Geri Dön

A methodology to develop smart spatial management for natural hazard resilience: the case of duzce province

Doğal tehlikelere dayanıklılık için akıllı mekansal yönetimi geliştiren bir yöntem: düzce ili örneği

  1. Tez No: 574451
  2. Yazar: EBRU SATILMIŞ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. AZİME TEZER
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 138

Özet

Günümüzde dünya nüfusunun yarısı kentlerde yaşamasına rağmen bu oran yalnızca anakaranın %3'lük kısmına karşılık gelmektedir. Bunların yanında Uluslararası İklim Değişikliği Konferansı'nda kentsel alanların karbon emisyonunun %71'ine karşılık geldiği yönünde tahminlerde bulunulmuştur. Kentlerin yaşadığı hızlı değişim ve bu değişimin yarattığı evrensel problemlerin başında doğal tehlikeler gelmektedir. Kentler yapıları gereği karmaşık ve birbiriyle iç içe geçmiş sistemlerden oluşurken, ekonomik değer üretiminin yüksek olduğu da görülmektedir. Nüfusun büyük bir kısmının da kentlerde yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda bu alanlar doğal tehlikelere karşı en savunmasız ve en çok etkilenebilecek alanlar olarak ifade edilmektedir. Fakat kentsel alanları tek başına düşünmemek, yerleşmeleri çevresi ve kırsal alanlarıyla birlikte bir bütün olarak düşünmek gerekir. Günümüzde ise iklim değişikliğine bağlı olarak olası doğal tehlikelerin meydana gelme sıklığı ve şiddetinde artma görüldüğünden yapılacak çalışma bu yöne katkı sunmayı hedeflemektedir. Tehlikere karşı hazırlıklı olma düşüncesi 1990'lardan beri küresel anlamda bilim insanlarının üzerinde durduğu bir konudur. Dayanıklılık (resilience) kavramı da olası tehlikelere karşı hazırlıklı olmak konusunda benimsenmiş yaklaşımlardan biridir. Bu kavram 1973 yılında C.S. Holling'in katkılarıyla ortaya koyulmuş sonrasında ise kent planlama alanında gelişim göstermiştir. Tehlikelere karşı dayanıklılık konusuna gelindiğinde ise dayanıklılık olası bir stresin oluşması durumunda yerleşmenin hiç veya az hasara maruz kalması ve eski haline dönebilmesi anlamına gelmektedir. Kentsel alanlar karmaşık bir yapıya sahip olmasının yanında farklı ölçeklerde ilişkileri de içerir. Ölçeklerarası bir ilişkinin yanında mevcut sistemler arasında da bağlantı yer aldığından kentlere yönelik dayanıklılığı farklı yönleriyle ele almak gerekmektedir. Adaptasyonu hedefleyen önlemler (Brown et al., 2012) doğal tehlikelere karşı dayanıklılıkta öne çıkan konulardandır. Bu önlemleri etkin ve verimli bir şekilde test etmenin ise kaynak yönetimiyle (Alberti, 2005; Beatley & Newman, 2013) sağlanabileceği ortaya koyulmuştur. Söz konusu kaynak yönetimi olduğunda yerleşme metabolizması modeli üzerinden konuyu ele almak faydalı olacaktır. Bu modelde doğal kaynaklar, yerleşme dinamikleri ve sonuçları arasındaki ilişki ortaya konulmaktadır. Ekolojik planlama bu modele entegre edildiğinde ise; kaynakların etkin kullanımı sayesinde yaşanabilirliğin artırılması, zarar azaltma yöntemleri kullanılarak negatif sonuçların etkisini aza indirmek veya kontrol etmek temel amaçlar olarak ortaya koyulmaktadır. Ekolojik planlama bakış açısından kaynakların yönetimi düşünüldüğünde bu ilişkiyi ortaya koyan yöntem ekosistem servisleri (ES) olarak ifade edilmektedir. ES temel olarak doğadan sağlanan faydaları ortaya koymaktadır. Ekolojik değerler ve ES küçük müdahalelerde büyük ölçüde dayanıklılığa katkı sağlayabilme potansiyeline sahiptirler. Bu nedenle, ekolojik servislerin tehlikere karşı dayanıklılık konusunda kentlere sunduğu kapasite göz ardı edilemeyecek ölçüde yüksektir. Doğal tehlikeler tarihten günümüze yerleşmeleri etkileyen bir olgu olarak hayatımızda yer almıştır. Sebep oldukları can kaybının yanında önemli derecede ekonomik kayıplara da neden olarak sadece kentlerin yapısını değil ekonomilerini de negatif yönde etkilemektedir. Değişen dünya ve gelişen teknoloji artık her bilginin ve her aksiyonun kayıt alınmasını kolaylaştırmaktadır. Uygulanan akıllı çözümler ve yöntemler ile insan hayatıyla birlikte kentler de bu sistemlere ayak uydurmuş ve buna yönelik çözümler geliştirilmiştir. Akıllı kentler veya akıllılık ilk ortaya çıktığında sadece teknolojiye bağlı iken sonrasında bilginin üretimine dayalı olduğu da ifade edilmiştir. Akıllı kentlerin ilk uygulamalarının amacı sürdürülebilir ekonomik gelişme ve iyi yaşam kalitesi olarak belirtilirken, akıllı kent yaklaşımı temel olarak bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması ile ilgilidir. Bu yaklaşım bilgi ve iletişim teknolojileri ile insan davranışları arasındaki ilişkilere bağlı olarak gelişimini gerçekleştirmiştir. Kummitha ve Krutzen (2017) akıllı kent yaklaşımı dört ayrı dönemde ele almışlardır: bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi, insan faktörünün sisteme eklenmesi, teknolojinin aktif kullanımı ve başlıca şirketlerin öne çıkması. Günümüzdeki akıllı kent uygulamalarına bakıldığında ise, bahsedilenlerden iki fikrin öne çıktığı görülmektedir: teknolojilerin aktif kullanımı ve şirketlerin rolü. Teknolojilerin aktif kullanımı yaşayan laboratuvar (living lab) anlayışını ortaya koymaktadır. Bu sistemlerde teknolojinin aktif kullanımıyla veri girişi ve girişi yapılan verinin sonuçlarının katılımcı bir yöntemle ele alındığı görülmektedir. Şirketlerin rolü ise günümüzde uygulaması gerçekleştirilen akıllı kent yaklaşımları ile örtüşmektedir. Kapsayıcı ve bütüncül bir planlamanın aksine şirketlerin önerdiği çözümler ve danışmanlığında akıllı sistemlerin uygulanması söz konusudur. Bu alandaki gelişmeler temel olarak süreçte insanın rolünü ve akıllı kente katkısının nasıl olacağını ortaya koymaktadır. Yapılan planlama çalışmaları kentlerin sürdürülebilir gelişmesini hedeflemesine rağmen, kentsel gelişmenin bu kurallara uygun olarak gelişmediği Birleşmiş Milletler tarafından ortaya koyulmuştur (2018). Mekansal planlama ile kurulması gereken bağın yeterli düzeyde olmadığı görülmüştür. Akıllı kent ve mekansal gelişme düşünüldüğünde ise akıllı mekansal yönetim konseptinin gelişmekte olan bir fikir olduğu görülmektedir. Akıllı mekansal yönetim temel olarak bilgi iletişim teknolojileri yoluyla belirleme, gözlem, analiz etme, öneri geliştirme ve geleceğe yönelik politika geliştirme olarak özetlenebilir. Fakat bu yöntemde temel amaç elde edilen verinin akıllı yöntemler sayesinde coğrafi bilgisi yanında gerçek zamanlı olarak elde edilmesidir. Ekolojik planlama bakış açısından doğal tehlikelere karşı dayanıklılık düşünüldüğünde afet riski yönetiminden farklı bir yöntem geliştirmek gerekmektedir. Doğal kaynaklarının yönetimi ihtiyacı ekolojik planlamaya perspektifinden konuyu ele almayı gerektirmektedir. ES tabanlı ekolojik planlama ve akıllı mekansal yönetimi entegre eden bir yaklaşım doğal tehlikelere karşı dayanıklılığın sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin dayanıklılığın sağlanması sürecine entegre edilmesi, yönetim modelinin doğal tehlikelerin savunmasızlıkların risklerin belirlenmesinde, mekansal gelişmenin yönetiminde, gelecekteki gelişme senaryoları ve uzun dönem planlamaya politika girdileri oluşturmasında etkinleştirici olma ve kolaylaştırma özellikleri ile öne çıkmaktadır. Geçmişte kısıtlı imkanlar nedeniyle yeterli ölçümler yapılamazken, akıllı çözümler sayesinde tehlikelere ve afetlere yönelik parametrelerin çoğu hesaplanabilecek ve buna bağlı olarak uygun çözümler geliştirilebilecektir. Doğal afetlere ek olarak iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen tehlikelere de dayanıklılık düşünüldüğünde akıllı kent yaklaşımlarında fayda sağlanabilir. Önerilecek çözümler ve varolan bilgi kapasitesi doğal tehlikelere karşı dayanıklılıkta faydalı rol üstlenebilecektir. Doğal tehlikelere karşı dayanıklılıkta akıllı mekansal yönetim anlayışının geliştirilmesi bu çalışmanın temel amacıdır. Düzce ili geçirdiği 1999 depremi sırasında büyük ölçüde yıkıma uğramış ve depremin neden olduğu ikincil afetler ile de can kayıpları yanında büyük ekonomik kayıplara da neden olmuştur. Kentte yer alan doğal tehlikelerin yanında insan kaynaklı ve teknolojik tehlikeler de bulunmaktadır. İstanbul İli'ne içmesuyu sağlanması amacıyla Melen Barajı'nın inşaası, endüstriyel alanların giderek artması doğal tehlikeler yanında insan kaynaklı tehlikelerin de varolduğunun göstergesidir. Fakat bunların yanında kente bakıldığında, ekolojik açıdan geniş bir kapasitesi bulunması ve deprem yanında, heyelan, taşkın, erozyon gibi çoklu risklerin ve var olması nedeniyle Düzce İli çalışma alanı olarak seçilmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Düzce ili için doğal tehlikelere karşı dayanıklılıkta zarar azaltma sürecinin tanımı ekolojik planlama bakış açısıyla yeniden tanımlanmış ve akıllı mekansal yönetimi destekleyici öneriler geliştirilmiştir. Akıllı mekansal yönetimi hedefleyen öneriler akıllı kentler için tanımlanın 6 bileşenli yapı temel alınarak oluşturulmuştur. Bu bileşenler akıllı çevre, akıllı insan, akıllı yönetişim, akıllı hareketlilik, akıllı yaşam ve akıllı ekonomidir. Doğal tehlikelere karşı dayanıklılığın sağlanmasın akıllı çevre bileşeninin temel amacı doğal tehlikelere karşı hassas ve ES tabanlı bir koruma ve yönetimi hedeflerken, uygulamaya yönelik politikalar doğala kaynakların korunması, çevresel gözlem, kaynak ve kirlilik yönetimi olarak belirlenmiştir. Akıllı insan bileşeninin amacı kişisel ölçekte doğal tehlikeye dayalı verinin sağlanmasıdır. Bu bileşene ait politikalar ise insanların afet sırası ve hazırlık sürecinde zarar azaltma sürecine katılımı ve bu konudaki bilinçlerinin artırılması olarak önerilmiştir. Akıllı yönetişim bileşeninin temel amacı doğal tehlikeler karşı duyarlı yönetişim olarak ifade edilirken, önerilen temel politikalar planlama sürecine katılım ve şeffaf bir yönetimin sağlanmasıdır. Akıllı hareketlilik bileşeninin temel amacı doğal tehlikelere karşı duyarlı hareketlilik olarak belirlenirken bağlantılı politikalar akıllı acil durum rotaları, akıllı ulaşım modları etrafında geliştirilmiştir. Akıllı yaşam bileşeninin temel amacı doğal tehlikelere karşı duyarlı yaşam kalitesi iken, bu bileşene ait politikalar artırılmış yaşam kalitesi, doğal tehlikelere duyarlı mekansal gelişme ve altyapı olarak belirlenmiştir. Son olarak akıllı ekonomi bileşeninin temel amacı doğal tehlikelere dayalı bir sigorta sistemi olarak ifade edilirken politikalar doğal tehlikeler için sigorta havuzu oluşturulması ve ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi olarak belirlenmiştir. Yapılan öneriler doğal tehlikelere karşı dayanıklılığı desteklenmesi hedeflenerek ortaya koyulmuştur. Sonuç olarak dğal tehlikelere karşı dayanıklılığı akıllı mekansal yönetim ve ekolojik planlama perspektifinden ele alan bu çalışma ile yerleşmeler için bütüncül ve entegre olmuş bir planlama ve yönetim sistemi oluşturulması hedeflenerek bu yönde öneriler geliştirilmiştir.

Özet (Çeviri)

The production of space and developed systems caused global environmental problems as well as climate change. While only 3 percent of land is consumed as urban; however, urban areas are major places of carbon emissions estimating 71 percent according to the International Panel on Climate Change. Since the urban settlements are centers of capital and excessive amount of population, these areas are the most vulnerable areas to disasters and other catastrophes. Natural hazards are another type of adversity that settlements faced in recent years. Due to increasing climate change effects, the frequency and size of natural hazards are increased as well as uncertainty. While disaster risk mitigation methods have been focused on the activities after a disaster, natural hazard resilience (NHR) approaches are mainly focused on the preparedness and mitigation of risks before hazards. In addition, the decrease of vulnerability and integration of consequences into spatial planning are main outcomes of the study. Smart spatial management (SSM) is an efficient tool for provisioning NHR of socio-ecological systems from the perpective of urban ecology. SSM deals with the use of resources and controlling externalities of settlement dynamics in a smart way; besides, the main approach is to use information and communication technologies (ICT) or smart infrastructures to monitor the change and quality of the environment, analyze results, define vulnerable areas and integrate consequences into spatial planning to support NHR. Ecosystem services (ES) approach was adopted to analyze the fundamental areas for resilience building in an ecological perspective. Regulating services under ES help to understand the dynamics and resources in settlements both urban and rural; moreover, it is therefore important to assess the future settlement dynamics of the settlement. Düzce province is rich for ecosystem services and biodiversity; also, the city suffers from natural hazards as expressed in its history. Due to its ecological values and hazard history, Düzce province is selected as case study area, because interventions taken with environmental measures help to increase resilience without making major and structural changes in the system. Assessing NHR in the era of climate change will help decision makers to evaluate easily the settlement's resilience to natural hazards as well as to monitor the effects of taken actions within the settlement. To sum up, NHR strengthened by SSM approaches will contribute more efficiently in the process of hazard-prone settlements' spatial management than disaster crisis management based approaches as a result of increased adaptation capacity.

Benzer Tezler

  1. İklim değişikliğine uyum kapsamında akıllı kentlerin rolü: Muğla metropoliten alanı üzerine bir değerlendirme

    The role of smart cities under the adaptation into climate change: An evaluation on Mugla metropolitan area

    GAMZE KAZANCI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AZİME TEZER

  2. İstanbul kentsel bölgesinde sürdürülebilir gelişme bağlamında havza planlama ve yönetim yaklaşımı:Küçükçekmece göl havzası örneği

    The basin planning and management approach in context of sustainable development in istanbul urban region: Case of Küçükçekmece lake basin

    HALE MAMUNLU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Şehircilik ve Bölge PlanlamaMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AYKUT KARAMAN

  3. Hızlı servis restoranlarında kurumsal kimliğin mekan tasarımına etkileri ve değişimi

    Effects of corporate identity on the spatial design and changes in fast food restaurants

    HALİDE GÜLİZ TAVUKÇUOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÜLÇİN PULAT GÖKMEN

  4. Çocukların mekan algısı ve katılımcı tasarım yöntemlerinde rolü: Muş ve Harran yerleşimleri

    Children's space perception and the role in participatory design methods:Muş and Harran settlements

    BAŞAK İNCEKARA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Peyzaj Mimarlığıİstanbul Teknik Üniversitesi

    Peyzaj Mimarlığı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GÜLŞEN AYTAÇ

  5. Mimari tasarım sürecinin erken aşamasında kullanılacak artırılmış gerçeklik uygulamalarının geliştirilmesi için bir yöntem önerisi

    A new approach for development of a mobile augmented reality application to be used in the early phases of the architectural design process

    MAHMUT ÇAĞDAŞ DURMAZOĞLU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve Kontrolİstanbul Teknik Üniversitesi

    Bilişim Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. LEMAN FİGEN GÜL