Geri Dön

Yeni milliyetçi ideoloji olarak ulusalcılık: İzmir örneği üzerinden ulusalcıların duygularının analizi

Ulusalcilik as a new nationalist ideology: Analysis of the emotions of ulusalcis through the case of Izmir

  1. Tez No: 863842
  2. Yazar: GÜNCE SABAH ERYILMAZ ERDAMAR
  3. Danışmanlar: PROF. DR. HÜSEYİN ÖZGÜR ADADAĞ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Siyasal Bilimler, Political Science
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 341

Özet

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) 2002'deki seçim zaferinin ardından, Türk toplumunda dikkate değer ve paradoksal bir değişim ortaya çıktı: Türkiye'nin Batılı yaşam tarzını ve değerlerini benimseyen kesimlerinde, bileşenleri arasında Batı karşıtlığı olan milliyetçi bir ideoloji destek toplayarak yükselişe geçti. Bu olgu, bu ideolojik dönüşümün motivasyonlarına ve duygusal temellerine yönelik eleştirel bir incelemeyi teşvik etmektedir. Bu tez, özellikle Batılılaşmış bir grubun Batılı değerlere temelden karşıt bir ideolojiyi onaylamasına odaklanarak Ulusalcılığın karmaşıklıklarını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu tez yeni milliyetçi ideoloji olarak nitelendirdiği ulusalcılık ideolojisini duygu sosyolojisi teorilerinden iktidar-statü teorisi ve kimlik teorisi bağlamında incelemektedir. Çalışmanın araştırma sorusu şu şekilde formüle edilebilir: Türkiye'nin en Batılılaşmış halkı neden ulusalcılık gibi son derece Batı karşıtı bir ideolojiyi destekliyor? Bu temel soru, tarihsel olarak Batılılaşmanın savunucusu olan bireylerin, Batı ilke ve değerlerine temelden karşıt görünen bir ideolojiyle aynı hizada olmalarının ilginç çelişkisini ele alıyor. Bu araştırma sorusuna yanıt verebilmek için şu alt-sorular ele alınmaktadır: Kişilerin iktidar ve statü pozisyonlarındaki değişimler sebebiyle duyguların ortaya çıktığını iddia eden iktidar-statü teorisi araştırma sorusunda yer alan çelişkili ikileme bir açıklama getirebilir mi? Ana sorudan yola çıkan bu araştırma, Batılılaşmış bir grubun ulusalcılığa verdiği desteğin ardındaki motivasyonları anlamak için potansiyel bir çerçeve olarak iktidar-statü teorisinden yararlanmaktadır. Ulusalcılık ideolojisinin ayırt edici karakteristik duyguları nelerdir? Ulusalcılığın duygusal boyutlarını derinlemesine araştıran bu soru, bu yeni milliyetçi ideolojinin biçimlenmesine katkıda bulunan temel duyguları ve psikolojik faktörleri incelemektedir. Batı-AK Parti-ulusalcılar arasındaki iktidar-statü ilişkileri ve kimlik doğrulama süreçleri ulusalcıların karakteristik duygularını ve Batı karşıtı söylemini nasıl etkiliyor? Bu soruyla ulusalcıların duyguları ele alınırken diğer gruplarla aralarındaki etkileşime odaklanılmaktadır. Bu gruplar arasındaki iktidar ve statü değişimleri sebebiyle ortaya çıkan duygular belirlenmekte ve özellikle Batı-ulusalcılar ilişkisinde ulusalcıların kimliklerinin doğrulanmaması durumunda oluşan olumsuz duygular ve başa çıkma stratejileri incelenmektedir. Korumacı yeni milliyetçilik olarak ulusalcılığa verilen desteğin ardındaki motivasyonları anlamak, Türkiye'de gelişen sosyo-politik manzarayı anlamak açısından çok önemlidir. Bu çalışma, Türk toplumunda ortaya çıkan çelişkili gibi görünen olguya ilişkin incelikli bir bakış açısı sunarak siyasi ideolojiler, grup değerleri ve duygusal dinamikler arasındaki karmaşık etkileşime önemli katkılar sağlamayı amaçlamaktadır. Araştırmanın bulguları, yalnızca ulusalcılık dinamiklerine ışık tutmakla kalmayıp aynı zamanda ideolojik dönüşümlerin gerçekleşmesinde duyguların rolü, siyasi bağlılığın psikolojik nedenleri, kimlik, iktidar ve statü arasındaki karmaşık etkileşim hakkındaki daha geniş tartışmalara da katkıda bulunmaktadır. Tezin giriş bölümünde ilk önce görece yeni sayılabilecek olan ulusalcılık literatürü eleştirel bir analize tabii tutulmaktadır. Bu literatür taraması, ulusalcılığın temel ilkelerini derinlemesine incelemeyi, tarihsel köklerinin izini sürmeyi ve ideolojik temellerini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Mevcut literatürün kapsamlı bir analizi yoluyla bu inceleme, ulusalcılık ve bunun Türk toplumu ve siyaseti açısından sonuçları konusunda incelikli bir anlayışa katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Tarihsel anlatılara, siyasi gelişmelere ve toplumsal değişimlere dayanan ulusalcılık, Türk kimliğine yönelik algılanan zorluklara (kimlik, laiklik ve egemenlik) bir yanıtı temsil etmektedir. İnceleme, ilk önce 1990'lardaki İslami ve Kürt hareketlerinin etkisine odaklanıp ulusalcılığın yükselişine katkıda bulunan faktörleri belirleyerek tarihsel bağlamın izini sürüyor. Çok önemli bir dönem olan 1990'larda, İslami ve Kürt hareketlerinin görünürlüğünün artmasına tanık olundu ve bu durum Türkiye'nin sosyo-politik manzarasını önemli ölçüde etkiledi. İslami hareketler laik ilkelere meydan okurken, Kürt hareketleri kültürel ve siyasi hakların tanınmasını istedi. Bu hareketler toplumsal kutuplaşmaya katkıda bulunarak ulusal kimlik ve birlik tartışmalarını teşvik etti. Literatürde ulusalcılık, ideolojik çerçevesini şekillendiren dört temel bileşen ile öne çıkmaktadır. İlk olarak, ilkçi laikliğe büyük önem vermekte ve onu yalnızca siyasi bir kavram olarak değil, aynı zamanda Türk kimliğinin asli ve temel unsuru, ülkenin modernliği ve kapsayıcılığı için hayati önem taşıyan bir unsur olarak görmektedir. İkincisi, Atatürk'ün etnik ve dini ayrımlardan arındırılmış birleşik bir Türkiye vizyonuyla yakından uyumlu olan ulusal birliğe sarsılmaz bir şekilde bağlılıktır. Bu ilke, toprak bütünlüğünün korunmasını ve tutarlı bir ulusal kimliğin geliştirilmesini vurgulamaktadır. Ayrıca ulusalcılık, militarist vatanseverliği yüceltmekte, orduyu ulusal güvenlik ve çıkarları koruyan, güç ve dayanıklılığı simgeleyen çok önemli bir kurum olarak görmektedir. Son olarak ulusalcı ideoloji, algılanan emperyalist hırsları reddeden ve özerkliğin artırılmasını savunan, Türkiye'nin kendine özgü kimliğinin ateşli bir iddiasını ve dış etkilere karşı kararlı bir direnişini yansıtan, boyun eğmez bir Batı karşıtı duruşu benimsemektedir. Özellikle literatürdeki bu Batı-karşıtlığı vurgusu ulusalcılık çalışmalarının hemen hemen hepsinde dile getirilmekte ve en önemli bileşeni olarak vurgulanmaktadır. Bu tezde özellikle ulusalcılığın Batı-karşıtlığı üzerinde durulmakta ve literatürden farklı olarak bu Batı-karşıtlığının ulusalcı ideolojinin temelinde olmasından çok Batı-AK Parti-ulusalcılar etkileşiminde koşullara bağlı olarak ortaya çıktığının hipotezi öne sürülmektedir. Tezin giriş bölümünde ayrıca bu tezin metodu açıklanmaktadır. Ulusalcıların duygularının saptanması ve bu duyguların ulusalcılık ideolojisine etkilerinin belirlenmesi, böylelikle ulusalcılığın temel ilkelerinden kabul edilen Batı karşıtlığının daha iyi anlaşılabilmesi için gerçekleştirilen bu araştırmada niteliksel araştırma yaklaşımları birlikte kullanılarak karma bir yöntemden yararlanılmıştır. Duygu temelli söylem analizi, içerik analizi ve tematik analiz yöntemleri birleştirilerek ulusalcılarla gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler yoluyla toplanan verilerdeki söylemsel yapıların, içerik kalıplarının ve tematik öğelerin kapsamlı bir şekilde anlaşılması amaçlanmıştır. Bu yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilen metin verilerinin analizini kolaylaştırmak amacıyla nitel bir veri analiz yazılımı olan MAXQDA kullanılmıştır. Birinci bölümde bu tezde kullanılan duygu sosyolojisi teorilerini daha iyi anlayabilmek için bu tezin çalışma alanlarından biri olan duygu çalışmaları literatürü incelenmektedir. İlk olarak Batı siyasal, sosyal, felsefi ve bilim düşüncesinde duygu ve akıl ikililiği üzerinden kurulan antagonist ilişki sorgulanmakta, sınıflandırılmakta ve farklı alanlarda gerçekleştirilen duygu çalışmalarının bu ikililiğin aşılmasına yönelik katkıları ortaya konulmaktadır. Sonrasında duygu literatürünün gelişim süreci kısaca özetlenmekte, önemli çalışmalara ve çalışma alanlarına değinilmektedir. Ardından duygu sosyolojisi teorilerinin genel bir betimlemesi yapıldıktan sonra bu çalışmada yararlanan iktidar-statü teorisi ve kimlik teorisi detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. İkinci bölümde yeni milliyetçilik ve duygular arasındaki ilişki anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda öncelikle yeni milliyetçilik kavramının milliyetçik literatüründe nasıl incelendiği, başka hangi kavramsallaştırmaların kullanıldığı ve yeni milliyetçiliğin karakteristik özellikleri üzerinde durulmakta ardından da yeni milliyetçiliğin, eski milliyetçilikten farklılaşan özellikleri, koşulları ve bileşenleri açıklanmaktadır. Yeni milliyetçilik kavramının çerçevesi belirlendikten sonra milliyetçilik ile duygular arasındaki ilişkinin ele alınmasından önce bu tezde millet ve milliyetçilik kavramlarının hangi tanımlar üzerinden değerlendirdiği belirtilmektedir. Buna göre milliyetçilik ile duygular arasındaki ilişkiyi kavramak için ikili bir yol izlenmektedir. Bir taraftan duygu sosyoloji çalışmalarında milliyetçiliğin nasıl incelendiğine odaklanılırken diğer taraftan da milliyetçilik kuramlarında duygu çalışmalarının nasıl konumlandığı saptanmaktadır. Son olarak bu bölümde yeni milliyetçi ideolojilerin bir sınıflandırılması gerçekleştirilip bu ideolojiler ayrılıkçı yeni milliyetçilik ve korumacı yeni milliyetçilik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Literatürde geniş bir şekilde incelenen korumacı yeni milliyetçilik ise tehdit algısının ulus devlet içinden veya dışından gelmesi bağlamında iki alt kısma ayrılmaktadır. Ulusalcılık literatüründe ulusalcılığın karakteristik özellikleri düşünüldüğünde bu ideoloji dış tehdide karşı korumacı milliyetçilik olarak kabul edilebilir. Sonuç bölümünde bu iddia sorunsallaştırılmakta ve tekrar değerlendirilmektedir. Bu tezin üçüncü bölümü, derinlemesine görüşmelerin kapsamlı bir incelemesinin yapıldığı analitik aşamayı oluşturmaktadır. Duygu sosyolojisindeki iktidar-statü ve kimlik teorileri temel alınarak ulusalcılar ile AK Parti ve Batı ilişkisinde iktidar ve statü değişimleri ve kimlik doğrulanma/doğrulanmama durumlarında ortaya çıkan duygular incelenmektedir. Özellikle kimlik doğrulanmama durumunda ulusalcıların hissettikleri olumsuz duygular ile başa çıkmak için hangi stratejileri geliştirdikleri ve bu stratejilerin ulusalcılık ideolojisinin bir birleşeni olarak kabul edilen Batı karşıtı söylemi üzerindeki etkisi analiz edilmektedir. Bu analizin yanı sıra ulusalcıların yirmi yıllık AK Parti iktidarı sırasında hangi duyguları yoğun olarak hissettikleri ve bu duyguların onların ideolojilerinin oluşumuna nasıl etkilerde bulunduğu anlaşılmaya çalışılmaktadır. Üstelik bu analiz, AK Parti'nin yirmi yıllık iktidarı boyunca ulusalcıların yaşadığı duygu yelpazesini ortaya çıkarmaya ve bu duyguların ideolojik duruşlarının evrimi üzerindeki derin etkisini tasvir etmeye çalışmaktadır. Bu bölümdeki ilk açıklamalar, görüşülen kişilerin özelliklerini ve görüşmeler için bu spesifik grubun seçilmesinin ardındaki mantığı özetlemektedir. Ayrıca ulusalcıların kendi yaklaşımları ile ulusalcılığı nasıl kavramsallaştırdıkları ve bu algılayışlarındaki karmaşık nüanslar anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bu süreçte ulusalcıların çoğunlukla milliyetçilik ile farklılıkları üzerinden ulusalcılığı tanımladıkları saptanmıştır. Sonraki analiz kısımları iki alt gruba ayrılmaktadır. Öncelikle AK Parti iktidarındaki 20 yıllık görev süresi boyunca ulusalcıların yaşadığı duyguları ortaya çıkarmak için titiz bir araştırma yapılmaktadır. Bu duygular, sosyal ve politik çevre içindeki ilgili grupların iktidar-statü konumlarındaki değişimlerin merceğinden incelemeye tabi tutulur. Görüşmecilerin ifade ettikleri duyguların yanı sıra, görüşmeler sırasındaki mimikleri, vücut hareketleri, vurguları ve tonlamaları da analize dahil edilmektedir. Analiz sonucunda ulusalcıların en sık hissettikleri duyguların öfke, üzüntü, aşağılama, endişe, korku, hayal kırıklığı, umutsuzluk ve gurur olduğu tespit edilmektedir. Duygular tek tek ele alınmamakta duygular ile ulusalcıların anlatılarındaki bağlam birleştirilerek bölümlendirme gerçekleştirilmektedir. Her bölümde ön plana çıkan duygu başlığa taşınmaktadır. İkinci olarak bu bölüm, ulusalcılık literatüründe bu ideolojinin temel belirleyicilerinden biri olduğu iddia edilen Batı karşıtı söylemin rolünü, bu spesifik çerçeve içerisinde eleştirel bir şekilde ele almaktadır. Ulusalcılar, AK Parti ve Batı arasındaki etkileşim, Batı karşıtı söylemini etkileyen karmaşık dinamikleri ortaya çıkarmak için analiz edilmektedir. Kimlik teorisinden yararlanılan analiz, ulusalcıların, özellikle yukarıda bahsedilen üçlü ilişki bağlamında, kendilerine atfettikleri kimliklerin olası onaylanmama durumlarından kaynaklanan olumsuz duyguları yönlendirmek için kullandıkları başa çıkma stratejilerini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu çok yönlü yaklaşım, ulusalcı ideolojinin duygusal temellerine dair değerli içgörüler sunmayı ve ulusalcıların bakış açılarını ve tepkilerini şekillendiren iktidar ve statü değişimleri ile kimlik doğrulanmaması arasındaki karmaşık etkileşime ışık tutmayı vaat etmektedir. Bu bölüme dair görüşme soruları belirlenirken çeşitli stratejiler kullanılmaktadır. Görüşmecilerin öncelikle Batı hakkındaki genel fikirleri sorulmuş ardından AK Parti'nin iktidara gelme süreci ve iktidarı sırasındaki deneyimlerine ve duygularına odaklanılmıştır. Bu ikinci tür sorular arasında Batı ve AK Parti ilişkisi, Batı ve ulusalcılar ilişkisi tekrar sorgulanmıştır. Bu iki farklı zamanda ulusalcıların Batı hakkındaki söylemlerindeki benzerlikler ve farklılıklar analizin temelini oluşturmaktadır. Sonuç bölümünde analizden elde edilen ulusalcıların duyguları ile başa çıkma stratejilerinin ulusalcılık ideolojisini nasıl etkilediği üzerinden ulusalcılığın yeni milliyetçilik olarak nasıl değerlendirmesi gerektiği saptanmaktadır. Ulusalcılık literatüründeki yaklaşımların aksine ulusalcılık, dış tehdide karşı değil, iç tehdide karşı korumacı yeni milliyetçilik olarak konumlanmaktadır. Ulusalcıların temel tehdit algısı AK Parti iktidarı üzerine odaklanmaktadır. Korumacı yeni milliyetçiliğin bileşenlerinden biri olan popülist söylem, ulusalcıların 'halk'a karşı yoğun olarak hissettikleri aşağılama duygusunun ideolojiye şeklini vermesi sebebiyle ulusalcılıkta baskın bir şekilde gözlemlenmemektedir. Popülist söylemin üzerine bina olduğu mağduriyet duygusu ulusalcılar tarafından sıklıkla hissedilmekle birlikte ulusalcıların kendilerini kültürel olarak halktan ve AK Parti'den üstün görmeleri, popülist söylemin güçlü bir şekilde ortaya çıkmasını engellemektedir. Diğer bir önemli saptama da ulusalcılık ideolojisinin Batı karşıtı özelliği ile ilgilidir. Ulusalcıların Batı karşıtı söylemleri AK Parti ve Batı arasındaki ilişkinin olumlu olduğu, Batılı elitlerin AK Parti'ye ve onun destekçilerine ulusalcılardan daha fazla statü atfettiği bağlamlarda öbekleşmektedir. Bu bağlam dışında Batı ve Batılı değerler hakkında Kemalist ideolojinin olumlu yaklaşımını benimsemektedirler. Dolayısıyla dış tehdit ulusalcılık için temel tehdit olmaktan çok koşullu bir durumdur. Ulusalcıların tehdit algısı kendilerinden kültürel olarak aşağı statüde gördükleri, buna rağmen üzerlerinde iktidar uygulama gücüne sahip olan ve sürekli bir şekilde seçim yenilgileri ve kurumsal, politik, sosyal, ekonomik kayıplara uğramalarının sebebi olarak algıladıkları AK Parti'ye ve destekçilerine yönelmektedir. Bu bağlamda ulusalcılık dış tehdide karşı yeni milliyetçilik olarak nitelendirilmekten çok iç tehdide karşı yeni milliyetçilik olarak düşünülebilir. Fakat bu iki tür yeni milliyetçiliğin birbirini dışladığı düşünülmemelidir.

Özet (Çeviri)

Following the electoral victory of the Justice and Development Party (AK Party) in 2002, Turkish society underwent a remarkable and paradoxical change: a ulusalcı ideology, one component of which is anti-Westernism, won the support of those segments of Turkish society most favorable to Western lifestyles and values. This phenomenon encourages a critical examination of the motivations and emotional underpinnings of this ideological transformation. This thesis aims to uncover the complexities of ulusalcılık, focusing particularly on the Westernized population's adherence to an ideology fundamentally opposed to Western values. This thesis analyzes the ideology of ulusalcılık, which it characterizes as the new nationalist ideology, in the context of power-status theory and the identity theory of the sociology of emotions. The study's research question can be formulated as follows: Why do Turkey's most Westernized people support a deeply anti-Western ideology such as ulusalcılık? This fundamental question addresses the interesting paradox of individuals who have historically been advocates of Westernization aligning themselves with an ideology that appears to be fundamentally opposed to Western principles and values. In order to answer this research question, the following subquestions are addressed: Can the theory of power and status, which asserts that emotions arise from changes in individuals' positions of power and status, provide an explanation for the paradoxical dilemma of the research question? Starting from the central question, this research uses power and status theory as a potential framework for understanding the motivations behind Westernized populations' support for ulusalcılık. What emotions characterize the ideology of ulusalcılık? By exploring the emotional dimensions of ulusalcılık in depth, this question examines the key emotions and psychological factors that contribute to the appeal of this new nationalist ideology. How do the power relations and identity verification processes between the West-AK party and ulusalcıs affect the emotions characteristic of ulusalcıs? This question focuses on the interactions between ulusalcıs and other groups, while addressing their emotions. Emotions that arise due to shifts in power and status between these groups are identified, and the negative emotions and coping strategies that arise when ulusalcıs' identities are non-verified, particularly in the relationship between the West and ulusalcıs, are analyzed. Understanding the motivations behind support for ulusalcılık in traditionally Westernized demographic groups is essential to understanding the changing sociopolitical landscape in Turkey. This study aims to make valuable contributions to the complex interplay between political ideologies, group values and emotional dynamics by providing a nuanced perspective on the seemingly contradictory phenomenon emerging in Turkish society. As the research progresses, the findings should not only shed light on the dynamics of ulusalcılık, but also contribute to wider debates on ideological transformations, the psychology of political engagement and the complex interplay between identity, power and status. The introductory chapter of the thesis begins with a critical analysis of the relatively recent literature on ulusalcılık. This literature review aims to examine in depth the fundamental principles of ulusalcılık, trace its historical roots and analyze its ideological underpinnings. Through a comprehensive analysis of existing literature, this study aims to contribute to a nuanced understanding of ulusalcılık and its implications for Turkish society and politics. Based on historical narratives, political developments, and social changes, ulusalcılık represents a response to perceived challenges to Turkish identity (identity, secularism and sovereignty). The paper traces the historical context by first identifying the factors that contributed to the rise of ulusalcılık, focusing on the impact of Islamic and Kurdish movements in the 1990s. The pivotal 1990s were marked by the increased visibility of Islamic and Kurdish movements, which significantly influenced Turkey's socio-political landscape. While Islamic movements challenged secular principles, Kurdish movements demanded recognition of cultural and political rights. These movements contributed to social polarization and stimulated debates on national identity and unity. In the literature, ulusalcılık is characterized by four main components that shape its ideological framework. Firstly, the primordial attaches great importance to secularism, regarding it not only as a political concept, but also as an essential and fundamental element of Turkish identity, vital for the country's modernity and integration. The second is an unwavering commitment to national unity, which is closely linked to Atatürk's vision of a united Turkey, free from ethnic and religious divisions. This principle emphasizes the preservation of territorial integrity and the development of a coherent national identity. In addition, ulusalcılık glorifies militaristic patriotism and sees the army as a crucial institution protecting national security and interests, symbolizing strength and resilience. Finally, ulusalcı ideology adopts an inflexible anti-Western stance that rejects perceived imperialist ambitions and advocates greater autonomy, reflecting a fervent assertion of Turkey's distinct identity and determined resistance to foreign influence. In particular, this anti-Western emphasis in the literature is mentioned in almost all studies of ulusalcılık and emphasized as its most important component. In this thesis, the anti-Westernism of ulusalcılık is emphasized in particular, and unlike the literature, the assumption is that this anti-Westernism is not at the heart of ulusalcı ideology, but rather emerges in the interaction between the West, the AK Party and ulusalcıs, depending on conditions. The introduction to the thesis also explains its methodology. In this research, which was conducted in order to determine the emotions of ulusalcıs and the effects of these emotions on the ideology of ulusalcılık, and thus to better understand antiWesternism, which is accepted as one of the basic tenets of ulusalcılık, a mixed method was used combining qualitative research approaches. Emotion-based discourse analysis, content analysis and thematic analysis methods were combined to comprehensively understand discursive structures, content patterns and thematic elements in data collected from semi-structured in-depth interviews with ulusalcıs. MAXQDA, a qualitative data analysis software, was used to facilitate the analysis of textual data obtained from these semi-structured interviews. In the first chapter, in order to better understand the sociological theories of emotion used in this thesis, the literature on emotion studies, which is one of the areas of study in this thesis, is analyzed. Firstly, the antagonistic relationship between emotion and reason in Western political, social, philosophical and scientific thought is questioned, categorized and the contributions of emotion studies in different fields to overcoming this dichotomy are presented. Next, the process of development of the emotion literature is briefly summarized, and important studies and fields of study are mentioned. Then, after a general description of the theories of the sociology of emotions, the power and status theory and the identity theory, which are used in this study, are explained in detail. In the second part, we attempt to understand the relationship between the new nationalism and emotions. In this context, it is first examined how the concept of new nationalism is examined in the literature on nationalism, what other conceptualizations are used and what are the characteristics of new nationalism, and then the characteristics, conditions and components of new nationalism that differ from old nationalism are explained. Having determined the framework of the concept of new nationalism, and before discussing the relationship between nationalism and emotions, we indicate through which definitions the concepts of nation and nationalism are evaluated in this thesis. Accordingly, a two-pronged approach is taken to understanding the relationship between nationalism and emotions. On the one hand, it focuses on how nationalism is analyzed in sociological studies of emotions, and on the other, it determines how studies of emotions are positioned within theories of nationalism. Finally, this chapter proposes a categorization of new nationalist ideologies, which are divided into two categories: separatist new nationalism and defensive new nationalism. The defensive new nationalism, which has been extensively analyzed in the literature, deals with the perception of a threat from within or outside the nation-state in two subsections. Given the characteristics of ulusalcılık in the literature on ulusalcılık, this ideology can be seen as defensive new nationalism against external threats. The conclusion problematizes and reassesses this assertion. The third chapter of this thesis constitutes the analytical phase, during which a comprehensive analysis of the in-depth interviews is conducted. Based on theories of power- status and identity in the sociology of emotions, the emotions that emerge in the relationship between ulusalcıs, the AK Party and the West are analyzed in terms of shifts in power and status and the verification/non-verification of identity. In particular, we analyze the strategies ulusalcıs develop to cope with the negative emotions they feel when their identity is not verified, and the impact of these strategies on the anti-Western discourse, which is accepted as a component of the ideology of ulusalcılık. In addition to this analysis, the aim is also to understand which emotions ulusalcıs felt intensely during the twenty years of AK Party rule, and how these emotions influenced the formation of their ideology. In addition, this analysis attempts to reveal the range of emotions felt by ulusalcıs during the two decades of AK Party rule, and to describe the profound impact of these emotions on the evolution of their ideological position. The first remarks in this section summarize the characteristics of the interviewees and the reasons for choosing this specific group for the interviews. The aim is also to understand how ulusalcıs conceptualize ulusalcılık in their own terms, and the complex nuances in their perception of it. In doing so, it turns out that ulusalcıs most often define ulusalcılık in terms of differences from ethnic nationalism in Turkey. The following analyses are divided into two sub-groups. Firstly, meticulous research is carried out to reveal the emotions felt by ulusalcıs during the AK Party's 20 years in power. These emotions are analyzed from the point of view of the evolution of the power positions of the groups concerned in the social and political environment. In addition to the emotions expressed by the interviewees, their gestures, body movements, accentuation and intonation during the interviews are also taken into account in the analysis. The analysis shows that the most common emotions felt by ulusalcıs are anger, sadness, contempt, anxiety, fear, disappointment, despair and pride. The emotions are not analyzed individually but segmented by combining the emotions with the context of the ulusalcıs' narratives. The predominant emotion in each episode is also mirrored in the sub-titles. Secondly, this section critically analyzes the role of anti-Western discourse, which is considered one of the main determinants of this ideology in the literature on ulusalcılık, within this specific framework. The interaction between ulusalcıs, the AK Party and the West is analyzed in order to reveal the complex dynamics affecting antiWestern discourse. Drawing on identity theory, the analysis aims to uncover the coping strategies used by ulusalcıs to channel the negative emotions resulting from a possible non-verification of the identities they ascribe to themselves, particularly in the context of the aforementioned tripartite relationship. This multifaceted approach promises to offer valuable insights into the affective underpinnings of ulusalcı ideology, and to highlight the complex interplay between shifts in power and status and the non-verification of identity that shape ulusalcıs' perspectives and responses. Several strategies were used to formulate the interview questions in this section. Firstly, interviewees were asked about their general ideas concerning the West, and then about their experiences and feelings during the AK Party's rise to power and reign. Between these two types of questions, the relationship between the West and the AK Party, and the relationship between the West and the ulusalcıs, were reinterrogated. The similarities and differences in the ulusalcıs' discourse on the West at these two different moments form the basis of the analysis. In the conclusion, it is determined how ulusalcılık should be evaluated as a new nationalism by analyzing how ulusalcıs' coping strategies for dealing with their emotions affect the ideology of ulusalcılık. Contrary to the approaches in the ulusalcılık literature, ulusalcılık is positioned as a new nationalism that is protective against internal threats, not against external threats. The main threat perception of ulusalcıs focuses on the AK Party government. Populist discourse, which is an important component of the new nationalism, is not dominant in ulusalcılık because the sense of humiliation that ulusalcıs feel intensely towards“the people”shapes the ideology. Although the sense of grievances on which populist discourse is based is frequently felt by ulusalcıs, they prevent the emergence of populist discourse because they consider themselves culturally superior to the people and to the AK Party. Another important determination is linked to the anti-Western characteristic of the ideology of ulusalcılık. Ulusalcıs' anti-Western discourses are clustered in contexts where the relationship between the AK Party and the West is positive, and where Western elites attribute more status to the AK Party and its supporters than to ulusalcıs. Outside this context, they adopt the positive approach of Kemalist ideology towards the West and Western values. Consequently, the external threat is conditional rather than fundamental to ulusalcılık. Ulusalcıs' perception of the threat is directed at the AK Party and its supporters, whom they perceive as culturally inferior to them, but who have the power to exert power over them, and whom they perceive as the cause of their constant electoral defeats and institutional, political, social and economic losses. In this context, ulusalcılık can be seen as a new nationalism against internal threats rather than a new nationalism against external threats. However, these two types of new nationalism should not be seen as mutually exclusive.

Benzer Tezler

  1. Defining political identity of Republican People's Party in Baykal period: Social democracy or nationalist approach?

    Baykal dönemindeki Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi kimlik tanımlaması: Sosyal demokrasi mi yoksa milliyetçi yaklaşım mı?

    ÖZER ASLAN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2012

    Siyasal BilimlerYeditepe Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. DENİZ TANSİ

  2. II. Meşrutiyet devri Türk öykülerinde kimlik inşası

    Identity construction in the Turkish storytelling of The Second Constitutional era

    DİNÇER ATAY

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Türk Dili ve EdebiyatıArdahan Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MİTAT DURMUŞ

  3. Türkiye'de muhafazakârlık milliyetçilik ilişkisi: Milliyetçiliğin yeniden üretilmesinde AK Partinin rolü

    The relationship between conservatism and nationalism in Turkey: The role of the AK Party in the reproduction of nationalism

    ALİ RIZA SAVAŞ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Siyasal Bilimlerİnönü Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ ENDER AKYOL

  4. The militarist production of the national Turkish citizen within the culture of Islamic epistemology

    İslam epistemolojisi ve kültürü içerisinde milli Türk vatandaşının militer üretimi

    MEHMET YUSUF IŞIK

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2023

    Dinİstanbul Bilgi Üniversitesi

    Kültürel Çalışmalar Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET MURAT KADRİ BELGE

  5. Yeni Türkiye sinemasında milliyetçilik söylemi: Can Ulkay filmleri

    Discourse of nationalism in new Turkish cinema: The films of Can Ulkay

    BURHAN KONAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Sahne ve Görüntü SanatlarıAtatürk Üniversitesi

    Gazetecilik Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ELİF KÜÇÜKDURUR