Geri Dön

Antenatal ve erken postnatal ürı̇ner sı̇stem dı̇latasyonu tanısı alan olguların uzun dönem seyrı̇nı̇n retrospektı̇f olarak değerlendı̇rı̇lmesı̇

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 942203
  2. Yazar: AYŞEN HAZAL BURAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. SALİH KAVUKÇU
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Hidronefroz, UTD, SFU, AP çap, Hydronephrosis, Urinary Tract Dilation, Society for Fetal Urology, Anteroposterior diameter
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Dokuz Eylül Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 119

Özet

Amaç: Prenatal dönemde yapılan ultrasonografi (US) görüntülemeleri sırasında en sık karşılaşılan anomalilerden biri üriner sistem dilatasyonu (UTD) olup, gebeliklerin yaklaşık %1 ila %3'ünde görülmektedir. Bu çalışmada, antenatal ve postnatal dönemde UTD tanısı almış çocukların uzun dönem sonuçlarını değerlendirmek ve prognozu etkileyen faktörleri ortaya koymak amaçlandı. Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya Ocak 2010 – Aralık 2019 tarihleri arasında Çocuk Nefroloji Bilim Dalı'na antenatal hidronefroz nedeniyle veya postnatal dönemde ilk 3 ay içerisinde hidronefroz tanısı ile başvuran, en az 24 ay süreyle klinik izlemi yapılmış veya 24 aydan kısa sürede klinik izlemi tamamlanarak Çocuk Nefroloji kliniğince takipten çıkarılan toplam 344 hasta alındı. Hastaların hastane kayıtları ve Çocuk Nefrolojisi Bilim Dalı'ndaki dosya bilgileri retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastalarımızın 89'u (%25,9) kız, 255'i (%74,1) erkek idi. 229 hasta (%66,6) antenatal, 115 hasta (%33,4) ise postnatal dönemde tanı almıştı. 254 (%74,1) hasta C/S ile, 90 (%25,9) hasta ise normal spontan vajinal yol (NSVY) ile dünyaya gelmişti. Hastaların 47'sinde (%13,7) patoloji sağ böbrekte, 179'unda (%52) sol böbrek ve 119'unda ise (%34,3) bilateral yerleşimliydi. Hastlarımızın %19,1'ine cerrahi uygulanırken, %80,9'u cerrahi uygulanmadan izlendi. Yapılan operasyonların %74,2'sine üriner sistemde mevcut obstrüktif patolojilere müdahale amacıyla gerçekleştirildi, %18,2'si ise VUR nedeniyle opere edildi. Hastaların demografik verileri, ultrasonografik verileri ve radyonüklid verileri cerrahi operasyon riski açısından değerlendirildi. Demografik verilerden tanı zmanalı cerrahi karar açısından anşlamlı bulundu (antenatal tanı alanlar 3,9 kat daha fazla). UTDP ve SFU sınıflamalarının cerrahi operasyon açısından istatistiksel olarak anlamlı fark oluşturduğu görüldü. UTDP1 referans kategorisine göre; UTDP2 grubunda cerrahi riski 9,4 kat, UTDP3 grubunda 23,6 kat daha fazla bulundu. SFU-1'e oranla; SFU- 2 hastalarda anlamlı risk artışı saptanmadı. SFU-3 hastalarda 9,7 kat ve SFU-4 hastalarda 36,2 kat daha yüksek bulundu. Cerrahi uygulanan hastalarda pelvis AP çapı, cerrahi gereksinimi olmayan gruba göre yüksek saptandı. Cerrahi riski tayini için optimal AP çapı 10.5 mm bulunmuş olup, bu değerin duyarlılığı %62,3 ve özgüllüğü %80,5 olarak saptandı. MAG-3 sintigrafisi ile elde edilen veriler doğrultusunda; diferansiyel böbrek fonksiyon azalması (2,39 kat) ve obstrüktif tipte dilatasyon (10,91 kat) saptanmasının cerrahi karar üzerinde etkili olduğu görüldü. Benzer şekilde DMSA görüntülemelerinde saptanan diferansiyel böbrek fonksiyonu (4,5 kat), korteks düzensizliği (3,26 kat), hipoaktif alan varlığının (tek alan için 4,9 birden fazla hipoaktif alan için 7 kat) ve VCUG görüntülemede VUR saptanmasının (2,69 kat) cerrahi karar üzerinde etkili olduğu saptandı. Komplikasyonlar açısından yapılan araştırmalarda kız hastalarda erkek hastalara kıyasla daha çok İYE (1,83 kat) ve atrofi (4,5 kat) izlendiği saptandı. UTD, SFU sınıflarının artması ve yüksek AP çap değerlerinin de bir veya daha fazla komplikasyon gelişimi üzerinde etkili olduğu saptandı. Antenatal dönemde tanınan hastaların daha çok İYE geçirdiği (1,88 kat) gözlendi. Nonobstrüktif gruba oranla tüm komplikasyonlar, VUR'u olan hastalarda 4,8 kat, obstrüktif dilatasyonu olan hastalarda 4,5 kat, VUR ve obstrüktif dilatasyon birlikteliği bulunan hastalarda 56 kat daha yüksek bulundu. Çalışmamızda, hidronefrozlu olgular klinik izlem sonundaki prognozlarına göre dört gruba ayrıldı: tam düzelen (%66,9), kısmi düzelen (%12,7), durumu aynı kalan (%6,1) ve kötüye giden (%14,2). Tanı zamanı, hidronefroz derecesi (UTD/SFU sınıflamaları ve AP çap), hidronefrozun bilateral olması kötü prognoz riskini artıran faktörler olarak bulundu. Sonuçlar: 1990'lı yıllarda rutin fetal ultrason taramalarının yaygınlaşmasıyla birlikte, UTD tanısı alan olgu sayısında belirgin bir artış yaşanmıştır. Bu durum, tanı ve izlem süreçlerine yönelik çeşitli klinik yaklaşımların geliştirilmesini beraberinde getirmiştir. AHN saptanan olguların yönetiminde, müdahale gerektirmeyen vakaların gereksiz tetkiklerle zorlanmaması, buna karşın müdahale gerektiren durumların ise zamanında ve uygun şekilde tedavi edilmesi, klinik yönetimin temel güçlüklerinden birini oluşturmaktadır. Bu hastaların takibinde cerrahi gereksinimin belirlenmesi, prognozun öngörülebilmesi ve potansiyel komplikasyonların önlenmesi, etkili ve başarılı bir izlem süreci için kritik öneme sahiptir.

Özet (Çeviri)

Aim: Urinary tract dilation (UTD) is one of the most frequently encountered anomalies during prenatal ultrasonography (US) examinations, occurring in approximately 1% to 3% of pregnancies. This study aimed to evaluate the long-term outcomes of children diagnosed with UTD during both antenatal and postnatal periods, and to identify factors influencing prognosis. Matherials and Methods: A total of 344 patients were included in the study who were referred to the Department of Pediatric Nephrology between January 2010 and December 2019 due to antenatal hydronephrosis or who were diagnosed with hydronephrosis within the first 3 months of the postnatal period, and who were either clinically followed for at least 24 months or discharged from follow-up by the Pediatric Nephrology clinic before completing 24 months of monitoring. Hospital records and patient files from the Department of Pediatric Nephrology were reviewed retrospectively. Results: Of our patients, 89 (25.9%) were female and 255 (74.1%) were male. 229 patients (66.6%) were diagnosed during the antenatal period, while 115 patients (33.4%) were diagnosed postnatally. 254 patients (74.1%) were delivered by cesarean section (C/S) and 90 (25.9%) through normal spontaneous vaginal delivery (NSVD). The pathology was located in the right kidney in 47 patients (13.7%), in the left kidney in 179 patients (52%), and bilaterally in 119 patients (34.3%). While 19.1% of our patients underwent surgical intervention, 80.9% were monitored without surgery. Of the operations performed, 74.2% were conducted to address obstructive pathologies in the urinary system, while 18.2% were performed due to vesicoureteral reflux (VUR). The demographic data, ultrasonographic data, and radionuclide data of the patients were evaluated for surgical operation risk. Among demographic variables, the timing of diagnosis was found to be significant for surgical decision (those with antenatal diagnosis had 3.9 times higher risk). The UTDP and SFU classifications were found to create statistically significant differences regarding surgical intervention. Compared to the UTDP1 reference category, the surgical risk was 9.4 times higher in the UTDP2 group and 23.6 times higher in the UTDP3 group. Relative to SFU-1, no significant risk increase was detected in SFU-2 patients. However, risk was 9.7 times higher in SFU-3 patients and 36.2 times higher in SFU-4 patients. Anteroposterior (AP) diameter of the pelvis was higher in patients who underwent surgery compared to those who did not require surgery. The optimal AP diameter for determining surgical risk was found to be 10.5 mm, with a sensitivity of 62.3% and specificity of 80.5%. According to data obtained through MAG-3 scintigraphy, decreased differential renal function (2.39 times) and detection of obstructive type dilation (10.91 times) were found to influence the surgical decision. Similarly, differential renal function (4.5 times), cortical irregularity (3.26 times), presence of hypoactive areas (4.9 times for a single area, 7 times for multiple hypoactive areas) detected in DMSA imaging, and detection of VUR in VCUG imaging (2.69 times) were found to influence the surgical decision. In terms of complications, investigations revealed that female patients experienced more UTIs (1.83 times) and atrophy (4.5 times) compared to male patients. It was determined that increasing UTD and SFU classifications, as well as higher AP diameter values, were effective in the development of one or more complications. It was observed that patients diagnosed in the antenatal period experienced more UTIs (1.88 times). Compared to the non-obstructive group, all complications were found to be 4.8 times higher in patients with VUR, 4.5 times higher in patients with obstructive dilation, and 56 times higher in patients with both VUR and obstructive dilation. In our study, hydronephrosis cases were divided into four groups according to their prognosis at the end of clinical follow-up: completely resolved (66.9%), partially improved (12.7%), unchanged (6.1%), and deteriorated (14.2%). The timing of diagnosis, degree of hydronephrosis (UTD/SFU classifications and AP diameter), and bilateral presentation of hydronephrosis were identified as factors that increased the risk of poor prognosis. Conclusion: With the widespread adoption of routine fetal ultrasound screenings in the 1990s, there has been a significant increase in the number of cases diagnosed with UTD. This has led to the development of various clinical approaches for diagnosis and monitoring processes. One of the fundamental challenges in the management of cases with AHN is avoiding unnecessary investigations in cases that do not require intervention, while ensuring timely and appropriate treatment for conditions requiring intervention. Determining the need for surgery, predicting prognosis, and preventing potential complications in the follow-up of these patients are of critical importance for an effective and successful monitoring process.

Benzer Tezler

  1. Antenatal hidronefroz tanısı alan olguların postnatal izlem bulgularının değerlendirilmesi

    Evaluation of postnatal follow-up results in cases diagnosed as antenatal hydronephrosi̇s

    FİLİZ DEMİR ŞAHİN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarıİnönü Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YILMAZ TABEL

  2. Hidronefroz tanısıyla takip edilen hastaların retrospektif olarak değerlendirilmesi

    Retrospective evaluation of patients followed with the diagnosis of hydronephrosis

    OSMAN DEMİRKOL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıGaziantep Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BELTİNGE DEMİRCİOĞLU KILIÇ

  3. Posterior üretral valv'li hastaların uzun dönem izlemi ve kronik böbrek hastalığı gelişimi için risk faktörlerinin belirlenmesi

    Long-term follow-up of patients with posterior urethral valve and determination of risk factors for the development of chronic renal disease

    SİBEL İNCEOĞLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarıİstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. NİLÜFER GÖKNAR

    PROF. DR. CENGİZ CANDAN

  4. Çocuklarda üreteropelvik bileşke darlığı nedeni ile opere edilen olgularda endikasyon , uygulanan cerrahi girişim ve sonuçların değerlendirilmesi

    Retrospective evalution of endi̇cati̇ons, surgical treatment and rersults of children cases diagnosed with ureteropelvic junction obstruction

    GÜNAY EKBERLİ AĞIRBAŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Çocuk CerrahisiSağlık Bakanlığı

    Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HÜSEYİN TUĞRUL TİRYAKİ

  5. Antenatal hidronefroz tanılı hastalarda idrar yolu enfeksiyonu sıklığı,böbrek parankim hasarı ve büyüme-gelişme ile sünnetin enfeksiyona etkisinin değerlendirilmesi

    Evaluation of the frequency of urinary tract infection, kidney paranchyma damage and growth-development and the effect of circumcism on infection in patients diagnosed with antenatal hydronephrosis.

    ÖZLEM TURAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bakanlığı

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖNDER YAVAŞCAN