Die wirkung der pragmalinguistik auf den daf unterricht
Edimbilimin Almanca yabancı dil dersine etkisi
- Tez No: 706796
- Danışmanlar: PROF. DR. HASAN YILMAZ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Alman Dili ve Edebiyatı, Eğitim ve Öğretim, German Linguistics and Literature, Education and Training
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2022
- Dil: Almanca
- Üniversite: Necmettin Erbakan Üniversitesi
- Enstitü: Eğitim Bilimleri Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Yabancı Diller Eğitimi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 116
Özet
Çağımızın bir gerçeği olan“küreselleşme”, yaşamın birçok alanında farklı kültürlerle ve dillerle temasa geçmeyi neredeyse zorunlu kılmıştır. Ortak bir dil kullanımı, farklı dillerden insanların birbirleriyle iletişim kurabilmeleri için temel bir gerekliliktir. Bu nedenle, yabancı bir dile olan gereksinim gün geçtikçe daha da artmıştır. Yabancı dilin nasıl öğretileceği ise geçmişten günümüze daima tartışma konusu olmuştur. Yabancı dil öğretiminde arzu edilen amaca ulaşabilme çabası, gelişen bilimsel bilgi veya toplumsal-sosyolojik değişiklikler doğrultusunda yeni yabancı dil öğretme ve öğrenme metotlarının ortaya çıkmasına veya gelişmesine neden olmuştur. Bu çalışmanın amacı, ilk olarak 1970'lerde kendisini göstermiş, öğrenmeyi sadece taklitçi olarak değil; bütünsel bir süreç olarak da gören bakış açısıyla dikkatleri üzerine çeken edimbilimin yabancı dil derslerine getirdiği yenilikler ve yarattığı etkileri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde dil, yabancı dil, dil öğrenme ve edinme arasındaki fark, yabancı dil dersi, iletişim ve iletişim çeşitleri ele alınmıştır. Dil, hem zihinsel gelişimin bir göstergesi hem de bir iletişim aracıdır. Birey, dili anne karnında algılamaya başlar ve zamanla dil bireyin sosyal beceriler kazanmasına yardımcı olur. Aynı zamanda dil, becerilerin uygulanması için bir araç ve ön koşuldur. Sosyal becerilerin başında gelen iletişim ise dilin gelişimine bağlıdır. Bir insanın ilk öğrendiği dil, ana dili olarak adlandırılır. Çocuklar dili doğdukları andan itibaren görerek, duyarak ve taklit ederek öğrenirler. Yabancı diller, bireyin yaşadığı toplumun dışında kalan dillerdir. Yani bir kişi için ana dili dışında kalan tüm diller yabancı dil olabilir. Ana dili edinme ile yabancı dili öğrenme arasında farklar vardır. Bir dili edinirken duyduğumuzu veya okuduğumuzu bilinçsiz bir şekilde taklit ederiz. Ama bir dili öğrenirken o 90 dille ilgili olguların farkına varırız. Edinme, örtük bilgi ve bilinçsiz bir şekilde; öğrenme ise açık bilgi ve bilinçli olarak gerçekleşir. İletişim farklı şekillerde veya farklı yollarla gerçekleşen bilgi alış verişi veya aktarımıdır. İnsanlar arasında bağ kurma aracı, dolayısıyla insani bir ihtiyaçtır. Sözlü ve sözsüz olmak üzere iki çeşit iletişim vardır. Sözlü iletişim hem sözel hem yazılı olarak dil aracılığıyla gerçekleşir. Sözsüz iletişim; yüz idafeleri, jest, mimik, duruş, giyim ve görünüm gibi unsurlarla sözsüz olarak kurulan bir iletişimdir. Çalışmanın üçüncü bölümünde geçmişten bugüne yabancı dil öğretiminde kullanılan metotlar ele alınmıştır. Geçmişten günümüze yabancı dil öğretiminde çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. 19. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan dil bilgisi çeviri yöntemi, adından da anlaşılacağı üzere dilin dil bilgisel yapısını öğretmeyi amaçlamıştır. Bu metodun temel prensipi öğretilen dilin dil bilgisi yapısını öğretmek olduğundan, derslerdeki yapılan çalışmalar da bu yönde olmuştur. Sonuç olarak dilin dil bilgisi yapısını öğrenenler dili pratikte kullanamadığından bu yöntem eleştirilmiş ve bu eleştiri yeni bir metodun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Dil bilgisi çeviri metoduna eleştiri olarak ortaya çıkan dolaysız yöntemin savunucuları, küçük bir çocuğun anadilini öğrendiği süreçle yabancı dil öğrenme sürecinin aynı olması gerektiğini savunurlar. Bundan dolayı dersler konuşma ağırlıklıdır. Daha çok tek dilli ve taklit yoluyla gerçekleşen derslerde yazma okuma becerileri ihmal edilmiştir. Ayrıca öğretmenlerin de yabancı dili anadili gibi konuşma konusunda yetersiz kalmaları bu yöntemin eleştirilmesine yol açmıştır. Dolaysız yöntemin geliştirilmiş hali olarak ortaya çıkan diğer bir metot ise İşitsel-Dilsel Yöntemdir. Dilin doğal öğreniminin önce dinleme ile başladığını savunan bu yöntemin temel prensibi dinleme yoluyla dili öğretmektir. Derslerde yapılan alıştırmalar yine bu doğrultuda yapılmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinde İşitsel-Dilsel Yöntemin gelişimiyle beraber eş zamanlı olarak Fransa'da da İşitsel-Görsel Yöntem ortaya çıkmıştır. Kökleri aynı olsa da bu iki yöntem arasında bazı farklılıklar vardır. Her iki yöntem için de fazlasıyla teknolojik alete ihtiyaç duyulması, öğretmenin rolünün değişmesi ya da dersin monotonluğu gibi unsurlar bu yöntemlerin de eleştirilmesine sebep olmuştur. Dördüncü bölümüde iletişimci yaklaşımla beraber önem kazanan edimbilimin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, edimbilimin temel alanları ve pragmatik yeterlilik ele alınmıştır. 91 Edimbilim, iletişimde dil kullanımının, özellikle cümleler ile bunların kullanıldığı bağlam ve durumlar arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalıdır (Kocaman, 1996). Pragmatik, dilbilimi, dilbilimsel ifadeleri somut durumlarında ve koşullarında kullanırken bağlamsal ve gerçek olmayan anlamların tanımıyla ilgilenir. 1960'larda Avrupa'da yaşanan sosyal ve politik gelişmeler, özellikle sosyal bilimlerde iletişimsel dönüş olarak bilinen bir paradigma kaymasına yol açmıştır. Bu paradigma değişiminden etkilenen dilbilim, daha sonra dilsel iletişim durumlarını, yani dilin somut kullanımını konu alanlarına dahil etmek için başlangıçta soyut işaret sistemlerine odaklandı. Bu paradigma kayması, bir dilin belirli bağlamlarda kullanımını araştıran pragmatik dilbilimin de ortaya çıkmasına neden olmuştur (Yılmaz, 2020). Beşinci bölümde iletişimci yaklaşımın ne zaman, nasıl ortaya çıktığı ve genel özellikleri ele alınmıştır. 1960'larda Almanya'da eğitim politikası değişir. O zamana kadar sadece ilkokul veya ortaokula devam eden öğrenciler için zorunlu olan yabancı dil dersleri, 1960'ların ortalarında tüm öğrenciler için bir okul dersi olarak tanımlanır. Aynı zamanda ders dışı eğitim yelpazesi de artar. Yetişkinler veya mesleki eğitime katılanlar gibi yeni hedef grupları ortaya çıkar. Bu yeni gruplara eski metotlarla eğitim vermek, amaçları lise öğrencilerinden farklı olan öğrenenlere uygun değildir. Tüm bu ihtiyaçların gerekliliği ile birlikte yabancı dil öğretiminin amaçları öğrenci ve onların ihtiyaçlarına göre değiştiği için yeni öğretim yöntemlerinin geliştirmesi zorunlu hale gelir. (Neuner & Hunfeld, 2002). Bundan dolayı ortaya çıkan“İletişimsel Yöntem”, dilin iletişim ve kültürü birleştiren daha genel bir teorinin parçası olarak görülmesi gerektiği görüşünü benimser. Dilin iletişim olduğu teorisine dayanan bu yöntemde amaç iletişim becerilerini geliştirmektir. Bu beceriyi kazanan öğrenci hedef kültürün gerçek ortamlarında dili kullanma becerisine sahip olacaktır. Bu yöntemin ana prensipleri kısaca şöyle özetleyebiliriz: • Dil becerilerinin her biri, iletişim kurmak için doğal bağlamlarda öğretilir. • Öğretim öğrenci merkezli olduğu için ders materyalleri, sınıf ortamları ve etkinlikler öğrenen için özel olarak oluşturulur. Bu materyallerin hedef dilin kültürünü yansıtmasına ve günlük hayatta işe yaramasına özen gösterilir. • Etkinliklerde“görüşme, boşluk doldurma, oyunlar, incelemeler, ikili veya grup çalışması, sunum vb.”kullanılmaktadır. 92 • Bu yöntemi kullanan öğretmenler, öğrencilerin hem hedef dili hem de anadili hakkında bilgiye sahip olmalıdır. Öğretmen ve öğrenciler anadillerini kontrollü bir şekilde kullanabilir ve gerektiğinde çeviri talep edebilirler. Çalışmanın bu bölümü iletişimsel yaklaşımda kullanılan materyallerle devam etmektedir. İletişimsel yaklaşımda gerçek materyaller kullanılır. Bu materyallerin ilginç ve motive edici olması amaçlanır. Gazete ve dergi makaleleri, şiirler, yemek tarifleri, videolar gibi çeşitli özgün araçlardan yararlanılır. Yani ilteşimsel yaklaşımı kullanan öğretmen sadece ders kitabıyla sınırlı kalmaz. Kitap sadece bir başlangıç noktası ve bir araçtır. Daha sonra“İletişimsel”yaklaşımdaki öğretim tekniklerine değinilir. Bunlar: Tartışma, drama ve rol oynama, simülasyon ve iletişim oyunlarıdır. Bu tekniklerin hepsi tek tek ele alındıktan sonra“İletişimsel”yaklaşımda öğretmenin yerine değinilir. İletişimsel yaklaşımda kullanılan yaratıcılığa dayalı etkinliklerde gereksiz öğretmen müdahalesi, öğrencilerin fiilen etkinliklere katılmalarını ve dolayısıyla iletişim becerilerini geliştirmesini engeller. Ancak bu, öğretmenin etkinliğin sistematik ilerleyişinin pasif gözlemcisi olması anlamına gelmez. Öğretmen işlevinin daha az baskın olmasına rağmen önemini azaltmaz. İletişimsel yaklaşımda öğretmenin rolünü genel olarak iki başlıkta ele alacak olursak, birincisi; sınıfta öğrenciler arasındaki ve öğrenciler, etkinlikler ve metinler arasındaki iletişim sürecini kolaylaştırmaktır; ikincisiyse, çalışma grubunda bağımsız bir katılımcı olarak hareket etmektir. Beşinci bölüm iletişimsel yaklaşımda öngörülen ders aktiviteleriyle devam eder. Birkaçını şöyle kısaca özetleyebiliriz: • Öğrencilere, çalışılan cümlelerin işlevini açıklamaya yönelik sorular sorulur. Diyalogların başına veya sonuna uygun cümleler eklenir. • Bazı kelimelerin veya cümlelerin boş bırakıldığı diyaloglar tamamlanır. • Aynı terimin farklı şekillerde açıklanabileceğini göstermek için diyalog yeniden düzenlenir. • Önceden hazırlanmış bir diyalog değiştirilerek daha resmi veya resmi olmayan ifadeler vurgulanır. • Cümleler veya kısa metinler uygun seçeneklerle yeniden düzenlenir. • Aynı işlevi anlatan cümleler karşılaştırılır. 93 • Daha önceden öğretilen diyalog örnekleri kullanılarak öğrencilerin yeni ve orijinal diyaloglar üretmeleri için gruplar halinde çalışmaları istenir. Daha sonra iletişimsel yaklaşımın derse nasıl entegre edilmesi gerektiği sorusu yanıtlanmaya çalışılmıştır. • Durumun veya içeriğin sunumu kısa bir diyalogla gerçekleştirilir. Daha sonra öğrencilerin ilgi ve deneyimleri ilişkilendirilir ve güdülenmeyi artırıcı etkinliklere devam edilir. • İletişimin amacına daha açık bir şekilde ulaşmak için kullanılan kelimeleri ve ifadeleri netleştirmek amacıyla beyin fırtınaları veya tartışmalar yapılır. • Diyalogun konusu ve diyalogdaki yorum hakkında sorular sorulur. Bunlar“evet/hayır”soruları, genel kültür soruları ve açık uçlu sorular olabilir. • Diyalogdaki basit iletişimsel ifadelerden biri veya ifadeyi örnekleyen yapılardan biri incelenir. Anlamı netleştirmek için resimler, gerçek nesneler veya dramatizasyonlar kullanılabilir. • Öğrenci, tahtadaki örnekler ve vurgulanan temel özellikler yardımıyla yapıların veya ifadelerin kullanımının altında yatan kuralları keşfeder. • Sözlü tanıtım ve yorumlama alıştırmaları, bağımsız iletişim etkinliklerine dönüştürülür. • Daha çok okuma ve yazma çalışmaları yapılır. Öğrenciler benzer durumlar için yeni diyaloglar yazarlar. • Soru-cevap tekniği rehberliğinde öğrenilen konu sözlü olarak değerlendirilir. Beşinci bölümün ikinci başlığında ise“Kültürlerarası yaklaşım”üzerine durulmuştur. Almancanın pragmatik-işlevsel olarak yabancı dil alanında dünya çapında yaygınlaşmasıyla birlikte, bu dilde iletişimsel yeterliliğin dünyanın her yerinde ve herkes için aynı anlama gelmediği gösterilmiştir. Kültürlerarası yaklaşım, iletişimsel yöntemin daha da gelişmesini temsil eder. 94 Yabancı dil öğretimi bir yandan kültürel karşılaştırmayı gerektirirken, diğer yandan öğrencinin temel pedagojik düşüncelerinin devreye zorunlu kılar. Kültürlerarası yaklaşımın temel prensipleri ise şu şekildedir: • Kişinin kendi kültürü ile hedef kültürün ögelerini, birimlerini ve yapılarını karşılaştırır. Dil karşılaştırması da buna dahildir. • Kendini ifade etme yeteneği sadece“diyalog”yoluyla değil, aynı zamanda belirli bir konu hakkında konuşarak da geliştirilmelidir. • Okuma metinleri yabancı dil öğretiminin temelini oluşturmakla kalmaz aynı zamanda özel okuma öğretiminin gelişimini de destekler. • Kültürlerarası bir öğretim konseptinde, okuma sadece günlük metin türleriyle değil, her şeyden önce kurgusal metinlerle (edebi metinler) ilgilenir. • Anadili anlamaya yardımcı olmak için kullanılmalıdır. • Okuğunu anlamak önemlidir. Anlamayı kolaylaştırmak için yabancı dil anadil ile karşılaştırmalıdır. Öğretmen karşılaştırmayı yaparken kültürel farklılıklara, eşdeğerliğe ve benzerliğe dikkat etmelidir. • Derslerde kişinin kendi kültürü ve hedef kültür arasındaki farklar konuşulur. Bunlar önyargılar ve kökenleri hakkındaki konuşmaları da içerir. Çalışmanın altıncı bölümünde kültürlerarası yaklaşımda köprü görevindeki“Ülke Bilgisi”konusunu detaylarıyla ele alınır. Ülke bilgisinin tanımı çeşitli yazarların tanımlarıyla açıklandıktan sonra Rösler'in şu yaklaşıyla konu daha da somutlaştırılmaya çalışılır:“Almanca konuşulan bölgedeki insanların birbirleriyle nasıl iletişim kurdukları, Almanca konuşulan bölgenin temsilcilerinin tipik özellikleri, coğrafya, toplum, kültür, siyaset vb. gibi unsurların hepsi kültür bilgisinin bir parçasıdır.”Daha sonra kültür bilgisi üzerine yapılmış farklı çalışmalara değinilir. Kültür bilgisinin geçmişteki metotlardaki yerine ve önemine değinilir. Dil bilgisi çeviri yönteminde kültür bilgisi sadece edebiyat yoluyla aktarılırken dolaysız yöntemde hedef dilin gündelik durumlarıyla ön plana çıkar. Kültür bilgisi iletişimsel yaklaşımda ayrı bir disiplin haline gelir ve yabancı dil öğrenim araştırmalarına önemli bir katkı sağlar. Yabancı dil üzerine yapılan araştırmalarda, kültür 95 bilgisine yönelik deneysel çalışmalar önemli ölçüde artar. Yabancı dil ders kitaplarındaki kültürel içeriğin yanı sıra ders kitapları ve öğrenciler kapsamında hedef ülke imajına yönelik çalışmalar önem kazanır. Altıncı bölümde,“Kültür bilgisinin”yabancı dil dersinde niçin olması gerektiği açıklanır. Öncelikle yanlış anlamaları ve anlaşılmaları önlemek asıl amaçtır: Yabancı dil öğrenen birey, yabancı dil ortamında günlük yaşamda dilsel eylemler gerçekleştirebilir. Ancak bu, hedef kültüre ait unsurlar yanlış anlaşılmalara mahal vermeyecek şekilde yeterince bilinirse mümkün olabilir. Buna göre; jestler, yüz ifadeleri, ses tonu gibi dil dışı ve dil ötesi araçlar önem kazanır. Diğer önemli bir unsur ise motivasyonu sağlamaktır. Hedef dil ülkesi hakkındaki bilgiler öğrenciler için ne kadar ilginç olursa o kadar fazla ilgi uyandırır. Yani günlük gerçeklikle ilgili nüansları tanıyarak daha yüksek düzeyde bir dil öğrenme etkinliği elde edilir. Ülke bilgisi aktarımının bir diğer yararı öğrencilerin kendi kültürlerinden haberdar olmalarını sağlamısıdır. Öğrenci yeni bir dil ve kültür öğrenirken bunu kendi dili ve kültürüyle karşılaştırmaya başlar. Kültür bilgisi aktarımının diğer bir faydası da yabancı dil dersinde önyargıları ve kalıp yargıları yıkması olarak belirtilebilir. Öğretmeninin görevi kültür bilgisi aracılığıyla öğrencide olan önyargıları yıkmak olmalıdır çünkü başarılı bir iletişim yanlızca kelimeleri anlayarak değil, aynı zamanda çeşitliliğin olumlu bir şekilde onaylanması ve takdir edilmesiyle sağlanır. Bu nedenle kültür bilgisi, yalnızca daha iyi bir anlayışı değil; aynı zamanda hedef dil topluluğuna yönelik tutumlardaki bir değişikliği de beraberinde getirir. Yabancı dil derslerinde ülke bilgisinin akatırımı ders kitapları yoluyla başlayabilir. Günümüzdeki ders kitaplarının çoğu ülke bilgisi aktarımımıza yönelik içeriklere de yön vermektedir. Ders kitapları gerektiğinde kullanılabilecek çok sayıda ek materyalle desteklenebilir. Resimlerin kullanımı buna örnek olabilir. Ders kitaplarındaki veya dergiler gibi diğer yazılı organlardaki resimler, bir ülkenin kültüründen alıntıdır. Görüntülerin kullanımı, kültürlerarası özellik ve ayrıntıları tasvir etmeyi mümkün kılar. Kültür bilgisini aktarımının başka bir yolu da sınıfta kullanıma sunulan medya unsurlarıdır. Elektronik medya günümüzde öğretimin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. CD ve DVD oynatmak, bir öğretmenin önemli görevleri arasında yer alır. Bilgisayar, oyunlar ya da müzik yabancı dil öğretiminde kültür bilgisinin aktarımı için önemli rol oynar. Kısacası öğretmen yabancı dil dersinin başarısı için medya olanaklarını kullanmalıdır. 96 Kültür bilgisi özgün metinler aracılığıyla da aktarılır. Yabancı dil dersi kitapları oluşturulurken metinler özenle seçilmelidir. Hem ders kitabı yazarı hem de yabancı dil dersi öğretmenleri ülke hakkında bilgi aktarırken ve dersleri tasarlarken belirli ilkelere göre hareket etmelidir. Metinler mümkün olduğunca öğrencilerin ilgisini çekmeyi amaçlayan ve aynı zamanda hedef kültürü tanıtan özgün metinler olmalıdır. Çalışmanın yedinci bölümünde pragmatik bir bakış açısıyla dilin dört temel beserisi üzerinde durulmuştur. İnsan hayatının her yerinde olan beceri kavramı, yabancı dil derslerinde özel bir anlam kazanır. Yabancı dil dersinde geliştirilmesi gereken beceriler dört başlık altında da alınır. Bunlar: Dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerileridir. Bu yetilerin hepsi birbiriyle bağlı ve birbirlerini etkilemektedir. Yani bu becerilerden biri ihmal edildiğinde yabancı dilin tam anlamıyla öğrenildiğini söylemek mümkün değildir. İnsanlar arasında iletişimi sağlayan en önemli unsur kuşkusuz dildir. Sözlü iletişim için konuşma-dinleme becerilerinin, yazılı iletişim için ise yazma-okuma becerilerinin yeterince gelişmesi beklenir. İletişimsel yabancı dil derslerinde bu yeterliklerin bir bütün olarak ele alınması, anlaşılması ve birinin diğerine tercih edilmemesi gerektiği anlayışı önem kazanmaktadır. Bu bölümde bu beceriler tartışıldıktan sonra pragmatik anlayışla birlikte bu becerilerin yabancı dil öğretimindeki yeri vurgulanmıştır. Dinleme: Yeni doğan bir bebek ana dilini ilk önce duyarak öğrenir. Tıpkı yeni doğan bebek gibi yabancı dil öğrenenler de ilk olarak o dili duyarlar. Dinleme yetisi günlük iletişimde % 45 oranla ilk sırada yer alır. Bireyin konuşmak, yazmak veya okumaktan daha çok dinlediği açıktır. Günlük iletişimde olduğu gibi yabancı dil dersinde de dinleme önemli bir rol oynamaktadır. Diğer becerilerde öğrenci öğrenme hızını kendi ayarlayabilirken dinleme becerisinde bunu yapamaz. Dinlediğini anlama kontrol edilebilir değildir ama zor da olsa öğrenilebilirdir. Bunun için ana kural“Dinlemektir”(Brinitzer, Hantschel, Kroemer, Frorath, & Ros, 2013). Yabancı dil dersinde dinlediğini anlamaya yönelik farklı çalışmalar yapılmaktadır. Bu anlamda görsel ve işitsel materyallerden yararlanmak zorunludur. Okuma: Okuma yetisi okuduğunu anlamaya ve onu yorumlamaya dayanır. Yabancı dil dersinde okuma,“öğrencinin belirli okuma yöntemleri yardımıyla yabancı dildeki metinleri anlamadaki temel yeteneği”olarak tanımlanır. Yabancı dil derslerinde, öğrenciler her fırsatta özgün metinlerle buluşturulmalıdır, çünkü yabancı dil öğrencisinin gerçek dil kullanımı 97 ortamların hazılırlığı esastır (Brinitzer, Hantschel, Kroemer, Frorath, & Ros, 2013). Yabancı dil dersinde okuma becerisini geliştirmeye yönelik farklı alıştırmalardan yararlanılır. Yazma: Öğrenci yazarken içerik üzerine düşünür ve dil bilgisine dikkat eder. Bundan dolayı yazmaya bilişsel etkinlikler eşlik eder. Diğer yetiler gibi yazma da yabancı dil öğrenmeyi önemli ölçüde destekler. Geçmişte bazı metotlarda bu beceri ihmal edilmiş olsa da, iletşimsel yaklaşımla beraber tekrar önem kazanmıştır. Yabancı dil dersinde yapılan okuma veya dinleme alıştırmaları yazma becerisiyle birleştirilerek çeşitlendirilebilir (Alaz, 2002, s. 18). Konuşma: Bireyin iş, eğitim ve özel hayatını önemli ölçüde etkileyen bir yetidir. Yabancı dil dersinde dilin özgünlüğü çok önemlidir. Özgün konuşma dil öğretiminde merkezi bir role sahiptir. Bu becerilerle birlikte bu çalışmada edimbiliminin gerekleri arasında yer alan kelime öğretimi, dil bilgisi aktarımı, fonetik ve fonetiğin iletişimdeki yeri konuları ele alınmıştır. Çalışmanın dokuzuncu ve son bölümünde 'Edimbilimin önem kazanmasıyla beraber yabancı dil derslerinde ne gibi değişiklikler olmuştur?' sorusuna cevab bulunmaya çalışılmıştır. Öğrenci merkezli bir öğretim, dil öğreniminin mesleğe, topluma ve bölgeye göre farklılıklar içermesi gerektiğini ortaya koymaktadır: Örneğin; bir şirket sekreteri ile bir turizm çalışanının ihtiyaç duyduğu ve geliştirmek istediği yabancı dil becerileri aynı değildir. Sekreter yazmayı geliştirmeye ihtiyaç duyarken turizm çalışanı konuşma becerilerini geliştirmek ister. Aynı şekilde okulda çocuklara yabancı dil öğretimindeki prosedür, yetişkinlere ve onun dışındaki meslek gruplarına yabancı dil öğretimindeki prosedürle örtüşmemektedir. İletişimsel yaklaşım tüm öğrenci gruplarına standart bir öğretim yöntemi kullanılarak yabancı bir dilin öğretilmeyeceğini savunur. Buna göre öncelik hedef grubunun dil ihtiyaçlarının belirlenmesidir. Öğrenci grubu için uygun ders kitaplarının belirlenmesi gerekir. Derslerin öğrenci merkezli bir şekilde gerçekleşmesi için öğretim materyalleri ve donanımları buna göre hazırlanmalıdır. Ders kitaplarının oluşturulmasında öğrenci gereksinimleri önemli bir yer işgal eder. Ders kitabı seçiminde öğrencilerin yaşı, ülkesi ve bölgesi önemli bir rol oynamalıdır, bunun yanında öğrencilerin dili öğrenme amacı da ders kitabı seçiminde önemli bir faktördür. Yani ders kitabı seçimi“Kim”,“Nerede”,“Ne”sorularına cevap verilerek yapılmalıdır. Edimbilimin dil öğretimi üzerindeki etkileri daha çok ders kitaplarında ve öğretim mateyalleri seçiminde kendini göstermektedir. 98 Edimbilimin gerçekliğiyle birlikte ders içeriği de değişmiştir. Yabancı dil kitaplarında ders içeriği tanımlanırken günlük dil kullanımının tanıtımı önceliklidir. Son yıllarda Almanca yabancı dil dersi için kullanılan kitaplarda dilbilgisinin artık merkezi değer olmadığı açıktır. Dilin temel yapıları aktarılırken bile örenekler öğrencilerin kendi çevrelerinden seçilir. Dilin temel yapılarının otomatik olarak ezberlenmesi ve diyaloglarda gizlenen tekrarların alışkanlık hale gelmesi beklenir. Bu tür kitapların amacı, içerisinde yer alan metinler ve alıştırmalar yardımıyla öğrencilerin bu pasajlara benzer durumlarda kullanabilecekleri cümle ve kalıplara öncelik tanımaktır. Edimbilin yabancı dil derslerine diğer bir etkisi ise dil bilgisi derslerinin yeniden gözden geçirilmesidir. Yabancı dil öğretimi yöntemlerinin zaman içinde gelişmesi, dil bilgisinin yabancı dil öğretimindeki yeri ve öneminin yeniden düzenlenmesine yol açmıştır. 1960'lara kadar kullanılan geleneksel dil öğretim yöntemleri, esas olarak dil hakkında bilgi vermeye odaklanmıştır. Bu doğrultuda yabancı dil derslerinde daha çok soyut dil bilgisi kurallarının öğretilmesine önem verilmiştir. Bu derslerde yabancı dil dersinin odak noktası dil bilgisi kurallarının öğretimi ve dilin şekilsel olarak doğru kullanılması olmuştur. Yukarıda değinildiği gibi günümüzde ders kitaplarında günlük iletişim durumları için özgün metinlere yer verilmiştir. Bu metinlerde dil bilgisi konuları ve yapıları üzerinde durmak yeride doğrudan iletişim ortamında kullanılacak ifadelere öncelik tanınmıştır. Beliryeci olan artık yapıların kolaylığı veya zorluğu değil, iletişim ortamında kullanım sıklığır. Bu kitaplarda verilen dil bilgisi kurallarının uzun vadede öğretilmesini sağlamak için farklı baskı teknikleri, farklı renkler, semboller ve görsel öğeler kullanılmaktadır. Edimbilimsel yaklaşımla beraber günlük özgün metinler ders kitaplarında yer almaktadır. Ders kitaplarında kullanılan yöntem ne olursa olsun metinler yabancı dil dersinin odak noktasını oluşturmaktadır. Metin temelli olmayan bir yabancı dil eğitimi düşünülemez. Ders kitabındaki metinler, kitabın dayandığı teorilere dayanır. Günümüzde yeni yaklaşımlarda dili temel amaç olarak kullanmayı amaçlayan yazılı ve sözlü metinler günlük yaşamdan seçilmektedir. Günlük hayatta karşılaştığımız bilgilendirici metinler yabancı dil öğretim kitaplarında yerini almıştır. Mektuplar, yemek tarifleri, telefon rehberi, kira sözleşmeleri, reklamlar ve gazete haberleri gibi günlük metinler bu tür metinlere örnektir. 99 Edimbiliminin yabancı dil öğretimine entegre edilmesiyle metinlerin seçimi ve düzenlenmesi, iletişim becerilerinin kazandırılması amacını gütmüştür. Bunun için öğrenci grubunun ihtiyaçları ve özellikleri de dikkate alınmalıdır. İletişimsel becerileri geliştirmek için edimbilim gerçekleri ve bulguları ile birlikte yeni alıştırma biçimleri de ortaya çıkmıştır. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın yabancı dil dersinde yapılan alıştırmalar dersin temel parçasını oluşturur. Dil bilgisi çeviri yönteminin alıştırmaları dil bilgisini öğretmek, cümleleri bu kurallara göre çözümlemek, ezberlenen kelimeleri kontrol etmek ve çeviriler oluşturmaktır. Dolaysız yöntemdeki alıştırma türleri ise tek dilli alıştırmalar, konuşmalar ve konuyla ilgili anlatımları içermektedir. İşitsel-Dilsel ve Görsel-İşitsel yöntemdeki alıştırmalar, öncelikle mekanik bir alışkanlık oluşturma sürecini kapsamaktadır. Edimbilimin önem kazandığı iletişimsel yaklaşımına göre ise alıştırmalar dört ana başlıkta toplanır: • Anlama becerisini geliştirmeye yönelik alıştırmalar, • Bildirim yeteneğinin oluşumunu destekleyen yeniden üretim özellikli alıştırmalar, • Bildirim yeteneğinin gelişmesini sağlayan serbest alıştırmalar, • Kendini serbestçe ifade etmeye yönelik alıştırmalar. Bu çalışmada edimbiliminin günümüzün yabancı dil derslerindeki yeri konu edinilmiş ve etkili bir yabancı dil dersi noktasında edimbilim yabancı dil öğretimi gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda edimbilimin yabancı dil derslerine girmeden önceki ve girdikten sonraki yabancı dil öğretim sürecinde yarattığı köklü değişiklikler üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak edimbilimin yabancı dil derslerine olan etkisinin oldukça yüksek olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Öğrenci merkezli derslerin yürütülmesi ve öğrencilerin gerçek yaşamda kullanacağı konuların öncelikli olarak öğretilmesi bunun en büyük kanıtıdır. Ancak bütün bu olumlu sonuçlara karşın dili bir iletişim aracı olarak gören edimbilim üzerine çalışılmaya ve geliştirilmeye gereksinim duyulmaktadır.
Özet (Çeviri)
The endeavor to achieve the desired goal in foreign language teaching has led to the emergence or development of new foreign language teaching or learning methods in accordance with the development of scientific knowledge and social changes from the past to the present. The methods in foreign language teaching have emerged in order to close the shortcomings or inadequacies of a method used. In the 1970s, the functional and communicative aspects of language gained importance in language teaching and this is how the communicative approach emerged. The communicative approach argues that real-life materials and teaching and the types of activities organized using this approach add to the persistence of learning. This study emphasizes the importance of pragmalinguistics, the linguistic basis of the communicative approach, to DaF lessons. Pragmalinguistics is defined as the study of language use in communication, particularly the relationships between sentences and the context and situations. The main function of pragmatics in foreign language teaching is to acquire communication skills and teach students vocabulary on topics that are useful in real life. This study examines foreign language teaching before and after pragmatics and shows the effect of pragmatics on foreign language teaching. Das Bemühen, das angestrebte Ziel im Fremdsprachenunterricht zu erreichen, hat dazu geführt, dass im Einklang mit der Entwicklung wissenschaftlicher Erkenntnisse oder gesellschaftlichen Veränderungen von der Vergangenheit bis zur Gegenwart neue Fremdsprachenlehr oder lernmethoden entstanden bzw. entwickelt wurden.Die Methoden im Fremsprachunterricht haben sich herausgebildet, um die Mängel oder Unzulänglichkeiten einer angewandten Methode zu beheben. In den 1970er Jahren gewannen die funktionalen und kommunikativen Aspekte der Sprache im Sprachunterricht an Bedeutung und so enstand der kommunikative Ansatz. Der kommunikative Ansatz vertritt, dass Materialien aus dem wirklichen Leben und der Unterricht und die Aktivitätstypen, die mit diesem Ansatz organisiert werden, die Beständigkeit des Lernens verstärken. In dieser Studie wird die Bedeutung der Pragmalinguistik, die sprachliche Grundlage des kommunikativen Ansatzes, auf den DaF-Unterricht hervorgehoben. Pragmalinguistik ist definiert als das Studium des Sprachgebrauchs in der Kommunikation, insbesondere der Beziehungen zwischen Sätzen und dem Kontext und den Situationen. Die Hauptfunktion der Pragmatik im Fremdsprachenunterricht besteht darin, kommunikative Fähigkeiten zu erwerben und den Wortschatz der Schüler mit Themen zu beizubringen, die im wirklichen Leben nützlich sind. Diese Studie nimmt den Fremdsprachenunterricht vor und nach Pragmatik unter die Lupe und versucht die Wirkung der Pragmatik auf den Fremdsprachenunterricht vorzulegen.
Benzer Tezler
- Değişik telli terbiye sistemlerinin yuvarlak çekirdeksiz üzüm çeşidinin vegetatif ve generatif gelişmesine etkileri üzerinde araştırmalar
Die wirkung der erziehungs formen über die vegetative-und generative-entwicklung der rebsorte yuvarlak çekirdeksiz
UĞUR İLTER
- Die wirkung der bilder auf den erfolg der schülern im bereich Deutsch als fremdsprache
Almanca öğretiminde resimlerin kullanımının öğrenci başarısına etkisi
SERPİL ÖZTAŞ
Yüksek Lisans
Almanca
2012
Eğitim ve ÖğretimTrakya ÜniversitesiYabancı Diller Eğitimi Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. MUKADDER SEYHAN YÜCEL
- Die geschichte der sozialen medien und die wirkung der sozialen medien auf die kaufkultur der verschiedenen generationen
Sosyal medya tarihçesi ve sosyal medyanın kuşaklar üzerinde satınalma kültürüne etkisi / The history of social media and the impact of social media on purchasing culture on generations
MUSTAFA BUĞRA KÖSE
Yüksek Lisans
Almanca
2021
SosyolojiMarmara Üniversitesiİşletme (Almanca) Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MERT ERER
DOÇ. DR. DENİZ HERAND
- İlkel kovanlardan modern kovanlara aktarmada, kuluçka verilmemesinin koloni populasyon ve verimi üzerine etkileri
Başlık çevirisi yok
TÜRKER SAVAŞ
Yüksek Lisans
Türkçe
1993
Veteriner HekimliğiTrakya ÜniversitesiZootekni Ana Bilim Dalı
DOÇ.DR. MUHSİN DOĞAROĞLU
- Proteinden fakir beslenme ve kalsiyum-fosfor dengesi bozuk beslenme koşullarında dişlerin sert doku gelişiminin incelenmesi
Başlık çevirisi yok
AYŞE DİNA ERDİLEK