Vaccination as a medical intervention example in Turkish Civil Law
Bir tıbbi müdahale örneği olarak Türk Medeni Hukukunda aşı
- Tez No: 837464
- Danışmanlar: PROF. DR. ÜMİT GEZDER
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Hukuk, Law
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2023
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Medeniyet Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Özel Hukuk Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 175
Özet
Aşı bir tıbbi müdahaledir. Bu tıbbi müdahale, kişinin vücuduna enjeksiyon ya da ağızdan alınan damla şeklinde gerçekleşir. Farklı uygulama yöntemleri ile uygulanan her bir aşı bir tıbbi müdahaledir. Bu kural olarak kişilerin rızasıyla yapılan bir müdahaledir. Dünyada birçok hastalığa karşı, kişi ve geniş anlamda toplum sağlığını korumak için aşılar geliştirilmiştir. Tıbbi müdahale terimi zaman içinde değişim göstermiş ve genişlemiştir. Kişiler Hukuku perspektifinden incelendiğinde, tıbbi müdahaleler kişinin vücut bütünlüğüne ve kişilik haklarına saldırı teşkil ederler. Kişilik hakkına saldırı gerçekleştiğinde bunun hukuka aykırılığının ortadan kaldırılması için tedaviye rıza gösterilmesi gerektiği belirtilmektedir. Tedavide amaç kişinin sağlığına kavuşmasıdır. Rızanın yanı sıra, kanun tarafından yetkili kılınan kişilerce tıp bilimi verileri gözetilerek tıbbi müdahalenin uygulanması gerekmektedir. Bunun yanı sıra aydınlatılmış rıza alınarak tıbbi müdahalenin uygulanması tıbbi müdahalelerin hukukilik koşullarını oluşturur. Sağlık hizmetlerinin mutlak hedefi, bireylerin tam sağlık hali içinde olmasıdır. Bu itibarla, aşılar tarih boyunca meydana gelen pandemi ve epidemiler sonucu, bulaşıcı hastalıklarla mücadele doğal olarak önem kazanmıştır. Bulaşıcı hastalıkların ölüm oranlarını artırdığı konusunda şüphe yoktur. Bu gerçek insan oğlunun tarihsel hafızasında yer etmiştir. Kamu otoriteleri, bulaşıcı hastalıkların yayılması sonucunda ortaya çıkan yüksek oranlı ölümlere karşı önlemler almak zorunda kalmışlardır. Bu kapsamda, salgın hastalıkların önlenmesinde en önemli önlem ve buluş, aşı ve aşılama olarak ortaya çıkmıştır. Aşılar, bulaşıcı virüs veya bakteri kaynaklı hastalıkların yayılmasının sonucu olarak ortaya çıkabilecek yükleri azaltan en büyük halk sağlığı araçlarından biridir. Ancak günümüz toplumda da aşıya şüphe ile bakılmış ve aşı karşıtı hareketler yayılmaya devam etmektedir. Aşı tereddüdü birkaç sebebe bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu sebepler, aşıların olası yan etkilerine yönelik korku, aşının içeriği ve bileşenleri konusundaki belirsizlik, dini nedenler veya önerilen aşılamanın devlet tarafından kapsanmaması durumlarında aşı fiyatlarına bağlı ekonomik nedenler olabilir. Tezin ilk bölümünde Kişiler Hukuku kapsamında tıbbi müdahale kavramı incelenmiştir. Kişiler Hukuku kapsamında tıbbi müdahaleler, kişilik haklarını ihlali teşkil ederler. Aynı zamanda tıbbi müdahalede bulunulması, kişilerin temel haklarından biri olan yaşam hakkı ile doğrudan ilgilidir. Zira Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 13. maddesi bu kapsamda temel hak ve hürriyetlerin ancak kanun ile sınırlanabilir olduğunu açıkça belirtmiştir. Tez kapsamında incelenecek olan konu aşıların kanuni dayanaklarının incelenmesi Anayasa'nın bu hükmü çerçevesince önem arz etmektedir. Tıbbi müdahalelerin kanuniliğinin söz konusu olması halinde zikredilmesi gereken bir diğer Anayasal hüküm ise Anayasa'nın 17. maddesidir. Bu hüküm de Anayasa'nın 17. maddesi ile, yaşam hakkının Anayasal çerçevede korunması amaçlanmış ve kişilere kanunda belirtilen haller ve tıbben zorunluluğun bulunduğu haller dışında tıbbi müdahalelerde bulunulamayacağına dair ana ilkenin çerçevesi çizilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 23. maddesi, kişilik haklarının kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğunu açıkça ifade etmektedir. Aynı zamanda,“insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli”olarak birtakım tıbbi müdahalelerin gerçekleştirilmesi de açıkça yazılı rıza beyanı verilesine bağlanmıştır. Bu madde, Anayasa'nın getirdiği temel hakkın, Özel Hukuktaki görünümü olarak karşımıza çıkar. Tıbbi müdahalelerin hukuka aykırılık teşkil etmemeleri için rızaya dayanması, kişilerin vücut bütünlüğüne veya bireylerin manevi bütünlüğüne saldırı teşkil eden tıbbi müdahalelerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşımamasının ön koşuludur. Bu sonuç, Türk Medeni Kanunu'nun 24. Maddesinde yer alan ilke kapsamında kişiliğin korunmasını amaçlar. Rıza gösterilmesi şartına ek olarak, yetkili kişinin iyileştirici nitelikte olan ve tedavi amacı güden tıbbi müdahaleyi, tıp biliminin kurallarına uygun olarak gerçekleştirmesi gerekmektedir. 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun'un 3. Maddesi kapsamında, hekimlere tıbbi müdahale uygulama yetkisi tanınmıştır. Bu yetkiler muayene, teşhis ve tıbbi müdahalelerde bulunma yetkisidir. Şüphesiz ki aşı hekimlerce uygulanabilecek tıbbi müdahaleler kapsamında değerlendirilir. Bir tıbbi müdahale örneği olarak aşının kimler tarafından uygulanabileceği ise, tezin ikinci bölümünde ele alınmıştır. Yukarıda Hukukumuzda aşının, rızaya dayalı tıbbi müdahalelerden biri olarak değerlendirildiğini ifade etmiştik. Bu kapsamda zorunlu aşı kavramı, mevzuatımızda 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nun 88. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde kapsamında, Türkiye'deki her bireye çiçek aşısının uygulanması zorunluğu hüküm altına alınmıştır. Hemen ifade etmek gerekir ki, 1930 tarihli Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nda yer alan bu hükümdeki söz konusu hastalık, günümüzde elimine edilerek tamamen ortadan kaldırılmıştır. Aşının tıbbi müdahale olarak hukuki niteliği, çeşitli Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına da konu olup incelenmiştir. Bu kapsamda Halime Sare Aysal Kararı, Salih Gökalp Sezer Kararı, Muhammet Ali Bayram kararı, Esma Fatıma Kızılsu & Rukiyye Erva Kızılsu Kararı ve çeşitli Yargıtay Kararları da ele alınmıştır. Yargıtay nezdinde verilen kararlar, Anayasa Mahkemesi nezdinden verilen kararlarda benimsenen yaklaşıma paralel olarak hukuki olarak temellendirilmektedirler. Mahkemelerin hukuki temellendirmeleri küçüklerin, akıl hastalarının, ayırt etme gücü bulunmayan bireylerin ya da herhangi bir başka neden ile rıza verme ehliyeti bulunmayan kişiler üzerinde tıbbi müdahalede bulunulabilmesi için, bu kişilerin doğrudan yararı bulunması gerekçesi üzerine inşa edilmektedir. Bu hususlara ek olarak, tıbbi müdahaleye rıza gösterme yeteneği bulunmayan küçüğe, akıl hastasına ve benzeri nedenlerle bu yetenekten mahrum bir ergine sadece yasal temsilcisinin veya kanun tarafından belirlenen bir kişi veya makam ve kuruluşun izni ile müdahalede bulunulabileceği genel ilkeler olarak mahkeme kararlarında hüküm altına alınmıştır. Öte yandan bu halde dahi, rıza verecek kişi, makam veya kuruluşlara, müdahalenin amacı, niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgi verilmesinin zorunlu olduğu da vurgulanmıştır. Aşılar zorunlu aşılar ve tavsiye edilen aşılar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadırlar. Bu çalışmada aşıların uygulanmasının zorunlu olup olamayacağı sorgulanmıştır. Aşıların bir tıbbi müdahale örneği olarak kişilik haklarına saldırı niteliği taşımamaları ve hukuka uygun olabilmeleri için Türk Hukuku'nda kanun tarafından izin verilen şekilde aşılama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi gerekir. Bu aşılama faaliyetinin hukuka uygun olabilmesi için öncelikle kanuna uygun rızanın verilmiş olması aranır. Nitekim yukarıda belirtildiği üzere, Türk Hukuku'ndaki tek zorunlu aşı, 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nda düzenlenen çiçek aşısıdır. Diğer aşılar ise Sağlık Bakanlığı'nın Genişletilmiş Bağışıklama Programı Genelgesi kapsamında uygulanmaktadır. Bu genelgede özellikle on üç adet çocukluk dönemi aşısı planlanmıştır. Türkiye'de çocukluk dönemi aşıları, Sağlık Bakanlığı tarafından“difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, H. influenza tip b, tüberküloz, kızamık, kabakulak, kızamıkçık, suçiçeği ve zatürre”olarak ilan edilmişlerdir. Aşıların zorunlu olarak uygulanmalarına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi'nin“Vavřička ve Diğerleri v. Çek Cumhuriyeti”Kararı başta olmak üzere karşılaştırmalı hukukta, zorunlu aşı kavramının hukuki niteliği çeşitli uluslararası yargı kararları da dikkate alınarak incelenmiştir. Zorunlu aşı, belirli bir aşının kişi tarafından kendi rızasıyla yaptırılmamasının hukuki yaptırım ile karşılaşmasıdır. Yaptırım aşının zorla uygulanması, para cezası verilmesi veya aşılanmayan kişinin belirli sosyal ve hukuki imkanlardan istifadesinin engellenmesi şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Kişiler Hukuku kapsamında aşı uygulamaları da çalışmanın ikinci bölümünde incelenmiş olup, Türkiye'de çocukluk dönemi aşılarının ve bu aşıların kanuni zeminine ilişkin tartışmalar ile Covid-19 aşılarının yanı sıra HPV aşılarına ilişkin kanuni düzenlemeler, çıkarılan genelgeler incelenmiştir. Bu kapsamda özellikle HPV aşı uygulamaları üzerinde ilk derece mahkemelerinin kararları ile aşıların aşı takvimine alınması, aşı bedelinin Devlet tarafından karşılanmasına ilişkin açıklamalarda bulunulmuştur. Çocukluk dönemi aşılarının zorunluluğu tartışmaları kapsamında, çocuğun yüksek yararı, velayet hakkı ve çocuğun katılımı kavramları bu çalışmada ulusal ve uluslararası mevzuat göz önünde bulundurularak incelenmiştir. Kişiler Hukuku kapsamında aşı ve aşılama uygulamaları, Türk Hukuku'nda aşıların kim ya da kimler tarafından uygulanacağı ilgili mevzuat değerlendirilerek kaleme alınmıştır. Bu değerlendirme, Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nun yanı sıra, 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu, 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu ile bunlara dayanılarak çıkartılan bazı yönetmelikler ile diğer ilgili yönetmelikler kapsamında gerçekleştirilmiştir. Aşı uygulamaları kapsamında bireylerin geçerli rıza beyanlarında bulunmaları, gerçek kişilerin hak ehliyetleri ve fiil ehliyetlerinin mevcudiyetine göre farklı ihtimaller göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Bu çalışmada, tam ehliyetliler, tam ehliyetsizler ve sınırlı ehliyetlilerin geçerli rıza beyanında bulunmalarına ilişkin koşullar ayrı ayrı ele alınmıştır. Geçerli rıza beyanında bulunulmasına ilişkin koşulların incelenmesinin ardından, aydınlatma yükümlülüğü ve de aydınlatılmış rıza kavramları incelenmiştir. Bu çalışmada belirtildiği üzere, çocukluk dönemi aşıları kapsamında incelenmesi gereken husus, bu kişilerin ergin olmaması halidir. Mevzuatımızda bu durum, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun'un 70. maddesinde, hastaların küçük ya da kısıtlı olmaları halinde, hastanın kanuni temsilcisinden ya da veli veya vasisinden izin alınması gerektiği düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 16. Maddesinde düzenlenen“ayırt etme gücüne sahip küçük veya kısıtlılar”ın tıbbi müdahalede bulunulması ihtimalinde rıza beyanında bulunmaya ehil olup olmadıkları, tıbbi müdahalelerin hukuka uygunluk şartları bağlamında ileri sürülen farklı görüşler değerlendirilerek incelenmiştir. Birinci görüş sahipleri, çocuğun üstün yararı ilkesini göz önünde bulundurarak varsayımsal rıza kavramını doktrine kazandırmıştır. Bu görüşü savunanlara göre, tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunu sağlayacak olan rıza, hastanın veli ya da vasileri veya yasal temsilcilerine danışılması ve de üstün özel yararının göz önünde bulundurulması ile ulaşılacak sonuca dair bir varsayımsal rızanın mevcudiyeti halinde tıbbi müdahalede bulunulmasıdır. İkinci görüş sahipleri veli, vasi ya da yasal temsilci tarafından tıbbi müdahaleye izin verilmesi ile rıza aranması koşulunun tamamlandığını savunmaktadır. Üçüncü savulan görüş ise, küçük tarafından verilen rıza beyanı ile veli, vasi ya da yasal temsilci tarafından verilen izni birlikte değerlendirerek sonuca ulaşmaktadır. Çalışmanın dördüncü bölümünde, aşı uygulamaları sonucu ortaya çıkan zararlardan sorumluluk konusu incelenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin“Seyit Baytüre ve Diğerleri v. Türkiye”kararında, devletlerin tavsiye edilen aşıların yan etkilerinden sorumlu tutulamayacağına ilişkin karar verilmiştir. Somut olayda, çocuk felci aşısı çocuğa uygulanmış ve çok nadir görülen bir komplikasyonun ortaya çıkması üzerine aile tazminat talebinde bulunmuştur. Ailenin tazminat talebi, idare tarafından reddedilmiştir. İdarenin bu zararda kusuru olmaması nedeni ile sorumluluğunun olamayacağına dair hüküm kurulmuştur. Bu çalışma kapsamına hangi aşıların zorunlu, hangi aşıların tavsiye edilen aşı olduğuna hangi otorite tarafından karar verileceği ve de aşı bedellerinin devlet tarafından karşılanıp karşılanması hususları incelenmiştir. Aşı zorunluluğu söz konusu olduğunda ise, aşı uygulaması nedeni ile ortaya çıkan zararların devlet tarafından kusursuz sorumluluk esasına dayanılarak karşılanması gerektiği düşünülmektedir. Anayasalarda devletlerin pozitif yükümlülükleri arasında, yaşam hakkını korumak da sayılmaktadır. Bu kapsamda, aşı bedellerinin geri ödenmesi nezdinde, güncel olarak medyada kendine yer edinen HPV aşısına ilişkin tartışmalar ve aşı bedelinin geri ödenmesine ilişkin hukuki süreç de çalışmada incelenmiştir. Tavsiye edilen aşıların seçilmesi konusunda ise, Sağlık Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Bağışıklama Danışma Kurulunun tavsiyesi üzerine bu aşılara karar verildiği anlaşılmaktadır.
Özet (Çeviri)
Vaccination is a medical intervention. This intervention is carried out either by injection or in the form of oral drops. Each vaccine administered through different application methods is a medical intervention, and the principle in this medical intervention is that it is performed with the consent of individuals. Many vaccines have been developed against numerous diseases worldwide. The term medical intervention changes and evolves through time. When examined from the perspective of the Law of Persons, it is emphasized that in order to prevent a legal violation of the personality rights, consent must be given for medical treatment with the aim of restoring the individual's health. In addition to the requirement of obtaining consent, it is necessary for the authorized person to perform the medically beneficial and treatment-oriented medical intervention in accordance with the principles of medical science. Since, the absolute wellbeing of individuals is a prior goal in health care, battling with contagious diseases is naturally gained importance, especially when pandemics or epidemics occurred throughout history. There is no doubt that infectious diseases raise mortality rates. In accordance with this historical fact and the consequences of contagious diseases affecting in public's memory, public authorities aimed to take precautions, and vaccination is the most important invention and precaution in this regard. Vaccinations are one of the greatest public health tools which decrease burdens which can be the result of the dissemination of contagious virus or bacteria related diseases. However, vaccine hesitancy and antivaccination movements in society keep spreading. Vaccine hesitancy may have several reasons. These reasons can be the fear regarding the possible side effects of vaccines, uncertainty regarding the vaccine's ingredients and substances, religious reasons, or economic reasons due to vaccine prices if that recommended vaccination is not covered by the State.
Benzer Tezler
- Reduction of dental anxiety and stress in children using a social robotic companion
Sosyal bir robot arkadaş yardımıyla çocuklarda dental kaygı ve stresin azaltılması
MİNE YASEMİN
Yüksek Lisans
İngilizce
2016
Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve Kontrolİstanbul Teknik ÜniversitesiBilgisayar Mühendisliği Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. GÖKHAN İNCE
- Sağlık hizmetinin yürütülmesinde görevli sağlık kamu personelinin eylemlerinden kaynaklanan idarenin sorumluluk sebepleri
Grounds for liability of the administration caused by the actions of the health public personnel in duty in the conduct of health service
MUHARREM CİVAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
HukukGalatasaray ÜniversitesiKamu Hukuku Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ CİHAN YÜZBAŞIOĞLU
- Türkiye'de aşılara karşı çıkan ebeveynlerin aşılar hakkındaki düşünceleri ve inanışları: Kalitatif çalışma
Out of vaccines against parents about vaccine thoughts and beliefs in Turkey: A qualitative study
SALİH ASLAN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
Aile HekimliğiSağlık Bilimleri ÜniversitesiAile Hekimliği Ana Bilim Dalı
UZMAN İSMAİL KASIM
- COVİD-19 tanısı ile Hacettepe Üniversitesi erişkin hastanesinde izlenen hastaların hastalık ile ilgili risk algıları ve yaşam tarzı değişikliği planlarının değerlendirilmesi
Evaluation of disease-related risk perceptions and lifestyle change plans of patients followed up at Hacettepe University adult hospital with the diagnosis of COVİD-19
KAMIL ZARNISHANOV
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2021
İç HastalıklarıHacettepe Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. GÜLAY SAİN GÜVEN
DR. ÖĞR. ÜYESİ NURSEL ÇALIK BAŞARAN
- Tıbbi müdahaleye rıza
Consent to medical intervention
İLHAN GÜLEL
Yüksek Lisans
Türkçe
2017
Hukukİstanbul ÜniversitesiÖzel Hukuk Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MEHMET TUFAN ÖĞÜZ