üzerinden en çok anımsanan mekanlar olmuşlardır. İşlevler mekana içkin mekansal niteliklerdir ve mekanların deneyimlenme biçimi, donatıları, malzemeleri, plan şeması, büyüklüğü, konumu gibi bir çok özelliğini henüz tasarım aşamasından itibaren tanımlamaktadır. Bu nedenle işlevlerin diğer mekansal nitelikler üzerinden de belleği etkileyen öncül faktörler olduğu kabul edilmiş, ancak mekansal niteliklerin kendi aralarındaki ilişkilerini ifade eden bu kabul alan çalışması kapsamında irdelenmemiştir. Mekanların yere bağlılık ve sosyal bağlılık hisleri üzerinden anımsanmasını irdeleyen analizlerde ise her iki kavramın farklı boyutlarını ortaya koyan sonuçlar ortaya çıkmıştır. Öncelikle yere bağlılık hislerinin inşasındaki temel faktör olan olumlu duyguların ortaya çıkmasında büyük oranda bir mekanın fiziksel bileşenlerinin görsel/biçimsel olarak algılanmasının etkili olduğu, mekanın sunduğu/desteklediği/çevrelediği sosyal ortamın ise bunun ardından gelen ikinci belirgin etken olduğu görülmüştür. Sosyal bağlılık hisleri bağlamında ise yalnızca o mekanda yaşanmış olan sosyal deneyimlerin etkili olmadığı, mekanların erişilebilirlik ve görülebilirlik değerlerinin de bir mekanın sosyal olarak kullanılması ve o mekana karşı sosyal bağlılık duyulması ile güçlü ilişkileri olduğu anlaşılmıştır. İnsan faktörlerinin mekansal bellek üzerindeki etkilerine yönelik bağıntılarda ise mekansal belleğin yaş faktörüne bağlı değişiminin anlamlı ve negatif yönlü olduğu, cinsiyet ve eğitim biçimi faktörlerine bağlı değişimlerin ise anlamlı olmadığı tespit edilmiştir. Alan çalışmasının anlamlı sonuçları çerçevesinde bilişsel haritada anımsanan mekan sayılarının katılımcı yaşı arttıkça ve/veya mekansal deneyimin üzerinden geçen süre arttıkça azaldığı görülmüştür. Buna ek olarak bilişsel haritaların sentaktik nitelikleri bağlamında en büyük derinlik, toplam derinlik ve ortalama derinlik değerlerinin yaş arttıkça azaldığı ve katılımcıların daha sığ bir mekansal düzen anımsadıkları tespit edilmiştir. Dolayısıyla bu çalışma bağlamında katılımcıların deneyimledikleri mekanların çoğunlukla derin noktalarda konumlanan bazı bileşenlerini unuttukları, bu unutma sonucunda da mevcut mekansal düzenin yapısının daha basit bir sisteme dönüştüğü anlaşılmıştır. Diğer yandan mekansal belleğin yaşa bağlı performansındaki bu değişim doğrusal olmamış, genç yetişkin grup ile orta yaşlı grup arasındaki fark orta yaşlı grup ile yaşlı grup arasındaki farktan daha büyük olmuş ve bu durum 40 yaş civarının bellek performansının değişimi açısından bir eşik görevi gördüğü şeklinde yorumlanmıştır. Bu sonuç 40 yaş civarının yalnızca yaşlılık yıllarında daha az anımsanan bir dönem değil, belleğin anımsama performansının da belirgin biçimde değiştiği bir dönem olduğunu göstermesi nedeniyle otobiyografik bellek araştırmaları bağlamında önemli bir bulgudur. Mekansal bellek ve cinsiyet arasındaki ilişkiler bağlamında kadınların ve erkeklerin bilişsel haritalarının sentaktik yapısı ve içeriklerinin belirgin bir farklılık göstermediği ve mekansal bellek performanslarının birbirine çok yakın düzeylerde olduğu görülmüştür. Bu sonuç, eğitim düzeyi gibi tüm katılımcılar için benzer olan diğer bireysel faktörlerin mekansal bellek üzerinde daha etkili olduğu ve cinsiyetin potansiyel etkisini zayıflattıkları ya da ortadan kaldırdıkları şeklinde yorumlanmıştır. Mekansal bellek ile yatılı/gündüzlü eğitim görülmesi, dolayısıyla da binanın deneyimlenme süresi arasındaki ilişkiyi irdeleyen analizlerde de yine gruplar arasında bir farklılık tespit edilememiştir. Bu sonuç her ne kadar bir mekanda ikamet etmenin ve ikamet süresinin bir yere bağlılık duyulması üzerinde etkili olmadığını işaret etse de bu çalışma grubu özelinde katılımcıların tamamı için geçerli olan dört yıllık mekansal deneyim süresinin hem güçlü bir yere bağlılığın inşa edilmesi hem de katılımcıların bilişsel kapasiteleri oranınca mümkün olan en iyi bilişsel haritanın oluşması için yeterli olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Alan çalışmasının anlamlı sonuçları eğitim binaları bağlamında değerlendirildiğinde ise eğitim binalarının bireyin duyuşsal bağ kurduğu birincil mekanlardan biri olduğu görülmektedir. İstanbul Erkek Lisesi'nin yere bağlılık hissedilen mekanları (1) imgesel nitelikleri ile farklılaşarak birer odak noktasına dönüşen dolaşım mekanları ile (2) birer sosyal odak noktası olan destek mekanları ve derslikler olmuştur. Eğitim binasının bütünleşme değeri yüksek olan dolaşım alanları ve onların merkezinde yer alan mekanlar ise bilişsel haritalarda en çok anımsanan mekanlar olmuşlardır. Elde edilen bu bulgular eğitim binalarının imgesel, sosyal, işlevsel ve sentaktik niteliklerinin bu mekanlarla olumlu bağlar inşa edilmesi, plan şemalarının kolay kavranabilmesi ve bilişsel haritalara aktarılması üzerinde etkili olduklarını göstermektedir. Diğer bir deyişle bu nitelikler öğrencilerin mekansal algılarını, deneyimlerini ve mekansal belleklerini biçimlendiren öncül faktörler olmaktadır. Bu tespitler ışığında eğitim binası tasarımında (1) mekansal düzenin kavranabilirliğinin, (2) sosyal etkileşimin desteklenmesinin ve (3) bina içerisinde imgesel niteliği ile farklılaşan mimari mekan veya bileşenlerin yer almasının önemli faktörler olduğu anlaşılmıştır. Alan çalışması sonuçlarının bütünü mekansal belleğin farklı mekansal nitelikler ve bireysel özelliklere bağlı olarak değişebildiğini açıkça ortaya koymuştur. Mekansal bellek pasif bir kayıt cihazı olarak çalışmamakta, bir yere/mekana ait bilgileri depolarken imgesel karakteri tanımlayan görsel özellikler, orada yaşanmış olan sosyal deneyimler ve deneyim sürecinde ortaya çıkan duygular gibi belirli verilere odaklanmakta; dolayısıyla bir mekanın anımsanmasında o mekanın belirli nitelikleri daha güçlü etkilere sahip olmaktadır. Anımsama süreçlerinde duyuşsal anılara odaklanılması halinde mekanın imgesel, işlevsel ve sosyal nitelikleri, sosyal anılara odaklanılması halinde ise işlevsel, sosyal ve sentaktik nitelikleri öne çıkmakta; dolayısıyla geri çağırmayı tetikleyen etkenin insan-yer ilişkilerinin hangi boyutuna odaklandığı anımsanan mekansal bilgileri etkilemektedir. Yere bağlılığın mekanın imgesel nitelikleri, sosyal bağlılığın ise mekanın morfolojik nitelikleri ile ilişkili olduğunu gösteren sonuçların mevcut araştırmalara katkı sağlayan bulgular olması nedeniyle yeni çalışmalarla ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. Diğer yandan insan faktörleri çerçevesinde ise bireyin yaşının anımsanan mekansal bilgileri belirgin biçimde değiştirdiği ve yaşam dönemleri bağlamında orta yaş döneminin başlangıcının daha kritik bir dönem olduğu görülmüştür. Öğrencilerin cinsiyeti ve binada yatılı ya da gündüzlü eğitim görmüş olmalarının ise mekansal bellekleri üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı anlaşılmıştır. Bu çalışmanın en önemli çıktısı ise bu sonuçların her birinin bilimsel birer tespit olmanın ötesine geçerek varoluş algımıza da katkı sağlayacak veriler sunmuş olmasıdır.

Özet (Çeviri)

The relation between humans and the environment is a prominent research topic in many basic disciplines as geography, phenomenology, philosophy, psychology and interdisciplinary fields as environmental psychology, ecological psychology or urban sociology. In the scope of these researches the environment is designated both as place or space. In phenomenology theories space is the foundation of 'place' and it is accepted that every type of 'space' has entered the process of becoming a 'place' since the moment it began to be experienced by an individual. In other words, spaces are designated as places since they are transferred from a human's perception to his/her memory; and this transfer is basically achieved by attributing various meanings to the experienced space. In the frame of human-place relations there are three main approaches that investigate the concepts of space or place: psychometrics, phenomenological/humanistic and social constructivism. All of these theoretical approaches evaluate space and place concepts through consistent, similar or parallel propositions. Within this scope environmental psychology theories place concept is discussed through the affective, cognitive, social and behavioral dimensions of human-place relations. On the other hand, perception and cognition theories investigate how the spatial data is perceived, coded, stored, recalled and which parts of the brain are involved in this processes. Within these theories developmental stages, short term memory, long term memory, episodic memory, autobiographical memory and spatial memory are the most related research areas. Besides, in the scope of phenomenological theories, it is considered that place has an integrated, mutually dependent and reflective relationship with humans; and it is studied through concepts like place attachment, immersion, empathetic insideness, and existential insideness. Moreover, in the scope of architectural theories, which also includes this study, place is discussed over its physical component, the architectural space, through constructivist, symbolic, holistic and non-verbal communication approaches. The starting point of this thesis is the concepts of place and space. Within the theoretical background; environmental psychology, architecture and cognitive psychology theories are gathered around the spatial memory concept in order to evaluate human-place relations in an integrated frame. In this context, the case study has searched the possible answers to the question“Why do/don't I remember this place?”by focusing on a specific architectural space and the memory of its participants. A multidimensional methodology is designed to discuss the effects of spatial factors and human factors on spatial memory over different dimensions of human-place relations. In conclusion, the case study has investigated the change of spatial memory due to (1) the functional, imageable, syntactic characteristics of the spaces; (2) the affective and social dimensions of human-place relations and (3) the age, sex and form of education of the participants. The case study is conducted on the Düyun-u Umumiye building which is the premises of Istanbul High School since 1933. 25 women and 52 men whom had educated in this school building have attended to the study. The spatial data of the study is collected with spatial analyses and the spatial memory data of the study is collected with personal interviews and cognitive maps. In the scope of spatial analyses the spatial components of the building are defined through imageability categories, functional categories and syntactic accessibility and isovist measures. The five imageability categories are defined over Lynch's (2010) imageability categories and six functional categories are defined by considering the widely accepted educational building programs in the 21st century. Moreover, the syntactic integration, connectivity, isovist area, isovist perimeter and compactness values of each spatial component is calculated with Syntax 2D software. In personal interviews the spaces recalled in first order, the spaces recalled in first three order (total recall), the spaces recalled through place attachment (subjective recall) and the spaces recalled through social attachment (social recall) are questioned with four different questions. In addition, the participants are asked to draw the plan schemas of the ground and first floors of the building to collect the cognitive map data. In the first step of spatial memory analyses, the recall counts of (1) spatial components, (2) functional categories and (3) imageability categories are counted in the contexts of recall in first order, total recall, subjective recall (place attachment) and social recall (social attachment) separately. In the second step of the spatial memory analyses, each cognitive map's justified graph is constituted and (1) the number of recalled spatial components, (2) depth, (3) total depth and (4) mean depth values are calculated. And in the last step, the depiction count of specific spatial components in cognitive maps are determined. The relationship between spatial memory and spatial factors are searched through (1) the distribution of the recall counts of functional and imageability categories in the scopes of recalled in first order, total recall, subjective recall and social recall, (2) the correlation tests between the recall counts and syntactic values of spatial components, and (3) the correlation tests between the depiction count of spaces in cognitive maps and their syntactic measures. On the other hand, the relations between spatial memory and human factors are searched through One-way ANOVA tests between the number of the recalled spatial components, depth, total depth and mean depth values of cognitive maps and the age, sex and form of education of the participants. Regarding the results, the imageability characteristics of spaces are found to be the predominant factors over recalling a space in the first place and over developing place attachment towards a space. The visual and formal features of architectural spaces that differentiate them from other spaces are the features that first came into mind. On the other hand, these features raise specific emotions and generate the feelings of place attachment. In this regard the main entrance hall is the most recalled space in the case study. In addition to that, the social characteristics of the spaces are found to be second significant factors (1) on recalling a space in the first order and (2) on developing place attachment towards a space. Following the entrance hall, the participants have recalled the social focal points as dormitory, canteen, gymnasium and other collective spaces as classrooms and schoolyard through their social experiences. Moreover, the case study results has shown that the syntactic characteristics of spaces have significant relationships with (1) the recalling of spaces through social attachment and (2) the depiction of spaces in cognitive maps. The precondition of social attachment is a space that offers a proper area for social activities. In this study, the integration, connectivity, isovist area and isovist perimeter values of spaces have appeared to be related to how much a space contributes to the social interaction of the students. The most accessible and integrated spaces support different types of socializing activities like walking together, playing football or chatting. These are the spaces that are preferred for and identified with social activities more than the other ones, and consequently they are the most remembered spaces through social attachment. On the other hand, it is found that there is a significant relationship between the spaces' integration, connectivity and isovist area values and their depiction in cognitive maps. This finding presents that cognitive maps are built upon the spaces' properties of relative relation, size and position; and in addition to that, the border line or shape of the spaces are not stored in cognitive maps. These two basic results are important findings as they present that space syntax methods are suitable tools for spatial memory researches, and that there is a strong relationship between the social and syntactic characteristics of spaces. Also in the context of spatial characteristics, the functional characteristics are found to be effective on spatial memory. The main entrance hall that is experienced everyday by every student is the most recalled space in the case study. In addition, the open spaces and supporting spaces of social activities are found to be the most recalled spaces in the context of social attachment. Function is a spatial characteristic that is inherent to an architectural space and define the components, materials, plan schemas, size, position or form of experience. Depending on this fact, functional characteristics are appeared as preliminary factors that take effect through other spatial characteristics. On the other hand this fact that regards to the relations between spatial characteristics is not in the scope and did not investigated in the scope of the case study. Analyses that focus on place attachment and social attachment have resulted with two significant findings. First of all, it is found that the positive emotional bonds that define place attachment are mostly related to the perception of the visual/morphological characteristics of a space. Besides, the social environment offered/supported/surrounded by this space is found to be the second significant factor over place attachment. On the other hand, in the context of social attachment, it is understood that the social environment is not the only feature that effects the social attachment to a space. The integration and visibility properties of a space also show significant relationships with the social environment of a space and this reflects to the social attachment to that space. The correlations between the human factors and spatial memory show that spatial memory has a significant relationship with age; and does not have any significant relationships with sex and form of education. The significant results present that the number of the recalled spaces in a cognitive map decreases as the participants' age, or in other words the time passed over the experience increases. In addition, the depth, total depth and mean depth values decrease as the age of the participant increases and the participants have recalled shallower spatial configurations as they grew older. Hence, it is understood that after a period of time participants forgot some components of the spatial systems, mostly the ones located in the deeper parts, and the structure of the existing spatial configuration in their memory transforms into a shallower one. On the other hand, this variance in the recalling performance of participants' spatial memories is not linear. The difference between the young adult and middle age groups are bigger than the difference between the middle age and old groups. This indicates that there is a threshold in spatial memory around the age of 40. This result is important in the context of autobiographical memory researches for presenting that the period around the age of 40 is not only a less recalled period for old people but also a period where the recalling performance of memory changes significantly. Besides, the correlations between gender and spatial memory show that the syntactic structure of the cognitive maps does not change according to the gender of the participants. The spatial memory performances of women and men are in very close levels. In this case, it is interpreted that other human factors (such as level of education) are more effective on spatial memory and they may have reduced the potential effect of gender on spatial memory. Furthermore, the correlations between form of education and spatial memory also show that the spatial memory performance does not differ between the boarding students and day students. This result indicates that time of residence or residing a space does not effect the feelings of place attachment or recalling a space in more detail. But it is possible to claim that the minimum period of spatial experience of all participants (4 years of day education) was enough to build a strong place attachment to the school building and developing the most efficient cognitive maps of its plan schemas. In the context of educational buildings, the significant results of the case study show that the educational buildings are one of the primary places where the individual establishes an affective bond, place attachment. The spaces that the students are attached in İstanbul Erkek Lisesi building are appeared as (1) circulation spaces that transform into focal points by their imageability characteristics, and (2) supporting spaces that transform into focal points by their social characteristics and classrooms. In addition, the circulation spaces and other central spaces that have the highest integration values are the most depicted spaces in cognitive maps. These findings show that the visual/formal, social, functional and syntactic characteristics of educational buildings are effective on establishing positive emotional bonds to these spaces, on the legibility of plan schemas and their transfer to the cognitive maps. In other words, these characteristics are the primary factors that shape students' spatial perception, experience and memory. As a result the significant result show that, (1) the legibility of the spatial configuration, (2) the sustentation of social interaction and (2) inclosing/presenting visually differentiated architectural elements/spaces should be prominent factors in the educational building design processes. The results of the case study clearly show that the spatial memory can vary depending on different spatial characteristics and human factors. Spatial memory does not function as a passive recording device. It focuses on specific features of spaces, such as the visual characteristics, the social environment or the emotions emerge during an experience. This also reveals that certain characteristics of a space have stronger influences on recalling that space. In this case study; functional, imageable and social qualities had come to the forefront when focused on affective memories; and functional, social and syntactic qualities come to the forefront when focused on social memories. Therefore, the dimensions of human-place relationships are also have an effect upon which spatial information is recalled. At this point, the results showing that (1) place attachment is related to the visual/formal qualities of the spaces and (2) social attachment is related to the morphological qualities of the spaces are important findings that should also be evaluated separately in the context of human-place relationships. On the other hand, in the context of human factors, this study has presented that the age of an individual has a significant effect upon the recalled spatial information and that the beginning of the middle age is a more critical period in this context. Besides, this study has also presented that gender and the form of education have no significant effect on the students' spatial memory. In conclusion, the most fundamental output of this study is that each of these results pass beyond being a scientific identification and they present significant data that may contribute to our perception of existence.

Benzer Tezler

  1. Mekansal belleğin sanat yapıtında kullanılması

    Memory of space in art work

    HÜLYA BAKKAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2007

    Güzel SanatlarMarmara Üniversitesi

    Heykel Ana Bilim Dalı

    DOÇ. NİLÜFER ERGİN

  2. Mekânın hafızası ve mekânsal belleğı̇n tahrı̇batı: Kentsel dönüşüm sürecı̇nde mekân ve ı̇nsan

    Space and human in the urban transformation process in the context of the memory of space and the destruction of spatial memory

    YASİN DOĞAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    İletişim BilimleriGaziantep Üniversitesi

    İletişim ve Toplumsal Dönüşüm Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MEHMET ALİ GÖNGEN

  3. Tarihi yapı ve mekanlarda mekânsal belleğin korunması ve kent kimliğine katkıları: Çanakkale kentsel sit örneği

    Preserving the spatial memory in historic building and spaces and its contribution to the urban identity: Case study of the Canakkale urban heritage site

    KÜBRA YANMAZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    MimarlıkÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

    Peyzaj Mimarlığı Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ AYŞE ESRA CENGİZ

  4. Koruma alanlarında kamusal mekanın yeniden kullanımında mekansal belleğin yeri: Yukarı Mahalle Kadınlar Pazarı örneği

    The place of spatial memory in reuse of public space in conservation sites: The case of Yukarı Mahalle Women's Market

    MERVE COŞKUNER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    MimarlıkDüzce Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ HANDE AKARCA

  5. Sanat ve mekan ilişkisi üzerinden endüstri mirası yapılarda mekansal belleğin korunması

    Protecting spatial memory in industry buildings about of the art and space relationship

    MURAT ACAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    İç Mimari ve DekorasyonBeykent Üniversitesi

    İç Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ BİLGE YILDIRIM GÖNÜL