Strok risk faktörü ve prognostik gösterge olarak proteinüri
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 663585
- Danışmanlar: DOÇ. DR. ŞEREFNUR ÖZTÜRK
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Nöroloji, Neurology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2000
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bakanlığı
- Enstitü: Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
- Ana Bilim Dalı: Nöroloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 85
Özet
Strok risk faktörlerinin belirlenmesi, strok önleme stratejilerinin temelini oluşturur. Son yıllarda proteinürinin de diğer risk faktörleriyle bağlantılı ve bağımsız olarak strok r,sik faktörü olabileceğini gösteren çalışmalar / yayımlanmaktadır. ,., Biz bu çalışmada proteinürinin strok hastalarında kontrollerden farklı olup olmadığını, proteinürinin diğer risk faktörleriyle ilişkisini, klinik tablo ve prognozla bağlantısını araştırmayı amaçladık. Akut strok tanısı ile mart 1999 - kasım 1999 tarihleir arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniğine kabul edilen ve proteinüri durumunu etkileyecek önceden bilinen renal, hepatik, hematolojik, malign, enfeksiyöz hastalığı olmayan, diabetes mellitus öyküsü ve latent diabeti düşündüren bulgusu olmayan, proteinüriye neden olabilecek medikal tedavi almayan 80 hasta çalışmaya dahil edildi. Kontroller için de strok dışında benzer kriterler arandı. Hastaların CT'leri ilk üç günde elde edilerek lezyon türü, lokalizasyonu ve büyüklüğü saptandı. Hastaların klinik değerlendirmeleri bilinç düzeyi, parezi dereceleri, Rankin disabilite skoru ile saptandı. İdrarda proteinüri düzeyini saptamak üzere strokun ilk üç günü içinde 24 saatlik idrarda proteinüri düzeyi saptandı. Serum albümin, globülin, kreatinin düzeyleri ve rutin hemogram ve biyokimya (kan) tetkikleri yapıldı. Hastaların EKG, telekardiografi, EKO, karotid USG tetkikleri (gerek duyulan hastalarda) elde edildi. Hastaların sistolik ve diastolik kan basınçları kaydedildi. Çalışmada değerlendirilen 80 hasta ile 33 kontrol arasında yaş ortalamaları için farklılık bulunmadı. 24 saatlik idrarda proteinüri düzeyleri hasta grubunda (ort. 753,125 ± 168,418), kontrol grubundan (ort. 79,060 ± 34,019) belirgin olarak yüksek bulundu (p=0.012). Serum albümin düzeyleri hasta grubunda kontrol grubundan farksızken, serum globülin düzeyleri hasta grubunda yüksekti (p=0.01 O). Sistolik kan basıncı hastalarda (ort. 159.250 ± 13.395) kontrollerden (ort 141,212 ± 17,276) yüksek bulundu (p=0.04). Diastolik kan basıncı hastalarda (ort. 90,687 ± 14,181) kontrollerden yüksek bulundu (p=0.001 ). Hasta grpbunda proteinüri kadın ve erkek hastalarda farklılık göstermedi. Hasta griJbunda sistolik kan basıncı > 140 olanlarda kolesterol oranı daha yüksek bulundu. Proteinüri daha yüksek düzeydeydi ancak istatistiksel farklılık göstermedi. Exitus olan 17 hastanın sistolik kan basıncı ve lezyon boyutu daha fazlaydı ancak proteinüri düzeyi farklılık göstermedi. Sonuç olarak proteinürinin özellikle hipertansif hastalarda strok prediktörü olabileceği, kolay elde edilebilen ve değiştirilebilir bir faktör olması nedeniyle proteinüri araştırmasının önem taşıdığı düşünüldü.
Özet (Çeviri)
Determining strok risk factors constitutes the basis tor the strategies for the prevention of strokes. Recent reports have been released showing that proteinuria could also be cla·İ)lled tor being an independent stroke risk factor as well as being with other onles. Our purpose in this study was to ascertain whether proteinuria in stroke patients had any different aspects from that in control group and to determine any possible relationship between proteinuria and other risk factors and its links to clinical manifestations and prognosis. Admitted in our clinic with a diagnose of stroke, the patients, who did not have any previous renal, hepatic, hematologic, malign and infectious diseases which were likely to influence proteinuria status; and who did not have previous DM and events tor latent diabetes; and who were not given any medication which might give way to proteinuria were taken into the study. Similar criteria, excluding those of stroke, were applied to the controls. Through CTs obtained in the first 3 days type, localisation and size of lesions were determined. Rankin disability scores were used in establishing clinical evaluations, levels of conscious and degree of paresis. in order to determine the level of proteinuria, samples of 24-hour urea were laken in the initial 3 days. Levels of serum albumin, globulin and creatin were measured together with the analysis of routine hemogram and biochemistry. ECG, telecardiography, ECO, carotid USG were implemented on some pa1i\'Jn1s, should need arise. Sistolic and diastolic blood pressures of the patients were recorded. No difference could be attained regarding the average age between 80 patients and 33 controls taken into the study. verage level of proteinuria found in 24-hour urea in patients (753,125 ± 168,418) was significantly higher !han in controls (78,060 ± 34,019) ( p=0,012). Levels of serum albumin showed no difference between the two groups while serum globulin appeared to be raised in patients only (p=0,01 O). Sistolic blood pressure in patients (avr. 159,250 ± 33,395) was found higher than in controls (avr. 141,212 ± 17,276) (p=0,04). Diastolic blood pressure in patients (avr. 90,687 ± 14\181) turneci out to be higher than in controls (p=0,001 ). Proteinuria in pattents showed no difference between the male and the fernale. Those with sistolic blood pressure > 140 in patients' group revealed relatively higher cholesterol levels. Proteinuria was alsa on higher levels but of no statistical importance. 17 patients had higher sistolic blood pressure and bigger lesions, however levels of proteinuria showed no difference. As a conclusion, it was thought that proteinuria, especially in hipertensive patients, could be a predictor of stroke and that further studies should be launched tor it is an easily attainable and changable factor.
Benzer Tezler
- Akut iskemik strokta inflamasyon göstergesi olarak akut faz reaktanları
Acute phase reactants as an inflammation indicator in the acute ischemic stroke
AYBALA NESLİHAN ALAGÖZ
- Akut stroklu hastalarda magnezyum düzeyinin strok risk faktörü ve prognostik faktör olarak değerlendirilmesi
Evaluation of magnesium level as stroke risk factor and prognostic factor in patients with acute stroke
YASEMİN EREN
- İskemik beyin damar hastalıklarında serum paraoksonaz aktivitesi ve serum arylesteraz aktivitesinin risk faktörü ve prognostik faktör olarak değerlendirilmesi
Evaluation of serum paraoxonase activity and serum arylesterase activity as a risk factor and prognostic factor in ischemic brain vascular diseases
İSMAİL AYDIN
- Laküner infarktlı hastaların demografik özellikleri, risk faktörleri, olası oluşum mekanizmaları ve prognozları
The demographic characteristics, characteristics, risk factors, the probable pathophysiology and prognostic factors of patients with lacunar infarcts
MAHMUT KERİMOĞLU
- Akut iskemik ve hemorajik inme ile başvuran hastalarda serum lipoprotein a düzeylerinin risk ve prognoz üzerine etki ve ilişkisinin saptanması
Investigation of relationship between lipoprotein a and risk factors and clarification of the effects of it on prognosis on patients with acute ischemic and hemorrhagic stroke
KENAN CAFEROV