Geri Dön

The role of taxation in European Union Sovereign debt crisis

Vergilendirmenin Avrupa Birliği kamu borçları krizi üzerindeki etkisi

  1. Tez No: 576712
  2. Yazar: SEMİHA ÖZTÜRK
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. GÜL İPEK TUNÇ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Ekonomi, Maliye, Economics, Finance
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Avrupa Çalışmaları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Avrupa Çalışmaları Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 139

Özet

Vergilendirme, Avrupa Birliği gündeminde her zaman yer tutmuş olan ve önemi giderek artan bir konudur. Aslında vergilendirme Avrupa Birliğinin bütünleşmesi kapsamındaki konulardan biri değildir. Nitekim Avrupa Birliğini kuran Antlaşmalarda ortak bir vergilendirme politikası belirlenmesi öngörülmemiş, vergi politikası kararları üye ülkelerin kendi sorumluluklarına bırakılmıştır. Vergilendirmeye ilişkin kararların Avrupa Birliğinin uluslarüstü yetkilerini kullanarak oy çoğunluğu yöntemi yerine hükümetler arası müzakereler yoluyla oy birliği yöntemiyle alınması da vergilendirme konusunda üye ülkelerin yetkisinin üstünlüğünü göstermektedir. Oy birliği yöntemi Avrupa Birliğinde vergilerin uyumlulaştırılması açısından engel teşkil ettiğinden eleştirilmektedir. Zira vergilendirmeye ilişkin herhangi bir konuda her üye devletin onayını almak pek mümkün gözükmemekte ve bu nedenle vergi uyumlulaştırılmasına ilişkin kararlar alınırken tıkanıklıklar yaşanmakta ve kararlar genellikle çok zor alınamakta ya da alınamamaktadır. Vergilendirme her üye ülkenin kendi yetki alanında bırakılsa da Avrupa Birliği iç pazarı üye ülkelerin birbirinden bir hayli farklı yapıdaki vergi sistemlerinin koordinasyonunu gerektirmektedir. Avrupa Birliğindeki farklı vergi sistemlerinin varlığından kaynaklanan olumsuz etkileri bertaraf etmek için vergi politikası kordinasyonuna ilişkin bir çok girişim yapılmıştır. Bu girişimler, Avrupa Birliği içindeki ticaretin herhangi bir şekilde olumsuz etkilenmemesi için çoğunlukla dolaylı vergilere ilişkin olmuştur. Yine de Birlik içinde kişilerin, sermayenin ve hizmetlerin serbest dolaşımı için gerekli olduğundan dolaysız vergilerin kordinasyonuna ilişkin de bazı adımlar atılmıştır. Bunun yanı sıra, Avrupa Birliği içinde daha yoğun görülen vergi rekabetinin zararlı etkilerini bertaraf etmek için dolaysız vergilerden biri olan kurumlar vergisinin farklı üye ülkelerdeki farklı oranlarının birilerine yaklaştırılması için girişimlerde bulunulmuştur. Vergilendirme politikası sadece politkayı yürüten ülkenin ekonomisinde değil, diğer üye ülkelerin ekonomisi üzerinde de etkisi olması bakımından önem taşımaktadır. Bir üye ülkede alınan vergi kararları diğer üye ülkelerin ekonomik çıkarlarını etkilemektedir. Bu açıdan, Avrupa Birliğinde ülkeler tarafından alınan vergi kararları sadece üye ülkeler değil, Birlik dışındaki diğer ülkeler tarafından da takip edilmektedir. Vergi politikasının Avrupa Birliği için önem arz etmesinin diğer bir nedeni de Avro Alanında yer alan üye ülkelerin para politikası yetkilerini Avrupa Merkez Bankasına devretmiş olmasıdır. Ortak para politikasının merkezi olarak Avrupa Merkez Bankası tarafından yürütülmesi nedeniyle Avro bölgesi ülkeleri para politikası araçlarını kullanarak ekonomiye yön verme kabiliyetlerini kaybetmişlerdir. Bu ülkeler ekonomiye müdehale etmek için sadece Maliye Politikası araçlarını kullanabilmektedir. Maliye politikası araçlarından biri olan vergilendirme de bu nedenle ortak para birimine geçişten sonra daha da önemli bir araç haline gelmiştir. Avrupa Birliğindeki ülkeler vergi politikası uygularken Birlik içinde olmaları nedeniyle üç unsuru dikkate almalıdırlar. Bunların ilki vergi rakabetidir. Vergi rekabeti ülkelerin daha çok sermaye, yatırım, işgücü ve vergi geliri sağlamak için vergi azaltma davranışlarını tanımlar. Vergi rekabetinin ekonomiye katkısı olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Vergi rekabetini savunanlara göre vergi rakabeti sonucunda düşen vergi oranları yabancı yatırımı ve de buna bağlı olarak istihdam seviyesini arttıracaktır. Bunun yanısıra, düşük vergi gelirleri nedeniyle kamu harcamaları düşecek ve harcama verimliliği sağlanmış olacaktır. Vergi rekabeti karşıtlarına göre ise vergi rekabeti fon ve yatırım akışı konusunda sapmalara yol açabilmekte, vergilerin istenen düzeyde elde edilmesine engel olup kamu harcamalarının finansmanında sorun teşkil edebilmekte, vergi yükünü hareketli vergi tabanından hareketsiz vergi tabanına kaydırabilmekteve vergi uyumunu olumsuz etkileyip vergiye uyma ve idari giderlerini arttabilmekte ve ülkelerin ekonomisine zarar verebilmektedir. Vergi rekabeti sadece Avrupa Birliği ülkeleri arasında değil tüm ülkeler arasında görülmektedir. Ancak Avrupa Birliği üllkeleri arasındaki vergi rekabeti ortak pazar nedeniyle sermaye kontrollerinin azaltılması, döviz kuru dalgalanmalarının ve siyasi risklerin azalması neticesinde artan vergi arbitrajına bağlı olarak diğer ülkelerle olan vergi rekabetine göre daha güçlüdür. Ayrıca vergi rekabeti Avrupa Birliğinde bazı ülkelere avantaj sağlarken bazı ülkelerin aleyhinde sonuçlar doğurabilmektedir. Bu açıdan düşünüldüğünde üye ülkeler kendi sorumluluklarında olan vergi politikasını uygularken üye ülkeler arasındaki vergi rekabetini de dikkate almalıdırlar. Vergi rekabetinin olumsuz etkilerini bertaraf etmek çin Avrupa Birliğinde birçok adım atılmıştır. AB ülkelerinin vergi politikası uygularken dikkate alması gereken diğer bir unsur olan vergi uyumlaştırmasına ilişkin çabalar tek pazarın gerekliliklerinden biri olup, bu yolla ülkeler arasındaki vergi rakabetinin önlenmesi de amaçlanmaktadır. Zira vergi uyumlaştırması ile sağlanacak benzer vergi oranları ülkeler arasında sermaye, işgücü, yatırımların vergi kaynaklı yer değiştirmesine engel olacaktır. Ancak Avrupa Birliğindeki vergi uyumlaştırması ülkelerin vergi kararları alırken yetkilerinin azalmasına neden olmaktadır. Nitekim bir maliye politikası aracı olarak ülkeler tarafından kullanılabilecek vergi politikasına ilişkin kararlar alınırken vergi uyumlaştırmasına için Avrupa Birliği düzeyinde kabul edilmiş vergi mevzuatına göre hareket edilmesi gerekmektedir. Avrupa Birliğinde vergilendirme konusunda etkisi olan diğer bir unsur Avrupa Birliğinin İşleyişi Hakkında Anlaşmada yer alan katmanlı yetki ilkesidir. Bu ilkeye göre Birlik, bir eylemi ancak o eylemin amaçlarının üye devletler tarafından merkezi düzeyde veya bölgesel ve yerel düzeyde yeterli biçimde gerçekleştirilemeyeceği ve ayrıca bu eylemin Birlik düzeyinde daha iyi gerçekleştirilebileceği durumlarda harekete geçer. Avrupa Birliğinde varsayım yerel makamların toplumların ihtiyaçlarını bilmek konusuda ve kendi toplumlarına uygun vergi politkası uygulama konusunda yetkin olduklarıdır. Ancak bazı durumlarda merkezi vergilendirme ölçek ekonomisinden kaynaklanan bazı avantajlar ortaya çıkarabilir. Ya da ademi merkeziyetin neden olduğu bazı aksamalar katmanlı yetki ilkesine dayanılarak vergi uyumlulaştırması yoluyla engellenebilir. Vergi uyumlulaştırılması için Avrupa Birliğinde atılan adımlar bu yaklaşımın bir sonucudur. 2008 yılında başlayan küresel finansal kriz döneminde de vergilendirmeye büyük önem atfedilmiştir. Bilindiği gibi kriz Amerika Birleşik Devletlerinde ev fiyalarındaki artışların tersine dönmesi ile başlamış olup, Avrupa Birliğinde ilk olarak üye ülkelere uluslararası fon akışlarının durması ile birlikte hissedilmiştir. Ancak, krizi sadece dış kaynaklı olarak nitelendirmek mümkün değildir. Zira Avrupa Birliği'nin krizden çıkış sürecinin uzaması Avrupa Para Birliğinin tasarımından kaynaklanan bazı sorunların varlığının bir göstergesi olarak da değerlendirilebilmektedir. Krizin önemli bir sebebinin ortak para politikası olduğu düşünülse de, finansal bir kriz olması sebebiyle krizden çıkışta yine maliye politikası araçları kullanılmıştır. Maliye poltikası araçlarından biri olan vergi politikası araçları da çoğu üye ülke tarafından krizden çıkış için kullanılmıştır. Avrupa Birliğinde kriz öncesi ve sonrası dönemdeki vergilendirme politikasının öneminden yola çıkılarak, bu tezde temel olarak vergilendirmenin krizin oluşumu üzerindeki etkisinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Hangi vergi politikasının krizin oluşumunda etkisi olduğunun değerlendirlendirilmesinden sonra Avrupa Birliğinde krize karşı Birlik düzeyinde ve ülkeler bazında alınan vergi önlemleri incelenmiştir. Diğer taraftan krizin öncesinde ve sonrasında izlenen vergi politikaları sadece Avrupa Birliğine üye ülkeleri değil Birlik dışındaki diğer ülkeleri, vergi uygulamalarının etkilerinin değerlendirilmesi, edinilen deneyimlerin gözlemlenmesi ve kendi vergi politikasına ilişkini karar alırken dikkate alınması bakımından yakından ilgilendirmelidir. Bu açıdan Avrupa Birliğinde krizin oluşumuna etkisi olabilecek vergi uygulamaları ile ülkelerce alınan vergi önlemleri diğer ülkelerin kriz stratejilerinde dikkate alınabilecektir. Tezin giriş bölümünden sonra yer alan ikinci bölümünde Avrupa Birliğindeki vergi sistemleri ve vergi politkaları ile ilgili gerekli bilgiler verilmiş ayrıca vergi siteminin başarısı değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizinin nedenleri ve oluşumu incelenmiş ayrıca vergi politikasının krizinin oluşumu üzerinde olabilecek etkileri ortaya konmuştur. Dördüncü bölümde ise Avrupa Birliği düzeyinde ve üye ülkelerce alınan vergi önlemleri incelenmiştir. Avrupa Birliği Borç Krizinin oluşumuda vergi politikalarının etkisini görebilmek için önce Arupa Birliği ülkelerinin vergi sitemlerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu değerlendirmenin amacı Avrupa Birliğinde mali dengesizliklere yol açan olumsuzlukları tespit etmektir. Vergi sisteminin değerlendirmesi bir vergi sisteminden beklenen ve genel kabul görmüş özellikler dikkate alınarak yapılmıştır. Bu özellikler; vergi sisteminin gelir getiriciliği, esnekliği, adilliği, eşitliği ve ekonomik etkinliği olarak belirlenmiştir. Avrupa Birliğindeki vergi sistemleri hasılat yaratma açısından değerlendirilirken öncelikle üye ülkelerin vergi gelirlerinin milli gelire oranlarına bakılmıştır. Bu oranlar çoğu zaman da eleştirildiği üzere oldukça yüksektir. Ancak bu yüksek vergi geliri oranı Avrupa Birliğinde gelir getirici bir vergi yapısı olduğunun göstergesi olmayabilir. Zira bu durum vergi mükellefleri üzerindeki yüksek vergi yükünden de kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle vergilerin gelir getirici özellikliğini anlayabilmek için üye ülkelerin vergi esnekliklerine de bakılmıştır. Vergi esnekliği vergi gelirlerindeki değişim oranının gayrisafi yurtiçi hasılanın büyüme hızındaki değişim oranına bölünmesiyle bulunur. Vergi gelir esnekliği verilerine göre Avrupa Birliğinde vergilerin esnek olduğu yani vergi gelirlerinin ekonomik değişikliklere cevap verecek yapıda olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu, bazı ülkelerde geçerli olmasa da, Avrupa Birliğinde vergi sistemlerinin hasılat yaratma ve esneklik bakımından genel olarak iyi seviyede olduğunu göstermektedir. Vergilendirmenin adilliği ve eşitliği tartışmalı bir konudur. Zira adillik ve eşitlik için herkesçe kabul edilmiş kesin bir tanımlama bulunmamaktadır. Bu çalışmada, Avrupa Birliği vergi sistemini adillik ve eşitlik bakımından değerlendirmek için farklı vergi gelirlerinin payı ve zımni vergi oranları karşılaştırılmıştır. Avrupa Birliğinde işgücü üzerinden alınan vergi gelirlerinin payı ve zımni oranları diğer vergilere göre oldukça yüksektir. İşgücünün, bir bireyin topluma yaptığı katkı olarak düşünüldüğünde işgücü üzerinden yüksek vergi alınmasının tüketim ve sermaye üzerinden vergi alınmasına kıyasla adil olmadığı değerlendirilmektedir. Öte yandan, gelir üzerinden alınan vergilerin taraftarlarına göre ise gelir, ödeme kabiliyetinin iyi bir göstergesi olup, gelir üzerinden alınan vergi mükleleflerin özel durumlarına göre ayarlanabilir olması bakımından en adil vergidir. Sonuç olarak Avrupa Birliği'ndeki gelir üzerinden alınan vergilerin yüksek olması bir görüşe göre adil ve eşit bir vergi sisteminin göstergesiyken diğer bir görüşe göre bunun tam aksidir. Dolayısıyla Avrupa Birliği ülkelerindeki vergi sistemlerinin adil ve eşitliği konusundaki yargı farklı bakış açılarına göre değişebilmektedir. Vergi siteminin ekonomik etkinliği ise kaynakların tahisisine ve ekonomik birimlerin davranışlarına en az etkisi olan ve ekonomik kararlar üzerine asgari düzeyde saptırıcı etkiye sahip olan vergi sistemidir. İşgücü üzerinden alınan vergiler, ekonomik performans üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle piyasa üzerinde çarpıtıcı etkiye sahip olan vergilerden biri olarak değerlendirilir. Avrupa Birliğinde yüksek olan işgücü üzerinden alınan vergiler vergi sisteminin eonomik olarak etkin olmadığına işaret etmektedir. Ancak veginin adil olması ve ekonomik olarak etkin olması arasında bir çelişki söz konusudur. Adil vergilendirme sağlamaya yönelik vergi tedbirleri vergi sistemlerinin ekonomik etkinliğini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle Avrupa Birliğindeki devletlerin işgücü üzerinden yüksek vergi alarak bir tercih olarak vergide adaleti sağlamak için verginin etkinliğinden ödün vermiş olabileceği de düşünülmektedir. Öte yandan, vergi tabanın genişliği de ekonomik etkin vergi sisteminin bir göstergesidir. Ancak Avrupa Birliğinde vergi tabanlarının sıkça uygulanan vergi muafiyeti, istisnası ve indirimleri nedeniyle dar olduğu bilinmektedir. Vergi uyum düzeyini görmek için, vergi mükelleflerinin ödemesi gereken vergi düzeyi ile fiili olarak toplanan vergi düzeyi arasındaki farkı gösteren vergi açığı düzeyinin incelenmesi gerekmektedir. Bu konuda daha önce yapılan çalışmalarda yer alan hesaplamalarda Avrupa Birliği üyesi ülkeler için hesaplanan vergi açığının Avrupa Birliği üyesi olmayan bir çok ülkeden daha yüksek olduğu görülmektedir. Bunlara ek olarak, Avrupa Birliğindeki vergi sistemlerindeki yüksek idari maliyet kaynakların verimli olarak kullanılmadığının da bir göstergesidir. Tüm bunlar bir arada düşünüldüğünde Avrupa Birliği ülkelerinin vergi sistemleri ekonomik etkin bir vergi sisteminin unsurlarını taşımamaktadır. Yukarıda yer alan Avrupa Birliğindeki vergi sistemine ilişkin tüm değerlendirmeler üye ülkelerin ilgili vergi türündeki toplam değerlerinin ortalamalarına göre yapılmıştır. Ancak üye ülkelerin vergi sistemleri biribirinden bir hayli farklıdır. Avrupa Birliğindeki vergi sistemlerini daha iyi anlamak için ayrıca bu farklılıkların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Üye ülkelerin toplam vergi gelirlerinin gayrisafi yurtiçi hasılaya oranlarına bakıldığında, oranların birbirlerinden oldukça farklı olduğu görülmektedir. Bu farklılıklar tarihi, siyasi, ekonomik, sosyal koşullar ve yönetimsel yapılardan kaynaklanabilmektedir. Benzer coğrafya, tarihi gelişim ve nüfus özellikleri olan ülkelerde benzer vergi oranlarına rastlanmıştır. Örneğin İsveç ile Finalandiya, Letonya ve Litvanya, Bulgaristan ile Romanya benzer vergi hasılatı oranlarına sahiptir. İşgücü üzerinden alınan vergilerin gayrisafi yurtiçi hasılaya oranları incelendiğinde üye ülkeler arasında görülen büyük farklılıkların dolaysız vergilerin Avrupa Birliğinde uymlulaştırılmamış olmamasından kaynaklandığı düşünülmektedir. İşçinin işverene toplam maliyeti ile işçinin eline geçen net ücret arasındaki farkı ifade eden vergi kamasının bileşenlerini kişisel gelir vergisi ile sosyal güvenlik katkılarının işçi ve işveren payları oluşturmaktadır. Bu bileşenlerin ülkeler arasında bir hayli farklılık arz ettiği gözlemlenmiştir. Doalyısıyla Avrupa Birliği ülkelerinde işgücü üzerinden alınan vergilerin oranlarının birbirlerinden farklı olması farklı oranlardaki sosyal güvenlik kesintileri ve kişisel gelir vergisi oranlarından kaynaklandığı değerlendirilmiştir. Çoğu Avrupa Birliği ülkesinde sosyal güvenlik kesintilerinin toplamı, kişisel gelir vergisinden fazladır. Üye ülkeler için sermaye geliri vergilerinin gayrisafi yurtiçi hasılaya oranına bakıldığında da Avrupa Birliği ülkeleri için büyük farklılıklar olduğu dikkat çekmektedir. Sermaye geliri vergilerinin en büyük bileşeni olan kurumsal gelir vergisi hasılatının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı da ülkeler için farklılıklar arz etmektedir. Nispeten küçük ülkelerde kurumsal gelir vergisi hasılatının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının büyük ülkerinkine göre düşük olmasının, küçük ülkelerin vergi rekabetine daha açık olmasından kaynaklanabileceğini düşünülmüştür. Ayrıca daha gelişmiş refah ülkelerinde sermaye vergisinin bir bileşeni olan sermaye stoğu vergisinin daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Son olarak tüketim vergi gelirlerinin oranının üye ülkeler arasında diğer vergi türlerinin oranına göre daha yakın olduğu görülmektedir. Tüketim vergilerinin en büyük bileşeni katma değer vergisidir. Katma değer vergisinin hasılatının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranındaki ülkeler arası farklılıkların tüketim vergisi hasılatındaki farklılıklarla benzerlik arz ettiği gözlemlenmiştir. Bu katma değer vergisinin tüketim vergisi içinde önemli yere sahip olduğunun göstergesidir. Bunun, Avrupa Birliğinde dolaylı vergilerin uyumlulaştırılmasına ilişin atılan adımların bir sonucu olduğu değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, Avrupa Birliğindeki katma değer vergisinin uyumluluştırmasına ilişkin vergi mevzuatına rağmen yine de vergi hasılatı oranındaki farklılıklar olmasının, vergi mükellefleri için sağlanan çeşitli katma değer vergisi indirim, muafiyet ve istisna uygulamaları nedeniyle ortaya çıkan vergi erozyonunun bir sonucu olabileceği değerlendirilmiştir. Avrupa Birliğinde vergi sistemlerini kapsamlıca inceledikten sonra, vergilendirmenin finansal borç krizi üzerindeki etkisini ortaya koymak için öncelikle krizin oluşma nedeni ve gelişimine bakmak gereklidir. Avrupa Birliğinde yaşanan kriz Avro Alanında tek para biriminin kabul edilemesine dayanır. Avrupa Merkez Bankası tarafından tüm Avro Alanı ülkeleri için belirlediği, olması gerekenden daha düşük seviyedeki düşük faiz oranı özellikle Güney Avro Alanı ülkelerinde borçlanmanın artmasına sebep olmuştur. Parasal politika araçlarının tek para biriminin kabul edilmesinden sonra kullanılamaması, mali dengesizlik yaşayan ülkelerin bütçe ve cari açıklarını azlatmak için para politikası önlemlerine başvuramaması sonucunu doğurmuştur. Avrupa Birliğinde mali istikrarsızlıklar yaşan ülkeler için diğer üye ülkelerden fon transferi mekanizmasının olmaması da krizin etkilerini derinleştirmiştir. Avrupa Birliği borç krizi ilk olarak Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan krizle tetiklenmiştir ancak krizin oldukça derin ve uzun süreli hissedilmesinin nedeni Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan krizin öncesinde de Avrupa Birliğinde var olan mali istikrasızlıktır. Krizin nedenleri değerlendirildiğinde vergilendirmenin krizin bir sebebi olduğu söylenemez. Ancak Avrupa Birliğindeki vergi sistemlerinin kusurları ve uygulanan vergi politikalarının bazılarının krizin oluşumında payı olabileceği düşünülmektedir. Krizin oluşumunda payı olabilecek vergi uygulamalarının ilki kurumsal finansmanda borçlanma yanlısı vergilendirmedir. Kurumsal borçlanma faizleri kurumlar vergisi matrahından düşülebilirken, hisse senedi getirilerinin vergi matrahında düşülmemesi vergi sisteminindeki borçlanma yanlılığını gösterir. Sonuç olarak kurumlar finansman sağlamak için hisse senedi ihraç etmek yerine borç almayı tercih ederler. Avrupa Birliğinde 2002 ile 2007 yılları arasındaki kurumsal borçlanmadaki artışın vergi sistemindeki kurumsal borçlanma yanlılığının bir sonucu olduğu değerlendirilmektedir. Krizin nedenlerinde payı olan faktörlerden ikincisi konut piyasasını kayıran vergi uygulamalarıdır. Kriz öncesinde konut piyasasında oluşan fiyat balonları Amerika Birleşik Devletlerinde olduğu gibi Avrupa Birliğinde bazı üye ülkelerde de meydana gelmiştir. Bu fiyat balonlarının oluşmasının altında konut piyasasını kayırıcı vergilerin konut talebinde artışa neden olması da yatmaktadır. İpotekli krediler için vergi indirimleri, konut sahiplerine yönelik kayırıcı vergilendirme uygulamaları konut piyasasını kayırıcı vergi uygulamalaına örnek olarak verilebilir. Nitekim kayırıcı vergi uygulamalarının yaygın olduğu ülkelerde konut fiyatlarındaki dalgalanmaların daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Bu fiyat dalgalanmalarının ise krizin meydena çıkmasının nedenlerinden biri olan fiyat balonlarının oluşumunda etkisi olmuştur. Bu açıdan değerlendirildiğinde, ikincil düzeyde olsa da konut piyasasını kayıran vergi uygulamalarının krizin oluşumunda etkisi olduğu söylenebilir. Bunların dışında, yukarıda incelenen Avrupa Birliğindeki vergilendirmeye ilişkin bazı unsurların da krizin oluşumunda payı olabileceği düşünülmektedir. Avrupa Birliğine üye ülkelerde diğer ülkelere göre daha güçlü olan vergi rekabeti ekonomiyi krize karşı daha hassas hale getirmiş olabilir. Zira, vergi yükü hareketli sermayeden hareketsiz sermaye ve işgücü üzerine kayması gelir eştisizliğine yol açmıştır. Gelir eşitsizliği bazı kesimleri krize karşı daha dayanıksız hale getirmiştir. Ayrıca nispeten küçük olan Avrupa Bilriği ülkelerinin diğer ülkelerden sermaye çekebilmek için vergi oranlarını düşürmesi ile dış ülkelerden çektikleri sermaye akımları cari hesap dengeleri üzerinde olumsuz etkilemiş olabileceği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla vergi rekabati bu ülkelerde mali dengesizliğe yok açarak Avrupa Birliği içinde mali istikrarı olumsuz etkilemiştir. Krizde etkisi olabileceği düşünülen diğer bir unsur Avrupa Birliğinde vergi uyumlulaştırmasıdır. Vergi uyumlulaştırması, üye ülkelerin gerekli vergi tedbirlerini alma konusunda yetkilerini sınırlandırmış olduğundan, bu da krizin etkilerinin daha derin hissedilmesine sebep olmuştur. Vergilerin yatırım, tüketim ve istihdam gibi ekonomik faaliyetler üzerindeki etkisinden dolayı, devletler kriz dönemlerinde vergi politikasını ekonomiye istikrar kazandırmak için bir araç olarak kullanırlar. Ancak, vergi politikası her ne kadar Avrupa Birliği ülkelerinin kendi uhdelerinde olsa da kendi vergi politikalarını uygularlarken iki şekilde sınırlandırılmışlardır. Bu sınırlandırmalardan ilki İstikrar ve Büyüme Paktının hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Pakt hükümlerine göre bütçe açığının GSYİH'ya oranı %3'ü, kamu borçlarının GSYİH'ya oranı is %60'ı geçmemelidir. Üye ülkeler vergi politikalarını uygularken bu kriterlerin aşımına sebep olacak kararlar almamaları gerektiğinden, bu onlar için bir sınır teşkil etmektedir. Diğeri is Avrupa Birliğinin vergi uyumlulaştırmaya yönelik AB mevzuatıdır. Bunun bir örneği vergi uyumlulaştırması kapsamında katma değer vergisi için belirlenen alt ve üst limitlerdir. Avrupa Birliğine üye ülkelerin birbiriyle etkileşimleri ve birbirlerine bağlılıkları nedeniyle krizden çıkış stratejisi sadece milli düzeyde değil Avrupa Birliği düzeyinde de olmuştur. Avrupa Birliği düzeyinde üye ülkelerin vergileme önlemlerini koordine etmek ve ortak hareket etmek için bazı girişimlerde bulunulmuştur. Bunlardan ilki Avrupa Sömestri sistemidir. Bu sistemin uygulamasına 2010 yılında başlanmış olup amacı üye ülkelerin ekonomi politikalarını koordine etmektir. Avrupa Sömestırı üye ülkelerin bir sonraki yıl bütçelerinin Avrupa Komisyonu tarafından incelenmesi ve Komisyon tarafından tavsiyelerde bulunmasına yönelik bir uygulamadır. Böylece üye ülkeler daha sürdürülebilir, büyüme ve istihdam odaklı bir vergi politikası için yönlendirilmiş olmaktadır. Avrupa Komisyonunum krize karşı bir diğer girişimi finansal işlem vergileridir. Finansal işlem vergileri spekülatif işlemleri ve fiyat dalgalamalarını azaltmak ve finansal piyasaları istikarlı hale getirmek amacıyla alınmaktadır. On üye ülkenin kabul etmesine rağmen, finansal işlemler vergisi şu anda Avrupa Komisyonunda bekleyen bir konudur ve halen uygulamaya geçmemiştir. Avrupa Birliği düzeyinde alınan önlemler dışında, üye ülkeler kendi özel durumlarını ve ekonomik şartlarını dikkate alarak krize karşı çeşitli vergilendirme önlemleri almıştır. Üye ülkeler tarafından alınan önlemeler düşünüldüğünde bütçeleri yeterli düzeyde olamayanlar hariç olmak üzere genellikle vergi indirimi yaptıkları görülmektedir. Ayrıca, bazı üye ülkeler kişisel gelir vergisi oranını farklı düzeylerde arttırırken diğer bazı ülkeler hanehalkı satınalma gücünü arttırmak için kişisel gelir vergisini düşürmüştür. Krizi takip eden yıllarda üye ülkelerin genellikle kurumlar vergisini düşürdüğü ve KDV'yi arttırdığı gözlemlenmiştir. Ülkelerin kişisel gelir vergisi, kurumsal gelir vergisi ve katma değer vergisi kapsamında aldıkları vergi önlemleri krizi takip eden 2008-2013 yılları arasındaki dönem için incelendiğinde, ülkelerin vergi oranlarını değiştirmenin yanı sıra çok çeşitli vergi önlemlerine de başvurduğu görülmektedir. Bir çok Avrupa Birliği ülkesinin krizden çıkış sürecinde yürüttüğü vergi politikalarının istikrarlı olmadığı, bir yıl alınan vergi önleminin sonraki yıllarda sürdürülmediği gözlemlenmiştir. Çalışmada Avrupa Bilriği ülkelerinin krize karşı aldıkları çeşitli vergi tedbirlerinden de örnekler verilmiştir. Sonuç olarak, Avrupa Birliği ülkelerinin vergi sistemleri genel olarak değerlendirildiğinde bir takım olumsuz olarak değerlendirirlebilecek özellikler taşıdığı ortaya konmuştur. Ayrıca Birlik üyesi bir ülke olmanın vergilendirme açısından olumsuzluklar doğurduğu da değerlendirilmiştir. Vergi sistemlerinde Avrupa Birliği ülkeleri arasında farklılıklar olsa da, genel olarak vergilendirme konusunda bazı uygulamaların krizin oluşumda etkisi olan nedenlere katkı sağladığı sonucuna varılmıştır. Krize karşı Birlik düzeyinde alınan önlemlerin odağında vergilendirme yer almamıştır ancak çeşitli girişimlerle vergilendirmeye ilişkin koordinasyon sağlanmaya çalışılmıştır. Ülke bazında alınan önlemler ise her ülke için farklılık arz etmiştir. Ülkelerin kriz sonrası dönemde birbirleriyle istikrarsızlık teşkil eden bir çok farklı vergi politkası uygulamaları yürüttüğü, bu vergi politikalarını koordine atmek için Avrupa Birliği düzeyinde yapılan girişimlerin etkilerinin ise sınırlı düzeyde kaldığı değerlendirilmiştir.

Özet (Çeviri)

The 2008 Global Financial Crisis, regarded as the worst economic crisis since the 1930 Great Depression, had deep effects on financial sector of the EU Member States. The crisis attracted attention to fiscal policies in the EU, once many Member States announced their higher than expected budget deficits in 2009. As an element of fiscal policy, taxation gained importance and debates on taxation arose in the wake of the crisis. Fiscal policy of the Member States is not seen as an area of integration so it has remained as one of the national responsibilities for the Member States. In line with that, decisions on taxation at the EU level are taken unanimously via intergovernmental negotiations. This poses intergovernmental gridlocks and problems in achieving tax coordination throughout the EU. In spite of the attempts of the EC, the Member States are still not eager to leave their powers on taxation to the Union which means the prevalence of unanimity principle over majority principle in taxation matters. Although setting a common taxation policy is not envisaged in the EU, well-functioning of the common market requires some arrangements in the area of taxation. The well-functioning of the internal market can only be ensured by harmonizing indirect taxes of the Member States in order to avoid any impediments for trade within the Union. Therefore, the harmonization steps mostly have been focused on indirect taxes. Nevertheless, some steps have been taken to some extent for direct taxation which is considered necessary for the free movement of capital, services and persons. Besides, to avoid harmful effects of tax competition, alignment for CIT of the Mem States has still been worked on. Within this general picture of taxation in the EU, the role of taxation in the build-up of the EU sovereign debt crisis is analyzed in this thesis. In order to examine the role of taxation policy of the EU Member States in the emergence of the crisis, firstly the EU tax system was assessed. This assessment was made in order to see the drawbacks of the tax system in the EU which might have a role in financial imbalances leading to the crisis. This assessment was made according to desired characteristic of a tax system which are commonly accepted. These characteristics are determined as revenue generation and flexibility, fairness, equity and efficiency. Revenue generation of the EU tax policy seems adequate at first sight when we take into consideration the total tax revenue rates of the Member States. These rates are considerably high in the EU. However, it is not an evidence for the existence of an efficient revenue generating tax system. This may also be the result of a high tax burden on taxpayers. Therefore, tax elasticities of the Member States were looked at to see the revenue generating feature of a country. It is found out that taxes are elastic in the EU, so tax revenues are responsive to the economic changes. This could be interpreted such that revenue generation and flexibility of the tax systems is in a convincing level on average. To assess the EU tax system according to the equity and fairness criteria, the revenue share and implicit tax rates of different type of taxes in the EU countries are examined. As the requirments of a fair tax system differs from different perspectives, the fairness of tax sytems in the EU is a controversial issue. In the EU, labour tax revenue share and the implicit tax rate of labour compared to other types of taxes are by far the highest. From one point of view labour income represents what the individual contributes to the society. Therefore taxes on labour are deemed as unfair compared to consumption and capital taxes by the opponents of labour tax. On the other hand, according to income tax proponents, income is a good measurement for ability to pay. Besides progressivity of income taxes is a tool for ensuring fairness and equity of the tax system. Therefore, the high rates of labour taxes is seen as an indicator of a fair tax systems in the EU. The efficiency of a tax system refers to taxation with the least effect on the allocation of resources and on the behaviour of economic agents, which means less distortionary effects on decisions to work, save, consume and produce. While assessing the efficiency of the tax systems in the EU, one should take into account the trade off between the efficiency and fairness. The structure of higher share of labour tax than the share of consumption taxes may be considered as a sign of an inefficient tax system. As labour taxes have negative impacts on economic performance in several ways, it is thought to be one of the most distortionary taxes. However, the fairness concerns of governments may forestall their attempts to ensure efficiency in a tax system. Tax compliance level is also an indicator for efficiency of a tax system. Broad based tax system with high compliance levels may help governments to obtain required tax revenue with low tax rates which means lower tax burden on taxpayers. Low tax rates induce low effect on the allocation of resources. To see the tax compliance level in the EU, tax gap which means the difference between the tax amounts taxpayers should have paid and the actual collected tax is examined. It is concluded that the tax gap calculated for most of the EU countries is higher than most of the non-EU countries. Additionally, the high administrative cost in the EU tax system shows that the resources are not used efficiently in the system and does not imply an efficient tax system. For these reasons, it could not be claimed that tax systems in the EU are efficient. Although a general structure of the EU tax system is assessed in the study according to the average rates of the Member States, it is known that the Member States' tax structures are considerably different from each other. Therefore, the diversities of the EU tax system are analyzed subsequently to understand the EU tax system comprehensively. Firstly, the ratio of total tax revenue of the Member States to their GDPs are investigated and it is found out that the ratios are considerably different among the EU countries. It is seen that countries with similar geography, historical development and demographic characteristics have similar tax revenue ratios. Secondly, the ratios of labour tax revenue to GDPs of the countries are examined. The diversity in terms of labour tax revenue ratios is explained as a result of the lack of harmonization for indirect taxes in the EU and the diversities in the labour tax components. Thirdly, the ratio of capital income tax to the GDPs of the Member States is looked into and the difference between the rates of core and peripheral EU countries is pointed out. Finally, it is found out that consumption tax revenue ratios to GDPs are more alike among the Member States compared to the other taxes. This is explained as a result of tax harmonization steps of the EU. After the thorough analysis of Eu's tax system, the causes and progression of the 2008-2009 global financial crisis in the EU is discussed. One of the most important reasons behind the crisis is traced back to the adoption of a single currency in the Euro Area. The low-interest rates set centrally by the ECB led to decreases in interest rates than they should have been which caused an increase in borrowing especially in the Southern Euro Area countries. As a result of the loss of monetary control with the adoption of a single currency, the countries having financial imbalances could not use monetary policies to prevent budget and current accounts deficits. Lacking of a transfer mechanism of funds to the countries having financial imbalances in the EU is seen as another reason for intensification of the crisis. Of course, the financial crisis in the EU has been triggered by the global financial crisis broken out in 2007 in the USA. In the first place, the Member States having strong reliance on external funding had current account deficits. Then the other EU countries economies, which depends on each other very much, are affected by the adverse economic conditions. When the causes of the crisis are considered, one can not say that taxation is a reason for the crisis. However, some defects of the tax systems in the EU and tax policy run by the Member States may have contributed to the causes of the crisis. From this point of view, three factors are pointed out to have a role in contributing to the emergence of the crisis. The first factor which may contribute to the crisis is debt bias taxation for corporate financing. Although the interest payment for corporate debt can be deducted from the corporate tax amounts, return on equities can not be deducted from a tax basis. Therefore, one can say that tax systems favour debt financing of corporations over equity financing in the EU. As a result, corporations prefer taking debt rather than issuing equity, so the corporate indebtedness ratios increased between the years from 2002 to 2007. The corporations became vulnerable to credit constraints and economic shocks before the crisis so the effects of the crisis are felt deeply by the corporations during the crisis. The second factor is the taxation favoring the housing market in the EU. Price bubbles in the housing market occurred in some EU countries just like the USA prior to the crisis. Taxation favoring housing market has a direct role for the demand rise in the housing market, which then led to the occurrence of price bubbles in the housing market. Besides, tax reliefs for mortgages led to the housing debt increase. Favoring taxation for house ownership induced volatility in the housing market. It is found out that house prices are more volatile in countries having more generous tax treatments for housing. For these reasons we can say that favoring tax treatments contributed to the causes of the crisis. As a third factor, the elements of EU tax policy are examined in terms of their effects in the build-up of the crisis. Tax competition which is observed to be more prevalent in the EU may be a contributing factor for the causes of crisis. Since tax burden is shifted from mobile capital to immobile capital and labour due to tax competition, the economies become more vulnerable to economic shocks because of income inequalities. Besides, newly accessed, peripheral and small EU Member States are more likely to cut taxes to attract large amount of capital. However, this capital inflow worsen their current accounts and put them in a risky position. This made them more vulnerable to crisis as well. Therefore, tax competition in the EU may contribute to the causes for emergence of the crisis. Secondly, structure of tax system favouring debt for corporations and the housing market in the EU is also considered to have adverse effects on the economy prior to the crisis. Thirdly, tax harmonization steps taken by the EU is thought to constrained EU countries in terms of taking necessary measures to cope with the crisis. This exacerbates the effects of the crisis on the Member States' economies. As a response to the crisis, measures both at the national level and EU level have been taken in the wake of the crisis. The EU has taken several initiatives to coordinate Member States' measures and tried to adopt joint interventions regarding taxation. One of the most important initiatives is the European Semester which aims to coordinate economic policies of the Member States. European Semester involves EC's analysis of each Member States' following year's budgets and its provision of recommendations. It also aims to provide guidance to the Member States for more sustainable, growth and job-friendly tax systems. Taxation is one of the key policies analyzed and monitoried by the EC in the context of European Semester. The other initiative of the EC as a response to the crisis is the introduction of the financial transaction tax. The financial transaction tax is imposed to reduce speculative transactions and volatility and stabilize financial markets. In spite of the acceptance of ten Member States by now, the FTT is a standstill issue in the Council for the time being. Apart from measures taken at EU level, the Member States individually has adopted diverse measures taking into account their own conditions and different characteristics of their tax systems. When the actions taken by the Member States considered in general, one can say that mostly discretionary tax cuts have been preferred by the Member States except for the ones whose budgets are not sufficient for cutting taxes. Moreover, some Member States generally lowered PIT rates to support household spending power while others have preferred to increase PIT rates in a varied scale. It can be also observed that in general, the Member States have decreased CIT rates and increased VAT rates in the wake of the crisis. In this thesis, after providing historical, legal and political devolopments regarding the taxation matters in the EU, tax system in the EU thoroughly examined. In this respect this thesis contributes to the litetarature by providing a thorough analysis regarding the tax system in the EU and demonstrating its role in the build up of the sovereign debt crisis in the EU. It is concluded that although taxation policy can not be considered as one of the causes of the crisis, some tax features in the EU may have contributed to the build-up of the crisis. A further study focusing on the effects of tax measures which is provided in the last Chapter of the thesis on the economic recovery process is suggested in order to have better understanding the relation between tax policies and the crisis.

Benzer Tezler

  1. Vergilendirmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yatırım tahkimi

    Investment arbitration in tax-related investment disputes

    ALEYNA KALENDER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    HukukGalatasaray Üniversitesi

    Özel Hukuk Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ BALCA ÇELENER

  2. Dolaysız vergilerde ayrımcılık yasağı

    Prohibition of discrimination in direct taxes

    NURAY AŞCI AKINCI

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    HukukMarmara Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NİHAL SABAN

  3. Avrupa Birliği'nde dolaysız vergilerin uyumlaştırılması ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı'nın bu konudaki rolü (Türkiye açısından bir değerlendirme)

    The harmonisation of the indirect tax system in the European Union and examination of role of the European Court of Justice (An examination from Turkey?s angle)

    FİKRET ERKAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    MaliyeHacettepe Üniversitesi

    Maliye Bölümü

    PROF. NURETTİN BİLİCİ

  4. Tevkifat uygulamasının vergi kayıplarını önlemedeki rolü ve AB ülkeleri ile bir karşılaştırma

    The role of the practice of witholding tax in preventing tax losses and a comparison of EU countries with Turkey

    SEÇKİN KILIÇ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    MaliyeCelal Bayar Üniversitesi

    Maliye Bölümü

    PROF. DR. A. KEMAL ÇELEBİ

  5. Türkiye ve Avrupa Birliği'nde tarım sektörünün gelir vergisi ve katma değer vergisi açılarından incelenmesi ve değerlendirilmesi

    To Analyse and evaluate the agricultural sector from the points of the income tax and value added tax in Turkey and European Union

    FAZIL AYDIN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    EkonomiGazi Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. NEVZAT SAYGILIOĞLU