Geri Dön

Проблема «я» в эпоху современных технологий (философский анализ)

Çağdaş teknolojilerin dönemindeki 'Ben' meselesi (Felsefi analiz)

  1. Tez No: 823263
  2. Yazar: MİRA SUYUNOVA
  3. Danışmanlar: PROF. DR. CILDIZ URMANBETOVA
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Kırgızca
  9. Üniversite: Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 120

Özet

С развитием современных технологий проблема“я”человека всё больше требует отдельного исследования. В этом исследовании была предпринята попытка рассмотреть и проанализировать текущую проблему“я”с философской точки зрения. Вводный раздел диссертационной работы содержит информацию о цели работы. Диссертационная работа состоит из трех разделов: В первом разделе тема“Проблема человека в рамках философии”состоит из двух параграфов:“Понятие сознания в философском аспекте”и“Философское значение категорий душа и дух”– на основе данных тем рассматривается общее содержание понятия сознания человека и этапы историко-философского развития категорий душа и дух в связи с проблемой человека. Кроме того, рассматриваются концепции, мысли учёных, связанных с этим понятием. Во втором разделе анализируется проблема“я”человека в истории философии в рамках двух параграфов: понятие“я”в традиционной цивилизации и в техногенной цивилизации. В третьем разделе рассматривается проблема“я”в современном технологическом веке, тема состоит из двух параграфов, где рассматриваются признаки современной технологической эпохи и современные технологии, а также проблема“я”человека в современном технологическом веке, влияние современных и зарождающихся технологических средств на“я”человека, основная проблема темы и связанные с ней мнения, противоречивые мысли, включая цели и проблемы диссертационной работы. В заключительной части рассматриваются результаты исследований, проведенных на основе темы диссертации. Ключевые слова: современные технологии, эпоха современных технологий,“я”человека, проблема“я”, философия.

Özet (Çeviri)

Modern teknolojilerin gelişmesiyle birlikte, insanın“benlik”sorunu giderek daha fazla ayrı bir çalışmaları gerektirmektedir. Bu çalışmada, güncel benlik sorunu felsefi bir perspektiften incelenmeye ve analiz edilmeye çalışılmıştır. Tez çalışmasının giriş bölümü, çalışmanın amacı hakkında bilgi içerir. Tez çalışması üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde“Felsefe çerçevesinde insan meselesi”konusu iki paragraftan oluşmaktadır:“Felsefi açıdan bilinç kavramı”ve“Can ve Ruh kategorilerinin felsefi anlamı”- bu konular temelinde insan bilinci kavramının genel içeriği ve insan sorunuyla bağlantılı olarak ruh ve can kategorilerinin tarihsel ve felsefi gelişim aşamaları ele alınmaktadır. Ayrıca, bilim adamlarının bu kavramla ilgili kavramları, düşünceleri de ele alınmaktadır. İkinci bölüm, felsefe tarihinde insan benliği sorununu iki paragraf çerçevesinde incelemektedir: geleneksel uygarlıkta ve teknojenik uygarlıkta benlik kavramı. Üçüncü bölüm modern teknolojiler çağında benlik meselesini ele almaktadır, konu modern teknoloji çağının ve modern teknolojinin belirtileri ile yanı sıra modern teknolojiler çağında insan benliği meselesini, modern ve gelişmekte olan teknolojik araçların insan benliği üzerindeki etkisini, konunun temel sorununu ve ilgili görüşleri, çelişkili düşünceleri, tez çalışmasının amaçlarını ve sorunlarını içeren iki paragraftan oluşmaktadır. Son bölümde, tez konusu temelinde yürütülen araştırmanın sonuçları yer almaktadır. Yaşadığımız çağ, farklı adlandırılır. Bunlar arasında“endüstriyel çağ”,“Geç Kapitalizm”,“Bilimsel ve teknolojik uygarlık dönemi”,“Atom Çağı”,“Bilgi toplumu dönemi”,“çağların yaratılışı dönemi”,“İşlevsel Farklılaşma dönemi”,“Post-konvansiyonel dönemi”,“Postmodern”,“Post-Truth Era”((Post-Gerçek Dönem) ve diğerleri sayılabilir. Bu tür adların çok olduğu aslında çağımızın belli bir ismi olmamadığı anlamına gelir. Bu ise çağımızın bir yönelim krizi geçirdiğini gösterir. Bu kriz, temel varlıkların yeni bir anlamları isteyen bir krize yol açmaktadır. Bundan dolayı, dünyaya yabancılaşan bir dönemden bahsediyoruz. Bu nedenle,“taşojenik”(gide-gide hızlanmakta olan) yabancılaşma ortaya çıkar - değişiklikler hayatımıza giderek daha hızlı bir şekilde girer ve hızla yıpranır ve yaşamın pratik bilgisi sadece teorik bilgi haline gelir ve bu da bizi yaşam boyunca eğitim almak zorunda bırakır. Bunun gibi ve başka bir çok faktölrer insan için olgunlaşma zamanını uzaklaştırıyor, insanı, artık gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını bilemediğimiz bir duruma bırakıyor. Sonuç olarak, önsel akıl yürütme ve yanılsamaların sayısı artıyor. İnsanlar sürekli olarak yeni bilgi birikiminden dolayı yeni beceriler kazanma zorundadırlar. Bu da, bir kişinin olgunluğa ulaşmasını engeller. 21. yüzyılda yaşayan bir insan olmasına rağmen, gerçek bir bilinçli yaşam için hazır görünmüyor. Aynı zamanda bilim, insan benliğinin, beynin, bilincin, DNA'nın ve en önemlisi, insan ruhunun ve ruhun vücuttun neresinde bulunduğunu tam olarak ve kesin olarak incelememiştir. Bu soruların cevaplarının modern teknoloji çağında önceki çağlara göre daha yeni bir anlamda araştırılması gerektiği zorunludur. Bu tür modern teknolojilerin geliştiği çağımızda yeni terimler ve kavramlar ortaya çıkıyor ve yoğun bir şekilde inceleniyor, mesela, teknolojik arabuluculuk, insan-teknoloji ilişkileri (human-technology relations), hümanizm sonrası, hümanizm sonrası etik, eleştirel posthümanizm, transhümanizm, aktant, dijital özne, oyun karakteri (PC – player character – oynayan insan), oyun dışı karakter (NPC – oyuncu olmayan karakter - oyunda hazır karakter), chat GPT, korporatokrasi, kontrol kapitalizmi (Gözetim Kapitalizmi), didgerati, influencer, metahümanizm, Nörofilosofi (P. Churchland), nöro dilbilim, biyoetik, nöroekonomi, nöromarketing ve diğerleri. Bu kavramlar insan benliğine yeni bir anlam katmaktadır. Bu nedenle, her şeyden önce, modern teknolojilerin hızla gelişmesi koşullarında insan benliğinin probleminin her taraflı bir şekilde incelenmesi önemlidir. Bu araştırmada felsefi çalışmalara ek olarak, insan benliği ile ilgili yazılan çalışmaların yanı sıra çok sayıda bilimsel ve felsefi çalışmalar da analiz edilmiştir. İnsan benliğinin problemi hakkında Sokrates, Platon, Aristoteles, Aurelius Augustine, Thomas Aquinas, B. Pascal, R. Descartes, E. Rotterdam, N. Machiavelli, Voltaire, P. della Mirandola, J. D. ve J. La Mettrie, M. Merlo-Ponti, M. Buber, H. Ortega y Gasset, J. Sartre, G. Marsilya, K. Marx, F. Hegel, I. Kant, A. Schopenhauer, A. Bergson, Z. Freud ve dıgerler, modern teknolojiler hakkında O. Spengler, M. Heidegger, N. Berdyayev, K. Jaspers, E. Fromm, F. Fukuyama, M. Foucault, J. Delez, modern filozoflar D. Chalmers, N. Block, W. Lycan, P. Churchland ve P. Churchland eşleri, F. Jackson, G. Ryle, D. Searl, D. Dennett, S. Prist, T. Nagel, S. Zuboff, D. Ihde'nin ve diğerlerinin insan benliği, bilinç, insan problemi hakkında araştırmalarını kullanıldı. Tarih boyunca geçiş dönemleri bir dizi düşünür, filozof, araştırmacı, politikacı, felsefi bir bakış açısından değerlendirmeye çalışır. Demer ki, kendi dönemine ait olan toplumun değişmesinin sonucunda parçalanıp dağılmasından endişe duyuyor, toplumla ilgili soruları ve dünyadaki insanın yerini yeni koşullarda yeni anlamları vererek inceler ve önceki dönemler ile karşılaştırır. Felsefenin bir parçası olarak, insan meselesi ontoloji, bilim felsefesi, felsefi antropoloji açısından ele alınır. İnsan problemi, felsefenin en temel problemlerinin biridir. Fakat felsefi problemler, özellikle de insanla ilgili sorular, insanın kendisi tarafından soru olarak ortaya konulduğundan, sonuç olarak, tüm felsefi problemler insan sorununun etrafında toplandığı için insan meselesi merkezi bir felsefi soru olarak görülebilir. Bu nedenle, toplum geleceğinin çağına göre belirlendiği geçiş dönemlerinde insan hayatının özü felsefi bir bakış açısından değerlendirme önemlidir. Felsefede insan meselesi, insan benliği, can, ruh meseleleri insanın bilinci olarak araştırılır. Bilinç problemini incelenmede önde gelen filozoflardan biri olan D. Chalmers,“Bilinçli Zihin”(“The Concsious Mind”) adlı kitabında bilincin zor sorunu üzerinde çalışmıştır ve son yirmi yılda bu konu kendine çok ilgi çekmiştir. Dualizm, Orta Çağlarda yaygınlanmıştır ve ruhun ölümsüzlüğünün Hıristiyan kavramlarıyla ilişkili bakılmıştır. Ona göre, bu dünyada iki köken vardır: fiziksel madde, yani mekânda olan şeyler: onlar genişleyebilirler, bölünebilirler, ölçülebilirler ve başka fiziksel özellikleri vardır ve de manevi bir madde. Menevi madde, materyal değildir, ağırlığı yoktur, mekansal koordinatları hesaplanamaz, varlıkta başka bir şekilde var olabilir. Dualistlere göre ruhumuz manevi bir maddedir, ve ölümden sonra varoluşluğunu devam eder. Yirminci yüzyıldan beri materyalist teoriler hakim olmaya başlamıştır: bilinç sadece beynin işleyişiyle ilişkili olarak görülüyordu, bilinci sadece fizyolojik tepkilerin oluşturduğuna inanılıyordu. Fakat bilincin fiziksel süreçlerle açıklanamayacağını iddia eden filozoflar da ortaya çıktı. Bu“Bilinçli Zihin”kitabında Chalmers, dualist bir bakış açısını desteklemek için birçok argüman getirmiştir. Teorisini, Naturalistik düalizm, veya panpsikizm olarak da adlandırmıştır Chalmers: ona göre, dünyadaki her şeyin bilinç elementleri vardır. Maddi nesnelerin fiziksel özellikleri vardır ve aynı zamanda onların bilince de sahip olabilirler, yani bilinç, evrende var olan temel bir özelliktir. Bu nedenle bilincin kendisi de temeldir. D. Chalmers'ın felsefesine göre, bilinç ne vicdanla, ne fiziksel gerçeklerle ne de doğa bilimlerinin standart yöntemleriyle açıklanamaz. Bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi, bilinç, bilim tarafından tam olarak açıklanamayan özel bir olgudur, o sadece yorumlanabilir. Son yıllarda sempati panpsikizme dönüştü, ancak kendisi bunun olası bir çözüm olduğunu söylese de. Amerikalı filozof D. Dennett, öncelikle bilinç filozofu olarak bilinir. D. Dennett, işlevselci bilinç kavramını araştırıyor. Bu, bilincin beyin tarafından gerçekleştirildiği bir dizi fonksiyonel durumunu açıklar. Bilincin fiziksel olmayan ve gizemli doğasıyla ilgili yanlışlıklar, D. Dennet'e göre, insan dilinin özel kültürel evrimi, içsel verilerin yanlış yorumlanmasının yanı sıra bazı filozofların üzerinde durduğu eski metafizik aparatın yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Dennett'in bilinç teorisine ilk önce“birkaç eskiz modeli”denildi, daha sonra“beyindeki zafer”kavramına geçti ve sinirsel koalisyonların birbirleriyle rekabet ettiği ve“kazananların”bilincin içeriği haline geldiği ve kendilerini“yücelttiği”sonucuna vardı. D. Dennett,“Ben neredeyim? adlı makalesinde, beyin ile yaptığı düşünce deneyine göre, insan benliği, vücuttan ayrılan bir beyin mi yoksa beyinden ayrılan bir beden mi olduğunu tartışıyor. Modern teknolojinin gelişmesiyle bilim adamları, insan bilincinin ne olduğu sorusuna cevap bulabilirler. Beyin nöronlarının aktivitesi bilişsel bilim araçlarıyla gözlemlenebilirse, bu, insan beyninin flash sürücüler gibi fiziksel ortamlarda da kopyalanabileceği ve modellenebileceği anlamına gelir. O zaman insan beyninin bilgisayar destekli bir kopyasını yapmak mümkündür. Fakat bilinç felsefesinde Descartes, bilincin ne beyne ne de başka bir fiziksel nesneye ya da sürece eşdeğer olmadığını bellirtmişti. Bu ”madde“, maddi veya fiziksel maddeden ayrı bağımsız olarak var olabilen bir şeydir. Bu nedenle, bilincin herhangi bir cevap verebilecek bir ”anahtar“ olarak kullanılması, bilinci ilkellikle sınırlandırmaktadır. Düşünme sürecinin kendisi karmaşık bir süreçtir, soru ve cevaplarla sınırlı olmayan, kendi içinde başka sırlar içeren bir olgudur. Örneğin, akıl yürütme dili matematik dili ile aynı dili kullanıyor mu? Bir kişi yansıma sırasında düşüncelerini nasıl ”duyar“ veya ”hisseder“? Karar insan mı yoksa beyin mi alıyor? O zaman kararı beyin mi yoksa bilinç mi alıyor? Bir insan neden kendi dünya görüşünü kendi kendine yeniden kanıtlamalıdır? Gerçeklik gerçek bir gerçeklik mi yoksa kişinin karar olarak aldığı kurgusal yanlış yanılsama mı (illusion) mıdır? Eğer öyleyse, insanın gerçekten özgür iradesi var mı? Bilinç için özgürlük nedir? Felsefe, tarihi boyunca antik çağlardan beri bilincin özünü tanımlamak için çok çalışmaları yapmıştır, ancak bu soru açık bir süreç olmaya devam etmektedir ve şu an bu sürecin kesin bir sonuca gelmesi daha mümkün değildir. T. Nagel, D. Searl'ın bakış açısından, özelliklerin dualizm teorisi önemlidir. Bu teoriye göre, bilinç felsefesindeki beyin (veya kendi özelliklerine göre benzer bir fiziksel sistem) bilincin varlığı için gereklidir, ancak bilincin özellikleri beynin özellikleriyle aynı değildir. Başka bir deyişle, bilincin ve niteliklerinin (öznellik, niteleyici karakter) sadece bu bilinci oluşturan fiziksel nesnenin özelliklerini taşıdığı söylenemez. Aynı zamanda, bilinç, onu yaratan maddi taşıyıcıdan ayrı olarak kendi başına var olamaz. Bilincin temel bilimsel teorisi, bilinci evrim sırasında ortaya çıkan doğal bir bilimsel fenomen olarak görür. Başka bir deyişle, o, biyolojinin ve evrim teorisinin temel yasalarına uymak zorundadır. Bu nedenle, böyle bir teori, dünyada ya da başka yerlerde, sadece sinir sistemi olmadan bilincin olmadığını değil, aynı zamanda dünyadaki sinir sisteminin ortaya çıkmasından önce de biyolojik bir bilincin olmadığını ileri sürmektedir. Bilinç, sinir sistemi ile birlikte ortaya çıkmıştır ve onun gelişimine paralel olarak gelişmiştir. Eğer durum buysa, o zaman bu, bilincin modern biyolojik araştırmasındaki en ilgi çekici sorulardan birine yol açar: bilince sadece insan mı sahiptir ya da çeşitli türlerin ve hayvanların taksonlarında yavaş yavaş ortaya çıkan bu kademeli evrimsel fenomen midir? N. Block, modern analitik bilinç felsefesinin bir parçası olarak birçok makale yazmıştır ve onlar çok tartışmalara neden olmuştur. Yirminci yüzyılın bilinç felsefesindeki en popüler konuardan biri olan işlevselciliği eleştiriyor. İşlevselcilik, bilinci yalnızca beynin veya tüm vücudun bir fonksiyonu olarak açıklamaya çalışan bir işlevdir. Çoğu zaman işlevselcilik, yapay zekanın incelenmesiyle ilişkilidir, örneğin bilinç, beyinden ziyade makine tarafından gerçekleştirilebilecek başka bir şeyin gerçekleştirebileceği bir işlevse. İşlevciliğe karşı N. Block, ”Çin halkı" argümanını önermiştir. Örneğin, nöronların düzgün çalışması durumunda bilincin ortaya çıktığını söylüyoruz. Öyleyse, nöron sayısıyla (Çin halkı gibi) aynı insan kalabalığına sahip olduğumuzu ve her birinin tek bir nöronun aktivitesini taklit ettiğini varsayalım. Eğer beynin işleyişini taklit etmeye başlarlarsa, bu Çin kütlesinde bilinç olacak mı? N. Block sezgilerimizin tam tersini gösterdiğine inanıyor. N. Block'un pozisyonu, dünyada hem fiziksel özelliklere hem de fiziksel olmayan özelliklere sahip fiziksel nesneler olduğu anlamına gelir, demek ki ruhumuz bu tür fiziksel olmayan özelliklerin bir toplamıdır. Bu ise, özelliklerin dualizmi ile ilgilidir. Geçmişe gitme, bugünü kabul etme ya da geleceği hayal etme yeteneğimizin fenomeni da önemli soruları gündeme getirmektedir. W. Lycan'ın representativistlik felsefesine göre, herhangi bir eyaletimizde fiziksel niteliği olmayan özel bir ruhsal, zihinsel özellikler yoktur. Örneğin, susuz kalırsak ve bu suyun susuzluğumuzu giderdiğinden emin olmak için önümüzdeki bir bardakta su

Benzer Tezler

  1. Мүмкүнчүлүгү чектелген балдардын социалдашуу проблемалары жана аларга педагогикалык - психологиялык жетекчилик

    Engelli çocukların sosyalleşme sorunları ve onlara 'eğitim' ve 'psikolojik' yönden danışmanlık

    MAMBETALİEVA GűLNARA

    Yüksek Lisans

    Kırgızca

    Kırgızca

    2012

    Eğitim ve ÖğretimKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ASİPOVA NURBUBU