Geri Dön

Ocak 2022- ocak 2023 yılları arasında çukurova üniversitesi tıp fakültesi çocuk alerji polikliniğine başvuran astım tanılı hastaların retrospektif olarak değerlendirilmesi

Evaluation of asthma diagnosed patients applying to the çukurova university faculty of medicine pediatric allergy clinic between january 2022 and january 2023: A retrospective study

  1. Tez No: 848716
  2. Yazar: BEYZA İREM GÖK
  3. Danışmanlar: PROF. DR. DERYA UFUK ALTINTAŞ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Çukurova Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 72

Özet

Amaç: Astım çocukluk çağının en sık görülen, kronik, inflamatuar, geri dönüşümlü ve değişken havayolu inflamasyonu ile seyreden hastalığıdır. Son yıllarda astımın sıklığını, sınıflandırmasını yapmak ve bunları etkileyen etyolopatolojik risk faktörlerini açıklamak için birçok çalışma yapılmaktadır. Bölgemizde bir yıl süreyle üçüncü basamak bir hastane olan Çukurova Üniversitesi hastanesine başvuran astım tanısı alan çocuklarda sıklık, yaşa ve şiddete göre sınıflandırma, etyoloji ve risk faktörleri irdelendi. Gereç ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji Polikliniğine Ocak 2022- Ocak 2023 tarihleri arasında astım tanısı ile başvuran hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Bir yıllık süreçte astım için spesifik tanı kodu girilen çalışma kriterlerini sağlayan 202 hasta çalışmaya dahil edildi. Oluşturulan veri formuna hastaların cinsiyetleri, yaşları, tanı anındaki yaşları ve başvuru anındaki yaşları, ilk başvuru mevsimleri, tanı anındaki astım şiddetleri, komorbid hastalıkları, kişisel risk faktörleri, soy geçmişleri ve aile öyküleri, ebeveynler arasında akrabalık durumu, çevresel risk faktörleri, laboratuvar parametrelerinden kan eozinofil düzeyi, total IgE düzeyi, deri testleri ve solunum fonksiyon testleri kaydedildi. Hastaların izlemlerinde astım kontrollerini değerlendirmek amacıyla Çocuklar için Solunum ve Astım Kontrol Testi (ÇİSAKT) skorları kaydedildi. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından onay alındı. Bulgular: Çalışma gurubunda 122 (% 60,4) erkek, 78 (% 39,2) kız hasta incelendi Hastaların yaş ortalaması 10,75 ± 4,32 (0,21-23,6) yıldı. Tanı yaşları ortalama 5,36 ± 3,41 (0,24-18,4) yıldı. Astım derecelendirmesi, iki ana gruba; ilk grup intermittan ve hafif persistan, ikinci grup ise orta ve ağır persistan olarak ayrılarak değerlendirme yapıldı. Hastaların 176'sı (% 87,1) intermittan ve hafif persistan grubunda, 25'i (% 12,4) orta ve ağır persistan grubunda yer almakta idi. Eşlik eden diğer alerjik hastalıklara bakıldığında 112'sinde (% 55,4) alerjik rinit, 30'unda (%14,9) atopik dermatit, 30'unda (% 14,9) besin alerjisi, 10'unda (%5) ilaç alerjisi, 7'sinde (% 3,5) anaflaksi öyküsü vardı. En sık komorbidite alerjik rinit olup gruplar arasında fark yoktu. Besin alerjisi ilk grupta istatistiksel olarak anlamlı ölçüde yüksek bulundu (p=0,030). Hastaların % 6,3'ünde komorbidite yoktu. Ebeveynler arasında akrabalık ilişkisi, intermittan ve hafif persistan grubundaki hastaların 40'ında (% 25,2) varken orta ve ağır persistan grubundaki hastaların 4'ünde (% 17,4) vardı. Aradaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p=0,416). Aile öyküsünde en sık % 26,8 oranında ebeveyn astımı saptandı ve gruplar arasında fark yoktu. Çevresel risk faktörleri incelendiğinde tütün maruziyeti (% 48,5) en sık risk faktörü olarak tespit edilmiş olup gruplar arası yine fark bulunmadı. Ancak evde nem varlığı açısından bakıldığında; intermittan ve hafif persistan grubundaki hastaların 29'unun (% 16,7) evinde nem varken orta ve ağır persistan grubundaki hastaların 9'unun (% 37,5) evinde nem vardı. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı olarak tespit edildi (p=0.025). Bununla ilişkili olarak deri testleri sonucuna bakıldığında ise küf alerjeni intermittan ve hafif persistan grubundaki hastaların 24'ünde (% 14) pozitif saptanmış iken orta ve ağır persistan grubundaki hastaların 7'sinde (% 30,4) pozitif saptanmıştı. Aradaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi ancak önemli ölçüde orta ve ağır persistan grupta küf alerjenine duyarlı olma yüksek saptanmıştı (p=0,064). Kan IgE düzeyinin astım şiddetine etkisine bakıldığında; intermittan ve hafif persistan grubundaki hastaların kan IgE düzeyi ortalama 340,5 ± 591,2 iken orta ve ağır persistan grubundaki hastaların kan IgE düzeyi ise ortalama 482,8 ± 465,9 olarak tespit edilmiştir. Bu fark orta/ağır persistan astım gurubu yönünde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,009). Kan eozinofil değeri istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p=0,885). Takipte kullanılan ÇİSAKT skoru beklendiği gibi intermittan ve hafif persistan grubun ÇİSAKT skorları görece daha iyi ve stabil bir seyir gösterirken, orta ve ağır persistan grubun ÇİSAKT skorlarında belirgin iyileşme saptanmıştır. Sonuç: Sonuç olarak çalışmamızda astım hastalığının erkeklerde daha sık görüldüğünü saptadık. Alerjik rinitin ise en sık eşlik eden alerji komorbiditesi olduğunu saptadık. Besin alerjisi olan bebek ve küçük çocukların astım gelişimi açısından izlenmesi gerektiği de bu çalışmada vurgulandı. Risk faktörlerine bakıldığında tütün maruziyeti ise astım hastalarında çok sık görülen bir risk faktörü idi. Evde nem ve küf varlığı orta ve ağır persistan astım gelişiminde önemli birer risk faktörü idi. Çalışmamızda demografik olarak ve risk faktörleri açısından literatürle uyumlu ve yöresel açıdan küfü vurgulayan bulgular elde ettik. Bu çalışmadaki kısıtlılıklar ise Covid-19 pandemisi hemen sonrasında yapılmış bir çalışma olduğu için takibe gelen hasta sayımızın ve dağılımımızın rutin kontrollere göre farklı olabilme olasılığıdır.

Özet (Çeviri)

Objective: Asthma is a common chronic inflammatory disease characterized by reversible and variable airway inflammation, particularly prevalent in childhood. In recent years, numerous studies have been conducted to assess the prevalence, classification, and etiopathological risk factors contributing asthma. This study aimed to investigate the frequency, classification based on age and severity, etiology, and risk factors in children diagnosed with asthma who applied to Çukurova University Hospital, a tertiary care center in our region, over the course of one year. Materials and Methods: Medical records of patients who presented to the Çukurova University Faculty of Medicine Pediatric Allergy Clinic with a diagnosis of asthma between January 2022 and January 2023 were retrospectively reviewed. A total of 202 patients meeting the study criteria, which included the presence of a specific diagnostic code for asthma during the one-year period, were included in the study. Data on patients' gender, age, age at diagnosis, age at admission, initial presentation season, asthma severity at diagnosis, comorbidities, personal risk factors, family history and pedigree, consanguinity between parents, environmental risk factors, laboratory parameters such as blood eosinophil levels, total IgE levels, skin tests, and pulmonary function tests were recorded using a data collection form. The Children's Respiratory and Asthma Control Test (cACT) scores were documented to assess asthma control during follow-up. The study was approved by the Çukurova University Faculty of Medicine Non-interventional Clinical Research Ethics Committee. Results: In the study group, 122 (60.4%) male and 78 (39.2%) female patients were examined. The mean age of the patients was 10.75 ± 4.32 (0.21-23.6) years. The mean age of diagnosis was 5.36 ± 3.41 (0.24-18.4) years. Asthma severity was categorized into two main groups: the first group consisted of intermittent and mild persistent asthma, and the second group consisted of moderate and severe persistent asthma. Among the patients, 176 (87.1%) were classified in the intermittent and mild persistent group, while 25 (12.4%) were classified in the moderate and severe persistent group. When examining other concomitant allergic diseases, 112 (55.4%) had allergic rhinitis, 30 (14.9%) had atopic dermatitis, 30 (14.9%) had food allergy, 10 (5%) had drug allergy, and 7 (3.5%) had a history of anaphylaxis. Allergic rhinitis was the most common comorbidity, and there was no significant difference between the groups. However, food allergy was significantly higher in the first group (p=0.030). Comorbidies were absent in 6.3% of the patients. While there were 40 (25.2%) cases of parental consanguinity in the intermittent and mild persistent group, there were 4 (17.4%) cases in the moderate and severe persistent group. This difference was not statistically significant (p=0.416). Parental asthma was detected most frequently in the family history, with a rate of 26.8%, and there was no difference between the groups. When examining environmental risk factors, tobacco exposure (48.5%) was found to be the most common risk factor, and there was no difference between the groups. However, when assessing the presence of humidity at home, 29 (16.7%) patients in the intermittent and mild persistent group had humidity at home, while 9 (37.5%) patients in the moderate and severe persistent group had humidity at home. This difference was found to be statistically significant (p=0.025). In relation to this, when looking at the results of skin tests, mold allergen was found to be positive in 24 (14%) patients in the intermittent and mild persistent group, while it was positive in 7 (30.4%) patients in the moderate and severe persistent group. The difference between these groups was not statistically significant; however, a significantly higher prevalence of sensitivity to mold allergens was observed in the moderate and severe persistent groups(p=0.064). When examining the effect of blood IgE levels on asthma severity, the mean IgE level was 340.5 ± 591.2 in the intermittent and mild persistent group, while it was 482.8 ± 465.9 in the moderate and severe persistent group. This difference was found to be statistically significant in favor of the moderate/severe persistent asthma group (p=0.009). Blood eosinophil levels were not statistically significant (p=0.885). The follow-up cACT score, as expected, showed a relatively better and stable course in the intermittent and mild persistent group, while a significant improvement was observed in the cACT scores of the moderate and severe persistent group. Conclusion: As a result of our study, we determined that asthma is more common in males. We also determined that allergic rhinitis is the most frequently associated allergic comorbidity. The study emphasized the importance of monitoring infants and young children with food allergies for the development of asthma. Tobacco exposure was identified as a commonly observed risk factor in asthma patients. The presence of humidity and mold at home were identified as significant risk factors for the development of moderate and severe persistent asthma. Our study obtained findings that are consistent with the literature in terms of demographics and risk factors, emphasizing the role of mold is regional. One limitation of this study is that it was conducted immediately after the Covid-19 pandemic, which may have led to differences in the number and distribution of patients who followed up compared to routine controls.

Benzer Tezler

  1. Elli persentil üzeri yeni tanı çölyak hastalarında glutensiz diyetin klinik gidiş ve laboratuvar üzerine etkilerinin değerlendirilmesi

    Evaluation of the effects of gluten free diet on clinical course and laboratory in newly diagnosed celiac patients over the fifty percentile

    ZÜHAL KOÇAK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıÇukurova Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÖKHAN TÜMGÖR

  2. 2015-2022 yılları arasında hematopoetik kök hücre nakli yapılan talasemi major tanılı hastalarda Anti-HLA pozitifliğinin engrafman, greft yetmezliği, trombosit ve eritrosit transfüzyon refrakterliği ve sağ kalıma etkisi

    The effect of Anti-HLA positivity on engraftment, graft failure, platelet and erythrocyte transfusion refractoriness and survival in patients with thalassemia major transplanted between 2015-2022

    SEVİNÇ KOYUNCU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıÇukurova Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GÜLAY SEZGİN

  3. Osmaniye ili ayçiçeği, buğday ve mısır üretim alanlarında yaygın bulunan bitki paraziti nematod türleri ve populasyon gelişmesinin araştırılması

    Investigation of plant parasitic nematode species and population development in sunflower, wheat and corn production areas of Osmaniye province

    ERHAN GÜLLÜ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    ZiraatÇukurova Üniversitesi

    Bitki Koruma Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İBRAHİM HALİL ELEKCİOĞLU

  4. Enterobacterales türlerinde karbapenemaz üretiminin bd CPO panel ile araştırılması ve real time PCR yöntemiyle karşılaştırılması

    Investigation of carbapenemase production in enterobacterales species with BD CPO panel and comparison with real time PCR method

    BURAK KÜÇÜK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    MikrobiyolojiKahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

    Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MURAT ARAL

  5. Makrozomik yenidoğan bebeklerin erken dönem mortali̇te ve morbi̇di̇te anali̇zi̇

    Başlık çevirisi yok

    DEMET TOSUN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖZGÜL SALİHOĞLU