Geri Dön

Anaerobic biodegradation potential of petroleum derived wastes under nitrate and iron reducing conditions

Petrol türevli atıkların nitrat ve demir indirgeyici ortamlarda anaerobik biyodegredasyon potansiyeli

  1. Tez No: 572837
  2. Yazar: MİHRİBAN SEYİS
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ORHAN İNCE, DOÇ. SEVCAN AYDIN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Biyoteknoloji, Çevre Mühendisliği, Biotechnology, Environmental Engineering
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Çevre Biyoteknolojisi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 82

Özet

Petrol, günümüzde en yaygın enerji ve hammadde kaynağıdır. Petrol tüketimi konusunda yapılan modellemeler 2015 ve 2040 yılları arasında toplam enerji ihtiyacının %28 oranında artacağını ön görmektedir. Yenilenebilir enerji endüstrisi en hızlı büyüyen enerji sektörü olsa da modellemelere göre 2040 yılında petrol, tüm enerji kaynakları arasında en büyük kullanım oranına sahip olmaya devam edecektir. Petrol kirliliğinin ana sebepleri insan kaynaklı aktivitelerdir. Petrol endüstrisinin her adımı (sondaj, damıtma, taşıma ve depolama vb.) doğada pertol kirliliği yaratma riskini taşımaktadır. Ham petrolün kimyasal yapısının ana bileşimi hidrokarbon molekülleridir. Ham petrol numunelerinin biyolojik, kimyasal ve fiziksel reaktiviteleri kimyasal kompozisyonları üzerinden belirlenmektedir. Petrol kirliliği hava, su, toprak gibi çeşitli ortamlarda görülmektedir. Petrol hidrokarbonlarının (PHK) farklı organizmlar üzerindeki toksik, karsinojenik ve mutajenik etkileri farklı çalışmalarla gösterilmiştir. Bu etkilerden dolayı hidrokarbon kirliliğine karşı etkili ve ekolojik arıtım uygulamalarının geliştirilmesi dünya çapında büyük önem taşımaktadır. Petrol kirliliğinin giderilmesinde fiziksel, kimyasal veya biyolojik arıtım çeşitleri uygulanabilmektedir. Biyolojik arıtım ekolojik ve ekonomik yönlerden avantajlı bir ıslah metodudur. Biyolojik degredasyon, hidrokarbonların doğada aşınmasında en önemli süreçtir. Hidrokarbonların parçalanabilirlikleri kimyasal yapıları ile tanımlanmaktadır. Farklı bölgelerden alınan numunelerin kimyasal bileşimleri alındıkları yere bağlı olarak değişmektedir. Mikroorganizmalar hidrokarbon moleküllerini parçalayabilme özelliğine sahip olsalar da saf kültürler hidrokarbonların karışık kimyasal yapısındaki her molekülü parçalamak için yeterli değildir. Biyolojik ıslah çalışmalarında mikrobiyal konsorsiyum bölgedeki PHKlarının yapısına ve bölgenin fiziksel özelliklerine göre belirlenmelidir. Bu sebeplerden, etkili bir biyo ıslah çalışması kontamine olmuş alanın fiziksel, kimyasal, coğrafik özellikleri ve mikrobiyal dinamikleri göz önünde bulundurularak tasarlanmalıdır. Bu çalışma ile toprakta petrol kontaminasyonunun yaşandığı Adana, Türkiye bölgesinin anaerobik hidrokarbon degredasyon potansiyelinin belirlenmesi amaçlanmıştır. İkincil amaç ise petrol hidrokarbonlarını parçalama özelliğine sahip zenginleştirilmiş komunitenin elde edilmesidir. Bu amaçları gerçekleştirmek için demir ve nitrat indirgeyici ortamlarda anaerobik mikrokozmoz deneyleri kurulmuştur. İnkübasyon koşulları için 12⁰C, 25⁰C, 37⁰C ve 55⁰C olmak üzere dört farklı sıcaklık seçilmiştir. Substrat olarak Adana'dan temin edilen kontamine toprak örneği kullanılmıştır. Mikrobiyal aşı kaynağı olarak kullanılmak üzere Leuna, Almanya'da bir kirlilik bölgesinden akifer örneği temin edilmiştir. Kontamine toprağın yapısındaki hidrokarbonları biyolojik parçalanmaya daha uygun bir içeriğe dönüştürmek amacıyla bir deney grubuna kimyasal ön arıtma olarak persülfat oksidasyonu uygulanmıştır. Akifer ve toprak numunelerinin karakterizasyonu için toplam organik karbon, toplam petrol hidrokabonları, C/N oranı, pH, toplam katı madde (TS), toplam Kjeldahl nitrojeni (TKN), çözünmüş organik karbon, poliaromatik hidroarbonlar, aromatik ve alifatik hidrokarbon fraksiyonları standard metotlar yardımı ile belirlenmiştir. TKN değerleri literatürle uyumlu olarak akifer, toprak ve ön arıtım uygulanmış toprak için 340 mg/kg, 280 mg/kg ve 320 mg/kg olarak bulunmuştur. Akifer örneğinin pH değeri nötr bulunurken toprak için ön arıtım uygulanmadan önce 5, uygulandıktan sonra 4 olarak bulunmuşştur. Toprak örnekleri için pH değeri asidik olsa da topraktaki mikrobiyal büyümeye imkan verecek aralıktadır. Beklendiği üzere C/N oranı, TPH ve TOC değerleri özellikle toprak numunesi için kontamine olmamış numunelere oranla yüksek bulunmuştur. Uzun süreli kirliliğin etkisi akifer ve toprak numunelerinin detaylı hidrokarbon analizine bakıldığında hidrokarbon kompozisyonunda görülmektedir. Yapısında daha az sayıda karbon içeren hidrokarbon molekülleri buharlaşma, çözünme, biyolojik dönüşüm, fotooksidasyon gibi aşındırma süreçleri ile parçalanmaya daha yatkındırlar. Çalışılan kirlilikler uzun süreli kontaminasyon alanlarından örneklendiğinden, C5-C9 sayılı hidrokarbonların hem alifatik hem aromatik fraksiyonlarda düşük konsantrasyonda olduğu görülmüştür. Detaylı hidrokarbon analizine bakıldığında, kimyasal ön arıtmanın hem alifatik hem aromatik fraksiyonlarda, özellikle C16-C35 aralığındaki hidrokarbon konsantrasyonunu artırdığı görülmektedir. Daha yüksek sayıda karbon içeren hidrokarbonların persülfat oksidayonu ile C35 ve altına düşürülmesi biyolojik parçalanabilirliği artırmaktadır. C8-C16 hidrokarbon aralığının konsantrasyonu da her iki fraksiyonda persülfat oksidasyonu sonrasında artmıştır. Anaerobik mikrokozmoz testleri yaklaşık 290 gün boyunca işletilmiştir. Mikrobiyal konsorsiyumdaki değişim kantitatif polimeraz zincir reaksiyonu (qPCR), yüksek çözünürlüklü erime analizi (HRM) ve Illumina MiSeq tabanlı yeni nesil dizileme yöntemi ile takip edilmiştir. Mikrokozmozların aktiviteleri nitrat iyonu konsantrasyonu değişimi, toplam gaz üretimi ve gaz kompozisyonu (gaz kromatografi ile) ile iki ayda bir yapılan analizler ile takip edilmiştir. Degredasyon verimliliğinin belirlenmesi için toplam organik karbon (TOK) giderimi ölçülmüştür. Demir indirgeyici ortamda en yüksek gaz üretimi ön arıtım uygulanmış numune ile 55⁰C'de, ikinci en yüksek ise ön arıtım uygulanmamış numune ile yine 55⁰C'de elde edilmiştir. Demir indirgeyici ortam için toplam gaz üretimi verisi baz alındığında en düşük aktivite 12⁰C'de, ön arıtım uygulanmış toprak düzeneğinde görülmüştür. Nitrat indirgeyici ortam için toplam gaz üretiminin en yüksek değerde ölçüldüğü düzenekler 25⁰C'de ön arıtım uygulanmış toprak ve ön arıtım uygulanmamış toprak setleridir. Demir indirgeyici ortamda olduğu gibi nitrat indirgeyici ortamda da en düşük gaz üretimi aktivitesi 12⁰C'de görülmüştür. Toplam gaz üretimi verisine bakıldığında akifer ve toprak numunelerinin birlikte kullanıldığı düzeneklerde gaz üretim aktivitesinin daha yüksek olduğu görülmektedir. İnkübasyon süresi boyunda GC analizi ile takip edilen CO2 üretimi toplam gaz üretimi verisi ile paralellik göstermektedir. İkisinde de gaz üretim aktivitesinde 150. günden itibaren durulma görülmektedir. Anaerobik ortamda nitrat (NO3-) iyonunun elektron alıcısı olarak kullanırak nitrat indirgenmesi gerçekleşir. Bu redoks tepkimesi sonucunda NO3- iyonu indirgenirken nitrit iyonu (NO2-) ve N2 gazı oluşur. Nitrat indirgeyici ortam için CO2'e ek olarak üretilen N2 gazı takibi de yapılmıştır. Kontrol gruplarının, 55⁰C – persülfat oksidasyonu uygulanmış set haricindeki tüm setlerde daha az N2 gazı ürettiği görüşmüştür. İnkübasyon süresi boyunca NO3- iyonu konsantrasyonu takip edilmiştir. Nitrat, inkübasyon süresi sonunda 25⁰C, 37⁰C ve 55⁰C'de akifer kontrol gruplarında ve 12⁰C ön arıtılmış toprak setinde (A+PSO) tamamen tüketilmiştir. Tüm sıcaklıklar karşılaştırıldığında akifer gruplarının %98, ön arıtılmış toprak grubunun (A+PSO) %94 giderimle en yüksek nitrat giderimini sağladıkları görülmüştür. En düşük nitrat giderimi %40 oranla 12⁰C, konrol – toprak örneğinde elde edilmiştir. Mikrokozmoz deneylerindeki degredasyon verimliliğinin belirlenmesi için TOK değerleri başta ve sonda ölçülmüştür. Hem nitrat hem de demir indirgeyici ortam için en yüksek TOK gideriminin 37⁰C'de ön arıtılmış toprak düzeneğinde (A+PSO) olduğu tespit edilmiştir. Nitrat indirgeyici ortamda %40, demir indirgeyici ortamda %26 oranında TOK giderimi görülmüştür. Tüm kontrol gruplarında TOK gideriminin %10'dan düşük olduğu tespit edilmiştir. Mikrokozmoz çalışmalarına ek olarak Bushnell-Haas (BH) besi yeri kullanılarak anaerobik ortamda topraktaki ve akiferdeki petrol parçalayabilen türlerin zenginleştirme çalışması yapılmıştır. Zenginleştirme çalışmasında mikrobiyal büyümenin takibi 660 nm'de optik yoğunluk ölçülerek yapılmıştır. Mikrobiyal konsorsiyum dinamikleri qPCR ve metagenomik analizler kullanılarak takip edilmiştir. 16S rRNA bazlı Illumina dizileme yöntemi ile bakteriyel bolluk belirlenmiştir. HRM analizi kullanılarak mikrobiyal profil belirlenmiştir. Toprak ve akifere ait filogenetik sonuçlar iki numunede de alifatik hidrokarbon degredasyonuna ilişkin enzime sahip olduğu bilinen Actinomycetales takımının baskın olduğunu göstermektedir. Toprak ve akiferde bulunan diğer ortak türler Pseudomonadales, Rhodobacterales gibi alkan parçalayıcılar, Burkholderiales, Rhizobiales gibi aromatic hidrokarbon parçalayıcılar, Lactobacillales ve Selenomonadales gibi ham petrol parçalayıcılardır. Bushnell-Haas zenginleştirmesi uygulanmış akifer örneğinin mikrobiyal popülasyonunda önemli değişiklikler tespit edilmiştir. Pseudomonadales takımının akifer örneğindeki oranı BH zenginleştirme çalışmasından önce %11 iken zenginleştirmeden sonra %96'ya çıktığı görülmüştür. Toprak örneğinde BH zenginleştirmesinin en büyük etkisi Bacillales ve Burkholderiales takımlarında görülmüştür. Bacillales'in önceki değeri 0.5'den küçükken zenginleştirmeden sonra baskın türlerden biri haline gelmiştir (%42.5). Burkholderiales'in baskınlığı ise %10'dan %30'a yükselmiştir. Demir indirgeyici ortamın dizileme sonuçları hem ön arıtma uygulamasının hem de sıcaklık farkının mikrobiyal komünite dinamikleri üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Actinomycetales, Bacillales, Clostridiales, ve Rhizobiales 25⁰C ve 37⁰C' demir indirgeyici setlerde bulunmuştur. Nitrat indirgeyici mikrokozmoz örneklerinin çevresel değişimlerden (ön arıtma ve sıcaklık) demir indirgeyicilere kıyasla daha az etkilendiği görülmüştür. Bacillales, Burkholderiales, Enterobacteriales, Lactobacillales tüm nitrat indirgeyici düzeneklerde tespit edilen takımlardır. Lactobacillales 37⁰C' de ön arıtım uygulanmamış toprak düzeneğinde %34.5, 25⁰C ön arıtım uygulanmamış toprak düzeneğinde %25,4 ve 25⁰C persülfat oksidasyonu uygulanmış toprak düzeneğinde %40 baskınlık oranları ile tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre anaerobik ortamda hidrokabon parçalayabilen türlerin zenginleştirildiği görülmüştür. Akifer ve toprak örneğinin birlikte kullanıldığı setlerin kontrol gruplarına göre mikrobiyolojik olarak daha aktif olduğu tespit edilmiştir. İstatistiksel analizlere göre nitrat indirgeyici ortamda 37⁰C'de bağıl bakteri aktivitesi ile CO2 ve N2 üretimi arasında korelasyon tespit edilmiştir. Nitrat indirgeyici ortamda 25⁰C'de ise TOK giderimi ve bağıl bakteri aktivitesi arasında anlamlı bir korelasyon vardır. Yapılan bu çalışmaya göre persülfat oksidasyonu, hidrokarbon içeriğini yüksek sayıda karbon içeren bileşikleri parçalayarak ve çözünmüş organik karbon değerini artırarak hedeflenen yönde değiştirmiştir. Akifer ve toprak örneklerinin bir arada kullanıldığı düzeneklerin aktivitelerinin yüksek olması olası bir mikrobiyal iş birliğine işaret etmektedir.

Özet (Çeviri)

Petroleum is the most widely used energy and raw material source. Projections shows that the total energy demand of the world will increase up to 28% between 2015 and 2040. Even though the 'renewable energy industry' is the fastest growing energy sector, according to projections, in 2040 petroleum will continue to make up the biggest portion of all energy sources. Main reason of petroleum pollutions are anthropogenic activities. Every step of petroleum industry, including drilling, distillation, transportation and storage processes, includes the risk of introducing petroleum hydrocarbons into natural environments. Their toxic, mutagenic and carcinogenic effects on different organisms are reported in various studies. Weathering of petroleum hydrocarbon molecules occurs mainly by biodegradation processes. It strictly depends on the chemical structure of the hydrocarbon. Chemical composition of PHCs varies drastically between samples obtained from different areas. Although microorganisms are able to break down hydrocarbon molecules, pure cultures are not sufficient to degrade every part of their chemical structure. Microbial consortia should be selected depending on the chemical properties of the PHCs and physical physiochemical properties of the contaminated area. For these reasons, an effective bioremediation strategy should be designed site-specific. This study aimed the determination of anaerobic hydrocarbon degradation potential of a petroleum contaminated area in Adana, Turkey. Also the secondary purpose was to obtained enriched microbial community with hydrocarbon degrading properties. To achieve these purposes, anaerobic microcosm experiments are performed under nitrate and iron reducing conditions. To be used as substrate, petroleum contaminated soil is obtained from Adana, Turkey. Aquifer sample obtained from Leuna, Germany from a heavily contaminated region. Aquifer is used as microbial inoculum source. Anaerobic microcosm experiments run approximately for 290 days. Changes in the microbial consortia is determined via quantitative (real time) polymerase chain reactions (qPCR), high resolution melting analysis (HRM) and next generation sequencing (NGS) analysis. Activity of microcosms are tracked via nitrate ion concentration detection, measurement of total gas produced and gas chromatography (GC) analysis for detection of composition of the gas produced. Gas analyzes are performed in every 2 months. Total organic carbon (TOC) parameter is used to detect the degradation efficiency. According to results, anaerobic hydrocarbon biodegrading communities are enriched under nitrate and iron reducing conditions. Chemical pretreatment resulted with an increase in the biodegradable content of contamination. Highest TOC removal efficiency is obtained in pre-treated setups at 37⁰C. An increase in microbial activity is detected when soil and aquifer samples are used together.

Benzer Tezler

  1. Katı atık depolama tesisleri ve uygulamadan bir örnek

    Başlık çevirisi yok

    AREL KAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1996

    İnşaat Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    PROF.DR. AHMET SAĞLAMER

  2. Development of effective molecular approach for determining of the biodegradation potential of petroleum contaminated soil

    Petrolle kirlenmiş toprağın biyodegradasyon potansiyelinin belirlenmesi için etkili moleküler yaklaşımının geliştirilmesi

    AIYOUB SHAHI

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2016

    Biyoteknolojiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ORHAN İNCE

  3. Removal of odor emissions from food fermentation and petrochemical production processes with using biological treatment methods

    Gıda fermentasyon ve petrokimya üretim sektörleri kaynaklı koku emisyonlarının biyolojik arıtma yöntemleri ile giderilmesi

    İLKER AKMIRZA

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2019

    Çevre Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. KADİR ALP

  4. Farklı ortamlardan izole edilen mikroorganizmalarla poliaromatik hidrokarbonların degredasyonu

    Degradation of polyaromatic hydrocarbons by microorganisms isolated from different environments

    DİLARA ULUSOY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    MikrobiyolojiEskişehir Osmangazi Üniversitesi

    Biyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CANSU FİLİK İŞÇEN

  5. Investigation on indigenous bacteria for individual BTEX degradation potentials and relative pathways used

    Lokal bakteri izolatlarında BTEX degradasyon potansiyeli ve yolaklarının araştırılması

    ALPER YAVAŞ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2018

    BiyoteknolojiOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Biyoteknoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BÜLENT İÇGEN

    PROF. DR. MAHMUT PARLAKTUNA