Geri Dön

1980 öncesinde Euro piyasalar ve Türkiye

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 7230
  2. Yazar: NESRİN NAS
  3. Danışmanlar: Belirtilmemiş.
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Ekonomi, Economics
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1989
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 205

Özet

AYRIM 5 ÖZET VE SONUÇ 1950'lerde ortaya çıkan ve ABD ödemeler bilançosunun bugüne kadar sürekli açık vermesiyle beslenen ve 1960 'lı yıllardan sonra hızla gelişen Euro-dolar piyasası, uluslararası finansal düzeyde en çok ilgi çeken konuların başında gelmektedir. Ulusal paraların ulusal sınırlar dışında oluşturdukları bir para ve sermaye piyasası olan Euro-piyasa, 1973 yılındaki petrol zammından sonra petrol fonlarının da sisteme katılması ile iyice büyümüş, ve petrol şoku sonrası ödemeler dengesi sorunu ile karşılaşan ülkelerin öncelikle başvurdukları bir piyasa olmuştur. Euro-piyasadaki fonların hızlı artışı öncelikle Avrupa ülkelerini etkilemiştir. ABD ödemeler dengesi açıklarının yanısıra, ABD 'de faiz oranlarını ve kredi limitlerini düzenleyen yasaların da itişiyle Euro-piyasadaki bankaların ve şirketlerin ellerinde biriken dolar fonları, uluslararası para sisteminin geleceğini tehdit etmeye başlamıştır. Nitekim, dünya para sisteminde 1958 yılında başlayan güven krizi, 1971 yılında doların altına konvertibilitesinin kaldırılması sonucunu doğurmuştur. Euro-piyasanın gelişmesi bütün ulusal para piyasalarını ABD 'ye bağımlı kılmıştır. Amerikan para piyasası dünyanın en büyük para piyasası olması nedeniyle tüm ulusal para piyasalarını etkileme gücüne sahiptir. Bir an için bu piyasada borç faizlerinin yükseldiğini varsayalım. Buna karşılık Londra'da borç faizi daha düşük olsun. Bu durumda Londra piyasası 'ndan kredi almak Amerikan Şirketleri için daha cazip olacaktır. Böylece Londra para piyasasında faiz hadleri yükselecektir. Bu durum veri iken, Paris piyasasından borçlanmanın maliyetinin daha düşük olduğunu varsayalım. Bu koşullar altında Fransız bankerleri için ellerindeki parayı Londra'ya yatırmak daha çekici olacaktır. Ancak bu para çıkışı Fransız Merkez Bankası 'nda rezervlerin düşmesine yol açacağından Fransız yetkililerince hoş karşılanmayacaktır. Diğer yandan para arzı azaldığı için Fransa'da faiz hadleri yükselecektir. Sonuç olarak finansal piyasalarda, Newyork'ta kar yağarsa Paris'te fırtına kopacaktır. Euro-piyasa ulusal finans piyasalarını birbirine daha da bağımlı kılmıştır. Euro-piyasadaki fonların üçte ikisinin dolar oluşu nedeniyle de, tüm ülke paraları dolara, dolayısıyla ABD' de izlenen para ve sermaye politikalarına daha da bağımlı hale gelmişlerdir.Euro-dolar piyasası ülkelerin mali özerkliklerini yitirmesine yol açmasının yanısıra, 1960 'la yalların sonu ve 1970 'li yıllarda tüm dünya ekonomilerini pençesine alan enflasyonu beslemiştir. 1970' li yıllarda bu piyasadaki fon fazlası harcama kapasitesini artırmıştır. Euro-piyasanın varlığı özellikle Avrupa'da enflasyonla etkin mücadeleyi önlemiştir. örneğin; Fransa'da ve B.Almanya'da 1969-70 yıllarında enflasyonu önlemek amacıyla sıkı kredi politikası izlenmiş, bankerlerin kredi artırma isteğine olumsuz yanıt verilmiştir. Ancak bankerlerin Euro-piyasaya yönelmeleri ve fon temin etmeleri önlenememiştir. Alman firmaları sadece 18 ay içinde bu piyasadan 26 milyar dolar kredi almışlardır. Bu nedenle her iki ülkede de, yürürlüğe konan önlemler paketi kısa süre sonra rafa kaldırılmıştır. 1973 sonrasında Merkez bankalarının da bu piyasaya girmesi ile Euro-piyasa iyice kökleşmiştir. Bununla birlikte 1970 'li yılların sonuna doğru gelişmekte olan bazı ülkelerin piyasaya olan borçlarını ödeyemez duruma düşmesi, piyasada bir sarsıntıya yol açmış, ancak 1981-82 resesyonunun da atlat ılmasıyla, piyasa yeniden gelişmesini sürdürmüştür. 1980 'li yılların ilk yarısında fonların azalması ve faiz hadlerinin yükselmesi nedeniyle, piyasa daha çok kısa vadeli borç vermeye yönelmiştir. Bu arada riskin paylaşılması esasına dayanan syndicated krediler artış göstermiştir. 1980 sonrasında piyasaya daha çok ödemeler dengesi sorunlarının çözümü için başvurulmuş ve piyasadaki döviz fonları dolar aleyhine, Mark ve Yen lehine gelişme göstermiştir. Borçlanma araçları içinde de tahvil ihraçları hızlı bir gelişme göstermiştir. Türkiye II. Dünya Savası sonrasında büyük ölçüde dış kaynaklara dayalı bir büyüme süreci içine girmiştir. Ekonominin ithalat ağırlıklı olması döviz ihtiyacını artırmış ve Türkiye 1970 'li yılların ve 1980 'li yılların sonunda dünyanın en borçlu ülkeleri arasına katılmıştır. Bu süreç içinde oldukça yanlış borçlanma modelleri seçilmiştir. Borçlanmada vade yapısına dikkat edilmemesinin yanısıra borç kaynakların döviz kazandırıcı faaliyetlerde kullanılmasının da ihmal edilmesi Türkiye'yi“borcu borçla ödeme”kısır döngüsüne sokmuştur. Bu kısır döngüde Dövize Çevrilebilir mevduat (DÇM) uygulamasının rolü büyüktür. 1967 yılında işçi dövizlerinin yurda girişini teşvik etmek amacıyla uygulamaya geçirilen DÇM' ler kısa zamanda büyük bir artış göstermiştir. 1971-72 yıllarında ekonominin olumlu dış konjonktürün etkisiyle iyileşmeye başlaması üzerine, bu hesapların 1973 yılında tasfiyesi kararı alınmıştır. Ancak, 1973 yılı sonunda petrol ihracatçısı ülkelerin ham petrol fiyatını dört kat artırmasından, diğer ekonomilerle birlikte, Türkiye'de önemli ölçüde etkilenmiştir, ülkenin yeniden döviz ihtiyacı artmış ve dış ticaret açıkları büyümeye başlamıştır. Bu nedenle 1973 yılında tasfiye kararı alınan DÇM hesapları 1975' te yeniden uygulamaya geçirilmiştir.1975 sonrasında, DÇM'lerle ilgili amaç ta değişmiş, bu kez açıkça Euro-piyasaya yönel inmiştir. 1975 ve 1978 yılları arasında, başta kur garantisi olmak üzere, çeşitli teşviklerle ülkeye girişi hızla büyüyen DÇM'ler, 1977 yılından itibaren ekonomide önemli sorunlara yol açmıştır. DÇM'ler 1975-77 yılları arasında Türkiye'nin acil döviz ihtiyacına çözüm getirmekle beraber, toplam dış borçların hızla artışına ve borçların vade yapısının kısa vadeli borçlar lehine bozulmasına yol açmışlardır. Buarada ekonomide kredi hacminin büyümesi ve bankaların Merkez Bankası denetiminden uzaklaşmaları sonucuna neden olarak, Merkez Bankası' nın para politikası araçlarını etkisiz hale getirmişlerdir. Bankaların kaynak yapısı da DÇM'lerden büyük ölçüde etkilenmiştir. Her ne kadar DÇM girişleri nedeniyle bankaların kaynakları ve kredi hacmi genişlemiş ve ekonomi bundan kısa vadede olumlu yönde etkilenmişse de enflasyonist sürecin hızlanmasında DÇM'lerin payı büyük olmuştır. öte yandan DÇM'lerin birkaç bankada toplanması bankacılık sisteminde tekelci eğilimi hızlandırmıştır. Bu hesapların tasfiyesi kararı ise, başta bu bankalar olmak üzere, tüm sistemde likidite sıkıntısına yol açmış, dahası ekonomide deflasyonist eğilimin ortaya çıkmasına neden olmuştur. DÇM birikimi kısa vadeli borçları artırarak, 1978' de Türkiye'yi iflasın eşiğine getirmiştir, üzün süre, kısa vadeli borçlarını yine kısa vadeli borçlanmalarla karşılayan Türkiye, 1978 yılında borç ödeyemez duruma düşmüştür. Kredi itibarı sarsılan ve bu nedenle taze kredi bulamayan Türkiye, zorunlu ithalatını dahi yapamaz duruma gelmiştir. 1978 ve 1979 yıllarında IMF ile imzalanan anlaşma çerçevesinde Türkiye'nin borçları ertelenmiş, bu çerçevede 249 Uluslararası Banka ile DÇM borçlarının ertelenmesi konusunda da anlaşmaya varılmıştır. Bu anlaşmaya göre ilk üç yıl sadece faizler, 1982 'den sonra da ana paralar ödenmek üzere DÇM borçları 7 yıllık bir süre için ertelenmiştir. Bu süreler 12 Eylül 1980 sonrasında yeniden uzatılmış ve son DÇM taksidi 1989 Eylül ayında ödenerek, DÇM'ler Türk ekonomisinin gündeminden çıkarılmıştır. 1970 'li yıllarda DÇM'ler dışında Türkiye'nin Euro- piyasadan borçlanma imkanları sınırlı kalmıştır. 1970 'li yılların sonunda ekonominin dış borç ödeme krizine girmesi ise, Euro-piyasa imkanlarının kapısını Türkiye'ye kapatmıştır. Dolayısıyla Türkiye yanlış uygulamalar nedeniyle bu piyasanın olanaklarından yararlanamamıştır. 1980 sonrası izlenen dışa açık ekonomi modeli ile hızlı büyüme ve ihracat artışını gerçekleştiren Türkiye, dış borç ödemelerine gösterdiği titizliğin de etkisiyle Euro-piyasada mali itibarını yükseltmiş ve bu piyasadan Euro-kredi ve Euro- tahvil borçlanmasına gitmiştir.1980 sonrası ekonomide görülen olumlu gelişmelerin yanaşıra, dış borçların yeniden artması ve dış borç servis oranının daha uzun süre yükseleceği yolunda kanıtlar olmaması endişe verici bir gelişmedir. Türkiye yeni bir borç erteleme sınırına yaklaşmaktadır. Ancak ekonominin mali itibarının yüksek olması Türkiye'yi bu sınırdan uzak tutmaktadır. Ne var ki, Türkiye en çok borçlu ülkeler arasındadır. Bu açıdan 1970' li yılların sonu ile 1980 'li yılların sonu benzerlik arzetmektedir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Avrupa Para Birliği ve Türk ekonomisine etkileri

    European Monetory Union and its impact on the Turkish economy

    VEYİS FERTEKLİGİL

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2001

    Ekonomiİstanbul Teknik Üniversitesi

    DOÇ. DR. LERZAN ÖZKALA

  2. Türkiye'de otomotiv sektöründe doğrudan yabancı sermaye yatırımı ve bölgesel istihdam profilindeki değişim

    Foreign direct investment and change in regional employment profile in the automotive sector in Turkey

    OKTAY KAAN HÜGÜL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    EkonomiBursa Teknik Üniversitesi

    Uluslararası Ekonomi Politikası Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ CEVAT BİLGİN

  3. Yeni medya ve sahiplik yapısı: Türkiye'de internet haberciliği örneği

    New media and ownershi̇p structure: An example of internet journalism in Turkey

    BEYHAN EREKE COŞAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    Gazetecilikİstanbul Arel Üniversitesi

    Medya ve Kültürel Çalışmalar Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. KENAN EVREN DUMAN

  4. 12 eylül 1980 sonrası Türkiye'den İngiltere'ye politik göç (1980-1989)

    Political migration to UK from Turkey after september, 12 1980 (1980-1989)

    BARIŞ MUTLUAY

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Siyasal BilimlerHacettepe Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALİ ÇAĞLAR

  5. 1980 öncesinde İstanbul'da tarihi sayfiye alanlarında kentsel ve mekânsal değişim süreci

    Transition process of urban resort areas in Istanbul before 1980

    NEFİSE BURCU YAĞAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    MimarlıkYıldız Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CAN ŞAKİR BİNAN

    PROF. DR. İCLAL SEMA DİNÇER