Geri Dön

اإلعجاز البياني في اآليات التي وردت فيها كلمتا الخوف والحزن

Rhetorical miraculousness in the verses that containedthe words fear and sadness el-iʻcâzu'l-beyânî fi'l-âyâti'lleti veradet fihâkelimetâ el-havfi ve'l-hüzni (Havf ve hüzn kelimelerinin geçtiği âyetlerdeki beyânî iʻcâz)

  1. Tez No: 742958
  2. Yazar: ABDURRAHMAN ELHACHASAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ABDULBAKİ GÜNEŞ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Din, Religion
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2021
  8. Dil: Arapça
  9. Üniversite: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 201

Özet

Beyânî i'caz daha çok Kur'ân'ın dil ve üslup inceliklerini inceleyen, onun Allah tarafından olduğunu ispatlayan ve bir insan tarafından yazılmasının imkânsızlığını ortaya kaymaya çalışan bir ilimdir. İʻcâzu'l-Kur'ân hakkında ilk olarak hicri ikinci asrın sonu ve üçüncü asrın başında konuşulmaya başlanmıştır. Bu olgunun gündeme gelmesi de Arap olmayan toplulukların İslâm'a girmesi, Araplar nezdinde Arapçanın canlılığının zayıflaması, Kur'ân-ı Kerim'e dil uzatan bozuk fikirlerin İslâm dünyasına girip yaygınlık kazanması gibi sebeplerden dolayı olduğu söylenebilir. Böyle olunca birtakım iddialara cevap vermek için âlimler, Kur'ân'ın belagatle ilgili yönlerini ortaya çıkarma ihtiyacı duymuşlardır. Kur'ân sonsuz mucizedir. Zira Kur'ân, fesahat ve beyân ustaları olan Araplara onun benzeri bir sure getirmeleri yönünde meydan okumuş; onlar ise bunu yapamamışlardır. Daha sonra da küfür ve inatları sebebiyle Kur'ân'ı yalanlamışlar ve ona savaş açmışlardır. Ancak Kur'ân, peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)'in nübüvvetine dair en güvenilir şahit olarak kıyamete dek varlığını sürdürecektir. Kur'ân'ın mucizeliği, peygamberlerin diğer mucizelerinin aksine herhangi bir asra has olmayıp bütün asırlar için kiyamete kadar devam edecek geçerli bir mucizedir. Her peygamberin mucizesi sadece kendi hayatıyla sınırlı iken Kur'ân'ın mucizeliği ise, tüm zamanlarda bütün insanlık için geçerlidir. Beyânî i'caz, Kur'ân-ı Kerim'in güzelliğini açık bir şekilde ortaya koymakta ve insanlığın onun bir sûresinin veya âyetinin benzerini getirmekten aciz kaldığını somut delillerle ispat etmektedir. İnkârcılar her ne zaman Kur'ân'ın bir kelimesine itiraz etmeye, bir âyetine dil uzatmaya kalkışsa âlimler derhal Kur'ân'ın beyânını ve belagatini müdafaa için harekete geçmişlerdir. Bunu da söz konusu kelimenin geçtiği bağlamda taşıdığı hususiyetleri ve kelimenin söz dizimine göre bulunduğu yerdeki eşsizliğini ortaya koyarak yapmışlardır. Böylece Kur'ân'a dil uzatıp itiraz eden kimselerin cehaleti ortaya çıkmış, hedeflerine ulaşamayıp başarısızlığa uğramışlardır. Bunda garip karşılanacak bir durum yoktur. Zira o, hiçbir şekilde kendisine batılın ilişemeyeceği aziz olan Allah Teâlâ'nın kelamıdır. İşte bu, beyânî tefsiri diğerlerinden ayıran husustur. Zira beyânî tefsir, bütün Arapça sözlükleri karıştırsak bile bir kelimenin başka bir kelimeyle değiştirilemeyeceğini delillerle ve örneklerle ispat etmektedir. Ortaya koymaya çalıştığımız beyânî i'caz örneklerinden biri de, korku ve üzüntünün olmadığının geçtiği âyetlerde Allah'ın bu müjdeye mazhar olan müminlerin özelliklerini zikretmesidir. Bu özelliklerin tamamının genel çerçevesi Allah'a iman etme, onun emirlerine uyup yasaklarından kaçınmadır. Zira iman, güven anlamındaki e-m-n kökünden türetilmiştir. Güven de korkunun zıddıdır. Kimin kalbinde iman yerleşmişse o kimse hakikatte güven dairesi içerisindedir. Bu âyetlerdeki beyânî i'caz, korku ve hüznün olumsuzlanmasıyla da irtibatlıdır. Korku, birçok sebepleri ve çeşitleri olan psikolojik bir durumdur. Asıl itibariyle korku, tehlikelerden kaçınması için Allah'ın insanda yarattığı bir içgüdüdür. Fakat o, zaman zaman artıp, kişi için tehlikeli sıkıntılara yol açabilmektedir. Korku, yararlı ve zararlı korku olmak üzere iki kısımdır. Yararlı olan korku, kişiyi Allah'ın emirlerine sarılıp haramlarından kaçınmaya teşvik etmesi dolayısıyla yararlıdır. Zararlı olan korku ise iki çeşittir. Birincisi yeis ve vesvese gibi psikolojik veya sararıp solma ve zayıflık gibi fizyolojik rahatsızlıklar şeklinde normalin üstünde tezahür eder. İkincisi de normal sınırın altında olup bundan dolayı kişinin yaptığı eylemlerin neticesinden korkmamaktan ötürü haramlara düşme halidir. Korku, inançla irtibatlıdır. Bunun için korku, kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Korku, genel olarak gelecekte nahoş bir şeyin gerçekleşme ihtimalinden kaynaklanmaktadır. Müminlerin korkusu ahiret ve Allah'ın azabından dolayı olurken, kâfirlerin korkusu ise, dünyaya ait bir nimetin yok olması ya da başlarına kötü bir şeyin gelme beklentisinden dolayıdır. Onların korkuları dünyevî meselelerle sınırlıdır. Bundan dolayı mümin olanla olmayanlardaki korku sebebi, inançlarındaki farklılıktan dolayı değişiklik göstermektedir. Şeytan, dostlarını rızık kazanmak için haram yollara girsinler diye onları fakirlikle korkutmaktadır. Allah'ın kullarını azapla korkutması ise, yalnızca onları kendisine itaat etmeye ve salih amel işlemeye yöneliktir. Üzüntü, hoş olmayan bir şeyin vuku bulması ya da sevilen bir şeyin elden çıkması dolayısıyla kişide meydana gelen sıkıntıdır. Üzüntü üç kısımdır. Bu, bazen övgüye layık olur ki, Allah'ın hakkı olan bir hususta gösterilen eksiklikten dolayı duyulan üzüntüdür. Bu övgü, üzüntünün bizatihi kendisinden dolayı değil; yalnızca Allah'a itaat ve O'nun emrine yapışmaya götürmesinden dolayıdır. Bazen de üzüntü yergiye neden olur ki bu da, elden çıkan bir dünyalık ya da arzu edilen bir dünyalığı elde edememekten kaynaklanan üzüntüdür. Üzüntü bazen de sevdiklerini vesaireyi kaybetmeye üzülmek gibi doğal da olabilir. Korku ve üzüntü, düşünmekten kaynaklanan bir sıkıntı olmak konusunda birleşir. Her ikisinin de sebebi, zihni bu tür şeylerle meşgul etmektir. Ancak bu ikisi zaman yönünden birbirinden ayrılmaktadır. Çünkü korku, geleceği düşünmekten kaynaklanırken; üzüntü ise, şu anı ve geçmişi düşünmekten dolayı meydana gelmektidir. Netice itibariyle korku ve üzüntü, bütün zamanları kapsadığından insanın tüm zorluk, meşakkat ve psikolojik sıkıntıları anlamına gelmektedir. İşte Allah, müminlerden bu iki sıkıntıyı kaldırmıştır ki bu, en büyük ilâhî nimetlerdendir. Müminler için hiçbir korku ve üzüntünün olmadığını beyân eden ifâdelerde pek çok belagat sırları ve beyânla ilgili incelikler vardır. Korku ve üzüntü on sekiz yerde birlikte geçmiştir. Kur'ân-ı Kerim, aziz olan Allah'ın önünden ve arkasından hiçbir batılın kendisine ilişemediği kelamı olduğuna göre, onun akılların bilemeyeceği nice sırları, kalplerin hayrete düştüğü nice hikmetleri olmalıdır. Bütün bu sırlar ve hikmetler, ancak uzun uzun tefekkür ve bu âyetlerin belagatle ilgili anlamlarını iyice düşünmekle idrak edilebilir. Korku ve üzüntünün bir arada geçtiği âyetler üzerindeki tefekkürün ardından bu iki kelimenin üç şekilde geldiklerini gördük. Bunlar: olumlu, olumsuz ve nehiy şeklindedir. Olumlu şekil sadece bir âyette, nehiy şekli üç âyette, olumsuz şekli ise on dört yerde geçmiştir. Korku ve üzüntünün olumlu bir şekilde kullanıldığı yer, Yakup (as)'un Yusuf (as)'tan ayrılma korkusunu ifâde ettiği sözünde geçmiştir. Nehiy şekli ise, ya melekler ya da ilham yoluyla Allah'ın korku anında müminleri güçlendirmek için onların kalplerine yerleştirdiği bir duygudur. Nefiy şekli ise, Allah'ın müminlerin birtakım özelliklerini zikretmesinin akabinde gelmiştir. Orada Allah, kendisinde söz konusu sıfatlar bulunan kimseye hiçbir korku ve üzüntünün ilişmeyeceğini haber vermiştir. Bunda da her mümini bu sıfatlarla bezenmeye teşvik vardır. Ele aldığımız âyetlerde; korkunun üzüntüden önce ifâde edilmesi, korkunun isim formunda, üzüntünün ise fiil formunda gelmesi, fiilden önce zamirin gelmesi ve bunların dışında daha birçok inanılmaz incelikler ve beyânî sırlar, âyetlerdeki dizilişin belagatle ilgili i'cazın zirvesinde olduğunu, bu dizilişteki en ufak bir değişikliğin onun beyân gücünü azaltacağı gerçeğini müşahede ettik. İşte bu, bizim bu çalışmada eriştiğimiz buzdağının görünen yüzüdür. Sonuç itibarıyla araştırmacıların, Kur'ân'ın beyânî i'cazı konusunda daha derin çalışma yapmalarının gerekli olduğu kanaatine vardık.

Özet (Çeviri)

The rhetorical miraculousness clearly shows the magnificence of the Holy Quran. The inability of people to come up with a surah parable from its suras is proven by visible and concrete evidence Or a few verses of its verses, and there is no wonder in that, for it is the words of Allah that the falsehood does not come from its hands nor from behind it, the download of the Mighty and the Hamid, and this is what distinguishes the rhetorical interpretation from other interpretations. It proves, with evidence and examples, that it is not possible to replace one word with another even if we search in all the Arabic dictionaries. Examples of rhetorical miraculousness that we are trying to show to the public: It is that Allah mentioned to us in the verses that deny fear and sadness the characteristics of those believers who obtained that good tidings, and all of these attributes are due to belief in Allah and following His commands and avoiding His foremosts. Faith is derived from security, and security is against fear. Fear is due to belief, and therefore it differs from one person to another, and fear comes from anticipating a misfortune in the future, and the fear of believers is from the Hereafter and from Allah's punishment. As for the fear of the unbelievers, it comes from the expectation of the demise of a worldly blessing or the advent of an unpleasant one for them, and their fear is limited to worldly matters. Therefore, the cause of fear is different for believers and others because of their different beliefs. And the frightening of Allah for His servants with what He prepared for the disobedient of torment; It is only for them to be upright in obedience to Him, unlike Satan's frightening of his saints. It scares them with poverty to take the forbidden paths to gain livelihood. As for sadness, it is what happens in the soul in terms of the severity of a bad occurrence, or the loss of a loved one, and it is of three types. Rather, because of the obedience to Allah and the commitment to His command, which he may be blamed for, and that is like regret that some of the goods of this world have gone away. Or not getting what he loves from it, and it may be normal; Such as grieving the loss of loved ones and so on. Fear and sadness are consistent in that they are a disorder arising from thinking, as they are a psychological state caused by preoccupation of thought, but they are separated in time. Fear is due to thinking about the future, and sadness is due to thinking about the present or the past. They represent all man's misfortune, agony and psychological disturbances, because they encompass all times. Allah has denied them from the believers, and that is one of the greatest divine blessings, and in the form of this negation there are many rhetorical secrets . Fear and sadness were combined in eighteen verses, and after thinking about those verses that combined fear and sadness, we found that these two words came in three formulas: Proof; Denial; and the prohibition, as for proof, was contained in one verse, and the prohibition was contained in three verses, and the negation was contained in fourteen verses. Evidence was mentioned in the words of Jacob, and it was an expression of his fear of leaving Joseph, as for the prohibition, it is either through the angels. Or an inspiration that Allah throws into the hearts of the believers to confirm them when fear. As for the formula of negation, it came after Allah mentioned some of the attributes of the believers, so Allah, may He be glorified, told him that he who had these qualities would not be afflicted by fear or sadness, and in that he urged every believer to create those attributes. And in that formula he had long pauses; Because it contains a lot of judgment and rhetorical secrets, Such as the coming of fear in the form of the noun, sadness in the form of the verb, the coming of the pronoun before the verb, to other strange minutes, and the pleasant rhetorical secrets, and when comparing this received form; Among its possible formulas: It appears that this formulation is at the top of the rhetorical miraculousness and that any letter that is changed in it has a great influence on decreasing the degree of its indication and this indicates the failure of the human mind to understand the greatness of the words of Allah, and this is what is meant by this thesis. It is to reach the truth of the rhetorical miraculousness in the verses in which the words fear and sadness are mentioned.

Benzer Tezler

  1. خلق آدم عليه السلام في ضوء آيات القرآن الكريم( دراسة تحليلية )

    Kur'ân-ı Kerim ayetleri ışığında Hz. Adem'in yaratılışı (Tahlil çalışması) / The creation of Adam, Peace be Upon Him, in the light of the verses of the noble Qur'an, an analytical study

    KHALID HATEM KHALAF

    Yüksek Lisans

    Arapça

    Arapça

    2020

    DinVan Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SELAHATTİN SÖNMEZSOY

  2. الإعجاز البياني في القراءات العشر المتواترة ودلالتهسورة (آل عمران) أنموذجاً

    Mütevatir on kıraatte beyânî i'câz ve delaleti (Âl-i İmrân Sûresi örneği) / Mutevatir ten kiraatte beyânî i'caz and delaleti (Sample of Âl-i İmrân Sure)

    AHMAD ALHAMAD

    Yüksek Lisans

    Arapça

    Arapça

    2023

    DinBingöl Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. EMRULLAH ÜLGEN

  3. تعليم البلاغة لغير الناطقين بالعربية بغرض معرفة الإعجاز البياني في القرآن الكريم

    Yabancılara Arap dili belagatının öğretimi: Kuran-ı Kerim'in edebi yönü bağlamında

    AMMAR ELNEŞİF

    Yüksek Lisans

    Arapça

    Arapça

    2021

    Eğitim ve Öğretimİstanbul Aydın Üniversitesi

    Arap Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜSEYİN ELMALI

  4. دقّة الأسلوب القرآني في اختيار المفردة

    Kur'an-Kerim'in kelime seçimindeki dikkatli üslubu - The accurracy of the Qur'anic wording

    ABDELGHANI LEKIRED

    Yüksek Lisans

    Arapça

    Arapça

    2020

    DinMarmara Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖMER ÇELİK