Uluslararası Para Fonu (I.M.F.) destekli istikrar programları ve 1980 sonrası Türkiye uygulamaları
Stabilization programmes supported by International Monetary Fund (I.M.F.) and post 1980 experiences of Turkey
- Tez No: 64741
- Danışmanlar: PROF. DR. CEMAL ŞANLI
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Ekonomi, Economics
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1996
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: İktisat Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 360
Özet
ÖZET Türkiye dahil 44 ülkenin katıldığı Bretton Woods Konferansı sonucunda ku¬ rulan Uluslararası Para Fonu (IMF), sabit kur sistemini gözetleme ve denetleme görevini üstlenmiştir. Ancak uygulamada Bretton Woods Sistemi'nin parasal krizlere yol açması, sabit kurdan esnek kura geçişe neden olurken, sistemin çöküşünü de hazırlamıştır. 1970'lerden itibaren değişken kur sistemine geçiş ve uluslararası borçlanma piyasalarının gelişimiyle, IMF'nin işlevleri değişmiştir. 1970'lerden önce gelişmiş ülkelerin problemleriyle uğraşan IMF, artık gelişmekte olan ülkelerin yapısal uyum problemlerine öncelik tanımıştır. Fonksi¬ yonlarını iki yanlı ve çok yanlı gözetim yoluyla yerine getirmiştir. Sürekli dış dengesizliklerle karşılaşan az gelişmiş ülkelerin bu problemini çözmede IMF, Ortodoks istikrar programlarını desteklemektedir. Böylelikle, Mo- netarist ve Neoklasik görüşlerin sentezi, IMF destekli istikrar programlarının teo¬ rik temelini oluşturmaktadır. İç ve dış dengesizliklerin nedenini; para arzındaki hızlı artışlar, aşırı değerlenmiş döviz kuru ve kamu kesimi kaynak-harcama açıklarında gören orto- doks modele dayalı istikrar programlan, döviz kuru, para arzı ve kamu harcama¬ ları idaresinden oluşan iktisat politikası araçlarına dayanmaktadır. Sıkı para politikasının özünü oluşturduğu, sıkı maliye politikasını tavsiye ederken, kur politikalarının özellikle ödemeler bilançosuyla yakın bir ilişkisini kuran bu modelin en büyük teşhisi, enflasyon ve ödemeler dengesi güçlüklerinin az gelişmiş ülkelerin strüktürel özelliklerinden değil, talep fazlasından kaynaklandığı şeklindedir. Az gelişmiş ülkelerin dış dengesizlikleri bu ülkelerin ekonomik yapılarını yansıtan strüktürel bir nitelikte iken, IMF'nin bunu parasal bir nitelikte görmesi dolayısıyla da, az gelişmiş ülkelerin ekonomik strüktürleri değişmedikçe dış dengesizliklerin süreklilik kazanması kaçınılmaz olmaktadır. Bununla birlikte, az gelişmiş ülkelerde ekonomik yapının değişmesi, yapısal uyumun gerçekleştirilmesi uzun süreli bir süreçtir.Ayrıca, temel amaç olarak dış dengeye yönelen IMFnin kısa süreli programlarla istikrar olayına yaklaşımı, uyumsuzluklara sebep olmaktadır. Genel olarak, az gelişmiş ülkelerdeki sermaye piyasalarının gelişmemesinden ve mali dengesizliklerin özelliklerinden dolayı, para ve maliye politikalarının birbirinden bağımsız olarak kullanılmasının mümkün olmamasına rağmen, IMFnin daraltıcı iki politikayla öngördüğü iç talebin kısılması yoluyla iktisadi yapıyı değiştirme çabaları; refah düzeyinin düşmesi, işsizlik, gelir dağılımının bozulması, bazı üretim tesislerinin faaliyet dışı bırakılması gibi ağır ekonomik ve sosyal maliyetleri de beraberinde getirmektedir. Bunun yanısıra, faizlere getirilen serbestlik orta dönemde üretim gücünde daralmayı arttırmakla birlikte enflasyonist bir etkiye de neden olmaktadır. Uzun dönemli dış denge için IMF programlarında gerekli olan reel devalüasyon ise, sadece rekabet gücünün yükselmesi için ele alınmakta, hayat standardında bir düşüş olduğu görülmemektedir. Ayrıca devalüasyonun az gelişmiş ekonomi üzerindeki ilk etkisi, ithalat giderlerindeki artışla maliyetlerin yükselmesi sonucu bir“enflasyonist şok”olmaktadır. Böylece, ilk önce ihracat ve diğer işlemlerden sağlanan döviz geliri, yerini tekrar döviz darboğazına ve artan dış borç yüküne bırakmaktadır. İthalat talebi elastik olmayan bu az gelişmiş ülkelerde, düşük tam istihdam şartları ve dış talebi elastik olmayan mal ihracatı nedeniyle de, devalüasyonla ihracat önemli ölçüde arttırılamamaktadır. Bu kapsamda, temelde reel devalüasyon; kamu harcamalarında kısıntı ve vergilerde artış; yurt içi kredi büyümesinde azalma ve reel faiz oranındaki artıştan oluşan üç politika aracının yanısıra, 1970'li yıllarla birlikte, içe ve dışa dönük finansal liberalizasyon, minumum düzeyde serbest piyasa şartlarına devlet müdahalesi, ücret ve maaşların reel olarak düşürülmesi şeklindeki unsurları git¬ tikçe artan bir hızla içeren IMF destekli istikrar programlan, bekleyişleri olumlu etkilemek yoluyla belirsizliklerin azaltılmasına yönelik uygulamaları öngören bir yapıda değildir. Özellikle 1970'li yıllarda Latin Amerika'da uygulanan ortodoks nitelikli IMF programları, ekonomik ve sosyal dengesizlikleri daha da arttırmıştır. Yapısal sorunlara çözüm üretememesinden kaynaklanan bu sonuç karşısında, 1980 Son-rasında“heterodoks-şok”nitelikli istikrar programları uygulamaya koyan bu ülkelerden IMF'nin desteğini alanlar olmuştur. Latin Amerikan ülkelerinde olduğu gibi yapısal nedenlere dayalı iktisadi bunalımlarla karşılaşan Türkiye'de de istikrar programları uygulamaya konulmuştur. 1947 yılında 43 milyon Dolar'lık kota ile IMFye üye olan Türkiye de, 1950'li yılların başındaki liberal politika uygulamaları 1954'le birlikte büyük dış ticaret açıklarıyla karşılaşılması sonucunda 1958 İstikrar Programı'yla sonuçlanmıştır. 1MF ile olan bu ilişkiler, 1970 ve 1978-1979 İstikrar Program¬ ları'y la yine gündeme gelmiştir. Esasen 1970'li yılların sonlarına doğru dış şokların (petrol krizi) da etkisiyle“bunalım yılları”nı yaşayan Türkiye, en büyük üç sorun olarak, fiyat mekanizmasına ve faiz hadlerine aşırı müdahale, yanlış kur politikası ve enflasyon ile karşı karşıya kalmıştır. Bu unsurlar sanayide yapısal bozuklukların ortaya çıkmasının, dolayısıyla ihracatın yeterince gelişememesinin de en büyük nedeni olmuştur. 1970'li yılların sonunda uygulamaya konulan istikrar programlarına rağmen Türkiye, iktisadi bunalım ve iç karışıklıklarla zor günler yaşarken, Ocak 1980'de kritik kararlar açıklanmış ve uzun vadeli istikrar ve yapısal değişim programı uygulamaya konulmuştur. Yine IMF kökenli olan ve 24 Ocak 1980 Kararları olarak da anılan“1980 Ekonomik İstikrar Tedbirler”, ekonomik reform eğilimini de taşımıştır. Ekonominin yapısını“ihracata dayalı büyüme modeli”uygulamasıyla tama¬ men değiştirmeyi hedefleyen 24 Ocak 1980 Kararlan doğrultusunda IMF ile 1980-1983 yıllarını kapsayan 3 yıl süreli bir stand-by anlaşması imzalanmıştır. 18 Haziran 1980'den itibaren geçerli olan bu anlaşmayla 1. 250 milyar SDR (yaklaşık 1.650 milyar Dolar) 'lik bir kredi alınmıştır. 1980-1983 Dönemi'nde istikrarın bir an önce sağlanması için, pozitif reel faiz, sıkı para ve maliye politikası, devalüasyonların ardından esnek-gerçekçi kur politikası ve daha liberal dış ticaret politikalarının uygulamaya konduğu prog-ram, iç talep büyümesini engellemenin yanısıra yapısal reformlar yoluyla arzın kaynaklarla desteklenerek artması üzerine kurulmuştur. 1980-1983 yılları arasında uygulanan istikrar politikaları sonucunda reel GSMH artış hızı pozitif olurken, enflasyon önemli oranda gerilemiş, miktar olarak artan ihracatın bileşiminde sanayi mallarının payı artmıştır. Ancak, dış borç artışı hızlanmış, gelir dağılımı önemli ölçüde bozulmuştur. Bununla birlikte faiz hadlerinin serbest bırakılmasının ardından 1982'de mali bir krizle de karşılaşılmıştır. 24 Ocak 1980 Kararları'nı desteklemek üzere Aralık 1983-Ocak 1984 Kararlan'nın alınmasıyla piyasa mekanizmasına işlerlik kazandırma amacı daha da netleşmiştir. 1984 yılını izleyerek Türkiye, IMF ile yeni bir stand-by anlaşması imzalamamış, IMF denetimi yerini IMF gözetimine ve uyarılarına bırakmıştır. 1984 yılı başından itibaren uygulamaya konulan 24 Ocak 1980 Programı'nın bu ikinci aşamasında mal-hizmet ile sermaye, para ve döviz piyasalarında serbestleşirle süreci hız kazanmış ve 1989 sonuna gelindiğinde Türkiye, dünyanın dışa açık serbest ekonomilerinden biri haline gelmiştir. Bununla birlikte 1980-1990 Dönemi itibarıyla 1980 Programı, ekonomide hedeflenen köklü yapısal değişmeyi gerçekleştirememiştir. 1989'dan itibaren uygulanan düşük kur politikası, kronik yüksek enflasyon, giderek bozulan dış açık, 1992 yılıyla birlikte yüksek faizle yurt dışından“sıcak para”olarak bilinen kısa vadeli fonları çekme çabası, gittikçe artan kamu açıklarının mali sektörde ciddi bir baskı oluşturması 1994 'de yeni bir iktisadi krizle noktalanmıştır. Temelde, ihracata dayalı sanayileşme stratejisine göre sanayileşmeyi sağlayamamamızın sonucunda ortaya çıkan bu kriz karşısında, 5 Nisan 1994 Kararları olarak da bilinen“Ekonomik Önlemler Uygulama Planı”uygulamaya konulmuştur. Amacının; enflasyonu hızla düşürmek, TL'ye istikrar kazandırmak, ihracat artışını hızlandırmak, ekonomik ve sosyal kalkınmayı sosyal dengeleri de gözeten sürdürülebilir bir temele oturtmak olarak belirginleştiği bu Kararlar, istikrar programının yanında yapısal düzenlemeleri de içermiştir. 8 Temmuz 1994'te IMF'nin onayladığı stand-by düzenlemesiyle uygulamaya konulan yarı Ortodoks yarı heterodoks nitelikli bu program, sıkı maliye ve para politikasına,devalüasyonun ardından TL'nin istikrarına ve ihracata dayalı sanayileşme stratejisine tekrar işlerlik kazandıracak politikalara öncelik vermiştir. Ancak uygulamalar, döviz kurlarındaki hızlı artışın kontrol altına alınması dışında, program amaçlarına ulaşmada yeterli performansı gösterememiş, iktisadi büyümenin ve yatırımların gerilediği, enflasyonun düşürülemediği, iç borç yükünün arttığı, gelir dağılımının önemli ölçüde bozulduğu, yapısal düzenlemelerin gerçekleştirilemediği bir ekonomik tablo ile sonuçlanmıştır. Sonuç itibarıyla, IMF ekonomi uzmanlarının tasarladıkları ekonomi modellerine katı bağlılıkları, alternatif politikalara izin vermemeleri, istikrar önlemlerini tavsiye ettikleri ülkelerin yapısal özelliklerine uygun düşmemektedir. Dünya ve Türkiye uygulamaları göstermiştir ki, IMF uzmanlarının serbest piyasa modelini tam olarak işletecek önlemleri içeren öngörüleri istenilen dozajlarda alınmamış veya beklenen sonuçlara ulaşılamamıştır. Serbest piyasa modelinin belirli bir sürecin ürünü olarak sistemi, kurumları ve işleyiş mekanizmasıyla bir bütün olması bunda etkili olmuştur. Oysa IMF uzmanları, tavsiyelerde bulunduk ları ülkelerin yapısının bu özellikleri taşıyıp taşımadıklarını dikkate almadıkları gibi, böyle bir yapının kazanılması için gerekli zamanı ve imkanı da bu ülkelere sunmamışlardır. Bununla birlikte uygulamaların başarısızlığında, ülke yönetimindeki kadroların ekonomi bilgilerinin yeterli olmaması, çıkar gruplarının aleyhte baskıları gibi unsurların da rolü olmuştur.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Gelişmekte olan ülkelerde uluslararası para fonu (IMF) destekli istikrar programları ve 1980 sonrası Türkiye uygulamaları
IMF supported stabilization programs in the developing countries and Turkish practice after 1980's
MERAL FIRAT
- IMF destekli istikrar programları ve gelir dağılımına etkisi (Türkiye örneği)
The effects of IMF-supperted stabilization programs on income distribution (Turkey as a case)
VELİ KARATAŞ
Doktora
Türkçe
2004
EkonomiSakarya ÜniversitesiÇalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. CİHANGİR AKIN
- IMF anlaşmaları'nın istikrar programlarının güvenilirliğini artırmadaki rolü: Türkiye örneği
The effects of IMF arrangements upon increment of stabilization policy's credibility : The case of Turkey
SEVCAN GÜNEŞ
Doktora
Türkçe
2008
EkonomiAdnan Menderes ÜniversitesiEkonomi Bölümü
YRD. DOÇ. DR. FUNDA ÇONDUR
YRD. DOÇ. DR. RECEP TEKELİ
YRD. DOÇ. DR. ŞAKİR GÖRMÜŞ
- Globalleşen dünya ekonomisinde ımf politikaları ve türkiye
Imf politics and turkey in global world economy
ZEYNEP DOĞAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2006
EkonomiMarmara Üniversitesiİktisat Ana Bilim Dalı
PROF.DR. OSMAN KÜÇÜKAHMETOĞLU
- Güçlü ekonomiye geçiş programı ve kamu borç stokunun gelişimi
Transition program towards a strong economics and development of public debt stock
PELİN MASTAR ÖZCAN