Rüknüddevle Dâvud ve Fahreddîn Kara Arslan dönemleri Hısn-ı Keyfâ Artuklu Devleti
Hisn Kaifa Artuqid State during the reing of Rukn al-Dawla Daud and Fakhr al-Din Qara Arslan
- Tez No: 771688
- Danışmanlar: PROF. DR. MUHARREM KESİK
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Tarih, History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2022
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Tarih Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 170
Özet
Türklerin Anadolu'yu fetih sürecinde kurulan önemli beyliklerden birisi Artuklular idi. Adını Türk - İslâm âleminin en büyük komutanlarından biri olan Artuk Bey'den alan Artuklu Beyliği, ilk başta Emîr Sökmen tarafından, Hısn-ı Keyfâ'da tek bir beylik olarak kurulmuştur. Hısn-ı Keyfâ, daha önce Türkmen Mûsâ isimli bir Türk beyine aitti. Ancak Cezîre-i ibn Ömer hâkimi Çökürmüş buraya saldırınca Emîr Mûsâ, Sökmen'den yardım istedi, karşılığındaysa para ve şehrin anahtarlarını vadetti. Emîr Sökmen, teklifi kabul etti ve böylelikle coğrafi olarak çok önemli bir mevkide bulunan bu kaleye sahip olarak devletini kurmuş oldu. Bir taraftan da Haçlılarla mücadele halinde olan Artuklu emîri, cihat harekâtına katılmak için hasmı olan Çökürmüş'le arasındaki hesaplaşmayı ertelemiş, hatta onunla güçlerini birleştirmişti. Sırası ve yeri geldiği zaman aralarındaki soğukluğu bir kenara bırakamayıp düşmana karşı birlik olamamak, esasında Türk beylerinin en zayıf noktalarından biriydi. Ancak Emîr Sökmen'in bu davranışı bölgedeki diğer Türk büyükleri için örnek olacak mahiyetteydi. Bundan sonra, 1104 yılında girdikleri savaş, hem İslâm hem de Hristiyan dünyasında büyük ses getiren ve bölgenin kaderini etkileyen Harran Savaşı'ydı. Bu zamana kadar Haçlılar karşısında kayda değer bir zafer kazanamamış, güçlerini birleştirememiş ve adeta mağlubiyete mahkûm olmuş Türk - Müslüman dünyasının bu zaferinden sonra Haçlıların yenilmez olduğuna dair inançlar yerle bir oldu. Haçlıların tamamen bölgeden kovulmasıyla sonuçlanacak harekâtın ilk galibiyeti Harran Zaferi ile elde edildi. Bundan kısa bir süre sonra Emîr Sökmen vefat etti. Akabinde Sökmen'in kardeşi olan İlgazi, ikinci bir Artuklu devletini 1106 yılında Mardin'de kurdu. Sökmen, Artuklu ailesinin lideri konumundaydı ve onun ölümüyle birlikte Artuklu devletinin güç merkezi Hısn-ı Keyfâ'dan Mardin'e geçmiş bulundu. Nitekim Haçlılara karşı mücadelede Türk-İslâm ordusunun komutanlık görevi de Sökmen Bey'den sonra İlgazi'ye geçti. Haçlılarla mücadelenin en önemli kumandanlarından biri olan Nûrüddevle Belek b. Behram b. Artuk da Sökmen'in ölümünden sonra diğer amcası İlgazi'yle beraber savaşmaya başladı ve ona tâbi oldu. Sökmen'den sonra Hısn-ı Keyfâ hükümdarı olan oğlu Dâvud, her daim amcasının yanında yer aldı. İlgazi'nin, Haleb'in idaresini eline alması Haçlılarla mücadelenin önemli bir parçasını teşkil etmiştir. İlgazi'nin ölümünden sonra Dâvud, daha özgür hareket etmeye başlamış ve sınırlarını genişletme girişimlerinde bulunmuştur. Kara Arslan'ın saltanat yıllarında en kudretli zamanlarını yaşayacak olan Hısn-ı Keyfâ Artuklu Devleti'nin sınırları Dâvud döneminde genişletilmeye başlamıştır. Ancak Dâvud'un tam da cesur savaşçı kişiliğini ön plana çıkardığı zamanda Suriye bölgesinde İmâdeddîn Zengî'nin güneşi parlamaya başlamış ve Artukluları kendisine düşman belleyerek onları parçalama, zayıf duruma düşürme ve mümkünse tamamen ortadan kaldırma yolunda ilerlemiştir. Çünkü Büyük Selçuklu sultanlarının ve halifenin nazarında İmâdeddîn, Haçlılarla tek başına mücadele ettiği ve civarda kendisine rakip olabilecek kimse olmadığı görüntüsü çizmek istiyordu. Çünkü Zengî'nin en temel amacı tüm Suriye'yi ve Doğu Anadolu'yu kendi yönetimi altına almaktı. Suriye ve Doğu Anadolu bölgesindeki Türkmenlerin, Zengî ile ömrünün son zamanlarına kadar mücadele eden Dâvud'a olan sadakati herkesin malumuydu. Öyle ki, Bizans İmparatoru II. Ioannes, 1138 yılında Suriye'ye geldiği zaman Dâvud da oğlu Kara Arslan'ın kumandanlığında Bizans kuvvetlerinin üzerine ordu sevk etmişti. Ancak İmâdeddîn, Artuklu Türkmenlerinin cesaretinden, sayıca fazla olmasından ve en önemlisi Dâvud'a olan bağlılıklarından endişe ederek onları geri göndermiştir. Zira en başından beri Artukluları kendisine karşı düşman olarak görüyordu. Zengî, Dâvud'la mücadele kapsamında Mardin Artuklu Hükümdarı Hüsameddin Timurtaş ile yakın ilişkiler kurmuş, zamanla onu kendisine tâbi duruma getirmiştir. Böylece iki önemli Artuklu beyliğinin arası açılmış, bir birine karşı savaşmışlardı. Hısn-ı Keyfâ ile Mardin beylikleri arasındaki düşmanlık uzun bir süre devam etmiş, Kara Arslan zamanında sona ermiştir. İmâdeddîn Zengî'nin bölgedeki gücü elinde bulundurmasıyla birlikte Artukluların Haçlılarla mücadeledeki kumandanlık mevkii git gide ortadan kalkmış oldu. Kara Arslan 1144 yılında, babasının ölümünden sonra tahta geçtiği vakit Zengî tehlikesine karşı Türkiye Selçuklu Sultanı I. Mesud ile ittifak kurmuş ve onun yardımından faydalanmıştır. Kısa bir süre sonra İmâdeddîn ölünce Kara Arslan ve bu coğrafyadaki diğer beylikler, onun zapt ettiği toprakları tekrar geri almıştır. Kara Arslan, Haçlılarla mücadele etmiş ve sınırlarını batıya doğru genişletmişti. Aynı zamanda İmâdeddîn'in ölümünden sonra Haleb'de yerine geçen oğlu Nureddîn Mahmûd b. Zengî ile yakın arkadaşlık ilişkileri kurmuş ve onunla beraber savaşlara katılmıştı. Aynı zamanda kuzenleri olan Mardin Artuklu Beyliği ile aralarındaki buzları eritmiş ve akrabalıklarını daha da pekiştirerek evlilikle taçlandırmışlardı. Böylece Hısn-ı Keyfâ Artuklu Devleti Kara Arslan zamanında o güne kadarki en büyük sınırlarına ve kudretli zamanlarına ulaşmıştır.
Özet (Çeviri)
The Artuqids were one of the most important beylik during conquest of Anatolia by the Turks. The Artuqids whose name given by Artuq Bey who was one of the most grand commander in Turkic and Islamic World was established by Emīr Soqman in Hisn Kaifā. Hisn Kaifā belonged to Turkmen Mūsā who was Turkish bey. However, when the Emīr of Jazīrat Ibn 'Umar Jakarmish attacked here, Mūsā requested help from Soqman in return pledge of money and the key of the town. Emīr Soqman accepted this offer and so he established his state by having this town where had critical geographical location. In the meanwhile, the emīr of Artuqids who was in the fight with Crusaders delayed his reckoning with his hostile Jakarmish and even allied with him for joining the jihad movement. Allying not together against enemy on time and in place by deferring their issues was one the weakest point of Turkish beys. Emīr Soqman's behavior was an example for other Turkish leaders in the region. After that, the war they entered in 1104 was the Battle of Belih, which made a big noise in both the Islamic and Christian worlds and influenced the fate of the region. After this victory, the belief that the crusaders were invincible was destroyed by the Turkic-Muslim worlds who has not won a significant victory, couldn't unite their own forces and almost doomed to defeat until that day. The first victory of the operation, which resulted in the complete expulsion of the Crusaders from the region, was achieved with the Victory of Belih. Shortly after that, Emīr Soqman passed away. Soqman's brother Ilghazi founded the second Artuqid state in Mardin in 1106. Soqman was the leader of the Artuqid family, and with his death, the power center of the Artuqid state passed from Hisn Keifā to Mardin. In fact, the post of commander of the Turkish-Islamic army in the fight against the Crusaders also passed to Ilghazi after Soqman Bey. One of the most important commanders of the struggle against the Crusaders, Balak Gazī, after the death of Soqman, began to fight together with his other uncle Ilghazi and was tied to him. His son Dā'ūd, who became the ruler of Hisn Kaifā after Soqman, has always been on the side of his uncle Ilghazi. The fact that, taking over the administration of Aleppo by Ilghazi was an important part of the struggle against the Crusaders. After the death of Ilghazi, Dā'ūd began to act more freely and made attempts to expand his borders. The borders of Hisn Kaifā Artuqid State, which would have experienced its strongest times during the time of Qara Arslan, began to be expanded during the time of Dā'ūd. However, just at the time when Dā'ūd brought his brave warrior personality to the fore, the sun of Imād al-Dīn Zangī began to shine in the Syrian region and he set out to smash, weaken Artuqids and, if possible, eliminate them by calling the Artuqids enemies. He wanted to show himself to the Great Seljuk sultans and the caliph as if he was fighting against the Crusaders alone and wanted to draw a perception like there was no one in the vicinity who could rival him. Because the main goal of Zangī was to take all of Nothern Syria and Eastern Anatolia under his rule. The loyalty of the Turkmens in Syria and the Eastern Anatolia region towards Dā'ūd, who fought with Zangī until the last days of his life, was known by everyone. So much so that when the Byzantine Emperor John II Comnenos arrived in Syria in 1138, Dā'ūd also sent an army under the command of his son Qara Arslan. However, Imād al-Dīn concerned about the courage and outnumbering of the Artuqid Turkmens and worried their faithfulness to Dā'ūd, sent them back. Because from the very beginning, he considered them enemies to himself. As part of the struggle against Dā'ūd, Zangī established close relations with the Artuqid Ruler of Mardin, Husam al-Dīn Timurtash, and eventually subordinated him to himself. Thus, the relations of two important Artuqid states were decimated and they fought against each other. The hostility between Hisn Kaifā and Mardin continued for a long time and ended at the time of Qara Arslan. With the seizure of power in the region by Imād al-Dīn Zangī, the rank of commander of the Artuqids in the struggle against the Crusaders fell gradually. Qara Arslan made an alliance with the Türkiye Seljuk Sultan Mas'ūd I against the danger of Zangī in 1144, when he took the throne after the death of his father and benefited from Sultan Mas'ūd. After a short time, when Imād al-Dīn died, Qara Arslan and other principalities in this geography also regained their freedom, and the lands he had seized fell back into the hands of their former owners. Qara Arslan was fighting the Crusaders and expanding his borders to the west. Qara Arslan also established close friendly relations with Nūr al-Dīn Mahmūd who was son of Imād al-Dīn, succeeded to take the throne in Aleppo after his father's death, and participated in wars with him. At the same time, they melted the ice with their cousin the Artuqid State of Mardin and strengthened their relationship then crowning it with marriage. Thus, Hisn Kaifā Artuqid State reached its greatest borders and mighty times to this day during the time of Qara Arslan.
Benzer Tezler
- Yıkılış döneminde Büveyhî-Abbâsî ilişkileri (372-447/983-1055)
Relationship of Buwayhids and Abbasids in the Buwayhid's collapse period (372-447/983-1055)
CENGİZ AKÇAY
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
TarihMarmara ÜniversitesiTürk Tarihi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. GAZİ OSMAN ÖZGÜDENLİ
- Büveyhîler devlet teşkilatı (Saray, hükümet ve askerî teşkilat)
Buwayhids state organization (Palace, goverment and military organization)
SEVGİ KÜBRA BİLGİN
- İslâm hâkimiyetinin başlangıcından Selçukluların gelişine kadar Fars bölgesi (Siyasî ve sosyokültürel tarihi)
Persian region from the beginning of the Islamic domination to the arrival of the Seljuks (Political and sociocultural history)
MEHLİKA ÜSTÜNDAĞ
Doktora
Türkçe
2023
TarihMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiTarih Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AYDIN USTA