Geri Dön

Sanayileşmede stratejilerin Türk dış ticaretinin yapısı üzerindeki etkileri

The Effects of industrialization strategies on the structure Turkish external trade

  1. Tez No: 53122
  2. Yazar: FATMA BAHAR ŞANLI
  3. Danışmanlar: PROF.DR. MİTHAT ZEKİ DİNÇER
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Ekonomi, Economics
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1996
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 301

Özet

İkinci Dünya Savaşı sonrasında özel kesim iktisat politikalarında öncelikli olarak yer almıştır. 1950'li yıllarda liberal iktisat politikalarını uygulamaya koyma girişimleri dış konjonktürün de yardımıyla yalnızca 1953 yılı sonuna kadar olumlu sonuç vermiştir. Montaj sanayiinin geliştiği bu yıllarda yapısal so runların devam etmesi ve mevcut kaynakların etkin kullanılmaması sonucunda dış ticaretimizde kronik açıklar söz konusu olmuştur. İhracatın GSMH oranı %2'ye gerilerken, tarım ürünleri ihracatımızda ağırlığını korumuş, ithalatımızda ise en büyük payı yatırım mallan ve hammaddeler almıştır. 1950'li yılların sonunda yaşanan iktisadi kriz, 1960'lı yılların başında planlı kalkınma modelini tekrar gündeme getirmiştir. Bu dönemde benimsenen“karma ekonomik sistem”de sanayileşme bilinçli olarak ithal ikamesi stratejisine day andırılmıştır. Benimsenen bu sistemde sanayileşme, ağırlıklı olarak KİT eliyle gerçekleşmiştir. Madencilik ve enerji sektörüyle birlikte imalât sanayiinde yoğunlaşan KİT, imalât sanayiinde ikinci aşama olan ara malı alt sanayi dalının tamamlanasında büyük rol oynamıştır. III. BYKP döneminde ise, uygulanan stra tejinin gereği olarak yatırım malı alt sanayi dalının tamamlanması için SAN'lı kuruluşların oluşturulması hedeflenmiştir. Planlı Dönemde GSMH büyüme hızının üzerinde seyreden sanayi sektörü büyüme hızı, ekonominin yapısal değişim sürecinde belirgin bir ilerlemeyi yansıtmaktadır. Ancak iç piyasanın ihtiyacına yönelen bir sanayi yapısı oluşumu, uluslararası serbest piyasada rekabet şartlarına uyumlu bir ihracatın beklenen ni telikte ve hızda gelişmesini sağlamada yetersiz kalmıştır. Dönem boyunca uygulanan ithal ikamesi sanayileşme stratejisi doğrultusunda, imalât sanayiinde gözlenen bu gelişmeler dış ticarette gerekli yapısal dönüşümü gerçekleştirememiştir. İthalattaki artışlar ihracatın üzerinde kalmış ve dönem boyunca düşük bir dış ticaret hacmi söz konusu olmuştur. İhracatın GSMH içindeki payı ise, 1961 yılı hariç %6'nın üzerine çıkmamış ve1979 yılında %3,4 gibi düşük bir oranda gerçekleşmiştir. Bu dönemde ihracat, bileşim olarak tamamen tarımsal bir karakterde olmuştur. Tarım ürünlerinin ihra cat içindeki payı 1963'te %77,2 iken, 1968'de %81,9'a ulaşmıştır. Sanayi sektörü için bu oranlar %19,8 ve %12,9'dur. 1974 yılında sanayi mallarının toplam ihra cat içindeki payı %39'u geçmişken, ihracat zorlukları sebebiyle 1978'de bu oran %27,2'ye inmiştir. Tarım ürünlerinin payı ise %59,5 olmuştur. Planlı Dönemde ihracata katkısı az olmasına karşılık, imalât sanayii büyük ölçüde ara ve yatırım malları ithal etmek zorunda kalmıştır. III. BYKP dönemine kadar yatırım mallarının ithalattaki payı %42'nin altına inmezken, bu oran düşüş trendine girmiş ve 1979'da %31,5'e, 1980'de %20'lere gerilemiştir. Ara mal larının payı ise, dönem sonunda %60'ın üzerinde seyretmiştir. 1980 yılıyla birlikte Türkiye, ihracata yönelik sanayileşme stratejisini uygu lamaya koymuştur. Böyle bir geçiş, ithal ikamesi sanayileşme stratejisinin tıkanmasının sonucu olmuştur. Nitekim 1980 sonrası uygulanan iktisat politika larının esasını ithal ikamesi stratejisinden vazgeçme ve ihracat kaynaklı büyümeyi temel alma oluşturmuştur. İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin uygulamaya konması, ihracatta hızlı artışa yol açmıştır. Dönem başında 3 milyar Dolar olan ihracat, 1985 yılında yaklaşık 8 milyar Dolara ulaşmıştır. İthalattaki artış ise, bu kadar hızlı olmamıştır. Dış ticaret dengemiz açık vermekle birlikte, bu açık ihracatın dış ti caret hacmindeki oranının %40'ların üzerinde seyretmesi, ihracatın ithalatı karşılama oranının ise %80'lere ulaşması sebebiyle, düşüş yönünde olmuştur. İhracatın GSMH içindeki payı da, devamlı bir artışla, I988'de %16,5 olmuştur. İhracattaki bu hızlı artışın yanında dikkati çeken nokta, toplam ihracat içinde sanayi ürünlerinin payının önemli ölçüde yükselmesidir. 1979 yılında ih racatın %59,5'i tarım ve hayvancılık ürünlerinden, %5,8'i madenlerden ve %34,7'si sanayi ürünlerinden oluşurken, 3 yıl içerisinde ihracatın yapısında bir değişme olmuş ve 1982 yılında oranlar sırasıyla %37,2, %3,1 ve %59,7ÖZET Onsekizinci yüzyılda Sanayi İhtilali ile birlikte ilim ve teknolojideki hızlı gelişmelerde ülkelerin aynı performansı gösterememesi ve bazı ülkelerin geride kalması, ülkelerarası gelişmişlik farklarının önemli boyutlara ulaşmasında rol oynamıştır. Bu durum karşısında 1950'li yıllardan itibaren Dünya, azgelişmiş ülkelerin kalkındırılması yollarını aramaya başlamıştır. Daha çok teorik cephede ortaya çıkan bu arayış sanayileşmeyi ön planda tutarak, bunun politika ve strate jilerini belirlemeye çalışmıştır. Oysa Türkiye Cıımhuriyeti'nin kurucuları dünyadaki bu teorik gelişmelerden çok daha önce (1920'li yıllarda) ülke ihtiyaçlarından hareketle aldıkları tedbirler ve uygulamaya koydukları politikalarla dünyadaki gelişmelere aksiyon alanında öncülük etmişlerdir. II. Dünya Savaşı'nı takiben dünyadaki bu gelişmeler sonucunda, istikrarlı bir kalkınma hızını yakalamayı hedefleyen azgelişmiş ülkeler kalkınma sürecinin başında ihracatlarını attıracak imkânlardan yoksun oldukları için ithal ikamesi stratejisine ağırlık vermişlerdir. Bu stratejiyi seçişte dış açık problemi de önemli bir etken olurken, ülke kaynaklarını yatırımlara kanalize etmek, tasarrufları can landırmak ve iç piyasayı çekici kılmak bu stratejinin önemli görevleri olmuştur. Bununla birlikte, yeni kurulan sanayilerin optimum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar dış rekabete karşı korunmasını öngören“Bebek Sanayi Tezi”bu stratejinin seçiminde en tutarlı görüş olmuştur. Ancak korumanın devamlılık ka zanması sanayi sektörünü sürekli içe dönük bir yapıya dönüştürür. Korumanın geçici olması ve sanayinin büyüyüp dışa açılabilmesi ise ihracata yönelik bir sa nayiyi geliştirir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya ticaretini genişletmek amacıyla başlatılan girişimler de hız kazanmış ve çağımız birçok entegrasyon hareketine sahne olmuştur. Bugün, ekonomik-mali ilişkilerin serbestleştirilmesi yoluyla ülkelerin daha çok birbirlerine yakınlaştırılmalan globalleşme olarak nitelendirilmiştir.Türkiye'de rant ekonomisine yöneliş, ülkenin üretken kapasitesinin ve insan sermayesinin gelişmesinin önemine yabancı kalınması, 1990'ların başında ekonomiyi büyük bir üretkenlik ve verimlilik sorunu ile karşı karşıya getirmiştir. Teknolojisi ve büyüklüğü ile özel kesim öncülüğünde bir sanayileşme de hız ka zandıramamıştır. Bu durum sonuçta, makro ekonomik dengelerin bozulmasına yol açmıştır. Özellikle 1993 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %52'ye inerken, dış ticaret açığı 14 milyar Doları geçmiştir. İhracatın bileşiminde yatırım ve tüketim mallarının payı artmaya devam etmiştir. 1994 yılında iktisadi bir krizle karşılaşmamızın temel nedeni de, ihracata yönelik bir stratejiye göre gelişip sanayi leşemememiz ve yapısal dönüşümü gerçekleştiremememiz olmuştur.ÖZET Onsekizinci yüzyılda Sanayi İhtilali ile birlikte ilim ve teknolojideki hızlı gelişmelerde ülkelerin aynı performansı gösterememesi ve bazı ülkelerin geride kalması, ülkelerarası gelişmişlik farklarının önemli boyutlara ulaşmasında rol oynamıştır. Bu durum karşısında 1950'li yıllardan itibaren Dünya, azgelişmiş ülkelerin kalkındırılması yollarını aramaya başlamıştır. Daha çok teorik cephede ortaya çıkan bu arayış sanayileşmeyi ön planda tutarak, bunun politika ve strate jilerini belirlemeye çalışmıştır. Oysa Türkiye Cıımhuriyeti'nin kurucuları dünyadaki bu teorik gelişmelerden çok daha önce (1920'li yıllarda) ülke ihtiyaçlarından hareketle aldıkları tedbirler ve uygulamaya koydukları politikalarla dünyadaki gelişmelere aksiyon alanında öncülük etmişlerdir. II. Dünya Savaşı'nı takiben dünyadaki bu gelişmeler sonucunda, istikrarlı bir kalkınma hızını yakalamayı hedefleyen azgelişmiş ülkeler kalkınma sürecinin başında ihracatlarını attıracak imkânlardan yoksun oldukları için ithal ikamesi stratejisine ağırlık vermişlerdir. Bu stratejiyi seçişte dış açık problemi de önemli bir etken olurken, ülke kaynaklarını yatırımlara kanalize etmek, tasarrufları can landırmak ve iç piyasayı çekici kılmak bu stratejinin önemli görevleri olmuştur. Bununla birlikte, yeni kurulan sanayilerin optimum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar dış rekabete karşı korunmasını öngören“Bebek Sanayi Tezi”bu stratejinin seçiminde en tutarlı görüş olmuştur. Ancak korumanın devamlılık ka zanması sanayi sektörünü sürekli içe dönük bir yapıya dönüştürür. Korumanın geçici olması ve sanayinin büyüyüp dışa açılabilmesi ise ihracata yönelik bir sa nayiyi geliştirir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya ticaretini genişletmek amacıyla başlatılan girişimler de hız kazanmış ve çağımız birçok entegrasyon hareketine sahne olmuştur. Bugün, ekonomik-mali ilişkilerin serbestleştirilmesi yoluyla ülkelerin daha çok birbirlerine yakınlaştırılmalan globalleşme olarak nitelendirilmiştir.ÖZET Onsekizinci yüzyılda Sanayi İhtilali ile birlikte ilim ve teknolojideki hızlı gelişmelerde ülkelerin aynı performansı gösterememesi ve bazı ülkelerin geride kalması, ülkelerarası gelişmişlik farklarının önemli boyutlara ulaşmasında rol oynamıştır. Bu durum karşısında 1950'li yıllardan itibaren Dünya, azgelişmiş ülkelerin kalkındırılması yollarını aramaya başlamıştır. Daha çok teorik cephede ortaya çıkan bu arayış sanayileşmeyi ön planda tutarak, bunun politika ve strate jilerini belirlemeye çalışmıştır. Oysa Türkiye Cıımhuriyeti'nin kurucuları dünyadaki bu teorik gelişmelerden çok daha önce (1920'li yıllarda) ülke ihtiyaçlarından hareketle aldıkları tedbirler ve uygulamaya koydukları politikalarla dünyadaki gelişmelere aksiyon alanında öncülük etmişlerdir. II. Dünya Savaşı'nı takiben dünyadaki bu gelişmeler sonucunda, istikrarlı bir kalkınma hızını yakalamayı hedefleyen azgelişmiş ülkeler kalkınma sürecinin başında ihracatlarını attıracak imkânlardan yoksun oldukları için ithal ikamesi stratejisine ağırlık vermişlerdir. Bu stratejiyi seçişte dış açık problemi de önemli bir etken olurken, ülke kaynaklarını yatırımlara kanalize etmek, tasarrufları can landırmak ve iç piyasayı çekici kılmak bu stratejinin önemli görevleri olmuştur. Bununla birlikte, yeni kurulan sanayilerin optimum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar dış rekabete karşı korunmasını öngören“Bebek Sanayi Tezi”bu stratejinin seçiminde en tutarlı görüş olmuştur. Ancak korumanın devamlılık ka zanması sanayi sektörünü sürekli içe dönük bir yapıya dönüştürür. Korumanın geçici olması ve sanayinin büyüyüp dışa açılabilmesi ise ihracata yönelik bir sa nayiyi geliştirir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya ticaretini genişletmek amacıyla başlatılan girişimler de hız kazanmış ve çağımız birçok entegrasyon hareketine sahne olmuştur. Bugün, ekonomik-mali ilişkilerin serbestleştirilmesi yoluyla ülkelerin daha çok birbirlerine yakınlaştırılmalan globalleşme olarak nitelendirilmiştir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Türkiye'nin dış ticaretinde 1980 sonrası dönemde meydana gelen yapısal değişiminin ekonometrik analizi (1973-1992)

    Başlık çevirisi yok

    ZEKERİYA MIZIRAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1995

    EkonomiSelçuk Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. RECEP TARI

  2. Türk ekonomisinde dış borç sorunu (1980-1994)

    Başlık çevirisi yok

    AHMET ATİLLA UĞUR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1994

    Ekonomiİstanbul Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ARİF NEMLİ

  3. 1980 sonrası Türkiye ekonomisi ve dış ticaret gelişimi

    Turkish economy and foreign trade developments after 1980

    TUĞÇE KURNAZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    EkonomiÇağ Üniversitesi

    İşletme Yönetimi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. İLHAN ÖZTÜRK

  4. Bütünleştirilmiş sanayileşme stratejisi çerçevesinde Türkiye'de sanayileşmenin değerlendirilmesi

    Integrated industrialization strategy and evaluation of industrialization in Turkey

    FUNDA RANA ÖZBEY

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    EkonomiAnadolu Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERGÜL HAN

  5. Gümrük Birliği sürecinde Türk tekstil sektörünün rekabet gücü ve sorunları

    The Competition power and the problems of Turkish textile industry at Customs Union

    GÜZİDE CİLASIN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1998

    EkonomiPamukkale Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. FERHAT ERAN