Geri Dön

М.хайдеггердин көркөм чыгармачылыктын маңызы тууралуу концепциясы

M. Heidegger'de sanatın özü anlayışı

  1. Tez No: 823104
  2. Yazar: GÜLZANA İLİPAEVA
  3. Danışmanlar: PROF. DR. CAMGIRBEK BÖKÖŞOV
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Kırgızca
  9. Üniversite: Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 130

Özet

Адамзаттын т.а. илимдин жетишкендиги деп саналган, илим менен бирге ошол эле учурда илимди да өнүктүргөн, илимден озонуп өз алдынчалуулукка умтулган техника, технологиянын бийлеп турган заманында, мурун мүмкүн болбогон нерселер бүгүн мүмкүн. Орто кылым же болбосо жакынкы эле өткөн кылымдын адамы бүгүнкү күнгө карап бейиш деп айткыдай. Канчалык техника, технология өнүксө-өнүксүн, бирок, адамдын адам болушунан улам тарыхында көлөкөсүндөй эле али чечиле элек маселелери ээрчип келет. Мындай маселелердин эң эле маанилүүсү, эң алгачкысы – болум маселеси. Техника, технологиянын адамды төрт тарабынан курчап, каалоо-тилектеринин аткарылышында өз салымын кошуп техникалар менен толтурулган жаңы дүйнөсүндө болум, чындык, маңыз сыяктуу маселелерин көшөгө артына чыгаргандай туюлат. Бирок, ошого карабастан, акыл менен сезим ээси болгон адам, учурунда“Мен кудаймын”дегенчеликке баргандай эле эми техника, технология менен дүйнө талашкандай туюлат. Кайсыл бир убакта акыл күчүнүн негизинде жаралган бүгүнкү техника, технология бул талашты искусство жаатына көзүн койгону менен күчөтөт. Дал ушул технократия дүйнөсү менен болгон талаш адамды көшөгө сыртында калган болум маселесине кайтышына алып келгенин кабыл алуу керек. Техника, технологияга карата өз жообун, каршылыгын заманбап философиясынын көрүнүктүү немис философу М.Хайдеггерден табууга болот. Себеби, анын философиясынын түпкүрүндө дал ушул“болум”маселеси жатат. Бул изилдөө ишибиз да анын көркөм чыгармачылыктын маңызын аныктоо аркылуу болумга жетүү аракетин анализдөөгө арналган. Бул маселеде негизги булак анын“Көркөм чыгармачылыктын маңызы”аттуу эмгеги. Көркөм чыгармачылыктын маңызы маселеси Хайдеггер үчүн кандай себептерден улам маселеге айланганын аныктоо үчүн көркөм чыгармачылыкты тарыхый-философиялык ретроспективада карообуз керектелип ишибиздин биринчи бөлүмүнүн биринчи параграфы бул маселеге арналды. Алынган натыйжалларга ылайык, Хайдеггердин чындык менен байланышкан көркөм чыгармачылыгы келип чыкты. Экинчи бөлүмүбүз дал ушул көркөм чыгармачылык жана болум маселесине арналып, чындык тастыкталган көркөм чыгармачылык менен биргеликте тил маселеси жаралды. Тил маселесин т.а. Хайдеггердин тил маселесине үчүнчү бөлүм арналды. Жасалган анализдөөлөргө ылайык, Хайдеггердин көркөм чыгармачылыктын маңызы концепциясынын онтологиялык мүнөзү аныкталды. Ачкыч сөздөр: көркөм чыгармачылыктын маңызы, чындык, болум, М.Хайдеггердин метатили, искусство тили.

Özet (Çeviri)

Bilimin başarısı olarak kabul edilen, aynı zamanda bilimi geliştiren ve bilimden bağımsız olmaya çabalayan teknoloji çağında, daha önce imkansız olan şeyler bugün mümkündür. Orta Çağ'ın veya geçen yüzyılın insanı, bizim çağımızı cennet derdi. Teknik ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, ancak insan insan olduğu için henüz çözülmemiş meseleler, tüm tarihinde bir gölge gibi peşini bırakmadan onunla birlikte geliyor. Bu meselelerin en önemlisi varlık meselesidir. İnsanı dört bir yandan kuşatan ve onun arzularını gerçekleştirmesine katkı sağlayan tekniklerle dolu yeni teknoloji dünyasında varlık, hakikat, öz gibi konular perde arkasına atılmış gibi geliyor. Ancak buna rağmen aklı ve duyguları olan bir insan bir zamanlar“Ben bir tanrıyım”diyecek kadar ileri gitmiş, şimdi ise sanki teknolojiyle gerçek dünya için savaşıyor. Bir noktada akıl gücüne dayalı olarak oluşturulan teknik ve teknoloji, bu tartışmayı sanat alanına odaklayarak yoğunlaştırmaktadır. İnsanı perdenin dışında olma sorununa geri dönmeye iten şeyin teknokrasi dünyasıyla çatışması olduğu kabul edilmelidir. Tekniğe ve teknolojiye cevabı ve karşıtlığı, modern felsefenin önde gelen Alman filozofu M. Heidegger'de bulunabilir. Bunun nedeni, onun felsefesinin temelinde“varlık”sorunu yatmasıdır. Ancak o, bir sürahi olup olmadığını tespit ederken, onu diğer şeylerden özelliklerine göre ayırmaya çalışmak yerine, sürahi yapma sanatını, yani sürahi denilen dili tanımlamaya ve açıklamaya çalışmıştır. Bu araştırma çalışması da onun sanatsal yaratıcılığın özünü belirleyerek öze ulaşma çabasına adanmıştır. Bu konudaki ana kaynak,“Sanat Eserini kökeni”adlı eseridir. Sanatsal yaratıcılığın özü konusunun Heidegger için neden gündeme geldiğini tespit edebilmek için sanatsal yaratıcılığa tarihsel-felsefi bir geriye dönük bakmamız gerekir ve çalışmamızın birinci bölümünün ilk paragrafı buna ayrılmıştır. Sanatsal yaratıcılığın kökeni, yüzyıllardır pek çok görüş ve tartışmaya konu olan karmaşık ve çok yönlü bir konudur. Ne kadar çok filozof, bilim adamı, sanat tarihçisi ve yaratıcı insan devreye girmiş olsa da, bugün hala bu sorunun net bir cevabı yok. Ancak buna rağmen her çağda, her medeniyette, her kültürde (Batı-Doğu), her filozof farklı fikir, teori ve kavramlar ileri sürmüştür.“Sanat”kavramının insanın doğduğu günden günümüze kadar eşlik ettiğini söylemek, dün ortaya çıkan internetin çok eski çağlardanberi var olduğunu söylemekle eşdeğerdir. Yani insan arkasına bakınca, yalnızca bir kişinin yolunun incelenmesinde, genel olarak tanımlanabilecek kavramlar yaratılır. Burada sanat kavramı öne çıkmıyor. Bugün, dünyanın estetik olarak tanınmasının önemli yöntemlerinden biri, yansımasını gerçekliğin sanatsal imgelerinde veya resim, müzik, edebiyat, tiyatro, mimari, heykel vb. sanat formları ile ilgili bilimler bütünü olarak kabul edilen sanat terimi, eski Yunanca“techne”(zanaat) terimine yakın kabul edilir ve bazı bilim adamları tarafından iki farklı terim olarak kabul edilir. Terminolojik olarak Eski Slav kökü“iskus”(girişim, test, örnek) -“iskustvo”(beceri, bilgi) kökünden geldiği belirlenmiştir. Ve kırgızlarda sanat“sanat”,“sanatsal yaratıcılık”demektir. Bu nedenle, yukarıdaki soruya her dönemin cevaplarından bahsederken, belirli dönemlere geldiğimizde buna şartlı olarak estetik diyeceğimizi düşünüyorum ki bu da sanatın tarihsel-felsefi bir geçmişe bakışla betimlenmesinin yolu. Her dönem kendi özelliklerine, değerlerine ve zihindeki sorunlarına göre farklı cevaplar suna bilmiş. Örneğin, eski Yunanlılarda techne (zanaat anlamında) bir güzellik, uyum ve denge ideali, tanrıları onurlandırmanın, önemli olayları anmanın veya devleti ve başarılarını işaretlemenin bir yolu olarak kabul edildi ve önemli bir rol oynadı. Antik Yunan estetiğini doğanın bir tasviri olarak ele aldığımızda, Aristoteles'in sanatsal yaratıcılığının - yani taklidin - kozmolojik estetikten antropolojik1 estetiğe kaydığı gözlemlenebilir2. Eski Doğu dünya görüşü, özellikle eski Çin'de, sanat, doğa, felsefe ve maneviyat arasındaki karşılıklı ilişkiye odaklandı. Sanatın kökeni hakkında felsefi kavramlar, büyük felsefi okullar ve bireysel filozoflar tarafından önerilmiştir. Örneğin“Konfüçyüs felsefesinde sanatın ahlaki niteliği vurgulanır ve erdemli bir insanın doğal olarak güzel ve ilham verici sanat yarattığı kabul edilir. Taoizm, varoluşun ilkel temeli olan Tao (doğa) ile tatlı bir ilişkiyi ve hayatın akışını kabul etmeyi vurgular. Bu nedenle, Taoizm'deki sanatsal yaratıcılık, kendi önyargılarımızı terk etmemizi ve evrensel akış tarafından yönlendirilmemizi sağlayan doğal olarak ortaya çıkabileceğinin bir işaretidir”. Antik Hindistan'ın çeşitli sanatsal ve yaratıcı kültürünün temeli, dini inançların ve epik şiirlerin teatral temsiline rağmen, dini-felsefi öğretiler alanında kabul edilir. Elbette bu durum tarihi ve kültürel koşulların da etkisiyle değişmiştir. Hint kültüründe, ayrılmaz kavramlar olarak“aşk ve güzelliğin karşılıklı ilişkisi3”, eski Hint estetik öğretilerinin oluşumunda önemli bir rol oynamıştır. Ortaçağ Batı felsefesi, dini propaganda veya dinin egemenliği ile karakterize edilir. Orta Çağ'da sanat, öncelikle dini fikir ve inançları ifade etmenin bir aracı olarak görülüyordu. O dönemde baskın din Hıristiyanlıktı ve bu dönemde yaratılan sanat eserlerinin çoğu İncil'deki konulara ve olaylara ayrılmıştı. Bu durum sanata ilişkin görüşlerde de görülmektedir. Eski Arapların sanat anlayışı, onların dini ve kültürel inançlarından güçlü bir şekilde etkilenmiştir. Felsefe, din, siyaset vb. kültürel olgular arasında net bir ayrım olmamasına ve bir kategori olarak sanat kavramı henüz tam olarak gelişmemiş olmasına rağmen, Cahiliyye olarak bilinen İslam öncesi dönemde sözlü şiir ve hikâyecilik geliştirilmiş ve kişisel değerleri koruma aracı olarak oldukça değer görmüştür. İslam'ın gelişi sanatsal yaratıcılığı etkilemeye başlar başlamaz, Araplarda sanat anlayışı gelişmeye başladı. Rönesans dünya görüşünün önemli bir özelliği, sanata yönelim veya sanatın benzeri görülmemiş bir şekilde gelişmesidir. Ortaçağ dinin ön plana çıktığı dönem dersek, Rönesans'ın da sanatsal ve estetik bir dönem olduğu söylenebilir. Bilimsel devrimler çağı olarak da bilinen Yeni Çağ'da, yeni burjuva toplumunun gelişimi sadece ekonomiyi, siyaseti, toplumsal ilişkileri değil, aynı zamanda insanların bilinçlerini de etkiledi. Kamu bilincinin bu değişiminde önemli bir faktör bilimdi. Bu durumda sanat hem olumlu hem de olumsuz olarak algılanmakta ve yorumlanmaktadır. Aydınlanma Çağı'na geldiğimizde sanat bir yandan duygularla ilişkili olarak tanımlanırken, diğer yandan toplumsal iletişimin ihtiyaçları olarak kabul edildi, bazıları sanatın insan özgürlüğünden geldiğine inandı. Aydınlanma estetiği, güzellik arayışı olarak tanımlanmaya devam ediyor. Genel olarak sanat bir insan olgusudur. Büyük Fransız Devrimi'nin fikirleri ve Aydınlanma Çağı'nın idealleri romantizmin ortaya çıkmasına neden oldu ve birçok alanda bir takım değişiklikler meydana geldi. Daha sonraki dönemlerde sanatın insan bilgisi çerçevesinde ele alınması ve çeşitli alanlarda kullanılması felsefede uygulamalı alana yönelik yeni akımların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örneğin, fenomenolojik, sezgisel, psikanalitik estetik vb. Dünya Savaşı sonrası estetik ve sanatta yeni öğretiler, akımlar, önemli fikirler, yeni sanat okulları, yeni keşifler ortaya çıkmıştır. Modern döneme kadar sanat dünyayı olduğu gibi tasvir etmeye odaklanmışsa, ⅩⅩ yüzyılının bitişi ve ⅩⅩⅠ yüzyılın başı şu veya bu felsefi kavramı

Benzer Tezler

  1. Betimsel istatistik ve histogram karma metodu

    Мaaлыматты сунуштоо жана гистограмма түзүүнүн бирдиктүү методу жөнүндө

    GÜLNAR SULEYMANOVA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    MatematikKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    Matematik Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ASAN ÖMÜRALİYEV

  2. S. M. Abramzon‟a göre XX. yüzyıla kadar Kırgızların sosyal hayatı

    С.м.абрамзондун эмгектеринде XX. кылымга чейинки кыргыздардын социалдык турмушу

    AYCAN ALIBAYEVA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    TarihKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. REMZİ ATAOĞLU

  3. Kıl, honamlı, kabakulak ve norduz keçilerinde majör doku uygunluk kompleksi (MHC) ile ilişkili lokuslar kullanılarak genetik çeşitliliğin belirlenmesi

    Determination of genetic diversity in hair, honamli, kabakulak and norduz goats using loci associated with major histocompatibility complex (MHC)

    MEHMET ASLAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    ZiraatAkdeniz Üniversitesi

    Zootekni Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ TAKİ KARSLI

  4. Жусуп баласагындын 'куттуу билим'чыгармасында акыл түшүнүгү

    Yusuf Has Hacib'in 'Kutadgu Bilig' eserinde akıl kavramı

    ALMANBET SULA YМANOV

    Yüksek Lisans

    Kırgızca

    Kırgızca

    2023

    FelsefeKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ ABDİRAŞİT ВАВАТAEV