Geri Dön

Kırsal yerleşmelerin analizinde kültürel coğrafya yaklaşımı: Kocaeli, İzmit örneği

Cultural geography approach in the analysis of rural settlements: Kocaeli, İzmit case

  1. Tez No: 864938
  2. Yazar: ESRA BALCI
  3. Danışmanlar: PROF. DR. İCLAL SEMA DİNÇER
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Yıldız Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Şehir Planlama Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 239

Özet

Kırsal yerleşim alanları taşıdıkları yerel değerler ve içlerinde bulundukları coğrafyaya uyum göstererek zamanla ürettikleri bilgiler ile dikkat çekmektedirler. Bu alanlar özellikle 2019-2021 yılları arasında dünya çapında yaşanan Covid-19 Pandemisinden sonra önemli bir dönüşüm baskısı altına girmiştir. Bu baskı 2023 yılının Şubat ayında Türkiye'de yaşanan yıkıcı depremlerin ardından daha belirgin hale gelmiştir. Bir yandan şehir çeperlerine yakın kırsal alanlarda yeni konut alanları planlanırken diğer yandan da bireysel girişimlerle tekil konutların inşa edilmesi hızlanmıştır. Ülkemizde ise planlama otoriteleri bu hızlı dönüşüm baskısını karşılamakta yeterli kalamamaktadır. Öte yandan kırsal alanlarla ilgili bu hızlı dönüşüm baskısından bağımsız olarak bir yaklaşım sorunu olduğu düşünülmektedir. Literatürde de 2000'li yılların başından itibaren kırsal alanların kendilerine özgü yanlarıyla ele alınmasının gerekliliğine ve her birinin biricik yanlarının ortaya konmasına olanak sağlayacak kültür eksenli bir bakış açısının eksik olduğuna dikkat çekilmektedir. Günümüzde kırsal alanlar Türkiye planlama mevzuatı içerisinde eğer bir büyükşehir sınırları içinde kalıyorsa ya 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına konu olabilmekte yada Plansız Alanlar Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmektedir. Her durumda mevzuatın sunduğu bir kültür odaklı perspektif bulunmamaktadır. Kültür varlıkları açısından zengin bir dokuya sahip kırsal alanlar sit ilan edilirken bile –mevzuatta kırsal sit tanımı olmadığından- kentsel sit kapsamına dahil edilmektedir. Bu alanlarda yapılan koruma amaçlı imar planları konuyu kültür perspektifinden değerlendirmekte daha çok imkana sahiptir ve gerek proje gerek uygulama aşamasında başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Ancak ülkemizde gerek kırsal yerleşmelerin sit ilan edilmesi gerekse bu yerleşmelerdeki yapıların tek yapı ölçeğinde kültür varlığı olarak tescil edilmesi konusu büyük çabalar gerektirmektedir. Bu konuda kırsal alanlarla -hizmet götürme sorumlulukları nedeniyle- sürekli ilişki içinde olan yerel yönetimlerin söz konusu tescil ve sit alanı önerilerini yapmakta yeterince aktif olmadıkları görülmektedir. Bu durum çok fazla sayıda kırsal alanın kentlerle benzer bir planlama mevzuatı ile yönetilmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Kentlilerin yerel yada küresel krizler sonucunda kırsal yerleşmelerde yer edinme, konut inşa etme gibi taleplerini karşılamak üzere çıkarılan torba yasalarla kırsal yerleşmeler üzerindeki dönüşüm baskıları daha da artmaktadır. Bu işleyiş yere özel olarak üretilmiş bilginin toplanması; analiz edilmesi; gerek yerliler, gerek yerleşikler ve gerekse yeni gelenler için bir senteze dönüştürülmesi ve nihayet bir kırsal alanın taşıdığı tüm değer ve olanaklarla iyileştirilerek geleceğe taşınmasını olanaksız kılmaktadır. Kırsal yerleşmelerin koruma çerçevesi dışında daha genel planlama perspektifi içinde kültürel bir bakış açısıyla ele alınmasının gerekliliğinin kültürel coğrafya bakış açısı ile mümkün olabileceği bu tezin temel iddiasıdır. Kültürel coğrafya yaklaşımı yerleri, bedenleri, olayları, sanat eserlerini beli kavramlarla yorumlamak üzerine kurulu bir bakış açısıdır. Kendi kronolojisi içinde modern bir bakış açısıyla kültürel peyzajların yorumlanmasıyla başlayan ekol günümüzde temsili olmayan teorileri de içine alan geniş bir yorumlama imkanı sunmaktadır. Tez çalışmasında kimlik, peyzaj ve temsil kavramlarıyla kırsal alanlara dair bir okuma yapmak, bu okumalarla kırsal alanların dönüşümüne dair olgu ve mekanizmaları ortaya koymak ve kırsal alanların kültürel birikimlerini toplamak üzerine bir uygulama yapılmıştır. Uygulama sahası olarak seçilen İzmit önemli tarihsel, kültürel ve yerel değerlere sahip olsa da Cumhuriyet'in ilanından sonra bir sanayi olarak şekilllenmiştir. Tarih boyunca İstanbul'da bulunan yönetim merkezinin iaşesinin sağlandığı şehir günümüzde gelişkin sanayi sektörü nedeniyle gayrisafi milli hasılaya en çok katkı sağlayan şehrilerden biri olarak ön plana çıkmaktadır. 1936 yılında SEKA Kağıt Fabrikası'nın işletmeye alınmasıyla başlayan sanayileşme süreci 1950'li yıllardan itibaren hız kazanmıştır. Bu durum kentsel alanlarda olduğu kadar İzmit'in kırsal alanlarında da sosyo-kültürel değişimin önemli bir tetikleyicisi olmuştur. Şehirle sürekli, bazen günübirlik, bazı durumlarda mevsimlik ilişki içindeki kırsal nüfus, kent ve köy arasında bir taşıyıcı olmuş, sanayinin etkisiyle bölge içinde kırsal alandan kente göçler artmış, kırsal alanlarda kentli etkiler görülmeye başlamıştır. İzmit kırsal nüfusunun toprağına yakın olmasının avantajıyla devam ettirebildiği bu yakın ilişki, İzmit kırsal alanlarının tarımsal üretim açısından işlenmeye devam etmesi açısından olumlu görülmektedir. Öte yandan arazilerin her miras geçişinde bölünmesi ve bir aileyi geçindirecek miktardan uzaklaşması bu ilişkinin sürdürülebilirliğini zedelemektedir. İzmit kırsal alanları gerek kendi iç dinamikleri gerekse ulusal ve küresel krizlerin etkisiyle ve kendine has çeşitli olgularla dönüşüm geçirmektedir. İzmit kırsal yerleşmelerinde yapılan yaygın analizler neticesinde bölge fiziksel, sosyo-kültürel ve planlama etkileri başlıkları altında değerlendirilmiştir. Bu şekilde bir karakter analizi ve alt bölgeleme yapılmıştır. İzmit'in Anadolu Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, Yeni Kandıra Yolu, Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Yerleşkesi ve Organize Sanayi Bölgeleri'ne yakın olan alanlarının üzerindeki baskıların daha yoğun olduğu ortaya çıkmıştır. Ulaşım akslarına uzak olan özellikle kuzey-doğu, kuzey-batı ve güney-doğu yönlerinde kalan kırsal yerleşmelerin topraklarının sınırlı düzeyde el değiştirdiği, toplu şekilde onaylanan konut alanlarının inşaatlarının bu bölgelerde yapılmadığı tespit edilmiştir. Kimliğe dair önemli ipuçları veren sosyo-kültürel analizler neticesinde Manav, Muhacir, Çerkez, Mohti-Laz, Gürcü ve Alevi-Bektaşi toplulukların İzmit kırsal yerleşmelerinde varlık sürdürdüğü ve kültürel özelliklerini önemli ölçüde taşıdıkları ortaya konmuştur. İzmit'in kırsal yerleşmelerinde yaşanan dönüşüme dair olgular dört ana başlıkta; toprağın kullanımına dair farklı anlayışlar; merkezi kararların yerelde yansımaları; yapı ve yerleşme biçimine dair değişiklikler ve peyzajların kamusal-bireysel kullanım pratikleri şeklinde toplanmıştır. Yaygın analiz ve derinlemesine analizler birlikte ele alınarak saptanan bu olgular ve onlara dair mekanizmalar kültürel coğrafyanın kimlik, peyzaj, temsil ve Bourdie'nun habitus kavramıyla yorumlandığında İzmit'in kırsal yerleşmelerinde dönüşüm baskısı olmasına rağmen halen önemli düzeyde yerel bilginin saklı olduğu tespit edilmiştir. Bu yerel bilginin açığa çıkarılması ve planlamanın analiz aşmasında değerlendirilmesine dair bir öneri yapılması için çalışmanın üçüncü aşamasında derinlemesine analizler gerçekleştirilmiştir. Bunun için biri Manav, diğeri Muhacir olan iki köy seçilmiştir. Böğürgen İzmit'in kuzey-orta bölgesinde geçmişte divan sistemine sahip, büyük ölçekli konut projesi bulunmayan bir manav kırsal yerleşmesidir. Dağköy ise Güney-orta kesimde bulunan, az sayıda yerlinin ve yeni yerleşen kişinin yaşadığı bir muhacir yerleşmesidir. Bu yerleşmelerde sözlü tarih ve rehberli yürüyüş yöntemleri kullanılarak kimlik, temsil ve peyzaja dair derinlemesine bir araştırma yürütülmüştür. Dağköylüler kendilerini emekli tatil köyü olarak tanımlarken, Böğürgen köyünde yaşayanlar halen daha aktif tarım ve hayvancılık yapmaktadırlar. Köy peyzajında zaman içinde değişen gündelik yaşam pratiklerini ve üretim kültürünü takip edecek biçimde değişiklikler olmuştur. Her iki yerleşmede de yapılan çalışmayla derinlemesine bir bakışın ve hikayeyi duymak için dinlemenin yere özgü ve zengin sonuçlar vereceği ortaya konulmuştur. Liretatür çalışmasıyla ortaya koyulan ihtiyaç, sahada yapılan yaygın analizler sonucunda İzmit kırsal yerleşmelerinde yürütülen çalışmayla ispat edilmiş, kırsal yerleşmelerdeki dönüşüme dair olgular yaygın ve derin analizler sonucunda bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Tüm bu bulgularla planlama otoritelerinin kırsal alanların dönüşümüne dair süreçlerde yeterince hızlı ve esnek hareket edecek mekanizmalara sahip olmadığı ortaya konmuştur. Kamu tarafının özellikle yerel yönetimler eliyle kırsal alanlarda gömülü bilgiyi, hızla dönüşen güncel ihtiyaç ve eğilimleri tespit edecek şekilde çalışma şeklini ve mevzuatını yenilmesi gerekliliği sonucuna varılmıştır. Bu sonucu destekleyecek şekilde bilgi teknolojilerinin kullanılması, kırsal yerleşmelerden sürekli ve taze bilgi toplanması, yerliler, yerleşikler ve yeni gelenler arasında diyaloğu güçlendirecek çalışmaların hayata geçirilmesi, kırsal yerleşmeye ait doğal kaynakların aktif ve dengeli bir şekilde kullanımın sağlanması önerileri sunulmuştur.

Özet (Çeviri)

Rural settlements draw attention due to their local values and the knowledge they accumulate over time, adapting to the geography in which they are situated. These areas have experienced significant transformation pressure, particularly after the Covid-19 pandemic, with this pressure intensifying notably in February 2023 following destructive earthquakes in Turkey. On one hand, there is a planning trend for new residential areas near city perimeters, while on the other, the construction of individual houses through private initiatives has seen an acceleration. However, planning authorities in the country have encountered challenges in dealing with the swift pace of transformation. Additionally, addressing rural areas independently of this rapid transformation pressure is recognized as an inherent issue. The literature underscores the necessity, since the early 2000s, of considering rural areas with their unique characteristics and promoting a cultural perspective that accentuates their distinctiveness. In Turkey, rural areas are subject to 1/1000-scale implementation zoning plans or are assessed under the Unplanned Areas Regulation if they fall within the boundaries of a metropolitan city. However, the legislation needs a culture-focused perspective in both instances. Even when rural areas, endowed with rich cultural assets, are declared conservation sites, they are encompassed within the scope of urban conservation due to the absence of a rural conservation definition in the legislation. Zoning plans oriented towards protection in these areas offer more opportunities for evaluation from a cultural perspective, resulting in successful outcomes in both the project and implementation phases. However, designating rural settlements as conservation sites or registering structures within these settlements as cultural assets at the individual scale demands significant efforts in Turkey. Local governments, constantly engaged with rural areas due to their service responsibilities, are inadequately active in proposing conservation and conservation site recommendations. Consequently, many rural areas end up being governed by planning legislation akin to that of cities. The pressure for transformation on rural settlements intensifies further with the enactment of omnibus laws aimed at meeting the demands of urban dwellers to establish residences in rural areas during local or global crises. This operational process needs revision to enable the collection, analysis, and synthesis of locally produced knowledge for the benefit of both locals and newcomers. This hindrance impedes the enhancement of rural areas with all their values and possibilities for the future. The main claim of this thesis is that, beyond the conservation framework of rural settlements, it is necessary to approach them with a cultural perspective within a broader planning perspective, achievable through a cultural geography viewpoint. The cultural geography approach involves interpreting places, bodies, events, and artworks using specific concepts. Originating from the interpretation of cultural landscapes with a modern perspective within its chronology, this approach offers diverse interpretations, including non-representational theories. This thesis conducts an application to examine rural areas in terms of identity, landscape, and representation concepts, uncovering facts and mechanisms related to the transformation of rural areas. Although Izmit, which was selected as the application area, has important historical, cultural and local values, it has been shaped as an industrial area after the Republic's proclamation. The industrialization process, commencing with the operation of the SEKA Paper Factory in 1936, gained momentum from the 1950s onwards. This process has been a significant catalyst for socio-cultural change, impacting not only urban areas but also the rural areas of İzmit. The rural population, engaged in constant, sometimes daily, sometimes seasonal relationships, has acted as a bridge between the city and the village. With the influence of industry, migrations from rural areas to the city have increased, and urban influences have begun to permeate rural areas. The advantage of İzmit's rural areas, maintaining a close relationship with their land, lies in their ability to sustain agricultural production. However, the division of lands with each inheritance transition and the departure from the amount needed to support a family livelihood pose challenges to the sustainability of this relationship. The rural areas of İzmit are undergoing a transformation driven by internal dynamics, national and global crises, and various unique factors. In-depth analyses conducted in İzmit's rural settlements have evaluated the region based on physical, socio-cultural, and planning impacts. This assessment has included character analysis and sub-segmentation. The findings indicate that areas in proximity to İzmit's Anadolu Highway, North Marmara Highway, New Kandıra Road, Kocaeli University Umuttepe Campus, and Organized Industrial Zones are experiencing more intense pressure. Conversely, in regions distant from transportation axes, particularly in the north-east, north-west, and south-east directions, it has been observed that land in rural settlements changes hands to a limited extent. Furthermore, the construction of approved residential areas is notably absent. Through socio-cultural analyses, providing crucial insights into identity, it has been demonstrated that communities such as Manav, Muhacir, Çerkez, Mohti-Laz, Georgian, and Alevi-Bektashi persist in İzmit's rural settlements, preserving significant cultural characteristics. The phenomena related to the transformation in İzmit's rural settlements are categorized into four main themes: diverse approaches to land use, local manifestations of central decisions, alterations in building and settlement structures, and the public-individual utilization practices of landscapes. Through extensive and thorough analyses, these facts and the corresponding mechanisms have been interpreted through a cultural geography perspective, considering aspects of identity, landscape, representation, and Bourdieu's habitus concept. Despite the prevailing pressure for transformation in İzmit's rural settlements, the research has unveiled a significant reservoir of local knowledge. In the third stage of the study, detailed analyses were conducted to uncover this local knowledge and propose its incorporation into the analysis phase of planning. Two villages, one Manav and the other Muhacir, were selected for this purpose. Boğurgen, located in the north-central region of İzmit, is a Manav rural settlement with a historical divan system and no large-scale housing projects. Conversely, Dağköy, situated in the south-central region, is a Muhacir settlement with few locals and new settlers. In these settlements, in-depth research on identity, representation, and landscape was conducted using oral history and guided walking methods. While residents of Dağköy define their community as a retired holiday village, those in Boğurgen are still actively engaged in agriculture and animal husbandry. Changes in daily life practices and production culture in the village landscape over time were explored, tracking transformations in Dağköy village. The study in both settlements has illustrated that adopting an in-depth perspective and actively listening to the stories of the residents yield specific and rich results. The need identified in the literature review has been validated through extensive field analyses conducted in İzmit's rural settlements, providing a comprehensive perspective on the transformation phenomena in these areas. Despite these findings, it has become evident that planning authorities lack swift and flexible mechanisms during the transformation processes in rural areas. The study concludes that the public sector, particularly through local governments, should revamp its working methods and legislation to swiftly uncover hidden knowledge in rural areas, identify current needs and trends, and respond accordingly. To support this recommendation, it is proposed that information technologies be employed, facilitating the continuous collection of fresh data from rural settlements. Additionally, initiatives should be implemented to enhance dialogue between locals, settled residents, and newcomers. Furthermore, the active and balanced utilization of natural resources in rural settlements is emphasized as a crucial aspect to be considered.

Benzer Tezler

  1. Yer değiştiren yerleşmelerde yapısal dönüşüm: Modernleşme süreci içerisinde mimari değişimler

    Structural transformation in relocated settlements: Architectural changes in the process of modernization

    YUNUS ERGÜN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    CoğrafyaTokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HÜSEYİN MERTOL

    DOÇ. DR. CEMİLE BAHTİYAR KARADENİZ

  2. Türkiye'de ekoköyler ve ekoçiftlikler: Mevcut durum, sorunlar ve çözüm önerileri

    Ecovillages and ecofarms in Turkey: Current status, problems and solution suggestions

    ESENGÜL DOĞRU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    CoğrafyaKarabük Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. FATİH AYDIN

  3. A comparison study of vernacular settlemnets in ıran; Case of Masouleh and Abyaneh Villages

    İran'da yerel yerleşim karşılaştırma araştırması; Masouleh ve Abyaneh Koyu

    ELAHEH AMINI

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2019

    Peyzaj Mimarlığıİstanbul Teknik Üniversitesi

    Peyzaj Mimarlığı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MELTEM ERDEM KAYA

  4. Bursa ili Gürsu ilçesindeki mahalle yerleşmelerinin mekânsal analizi

    Spatial analysis of neighborhood settlements in Gürsu district, Bursa

    HAKAN ERTÜRK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    CoğrafyaBursa Uludağ Üniversitesi

    Coğrafya Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ EROL UZUN

  5. Türkiye'deki Akdeniz tipi yel değirmenlerinin endüstriyel miras bağlamında korunması ve yeniden değerlendirilmesi

    Preservation and revaluation of Mediterranean-type windmills in Turkey as a cultural heritage

    MERVE ÇEKİRDEK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    MimarlıkMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Restorasyon Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. BİNNUR KIRAÇ