Geri Dön

Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu (5237 sayılı TCK m.195)

The crime of violating measures regarding infectious diseases (art.195 of Turkish Criminal Code no.5237)

  1. Tez No: 878572
  2. Yazar: KÜRŞAT ÜÇÜNCÜ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. PINAR KARTAL
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Hukuk, Law
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 127

Özet

Çalışmanın konusunu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 195. maddesinde düzenlenen bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu oluşturmaktadır. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu, TCK'nın“Özel Hükümler”başlıklı ikinci kitabının“Topluma Karşı Suçlar”başlıklı üçüncü kısmının“Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar”başlıklı üçüncü bölümünde yer alan 195. maddede hüküm altına alınmıştır. Suçun düzenlenme yerine bakıldığında bu suç, hastalıklarla mücadele hususunda özel kanun niteliğinde olan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nda (UHK) değil, hem 765 sayılı Mülga Türk Ceza Kanunu (MTCK) döneminde hem de TCK döneminde genel ceza kanunu niteliğindeki bu kanunların içinde düzenlenmiştir. Özel kanunlarla düzenlenen konulara ilişkin idari ve adli cezaların da mevzuatta bütünlük sağlanması amacıyla özel kanunların içerisinde düzenlenmesi, bu kapsamda söz konusu suça UHK içerisinde yer verilmesi daha yerinde olacaktır. Çalışmanın birinci bölümünde bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve bu mücadelede hem genel olarak hukukun hem de özel olarak ceza hukukunun önemi açısından genel bir bakış sunulmuştur. Bu bölümdeki alt başlıklarda bulaşıcı hastalık kavramının ne olduğu, bulaşıcı hastalıkların insanlık tarihindeki yeri, hukuk düzenine etkisi ve bu hastalıklarla mücadelede ceza hukukunun yerine değinilmiştir. Bulaşıcı hastalıklar, patojenlerin (bakteriler, virüsler, parazitler ve mantarlar gibi) etkisiyle oluşan ve doğrudan veya dolaylı yollarla bir kişiden diğerine bulaşabilen hastalıklar olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu tanımın sınırlayıcı olmayışı ve kapsamı geniş çerçevede tutuşu göz önüne alındığında zaman içinde ortaya çıkabilecek yeni bulaşıcı hastalıkların da bu kapsamda değerlendirilebilmesi mümkün gözükmektedir. Küresel ölüm istatistiklerine göre bulaşıcı hastalıklar, küresel çapta ölümlerin önde gelen sebeplerinden biri olup, birçok farklı nedenden dolayı dünya üzerinde her yıl gerçekleşen yaklaşık 60 milyon can kaybının en az %25'i çeşitli bakteriler, virüsler, parazitler ve mantarların neden olduğu bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Bu hastalıkların ortaya çıkışı, halk sağlığı ve sosyoekonomik istikrar açısından büyük zorluklar doğurmaktadır. Dünya genelinde ülkeler arası ulaşımın kolaylaşması ve insan sirkülasyonundaki hızlı artışın bulaşıcı hastalıkların ülke ve kıta sınırlarını aşarak nihayetinde küresel düzeyde etki doğurmasına zemin hazırlamıştır. Bulaşıcı hastalıkların yakın tarihimizdeki son örneği ise COVID-19 salgınıdır. COVID-19, resmi adıyla Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS-CoV-2) olan ve Aralık 2019'da Çin'in Vuhan kentindeki bir grup hastanın tanımlamasıyla ortaya çıkan yenilikçi bir koronavirüs hastalığıdır. Elbette ki böylesi bulaşıcı hastalıkların hukuki etkilerinin olacağını tahmin etmek zor olmayacaktır. Çalışmada bulaşıcı hastalıklarla mücadelede, hukukun ulusal ve uluslararası boyutta hayati bir rol oynadığının altı çizilmiştir. Bu çerçevede, bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkışı ve yayılmasının önlenmesi için ülkeler, uluslararası hukuk normlarına uygun düzenlemeleri hızla uygulamalı ve iç hukuklarında gerekli tedbirleri almalıdır. Bu sayede etkin bir mücadele stratejisi oluşturulabilme imkânı yaratılabilecek ve bulaşıcı hastalıklara karşı daha etkili bir koruma sağlanabilecektir. Türk hukukuna bakıldığında TCK'nın 195. maddesinde bulaşıcı hastalığa yakalanan ya da bulaşıcı hastalıktan ölen bir kişinin bulunduğu yerde yetkili makamlar tarafından alınan karantina tedbirlerine uyulmaması halinde failin iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Maddede belirtilen karantina kavramı bulaşıcı hastalığa maruz kalan kişilerin ayrılmasını ve hareketlerinin kısıtlanmasını ifade etmektedir. Karantinanın temel hedefi, bulaşıcı hastalığın asemptomatik kişilerden diğerlerine bulaşmasını önlemektir. Söz konusu suç ile yaptırımla karşılanan kişi, tedbirlere uymayan kişidir. Bir diğer deyişle, suçun oluşumu tedbirlerin varlığına bağlıdır bu nedenle suçun konusunu da tedbirlerin kendisi olarak ifade etmek gerekmektedir. Çalışmanın birinci bölümünde yer alan diğer bir alt başlıkta ise diğer ülke hukuklarında bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçunun ne şekilde düzenlendiği ve hangi yaptırımlara bağlandığı özel olarak mercek altına alınmıştır. Bu kapsamda Fransa, Almanya, İtalya, İsviçre, Avusturya, Norveç ve Litvanya olmak üzere toplam 7 ülke hukuku incelenmiştir. Söz konusu incelemeler sonucunda karantina tedbirlerine aykırılığın hemen her ülkede suç sayılarak karşılığında hapis veya para cezası öngörüldüğü anlaşılmıştır. Bazı ülkelerdeki hukuki eksiklikler ise 2019'da ortaya çıkan COVID-19 salgının küresel düzeyde etkisini göstermesiyle birlikte giderilmiş ve hukuki altyapılar güncel duruma uygun hale getirilmiştir. Neredeyse tüm ülke hukuklarında ceza normlarının konusunu oluşturan karantina tedbirlerinin hangi koşullarda uygulanacağının açıkça düzenlendiği ve bu tedbir kararlarını alma hususunda idari otoritelerin yetkili kılındığı görülmüştür. Diğer ülke hukuklarında hangi idari otoritenin, hangi şartlar altında ve ne kadar süreyle bu kararları verebileceği açıkça belirlenmiş ise de ceza hukukunun temel ilkesi olan suçta ve cezada kanuniliğin bir parçası olan idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza yaratılamaması kuralının esnetildiği gözlemlenmiştir. 2020 yılının başından itibaren kıtalar aşarak dünyayı etkisi altına alan COVID19 salgını, TCK'da düzenlenen bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçunu yeniden ön plana çıkarmıştır. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma, MTCK içerisinde yaklaşık 80 yıl boyunca yürürlükte kalmış ve yapısında gerçekleştirilen bazı değişikliklerle birlikte TCK'nın 195. maddesinde hala varlığını sürdüren bir suç olarak düzenlenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde TCK'nın 195. maddesinde düzenlenmiş suç, yapısal olarak tüm unsurlarıyla sırasıyla incelenmiştir. Suçun incelenmesi alt başlıklar halinde gerçekleştirilirken her alt başlıkta mevcut ise doktrinde yer alan görüşlere yer verilmiş, hukuka uygunluk yönünden değerlendirmeler yapılmıştır. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu ile korunan hukuki değer, kamu sağlığının korunmasıdır. Düzenlendiği yere bakıldığında, sistematik yorum açısından kamunun sağlığına karşı suçlar içerisinde yer alan bu suçun madde gerekçesinde de suç ile kamu sağlığının korunması amacının güdüldüğü açıkça ifade edilmiştir. Suçun konusu ise yetkili makamlar tarafından alınan karantina tedbirleridir. Söz konusu tedbirleri almaya yetkili makamın kim veya kimler olduğuna ilişkin belirsizlik önemli bir hukuki soruna işaret etmektedir. Karantina kararının alınmasında bir idari otoritenin yetkili olması doğal karşılanmalıdır. Bununla beraber, TCK'nın 195. maddesinde yetkili makama ilişkin herhangi bir belirleme yapılmamıştır. Bu nedenle, yetkili makamın tespiti için UHK hükümlerinin göz önüne alınması gerektiği ifade edilmekle birlikte söz konusu Kanun'un dil ve içerik itibarıyla günümüz ihtiyaçlarına cevap vermemesi nedeniyle yetkili makam konusunda doktrinde görüş birliği bulunmamaktadır. Ceza hukukuna hâkim olan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak idarenin düzenleyici işlemler ile suç ve ceza yaratamayacağına ilişkin kuralın söz konusu hüküm ile oldukça esnetildiği görülmektedir. Sağlık alanında her geçen gün yaşanan gelişmeler ve yeni ortaya çıkan hastalık tehditleri bir arada düşünüldüğünde alınması gereken tedbirlerin günün koşullarına uygun olarak yetkin sağlık otoritelerince karara bağlanması gerekliliği inkâr edilmemektedir. Diğer ülke hukuklarında yer alan cezai düzenlemelerde de karantina tedbirlerinin neler olabileceğinin tek tek sayılmak yerine tedbirlerin tespitine ilişkin yetkinin yine kanunda açıkça gösterilmiş idarelere bırakıldığı görülmüştür. Bununla birlikte, TCK'nın 195. maddesinde yer alan karantina tedbirlerine karar verecek yetkili makamın bile gerek TCK gerekse de UHK içerisinde açıkça gösterilmemiş olması ciddi bir hukuki belirsizlik yaratmaktadır. TCK'nın 195. maddesinde fail, yetkili makamlarca alınan karantina tedbirlerine uymayan kişi olarak ifade edilmiştir. Bu hükme göre fail, söz konusu tedbirlere uymayan herkes olabilmektedir. Suçun mağduru ise genel olarak toplum olarak ifade edilmelidir. Suçun madde metninde düzenlenen hareket, bulaşıcı hastalığa yakalanan ya da bulaşıcı hastalıktan ölen bir kişinin bulunduğu yerde yetkili makamlar tarafından alınan karantina tedbirlerine uyulmaması şeklinde belirlenmiştir. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin alınan tedbirlere uymamanın hangi hareketlerle gerçekleştirilebileceğine dair ise madde metninde herhangi bir belirleme yapılmamıştır. Karantina tedbirlerine uymama şeklindeki hareketin gerçekleştirilmesi ile beraber söz konusu suç da tamamlanmış sayılmakta, hareketten başka ayrıca bir neticenin meydana gelmesi aranmamaktadır. Karantina tedbirlerinin bulaşıcı hastalığa yakalanan ya da bulaşıcı hastalıktan ölen bir kişinin bulunduğu yer ile sınırlandırılması hükmün uygulanma alanını oldukça daraltmaktadır. Bunun bir sonucu olarak söz konusu suça ilişkin Yargıtay içtihadının dahi oluşmadığı görülmektedir. Bu bakımdan söz konusu suçun yürürlükte olması dışında işlevsel bir yönü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu suç bakımından özel bir hukuka uygunluk nedeni düzenlenmemiştir. Bu nedenle, çalışmanın ikinci bölümünde yer alan hukuka aykırılık unsuru alt başlığı içerisinde kanunun hükmü, meşru savunma, zorunluluk hali, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedenlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. Bu suç bakımından kanunun hükmü ve zorunluluk hali hukuka uygunluk nedenlerinin uygulanma alanı bulabileceği değerlendirilmektedir. Suçun taksirli hali düzenlenmemiş olduğundan bu suç ancak kasten işlenebilecek suçlar arasında yer almaktadır. Ayrıca failin suçu işlemesi için özel bir saikle hareket etmesinin gerektiğine ilişkin özel bir düzenleme yapılmadığından söz konusu suçun işlenmesi için genel kastın var olması yeterli görülmektedir. Suç her ne kadar neticesi harekete bitişik bir suç olsa da hareket parçalara ayrılabileceğinden ötürü bu suça teşebbüs mümkün görülmektedir. Benzer şekilde, failin suçun icra hareketlerini gerçekleştirmekten gönüllü olarak vazgeçmesi durumunda gönüllü vazgeçme kurumuna ilişkin hükmün uygulanma alanı bulabileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca bu suç yönünden kanunda açık bir düzenleme yer almadığından etkin pişmanlık kurumunun uygulanabilmesinin mümkün olmadığı belirtilmektedir. Suçun özel görünüş biçimlerinden özellikle içtima bakımından söz konusu suç önem arz etmektedir. Kasten/taksirle yaralama/öldürme, mala zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, cebir veya tehdit ve kamu görevlisine hakaret suçları ile söz konusu suç içtima ilişkisi içerisine girebilmektedir. Suçun cezası, TCK'nın 195. maddesinde düzenlendiği üzere 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir. Suça ilişkin adli para cezası ise öngörülmemiştir. Nihayetinde çalışmanın sonunda yer alan sonuç kısmında ise düzenlemeye ilişkin genel bir değerlendirme yapılmış, çalışma kapsamında geliştirilen değişiklik önerilerine yer verilmiştir. Bu kapsamda, UHK içerisinde karantina ve izolasyon tedbirleri de dahil olmak üzere gerekli tedbirlerin alınabileceği ve tedbirlere uymayan kişiler hakkında idari yaptırımların uygulanabileceği dikkate alındığında ilgili başlıklar altında ifade edildiği üzere hukuka aykırı bir düzenleme olmak dışında başkaca bir niteliği olmayan TCK'nın 195. maddesinin ilga edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu sayede başta suçta ve cezada kanunilik olmak üzere hukukun temel ilkeleri bakımından meydana gelen sorunların ortadan kaldırılması sağlanmalıdır. Söz konusu davranışın suç teşkil etmesi gerektiğine ilişkin kanaatin hâkim olması halinde ise UHK, dili ve içeriğiyle birlikte en kısa zamanda güncellenmelidir. Bu kapsamda bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu, özel kanun niteliğindeki UHK içerisinde düzenlenmelidir. Ayrıca, karantina tedbirlerini alma konusunda yetkili makam açıkça gösterilmeli, karantina tedbirlerinin neler olabileceği -en azından örnekseme yoluyla sayım yapılmak suretiyle- UHK içerisinde belirtilmelidir.

Özet (Çeviri)

The subject of this study is the crime of violating the measures regarding infectious diseases regulated in article 195 of the third section titled“Crimes Against Public Health”of the third part titled“Crimes Against Society”of the second book titled“Special Provisions”of the Turkish Criminal Code (TCC) No. 5237. Considering the place of regulation of the crime, this crime is not regulated in the Turkish Public Health Code (TPHC) No. 1593, which is a special law on the struggle against diseases, but in both the Abrogated Turkish Criminal Code (ATCC) No. 765 and the TCC No. 5237, which are general criminal laws. It would be more appropriate to regulate the administrative and judicial penalties related to the matters regulated by special laws within the special laws in order to ensure unity in the legislation, and in this context, it would be more appropriate to include the crime in question in the TPHC No. 1593. The first part of the study provides an overview of the fight against infectious diseases and the importance of both law in general and criminal law in particular in this struggle. In the sub-titles of this section, the concept of infectious diseases, the place of infectious diseases in human history, their impact on the legal order and the place of criminal law in the struggle against these diseases are mentioned. Infectious diseases are defined as diseases that are caused by pathogens (such as bacteria, viruses, parasites and fungi) and can be transmitted directly or indirectly from one person to another. Considering that this definition is not restrictive and has a broad scope, it seems possible that new infectious diseases that may emerge over time can also be considered within this scope. According to global mortality statistics, infectious diseases are one of the leading causes of death globally, and at least 25 per cent of the approximately 60 million deaths worldwide each year from a variety of causes are due to infectious diseases caused by various bacteria, viruses, parasites and fungi. The emergence of these diseases poses great challenges for public health and socioeconomic stability. The ease of transportation between countries around the world and the rapid increase in human circulation have paved the way for infectious diseases to cross the borders of countries and continents and ultimately have a global impact. The latest example of infectious diseases in our recent history is the COVID-19 outbreak. COVID-19 is an innovative coronavirus disease, officially known as Severe Acute Respiratory Syndrome (SARS-CoV-2), which was identified by the identification of a group of patients in Wuhan, China in December 2019. Of course, it is not difficult to predict that such infectious diseases will have legal implications. The study underlines that law plays a vital role in the struggle against infectious diseases at national and international level. In this framework, in order to prevent the emergence and spread of infectious diseases, countries should rapidly implement regulations in accordance with international law norms and take the necessary measures in their domestic laws. In this way, it will be possible to create an effective combat strategy and provide more effective protection against infectious diseases. Considering the Turkish law, article 195 of the TCC No. 5237 stipulates that the perpetrator shall be sentenced to imprisonment from two months to one year in case of failure to comply with the quarantine measures taken by the competent authorities in the place where a person who is infected with an infectious disease or who dies from an infectious disease is located. The concept of quarantine stated in the article refers to the separation of persons exposed to infectious diseases and restriction of their movements. The main objective of quarantine is to prevent the transmission of the infectious disease from asymptomatic persons to others. The person who is sanctioned with the crime in question is the person who does not comply with the measures. In other words, the commission of the crime depends on the existence of the measures, therefore, it is necessary to express the subject of the crime as the measures themselves. In another sub-title in the first part of the study, the way in which the crime of violating the measures regarding infectious diseases is regulated and the sanctions imposed in the laws of other countries are specifically examined. In this context, the laws of 7 countries, namely France, Germany, Italy, Switzerland, Austria, Norway and Lithuania, have been analysed. As a result of these analyses, it is understood that violations of quarantine measures are criminalised in almost all countries and are punishable by imprisonment or a fine. The legal deficiencies in some countries have been eliminated with the global impact of the COVID-19 outbreak that emerged in 2019, and the legal systems have been adapted to the current situation. It has been observed that the conditions under which quarantine measures, which are the subject of criminal norms, will be applied are clearly regulated in almost all country laws and administrative authorities are authorised to take these measure decisions. In other country's laws, although it is clearly defined which administrative authority can make these decisions, under which conditions and for how long, it is observed that the rule that crimes and penalties cannot be created by the regulatory acts of the administration, which is a part of the legality in crime and punishment, which is the basic principle of criminal law, has been bended. Since the beginning of 2020, the COVID-19 pandemic, which has affected the world by crossing continents, has brought the crime of violating the measures regarding infectious diseases regulated in the TCC No. 5237 to the forefront again. Violating the measures regarding infectious diseases has been in force for approximately 80 years within the ATCC No. 765 and is regulated as a crime that still exists in article 195 of the TCC No. 5237 with some changes in its structure. In the second part of the study, the crime regulated in article 195 of the TCC No. 5237 is examined structurally with all its elements. While the examination of the crime is carried out under sub-titles, the opinions in the doctrine are included in each sub-title, if available, and evaluations are made in terms of compliance with the law. The legal value protected by the crime of violating measures regarding infectious diseases is the protection of public health. Considering where it is regulated, it is clearly stated in the reason of the article of this crime, which is included in the crimes against public health in terms of systematic interpretation, that the protecting public health is aimed with the crime. The subject of the crime is the quarantine measures taken by the competent authorities. The uncertainty as to who is the competent authority to take such measures points to an important legal problem. It should be considered normal that an administrative authority is authorised to take a quarantine decision. However, article 195 of the TCC No. 5237 does not specify the competent authority. Therefore, although it is stated that the provisions of the TPHC No. 1593 should be taken into consideration for the determination of the competent authority, there is no consensus in the doctrine on the competent authority since the TPHC No. 1593 does not meet today's needs in terms of language and content. As a result of the principle of legality in crime and punishment, which dominates the criminal law, it is seen that the rule that the administration cannot create crimes and penalties with regulatory acts has been considerably bended with the said article. Considering the developments in the field of health day by day and the emerging disease threats, it is undeniable that the measures to be taken should be decided by competent health authorities in accordance with the conditions of the day. In the criminal regulations in the laws of other countries, it has been observed that the authority to determine the measures is left to the administrations clearly indicated in the law, instead of enumerating one by one what the quarantine measures may be. However, the fact that even the competent authority to decide on the quarantine measures under article 195 of the TCC No. 5237 is not clearly indicated in both the TCC No. 5237 and the TPHC No. 1593 creates a serious legal uncertainty. Article 195 of the TCC No. 5237 defines the perpetrator as the person who does not comply with the quarantine measures taken by the competent authorities. According to this article, the perpetrator can be anyone who does not comply with these measures. The victim of the crime should be defined as the society in general. The act regulated in the text of the article of the crime is determined as failure to comply with the quarantine measures taken by the competent authorities in the place where a person infected with an infectious disease or dying from an infectious disease is located. The text of the article does not specify the actions that can be taken in order to disobey the measures taken regarding infectious diseases. With the commission of the act of non-compliance with the quarantine measures, the crime in question is considered to be completed, and no further consequence other than the act is sought. The limitation of quarantine measures to the place where a person who is infected with an infectious disease or who dies from an infectious disease is found narrows the scope of application of the article. As a result of this, it is seen that even the case law of the Court of Cassation regarding the crime in question has not been formed. In this respect, it is understood that the crime in question has no functional aspect other than being in force. A special reason of lawfulness is not regulated for the crime in question. For this reason, in the second part of the study, under the sub-title of the element of illegality, evaluations were made regarding the provision of the law, legitimate defence, state of necessity, exercise of the right and the consent of the person concerned. In terms of this crime, it is considered that the provision of the law and the state of necessity may find an area of application. Since the negligent form of the crime is not regulated, this crime is among the crimes that can only be committed intentionally. In addition, since there is no special regulation stipulating that the perpetrator must act with a special motive in order to commit the crime, the existence of general intent is deemed sufficient for the commission of the crime in question. Although this crime is an crime whose consequence is contiguous to the action, since the action can be divided into parts, it is possible to attempt this crime. Similarly, in the event that the perpetrator voluntarily gives up the execution of the executive acts of the crime, it is considered that the provision on the institution of voluntary renunciation may be applied. In addition, it is stated that it is not possible to apply the institution of effective remorse since there is no clear regulation in the law in terms of this crime. Among the special forms of appearance of the crime, the crime in question is particularly important in terms of cumulation. The crime in question may enter into a cumulative relationship with the crimes of intentional/negligent injury/murder, damage to property, resistance to prevent the performance of duty, force or threat and insulting a public official. The penalty of the crime is determined as imprisonment from 2 months to 1 year as regulated in article 195 of the TCC No. 5237. No judicial fine is foreseen for the crime. Finally, in the conclusion section at the end of the study, a general evaluation of the regulation is made and the amendment proposals developed within the scope of the study are included. In this context, considering that necessary measures, including quarantine and isolation measures, can be taken within the TPHC No. 1593 and administrative sanctions can be imposed on persons who do not comply with the measures, it is considered that article 195 of the TCC No. 5237, titled the crime of violating the measures regarding infectious diseases, which has no other characteristics other than being an unlawful regulation as stated under the relevant titles, should be abrogated. In this way, it should be ensured that the problems arising in terms of the basic principles of law, especially legality in crime and punishment, are eliminated. If there is a dominant opinion that the behaviour in question should constitute a crime, the TPHC No. 1593 should be updated with its language and content as soon as possible. In this context, the crime of violating the measures regarding infectious diseases should be regulated within the TPHC No. 1593, which is a special law. In addition, the competent authority to take quarantine measures should be clearly indicated, and the types of quarantine measures -at least by enumeration by way of example- should be specified in the TPHC No. 1593.

Benzer Tezler

  1. Sağlık hakkı kapsamında bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu (TCK M. 195)

    The crime of acting contrary to measures regarding infectious diseases within the scope of the right to health (TCC Art. 195)

    EMİNE BETÜL GÖKTAŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    HukukDokuz Eylül Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İKBAL SİBEL SAFİ

  2. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu

    The crime of violating the measures related to infectious diseases

    BEGÜM ECE ÖMEROĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    HukukİZMİR BAKIRÇAY ÜNİVERSİTESİ

    Sağlık Hukuku Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. İLHAMİ ÖZTÜRK

  3. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu

    The crime of violating the measures related to infectious diseases

    FATMA ECE KEKİL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    HukukDokuz Eylül Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BEHİYE EKER KAZANCI

  4. İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'de bulaşıcı hastalıklarla mücadele

    Struggle within infectious diseases in Turkey during in World War II

    İSMAİL ÇAKIRÇOBAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Halk SağlığıMarmara Üniversitesi

    Tarih Bölümü

    YRD. DOÇ. DR. BÜLENT BAKAR

  5. Medikal istihbaratın ulusal güvenlik üzerindeki etkisi

    The impact of medical intelligence on national security

    ABDURRAHİM ÖKSÜZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Kamu YönetimiÇankırı Karatekin Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERTAN BEŞE