Karakter alanlarının morfolojik değişiminin niteliksel etkileri: Şenesenevler, levent ve koşuyolu bahçeli konut yerleşimleri
Qualitative effects of morphological change of character areas: Senesenevler, levent and kosuyolu single-family housing settlements
- Tez No: 788442
- Danışmanlar: DOÇ. DR. ARBİL ÖTKÜNÇ
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Mimarlık, Şehircilik ve Bölge Planlama, Architecture, Urban and Regional Planning
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2023
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
- Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Bina Bilgisi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 279
Özet
İstanbul'da son yıllarda kentin gelişimi için yapılan uygulamalar ve üretilen konut stoku göz önüne alındığında, yapılı çevrenin sahip olduğu morfolojik ve niteliksel özellikler önemsenmeden alınan planlama ve tasarım kararları dikkat çekicidir. Özellikle mevcut kent dokusu içinde yıkılıp yeni yapılan konutlarda yapı yoğunluklarının artışı sonrasında yaşadığımız çevreler hızla değişim geçirmektedir. Yeni oluşan çevrelerde ise mekânsal niteliğin ve insan öncelikli tasarım ilkelerinin göz ardı edildiği görülmektedir. Söz konusu bu hızlı değişimlerin özellikle kent dokusu içinde sahip oldukları biçimsel ve mekânsal özelliklerle ayrışan karakter alanlarının özgün niteliklerini kaybetmesine neden olduğu açıktır. Bu tez çalışması da kentin tarihsel süreç içinde geçirdiği biçimsel, işlevsel, mekânsal ve niceliksel değişimlerin kentsel mekânın niteliği üzerine etkilerini karakter alanları üzerinden incelemeye odaklanmaktadır. Bu nedenle çalışma her iki araştırma alanının kentsel biçimle kurduğu ilişki düşünüldüğünde hem kentsel morfoloji hem de kentsel tasarım disiplinleriyle ilişkilenmektedir. Kentsel morfoloji araştırmalarının hem kentsel tasarım hem de planlama kararlarının alınması sırasında yönlendirici olan temel bilgiyi sağlama potansiyeli nedeniyle, kent dokusunun oluşumu ve değişimi sırasında bu iki disiplinin bütünleştirilmesi veya aralarındaki bağın güçlendirilmesine yönelik farklı yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Kentsel mekânın niteliğini artıran sonuçların elde edilebilmesi için bu yaklaşımlar araştırmaya değerdir. Ayrıca kentsel biçim araştırmalarında mekânın karakterini oluşturan niteliklere yönelik çalışmalara da gereksinim olduğu bilinmektedir. Morfoloji sempozyumlarında da gündeme gelen bir diğer önemli araştırma eksikliği ise ülkemizdeki nicel denetim sağlayan planlama kararlarında morfolojik karakter alanlarının göz ardı edilmesi ve bu kararların mekânsal kalite, nitelik ya da karaktere dair nitel bir yaklaşım sunamamasıdır. Bu nedenle karakter alanlarının planlama sistemine nasıl dahil edilebileceğiyle ya da bu alanlara özel planlama ve tasarım kararlarının nasıl oluşturulabileceğiyle ilgili çalışmalara da ihtiyaç vardır. Ek olarak morfolojik çalışmalar daha çok şehircilik ve planlama disiplinlerinde yoğunlaşmakta ve kullanılan yöntemler kartografik ya da dijital modeller gibi temsillere dayanmaktadır. Bu nedenle mimarlık ve kentsel tasarım disiplinlerinin kavramsal ve araçsal birikimi morfolojik çalışmalara önemli katkılar sunma potansiyeline sahiptir. Yukarıda genel olarak bahsedildiği üzere araştırma problemi kısaca 'kentsel biçimin değişimi sürecinde daha nitelikli kentsel mekânların üretilmesinde ve var olan mekânsal niteliğin ve morfolojik karakterin korunmasında kentsel morfoloji ve tasarımın bütünleşmesi için nicelik yerine mekânsal niteliğin merkeze alındığı farklı yaklaşımların ve temsil araçlarının eksikliğini' temel alır. Bu doğrultuda çalışmanın amacı, 'karakter alanlarının tarihsel süreç içinde geçirdikleri morfolojik ve niceliksel değişimlerin kentsel mekânın niteliği üzerine etkisini' incelemektir. Bu inceleme sırasında ise kentsel tasarımda nitelik ölçütü olarak kullanılan kavramların (insan ölçeği, yoğunluk, çeşitlilik, kapalılık, tutarlılık ve süreklilik vb.) ve mimari temsil araçlarının, niceliksel ve niteliksel değişimler arasındaki ilişkinin kurulmasında bağlayıcı rol alması, morfolojik çalışmalara dahil edilmeleri ve daha nitelikli kentsel mekânların oluşturulması için yapılan çalışmalarda, tasarımlarda ve uygulamalarda etkili ve yönlendirici olmalarının sağlanması amaçlanmaktadır. Araştırma kapsamında Ebenezer Howard'ın bahçeşehir fikri etkileriyle İstanbul'da 1945-1960 yılları arasında toplu olarak tasarlanmış ve inşa edilmiş az katlı bahçeli konut yerleşimleri günümüz kent dokusu içinde morfolojik karakter alanları olarak değerlendirilmiştir. Bu yerleşimlerin örnekleri olan Şenesenevler, Levent ve Koşuyolu mahalleleri tezin amaçları doğrultusunda incelenmiştir. Şenesenevler, gelişimi herhangi bir koruma ya da planlama kararıyla sınırlandırılmamış bir yerleşimdir. Levent Mahallesi günümüzde kentsel sit alanıdır. Koşuyolu Mahallesi'nin ise gelişimi imar planı notlarıyla sınırlandırılmıştır. Bu nedenlerle birbirinden farklı değişim süreçlerini ve etkilerini görebildiğimiz örnekler olmalarıyla morfolojik analizler için önemlidirler. Çalışmanın ilk bölümünde tezin amaç, kapsam ve yöntemiyle ilgili bilgiler verildikten sonra ikinci bölümde morfolojik karakter alanı olarak bahçeli konutların oluşumundaki süreçlerin ve tasarım ilkelerinin incelendiği bağlamsal ve kavramsal arka plan ele alınmıştır. Üçüncü bölümde kentsel morfoloji araştırmalarının kavramsal ve yöntemsel temeline değinilmiştir. Daha sonra kentsel biçimin oluşumunda ve değişiminde morfoloji ve tasarım arasındaki ilişkinin güçlendirilmesinde etkili olabileceği öngörülen nitelik ölçütü kavramlara odaklanılmıştır. Dördüncü bölümde ise Şenesenevler, Levent ve Koşuyolu yerleşimlerindeki morfolojik ve niceliksel değişimlerin analizleri yapılmıştır. Ardından morfolojik unsurlar üzerinden tespit edilen değişimler kentsel mekânın niteliğinin belirlenmesinde kullanılan insan ölçeği (human scale), yoğunluk (density), çeşitlilik (diversity), kapalılık (enclosure), tutarlılık (coherence) ve süreklilik (continuity) kavramları ile ilişkilendirilmiştir. Böylece yerleşimlerin geçirmiş olduğu morfolojik değişimin kentsel mekânın niteliği üzerine etkisi olumlu ve olumsuz yönleriyle ortaya koyulmuştur. Beşinci ve son bölümde ise tüm araştırma bulgularının sonuçları derlenmiş ve tez çalışmasının amaçları ve araştırma soruları gözden geçirilmiştir. Çalışmanın önemi, kentsel morfoloji araştırmalarına teorik, pratik ve yöntemsel katkısı değerlendirilmiştir. Ek olarak planlama, tasarım ve uygulamaya yönelik önerilerde bulunulmuştur ve gelecekte benzer konular üzerinde çalışmalar yapacak araştırmacılar için ışık tutulmuştur. Morfolojik alan analizleri sırasında ilk olarak yerleşimlerin tarihsel süreç içinde geçirdikleri değişim ortaya çıkarılmıştır. Bunun için yerleşimlerin 1966 yılındaki ve günümüzdeki (2021 yılı) durumları üzerinden hem mahalle hem de sokak-parsel ölçeklerindeki değişimler analiz edilmiştir. Böylece yerleşimlerin geçirmiş olduğu değişim fiziksel, mekânsal, morfolojik, sayısal ve grafik veriler aracılığıyla farklı ölçeklerde bütüncül bir şekilde ortaya koyulmuştur. Söz konusu bu değişimlerin kentsel mekânın niteliği üzerine etkilerini anlamak için ise değişim geçiren, süreklilikleri veya süreksizlikleri tespit edilen unsurlar yukarıda bahsedilen kavramlar ile ilişkilendirilerek yerleşimlerin morfolojik karakterinin ve mekânsal niteliğinin nasıl etkilendiği ya da değiştiği anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu ilişki kurulurken kentsel mekânın hacimsel temsilini oluşturmakta faydalı olan üç boyutlu mimari temsil araçlarından ve kesit çizimlerinden faydalanılmıştır. Araştırma bulguları incelenen bahçeli konut yerleşimlerinde görülen morfolojik değişimlerin hem yapılı çevrenin karakterini hem de kentsel mekânın niteliğini genel olarak olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir. Özellikle yerleşimlerdeki TAKS ve KAKS değişimleriyle yapı yoğunluklarının arttığı, ön bahçelerin yapılaşmasıyla insan ölçeğinde etkileşime imkân veren kentsel ara mekânların kaybolduğu ve bina yüksekliklerinin artmasıyla sokaklardaki kapalılık algısının değiştiği ortaya çıkmıştır. Bunlarla beraber mahallelerin yeşil ve boşluklu dokusunun sürekliliğinin ve ortak bir planlama diliyle oluşturulmuş olan dokunun tutarlı bütünlüğünün bozulduğu görülmüştür. Toprak üstünde tespit edilen yoğunluk artışlarının zemin altı kotunda da izlendiği ve yerleşimlerdeki doğal morfolojik yapının tahribatı nedeniyle toprak sürekliliğinin sağlanamadığı ortaya çıkmıştır. Diğer önemli bulgulardan biri de özellikle Levent ve Koşuyolu'ndaki konutların işlev değiştirmesiyle ticari yoğunluğun artmış olmasıdır. Bu durum mahallelerde her ne kadar işlev çeşitliliği sağlasa da yerleşimlerin karakterini oluşturan konutların ve mahalle sakini yoğunluğunun azalmasına neden olduğu tespit edilmiştir. Anlaşılmıştır ki hem koruma kanunlarında hem sınırlayıcı imar notlarında hem de imar kanununda karakter alanlarının tarihsel ve mekânsal bağlamı, morfolojik karakteri ve mekânsal niteliği göz ardı edilmektedir. Bu alanlarda yapılı çevrenin değişimi ve gelişiminin tasarımda ve uygulamada nasıl olacağına dair belirsizlikler bulunmaktadır. Ayrıca bu alanların değişimi ve gelişiminin parsel bazında belirlenmiş imar kararlarına bırakıldığı görülmüştür. Parsel bazında alınan kararların ve yapılan müdahalelerin ise yerleşimlerin bir bütün olarak sahip oldukları fiziksel ve mekânsal özelliklerini ya da morfolojik karakterini sürdürmek için yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Ek olarak kentsel mekânın niteliğinin belirlenmesinde kullanılan kavramların morfoloji ve tasarım arasında önemli birer bağlayıcı olabildikleri ve üç boyutlu mimari temsillerin kentsel mekânın niteliğinin hacimsel olarak düşünülmesinde önemli bir rol üstlendiği görülmüştür.
Özet (Çeviri)
Considering the applications for the development of the city and the housing stock produced in Istanbul in recent years, it is obvious that planning and design decisions are taken without regarding the morphological and qualitative characteristics of the built environment. The environments we live in are rapidly changing, especially after the increase in building densities in the newly built houses that were demolished within the existing urban fabric. In newly formed environments, it is seen that spatial quality and human-based design principles are ignored. It is realized that these rapid changes cause the character areas, which are distinguished by their formal and spatial features in the urban fabric, to lose their original qualities. This thesis focuses on examining the effects of the formal, functional, spatial, and quantitative changes that the city has undergone in the historical process on the quality of the urban space through character areas. For this reason, the study is related to both urban morphology and urban design disciplines, considering the relationship of both with urban form. Due to the potential of urban morphology studies to provide fundamental information that guides both urban design and planning decisions, different approaches are needed to integrate these two disciplines or strengthen the bond between them during the formation and change of the urban fabric. These approaches are worth investigating to increase the quality of urban space. In addition, it is known that there is a requirement for studies on the qualities that create the character of the space in urban form studies. Also, another important research gap, which is discussed frequently in morphology symposiums, is the morphological character areas are ignored in planning decisions. These decisions provide only quantitative control in our country and cannot provide a qualitative approach to spatial quality and character. For this reason, there is a necessity for studies on how to include character areas in the planning system or how to create special planning and design decisions for these areas. In addition, morphological studies are mostly concentrated in urbanism and planning disciplines and the methods used are based on representations such as cartographic or digital models. Because of that, the conceptual and instrumental knowledge of architecture and urban design disciplines has the potential to make significant contributions to morphological studies. As mentioned above, the research problem is briefly based on 'the lack of different approaches and tools of representation in which spatial quality is centered instead of quantity in order to design more qualified urban spaces in the process of changing the urban form, to preserve the existing spatial quality and morphological character, and also to integrate urban morphology and design'. In this direction, the main aim of the study is to examine the effect of the morphological and quantitative changes that the character areas have undergone in the historical process on the quality of the urban space. During this examination, it is aimed that the concepts used as quality criteria in urban design (human scale, density, diversity, enclosure, coherence, and continuity, etc.) and architectural representation tools have a binding role in establishing the relationship between quantitative and qualitative changes. It is also intended to include these concepts in morphological studies and to ensure that they are effective and directive in studies, designs, and practices for the formation of more qualified urban spaces. Within the scope of the research, single-family housing settlements, which were designed and built between 1945 and 1960 in Istanbul with the influence of Ebenezer Howard's garden city idea, are evaluated as morphological character areas in today's urban fabric. Senesenevler, Levent, and Kosuyolu neighborhoods are examined for the thesis as types of these settlements. The development of Senesenevler is not limited by any conservation or planning decisions. Levent Neighborhood is an urban protected area today. And Kosuyolu Neighborhood is limited by the development plan notes. Therefore, they are important for morphological analysis as they have traces of different processes of change and their effects. In the first chapter of the research, the aim, scope, and method of the thesis are explained. In the second chapter, the contextual and conceptual background of which the processes in the formation of single-family housing and design principles are examined as a morphological character area. In the next chapter, the conceptual and methodological foundations of urban morphology studies are covered. Then, quality measurement concepts predicted to be effective in strengthening the relationship between morphology and design are focused on in the third chapter. In the fourth chapter, the morphological and quantitative changes in Senesenevler, Levent, and Kosuyolu settlements are analyzed. Afterwards, the changes identified through morphological elements are associated with the concepts of human scale, density, diversity, enclosure, coherence, and continuity. Thus, the effect of the morphological changes on the quality of the urban space is revealed with its positive and negative aspects. In the fifth and last part, the results of all research findings are compiled, the goals and research questions of the study are reviewed, and the importance of the study and its theoretical, practical, and methodological contribution to urban morphology research are evaluated. In addition, suggestions are made for planning, design, and implementation and for researchers who will work on similar topics in the future. During the morphological field analysis, firstly, the changes that the settlements went through in the historical process are revealed. For this purpose, the changes in both neighborhood and street-plot scales are analyzed over the situations of the settlements in 1966 and today (2021). Thus, changes in the settlements are investigated holistically at different scales through physical, spatial, morphological, quantitative, and graphic data. In order to understand the effects of these changes on the quality of the urban space, the morphological elements, whose continuity or discontinuity were analyzed in the previous section, are associated with the above-mentioned concepts. In this way, it is achieved how the morphological character and spatial quality of the settlements were affected or changed. While establishing this relationship, three-dimensional architectural representation tools and section drawings, which are useful in creating the volumetric representation of the urban space, are used. The research findings show that usually, the morphological changes seen in the settlements affect both the character of the built environment and the quality of the urban space negatively. It is observed that especially with the GSI and FAR changes in the settlements, the building densities are increased, the soft edges that allow human-scale interaction disappear with the constructions in the front yards, and the perception of enclosure in the streets changes with the increase in building heights. Along with these, we can see that the continuity of the green and void tissue of the neighborhoods and the coherent integrity of the tissue created with a common planning language are disrupted. It is acquired that the density increases detected above the ground are also observed at the underground level, and the continuity of the soil cannot be ensured due to the destruction of the natural morphological structure in the settlements. One of the other important findings is that the commercial density is increased due to the changing functions of the houses, especially in Levent and Kosuyolu. Although this situation provides a diversity of functions in the neighborhoods, it causes a decrease in the density of the dwellings and residents that form the character of the settlements. It is concluded that the historical and spatial context, morphological character, and spatial quality of character areas are ignored in the conservation laws, the restrictive construction notes, and the construction law. In these areas, there are uncertainties about how the change and development of the built environment will be in design and practice. In addition, it is considered that the change and development of these areas are left to the construction decisions determined based on plots. The decisions taken based on plots are not adequate to protect the physical and spatial characteristics or morphological character of the settlements as a whole. In addition, it is seen that the concepts used in determining the quality of the urban space can be important connectors between morphology and design, and three-dimensional architectural representations can play an important role in the spatial thinking of the urban space.
Benzer Tezler
- Modeling socio-spatial change: Impact of socio-technological factors on future urban space configuration
Sosyo-mekansal değişimin modellenmesi: Sosyo-teknolojik faktörlerin geleceğin kentsel mekan kurgusuna etkisi
ASLI ULUBAŞ HAMURCU
Doktora
İngilizce
2021
Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik ÜniversitesiŞehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
PROF. DR. FATİH TERZİ
- Mekansal belleğin ortaöğretim binaları bağlamında irdelenmesi
Analysis of spatial memory in the context of secondary schools
ZEYNEP TARÇIN TURGAY
- Experiencing urban morphology development in terms of urban property relations: Cases from historical peninsula
Kent morfolojisi gelişiminin mülkiyet ilişkileri bağlamında deneyimlenmesi: Tarihi yarımada'dan örnekler
EZGİ KÜÇÜK
Yüksek Lisans
İngilizce
2014
Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik ÜniversitesiKentsel Tasarım Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AYŞE SEMA KUBAT
- 1950-1970 yılları arasında yapılan müstakil konut alanlarında değişim: Konya örneği
Detached housing area changes between the years 1950-1970: The sample of Konya
BERRİN DİKİCİ KÖSEOĞLU
- Kent çeperinin dönüşümü ve kentsel morfolojik özellikleri- Menemen – Seyrek mahallesi örneği
Transformation of urban fringe and its urban morphological characterstics - The case of Menemen-Seyrek neighborhood
YEŞİM KOÇDEMİR
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Şehircilik ve Bölge PlanlamaDokuz Eylül ÜniversitesiŞehir Planlama Ana Bilim Dalı
PROF. DR. EMİNE İPEK ÖZBEK