Geri Dön

Pince double: Effet du Coronavirus et de la crise economique sur la durabilité des agriculteurs

Çifte kıskaç: Koronavirüs ve ekonomik krizin tarım üreticilerinin sürdürülebilirliğine etkisi

  1. Tez No: 822409
  2. Yazar: ENGİN KIRAL
  3. Danışmanlar: DR. ÖĞR. ÜYESİ CEMİL YILDIZCAN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Siyasal Bilimler, Political Science
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Fransızca
  9. Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 106

Özet

Bu tez temel olarak tarım üreticilerinin pandemi ve ekonomik kriz başta olmak üzere, yaşanan krizler karşısında sürdürülebilirliğini konu alır. Başka bir deyişle, bu çalışmada çiftçilerin yaşanan şoklara karşı dayanıklılığı, bu şoklardan nasıl etkilendikleri, bu şokları aşmak için izledikleri stratejiler incelenmiştir. Bu bağlamda tarım üreticilerinin gelirlerini çeşitlendirmeye gidip gitmedikleri veya tarımdan kopuşları araştırılmış, bunların sebepleri, yaygınlığı ve çözüm yolları üzerinde durulmuştur. Dünyada son yıllarda yaşanan olaylar tarım üretimini ve insanların sağlıklı gıdaya ulaşımını tehlikeye atmıştır. Sözgelimi pandemi dönemi Avrupa'sındaki pek çok seyahat kısıtlaması Doğu Avrupa ülkelerinden gelen mevsimlik işçi göçünü engellemiş ve tarım üretimi sekteye uğramıştır. Dünyanın en büyük tahıl ve gübre üreticilerinden olan Rusya ve Ukrayna arasında gerçekleşen savaş da özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki pek çok kişinin sağlıklı gıdaya uygun fiyatlara ulaşmasını engellemiştir. Benzer biçimde, Türk Lirasında (tl) yaşanan devalüasyon pek çok tarım girdisinin fiyatını artırmış, bu da kaçınılmaz olarak tüketicinin gıdaya erişememesine veya fahiş fiyatlarla erişebilmesine sebep olmuştur. Bütün bu gelişmeler ışığında, tarım üretiminin önemi bu olaylarla bir kez daha açığa çıkmıştır. Bu yüzden bu çalışma tarım üreticilerinin sürdürülebilirliği ve krizlere karşı dayanıklılığına odaklanmış ve bu sayede Türkiye'de tarımın geleceği, üreticilerin sorunları ve istekleri hakkında okuyucunun bilgilendirilmesi hedeflenmiştir. Bu çalışma ekonomik kriz ve pandemiyi merkezine alsa da, çalışmanın kapsamı bunlarla sınırlı değildir: İklim krizi, kırsalda genişleyen diğer sektörler (özellikle turizm ve sanayi), hayvancılık, göçler ve bu sayılanların tarım üreticilerine etkisi araştırılmıştır. Ayrıca çalışmada yeni jenerasyonların tarımla olan ilişkisi, çiftçilerin hane içi iş dağılımı ve çiftçilerin gözünde tarımın geleceğine de değinilmiştir. Tarım üreticilerinin sürdürebilirliğini analiz etmek amacıyla Balıkesir'de çiftçilerle görüşmeler yapılmıştır. Balıkesir gerek turizmin gerekse sanayinin gelişmiş olduğu bir il olduğu için, olası kopuşların daha rahat saptanabileceği düşünülmüş ve bu sebeple seçilmiştir. Başka bir deyişle, Ayvalık'ta gelişmiş olan turizm ve Bandırma'da gelişmiş olan sanayi sayesinde, tarım sektöründeki işçilerin bu sektörlere olası geçişlerinin daha rahat gözlenebileceği düşünülmüştür. Balıkesir'de dört ayrı ilçede 42 tarım üreticisi ile mülakatlar yapılmıştır. Seçilen ilçeler Bandırma, Ayvalık, Karesi ve Altıeylül'dür (son ikisi Balıkesir'in merkez ilçeleridir). Bu ilçeler coğrafi ve politik konumları nedeniyle seçilmiş, bu sayede Balıkesir'in değişik katmanlarının yansıtılması hedeflenmiştir. Açmak gerekirse, değişik iklim kuşaklarına sahip, demografik yapıları farklı olan, istihdamda farklı sektörel dağılıma sahip ve tarımsal üretimlerinde değişiklikler bulunan ilçeler arasında mukayeseler yapılmış, farklılıklar ve benzerlikler saptanmıştır. Bu kapsamda yapılan görüşmeler 1-15 Nisan 2023 gerçekleştirilmiştir. Görüşme yerleri ise tarım ilçe müdürlükleri, zirai ilaç bayileri, köy kahveleri ve ofisleri kapsayan bir çeşitliliğe sahiptir. Görüşmelerin ilk kısmı çiftçilerin profilini çıkartmaya ve kategoriler yaratmaya yönelik sorulara ayrılmıştır. Bu kategoriler çiftçilerin yaşına, tarım alanının (tarlasının) büyüklüğüne, bulunduğu ilçeye, ektiği ürünlere ve üretim tarzına göre oluşturulmuştur. Çalışma boyunca bu kategoriler sayesinde değişik çiftçi grupları arasında karşılaştırılmalar yapılmış ve benzerlikler tespit edilmiştir. Örneklendirmek gerekirse, ekonomik krizin etkilerinin genç üreticiler ve yaşlı üreticiler tarafından aynı hissedilip hissedilmediği; büyük üreticiler ve küçük üreticilerin yaşanan krizler karşısında benzer tepkiler verip vermedikleri; veya değişik ilçelerde yaşayan üreticilerin sorunları arasında bir farklılık olup olmadığı araştırılmıştır. Görüşmeler sonunda üreticilerin önemli bir kısmı tarıma devam etmeyi düşündüklerini dile getirmiştir. Çiftçilerin çoğu üretici olmaktan duydukları memnuniyetin altını çizmiş, hatta bazı çiftçiler tarım üretimini bıraksalar bile muhtemelen üretime devam edeceklerini paylaşmıştır. Tarımı bırakabileceklerini söyleyen çiftçiler bunun en önemli sebebi olarak ekonomik şartlarının bozulmasını göstermiştir. Yani, tarım üreticilerinin tarımı bırakma kararının zorunlu bir bırakma olduğunu anlıyoruz, gönüllü olarak başka bir işi seçmekten ziyade ekonomik şartların kötüleşmesinden doğan bir zorunluluk söz konusu. Bu bağlamda, neredeyse bütün çiftçiler ekonomik krizin yıkıcı etkilerinden söz ettiler. Özellikle tarım girdilerindeki radikal artışlar görüşmeciler tarafından ağızbirliğiyle dile getirilmiştir. Ek olarak, görüşmeciler günden güne artan hayat pahalılığından, tüketicilerin alım gücünün düşmesinden ve ekonomik krizin tetiklediği borçlanmalardan yakınmışlardır. Bununla beraber, şaşırtıcı bir biçimde çiftçilerin Covid-19 pandemisinden çok fazla etkilenmediğini görüyoruz: Çok küçük bir azınlık dışında (28%) görüşmeye katılanların çoğu koronavirüsten etkilenmediklerini söylemişlerdir, hatta ufak bir kısım (14%) pandeminin tarımsal üretime olumlu etkileri olduğunu dile getirmiştir. Kapanmalar boyunca pek çok insanın kendi işinde çalışamadığına şahit olduk, kimi görüşmeciler bu insanların düşük ücretler karşılığında kendi tarlalarında çalıştıklarını söylemişlerdir. Sonuç olarak pandeminin tarımsal üretimi büyük çapta etkilemediğini ve bu süreçte bu süreçte üretimin durmadığını anlıyoruz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, bu araştırmanın kapsamı sadece son dönemlerde yaşanan şokların tarıma olan etkisiyle sınırlı değildir. Görüşmeler boyunca katılımcılara geçimlik üretim de sorulmuştur, fakat bu çalışmaya katılan çiftçilerin hepsi pazara yönelik üretim yaptıklarını aktarmışlardır. Bir görüşmeci geçimlik üretim yapan bir tanıdığı olduğundan bahsetse de günümüz koşullarında bu üretim tarzının çok zor olduğunu çünkü üreticilerin tarımsal girdilere bağımlı olduğunu, geçimlik üretimle girdi fiyatlarını karşılamalarının neredeyse imkansız olduğunu paylaşmıştır. Bugün geçimlik üretim yapanlar büyük oranda kendilerine ve akrabalarına sağlıklı gıda üretmek isteyen çiftçilerle tarımsal üretimle bir hobi olarak ilgilenen üreticilerden oluşuyor. Tarımsal gelirlerin yeterli olup olmadığı sorusunu cevaplayanların büyük kısmı tarımsal gelirlerin yeterli olmadığını dile getirmişlerdir. Ek olarak, görüşmeciler ekonomik şartların önceden daha iyi olduğunu ve koşulların bozulmasının doğrudan ekonomik krize bağlı olduğunu aktarmıştır. Tarımsal üretimin sürdürebilirliği için üreticilerin tarım gelirlerini yeterli görmesi çok önemlidir. Bu bağlamda, üreticilerin çoğunun tarım gelirlerini düşük bulması tarımın geleceği açısından karanlık bir tablo çizmektedir. Bunlara ek olarak, görüşmelerde birçok katılımcının tarımın yanında bir işi olduğu veya daha önce başka bir işte çalışmış olduğu ortaya çıkmıştır. Yani pek çok çiftçi başka bir iş tecrübesine sahiptir, bu da ihtiyaç halinde çiftçilerin bu işlerde de çalışabileceğini göstermektedir. Bir yandan, bu olgu bize çiftçilerin tarımsal üretimi seçtiğini göstermektedir, bu insanlar bir zorunluluktan kaynaklanarak çiftçilik yapmamaktadırlar. Diğer yandan ise, aynı olgu ekonomik durumlarının kötüleşmesi halinde çiftçilerin tarımdan kopuşların ne kadar olası olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, bu çalışmada tarım üreticilerinin eski refahlarını kaybettiklerini söylemesi çok endişe vericidir. Bu refah azalması devam ettiği takdirde çiftçilerin çoğu başka işlerde istihdam olma potansiyeli taşımaktadır. Tarım ve tarım-dışı işleri karşılaştırmalarını istediğimizde görüşmecilerin %39'u tarımı tercih ederken, kalan %61 tarım dışı işlerin daha iyi olduğunu belirtmiştir. Bu veriler ışığında, uygulanan tarım politikaları olası kopuşları engellemek için tarımın cazibesini artırmayı öncelik haline getirmelidir. Bu araştırmada aynı zamanda tarım üreticilerinin kente göçlerini inceledik. Göç konusundaki sorulara gelen cevaplara baktığımızda iki ana akım göze çarpıyor: Birincisi, tarım üreticileri ağızbirliği yaparak kentlere göç etme niyetleri olmadığını söylemişler ve şehir hayatının zorluklarından yakınmışlardır. Bunları kısaca sıralayacak olursak; yeşil alanların yokluğu, trafik, artan kiralar bu zorluklardan birkaçıdır. Buna karşın pek çok görüşmecinin çocukları şehirlere göçmüştür veya göçmeyi düşünmektedir. Temelde, akademik ve ekonomik olanaklar gençleri şehirlere çekmektedir. Bu sonuçları analiz ettiğimizde bir yandan köylülerin kente göçmeyi düşünmemesi, esasında büyük oranda köylü emeğine dayanan tarım açısından çok olumludur. Diğer taraftan bakıldığında ise çiftçilerin çocuklarının kente göç eğiliminde olması tarımın geleceği açısından endişe vericidir. Çiftçilerin büyük çoğunluğu tarıma küçükken ailelerinin yanında başladıklarından bahsetmektedir, günümüz gençlerinin şehre göçmeye meyilli olması ise tarımsal üretim bilgisinin jenerasyonlar arası bir kopuşa uğradığını göstermektedir. Ayrıca çiftçiler ileride tarım üreticisi/işçisi bulamayacaklarından endişe etmektedirler. Gençlerin kente göçünü azaltmak için (kent merkezli mesleklere hazırlayan) eğitime tarımı eklemek bugün çokça tartışılan bir konudur. Bunun yanı sıra, kırsalda gelişmekte olan sanayi ve turizm sektörleri de tarım açısından bir tehlike arz etse de, gençler açısından istihdam oluşturması yönüyle kırdan kente göçü azaltabilecek potansiyele sahiptir. Bu çalışmada karşımıza çıkan bir başka tema hayvancılıktır. Çalışmanın hazırlık aşamasında hayvancılık bu çalışmaya eklenmemişti, ama görüşmelerin başından itibaren hayvancılığın tarım üreticilerinin büyük bir kısmı için ne kadar önemli olduğunu görülünce hayvancılığın eklenmesine karar verilmiştir. Görüşmecilerin azımsanmayacak bir kısmı (%33) aynı zamanda hayvancılıkla uğraşmakta ve birçok görüşmeci ise ekonomik kriz yüzünden hayvancılığı bıraktıklarını söylemektedir, ya da daha spesifik olarak belirtmek gerekirse yem fiyatlarının artışı yüzünden hayvancılıktan koptuklarını dile getirmektedir. Hayvancılık yapanlar, tarım üretiminin hayvancılığa doğrudan bağlı olduğunu iddia etmektedir, onlara göre hayvancılık da aynı şekide tarıma bağlıdır. Görüşmeciler bir hayvancı tarımla uğraşmazsa pazara (yem fiyatlarına) fazlasıyla bağımlı olacağını, buna karşın tarımla uğraşan bir hayvancı kendi yemini üretme şansına sahip olduğunu ve yem fiyatlarındaki dalgalanmalar karşısında daha dirençli olacağını akatarmışlardır. Benzer şekilde hayvanlardan elde edilen gübre de tarlanın bir kısım gübre ihtiyacını karşılayacak ve çiftçi bu sayede pazardaki yem fiyatlarına karşı bağlılığını azaltacaktır. Yani sonuç olarak tarımın ve hayvancılığın birbirlerini tamamlayan üretim tarzları olduğunu anlıyoruz. Aynı zamanda bu çalışmada, hayvancılığın yaşanan krizler karşısında üreticilerin sürdürülebilirliğini artırdığını görmekteyiz. Türkiye'de tarımın geleceği konusunda ise, tarım üreticilerinin çok ufak bir azınlığın (%9) çocuklarının çiftçi olduğunu görüyoruz. Burada tarım bilgisinin aktarımında bir kopukluk yaşandığını görüyoruz. Görüşmecilerin %76'sının tarıma 25 yaşından önce başladığı düşünülürse ve sadece %11'inin 30 yaşından sonra başladığını göz önüne alırsak, gençlerin tarımdan kopuşunun tarımın geleceği için büyük bir tehlike teşkil ettiği söylenebilir. Başka bir deyişle, görüşmecilerin büyük kısmı tarıma küçük yaşta başlamıştır ama günümüz gençleri tarımla ilgilenmemektedir. Dahası, çiftçilere çocuklarının tarımla uğraşmasını isteyip istemediğini sorduğumuzda, katılımcıların %66'sı bu soruyu olumsuz cevaplamıştır. Çiftçi ailelerinin çocuklarının kent merkezli işlere kayışı Türkiye'deki tarımın en önemli problemi olarak karşımıza çıkmaktadır ki bu olgu Türkiye'nin ileride tarım üreticisi bulmakta sorun yaşayabileceğini göstermektedir. İkinci olarak, küresel ısınma tarım için yaklaşan en önemli tehditlerden biridir. Görüşmecilerin büyük bir kısmı kuraklığın bu sene (2023) daha çok hissedildiğini ve bundan dolayı mahsulün kalitesi ve niceliğinde düşüşler olduğunu aktarmıştır. Bir başka ifadeyle, görüşmecilerin %71'i üretimlerinin iklim krizinden etkilendiğini ifade etmiştir. İklim krizinin etkileri farklı ilçelerde değişik biçimde hissedilmiş olsa da, sahada tarım üreticilerinin hemen hepsinin iklim krizinden haberdar olduğunu görüyoruz. Görüşmeciler bu krizi atlatmak için değişik stratejilerden bahsetmişlerdir: Damla sulamaya geçme, sondaj kuyusu açma, ekimde değişikliğe gitmek (daha az su isteyen ürünleri ekmek), ekim zamanını değiştirmek… Kamu kuruluşlarının bu konudaki yetersizliği, (Altınova'daki [Ayvalık] Sulama Birliği gibi bazı örnekler haricinde) bu konuda topyekûn bir bilinçlendirme faaliyetini engellemektedir. Her şeyi hesaba katarsak, küresel ısınma Türkiye'de tarımın geleceği konusunda en tehlikeli tehditlerin başlarında geliyor. Ek olarak, tarım alanlarının korunması tarımın geleceği açısından çok önemli bir başka noktayı oluşturuyor. Özellikle Ayvalık gibi turistik yerlerdeki tarım üreticileri, tarlalarının yerleşim yerlerine dönüştürüldüğünü veya dönüştürülme riski olduğunu söylüyorlar. Tarımsal üretim alanlarının (tarlaların) korunması Türkiye'de tarımın sürdürülebilirliği açısından büyük öneme sahiptir. Toparlamak gerekirse, görüşmecilerin sadece küçük bir kısmının (23%) gelecek ile ilgili iyimser olduğunu görüyoruz. Buna bakarak, tarım üreticilerinin pek çok nedenden dolayı tarımın geleceği konusunda umutsuz olduğunu görsek de, üreticilerin üretime devam etme kararlılığı tarımın geleceğine bakarken kısmen ümitvar olmamıza imkan sağlıyor.

Özet (Çeviri)

This research focuses on the sustainability of agricultural producers in relation to recent crises in Turkey, namely Covid-19 pandemic and the economic crises. In other words, this paper studies the resilience of farmers by focusing on how they are affected by these challenges and the strategies they adapt. In this regard, I investigate whether the agricultural producers diversify their income or abandoned agricultural production, the prevalence/the reason of their decisions. The recent global events jeopardized the agricultural production and people's access to the healthy food. Those events include the coronavirus pandemic, the Russo-Ukrainian war and the economic crisis in Turkey. Firstly, the coronavirus pandemic caused a number of travel restrictions in Europe. As a result, the mobility of seasonal agricultural workers from Eastern European countries was interrupted and thereby the agricultural production has been damaged in this period. Moreover, the Russo-Ukrainian war prevented many people's access to the healthy food especially in developing countries since Russia and Ukraine are among the largest producers of cereals and fertilizers. In the Turkish case, the rapid devaluation of Turkish Lira (tl) caused an increase in many agricultural inputs which eventually generated a food inflation. In the light of these events, the importance of agriculture becomes more apparent nowadays. Accordingly, this paper focuses on the sustainability of agricultural producers and their endurance against crises. In order to analyze the sustainability of agricultural producers, 42 interviews with agricultural producers were carried out in Balıkesir. Balıkesir was selected because other sectors (such as tourism and industry) are developed in this city, so agricultural production abandonment and consequent switching to these sectors can be observed more frequently. The researched took place in four districts: Bandırma, Ayvalık, Karesi and Altıeylül (the latter two are the central districts of Balıkesir). The selection of these districts were based upon their geographical and political position, thereby I aimed to represent the different segments of Balıkesir. Moreover, the tourism in Ayvalık and the industry in Balıkesir are sufficiently developed, so the agricultural production abandonment in favor of these sectors can be readily observed. These interviews with farmers took place between 1-15 April 2023. These interviews took place in the following locations: provincial directorates of agriculture and forestry, kahvehane (coffeehouses), retailer shops of pesticides and farmers' offices. The beginning of the field research is reserved to the creation of different categories of agricultural producers based on age, size of the agricultural land they own, location, their selection of seedling and their mode of production. These categories enable us to make comparisons and find some similarities between different groups of producers. For example, we examine whether the effects of economic crisis are the same for the young vs. older farmers; whether petty producers develop the same strategies as big-scale farmers; and whether farmers residing in different districts face similar difficulties. At the end of these interviews, we conclude that the majority of producers intend to continue their profession. Many of them underline the inherent satisfaction associated with being a producer. Among those who state that they might quit agriculture posit the deterioration of economical conditions as the main reason of their abandonment. Therefore, it is understood that farmers are in a way compelled to abandon agricultural production. Almost all the respondents complain about devastating effects of the economic crisis. For one thing, the radical increase in the agricultural inputs' prices is mentioned unanimously. Furthermore, increased costs of living, rapidly decreasing purchasing power of consumers and debts incurred during the economic crisis are also listed by agricultural producers. That being said, surprisingly the interviewees say that they are not affected by the pandemic: Apart from a minority (28%), most farmers declare that Coronavirus induced restrictions have not negatively affect them. Even some respondents (14%) mention that the pandemic ameliorates their economic conditions. For example, some people who were employed in sectors that were severely affected by pandemic related confinements have created a new labor pool for agricultural workers. I deduct that the Covid-19 pandemic did not deteriorate agricultural production in Turkey and the production continued without much disruption in this period. In this research project, I also wanted study subsistence agriculture. However in the field, I did not meet any producer who practices it. As a matter of fact, most interviewees stress their dependence to the market in which they were selling their product (through their dependence on agricultural inputs or seasonal workers' wage determined by market conditions). In addition, most of the farmers claim that the agricultural revenues were not sufficient. It is understood that their economic conditions were better in the past. The fact that the majority of producers think that their earnings are insufficient constitute a problem for the future of agricultural production. In addition, we find that most farmers have another non-agricultural employment or have worked in such a job formerly. Accordingly, they can switch to non-agricultural sectors if necessary. On one hand, the presence of this opportunity indicates that farmers choose to be agricultural producers, so it is a choice rather than a necessity. On the other, the same fact alerts about the possibility of future abandonments of agriculture if conditions worsen. In this context, the fact that farmers declare that their welfare has declined in recent years is disturbing. If this decline continues, farmers may be employed in other sectors. Comparing their jobs, 39% think that agriculture is better while 61% prefer non-agricultural jobs. Hence the agricultural policies must undoubtedly comprise the attraction of agriculture in order to prevent the abandonments. Urban migration is also included in this research. We noticed two main trends in relation to this phenomenon: First, farmers unanimously declare that they do not intend to leave their home or to migrate to the cities. They all list the inconveniences of an urban life such as the lack of green areas, traffic, high costs of rents… However many interviewees' children have already migrated or plan to migrate to urban centers for better academic and economic opportunities. All in all, it can be said that while agricultural producers tend to rest in rural places where agricultural production is realized dominantly, their offspring choose to reside in urban areas. Farming is predominantly a rural profession and the contentment of farmers with their place of residence is promising. Nevertheless, most of the interviewees state that they have begun agricultural production when they were child and younger generations' urban migration trend seems problematic for the future of agriculture. I decided to include animal husbandry in this research after discovered in my interviews that it is an indispensable element of agricultural production. In other words, since the onset of the interviews, we realize that animal husbandry is an indispensable element of agriculture. Among the interviewees, a relatively large group (33%) does have a livestock. There are some others that abandoned animal husbandry due to the economic crisis, or more specifically due to the rising price of fodder. The breeders hold that agricultural production is directly linked to animal husbandry, at the same time the latter depends heavily on agriculture. They posit if a breeder is not occupied in agriculture, he would be overly dependent on the market (more specifically on fodder prices) while a breeder-farmer has the chance to produce his own fodder, thereby he would be less affected by the fluctuations of fodder prices. Similarly, the manure of animals is used in farms which allows farmer to be less dependent on manure prices in market. Finally, it can be affirmed that agriculture and animal husbandry are complementary and the animal husbandry contributes heavily to the sustainability of agricultural producers. With regard to the future of the agriculture in Turkey, we realize that a very small minority has a farmer child. We saw a rupture in the transmission of knowledge. 76% of farmers begin agricultural production before they are 25 years old and that only 11% begin after they are 30; therefore the disinterest among young people towards agricultural production is worrying. We can deduce that there is a growing distance between youth and agriculture, which poses a risk for the future of the profession. In other words, the majority of interviewees have commenced farming when they were young, but today's youth does not have an interest in continuing agricultural production. Moreover, 66% of the interviews state that they do not want that their children continue agricultural production. Correlatively, the orientation of young people towards urban centers constitutes the principal problem of agriculture in Turkey. Second, climate change is a strongly impending threat facing agriculture. Most of the interviewees assert that the drought is most felt this year (2023) and the quality and quantity of their crop have fallen. In other words, 61% of respondents declare that their production is affected the global warming. The effects of climate change are visible differently in different regions, but almost all of the producers claimed that they were aware of it. Farmers used different strategies such as micro-irrigation, drilling of a well, change of crops… The lack of public institutions to inform producers about the effects of global warming is apparent except some successful examples like Association of Irrigation in Altınova (Ayvalık). Third, the preservation of agricultural zones is another important issue for the sustainability of agriculture. Especially in touristic areas like Ayvalık, farmers contend that most of the farms have been transformed –or carry the risk to be transformed- into residential sites. The place of agricultural production should be protected at all costs and it constitutes one of biggest threat to the sustainability of agriculture. Finally, despite the fact that farmers hold a pessimist attitude about the future of agriculture, their dedication to continue their practice is inspiring and present a hope for the future of agriculture in Turkey. Cette recherche s'intéresse à la durabilité des producteurs agricoles face à deux crises récentes, à savoir la pandémie et la crise économique. Autrement dit, nous examinons la résilience des agriculteurs contre les chocs en questionnant comment ils sont affectés par ces chocs et quelles stratégies ils adoptent à les surmonter. A cet égard, on se focalise sur les stratégies des producteurs agricoles en tant que la diversification des revenus ou l'abandon total de l'agriculture. Les événements récents compromettent globalement la production agricole et l'accès des gens aux nourritures saines. Ces événements mentionnés comportent la pandémie, la guerre entre la Russie et l'Ukraine ou la crise économique en Turquie. D'abord, le coronavirus causa plusieurs restrictions de voyage en Europe, la mobilité des ouvriers saisonniers qui migrent de l'Europe de l'Est était restreinte dans cette période et conséquemment la production agricole fut endommagée. En outre, comme la Russie et l'Ukraine sont parmi les plus grands producteurs des céréales et des engrais, la guerre russo-ukranienne empêche l'accès aux nourritures particulièrement pour des pays en développement qui dépendent majoritairement de ces pays. De surcroit, on témoigne une crise économique en Turquie qui nuit grandement à l'agriculture en Turquie. La dévaluation rapide de la livre turque (tl) cause une hausse dans les prix des intrants agricoles qui suscite une inflation des aliments. A la lumière de ces événements, l'importance de l'agriculture devient plus apparente aujourd'hui. C'est pour cela que cette recherche examine la durabilité des producteurs, leur résilience contre les crises et l'avenir de l'agriculture en Turquie. Nous nous concentrons principalement sur la pandémie et la crise économique, mais des différents thèmes sont également inclus à cette recherche tels que l'impact du réchauffement climatique, l'expansion de l'industrie et du tourisme aux zones rurales, l'exode rural, l'élevage et l'intérêt des nouvelles générations à l'agriculture, la diversité des emplois des membres du ménage des agriculteurs. Afin d'analyser la durabilité des producteurs agricoles, 42 entretiens furent accomplis à Balıkesir. Balıkesir est choisie parce que les autres secteurs (particulièrement le tourisme et l'industrie) y sont développés et on peut observer les abandons de l'agriculture plus facilement. Quatre districts sont choisis : Bandırma, Ayvalık, Karesi et Altıeylül (les deux derniers sont les districts centraux). Ces districts sont choisis selon leur position géographique et politique ; ainsi on vise à présenter une perspective qui représente les différents segments de Balıkesir. Plus précisément, le tourisme à Ayvalık et l'industrie à Bandırma sont assez développés et les abandons des ouvriers agricoles en faveur de ces secteurs y sont plus frappants. Nous réalisâmes 42 entretiens avec des agriculteurs pendant les deux semaines entre 1-15 avril 2023. Les entretiens eurent lieu aux directions provinciales de l'agriculture et foresterie, aux kahvehane (les cafés de village), aux magasins agricoles et aux offices. Au début de la recherche, on crée des catégories basées sur l'âge, la grandeur de la surface agricole, la location, le choix de semis, la mode de production selon lesquelles on fait des comparaisons ou on trouve des similitudes entre les différents types des agriculteurs. Pour donner quelques exemples, on tâche d'examiner si les effets de la crise économique sont également ressentis par les agriculteurs jeunes et âgés ; si les grands producteurs développent des stratégies similaires que les petits producteurs ; ou si les agriculteurs qui habitent aux différents districts éprouvent des difficultés similaires. Au bout des entretiens, on aperçoit que la majorité des producteurs comptent à continuer leur emploi. Beaucoup d'eux soulignèrent leur contentement d'être producteur. Ceux qui affirmèrent qu'ils pourront quitter l'agriculture montrent la détérioration des conditions économiques comme la raison principale d'abandon. Alors on comprend que les agriculteurs sont dans un sens contraints à abandonner la production agricole. Presque tous les enquêtés se plaignirent des effets néfastes de la crise économique. Les hausses radicales dans les prix des intrants furent unanimement citées par les enquêtés. De plus, le coût de vie qui s'augmente de jour au jour, le pouvoir d'achat des consommateurs qui se diminue, les endettements suscités par la crise économique furent également mentionnés par les interviewés. Ceci dit, étonnement les interviewés déclarèrent qu'ils n'étaient pas tellement influencés par la pandémie : Hormis une minorité (28%), la plupart des enquêtés rapportèrent qu'ils n'étaient pas affectés par le coronavirus et même une petite partie des agriculteurs (14%) dirent que la pandémie améliora la production agricole. Ils ajoutèrent que pendant les confinements, plusieurs gens n'étaient pas capables à travailler dans leur propre emploi et conséquemment ils étaient dirigés à être employés dans le secteur agricole en tant qu'ouvrier. En tous cas, on déduit que la pandémie de Covid-19 n'endommagea pas grandement l'agriculture en Turquie et la production ne fut pas arrêtée dans cette période. Comme on mentionna déjà, cette recherche n'était pas restreinte aux effets des chocs récents à l'agriculture en Turquie. L'agriculture vivrière fut pareillement demandée aux enquêtés, mais il n'y avait aucun producteur qui ne produit pas pour le marché. On comprend que les producteurs sont grandement dépendants du marché (soit pour l'achat des intrants, soit pour embaucher des ouvriers saisonniers). Aujourd'hui, l'agriculture vivrière sert surtout à fournir des aliments sains à eux et à leurs proches. De surcroit, la plupart des répondants suggèrent que les revenus agricoles n'étaient pas suffisants. Par les réponses, on comprend que les conditions étaient meilleures auparavant et que la détérioration était directement liée à la crise économique. Il est très important que les producteurs estiment que leurs revenus soient suffisants pour la durabilité de l'agriculture. Alors en ce sens, le fait que la majorité est insatisfaite de leur revenu est déprimant pour l'avenir de l'agriculture. En outre, on trouve que beaucoup d'agriculteurs ont un autre travail ou bien ils travaillèrent dans un autre emploi jadis. Donc, on affirme qu'ils ont l'expérience nécessaire de ces travaux et qu'ils peuvent être employés dans les autres postes au cas de besoin. D'une part, ce fait indique que les agriculteurs choisissent à être agriculteur. C'est un choix au lieu d'une nécessité. D'autre part, le même fait alerte sur la possibilité des abandons pour les producteurs au cas où les conditions se détérioraient. En ce sens, le fait que la plupart des enquêtés parlent d'une baisse dans leur bien-être est très inquiétant. Si cette baisse continue, les producteurs pourraient être employés dans les autres secteurs. En comparant les travaux agricoles et nonagricoles, 39% des agriculteurs trouvent que l'agriculture est meilleure tandis que 61% préfèrent les emplois non-agricoles. Alors les politiques doivent sans doute toucher à l'attractivité de l'agriculture afin d'empêcher les abandons. On s'intéresse également à l'exode rural dans cette recherche. On aperçoit deux courants principaux par rapport aux migrations : D'abord, les agriculteurs déclarèrent d'une façon unanime qu'ils n'avaient aucune intention de migrer en ville. Ils citèrent les inconvenances d'une vie urbaine comme le manque des zones vertes, l'embouteillage, les coûts des loyers… En revanche, beaucoup d'enquêtés ont des enfants qui migrèrent déjà ou qui comptent déménager aux centres urbains. Essentiellement, les opportunités scolaires et économiques des villes attirent des enfants. Dans l'ensemble, on affirme que les agriculteurs sont enclins à continuer de résider dans les milieux ruraux pendant que leurs enfants optent pour une vie urbaine. Un autre thème de cette recherche est l'élevage. Au début, l'élevage n'était pas inclus à cette recherche, mais dès le début des entretiens on se rendit compte que l'élevage était un élément indispensable d'agriculture. Parmi les répondants, une partie assez grande (33%) s'occupe également d'élevage et certains d'agriculteurs l'abandonnaient à cause de la crise économique, ou plus spécifiquement à cause de l'accroissement des prix de fourrage. Les éleveurs affirmèrent que la production agricole était directement liée à l'élevage en même temps que l'élevage dépendait grandement d'agriculture. Ils déclarèrent si un éleveur ne s'occupe pas d'agriculture, il serait trop dépendant au marché (aux prix des fourrages plus spécifiquement) tandis qu'un éleveur-agriculteur a la chance de produire ses fourrages et conséquemment il serait moins affecté par les fluctuations des prix de fourrage. D'une façon similaire, les engrais des animaux servent dans les fermes qui rendent le producteur plus indépendant des prix des engrais. Alors finalement on conclut que la production agricole et la production animale sont complémentaires et que l'élevage contribue nettement à la durabilité des agriculteurs. Concernant l'avenir de l'agriculture en Turquie, on aperçoit qu'une très petite minorité (9%) rapporte que leurs enfants étaient agriculteurs. On voit une rupture très nette à la transmission des connaissances vers les nouvelles générations. Vu que 76% des agriculteurs commencèrent l'agriculture avant qu'ils avaient eu 25 ans et que seulement 11% engagent à la production agricole à partir de 30 ans ; on peut déduire que les jeunes s'éloignent de la production agricole et ce fait est très dangereux pour l'avenir de la Turquie. Autrement dit, la plupart des enquêtés commencent l'agriculture quand ils étaient jeunes, mais la jeunesse d'aujourd'hui ne s'intéresse pas à l'agriculture. De plus, quand on demande aux producteurs s'ils veulent que leurs enfants soient agriculteur, 66% des enquêtés ne le veulent pas. L'orientation des jeunes vers des emplois urbains constitue le problème principal de l'agriculture en Turquie. Deuxièmement, le réchauffement climatique est une menace imminente face à l'agriculture. La plupart des enquêtés expriment que la sécheresse est plus ressentie cette année (2023) et que la quantité/qualité de leurs récoltes est tombée. En d'autres termes, 71% des enquêtés déclarèrent que leur production était affectée par la crise écologique. Les effets de la crise se voient différemment selon les districts, mais dans le terrain on comprend que la plupart des producteurs sont au courant de la détérioration écologique. Il s'agit des différentes stratégies à surmonter les effets de la crise écologique comme la micro-irrigation, le forage des puits, le changement de semis… Le manque des institutions publiques à informer les producteurs est apparent sauf quelques exemples comme l'association d'arrosage à Altınova (Ayvalık). Tout compte fait, le réchauffement climatique émerge comme l'une des menaces la plus périlleuse pour l'avenir de l'agriculture en Turquie. Il faut aussi ajouter que la préservation des terres arables est immensément importante. Surtout dans les milieux touristiques comme Ayvalık, les agriculteurs avertissent que beaucoup des fermes sont transformées –ou ont le potentiel d'être transformées- aux sites résidentiels. La place de la production agricole est censée être protégée pour la durabilité de la production agricole. Finalement, on remarque que seulement une petite minorité (23%) est optimiste envers l'avenir. Alors, la perception des agriculteurs est déprimante et pessimiste par rapport aux plusieurs raisons, mais le fait que les producteurs sont dédiés à continuer la production est inspirant pour l'avenir.

Benzer Tezler

  1. Sınır elemanları metodu

    Boundary elements method

    ERDEM SERKAN SAATÇİOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    Makine Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. TEOMAN KURTAY

  2. Gerçeküstünde soyutlama ve deformasyon

    Başlık çevirisi yok

    Y. SERHAD ERTİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1996

    Güzel Sanatlarİstanbul Teknik Üniversitesi

    AHMET KESKİN

  3. Kurak ve yarı kurak alan ağaçlandırmalarında değişik makineli arazi hazırlığı yöntemlerinin dikim başarısı üzerine etkileri

    The effect of land preparation methods with different machine on planting success in arid and semi-arid area a forestations

    İSMAİL ÇELİK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Ormancılık ve Orman MühendisliğiSüleyman Demirel Üniversitesi

    Orman Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SÜLEYMAN GÜLCÜ

  4. Gaz karışımlarının iyon nitrürasyon işlemi üzerine etkisinin incelenmesi

    Investigation of effect of gas mixtures of ion nitriding process

    MEHMET KARAKAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1998

    Makine MühendisliğiAtatürk Üniversitesi

    Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. AYHAN ÇELİK