Liberal düşüncenin gelişiminde iktisat politikasının evrimi ve Türk örneği
The Evolution of economic policy in the development of liberal thought and the Turkish case
- Tez No: 53200
- Danışmanlar: DOÇ.DR. YUSUF TUNA
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Ekonomi, Economics
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1996
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 147
Özet
ÖZET Liberalizm, İspanyolca'dan türetilerek İngilizce'ye geçmiş bir kelimedir. 19. yy. başlarında İspanya'da anayasal hukuk devletini savunan bir parti olan Liberates“ \zn gelmiştir. Liberalizm eğer insan kişiliğine, insanın insan olarak haysiyet ve değerine, onun bir araç değil amaç oluşuna inanış olarak tanımlanırsa, kökleri çok daha eskilere gidebilir. Onun en dip anlamı, özgürlük olmadan hayatın yaşamaya değmeyeceğini kabul etmesidir. Kısaca liberal terimi, özgürlüğü savunan ve otoriter rejimlere karşı olan eşitlikçi parti, politika ve fikirleri sembolize etmiştir. Gelişim sürecinde, içeriğinde önemli değişikliklere uğramasına rağmen, liberalizm dendiğinde 18. ve 19. yy'daki şekliyle özdeşleştirme eğilimi sürmektedir. Liberalizmle siyasi düşünceler tarihi çerçevesinde ilgilenenler, liberalizmi siyasal bir doktrin olarak algılarken, liberalizmin gerçekte İktisadi bir doktrin olduğunu söyleyenler de vardır. Liberalizmin, bazı siyasal doktrinlerle kaynaşarak kendi içinde doğuşundan bugüne kadar büyük bir açılım göstermesi bu terimin doğuşundan bugüne kadar yoğun bir dönüşüm geçirdiğini ve geliştiğini göstermektedir. Liberalizmin ilk düşünürlerinin hak ve özgürlük, adalet, siyasal itaat gibi iktisadi konuların dışında çalışmamış olmasına karşılık, ilerleyen dönemlerde liberal yazarlar tam tersi bir dönüşüm içerisinde iktisadi meselelere ağırlık vererek, zihinlerde liberalizmin bir iktisadi teoriymiş gibi düşünülmesine yönelik fikirler oluşturmuşlardır.Liberalizmin ahlâki, siyasi ve ekonomik olmak üzere üç temel boyutundan sözedilebilir. Günlük dilde, çok sözü edilen esnek ve tam olarak içeriği bilinmeden kullanılan bir kavram olarak yerine göre liberal bir felsefe, liberal bir siyasi doktrin, nihayet ekonomik anlamda bir içerik kazanmış olarak karşımıza çıkabilmektedir. Nihayetinde, liberalizmin bir defaya mahsus olmak üzere tespit edilmiş sabit kaideleri mevcut değildir. Ancak işlerin idaresinde, kendiliğinden doğan (spontane) sosyal kuvvetlere mümkün olduğu kadar yer vermesi, zorlayıcı, baskı unsuru taşıyan tedbirlerden olabildiğince kaçınması gibi. temel bir eğilimi göze çarpar. Bireycilik, rasyonel ve ekonomik insan, özgürlük, tabii düzen, piyasa ekonomisi ve sınırlı devlet gibi ilkeleri de gerçek liberalizmden bağımsız düşünmek pek mümkün görünmemektedir. Liberal ideolojinin doğuşunu ve bu ideolojiye dayalı iktisadi düşüncenin oluşumunu iyi kavrayabilmek için 15-18 yy 'lar arasında Batı Avrupa ülkelerinin iktisat politikalarını belirleyen sosyal düşünce ve pozitif bilimlerdeki gelişmeleri iyi tanımak gerekir. Ancak, liberal iktisadi düşünce, Batı'daki gelişiminden çok önce, İslam aleminde iktisadi hayatta görülen dmamizm ve bilimsel alandaki serbestlik sonucu gelişime uygun bir ortam bulmuş ve gelişebilmiştir. Adam Smith'den yaklaşık iki yüzyıl önce yaşamış olan İbn-i Haldun'un bu sahadaki özgün görüşleri liberal iktisat düşüncesi açısından oldukça vaadkârdır. Sabri.Orman'a göre, iktisat felsefesini incelediği Gazali'de liberal eğilimlere rastlamak mümkündür. Liberalizmin çıkış noktasını, bireyi öven, yücelten ve öncelik tanıyan bir değerler sisteminin hazırladığı açıktır. Başarısını, büyük ölçüde Hıristiyan Avrupa'da geçerli moral ve dinsel kavramların yeniden yorumlanış şekline, uyum sağlamasına borçlu olmuştur. Dini, diğer düşünceler gibi tolerans gösterilebilecek bir kurum olarak ele alır. Dine inanmayan ve inanan insana eşit özgürlük hakkı verir. Toplu bir dinsel özgürlüğün sağlanması için toplumhayatının sekülarize edilmesinden yanadır. Bunun için din ve devletin birbirinden ayrı yaşaması gerektiğini savunmaktadır. Dinsel anlamda Tann'nm görünmez oluşu ve görünmeyen bir eli olduğu tezi ile iktisadi liberalizmin uyumlu olduğu açıktır. Fizyokratik iktisadi düşünce, iktisadi liberalizmin tam manasıyla olgunlaşmasına yol açan gelişmelerin ortaya çıkardığı bir düşüncedir. Bunun içindir ki, Fizyokrasiyi etkileyen ortam ile iktisadi liberalizmin oluşmasına yol açan ortam birbirine çok benzer. Hatta daha ileri düzeyde denilebilir ki, fizyokrasi iktisadi liberalizme geçişte bir köprü vazifesi görmüştür. Fizyokratlar, iktisadi doktrinler tarihinin ilk liberalleri olmuşlardır. Bireysel ve materyalist bir karekter taşıyan fizyokrat doktrin aynı zamanda faydacılık felsefesinin de müjdecisi olmuş ve bu felsefe daha sonradan klasik iktisat teorisinin temelini teşkil etmiştir. Gelinen bu aşamada iktisadi liberalizmde devlet-ekonomi ilişkisi, piyasa ekonomisinin kuramsal çerçevesi içinde ele alınır. Ekonomideki fonksiyon ve hacmi değişik ekol ve yaklaşımlara göre farklı biçimlerde algılanan, devletin bu fonksiyonlarını gerçekleştirmede önemli bir araç olan kamu harcamaları ve bu harcamaların gerekliliğinin bir analizi yapılmıştır. Teorik dayanağım Klasik ve Neo-Klasik düşünce okullarından alan liberal yaklaşım devletin ekonomiye müdahalelesinin mümkün olan en alt düzeyde, başka bir deyişle olması gerektiği sınırda tutulması gerektiği düşüncesine dayanır. Aslmda pür liberal devlet teorisi, kurulduğu günden bu yana ancak kitaplarda kalmış, pratik bir geçerlik kazanamamıştır Devletin ekonomiye yaptığı müdahalelerden çıkan bu ve benzeri olumsuz sonuçlar ile iktisat politikasının geçirdiği evrimsel gelişmeler göstermiştir ki, devletin iktisadi sahada yapacağı operasyonlarda çoğu kez kamu sektörünün fonksiyonları üç temel noktada toplanır. Bunlar;muhalefetinin güçlü bir etkisi vardır. Jön Türklerin yurt dışında ve yurt içinde yaptıkları yazılı ve sözlü muhalefet, 1908 yılında II. Meşrutiyet ile birlikte yeni bir dönemle neticelenir. 1908 Jön Türk Devrimi veya özgürlüğün ilanı liberal özlemlerle gerçekleşmiştir. Bu döneme damgasını vuran ve 1908 devrimini gerçekleştiren İttihad ve Terakki'nin ekonomi politik anlayışının etkisiyle 1908- 1912 dönemi Osmanlı liberalizminin balayım oluşturmuştur. İktisadi düşüncenin İmparatorluk aydınları arasında süratle yayılmasıyla beraber kapitalist düzen tercihinde özellikle iki alternatif ekonomi politikası gündemi belirlemiştir. Laissez-faire' ci bir yaklaşım ile korumacılığı önplanda tutan müdahaleci politika. İkinci akım özelllikle 1915'lerden sonra Ziya Gökalp ve mutotinin gayretleri ile somut bir biçime girmiş, tesanüdçülük ya da ulusal iktisat akımı biçiminde adlandırılmıştır. Bu iki temel politika seçeneği, günümüze kadar ekonomik sorunların çözümleri açısından hep gündemde kalacaktır. Türk ekonomisinde I. Liberal dönem ve liberal iktisat politikaları, açık ekonomi koşullarında yeniden yapılanmanın gerçekleştiği 1923-31 yıllan döneminde İzmir İktisat kongresinde belirlenmiştir. Bu dönemde özel teşebbüsün hareket serbestisini sınırlayan devlet müdahalelerinin ve devlet işletmeciHğinin minumum düzeyde tutulduğunu görüyoruz. Bu dönemi takip eden 1929-31 yıllan ise korumacı-müdahaleci ilk adımların atıldığı politkalara yer verir. Bu yılların ardında gelişen kalkınmacı ve devletçi sanayileşmenin ise 1931'den 1939'lara kadar devam ettiği gözlemlenmektedir. Bütün kısıtlayıcı kaygılara karşın devletçilik Türkiye'de kapitalizmi geliştirmekten başka sonuç vermemiştir. Devletçilik fiziksel açıdan önemli tesisler kurmasının yanısıra Türkiye'de özel kesime gizli kaynak aktarmak yoluyla kapitalizmin gelişimine bir önaşama olmuştur. Devlet kurumlarının iç piyasaya düşük karlarla sunduğu ürünler bu yıllarda belirli ellerde büyük sermaye birikimlerine fırsat verecektir.hayatının sekülarize edilmesinden yanadır. Bunun için din ve devletin birbirinden ayrı yaşaması gerektiğini savunmaktadır. Dinsel anlamda Tann'nm görünmez oluşu ve görünmeyen bir eli olduğu tezi ile iktisadi liberalizmin uyumlu olduğu açıktır. Fizyokratik iktisadi düşünce, iktisadi liberalizmin tam manasıyla olgunlaşmasına yol açan gelişmelerin ortaya çıkardığı bir düşüncedir. Bunun içindir ki, Fizyokrasiyi etkileyen ortam ile iktisadi liberalizmin oluşmasına yol açan ortam birbirine çok benzer. Hatta daha ileri düzeyde denilebilir ki, fizyokrasi iktisadi liberalizme geçişte bir köprü vazifesi görmüştür. Fizyokratlar, iktisadi doktrinler tarihinin ilk liberalleri olmuşlardır. Bireysel ve materyalist bir karekter taşıyan fizyokrat doktrin aynı zamanda faydacılık felsefesinin de müjdecisi olmuş ve bu felsefe daha sonradan klasik iktisat teorisinin temelini teşkil etmiştir. Gelinen bu aşamada iktisadi liberalizmde devlet-ekonomi ilişkisi, piyasa ekonomisinin kuramsal çerçevesi içinde ele alınır. Ekonomideki fonksiyon ve hacmi değişik ekol ve yaklaşımlara göre farklı biçimlerde algılanan, devletin bu fonksiyonlarını gerçekleştirmede önemli bir araç olan kamu harcamaları ve bu harcamaların gerekliliğinin bir analizi yapılmıştır. Teorik dayanağım Klasik ve Neo-Klasik düşünce okullarından alan liberal yaklaşım devletin ekonomiye müdahalelesinin mümkün olan en alt düzeyde, başka bir deyişle olması gerektiği sınırda tutulması gerektiği düşüncesine dayanır. Aslmda pür liberal devlet teorisi, kurulduğu günden bu yana ancak kitaplarda kalmış, pratik bir geçerlik kazanamamıştır Devletin ekonomiye yaptığı müdahalelerden çıkan bu ve benzeri olumsuz sonuçlar ile iktisat politikasının geçirdiği evrimsel gelişmeler göstermiştir ki, devletin iktisadi sahada yapacağı operasyonlarda çoğu kez kamu sektörünün fonksiyonları üç temel noktada toplanır. Bunlar;muhalefetinin güçlü bir etkisi vardır. Jön Türklerin yurt dışında ve yurt içinde yaptıkları yazılı ve sözlü muhalefet, 1908 yılında II. Meşrutiyet ile birlikte yeni bir dönemle neticelenir. 1908 Jön Türk Devrimi veya özgürlüğün ilanı liberal özlemlerle gerçekleşmiştir. Bu döneme damgasını vuran ve 1908 devrimini gerçekleştiren İttihad ve Terakki'nin ekonomi politik anlayışının etkisiyle 1908- 1912 dönemi Osmanlı liberalizminin balayım oluşturmuştur. İktisadi düşüncenin İmparatorluk aydınları arasında süratle yayılmasıyla beraber kapitalist düzen tercihinde özellikle iki alternatif ekonomi politikası gündemi belirlemiştir. Laissez-faire' ci bir yaklaşım ile korumacılığı önplanda tutan müdahaleci politika. İkinci akım özelllikle 1915'lerden sonra Ziya Gökalp ve mutotinin gayretleri ile somut bir biçime girmiş, tesanüdçülük ya da ulusal iktisat akımı biçiminde adlandırılmıştır. Bu iki temel politika seçeneği, günümüze kadar ekonomik sorunların çözümleri açısından hep gündemde kalacaktır. Türk ekonomisinde I. Liberal dönem ve liberal iktisat politikaları, açık ekonomi koşullarında yeniden yapılanmanın gerçekleştiği 1923-31 yıllan döneminde İzmir İktisat kongresinde belirlenmiştir. Bu dönemde özel teşebbüsün hareket serbestisini sınırlayan devlet müdahalelerinin ve devlet işletmeciHğinin minumum düzeyde tutulduğunu görüyoruz. Bu dönemi takip eden 1929-31 yıllan ise korumacı-müdahaleci ilk adımların atıldığı politkalara yer verir. Bu yılların ardında gelişen kalkınmacı ve devletçi sanayileşmenin ise 1931'den 1939'lara kadar devam ettiği gözlemlenmektedir. Bütün kısıtlayıcı kaygılara karşın devletçilik Türkiye'de kapitalizmi geliştirmekten başka sonuç vermemiştir. Devletçilik fiziksel açıdan önemli tesisler kurmasının yanısıra Türkiye'de özel kesime gizli kaynak aktarmak yoluyla kapitalizmin gelişimine bir önaşama olmuştur. Devlet kurumlarının iç piyasaya düşük karlarla sunduğu ürünler bu yıllarda belirli ellerde büyük sermaye birikimlerine fırsat verecektir.Türkiye ekonomisinde izlenen iktisat politikaları açısından genel bir dönemi eme denemesi yapılacak olursa; \ 1946 dönemi müdahaleci devletçilik dönemi, V 1946-63, II. liberal dönem, V 1946-53, aşın liberalizm, ”V 1 954-6 1, tıkanma ve dünya ekonomisiyle yeniden uyum, \ 1963 ve sonrası planlı kalkınma dönemi. Türk ekonomisinde 27 Mayıs 1960 Devriminden sonra iktisat politikalarında kararlılık gündeme gelmiştir. Bu dönemde anayasada sosyal siyaset ilkesi benimsenmiş ve geçmişte görülen hatalı iktisat politikalarının önlenmesi amacıyla ekonominin beşer yıllık planlarla yürütülmesi kabul edilmiştir. İktisat tarihimizde 24 Ocak 1980 ve sonrası, ekonomik sorunlara serbest piyasa ekonomisi modeli çerçevesinde çözümler üretebilmek için yeni yaklaşımların gündeme getirildiği yeni bir dönemin başlangıcıdır. 24 Ocak'tan başlayarak ortaya konan kararlılık önlemleri dizisi giderek kalıcı bir nitelik kazanmış; yeni öğelerle desteklenerek ekonomide uzun dönemli bir İktisat politikasına dönüşmüştür. Kasım 1983'te yapılan seçimlerde iktidara gelen Anavatan Partisi ile Türk iktisat politikası ve felsefesinde yeni bir çığır açılmış olacaktır. Parti programında devletin yapısı, iktisat politikasının esasları ve devletin ekonomideki rolü ile ilişkin liberal ekonomik bir proje ortaya konmakadır. Bir düşünce olarak Osmanlı 'mn son dönemlerinde Türk entellektüeli ile tanışan liberalizm, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan günümüze kadar istikrarlı bir gelişim göstermemiştir. Devletçilik ve liberalizm ekseninde sürekli değişim geçiren iktisat politikaları, 1980 soması devletçi liberalizm olaraknitelendirilebilecek bir iktisadi sistem içerisinde anti-liberal uygulamalar yönünde kullanılmıştır. İktisadi hayatta, liberal bir zihniyet değişikliğinin ipuçlarının varlığına, ekonomik sistemde kısmende olsa liberal bir yapısal dönüşüm gereçekleştirilmesine rağmen, Türkiye'de henüz gerçek manada serbest piyasa ekonomisinin varlığında sözetmek güçtür. Türkiye'de liberal düşünce ve politikaların Batı'ya oranla cılız kalmasının en önemli sebebi bu konularda yeterli kültür birikimi ve altyapısının henüz istenilen düzeyde olmamasından kaynaklanmaktadır. Bizde bu düşünce geleneği olmadığı için liberal kavramlar dehşet verici bir çarpıtılma ve yozlaşma içerisindedir. Muhafazakar deyimi bir çok kimsede Refah Partisi 'ni çağrıştırırken liberal deyimi insanlarımızda ılımlı veya kurallara aldırmayan anlamında kullamlmaktadır. Ekonomik kalkınmanın kültür ve eğitim temeUerinin eksikliğinin hissedildiği ülkemizde iktisat politikaları daha çok uzun zaman rayma oturamayacak gibi görünmektedir. Liberal bir ekonomik yapıya geçebilmek uğruna Türkiye gerçeğinin ışığında iktisadi hayatı bir fantezi alemine taşımanın anlamı yoktur. Ancak, yaklaşık elli yılı aşkın bir süredir uygulanan İktisat politikaları sonucu kamu ekonomisi ve yönetiminde gelinen son durum, acil bir reform ihtiyacım Türkiye gündemine sokmuştur. Çünkü, devletin yapısı, işleyişi, ve yönetimi ağır sorunlarla karşı karşıyadır. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel sorunlar arasında bocalayan devlet kendini gerektiği ölçüde yenileyememiş, sorardan çözmek yerine sorunların kaynağı haline gelmiştir. Bu durumda, Türkiye'nin gelişme ufkunu açacak yeni iktisat politikalarına ve yeni bir politik harekete ihtiyacı vardır.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Ortadoğu dinleri açısından homo economicus'un analizi
Analysis of homo economicus according to Middle Eastern religions
İPEK MADİ
Doktora
Türkçe
2014
DinMarmara ÜniversitesiOrtadoğu Ekonomi Politiği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AHMET TABAKOĞLU
- Yönetişim kavramı bağlamında Türkiye'de vatandaşların idareye karşı hak arama yöntemleri
In the context of the concept of governance, citizens' claims methods against the administration in Turkey
BEKİR YILMAZ
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
Kamu YönetimiKarabük ÜniversitesiKamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. METİN ÖZKARAL
- Geç Osmanlı modernleşmesinde ferd kavramı ve ferdiyetçilik düşüncesi (1839-1918)
The concept of the ferd (individual) and the idea of ferdiyetçilik (individualism) in Late Ottoman modernization (1839-1918)
SİNAN VARDAR
- Liberalizm ve liberal dağıtıcı adalet teorilerinin komüniteryan eleştirisi
Liberalism and liberal distributive justice theories's communitarian critics
GÖZDE TEKMİLE DEMİR
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
FelsefeDicle ÜniversitesiKamu Hukuku Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ MUSTAFA KOÇAK
- 19. yüzyılda Batı'da kadın hakları hareketinin tarihsel gelişimi
The development of the women's rights movement in the West in the 19th century
ÜMRAN KARAASLAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
HukukKocaeli ÜniversitesiKamu Hukuku Ana Bilim Dalı
PROF. DR. EMİNE YASEMİN ÖZDEK BÜRKEV