Geri Dön

Rural resilience index of Istanbul

İstanbul'un kırsal dayanıklılık endeksi

  1. Tez No: 677007
  2. Yazar: NUR KARDELEN ÖZTÜRK
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ALİYE AHU AKGÜN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2021
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Bölge Planlama Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 165

Özet

Kırsal alanlar, dünyadaki ekosistemlerin sürdürülebilirliği ve insanlığın devamı açısından birçok kritik işleve sahiptir. En temel işlevleri ise gıda ve hammadde üretimini sağlamak, doğal kaynakların korunmasını sağlamak, yerel bilgiyi muhafaza etmek ve yerel kültürün sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Günümüzde ise kaçınılmaz bir şekilde kırsal alanlar değişim geçirmekte, dışarıdan ve içeriden çok fazla etkiye maruz kalmaktadır. Bunların arasında kent baskısı, doğal ve doğal olmayan afetler, ekonomik krizler gibi negatif etki edenleri bulunmaktadır. Ancak görülmetedir ki bazı kırsal alanlar bu etkilerden daha fazla olumsuz etkilenirken, bazı kırsal alanlar ise bu etkileri absorbe edebilmektedir. Bu durum, literatürde yeni bir konu olan kırsal dayanıklılık kavramı altında ele alınmaktadır. Bu tezin temel motivasyonu da neden bazı kırsal alanların diğerlerinden daha dayanıklı olduğunu ortaya çıkarmaktır. Bu kapsamda, tezin temel amacı kırsal dayanıklılığın bileşenlerini ortaya koymak, kırsal alanları dayanıklı yapan etmenleri belirlemek ve kırsal dayanıklılığı belirlenen bir örneklem üzerinden ölçmektir. Bu kapsamda, öncelikle kavramsal çerçeve oluşturulmuş, ardından kırsal dayanıklılığın ölçüm yöntemleri araştırılmış ve İstanbul örneği üzerinden kırsal dayanıklılık ölçümüne yönelik bir endeks oluşturulmuştur. Kırsal tanımı, genellikle araştırmacıların bakış açısına göre değişmekte olup bütün literatür tarafından kabul görmüş bir tanım bulunmamaktadır. Bunun temel nedeni kırsal alanların hem yöreden yöreye farklılaşan özelliklere sahip olması, hem de yaşayan bir yapı olan kırsalın tarih boyunca geçirdiği değişimlerdir. Bu nedenle de kırsal alanlar genellikle işlevleri ve sahip oldukları özellikler üzerinden tanımlanmaktadır. Ancak genel olarak bakıldığında kırsal alanların betimleyici özelliklerine göre, sosyal yapılarına göre ve yerel özelliklerine göre tanımlamaların yapılmış olduğu görülmektedir. En kabul gören tanımı ile kırsal alanlar nüfus yoğunluğunun çoğunlukla düşük olduğu, doğal bir peyzaja sahip, temel ekonomik sektörün tarım ve hayancılık olduğu, toplumsal ilişkilerin güçlü olduğu, geleneklere bağlı olunan, yerel kültürün gündelik hayattaki işlevlere etkisinin bulunduğu ve kentten ayrılan alanlardır (Woods, 2015). Kırsal alanların teknolojik gelişmeler, sanayileşme, turizm, kentleşme ve kent saçaklanmalarına bağlı olarak geçirdiği bir değişim bulunmaktadır. Bu değişimle birlikte kentlerdeki iş olanakları artmış (sanayi ve hizmet sektörleri), kırsal alanların ekonomik faaliyetleri (tarım, hayvancılık, el zanaatları) azalmıştır. Bunun yanı sıra kentlere erişebilirliğin artması ve kentlerin büyümesiyle kır-kent ilişki biçimleri değişmiştir. Günümüzde artık kır-kent arasında geçmişe oranla daha güçlü ağlar ve akışlar bulunmaktadır. Kır-kent ilişkisi çoğunlukla karşılıklı olarak her iki tarafı beslesede, özellikle metropoliten alanların kırsal alanlar üzerindeki baskısının artması, kır-kent ilişkisindeki dengenin bozulmasına yol açmaktadır. Kırsal alanlar üzerindeki metropoliten baskısı süreç içinde doğal kaynakların kaybına ve kırsal kimliğin yok olmasına neden olmaktadır. Kırsal alanlar kentle ilişkisine bağlı olarak üçe ayrılmaktadır; kent içinde kalan kırsal alanlar, kent çeperinde yer alan kırsal alanlar ve uzak kırsal alanlar (OECD, 2016). Dayanıklılık kavramı en temel tanımıyla bir sistemin dıştan gelen şokları absorbe etmesidir. Dayanıklılık kavramı, dengesel dayanıklılık ve evrimsel dayanıklılık yaklaşımları altında incelenmektedir. Evrimsel dayanıklılık yaklaşımı sistemin dışarıdan aldığı etkiyi absorbe etmesinin yanı sıra, yeni bir sisteme dönüşmesine vurgu yapmaktadır. Özellikle ekolojik veya yaşayan sistemlerde bu durum geçerli olup, kırsal dayanıklılık kavramı da evrimsel dayanıklılık yaklaşımı altında değerlendirilmektedir. Kırsal dayanıklılık literatürde oldukça güncel bir konu olup, bu nedenle tek bir tanımı bulunmamakta ve farklı bakış açılarıyla açıklanmaktadır. Kırsal alanlarda yapılan çalışmalar baz alınarak incelenen sosyo-ekolojik dayanıklılık ve toplumsal dayanıklılık kavramları da kırsal dayanıklılığı refere etmektedir. Bu tezin kırsal dayanıklılık tanımı; bir şok veya kriz sonrasında kırsal alanda bulunan hem doğal kaynakların hem de sakinlerin bu duruma adapte olabilmeleri ve bu sürecin fayda sağlayacak şekilde veya eski sosyal yaşam koşullarını sürdürebilecekleri şekilde yönetilmesidir. Literatürde yeni tartışılmaya başlanan kırsal dayanıklılık kavramının ölçülmesi de oldukça güncel bir konudur. Bu nedenle, öncelikle kırsal dayanıklılığın nasıl ölçülebileceğine yönelik bir araştırma yapılmış ve yöntem olarak kırsal dayanıklılık endeksinin oluşturulmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda izlenmesi gereken adımlar teorik çerçeve oluşturmak, verileri seçmek, çoklu değişkenleri analiz etmek, analizin kontrolünü sağlamak ve sonuçları görselleştirmektir. Kırsal dayanıklılığı ölçebilmek için öncelikle kırsal dayanıklılığın hangi kavramlarla açıklandığını, hangi kavramların dayanıklılık ölçütü olarak kullanıldığı belirlenmiştir. Toplamda 36 çalışma incelenerek, kırsal dayanıklılığı etkileyen 12 kavram ortaya çıkarılmıştır. Bı kavramlar; toplum sermayesi, sosyal sermaye, ekonomi, sosyal yapı, kültür, yönetim, adaptasyon kapasitesi, kurumsal yapı, altyapı, riskler, doğal çevre ve kaynaklardır. Ardından doğrudan kırsal dayanıklılığa yönelik endeks oluşturan veya kırsal dayanıklılığın indikatörlerini belirleyen toplamda 12 çalışma incelenmiş ve bu çalışmalarda yer alan indikatörler listelenmiştir. Listelenen 455 indikatör arasından birbilerini tekrar edenler, kapsam dışı kalanlar ve örnekleme uygun olmayanlar elenmiş ve geriye kalan 66 indikatör kırsal dayanıklılığın temel indikatörlerini oluşturmuştur. Tezin devamında, seçilen örneklem üzerinden kırsal dayanıklılık endeksi oluşturulmuştur. Bu kapsamda İstanbul ilinde yer alan 151 kırsal nitelikli mahalle örneklem olarak seçilmiştir. Türkiye'de kırsal alan tanımı 6360 sayılı Yeni Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile birlikte değişmiştir. Bu kanunla Büyükşehir Belediyesi sınırlarında kalan bütün köy statüsündeki alanlar mahalleye dönüştürülmüş, ancak bu dönüşüm yasal olarak yapılansa da sosyal ve fonksiyonel olarak yapılanamamıştır. Bu durumun sonucunda da kentsel yönetim uygulamalarına tabi tutulan, ancak kırsal niteliklerini sürdüren mahalleler ortaya çıkmıştır. Bu durumdan etkilenen kentlerden bir taneside İstanbul'dur. Bu kanun ile birlikte İstanbul'da bulunan 151 köy mahalleye dönüştürülmüş olup, kırsal nitelikli mahalleler olarak isimlendirilmektedir ve bu tezin çalışma alanını oluşturmaktadır. İstanbul'un çalışma alanı olarak seçilmesinin temel nedeni, burada bulunan bazı kırsal alanların üzerlerindeki bütün kentsel ve sosyal baskıya rağmen kırsal niteliklerini sürdürmeleri, yani dayanıklı olmalarıdır. Bir diğer nedeni ise, İstanbul'da bulunan kırsal alanların sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik bulgular ortaya koyabilmektir. Son olarak, İstanbul içerisinde farklı tip kırsal alanları bir arada bulundurmaktadır. İstanbul'un Arnavutköy, Başakşehir, Beykoz, Çatalca, Çekmeköy, Eyüp, Pendik, Sancaktepe, Sarıyer, Silivri ve Şile ilçelerinde bulunan toplam 151 kırsal nitelikli mahallenin genel özelliklerine bakıldığında, yüzölçümlerinin %74'ünü doğal alanların oluşturduğu görülmektedir. Mahalle sakinlerinin temel gelir kaynaklarını emekli maaşları, sürekli iş maaşları ve tarımsal üretimden elde edilen gelirler oluşturmaktadır. Tarımsal üretimin ise il bazında düşük olduğu görülmektedir. Genel anlamda bu 151 mahallenin kırsal özelliklerinin azalmakta olduğu sonucuna varılmaktadır. İstanbul'un kırsal dayanıklılık endeksinin oluşturulması için öncelikle teorik çerçeve ile belirlenen indikatörlere yönelik veriler toplanmıştır ve toplamda 22 değişken analiz edilmiştir. Analiz yöntemi olarak Temel Bileşenler Analizi seçilmiştir. Temel Bileşenler Analizi sonucunda 8 faktör grubu ortaya çıkmıştır. Bunlar; ekonomik yapı, sosyal yapı, yönetişim, sosyal sermaye, kırılganlık, toplumsal sermaye ve risklerdir. Analiz kapsamında bu faktör gruplarının her biri, altındaki değişkenlerin faktör yüklerine bağlı olarak ağırlıklandırılarak, 151 mahallenin faktör puanları oluşturulmuştur. Bu faktör puanlarının toplanması ile kırsal dayanıklılık endeksinin puanları elde edilmiştir. Analiz bulgularına göre, İstanbul'un kent merkezine yakın olan mahallelerinde kırsal dayanıklılığın daha yüksek olduğu görülmektedir. Kent merkezinden uzaklaştıkça kırsal dayanıklılık azalmaktadır. Faktörlere bakıldığında ise ekonomik yapı, sosyal yapı ve sosyal sermaye puanları düşük olan mahallelerin daha dayanıksız olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durum göstermektedir ki, dayanıklılık kapsamında bakıldığında kentin kırsal alanlara sağladığı iş olanakları, hizmetlere erişim gibi avantajlar, dezavantajlarından daha etkili durumdadır. Bu bulgu aynı zamanda kente yakın kırsal alanların, kent baskısı ile değişen koşullara adapte olabildiklerini de ortaya koymaktadır. Endeks sonuçlarına göre en dayanıklı mahalleler Sarıyer, Beykoz ve Arnavutköy ilçelerinde yer almaktadır. En dayanıksız mahalleler ise Şile ve Çatalca ilçelerinde yer almaktadır. Öte yandan Şile ve Çatalca'da bulunan kırsal mahalller, kırsal özelliklerin en fazla göründüğünü mahallelerdir. Buna rağmen kırsal dayanıklılığın bu mahallelerde düşük olması, kırsal özelliklerin kent baskısı ile başa çıkmaya yetmediğini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, İstanbul'da kırsal dayanıklılığı arttırmak için, dayanıksızlığa neden olan alt bileşenlerin geliştirilmesi ve kırsal mahallelerin adaptasyon yeteneğinin arttırılması gerekmektedir. Bu sağlanırken dayanıklılığı kavram olarak ele alan bir planlama yaklaşımı geliştirilmeli ve bu planlama yaklaşımında kırsal özelliklerin sürdürülebilirliğine yer verilmelidir.

Özet (Çeviri)

Today, rural areas are inevitably changing due to the interventions from outside and inside. There are harmful effects such as urban pressure, natural and unnatural disasters, and economic crises. It is seen that some rural areas can absorb these effects while others not. Rural resilience, a new topic in the literature, discusses these different reactions. The motivation of this thesis is to reveal why some rural areas are more resilient than others. In this context, the study offers the design of a conceptual framework, the research of the measurement methods of rural resilience and, the creation of an index for rural resilience measurement on the example of Istanbul. The definition of rural usually changes with the perspective of researchers, and there is no well-accepted definition in the literature. The main reason for this is that rural areas have characteristics that differ from region to region, a living structure that has undergone throughout history. However, with the most accepted definition, rural areas are areas with low population, covered dominantly by natural landscapes, agriculture and livestock as the main economic activity, solid social relations, followers of traditions, a daily life affected by the local culture and a distance from the city (Woods, 2015). Rural areas have transformed due to technological developments, industrialisation, tourism, urbanisation, and urban sprawl. With this change, job opportunities in the cities increased (industry and service sectors), and the economic activities of rural areas (agriculture, livestock, handicrafts) decreased. Thus, although the rural-urban relationship often mutually feeds both sides, the increasing pressure of metropolitan on rural areas leads to the deterioration of the balance in the rural-urban relationship. As a result, rural areas have divided into three depending on their relationship with the city; rural areas in the city, rural areas on the periphery, and remote rural areas (OECD, 2016). The concept of resilience focuses more on equilibrium and evolutionary resilience approaches while evaluating rural resilience; evolutionary resilience approaches play an important role. This thesis defines rural resilience as managing natural resources and residents in the rural area after a shock or crisis to be adaptive and maintain or improve the old social living conditions. Measuring the concept of rural resilience is also a very current issue. For this reason, we first searched on how to measure rural resilience and decided to establish a rural resilience index as a method. A total of 36 studies were analysed, revealing 12 concepts that affect rural resilience; Community capital, social capital, economics, social structure, culture, governmental, adaptation capacity, institutional, infrastructure, risks, natural environment, and resources. Then, we examined in-depth 12 studies that directly create an index for rural resilience or determine the indicators of rural resilience and the indicators included in these studies were listed. In this thesis, 151 rural neighbourhoods in the province of Istanbul forms the case area. The main reason to choose Istanbul as the case area is that some rural settlements maintain their rural characteristics despite all the urban and social pressure. Another reason is to reveal findings for ensuring the sustainability of rural areas in Istanbul. Considering the general features of 151 rural neighbourhoods in Istanbul: Arnavutköy, Başakşehir, Beykoz, Çatalca, Çekmeköy, Eyüp, Pendik, Sancaktepe, Sarıyer, Silivri, and Şile districts, it is seen that their income status, education and health services are insufficient, and agricultural production is decreasing. To create the rural resilience index of Istanbul, first, based on the theoretical framework, we collected data and analysed 22 variables. As a result of Principal Component Analysis (PCA), eight factors emerged. These are; economic structure, social structure, governance, social capital, vulnerability, social capital, and risks. Factor scores of 151 neighbourhoods were created by weighting the variables under each factor depending on their loads. By aggregating these factor scores, we obtained rural resilience index scores. According to the analysis findings, rural resilience is higher in the neighbourhoods of Istanbul that are close to the city centre. On the other hand, rural resilience decreases with distance from the city centre. Looking at the factors, we can reveal that neighbourhoods with low economic structure, social structure, and social capital scores are less resilient. In terms of resilience, the advantages such as job opportunities and access to services provided by the city to rural areas are more effective than their disadvantages. This finding also reveals that rural areas close to the city centres can adapt to changing conditions with the urban pressure. According to the index results, the most resilient neighbourhoods are in Sarıyer, Beykoz, and Arnavutköy districts. The less resilient settlements are in Şile and Çatalca districts. On the other hand, rural areas in Şile and Çatalca are the neighbourhoods where rural characteristics are most visible. Despite this, the low rural resilience scores in these neighbourhoods reveal that rural characteristics are not enough to cope with urban pressure. Therefore, considering resilience as a concept, a planning approach including sustainability of rural characteristics should be developed. In this context, to increase rural resilience in Istanbul, sub-components that cause lower resilience should be facilitated to improve rural neighbourhoods' adaptability.

Benzer Tezler

  1. Kırsal yerleşim alanları için sürdürülebilir planlama modeli olarak dirençli kent yaklaşımı: Sarıyer örneği

    An approach of resilient city as a sustainable planning model for rural settlements: Sarıyer example

    ESRA LATİFOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Peyzaj Mimarlığıİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa

    Peyzaj Mimarlığı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. NİLÜFER KART AKTAŞ

  2. Şehirlerin optimum nüfus büyüklüklerinin belirlenmesine yönelik yeni bir metod: Şehir-kitle indeksi

    A new method to determining the optimum population capacity of cities:City-mass index

    MURAT ÖZDEMİR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HATİCE AYATAÇ

  3. Mobil ölçümler kullanılarak, fizyolojik eşdeğer sıcaklıkların (FES) kentsel morfoloji ile ilişkilerinin incelenmesi: Akdeniz Üniversitesi Kampüsü örneği

    Investigating the relationship between physiological equivalent temperature (FES) and urban morphology using mobile measurements: The case of Akdeniz University Campus

    MUSTAFA KALAYCI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Astronomi ve Uzay BilimleriAkdeniz Üniversitesi

    Uzay Bilimleri ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÇAĞDAŞ KUŞÇU ŞİMŞEK

  4. Türkiye'de dirençli ve ideal kentleşmeye engel olan sorunlu süreçler

    Problematic processes hindering resilient and ideal urbanization in Türkiye

    MAHMUT ESAT ÇAKMAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    İnşaat MühendisliğiSakarya Üniversitesi

    İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DR. ESRA DOBRUCALI

  5. Factors affecting the quality of life of patients with diabetes mellitus: A descriptive cross-sectional study

    Diabetes mellitusu olan hastaların yaşam kalitesini etkileyen faktörler: Tanımlayıcı kesitsel bir çalışma

    HARITH AHMED MOHAMMED MOHAMMED

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2022

    HemşirelikÇankırı Karatekin Üniversitesi

    Hemşirelik Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MÜJGAN ONARICI