Geri Dön

Советско-турецкие отношения на кавказе в 1918-1923 гг.

Kafkasya'da 1918-1923 yıllarında Sovyet-Türk münasebetleri

  1. Tez No: 780718
  2. Yazar: MUSTAFA ÖZTÜRK
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. ANDREY YURİEVİÇ PAVLOV
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2010
  8. Dil: Rusça
  9. Üniversite: Saint-Petersburg State University (Sankt-Peterburgskij Gosudarstvennyj Universitet)
  10. Enstitü: Yurtdışı Enstitü
  11. Ana Bilim Dalı: Tarih Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 188

Özet

Tezin Ana İçeriği Giriş, çalışma konusunun ilgi düzeyini, kronolojik çerçevesini gerekçelendirir, çalışmanın amacını ve konusunu tanımlar, tezin amaç ve hedeflerini formüle eder, kaynakları ve literatürü analiz eder ve çalışmanın bilimsel yeniliğini gösterir. I. Bölüm: 1918-1920'de Bolşevik Hükümeti ile Türk Hükümeti arasında ilişki kurma sorunu iki paragraftan oluşmaktadır ve Brest-Litovsk Antlaşması'nın imzalanmasından, Mondros Mütarekesi'ne kadar olan dönemde Kafkasya'daki Sovyet-Türk İlişkilerinin tarihi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. I.1. Brest-Litovsk Antlaşması ve Türk-Sovyet İlişkilerinde Uygulanması (Ekim 1918'e kadar) Bu bölümde Brest-Litovsk'taki müzakereleri karakterize etmekte Brest-Litovsk'ta imzalanan barış antlaşmasının Kafkasya bölgesindeki güç dengelerini doğrudan Sovyet-Türkiye ilişkilerine İstanbul'un yerel Kafkas yönetimleriyle ilişkilerine ve ayrıca Kafkasya'daki duruma dış“Batı”müdahale sorunuyla ele alınmaktadır. Ekim Devrimi'nden sonra Bolşevik hükümeti Rusya'yı Birinci Dünya Savaşı'ndan acilen çekme ihtiyacıyla karşı karşıya kaldı. Ancak Brest-Litovsk Antlaşması'nın imzalanmasından sonra Moskova Kafkasya bölgesinde Türkiye ile toprak anlaşmazlıkları da dâhil olmak üzere bir dizi yeni sorunla da karşı karşıya kaldı. Rusya'nın kendi içinde kanlı bir iç savaş başladı ve Bolşeviklerin Kafkasya'daki konumlarının son derece istikrarsız olduğu ortaya çıktı. Fırsatı kaçırmak istemeyen yerel Kafkas yönetimleri, bağımsız cumhuriyetlerin kurulmasını umuyorlardı. Başta İngiltere ve Almanya olmak üzere büyük Batılı güçler de kendi amaçları doğrultusunda Kafkasya'daki duruma aktif olarak müdahale etmeye başladılar. Bu kaos ve anarşi ortamında İstanbul hükümeti doğru tarihi anı kullanarak, Kafkasya'nın derinliklerine inerek batıdaki kayıpları telafi etmeye karar verdi. Transkafkasya Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında 4 Haziran 1918'de Batum Konferansında imzalanan anlaşmaların hükümlerine göre, Türkiye üçüncü bir tarafın saldırısı durumunda Azerbaycan topraklarına asker gönderme hakkını elde etti. Bu karar, aynı yılın yazında Ermeni ve İngiliz Birlikleri'nin Bakü'ye saldırmasından sonra yapılmıştı. Böylece Türk askeri Nahcivan üzerinden Bakü'yü aşarak Dağıstan topraklarına girdi. Bu tarihi anda, Moskova'nın Türk kuvvetlerinin Kafkasya'daki saldırısına karşı koymak için fırsatları yoktu ve Sovyet Dışişleri Halk Komiserliği Türk tarafına yalnızca protesto notaları gönderebildi. Sovyet Rusya ile Türkiye arasında imzalanan barış antlaşmasına rağmen yine gergin bir durum tezahür etti. I.2 Mondros Ateşkesi ve Kafkasya'daki Sovyet-Türkiye İlişkileri. Bu bölümde Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra Kafkasya'da meydana gelen askeri-stratejik ve siyasi değişiklikleri ve bu değişikliklerin Sovyet-Türkiye diyaloğunun gelişimine etkisi incelenmektedir. Türk birliklerinin Kafkasya'nın derinliklerine ilerlemesi Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra Anadolu'daki durumun kökten değiştiği 30 Ekim 1918'e kadar devam etti. Türk ordusu dağıtılacak hale getirilerek, tüm stratejik askeri noktalar ve limanlar İtilaf ülkelerinin kontrolüne geçti. 1919 Baharında Anadolu'nun işgali başlamıştı. Bu durumda Türkiye'nin artık Kafkasya meseleleriyle ilgilenecek gücü de kalmamıştı. Türkiye'nin Kafkasya'daki mevzileri İngiltere tarafından işgal edildi ve Türk İslam ordusunun Kafkasya'da kalan kısımları Dağıstan ve Azerbaycan'da İslam Cumhuriyetleri kurmaya çalışsalar da Anadolu'nun desteği olmadan etkin bir şekilde hareket edemediler. Bu gelişmeler neticesinde Türk-Sovyet ilişkileri kökten değişmeye başladı. 1918 sonbaharında İslam ordusunun çökmesinden sonra onu yöneten Jön Türk Partisi üyeleri Anadolu'da Batı müdahalesine karşı mücadelede Bolşeviklerle işbirliğine umut bağladılar. Ayrıca Türk komünistleri de Moskova'nın desteğine güvenmekteydi. Öte yandan, zaten otoritesini kaybetmekte olan İttihatçılar Bolşeviklerle etkili bir diyalog kuramadılar ve Türk komünistleri sadece kaos yaratmaktan öteye geçemeyerek gerçekten halkı müdahaleye karşı topyekûn mücadele edecek şekilde örgütleyebilecek bir güç olamadılar. Aynı zamanda Mondros Mütarekesi ve onu takip eden değişikliklerin ertesi yıl Türk-Sovyet ilişkilerinin gelişmesine zemin hazırladığı söylenebilir. II. Bölüm: Bolşevik hükümetleri ile M. Kemal (1920-1921) arasındaki ilişkilerde Kafkas sorunları beş paragraftan oluşmakta ve resmi temasların başlangıcından 1921 Moskova Antlaşması'nın sonuçlanmasına kadar geçen süreçte Türk-Sovyet ilişkilerinin tarihini kapsamaktadır. II.1. Bolşevikler ve Kemalistler Arasındaki İlk Resmi Temaslar. Bu bölümde her iki tarafı da işbirliği ve diyalog yoluna girmeye iten ana nedenleri ve Mustafa Kemal'in V. I. Lenin'e verdiği ilk resmi mesajı araştırılmaktadır. Mondros Mütarekesi'nin küçük düşürücü hükümleri Anadolu'da kendiliğinden bir halk infial dalgasına neden olmuştu. Türk ordusu dağıtıldı ve stratejik açıdan önemli tüm noktalar İtilaf güçleri tarafından kontrol edildi. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa örgütlü bir ulusal kurtuluş hareketi yaratmaya koyuldu. Ancak Kemalist hareketin müdahaleye karşı koyabilmesi için acilen dış yardıma ihtiyacı vardı. Kemalistlerin tek umudu emperyalizme karşı savaşan herkese destek sözü veren Bolşeviklerle işbirliği yapmaktı. Kemalistlerin Moskova ile istikrarlı ve güvenilir ilişkiler kurabilmeleri için Bolşeviklerle resmi temaslar kurmaları ve bazı tavizler vermeleri gerekiyordu. Ana taviz Türkiye'nin Sovyet yardımı karşılığında Kafkasya'nın Sovyetleştirilmesini desteklemeye istekli olmasıydı. Buna karşılık Bolşevikler, Moskova da Türklerin girişimlerinden yararlandı. Kafkasya'daki anarşi ve kaosu güçlendirmek, Bolşevikler için ciddi bir tehlike oluşturan İngilizlerin bölgedeki konumunu güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktı. Ayrıca Kemalistlerin ve Türk ulusal kurtuluş hareketinin başarısızlığa uğraması durumunda Anadolu toprakları kaçınılmaz olarak İngiliz nüfuz alanına dönüşecekti ki bu da Sovyet Rusya'sı için jeopolitik açıdan son derece dezavantajlı ve tehlikeliydi. Türkiye'ye yardım etmenin bir başka nedeni de Bolşeviklerin diğer Türk ve Müslüman halkların sempatisini kazanma arzusuydu. Diğer ülkelerle diyaloğun geliştirilmesi, hem Kemalistlerin hem de Bolşeviklerin uluslararası izolasyondan kurtulmalarını sağlayacaktır. Böylece tarihi yolun bu aşamasında her iki tarafın da birbiriyle ilgilendiği ortaya çıktı. 26 Nisan 1920'de Kemal, V. I. Lenin'e işbirliği teklifini içeren resmi bir mektup gönderdi. II.2. Türk Heyetinin Moskova Ziyareti. Bu bölümde Türk Meclisi'nin ilk resmi heyetinin Moskova'ya yaptığı ziyaretin olayları ve sonuçları gözlenmektedir. Anadolu'nun batısında gelişen Yunan taarruzu koşullarında Sovyet mali ve askeri yardımı Kemalistler için hayati bir zorunluluk haline geldi. 11 Mayıs 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinden oluşan ilk resmi heyet Ankara'dan Moskova'ya hareket etti. Heyetin başında Bekir Sami Bey vardı. İki buçuk ay sonra 19 Temmuz'da heyet Dışişleri Halk Komiserliği'nde ve bizzat Halk Komiserleri Konseyi başkanı V. I. Lenin ile müzakerelerin yapıldığı Moskova'ya geldi. Ana tartışma konuları yukarıda bahsedilen M. Kemal kuvvetlerine yardım sağlama konusu ve ayrıca Sovyet teslimatlarının Kafkasya yollarında yapılması planlandığından Kafkas bölgesinin güvenliği sorunuydu. Güvenlik sorununa değinmişken, öncelikle hükümeti İngiltere tarafından desteklenen Taşnak Ermenistan'ından gelen tehditle ilgiliydi. Londra'da başta Taşnak müfrezeleri olmak üzere Transkafkasya Cumhuriyetlerinin güçlerini kullanarak Sovyet Rusya ile Kemalist Türkiye arasında sözde“Kafkas Bariyeri”oluşturmayı planladılar. Müzakereler sonucunda bir antlaşma taslağı hazırlandı ve 24 Ağustos 1920'de ön anlaşmalar imzalandı. II. 3. Kafkasya'da Sovyet Yönetimlerinin Kurulması ve Türk-Sovyet Çelişkileri. Bu bölümde Kafkas bölgesinin Bolşevikleşmesinin ilk dönemindeki olayları incelenmektedir. Azerbaycan'ın Sovyetleşme sürecine Türkiye'nin tepkisi gösterilmektedir. Ayrıca Türk-Sovyet savaşının bu aşamasında iki taraf arasında ortaya çıkan ilk anlaşmazlıkları analiz edilmektedir. 1919'un sonlarında ve 1920'nin başlarında, Kızıl Ordu birlikleri Kuzey Kafkasya'da başarıyla bir saldırı geliştirdi. Beyaz Ordu zemin kaybediyordu ve Bolşevik propagandası giderek daha aktif hale geldi. 1920 baharında Dağıstan, Azerbaycan ve onunla birlikte Bakü petrolü Kızıl Ordu'nun kontrolüne girdi. Bu dönemde Ankara önderliği, İttihatçılar ve Türk komünistleri, Kafkasya bölgesinin başlayan Sovyetleşme sürecini desteklediler, ancak Sovyet kontrolünün sınırı Anadolu'ya yaklaştıkça Meclis'te endişe arttı. Milletvekillerinin korkuları, her şeyden önce Bolşevik ideolojinin Anadolu'nun kendi içinde olası yayılmasıyla ilgiliydi. Eylül 1920'de Bakü'de Türkiye Komünist Partisi (TKP) kuruldu ve gelecekte ulusal kurtuluş hareketine Sovyet yardımının yalnızca Türk komünistler aracılığıyla sağlanacağına dair Anadolu'da bir söylenti yayılmaya başladı. Ayrıca Kemalistler, Bolşevikler ve İttihatçılar arasındaki paralel diyalogdan ve Ermenistan'da bir Sovyet yönetimi yaratma olasılığından endişe duyuyorlardı, çünkü bu durumda Van ve Bitlis'in Ermenistan'a katılması sorunu Sovyet Rusya ile Türkiye arasında ortaya çıkıverdi. Buna karşılık Moskova, Kafkasya'daki Türk etkisinden, özellikle Bekir Sami'nin Osetya'daki anti-Bolşevik faaliyetlerinden ve Fransız-Türk ilişkilerinin gelişmesinden rahatsız oldu. II.4. Transkafkasya'daki Türk Askeri Operasyonları. Bu bölümde Türkiye'nin Sarıkamış ve Kars'taki askeri operasyonlarının nedenleri ve sonuçları ele alınmaktadır ve bu olayların Sovyet-Türkiye ilişkilerine etkisi gözden geçirilmektedir. Brest-Litovsk Antlaşması ve Türkiye ile Transkafkasya Demokratik Federal Cumhuriyeti arasındaki Batum Antlaşması hükümlerine göre Kars, Ardahan ve Batum Türk tarafına devredildi. Sarıkamış da bu çizginin içindeydi. Ancak iki yıl sonra bu alanlar Türkiye'nin kontrolüne verilmedi. Ermenistan-Türkiye sınırı sorununun asla diplomasi yoluyla çözülemeyeceği anlaşıldı. Kars ve Sarıkamış'ı kontrol eden Ermenistan'ın Taşnak hükümetinin güçleri tarafından engellenen Kafkas yolları boyunca Sovyet yardımının Anadolu'ya ulaştırılması ihtiyacı nedeniyle bu bölgeler Türkiye için özel bir önem kazandı. Kafkasya'nın derinliklerine nüfuz eden Kızıl Ordu tarafından işgal edilirlerse bu bölgeleri asla ele geçiremeyeceklerdi. 28 Eylül 1920'de Türk birliklerinin Taşnak hükümetinin silahlı kuvvetlerine karşı ilk askeri operasyonu başlatıldı ve bunun sonucunda Sarıkamış Türk hakimiyeti altına girdi. Moskova'dan sert bir tepki gelmedi. Bir ay sonra 30 Ekim'de ikinci Türk operasyonuyla Kars alındı. Moskova'dan Ankara'ya protesto notaları gönderildi. Aynı zamanda askeri başarısızlıkların bir sonucu olarak, bizzat Ermenistan'da İngiliz yanlısı Taşnak hükümeti popülaritesini kaybetti. Moskova için Ermenistan'ın Sovyetleştirilmesini başlatmak için büyük bir fırsattı. Orconikidze'nin emriyle 11. Kızıl Ordu birimleri Ermenistan'a intikal ettirildi. 2 Aralık 1920'de Gümrü'de mevzilerini korumaya çalışan Taşnak hükümeti Türkiye ile barış antlaşması imzaladı, ancak üç gün sonra Ermenistan'da iktidar değişikliği oldu. Yeni Ermeni kabinesi, Taşnakların imzaladığı anlaşmayı tanımayı reddetti ve Bolşevik tarafına Ermenistan'da Sovyet iktidarının kurulması için onay verdi. Böylece Türkiye'nin askeri operasyonları Moskova'nın da işine geldi. II.5. Batum Sorunu ve 1921 Moskova Antlaşması'na Giden Yol Bu bölümde Batum ve çevresindeki çatışmanın Türk-Sovyet ilişkilerine neden olduğu krizi araştırılmaktadır. 1921 kışının sonlarında ve ilkbaharının başlarında, Türk ve Sovyet temsilcileri Moskova'da Moskova Konferansı'nda Sovyet Rusya ile Türkiye arasında bir anlaşmanın taslağını geliştirmek için çalışırken Kafkasya'da stratejik öneme sahip Batum bölgesi konusunda bir çatışma çıktı. Taraflar arasındaki gerginliğin doruk noktaya ulaştı. 16 Şubat'ta 11. Kızıl Ordu Gürcistan sınırını geçerek 25 Şubat'ta Tiflis'e girdi. Aynı zamanda 2 Mart'ta Gürcü Menşevik hükümetinin rızasıyla Türk birlikleri Ardahan ve Artvin'i ele geçirdi. 5 Mart'ta General Karabekir'in ordusu, üç gün sonra 8 Mart'ta Batum'u ele geçirdi. Sovyet Rusya ve Türkiye doğrudan bir askeri çatışmanın eşiğindeydi. Ancak karşılıklı çıkarların önceliğini hatırlatan, her iki taraf yönünde de rasyonel bir bakış açısı galip geldi. Ankara tavizler verdi ve 16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Antlaşması hükümleri uyarınca Batum ve çevresi üzerindeki hak iddiasından vazgeçti. III. Bölüm: 1921-1923'te Sovyet-Türk İlişkilerinin Gelişimi Tezin üçüncü bölümü üç alt başlıklardan oluşmaktadır ve 1921 Moskova Antlaşması'nın imzalanmasından Kemalistlerin Anadolu'daki nihai zaferine ve 1923 Lozan Konferansı'nın sona ermesine kadar geçen süreçte Kafkasya'daki Sovyet-Türkiye ilişkilerine ayrılmıştır. III.1. Moskova ve Kars Antlaşmalarının Sonuçlandırılması: Kafkasya'da Sınır Sorunlarının Çözümü. Bu bölümde 1921'de imzalanan Moskova ve Kars anlaşmaları karakterize edilerek sonuçları analiz edilmektedir. Ayrıca resmi ilişkilerin kurulmasına rağmen Sovyet ve Türk tarafları arasında ortaya çıkan yeni çelişkiler de ele alınmaktadır. 26 Şubat 1921'de Kafkasya'daki çözülmemiş sorunlara rağmen Moskova'da Moskova Konferansı'nın ilk toplantısı yapıldı ve ardından 16 Mart'ta RSFSR hükümeti ile Büyük Millet Meclisi arasında bir dostluk ve kardeşlik antlaşması imzalandı. Bu antlaşma Ankara için yapılan ilk resmi uluslararası antlaşmadır. Gizlilik gereği, anlaşma metninde Anadolu'nun ulusal kurtuluş hareketine yardım edilmesinden söz edilmiyordu. Kars ve Ardahan Türkiye'ye, Batum Sovyet Gürcistan'a, Nahçıvan ise Sovyet Azerbaycan'a verildi. Ancak Moskova Antlaşması'nın imzalanması tüm sorunlara çare olmadı. Daha Nisan 1921'de, Sovyet ve Türk tarafları arasında, Bekir Sami'nin Londra Konferansı'ndaki tutumu, Gümrü meselesi, Ankara'nın Batı ile anlaşmaları hususu ve Kars bölgesinde yaşayan Molokanların etnik durumu hakkında sorunlar tezahür etti. Ayrıca diğer birçok bölgesel anlaşmazlığın çözülmesi de gerekiyordu. Bu nedenle aynı yılın 13 Ekim'inde Kars'ta, RSFSR'nin katılımıyla, Türkiye ile zaten Sovyetleşmiş olan Transkafkasya Cumhuriyetleri arasında, Anadolu ile kuzeydeki komşuları arasındaki sınır sorunlarını nihai çözen ek bir anlaşma imzalandı. III. 2. Sovyet-Türk Çelişkilerinin Yeni Bir Turu ve Sovyet Rusya'dan M. Kemal Hükümetine Yardım. Bu bölümde Kars Antlaşması'nın imzalanmasından sonra Sovyet ve Türk tarafları arasında ortaya çıkan karşılıklı çelişkiler incelenmektedir. Sovyet askeri ve mali yardımının Anadolu'nun ulusal kurtuluş hareketinin zaferine katkısı analiz edilmektedir. Kars Antlaşması'nın imzalanmasıyla birlikte Sovyet ve Türk tarafları arasındaki ilişkilerde karşılıklı şüpheler ve güvensizlikler ortadan kalkmamıştı. Molokan sorunu henüz çözülmemişti. Moskova; Fransız-Türk yakınlaşması gerçeğinden, Ekim 1921'de Fransa ile Türkiye arasında Ankara Antlaşması'nın imzalanmasından ve Kemalist hükümetteki komünizm karşıtı duygulardan endişeliydi. Aynı zamanda Ankara, Sovyet Rusya'dan gelen yardım ikmalindeki düzensizlikten bir süre Bolşeviklerin desteğini alan Enver Paşa'nın Anadolu siyaset arenasına geri dönme ihtimalinden ve Moskova'nın Türk Komünistleriyle olan bağından endişe duyuyordu. Ancak Moskova M. Kemal hükümetine yardım sağlamaya devam etti. Büyük meblağlarda para, ilaç, cephane, silah ve üniformayı içeren yardımın büyük bir kısmı, 1921-22'de M.V. Frunze'nin heyeti ve Ankara'daki Sovyet büyükelçisi S.I. Aralov tarafından Türk tarafına aktarıldı. Bu yardım elbette Türk ulusal kurtuluş hareketinin müdahaleye karşı zafer kazanmasında çok önemli bir rol oynadı. III. 3. M. Kemal'in Zaferi ve Sovyet-Türkiye İlişkileri. Bu bölümde M. Kemal'in başındaki Türk güçlerinin Anadolu zaferinin Sovyet Rusya ile Türkiye arasındaki diyaloğun daha da geliştirilmesi üzerindeki etkisi araştırılmaktadır. Yine Sovyet Rusya-Türkiye ilişkilerini de ilgilendiren Lozan Konferansı ve sonuçlarının taraflar üzerindeki etkileri incelenmektedir. 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar köyü yakınlarındaki çatışmada M. Kemal komutasındaki Türk ordusunun Yunan birliklerini kesin bir yenilgiye uğratması, emperyalistlerin Anadolu topraklarından nihai olarak sürülmesinin başlangıcı olmuştur. Moskova ve Ankara'nın savaş alanından çok farklı stratejilere sahip olduğu bir diplomatik savaş evresiyse devam etti. Lozan Konferansı'nda Türk heyeti Boğazlar rejimi konusunda Sovyet projesini desteklemedi. M. Kemal'in güçlerinin Anadolu'daki zaferi sonucu imzalanan Lozan Antkaşmasından sonra Kemalist hükümetin Bolşeviklerle ciddi bir işbirliğine ihtiyacı kalmamıştı. Türkiye ve Sovyet Rusya artık birbirinden uzaklaşmaya başladı. Sonuç kısmında bilimsel araştırma analizine dayalı bulgular özetlenmiştir.

Özet (Çeviri)

Main content of the Thesis. The introduction part justifies the chronological frame and the relevance of the topic, defines the topic and the objective of the dissertation, formulates its purposes, analyses the sources and literature and demonstrates the scientific freshness of that academic thesis. Chapter 1 the question of establishing relationship between the Bolshevik government and the Turkish government in 1918-1920 consists of two paragraphs and is divided into two, namely the history of Soviet-Turkish relations in the Caucasus from the signing of the Treaty of Brest-Litovsk to the Armistice of Mudros. 1.1. The treaty of Brest-Litovsk and its implication in Soviet-Turkish Relations (until the 1918 October) This chapter characterizes the negotiations in Brest-Litovsk and argues the problem of Western intervention at the Caucasus region, handles the treaty signed in Brest-Litovsk changing the balance of powers at the Caucasus region directly. It is also discussing that the relations among the local governments in Caucasus and the authorities in Istanbul. The Bolshevik government decided to withdraw the Soviet Russia from the war following the October Revolution urgently. Nevertheless, there occurred various problems between Turkey and Moscow including the problem of territorial dispute at the Caucasus region. A bloody civil war started within the Russia, and it is understood that the locations of the Bolsheviks were unstable at the Caucasus region. The local Caucasus governments were in hope of establishing of independent republican regimes. England and Germany started to intervene the area through their interests. During this period of chaos and anarchy, Istanbul administration decided to make up for the losses at the Western side, penetrating into the depths of the West, by using the right historical moment. According to the provisions of the treaty signed in Batum Conference between the Transcaucasian and Turkish governments on 4th June 1918, Turkey gained the right of sending soldiers into the Azerbaijani lands in case of any attack of the third sides. At the summer season in the same year, due to the attacks launched by Armenian and English forces, Turkish soldier entered into Dagestan on the basis of the treaty provisions. At that time, Moscow didn't have any opportunities to defend and the only thing that could have done by the Committee of Foreign Soviet Public Delegacy was sending a protesting diplomatic note to Turkish government. Despite the treaty signed by two sides, a tense situation existed. 1.2. The Armistice of Mudros and Soviet-Turkish Relations in Caucasus. In this chapter, it is analysed that the changes brought about in Caucasus in terms of military-strategic and political fields following the signing of Armistice of Mudros and their effects to the development of Soviet-Turkish relations. The military operation run by Turkish government around the Caucasus region continued until the signing of Armistice of Mudros on 30th October 1918, which altered the situation in Anatolia deeply. Turkish army was mustered out, military locations and strategic places like ports was controlled by the Allies. Occupation started in Anatolia on Spring of 1919. At this point, there was not any opportunity of Turkey regarding Caucasus issue. Trenches of Turkey at the Caucasus region was occupied by the English forces and the reminiscent part of the Ottoman armies tried to establish Islamic states around Azerbaijani and Dagestan area; however without the support of Anatolia, they were unable to do it. Soviet-Turkish relations began to change radically after these events. The Party of Young Turks sets hopes on cooperation with the Bolsheviks against the Western operations after the Caucasus Islamic Army collapsed in Autumn of 1918. Furthermore, Turkish communists had confidence in Moscow's support. Nevertheless, the authorities from the Committee of Union and Progress, who had already lost their power in the administration, were unable to set a dialog with the Bolsheviks. Turkish communists only built chaos but not achieved to organise the society against the occupation. The Armistice of Mudros and the developments emerged aftermaths, paved the way for the growing relations between two sides for the upcoming year. Chapter 2 contains five paragraphs about the Caucasus issues between Soviet government and Mustafa Kemal and encompasses the history of Soviet-Turkish relations the periods from the beginning of the first official communications to the ending of the Moscow Treaty which is dated by 1921. 2.1. First Official Communications between Kemalists and Bolsheviks This chapter researches the first official message given by Mustafa Kemal to Lenin and the main reasons pushing two sides into the solidarity and cooperation. The insulting clauses to the Armistice of Mudros caused indignation within public in Anatolia. The Turkish Army was released, the strategic territorial areas were controlled by the Allied powers. On 19th May 1919, Mustafa Kemal headed to Samsun, starting an organised national salvation movement. Nevertheless, it was required to some amount of help and support in order to conduct that national movement. The only hope was the Bolsheviks, who promised to provide any kind of support and help against imperialism for those who were struggling with the imperialists at that time. In order to establish a steady and reliable official relation, there had to be some concessions given. One of the main concessions was becoming willing for Sovietization of Caucasus region to support in exchange for the help and supports. Hereby, Bolsheviks benefitted from the attempts at Caucasus of Turks. Strengthening the anarchy and chaos at Caucasus, shall not be workful for reinforcing the position of the English, who emerges a serious danger for Bolsheviks. At the same time, in case of the nonachievement of the Turkish National Movement and Kemalists, Anatolian lands inevitably would become the area of English controlled zone, which was very hazardous and disadvantageous for Soviet Russia strategically and geopolitically. On the other hand, another reason of providing help and support of Bolsheviks was the willingness to gain the sympathy of Turkish and Muslim populations at Caucasus. The improvement of dialogues along with the other countries would become helpful both sides to break free from the isolation. So, it was revealed that the either two sides were interested in each other at this stage of the historical road. On 26th April 1920, a letter was sent to Lenin including the offer of cooperation. 2.The visit of Turkish council to Moscow. At this chapter, it is observed that the events and results of the first visit of the official Turkish council to Moscow. In the conditions of the Greek assault happened at the Western Anatolia, the fiscal support of the Soviets was become compulsory for the Kemalists. On 11th May 1921, the first official committee of Turkish Grand National Assembly moved to Moscow. The head of the committee was Bekir Sami Bey. Two and a half months later, on 19th July, the delegation arrived in Moscow, where negotiations were held at the People's Commissariat of Foreign Affairs and with the head of Council of People's Commissars Lenin himself. The fundamental topics discussed were providing support to Kemalists and because the Soviet deliveries were planned to be done at Caucasus, it was the security problem of the Caucasus region. As pointing the security problem of the Caucasus, firstly it was about the danger having come from Dashnak Armenia, whom government aided by the English. It was planned that in London, initially the Dashnak platoons aimed at emerging a so called“Caucasus barrier”between the Soviets and Kemalist, utilising the forces of Transcaucasian Republics. With the result of negotiations, a draft of treaty was prepared and on 24th August 1920 it was precontracted. 3.The establishment of Soviet Administrations at Caucasus and Turkish-Soviet Contradictions. At this chapter, it is examined that the first events of Bolshevikization of Caucasus region. It is showed that the reaction of Turkey to the Bolshevikization of Azerbaijan, and also analysed that the first disagreements occurred between the two sides of that stage of the Turkish-Soviet War. At the end of 1919s and the beginning of 1920s, the Red Army Forces developed a successful attack at Caucasus region. The White Army lose the ground and the Bolshevik propaganda became more and more active. In the spring of 1920, Dagestan, Azerbaijan and the Baku patrols had under the control of the Red Army. As the limit of Soviet control approached Anatolian border, the anxious at the Assembly increased. The fear of deputies was initially about the spreading of Bolshevik ideology within Anatolia. In September 1920, Turkish Communist Party was established in Baku and it was a rumour in Anatolia that the Soviet support for a salvation movement that would happen in the future could only be provided by means of Turkish communist. Furthermore, Kemalists were worrying about the possibility of creating a Soviet administration in Armenia and about the parallel dialogs between the Committee of Union and Progress advocates and Bolsheviks. Because at this point, the problem regarding the integration of Bitlis and Van into Armenia emerged between Turkey and Soviet Russia. Instead, Moscow got uncomfortable about the Turkish influence at Caucasus, especially Bekir Sami's anti-Bolshevik actions and the development of Turkish-French relations. 4.Turkish Military Operations at Transcaucasia At this chapter, it is evaluated that the reasons and results of military operations held by Turkey at Kars and Sarıkamış and revised the effects of it to Turkish-Soviet relations. Kars, Ardahan and Batum was taken over to Turkish side according to the provisions in the treaty of Brest-Litovsk and the treaty of Batum, which was between the Turkish government and Republic of Democratic Federal Caucasus. Sarıkamış was also included. However, two years later, these areas were not given to Turkish control. It is understood that the border issue between Turkey and Armenia could never be solved through diplomatic ways. These zones gained importance due to the need of transmitting the Soviet support to Anatolia along the Caucasus roads, which were prevented by the Tashnak government of Armenia who controlled the Kars and Sarıkamış. On 28th October 1920, the first military operations held by Turkish forces towards the armed forces of the Tashnak government were carried out and eventually, Sarıkamış entered under the Turkish rule. There did not any rigid reaction come from Moscow. One months later, on 30th October Kars entered under the Turkish rule with the second military operation. Diplomatic notes protesting it were sent by Moscow. Simultaneously, as a result of the military failures the Tashnak government which is English proponent lost its popularity. It was the big opportunity for Moscow to start the Sovietization of Armenia. On 2nd December 1920, Tashnak government trying to protect its trenches signed the peace treaty with Turkey; but the political power changed in Armenia after three days. The new Armenian cabinet refused to recognize the treaty Tashnak government signed and confirmed the Bolshevik side for the establishment of Soviet power in Armenia. Therefore, military operations held by Turkey served the purpose of Moscow administration. 5. Batum Issue and The Way Heading to Treaty of Moscow dated 1921. It is researched that, the crisis caused by conflicts happening around Batum and its dimension with regards to Turkish-Soviet relations at this chapter. At the end of the autumn on 1921 and the beginning of spring, as both Turkish and Soviet diplomats were working on the draft in order to develop a treaty in Moscow, a disagreement occurred in Batum, where having the strategic importance at Caucasus region. The disagreement became the top point of the thrilling between two sides. In 16th February, The Red Army entered passed through the Georgian border and entered into the Tbilisi in 25th February. Meanwhile, with the consent of the Georgian Menshevik government, Turkish forces obtained the control in Artvin and Ardahan. On 5th March, General Karabekir's army took Batum. Soviet Russia and Turkey were in front of the very door of a conflict. All in all, a rational point of view, which recalling the priority of the mutual interests prevailed at the front of both sides. Ankara made compromises unfortunately and in accordance with the provisions of the Moscow Treaty signed on 16th March 1921, it was given up the demands on Batum and around of it. Chapter III. The Growth of Turkish-Soviet Relations between the periods of 1921-1923. The third section of the thesis consists of three subheadings, and they were drifted apart to the developments starting from the signing of the Treaty of Moscow dated 1921 to the ultimate victory of Kemalists in Anatolia and until the process passing the end of the Lausanne Conference dated 1923, the Soviet-Turkish relations at Caucasus. III. 1. The Ending of the Moscow and Kars Treaties: The Resolution of the Border Problems at Caucasus. At this chapter, it is characterized that both the Moscow and Kars Treaties signed in 1921, their results were analysed and the new contradictions appearing between the two sides though the official relations established were evaluated. Despite, the unsolved problems at Caucasus, on 26th February 1921 the first meeting of Moscow Conference were held and following in 16th March, a treaty of friendship and nonaggression signed between two sides. That was the first official treaty to signed by Ankara government. For the requirement of confidentiality, it was not mentioned about the support for the National Movement happened in Anatolia. Kars and Ardahan were given to Turkey, Batum was to Soviet Georgia and Nakhichevan to Soviet Azerbaijan. Yet, the signing of the treaty would not be any cure for the whole problems. In April 1921, the ethnic problems of Molokans, who living at Kars region, and the problem regarding incitement attitude of Bekir Sami's to Gyumri at the London Conference and the disagreement problem of Ankara with the Western were the other ones. Also, there were needs to be solved a lot of regional ethnic problems. Thus, at the same year in 13th October, a further treaty solving the border problems between Anatolia and its northern neighbours was signed between Turkey and Soviets and Transcaucasian Republics. III. 2. A New Stage of the Turkish-Soviet Contradictions and The Aid From Soviet Russia to Mustafa Kemal government. At this chapter, it is looked at the mutual contradictions appearing after the signing of Kars Treaty. The analysis is done about the contribution of the Soviet fiscal and military aid to the victory of the National Salvation Movement in Anatolia. After the signing of Kars Treaty, the mutual doubts and untrustworthiness between two sides relations did not disappear. The Molokan issue has not been solved yet. Moscow was worried about the reality of Turkish-French intimacy, the signing of Ankara Treaty between France and Turkey and the political thoughts which were against the Communist view at the Kemalist government. Ankara was concerning of the possibility of Enver Pasha who was gaining the support of the Bolsheviks due to the instability of the help received from Soviet Russia for a time was going to turn back to political sphere in Anatolia and the link of Moscow with Russia. Some part of aid encompassing the vast amounts of moneys, medications, ammunitions, weapons and uniforms was transferred to the Turkish side by the Soviets ambassador to Ankara Aralov and the delegation of M.V.Frunze in 1921-1922. This aid had a very great role on the victory of the Turkish National Liberation Movement against the intervention and occupation surely. III. 3. Mustafa Kemal's Victory and Soviet-Turkish Relations In this section, it is appeared that the influence of the victory of Kemalists over the further developments of relations between Soviet and Turkish the results of the Lausanne Conference, which dealing the relations of two sides in a close way. On 30th August 1922, the ultimate victory of the Kemalist forces against the Greeks around the village of Dumlupınar, was the sign of the final stage of the annihilation of the intervention from Turkish lands. A diplomatic war continued the battlefield, in which Moscow and Ankara had very different strategies. Turkish delegates did not support the Soviet project over the regimes in the Straits. After the victory of the Kemalists forces in 25th August and Lausanne Conference, there was not any kind of need of Kemalist government to a serious cooperation with the Bolsheviks. Turkey and Soviet Russia started to move away from each other. At the conclusion part, findings based on scientific research analysis are summarized.

Benzer Tezler

  1. Kızıl Komiser: M.V. Frunze'nin Orta Asya ve Türkiye'deki faaliyetleri (1918-1922)

    The Red Commissar: Activities of M.V Frunze in Central Asia and Turkey (1918-1922) / Кызыл комиссар: М. В. Фрунзенин Орто Азия жана Түркия Багытындагы ишмердүүлүгү (1918-1922) / Деятельность красного комиссара М.В Фрунзе в отношении Средней Азии и Турции (1918-1922)

    ASENA GÖKMEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    TarihKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MURATBEK KOCOBEKOV

  2. Tüketim kültüründe melezleşme: Bişkek şehri örneği

    Hybridization in consumption culture: The case of Bishkek city / Керектөө маданиятындагы гибриддештирүү: Бишкек шаарынын мисалында / Гибридизация в культуре потребления: на примере города Бишкек

    AHMET CAN DEMİR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    SosyolojiKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    Sosyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUSTAFA ORÇAN