Geri Dön

Bellek kavramının mekân, zaman ve sanatla olan ilişkisi bağlamında Bruno Schulz'un öykülerinden yola çıkarak enstalasyon tasarımı ve uygulaması

Installation design and application based on Bruno Schulz's stories in the context of the concept of memory in relation to space, time and art

  1. Tez No: 871779
  2. Yazar: CEMRE BULAK
  3. Danışmanlar: PROF. FATMA NİHAN ŞEN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Güzel Sanatlar, Sahne ve Görüntü Sanatları, Fine Arts, Performing and Visual Arts
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
  10. Enstitü: Güzel Sanatlar Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Sahne Dekorları ve Kostümü Ana Sanat Dalı
  12. Bilim Dalı: Dekor Ve Kostüm Tasarımı Sanat Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 183

Özet

Geçmişten günümüze birçok farklı benzetme ile betimlenmeye çalışılmış bellek kavramı, öncelikle depolama ve kaydetme işlevi ile öne çıkar. Yaşanılan tüm deneyim ve algıların kaydedildiği bellek, insan varoluşunun ayrılmaz bir parçası olan zaman ve mekân kavramlarını kendine özgü bir gerçeklikte yeniden var eder. Bu gerçeklikte geçmiş, şimdinin içerisine sızarak geleceğe doğru yönelmekte, mekân ise unutulanlar ve hatırlananlar ile canlanmaktadır. Bu dinamik süreç, zaman ve mekân kavramlarının belleğin içinde devingen bir halde yeniden oluşumunu sonsuz olasılıklarla var etmektedir. Bilinçli hatırlama eylemleri kadar, bilinçdışı ve istemsiz gerçekleşen hatırlama eylemleri de bu yeniden oluşumda rol almaktadır. Bu durum, rüyalar ve bilinçdışı süreçlerin de bellekten beslendiğinin bir göstergesidir. Böylesine geniş bir varoluşu kapsayan bellek, imgelemin faaliyetleri için de malzeme sağlar. Bu durum, sanat ile arasında karşılıklı bir bağ olmasını zorunlu kılmıştır. İnsanın iç dünyasını ve dış dünyadaki deneyimlerini ifade etmenin güçlü bir aracı olan sanat, içsel bir kavram olan belleğin dışa vurumunun bir olanağını sunar. Bu durum, 20. yüzyılda köklü değişimler ile modernleşen dünya karşısında aidiyetsizlik ve kaygı hissederek geçmişe yönelen insanın, belleği araştırmasında sanatsal faaliyetlerin öne çıkmasına sebebiyet vermiştir. Böylelikle 20. Yüzyılda giderek artan bir şekilde bellek, sanatın konularından biri haline gelmiştir. 20. yüzyıl başında yaşamış olan Polonyalı yazar Bruno Schulz, babasının kaybı ve hayatın gerçekliğinden sıyrılmak adına sanata sarılarak kendi alternatif dünyasını yaratmış bir“sanatçı”dır. Çocukluk hatıraları ile düş gücü sayesinde onun öykülerinde, geçmişin izleri, mekânın ruhu ve zamanın akışı birbirine karışır; bu da bizlere bellek kavramını sanatsal bir perspektiften yeniden düşünme fırsatı sunar. Bu eser metninde bellek ve onun etkisindeki zaman ve mekân kavramları, düşlerin belleğe etkisi, belleğin sanat ile olan ilişkisi ve sanatsal üretimde bellek konuları araştırılarak ile Bruno Schulz'un edebî yaşamına değinilmiştir. Oluşturulan bu teorik çaltyapı temel alınarak tasarlanan enstalasyon çalışması izleyiciyi Schulz'un dünyasında bir yolculuğa çıkararak, belleğin farklı boyutlarını deneyimlemelerini amaçlamaktadır. Çalışmanın teorik kısmında, bellek, mekân, zaman ve sanat arasındaki ilişkileri derinlemesine incelerken, pratik kısmında ise, bu teorik bilgiyi enstalasyon sanatı aracılığıyla yeniden yorumlayarak izleyicilere sunmayı hedefledim. Enstalasyon tasarımım, Schulz'un edeb dünyasını mekân ve zaman kavramlarıyla harmanlayarak, izleyicilere çok boyutlu bir bellek deneyimi yaşatmayı amaçlamaktadır.

Özet (Çeviri)

The concept of memory, which has been tried to be described with many different analogies from past to present, stands out primarily with its storage and recording function. Memory, in which all experiences and perceptions are recorded, recreates the concepts of time and space, which are an integral part of human existence, in a unique reality. In this reality, the past seeps into the present and moves towards the future, while space comes alive with what is forgotten and what is remembered. This dynamic process creates endless possibilities for the dynamic re-formation of the concepts of time and space within memory. Unconscious and involuntary acts of remembering play a role in this reconstruction as much as conscious acts of remembering. This proves that dreams and unconscious processes are also fed by memory. Memory, which covers such a wide range of existence, also provides material for the activities of the imagination. This situation has necessitated a mutual connection between it and art. Art, as a powerful means of expressing one's inner world and one's experiences in the external world, offers an opportunity for the expression of memory, which is an internal concept. This situation has led to the prominence of artistic activities in the search for memory by people who turn to the past by feeling a sense of lack of belonging and anxiety in the face of the modernizing world with radical changes in the 20th century. Thus, memory has increasingly become the subject of artistic production in the 20th century. The early 20th century Polish writer Bruno Schulz is an artist who created his own alternative world by embracing art to escape the loss of his father and the reality of life. Through his childhood memories and imagination, traces of the past, the spirit of place and the flow of time are intertwined in his stories, offering us the opportunity to rethink the concept of memory from an artistic perspective. In the text of this work, the concepts of memory and the concepts of time and space under its influence, the effect of dreams on memory, the relationship of memory with art and memory in artistic production, and the literary life of Bruno Schulz are discussed. The installation work designed with all these theoretical studies aims to take the viewer on a journey in Schulz's world and to experience different dimensions of memory. In the theoretical part of the work, I deeply examined the relationships between memory, space, time and art. In the practical part, I aimed to concretize this theoretical knowledge through installation art and present it to the audience. My installation design aims to give the audience a multidimensional memory experience by blending Schulz's literary world with the concepts of space and time.

Benzer Tezler

  1. Sanatta benlik kavramının nesne ve mekân belleği ile ilişkisi

    The relationship of self concept in art with object and spatial memory

    DUYGU TANRIVERDİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Güzel SanatlarMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Temel Eğitim Ana Bilim Dalı

    PROF. LEBRİZ RONA

  2. Değişim ve geçiciliğin mekânı olarak ev

    Home as a space of flux and impermanence

    ECE ERBİL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Güzel SanatlarMarmara Üniversitesi

    Resim Ana Sanat Dalı

    DOÇ. KEREM OZAN BAYRAKTAR

  3. Eve ototopografik bir bakış: Evin yaratıcı kayıtlarla film düzleminde yeniden üretimi

    An autotopographical look at home: The filmic reproduction of home through creative recordings

    MERT ZAFER KARA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Güzel Sanatlarİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MELTEM AKSOY

    DR. BİHTER ALMAÇ

  4. Etkileşimsel algı kuramı bağlamında Galata Köprüsü örneği

    In the context of transactional theory of perception, Galata Bridge case

    PELİN KILIÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Şehircilik ve Bölge PlanlamaMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ADEM ERDEM ERBAŞ

  5. Metinden görsele mimaride ekfrasis

    From text to image ekphrasis in architecture

    PELİN MELİSA SOMER

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ARZU ERDEM