Geri Dön

K. Marx ile F. Nietzsche'nin tarih anlayışları

Historical understanding of K. Marx and F. Nietzsche

  1. Tez No: 64806
  2. Yazar: GÜRSEL ARIYAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. NEJAT BOZKURT
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1996
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 103

Özet

ÖZET Bu tez, farklı tarih anlayışları, Karl Marx'in tarih anlayışı, Friedrich Nietzsche'nin tarih anlayışı ve Marx ile Nietzsche'nin tarih anlayışlarının karşılaştırılması olmak üzere başlıca dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, İlkçağdan 20. Yüzyıla kadar geçen süreç içerisindeki, farklı tarih anlayışları üzerinde duruldu ve her döneme ilişkin olarak belirli filozoflardan örnekler verildi. İlkçağda tarih anlayışı işlenirken, İstoria kavramının çift anlamlılığı üzerinde duruldu ve ilkçağdaki döngüsel tarih anlayışına ilişkin olarak, Paul Yorck V.Wartenburg'un yapmış olduğu yorumlara yer verildi. İlkçağda istoria kavramı, bildirme, haber alma yoluyla bilgi edinme anlamında kullanıldığı gibi, daha da geniş anlamda tüm doğa ve geçmiş olaylar hakkında bilgi verme anlamında da kullanıldığı belirtilmişti. Grekler için, toplumlar, sürekli olarak farklı devlet tiplerinin birinden öbürüne geçip dururlardı ve bu formlar sürekli olalarak yinelenmekteydi. İşte Greklerin toplumsal olayları doğal süreçlermişcesine yorumlamaları döngüsel bir tarih anlayışıdır. Bu bölümde ayrıca Aristoteles'in sanat ile tarih arasındaki görüşlerine de yer verildi. Birinci bölümün ikinci altbaşlığı olan, ortaçağda tarih anlayışı ele alınırken, burada tarihsel olayların tanrısal bir iradeye bağlandığı belirtildi. Ortaçağda bir yandan Antikçağda ortaya çıkan tarih-felsefe karşıtlığı korunurken, diğer yandan da bundan sıyrılmaya çalışılmıştır. Antikçağda tarihe, sadece geçmiş zaman açısından bakılırken, Ortaçağda tarih kavramına yeni bir içerik kazandırılmıştır. Tarih başlangıcı ve bitimi olan ve bu süreç içinde bir süreklilik ve gelişime sahip olan bir zaman içerisinde değerlendirilmiştir. Böylece, ortaçağda çizgisel bir tarih anlayışının ortaya çıkmış olduğu daha önce belirtilmişti. Tarihsel süreci, tanrısal iradeye bağlayan anlayışın teolojik bir tarih anlayışı olduğu belirtilmişti. Buna örnek olarak da A. Augustinus'un tarih anlayışı üzerinde durulmuştu. Augustinus'a göre tarih tekerrürden ibaret değildir, tam tersine bir daha tekrar etmeyecek olan olaylardan oluşan bir defalık bir süreçten ibarettir. Augustinus'un çizgisel bir tarih anlayışı ortaya koyduğu belirtilmişti. Aynı bölümün, üçüncü altbaşlığı olan, Modern Çağ tarih anlayışı içerisinde 17 ve 18. Yüzyılların tarih anlayışları kısaca ele alındı. 17. Yüzyılda, tarih sorununa daha çok epistemolojik açıdan yaklaşıldığından,özgün bir tarih anlayışı ortaya konmamıştır. Bu dönemde bilgi teorileri, devlet ve siyaset felsefeleri üzerinde durulduğu belirtilmişti. Bu 94bölümde özellikle 18. yüzyıl tarih felsefeleri üzerinde duruldu. 18. Yüzyılda ilerlemeye, akla ve bilime büyük bir güven duyuluyordu. 18. Yüzyılda ilerlemeye duyulan güvene rağmen, bunun dışında düşünen filozofların da olduğu belirtildi ve buna örnek olarak da döngüsel bir tarih anlayışını savunan G.B.Vico gösterildi. Vico, bir yandan tarihin, tanrısal planın gerçekleşmesi olduğunu belirtirken; diğer yandan da insanların kendi tarihlerini yaptıklarını belirtiyordu. Vico, tarihte üç evre görüyordu ve O'na göre her toplumsal çöküşten sonra yeniden ilk evreye geri dönülmekteydi. 18. Yüzyılda özellikle J.J. Rousseau ve F.M. Voltaire üzerinde duruldu. Rousseau, toplumsal sözleşme, özgürlük ve eşitlik sorunu üzerinde durmakta ve insanların kendi tarihlerine yön verebileceğini söylemekteydi. Voltaire ise, yine döneminin sosyal ve siyasal yapışım eleştirerek görüşlerini ortaya koymuştur. Bu bölümde son olarak Kant' m hipotetik tarih anlayışı üzerinde duruldu. 19. Yüzyılda ise, ütopik sosyalistlerden Saint Simon, Fourier, Proudhon ve R.Owen üzerinde durulduktan sonra; Alman idealistlerinden, Fichte ve Hegel'in tarih felsefelerine yer verildi ve son olarak da Feuerbach'ın tarih anlayışına gönderme yapıldı. Ütopik sosyalistlerin tümü, tarihin itici gücünü, sınıflar arasındaki çelişkilere bağlarken; Fichte, tarihi aklın ve özgürlüğün gelişme tarihi olarak görmekteydi. Hegel ise tarihi“tin”in kendini zaman içinde açtığı bir süreç olarak görüyordu. Feuerbach ise, temelde Hegel'in idealist felsefesini eleştirerek tarih anlayışını ortaya koyuyordu. Ütopik sosyalistler, tarihte bir ilerlemenin olduğunu savunurken; Hegel'e göre,“tin”, dünya tarihi“ni yaptıktan sonra tarih sona eriyordu. 19. Yüzyıl içinde son olarak A.Comte'un pozitif tarih anlayışına kısa bir gönderme yapıldı. Comte, insanlığın evrelerini sosyolojik açıdan inceliyor ve bunları üçe ayırıyordu. Teolojik, metafizik ve pozitif olmak üzere üçe ayrılan bu evreler tamamen sosyolojik açıdan inceleniyor ve pozitif dönem, insanlığın ulaşabileceği son evre olarak görülüyordu. Son olarak, 20.yüzyıl içerisinde, ilkçağdaki döngüsel tarih anlayışına yeniden dönen, Spengler ve Toynbee'nin tarih anlayışlarına kısa bir gönderme yapıldıktan sonra; liberal demokrasinin egemen olmasıyla birlikte, tarihin sona erdiğini savunan F. Fukuyama'mn tarih anlayışı ele alındı. Daha önce de belirtildiği gibi, amaç, Marx ve Nietzsche'ye bir arka plan oluşturmak olduğundan, 20. Yüzyıl içerisinde yer alan diğer filozofların tarih anlayışlarına girmeye gerek görülmedi. Tezin ikinci bölümünü, Karl Marx' m tarih anlayışı oluşturmaktadır. Marx'a göre tarihi belirleyen temel etken, toplumun sosyo-ekonomik yapısıdır. Maddi ilişkilerin, üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki ilişkilerin, bir bütünü olduğu belirtilmişti. Marx, tarihi ele 95alırken, hem doğanın tarihinden, hem de toplumların tarihinden bahsetmekteydi. Ancak Marx, doğanın ve toplumların tarihini birbirinden kopuk ve apayrı bir şekilde ele almıyor, tam tersine bunları bir bütünlük içinde görüyordu. Marx, her dönemdeki üretim güçlerine karşılık olarak, belli bir üretim ilişkisinin ortaya çıkacağını belirtiyordu. Üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çelişkilerin, toplumsal bunalımlara yol açtığı belirtilmişti. Marx, bu çelişkilerin derinleşmesiyle birlikte, toplumsal bir devrimin kaçınılmaz olduğunu belirtmekteydi. Marx' ın doğanın ve toplumun genel gelişim yasalarını diyalektik ve tarihsel materyalist bir yöntemle ortaya koyduğu belirtilmişti. Marx, farklı toplumsal yapılanmalar üzerinde durmuş ve son olarak da kapitalist toplum biçimini eleştirerek, sosyalist topluma ilişkin görüşlerini ortaya koymuştur. Marx' ın son tahlilde dünyanın komünist birliğini öngürdüğü belirtilmişti. Marx, tarihte sürekli bir ilerlemenin olduğunu belirtiyordu ve sınıfsız bir dünya ile birlikte insanlığın kültür tarihinin ortaya çıkacağını söylüyordu. Marx 'a göre gerçek tarih, ancak sınıfsız -sömürüşüz bir dünyada, insanlığın özgürce kendisini yeniden yaratabileceği kültür tarihi olarak ortaya çıkacaktır. Marx'in, sınıflı toplumların tarihini insanlığın ön tarihi olarak gördüğü belirtilmişti. Marx, sınıfsız topluma ulaşmanın tek yolunun, tüm dünyanın proleterlerinin birleşmesinden geçtiğini belirtmekteydi. Marx'in tarihte bir determinizm gördüğü belirtilmişti. Doğanın diyalektiğinde güçlü bir determinizm varken, toplumların diyalektik gelişiminde bu determinist anlayış çok katı değildir. Tezin üçüncü bölümünde Friedrich Nietzsche'nin tarih anlayışı irdelendi. Nietzsche'nin, döneminin tarih anlayışına karşı keskin bir eleştiri yaptığı belirtilmişti. Çünkü Nietzsche'ye göre herşeyi tarihselleştiren anlayış, yaşamın kendisine zarar vermekteydi. Nietzsche'nin başlıca üç tür tarih anlayışı üzerinde durduğunu belirtmiştik. Bunlardan anıtsal tarih anlayışı, geçmişin büyük başarılarını ele almaktaydı. Koruyucu tarih anlayışında koruyan ve saygı duyan bir anlayış sözkonusu idi. Eleştirel tarih anlayışı ise, insanı her türlü geleneksel yapıdan ve tarihin tutsaklığından kurtaran bir anlayıştı. Nietzsche'ye göre asıl önemli olan eleştirel tarih anlayışıydı. Burada tarihe yaşamın talepleri açısından bakıldığı belirtilmişti. Nietzsche, Hegel' i eleştirerek, tarihte bir ”öz“ aramanın anlamsız olduğunu söylemekteydi. Çünkü Nietzsche için önemli olan, tarihin, yaşam için yaran ve zararı üzerinde durmaktı. Nietzsche, geçmişteki büyük olaylara ve kişiliklere önem vermekte ve tarihi, ”Üstüninsan“m tarihi olarak görmekteydi. Tarih, yapan-eyleyen ve yeniden yaratan 96”Üstüninsanın“ tarihidir diyen Nietzsche, tarihi bireyin tarihi olarak görmüştür. Diğer yandan Nietzsche'ye göre, geçmişte yapılan şeylerle şimdi yapılan şeyler birbirinden farklı değildi. Yani tarih, tekerrürden ibaretti. Burada, Nietzsche'nin ”Üstüninsan“anlayışı ile, döngüsel tarih anlayışı arasında bir çelişkinin ortaya çıktığı vurgulanmıştı. Aynı zamanda Nietzsche'nin ”Üstüninsan“ anlayışı ile ”elitist" bir sınıf yaratmaya çalıştığı ve temelde yine burjuvazinin sözcülüğünü yaptığı belirtilmişti. Nietzsche'nin nihilist bir filozof olduğu ve modernitenin keskin bir eleştiricisi olduğu belirtilmişti. Sonuç olarak da Nietzsche, modernitenin eleştirisini yaparak, günümüz postmodern düşünürleri için, bir çıkış noktası olmaktaydı. Tezin dördüncü ve son bölümünde, Marx ile Nietzsche'nin tarih anlayışları karşılaştırmalı olarak değerlendirilip, benzer ve farklı noktalan irdenlenmeye çalışıldı. Yapmış olduğum bu çalışmanın, birtakım eksikliklerinin olabileceğini ancak, yine de buna rağmen tarih felsefesi konusunda yararlı olabileceğini umuyorum. 97

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Yanlış bilinçten sona giden yolda ideolojinin serüveni tarihin ve ideolojilerin sonu tartışmalarının sosyolojik zemini üzerine bir analiz

    From false consciousness to the end; the adventure of ideology an analysis of the sociological contexts of the discourse of the end of ideology and history

    MAZUDE TEMİRKAYNAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    SosyolojiAdnan Menderes Üniversitesi

    Sosyoloji Bölümü

    YRD. DOÇ. DR. KAYHAN DELİBAŞ

  2. Проблема «я» в эпоху современных технологий (философский анализ)

    Çağdaş teknolojilerin dönemindeki 'Ben' meselesi (Felsefi analiz)

    MİRA SUYUNOVA

    Yüksek Lisans

    Kırgızca

    Kırgızca

    2023

    FelsefeKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CILDIZ URMANBETOVA

  3. K. R. Popper'ın Marx eleştirisi

    K. R. Popper'in Marx eleştirisi

    ABDULVEHAP METE

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    FelsefeYüzüncü Yıl Üniversitesi

    Felsefe Bölümü

    YRD. DOÇ. DR. HASAN ÇİÇEK

  4. Capitalist dystopia: An examination of the concepts of 'Commodity fetishism' and 'Consumerism' in selected works by Philip K. Dick

    Kapitalist distopya: Philip K. Dick'in seçilmiş eserlerinde 'Meta fetişizmi' ve 'Tüketimcilik' kavramlarının incelenmesi

    TUBA CENGİZ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2023

    İngiliz Dili ve EdebiyatıSelçuk Üniversitesi

    İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BARIŞ METE

  5. Meibomius bezi disfonksiyonu ile kan lipid profili arasındaki ilişkilerin araştırılması

    Investigation of relationship between meibomian gland dysfunction and blood lipid profile

    FURKAN ŞEN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Göz HastalıklarıNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NAZMİ ZENGİN