Geri Dön

The establishment of art history as a discipline in Turkish universities (1870s-1960s)

Sanat tarihinin bir disiplin olarak Türkiye'deki üniversitelerde kuruluşu (1870'ler-1960'lar)

  1. Tez No: 848913
  2. Yazar: VERDA BİNGÖL
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ZEYNEP KUBAN TOKGÖZ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Sanat Tarihi, Art History
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Sanat Tarihi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 252

Özet

Sanat Tarihinin Bir Disiplin Olarak Türkiye'deki Üniversitelerde Kuruluşu (1870'ler1960'lar) başlıklı bu tez, Türkiye'deki sanat tarihi eğitimine odaklanan tarihyazımsal bir tezdir. Türkiye'de sanat tarihçisi yetiştirmeye yönelik sanat tarihi kürsülerinin kurulması 2023 yılı itibarıyla 81. yılına girse de, bu kürsülerin kuruluş aşamalarıyla ilgili birincil kaynaklara dayanan çalışmalar yoktur. Var olan çalışmalar, hocaların tek tek akademik profillerinin incelenmesi veya Türk sanatı kavramının üniversitelerde nasıl ele alındığına dair eleştirel ve değerli çalışmalardır. Bu tez ise önceki çalışmalardan, kullanılan birincil kaynaklar, sözlü tarih çalışması ve kurgusu bakımından ayrılır; sanat tarihi kürsülerinin kuruluşuna genel bir bakış sunar. Kronolojik olarak ilerleyen tez çalışması üç ana bölümden oluşur. İlk bölümde Osmanlı dönemine odaklanılır ve Dârülfünun ile Sanayi-i Nefise Mektebi'ndeki sanat tarihi dersleri incelenir. Dârülfünun 19. yüzyılın sonlarında birkaç teşebbüs sonunda eğitime başlamıştır. Sanat tarihi dersleri Dârülfünun'da edebiyat şubesi altında verildiği için, öncelikle edebiyat şubesinin kuruluşu üstünde durulmuş ve sanat tarihi haricinde hangi derslerin verildiği ve bu derslerin içeriğine dair bilgiler, arşiv çalışmasına dayanan ikincil kaynaklardan derlenmiştir. Edebiyat Fakültesi'nin kuruluş amacı, Osmanlı Devleti'nin üst düzey yönetici olabilecek kapasitede“okumuş”memur ve öğretmen ihtiyacını karşılamaktır ve dersler tarih ve edebiyat ağırlıklıdır. Doğrudan sanat tarihi olmasa da, sanat tarihine yakın bir ders olarak İlm-i âsâr-ı âtika (Eski Eserler Bilimi) dersi, Dârülfünun'un ikinci açılış teşebbüsü içinde 1875 tarihinde müfredata konmuştur. Arkeolojiye daha yakın konuların okutulduğu bu dersin varlığının, o tarihlerde Osmanlı topraklarında devam eden arkeolojik gelişmelerle bağlantılı olması muhtemeldir çünkü bu dersi veren iki hoca da, ülkede çıkan arkeolojik buluntuların sergilenmesi amacıyla açılan Müze-i Hümayun'da çalışmıştır. 1908 yılına gelindiğinde, ünlü yazar Halit Ziya Uşaklıgil'in verdiği Hikmet-i Edebiye ve Hikmet-i Bedayi (estetik) dersiyle karşılaşırız. Uşaklıgil'in Fransızca bir estetik kitabından yola çıkarak hazırladığı ders müfredatı, Avrupa sanatı ağırlıklı bir estetik dersi müfredatı olarak karşımıza çıkar. Bu dersi bir sene sonra üstlenen Hamdullah Suphi Tanrıöver'in aklında ise, dersi öğrencilerin ve halkın bilmeleri gerektiğini düşündüğü konular üzerinden işlemek vardır ve bu yüzden müfredatı değiştirip Türk ve İslam sanatı anlatır. Haftada iki saat olan bu dersin bir saatini sınıfta teorik olarak, bir saatini ise öğrencileri İstanbul'da gezdirip, anlattığı eserleri incelemelerine fırsat tanıyarak ve çevredeki Bizans döneminden kalan abidelerle karşılaştırarak işler. 1914 yılına gelindiğinde sanat tarihi başlıklı yeni bir ders açılır: Sanayi-i Nefise Tarihi. Bu ders, aynı zamanda Sanayi-i Nefise Mektebi'nde de aynı dersi veren Mehmet Vahit Bey tarafından okutulur. Müze-i Hümayun'da çalışan önceki hocalar gibi, Mehmet Vahit Bey de Osman Hamdi Bey'in çevresinden gelmektedir- Osman Hamdi Bey'in damadıdır ve resmî sanat tarihi eğitimi olmayan bir otodidakttır. Vahit Bey de kendinden önce, sanat tarihine yakın dersleri veren hocalar gibi iyi Fransızca bilmektedir ve Fransızca kitaplardan öğrendiklerini öğrencilere ayrıntılı ve bilinçli bir şekilde aktarmaktadır. Bu bölümün amacı, sanat tarihçisi yetiştirmeyen, cumhuriyet öncesi yüksek eğitim kurumlarında verilen sanat tarihi derslerinin özellikleri ile dersi veren hocaların özelliklerini ortaya çıkarıp, bu derslerin, 1940'larda kurulacak olan, sanat tarihçisi yetiştirmeye yönelik sanat tarihi kürsülerinin öncülleri olarak görülüp görülemeyeceklerinin sorgulanmasıdır. Hem dersleri yürüten hocaların değişmesiyle ders içeriklerinin de değişmesi, hem de hiçbir hocanın sanat tarihçisi olmayıp yabancı dil bilmelerinin avantajını kullanarak kendi kendilerini özellikle bu alanda geliştirmiş kişiler olmaları sebebiyle, Dârülfünun ve Sanayi-i Nefise Mektebi'nde verilen sanat tarihi derslerinin, cumhuriyetle kurulacak olan İstanbul Üniversitesi'ndeki sanat tarihi kürsülerinin bir öncüsü olarak görülemeyeceği; amaçlarının, mezun olduktan sonra memur veya öğretmen olarak çalışacak iyi yetişmiş kişilere, genel kültür vermesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. İkinci bölüm, sanat tarihi kürsülerinin kurulduğu, Türkiye'nin ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi'ni ele alır ve ayrı ayrı üç kürsü için, üç alt bölümden oluşur. Yine kronolojik olan bu bölümde ilk önce Bizans sanatı kürsüsü ele alınır. Bizans sanatı kürsüsü, genelgeçer anlatının aksine, Türk-İslam sanatı kürsüsünden önce kurulmuştur ve kuruluşunun sebebi, İkinci Dünya Savaşı'nın dinamiklerinde yatar. Türkiye'yi kendi safına çekmek isteyen İngiliz hükümetinin ve İsmet İnönü'nün, Bizans sanatı ve kültürünün üniversite düzeyinde okutulması gerektiğine dair düşüncesi ile Hasan Âli Yücel'in girişimiyle, ünlü bir Bizans tarihçisi olan Steven Runciman İstanbul Üniversitesi'nde Bizans tarihi ve Bizans sanatı dersleri vermesi için görevlendirilir. Runciman'ın bu göreve gelmeden önce İngiliz istihbarat teşkilatında çalışmış olması, bu kürsünün amacına dair soru işaretleri doğursa da, bizim için önemli olan, böyle bir kürsünün kurulmuş olmasıdır. Runciman tarih öğrencilerine Bizans tarihi; arkeoloji öğrencilerine de Bizans sanatı dersleri verir. İstanbul Üniversitesi'nde o zamanlarda uygulanan sertifika sistemine göre, tarih mezunu olmak için Bizans tarihi sertifikası; arkeoloji mezunu olmak için de Bizans sanatı sertifikası alınabiliyordu. Runciman, İstanbul'da bulunduğu üç sene boyunca derslerinin yanı sıra halka açık konferanslar vermiş ve birçok makale yazmıştır. Derslerine dair içerikleri de bu makalelerden ve konferans metinlerinden öğrenmekteyiz. Bu içeriklere bakıldığında Bizans sanatını genel hatlarıyla ve mümkün olan yerlerde Avrupa sanatıyla karşılaştırmalı olarak anlattığı görülmektedir. Runciman İkinci Dünya Savaşı bitip üniversiteden ayrılınca, yerine başka bir hoca bulunma sürecine girilmiş ve bu süreçte dersler farklı hocalar tarafından, Runciman'ın ders notları okunma suretiyle devam ettirilmiştir. 1949 yılında, edebiyat fakültesi tarafından oluşturulan bir komisyonun Almanya'dan Bizans sanatı profesörü Philipp Schweinfurth'u davet etmesiyle Bizans sanatı kürsüsü, 1943 yılında kurulan Türk-İslam sanatı kürsüsü ve Avrupa sanatı kürsüsüyle birlikte, sanat tarihçisi yetiştiren bölümün kürsülerinden biri olmuştur. Schweinfurth'un çalışma alanları Runciman'ın çalışma alanından çok farklıdır. Kendisi Türkiye'ye gelmeden önce, farklı coğrafyalardaki (Baltık ülkeleri, İtalya ve Rusya) Bizans eserleri üzerine çalışmış bir bilim insanıdır. Türkiye'de de, Runciman'ın genel bir Bizans anlatısının aksine, daha spesifik konuları, öğrencilere konferans verir gibi yürütmüştür. Fakat onun da 1954 yılındaki ani ölümünden dolayı dersler bir süre yapılamamış ve bir“ekol”oluşmamıştır. Bizans sanatı kürsüsü, Schweinfurth'tan sonra, emekliliğine kadar Semavi Eyice tarafından yürütülecektir. Türk-İslam sanatı kürsüsü alt bölümü ise, kendi içinde birçok bölüme ayrılmaktadır. Öncelikle, Türkiye'ye davet edilen ilk Türk-İslam sanatı profesörü ve ilk kürsü asistanının eğitim alıp çalıştığı üniversite ve bölüm olan Viyana Üniversitesi Sanat Tarihi Enstitüsü üzerinde durulmuştur. 20. yüzyılın başında, Avrupa dışı sanatları çalışan dünyadaki tek enstitü bu enstitüydü. Enstitünün kurucusu Josef Strzygowski, batı sanatının temellerini antikitede değil, doğu sanatlarında arıyordu ve bunun için bir metot geliştirmişti. Bu metot, İstanbul Üniversitesi'nde yetişen sanat tarihçilerinin verdikleri akademik çıktıları anlamak açısından önemlidir. Strzygowski'nin yürüttüğü Çin, Hint, Japon ve Türk sanatıyla ilgili çalışmalar, Osmanlı'nın son yılları-cumhuriyetin ilk yıllarında yükselen Türk milliyetçilerinde ilgiyle karşılanmış, makaleleri Türkçe'ye çevrilmişti. Bu yüzden, Türk-İslam sanatı tarihi kürsüsünü kuran Prof. Ernst Diez'in de bu enstitüde eğitim görüp çalıştığı göz önüne alındığında, konuyla ilgili daha önce yapılan akademik çalışmalarda Diez'in özellikle seçilip davet edildiği düşüncesi hakim olmuştur. Fakat Diez'in davet edilme süreci, o zamanki Alman hükümetinin, İngiltere'nin Runciman hamlesine bir cevap niteliği taşımaktadır. Eğer Runciman Bizans sanatı kürsüsünü kurmasaydı, belki de Diez Türk-İslam sanatı kürsüsünü o yıllarda ve aynı şartlar altında kurmayacaktı. Diez'in de, Bizans sanatı kürsüsü hocaları gibi kısa bir süre İstanbul Üniversitesi'nde kalması, Viyana Okulu'nun ikinci kuşak sanat tarihçileri üzerinde ne kadar etkili olduğunu sorgulatır. Diez'den sonra davet edilen Kurt Erdmann ise, yaklaşık 7 senelik hocalığı döneminde birçok öğrenci yetiştirmiştir. Tezin sonuçlarından biri de, daha önce Türkiye'deki akademik katkıları incelenmemiş bir araştırmacı olan Erdmann'ın ikinci kuşak sanat tarihçileri üzerindeki etkisidir. Erdmann, hem bütün İslam ve İslam öncesi Doğu sanatlarını anlattığı dersleriyle, hem de (özellikle) öğrencileriyle her sene çıktığı Anadolu gezileriyle, sonra kendileri sanat tarihi profesörleri olacak olan öğrencilerinin çalışma alanlarını ve çalışma tarzlarını etkilemiştir. Erdmann, Berlin İslam Sanatı Müzesi'nden getirdiği kataloglama birikimiyle, İstanbul Üniversitesi Türk-İslam Sanatı kürsüsündeki öğrencileriyle bu tür bitirme tezleri yürütmüştür. Bu tezler sayesinde, Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki eserler fotoğraflanıp planları çıkartılıp kataloglanarak, Anadolu'nun kültür mirası envanterine büyük bir akademik katkıda bulunulmuştur. Bu iki büyük isim arasında, önce Ernst Diez'in asistanı olan, sonra da uzun yıllar bölüme liderlik edecek olan Oktay Aslanapa bulunmaktadır. Aslanapa, hem Viyana Üniversitesi'nde, hem de Diez'den öğrendiği karşılaştırmalı metodolojiyi, Erdmann'ın kültür mirasını ortaya dökmeye yönelik çalışmalarıyla harmanlamış bir figür olarak karşımıza çıkar. Onun, Türk sanatı ve mimarisinin her alanına dokunduğu eserleri uzun yıllar boyunca standart eserler olmuş; yetiştirdiği öğrenciler de Türkiye'nin dört bir yanında açılan üniversitelerin sanat tarihi bölümlerinde görev alıp onun geleneğini sürdürmüşlerdir. Üçüncü bölüm, Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi'ndeki sanat tarihi bölümünü ele alır. Bu bölüm 1954 yılında Alman sanat tarihçi Katharina Otto-Dorn tarafından kurulmuş olup, bölümün yapısı İstanbul Üniversitesi'nden farklıdır, çünkü ayrı kürsüler yoktur; sanat tarihi eğitimi tek bir bölümde yürütülmektedir. Otto-Dorn, arkeoloji profesörü Ekrem Akurgal'ın inisiyatifiyle DTCF'de Türk-İslam sanatı ağırlıklı bir bölüm kurmak üzere görevlendirilmiştir. Türkiye'ye yabancı olmayan Otto-Dorn, Josef Strzygowski'nin danışmanlığında tamamladığı doktora tezinden sonra, 1930'lardan itibaren Alman Arkeoloji Enstitüsü bünyesinde Türkiye ve Kuzey Afrika'da çeşitli kazılara katılmış, araştırma alanı Selçuklu sanatı olan ve kazı yapan bir sanat tarihçisidir. Üçüncü bölümde, Otto-Dorn'un bilimsel kişiliği açıklandıktan sonra, bölümde yürüttüğü dersler incelenmiştir. Otto-Dorn'un derslerini almış olan sanat tarihçilerinin anlattıkları ve yazılı birincil kaynaklara göre, bölümün amacı kapsamlı bir Türk-İslam sanatı eğitimi vermek olsa da, Otto-Dorn Bizans ve Avrupa sanatlarını da kapsayacak şekilde bütünlüklü bir ders programı hazırlamıştır. Otto-Dorn'un, çağdaşı Erdmann'dan farklı olarak, Türkiye'de bir kazı başlattığını görürüz. Beyşehir'de bir Selçuklu sarayı olan Kubadabad Sarayı kazıları Otto-Dorn ile sistematikleşmiş; daha sonra öğrencileri tarafından devam ettirilmiştir. Öğrencilerinin çalışma alanlarına bakıldığında da Otto-Dorn'un etkisi görülmektedir. Bu bakımdan DTCF sanat tarihi bölümünün bir gelenek yarattığını söylemek mümkündür.

Özet (Çeviri)

This thesis is a historiography of the establishment of art history education in Turkey, covering the years between the 1870s and the 1960s. It focuses on the first two institutions where art history as an academic discipline was established: Istanbul University and Ankara University, and aims to uncover the reasons, the institutions, the scholars and the historical background responsible in the discipline's establishment, in light of archival documents and accounts of the witnesses. The thesis takes the Ottoman university (Dârülfünun) and the School of Fine Arts (Sanayi-i Nefise Mektebi) as its starting point, hence the thesis starts with the 19th century, even though the establishment of the first chair related to art history dates to 1942. In the first chapter, independent art history courses held at Dârülfünun and Sanayi-i Nefise Mektebi are discussed in relation to the educational programme of the two universities and the academic background of the lecturers that held the courses. The lecturers were all autodidacts with foreign language skills, who had not received a formal art history education, and the courses reflected these: The curriculum changed with every lecturer, they taught what they found necessary, and the focus was on aesthetics, rather than a classic art history module. The consequent result of the first chapter is that these courses cannot be viewed as the forerunners of the later art history chairs. The second chapter is divided into three sections for the three art history chairs at Istanbul University: Chair of Byzantine Art, Chair of Turkish and Islamic Art and Chair of European Art, and the third chapter is on the art history department at Ankara University, Faculty of Languages and History-Geography. These chapters are ordered chronologically, and each section discusses the reasons for the establishment, the academic backgrounds of the founders and the curriculum of the particular chairs. Since all the founding professors were from England, Germany or Austria, the chapter aims to answer whether or not there was a transfer of knowledge from the founding professors' academic backgrounds to their new posts in Turkey, what the reasons behind their invitation to Turkey were, and whether there was a continuation of their tradition in the second generation of art historians. In order to answer these questions, the thesis uses a variety of research methods: A thorough analysis of secondary sources, gathering, sorting and interpreting primary sources such as official documents, correspondences and letters as archival material, and interviews with first-hand witnesses have been carried out.

Benzer Tezler

  1. Türkiye'de sanat/mimarlık tarihi disiplininin kuruluşunda Ernst Diez ve 'Türk sanatı'

    Ernst Diez and his 'Turkish art' in the establishment of the art/architecture history discipline in Turkey

    CEREN VERBOWSKI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. VESİLE GÜL CEPHANECİGİL

  2. Toplumsal cinsiyet bakış açısından kanon bağlamında Türkiye'de sanat tarihi yazımı

    Art historiography in Turkey in the context of the canon from a gender perspective

    ECEM ÖZENSOY GÖLGELİ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Sanat Tarihiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. OĞUZ HAŞLAKOĞLU

  3. Sanayi-i Nefise Mektebi'nde sanat tarihi yaklaşımı ve Vahit Bey

    The history of arts approach at Sanayi-i Nefise School and Mehmet Vahit

    SEÇKİN G. NAİPOĞLU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    Sanat TarihiHacettepe Üniversitesi

    Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ZEYNEP YASA

  4. 1908-1946 Türkiye mimarlığının kavramsal çerçevesi

    Başlık çevirisi yok

    BÜLENT TANJU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    PROF. DR. GÜNKUT AKIN

  5. L'art performance en Turquie à la lumière des théories post-structuralistes et féministes

    Postyapısalcı ve feminist teori ışığında Türkiye'de performans sanatı

    NURDAN DURMAZ

    Yüksek Lisans

    Fransızca

    Fransızca

    2019

    Sanat TarihiGalatasaray Üniversitesi

    Sosyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALİ ERGUR