Geri Dön

Prenatal veya postnatal dönemde saptanan orofasiyal yarıklanma defektlerinde tanısal dağılım ve genetik etiyoloji

Diagnostic distribution and genetic etiology of orofacial cleft defects detected during prenatal or postnatal period

  1. Tez No: 602813
  2. Yazar: IŞIL BİLGİÇ
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. PELİN ÖZLEM ŞİMŞEK KİPER
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Hacettepe Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 143

Özet

Doğumda en sık görülen konjenital anomaliler arasında yer alan orofasiyal yarıklar embriyonel dönemde yüz oluşumuna katılan yapıların füzyon defektlerinden meydana gelirler. Genel olarak bu anomaliler üç grup altında incelenirler; yarık dudak, yarık damak ve yarık dudak ve yalnız yarık damak. Bununla beraber diğer yüz yarıkları da vardır. Orofasiyal yarıklanma defektleri, hasta ve aile bireyleri için her zaman endişe verici bir durum olmuştur. Bu çalışmanın amacı orofasiyal yarıklanma defekti olan hastaların klinik bulgularını değerlendirmek, tanısal dağılımlarını belirlemek ve etiyolojik nedenleri araştırmaktır. Araştırma popülasyonu Eylül 2008-Temmuz 2018 tarihleri arasında Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi Çocuk Genetik Bilim Dalı'na prenatal veya postnatal dönemde saptanan orofasiyal yarıklanma defekti nedeniyle başvurmuş olan 520 hastadan oluşmuştur. Bu hastalardan 271'inin (%52,1) kız, 249'unun (%47,9) erkek olduğu, tüm hastaların %54,2'sini (n=282) izole damak yarıkları, %38,8'ini (n=202) dudak ve damak yarıkları %4,8'ini (n=25) izole dudak yarıkları, %2,2'sini (n=11) diğer yüz yarıkları ise oluşturduğu görülmüştür. Cinsiyet dağılımı dudak ve damak yarık tipleri arasında anlamlı farklılık göstermemektedir (p=0,514). Hastaların tanısal dağılımında %87,9'unun (n=457) sendromik, %12,1'inin (n=63) izole olduğu, sendromik olan hastaların %55,1'inin (n=252) izole damak yarığı, %38'inin (n=174) yarık dudak ve damak, %4,3'ünün (n=20) izole yarık dudak olduğu saptanmıştır. Genetik tanılar açısından yapılan değerlendirmede hastaların %14'ünde (n= 64) tek gen hastalıkları, %6,3'ünde (n=29) mikrodelesyon/delesyon ve duplikasyon sendromları, %4,4'ünde (n=20) kromozom anomalileri ve %17,5'inde (n=80) diğer genetik tanılar saptanmıştır. Sendromik olup genetik tanı açısından sınıflandırılamayan grup hastaların %57,8'ini (n=264) oluşturmuştur. Eşlik eden diğer anomaliler açısından yapılan değerlendirmede, hastaların %67,2'sinde (n=272) kardiyovasküler sistem anomalileri, %49,4'ünde (n=121) santral sinir sistem anomalileri ve %45,2'sinde (n=56) vertebra anomalilerinin eşlik ettiği saptanmıştır. İzole damak yarığı olan hastalarla, yarık dudak ve damak hastalarının işitme kaybı olduğu saptanmış, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,011). Hastaların %85,1'ine (n=246) kromozom, % 54'üne(n=156) FISH, %15,6'sına (n=45) mikrodizin ve %1'ine (n=3) tüm ekzom dizi analizleri, %10,4'üne (n=30) ise diğer genetik analizler yapılmıştır. Genetik tanı grupları ve sendromlardaki orofasiyal yarıklanma tiplerine göre bakıldığında; Kromozomal anomalilerinde en sık (n=13, %65) izole damak yarıkları, mikrodelesyon/delesyon ve duplikasyon grubunda %69 oranında (n=21) izole damak yarığı mevcuttu. Monogenik sendromlarda %53,1 (n=34) oranında izole yarık damak, diğer genetik nedenler ve sınıflandırılmayan sendromik hastalarda da benzer şekilde sırasıyla %75 (n=64) ve %47,3 (n=125) izole damak yarığı saptanmıştır. Sonuç olarak orofasiyal yarıkları olan çocukların ayrıntılı ve kapsamlı olarak multidisipliner bir şekilde değerlendirilmesi esas olmalıdır. Tıbbi özgeçmiş ve aile öyküsünün dikkatli alınması, antropometrik ölçümler ve fenotipik özelliklerin ayrıntılı fizik muayene ile değerlendirilmesi, orofasiyal yarıklanmanın dudak ve damak morfolojisi ile beraber doğru bir şekilde tanımlanması hastalara sergilenen klinik yaklaşım, doğru tanı konulması, etiyolojik faktörlerin belirlenmesi ve tedavi yönetiminin planlanmasında oldukça önemlidir.

Özet (Çeviri)

Orofacial clefts are one of the most common congenital anomalies. The fusion defect of structures involved in facial formation in the embryonic period is generally examined under three general groups; cleft lip, cleft palate and cleft lip and cleft palate alone, but there are other facial clefts that cannot be categorized in these groups. Orofacial cleft defects have always been a concern for patients and their family members. The aim of this study was to evaluate the clinical findings of patients with orofacial cleft defect, to determine the diagnostic distribution and to investigate the etiologic causes. The study population consisted of 520 patients who were addmitted to Hacettepe University İhsan Doğramacı Children's Hospital Department of Pediatric Genetics for the first time between September 2008 and July 2018 due to orofacial cleft defects. Among all patients, 271 patients (52.1%) were female and 249 patients (47.9%) were male. The majority of isolated cleft palates were 54.2% (n = 282), but cleft lip and palate were found in 38.8% (n = 202) cleft lip and palate, isolated lip clefts in 4.8% (n = 25) and other facial clefts were found in 2.2% (n = 11) of all patients. Gender distribution did not show a significant difference between different cleft types (p=0.514). Syndromic patients were 87.9% (n = 457) all of the patients and 12.1% (n=63) of patients were isolated (nonsndromic). Isolated cleft palate was 55.1% (n=252) of the syndromic patients, cleft lip and palate was 38% (n=174), cleft lip patients was 4.3% (n=20) of syndromic patients. Among genetic diagnoses, single gene disorders were the most common in 14% (n = 64). Microdeletion/deletion and duplication syndromes were found in 6.3% (n = 29), chromosomal anomalies in 4.4% (n = 20) and other genetic diagnoses in 17.5% (n = 80). The syndromic group which cannot be classified constitutes 57.8% (n: 264). Cardiovascular system anomalies were the most common associated anomaly and were seen in 67.2% (n=272) of the patients. Central nervous system anomalies were found in 49.4% (n=121) and vertebral anomalies in 45.2% (n=56) of all patients. Patients with cleft palate and cleft lip and palate patients had hearing loss, and it was found to be statistically significant (p=0.011). Of all patients 85.1% (n=246) had chromosome analysis, 54% (n=156) had FISH analysis, 15.6% (n=45) had microarray analysis and 1% (n=3) had whole exome sequencing. Other genetic tests were done in 10.4% (n=30) of patients. When the genetic diagnostic groups and syndromes were evaluated according to orofacial cleft types; isolated cleft palate was the most common in chromosomal anomalies %65 (=13), as it was in the microdeletion/deletion and duplication groups. Cleft palate was found in 53.1% (n=34) of monogenic syndromes, 75% (n=64) of other genetic causes and 47.3% (n = 125) of non-classified syndromes, respectively. In conclusion, a detailed, comprehensive evaluation of all children with orofacial clefts is essential. A detailed history (medical and family) and physical examination, including correct anthropometric measurements, detailed phenotype analysis, accurate evaluation of lip and palate morphology, and getting data about the consanguinity status of individuals with similar complaints are quite essential in terms of accurate and timely diagnosis and proper management.

Benzer Tezler

  1. Prenatal veya postnatal olarak doğumsal böbrek ve üriner sistem anomalisi tanısı alan çocukların izlemleri ve prenatal tanının önemi

    The follow up of children diagnosed congenital renal and urinary system anomalies prenatally or postnatally and the importance of prenatal diagnose

    BURCU BERBEROĞLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıGazi Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NECLA BUYAN

  2. Hacettepe Üniversitesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı'nda 2000-2017 yılları arasında ebstein anomalisi tanısı ile izlenilen hastaların değerlendirilmesi

    Assessment of patients diagnosed as ebstein anomaly in between years 2000 and 2017 at Hacettepe University Pediatric Cardiology Department

    AYDIN ADIGÜZEL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıHacettepe Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. EBRU AYPAR

  3. Multikistik displastik böbrek tanılı hastaların takip sonuçları

    Follow-up results of multicystic kidney disease

    ÜMMÜHAN ÇAY

    Tıpta Uzmanlık

    İngilizce

    İngilizce

    2010

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bakanlığı

    Çocuk Sağlığı ve Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NİLGÜN ÇAKAR

  4. Prenatal dönemde saptanan kavum septum pellusidum et vergae varyasyonu ile ventrikül genişliği birlikteliğinin çocukluk döneminde klinik öneminin araştırılması

    Investigation of the clinical significance of the prenatally detected ventricular dilatation concomitant with cavum septum pellucidum et vergae variation in childhood

    NIYAZI AHMADLI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Radyoloji ve Nükleer TıpSelçuk Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MEHMET SEDAT DURMAZ

  5. Antenatal ve erken postnatal hidronefroz tanısı alan hastaların izlemi

    Evalution and outcome of antenatally detected hydronephrosis

    BİLGE SANDAL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarıİstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. CENGİZ CANDAN