Hipertansiyon ve antihipertansif tedavinin serebrovasküler hastalık ortaya çıkışına ve klinik tabloya etkisi
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 70750
- Danışmanlar: PROF. DR. HAYRÜNÜSA DENKTAŞ
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Nöroloji, Neurology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1998
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Nöroloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 70
Özet
54 ÖZET Hipertansiyonun hem sistolik hem diyastolik bileşenlerinin, her iki cinste ve her yaşta strok için en güçlü, kontrol edilebilir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Tüm serebrovasküler hastalık tiplerinde ortak risk faktörü olarak karşılaştığımız hipertansiyonun getirdiği risk, kan basma düzeyine paralel olarak artmaktadır; öyle ki daha düşük düzeylerde strok ortaya çıkma riskinin olmadığı bir sınır değer gösterilememiştir. Kronik hipertansiyonda serebrat kan akımı otoregülasyon eğrisi sağa kaymakta yani beynin gereksinimini karşılayacak kan basıncı değeri yukarı çekilmektedir. Bu da beyin dokusunun hipoksiye duyarlılığını arttırarak serebrovaskûler hastalığa yatkınlık yaratmaktadır. Antihipertansif tedavinin otoregülasyon eğrisinde ve vasküler yapılarda görülen değişiklikleri kısmen geri döndürdüğü bilinmektedir. Zaten hipertansiyon tedavisinin hedefi yüksek kan basıncı kontrolünün ötesinde öldürücü olabilen hedef organ hasarını önlemektir Ancak farklı etki mekanizmasına sahip drogların bu konuda bir üstünlüğü olup olmadığı tartışmalıdır Bu çalışmada, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim dalında izlenen serebrovaskûler hastalık tanısı almış 174 hastada, esansiyel hipertansiyon sıktığı, hipertansiyon varlığının klinik tabloya ve akut dönemde prognoza etkisi retrospektîf olarak incelenmiş; ayrıca hasta grubu esansiyel hipertansiyonu olduğu bilinen ancak strok öyküsü olmayan yaş ve cins özellikleri açısından farklılık göstermeyen kontrol grubu ile hipertansiyonun sûresi, şiddeti,55 antlhipertansif tedavinin özellikleri ve hipertansiyon dışındaki diğer risk faktörlerinin rastlanma sıklığı yönünden karşılaştırılarak, kullanılan antihipertansif drogun serebrovasküler hastalığın birincil önlenmesindeki rolü araştırılmıştır. Hasta grubu 85 kadın, 89 erkek toplam 174 kişiden oluşuyordu. Ortalama yaş 64.27 ± 12.66'ti. 121 hasta, strok öncesi esansiyel hipertansiyon tanısı almıştı (%69.54). Kontrol grubundaki 67 kişinin ise 42'si kadın, 25'i erkekli, ortalama yaş 63.24 ± 10.07 idi. Tümünün esansiyel hipertansiyon tanısı vardı. Hasta grubunda olguların 138'i iskemik strok(%78.31), 32'si hemorajik strok (%18.39), 4'ü subaraknoid kanama (%2.3) idi. İskemik olaylarda %70.99, hemorajik stroklarda %72.41 ve subaraknoid kanamalarda %60 oranında hipertansiyon öyküsü vardı. Hipertansiyonun varlığı ve şiddeti strok tipi ile ilişkili bulunmadı. Hipertansiyonun varlığı ve şiddeti klinik tablonun ağırlığı, hastanede kalış süresi ve kısa dönemde prognoz üzerinde etkili bulunmadı. Hipertansiyonu olan hastalarda muayene bulgularını değerlendirmede kullanılan (Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü strok skalasından adapte edilen) puanlama yöntemine göre klinik muayene puanı 8.92± 5.38, iken hipertansiyonu olmayanlarda 8.0214.77 bulundu. Hipertansif hastalar hastanede ortalama 16.33± 12.02 gün kalırken, bu süre normotansiflerde 14.38+ 8.96 gün bulundu. Yine hipertansiyonu olan hastalarda komplikasyon görülme oranı %60.86, olmayanlarda %56.6 idi. Erken vaka ölüm oranı56 Mperîansiflercte %12.4, normotanslflerde % 5.66 bulundu. Tüm değerler hipertanşif hastalarda biraz daha yüksek bulunmakla birlikte istatistiksel anlamlı fark yoktu. Hasta ve kontrol gruplan karşılaştırıldığında hipertansiyon dışındaki risk faktörlerinden arrival fibrilasyon ve geçici iskemik atak hasta grubunda, hiperüpidemi ve obezfte ise kontrol grubunda anlamlı olarak daha yüksek bulundu.Diabetes mellitus, kalp hastalığı, alkol ve sigara öyküsü ve ailede strok öyküsü iki grupta benzer oranlarda gözlendi. İki grup arasında hipertansiyonun süresi açısından farklılık yoktu. Medyan değer hastalarda 5.12, kontrollerde 5.37 yıl idi. İlaç kullanırken ortalama kan basıncı değerleri hasta grubunda 155.55± 22.98/ 89.43± 10.49; kontrol grubunda ise 148.89± 20.17/ 87.65± 14.57 bulundu. Ölçülmüş olan en yüksek sistoiik kan basına hastalarda 202.01 ± 34.10 kontrollarda 201. 12± 31.73 iken, diyastolik kan basıncı sırasıyla 1 10.24± 14.38 ve 1 12.54 ± 18.35 idi. Yüksek kan basıncı nedeniyle acil tedavi gereksinimi hastalarda %31.37, kontrol grubunda %37.31 bulundu. Her üç parametre İçin hasta ve kontrol grupları arasında anlamlı farklılık bulunmadı. Kullanılan antihipertansif tedavi incelendiğinde hem hasta (strok öncesi) hem kontrol grubunda en sık kullanılan ilaçlar üç grupta kümetenmekte idi: diüretikler, kalsiyum kanal blokerleri, anjiyotensin konverting enzim inhibitörieri. iki grup arasında belli bir sınıftan antihipertansif drog kullanılma sıklığı açısından anlamlı bir fark gözlenmedi. Tedavinin düzenli uygulanma oranı ise kontrol57 grubunda % 86.57 iken, hasta grubunda ancak %21.31 düzeyinde katıyordu. Aradaki fark ileri derecede anlamlı bulundu ( p s 0.000001 ; X2 28.24) Çalışmanın sonuçları, hasta grubunda iki güçlü risk faktörüne daha sık rastlanmakla birlikte, bu grupta antihipertansif tedaviye uyumun ileri derecede bozuk olmasının strok ortaya çıkışında önemli rolü olduğunu düşündürmektedir. Tedavinin düzensiz uygulanması ile klinikte stroktan koruyucu bir etki elde edilemediği gibi, hem etkin olamayan bir antihipertansif tedavi hem de ortaya çıkan morbidite nedeniyle tedavi giderleri de artmaktadır. Kitleler düzeyinde yapılacak yaygın sağlık eğitiminin, tedavi kalitesini yükselterek, yüksek sakat bırakma potansiyeli ile ciddi bir sağlık sorunu olan strok ta dahil olmak üzere hipertansiyonun ciddi komplikasyonlarını önlemesi beklenir,
Özet (Çeviri)
58 ABSTRACT THE EFFECT OF HYPERTENSION AND ANTIHYPERTENSIVE THERAPY ON THE OCCURRENCE AND CLINICAL PICTURE OF CEREBROVASCULAR DISEASE It is known that both systolic and diastolic hypertension is the most potent, controllable risk factor for stroke in either sex and at any age. It is a common risk factor in all types of cerebrovascular disease and risk of stroke is related to the level of blood pressure throughout its range, with no critical value of pressure below which stroke does not occur. In chronic hypertension, cerebral blood flow autoregulation curve shifts toword higher levels of blood pressure and brain tissue becomes more vulnerable to ischemia with a tendency for cerebrovascular disease. Antihypertensive treatment reverses in part functional and structural vascular changes related to hypertension and the goal of the treatment of hypertension is not a simple reduction of blood pressure but the prevention of end-organ damage which can be fatal. Whether any antihypertensive agent is more effective to prevent stroke is controversial. We investigated retrospectively the frequency of hypertension and its effect on the clinical picture and prognosis in 174 acute stroke patients (mean±SD age, 63.93±12.91 years). 121 patients (69.54 %) had a previous history of hypertension.59 There was no statistically significant difference between hypertension and stroke type, severity of clinical findings and outcome after stroke. To examine whether any antihypertensive agent is more effective in primary prevention of stroke, we compared the severity and duration of hypertension, use of various classes of antihypertensive agents and compliance to the therapy in stroke patients and in 67 hypertensive subjects with no history of stroke. The duration and severity of hypertension were similar in patients and controls. Of the five major antihypertensive drugs classes, use of angiotensin converting enzyme inhibitors and calcium antagonists were higher in both of the groups.. Antihypertensive agents used in two groups were not significantly different. But the non-compliance rate to the antihypertensive treatment was significantly higher among stroke patients ( p = 0.000001 ; Y22 =28.24). We can say that the non-compliance of the antihypertensive drug treatment is related to a higher risk of strok even in cases whose blood pressure levels are'nt higher than those with good compliance to therapy.
Benzer Tezler
- Esansiyel hipertansiyonda beta blokerlerin plazma lipid fraksiyonlarına etkileri ve intrensek sempatomimetik aktivitenin önemi
Başlık çevirisi yok
RAZEK KAZANCIOĞLU
- Böbrek transplantasyonunda kardiyovasküler hastalıklar ve risk faktörleri
Cardiovascular diseases and risk factors in renal transplantation
MOHAMMED JUMA MOHAMMED
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2002
Kardiyolojiİstanbul Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ.DR. SÜHEYLA APAYDIN GÜVEN
- Ailevi Akdeniz ateşi ve amiloidozisi olan hastalarda renal transplantasyonun sonuçları
Başlık çevirisi yok
OYKUN KOLAĞASI
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2005
GenetikAkdeniz Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MURAT TUNCER
- Serebrovasküler hastalıklarda diürnal değişim ve risk faktörleri ile ilişkileri
Başlık çevirisi yok
ŞENOL KAMACI
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2008
NörolojiKocaeli ÜniversitesiNöroloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SEZER Ş. KOMŞUOĞLU