Geri Dön

Une Approche Autofıctionnelle de L'œuvre de Drieu La Rochelle : Exemples de L'Homme couvert de femmes et de Gilles

Drieu la Rochelle'in yapıtına özkurgusal bir yaklaşım : L'Homme couvert de femmes ve Gilles örnekleri

  1. Tez No: 886424
  2. Yazar: BERAT ERBAŞ
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. ENGİN BEZCİ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Batı Dilleri ve Edebiyatı, Fransız Dili ve Edebiyatı, Western Linguistics and Literature, French Linguistics and Literature
  6. Anahtar Kelimeler: Drieu la Rochelle, 20 yy. Fransız Edebiyatı, Faşizm, Edebiyatta Benlik, Deneysel Benlik, Özkurgu
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Fransızca
  9. Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Fransız Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 156

Özet

Bu yüksek lisans tezi, 20. Yüzyıl Fransız edebiyatının en ilginç ve tartışmalı yazarlarından biri olan Drieu la Rochelle'in kimi yapıtlarının özkurgusal incelemesine odaklanmaktadır. Fransa'nın Naziler tarafından işgal edildiği İkinci Dünya Savaşı'ndaki işbirlikçi yazarlardan olan Drieu la Rochelle, özellikle ideolojik seçimlerinden dolayı“lanetli şair”figürüne de somut bir örnek oluşturur. Bu anlamda sorunlu olarak nitelendirilebilecek tartışmalı politik ve toplumsal düşüncelerini bir kenara bıraktığımızda, Drieu la Rochelle'in yapıtlarında keşfedilecek yeni şeylerin veya gerçeklerin olduğunu varsayıyoruz. Drieu'yü yapıtları ve kendisinin bir tür ikizi olarak yarattığını iddia ettiğimiz Gille/Gilles karakterleri üzerinden anlamayı amaçladık. Bunun için özkurgu yöntemini kullandık ve bu yöntem üzerinden Drieu la Rochelle'de“deneysel benliğin”ne olduğunu açıklamaya çalıştık. Bu nedenle çalışmamız, Frederic Grover'ın deyimiyle,“deneyim laboratuvarı”olarak kullanılan benliğin analizine odaklandı. Benzer niyetlerle bu olguya“deneysel benlik”adını verdik. Konusu Drieu la Rochelle olan bir incelemede ben kavramının mutlaka yer alması gerekiyordu. Özkurgusal bir çözümlemenin gerektirdiği gibi, üç bölümden oluşan çalışmamızın birinci bölümünde, Pierre Drieu la Rochelle'in yaşamını konu aldık. Öncelikle çocukluğundan bahsederek yazarın kişiliğini ayrıntılı bir biçimde incelemeye çalıştık. Daha sonra ergenlik dönemini, Science Po'daki yıllarını, final sınavındaki başarısızlığını ve Birinci Dünya Savaşı'ndan birkaç ay önce askere alınışını ayrıntılı olarak ele aldık. Ayrıca farklı cephelerde savaştığı ve defalarca yaralandığı Birinci Dünya Savaşı zamanlarından da bahsettik. Bu anıların yazar için önemini ve“savaşçı”kavramına yüklediği özel anlamı inceledik. Savaştan dönüşünde, 1920'li yıllarda, savaşa rağmen, her zamanki kadar gösterişli ve parlak olan Paris toplum ve yaşamına ayak uydurmakta yaşadığı zorlukları tartıştık. Drieu, Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı toplumsal travma ve zorluklardan etkilen bir yazardır. Bu süreçte, eski bir dadacı olan Drieu la Rochelle'in Gerçeküstücü yazarlar grubuna katılışını, orada edindiği kimi arkadaşlıkları, anlaşmazlıkları ve bu gruptan biraz kırgın ve oldukça hiddetli bir biçimde ayrılışını, yazarın bu gruba hitaben yazdığı üç farklı açık mektup üzerinden anlattık. Özellikle Louis Aragon ile sona eren arkadaşlıkları, edebiyat araştırmacılarını olduğu kadar, iki yazarı da yıllar boyunca meşgul etmeye devam etmiştir. Daha sonra, Drieu la Rochelle'in yapıtlarını verdiği iki savaş arası döneme, özellikle Şubat 1934'ten sonra, döneminin birçok Avrupalı entelektüel gibi, kendisini açık bir biçimde faşist sağda konumlandırmasına değindik. Drieu la Rochelle bu ideolojik duruşu son yıllarına kadar savunmuştur. Bunu takiben İkinci Dünya Savaşı dönemine de değindik ve yazarın Hitler'i destekleyişini, siyasi görüşlerini, özellikle kadınlara ve Yahudilere ilişkin düşüncelerini, bir lider arayışı içinde geçen yaşamının sonlarına doğru içten içe Stalin'i takdir edişini görmemize olanak veren, XI 1939-1945 yılları arasında tuttuğu güncesi Journal'den söz etmeyi de ihmal etmedik. Drieu la Rochelle'in özyaşam öyküsü ile yapıtı arasında kurulan paralelliği ortaya koyabilmek için kısaca ve bir kez daha kronolojik olarak yazarın yapıtlarına odaklandık. Bu çerçevede, daha çok yazarın çocukluk yıllarından esinlenmiş olan Rêveuse Bourgeoisie adlı romanından, yazarın kadınlarla olan ilişkilerini yansıtan Don Juan kimliğini açığa vuran L'Homme couvert de femmes'dan, Birinci Dünya Savaşı'ndaki anılarından esinlenerek yazdığı ve altı öyküden oluşan derlemesi La Comédie de Charleroi'dan ve son olarak da iki savaş arası dönemin panoramasını çizen ve yazarın başyapıtı olarak kabul edilen Gilles adlı romanından söz ettik. Farklı izleklere ayırarak gerçekleştirdiğimiz bu kronolojik incelemede, her bir eseri Drieu la Rochelle'in yaşamının bir bölümüyle eşleştirmiş olduk. Rêveuse Bourgeoisie üzerinden çocukluğuyla başladık ve L'Homme couvert de femmes çerçevesinde Don Juan karakteriyle devam ettik. Daha sonra La Comédie de Charleroi'deki hikayelerle onun savaşçı yönünü, Gilles'le de yaşamının son on yılındaki siyasi yönelimlerini keşfettik. Bu bağlamda, araştırma konumuzun gerektirdiği çerçevede yazarın pek çok yapıtına değinsek de özkurgusal bir inceleme öneren çalışmamızın, üçüncü bölümde ayrıntılı bir biçimde ele alınan L'Homme couvert de femmes ve Gilles başlıklı romanlara odaklandığını belirtmemiz gerekir. Ana karakterleri Gille (L'Homme couvert de femmes) ve Gilles (Gilles) olan bu iki romana odaklanmamızın temel nedeni, yazarın ilk romanı olan L'Homme couvert de femmes ile gençlik dönemini, son romanlarından biri olan Gilles ile de sonraki yaşamını eşleştirerek yazarın yazınsal ve kişisel yaşamını panoramik olarak görebilmekti. İlk bölümün son alt bölümünde Drieu'nün çağdaşları ve sonraki kuşaklar tarafından nasıl alımlandığı konusuna değindik. Çalışmamızın ikinci bölümde Drieu la Rochelle'in yapıtlarını incelemek için kullandığımız çözümleme yöntemine odaklandık. Söz konusu yöntem özkurgudur. Öncelikle özyaşam öyküsünü Le Pacte autobiographique başlıklı yapıtında kuramsal bir düzlemde ele alan Lejeune'ün, özkurgu kavramı ve kuramlarına ulaşılmasındaki rolünü sorguladık. Özkurgu kavramının, bu adlandırmayı ilk kez kullanan romancı Serge Doubrovsky için taşıdığı anlama değindikten sonra, Vincent Colonna'nın Gérard Genette'in yönetiminde gerçekleştirdiği ve edebiyatta benliğin kurgulanması konusunu inceleyen bir çalışma olan L'Autofiction, essai sur la fictionalisation de soi en littérature başlıklı doktora çalışmasındaki kavramsallaştırmayı ele aldık. Özyaşam öyküsü ve özyaşamöyküsel kurmacayla karşılaştırıldığında, özkurgu kavramının doğasını ve diğerlerinden ayrıştığı noktaları irdelememize olanak sağladı. Bu çerçevede sonraki yıllarda özkurgudan türetilen özmasalsılık ve özanlatı kavramalarını da ele alarak, özkurguyu benzerlerinden ayıran düşünceyi daha iyi anlamayı amaçladık. İzlediğimiz bu yöntem, Drieu'ye daha çok yakıştırdığımız“deneysel benlik”kavramını incelememize ve çağdaşlarının yapıtlarındaki olası özkurgusal boyutu değerlendirmemize olanak sağladı. Bu değerlendirmeyi Drieu la Rochelle'nin çağdaşları olan, sol eğilimden André Malraux ve Louis Aragon'la, sağ eğiliminden ise Louis Ferdinand Céline ve Henry de Montherlant'la örneklendirdik. Yayımlanmasından üç yıl sonra Drieu la Rochelle tarafından Gilles'e (1939) eklenen önsöz, bu seçimizi doğrular niteliktedir. Çalışmamız açısından çok önem taşıyan bu XII önsözde, yazar yazınsal açıdan kendisini (Louis Aragon hariç) bu yazarlar arasında konumlandırmıştır. Çalışmamızın bu bölümünün amacı, özellikle bu dört yazarın, - kuşkusuz başka birçok yazarın da- neden özkurgu yöntemiyle okumaya elverişli olduklarını ortaya koymaya çalışmaktı. Şu ana kadar kullanılan tüm verilerden yararlandığımız çalışmamızın üçüncü ve son bölümünde, Drieu la Rochelle ile yapıtları arasındaki, kimilerinin yapay olduğunu düşündüğü, ayrıma ilişkin bir açıklamaya ulaşmayı amaçladık. Bu bölümde, yazarın yapıtlarıyla bağlantılı tüm biyografik verilerle, özkurgu yöntemiyle elde ettiklerimizin eşliğinde, öncelikle gerçekten otobiyografik nitelikli olan romanları inceledik. Bu bağlamda, söz konusu bazı verileri doğrulayan, yazarın yayımlanma kaygısı gütmeden, 1939-1945 yılları arasında kaleme aldığı Journal'den, bir tür açık intihar mektubu ve çok da uzunca olmayan bir yaşamın son sözü niteliğinde olan Exode'dan da söz ettik. Daha sonra Drieu la Rochelle'in söz konusu romanlarındaki ana karakterler olan Gille ve Gilles'i analiz edebilmek için L'Homme couvert de femmes ve Gilles'i derinlikli olarak inceledik. Drieu la Rochelle'de“deneysel benlik”kavramını incelememiz için büyük önem teşkil eden“Gille”takma adıyla imzaladığı mektuplardan söz ettik. Victoria Ocampo adlı Arjantinli kadın yazara yazdığı bu mektuplardaki“Gille”imzası -karakteriyle de örtüşeceği biçimde- Gille karakterini yazarın ikincil bir benliği olarak yorumlayabilmemize olanak sağladı. Daha önce belirlediğimiz özkurgusal unsurları ve dolayısıyla yaratıcılarıyla olan benzerliklerini ortaya koymaya çalıştık. Bu iki karakter arasındaki farklar aracılığıyla, Frédéric Grover'ın“deneyim laboratuarı”isimli kavramından hareketle ortaya koyduğumuz“deneysel benlik”kavramını irdeledik. Grover'ın kavramına eklediğimiz“ben”, Drieu la Rochelle'in yazınsal nesne olarak kendi benliğini ortaya koyduğunu açıklamamız ardından anlam kazanıyor. Daha sonra bu“deneysel benlik”fikrini pekiştirmek için ikincil karakterleri ve bizi Drieu'nün hayatına götüren olayları veya yerleri inceledik. Üçüncü bölümümüzün sonucu mahiyetinde, son olarak Drieu'nün yapıtlarının nasıl okunduğuna, yazarın yorumlanmasında bunun, başka pek çok parametrenin ışığında, etkisine değindik. Bu bölümde Drieu'nün çağdaşlarının, ardından yeni kuşağın ve son olarak da sonraki kuşakların Drieu la Rochelle'i nasıl okuduğunu göstermeye çalıştık. Bu bağlamda, İki Savaş Arası kuşağının, her şeye rağmen, Drieu'nün yapıtlarını anladığını, hatta kimilerinin ona bir çeşit hayranlık beslediğini, sonraki kuşağın ise 1980'li yıllara kadar Sartre düşüncesinin hakimiyeti altında kalarak kendilerine o günleri hatırlatan her şeye ve kişilere tamamen karşı olduklarını göstermeye çalıştık. Kendilerinden önceki kuşaktan farklı olarak, Drieu'yü sadece yapıtları aracılığıyla tanıyan, anlayan ve yargılayan kuşakta, Drieu'nün kadın düşmanı, Yahudi karşıtı ve her şeyden önce işbirlikçi imajının odakta olduğu bir portresinin çizildiğini gördük. Ancak Fransa, 1970'lerin sonunda, bu işbirlikçi yazarları ve özellikle de Drieu'yü, Frédéric Grover ve Pierre Andreu'nün çalışmalarıyla yeniden keşfetti. Bu çalışmalar, Drieu la Rochelle'i tanıyan ve şu anda hayatta olmayan kişilerle yapılan röportajları da gündeme getirdi. Bu röportajlar, Drieu la Rochelle'in nasıl bir insan olduğunu anlamamıza tartışmasız bir biçimde yardımcı oldu. Aynı zamanda, bu gibi belgelere erişimi olmayan ve Drieu'yü eserleri aracılığıyla tanıyıp eleştiren kuşağı daha iyi anlayabilmemizi de sağladı. Son olarak, yazarın günümüze kadarki alımlanmasından, XIII farklı okumalarından ve bu yeniden keşif sonrasında oluşturduğu imajdan da bahsettik. Bu yeniden keşif ve yayımın sıradan bir tesadüf olarak görülmemesi gerektiği açıktır. Tıpkı dünyada aşırı sağın farklı coğrafya ve zamanlarda tekrar tekrar yükselişinin tesadüf olarak görülmemesi gibi. Pierre Drieu la Rochelle'i yapıtlarıyla, kendi hakkında söyledikleriyle, eleştirmen ve araştırmacıların kendisi hakkında söyledikleriyle, çağdaşlarının onun hakkında söyledikleriyle, kendisinden sonra gelen neslin ve günümüz nesillerinin onun hakkında söyledikleriyle anlamaya çalışarak çalışmamızı sonuçlandırdık. Çalışmamızda yazarı bir bütün olarak tanımlamaya çalıştık ve çokça değindiğimiz gibi Drieu'nün yapıtları yoğun bir şekilde özkurgu barındırsa da bir insanı onu eserleri aracılığıyla anlayıp anlayamayacağımızın peşine düştük. Zira Drieu la Rochelle kadar soru işaretleri barındıran bir yazar seçmemizin de sebebi temelde buydu. Ve bu çalışmanın en nihayetinde, ortaya şu soru çıktı: Peki sanat eserinin, yaratıcısını temsil etme işlevi var mıdır, yoksa tam tersine ayrı bir varlık olarak mı düşünülmelidir? Drieu gibi“sorunlu”bir yazarı, özyaşamından bağımsız olarak okumak ve incelemek mümkün müdür?

Özet (Çeviri)

This master's thesis focuses on an autofictional analysis of the work of the early 20th century writer: Drieu la Rochelle. We examined Drieu la Rochelle as an example of a collaborationist author from the Second World War since we find the idea of the cursed author intriguing and assume that there is something new or truth to be discovered when we set aside political-social ideas that are arguably problematic. We aimed for an understanding of Drieu through his works and his double, his creature Gille/Gilles. For this, we used the method of autofiction and we tried, through the latter, to try to explain what the“experimental self”is in Drieu la Rochelle. Our work therefore focuses on the analysis of the self which is used as a“laboratory of experience”as Frederic Grover calls it. With similar intentions, we called this phenomenon the“experiential self”. In an analysis whose subject is Drieu la Rochelle, the concept of“self”had to be included. In the first chapter of our study, we introduced Drieu's life. First, we tried to examine the author's personality in detail by discussing about his childhood. We then mentioned his adolescence and his years at Science Po, his failure in the final exam and his enlistment in the army a few months before the First World War. We also cited the time of the First World War when he fought in the war and was wounded several times. We subsequently discussed the return from the war and the author's adaptation to Parisian society which was more laudatory and luminous than ever in the 1920s. We mentioned his participation, which lasted a short time, in the group surrealist, and of his separation from this group with three different open letters he wrote against them. Subsequently, the interwar period where Drieu found himself, especially after the events of February 1934, politically positioned himself on the fascist right like a large number of Europeans of his time. We then focused briefly, and once again chronologically, on the work of Drieu la Rochelle in order to subsequently understand the numerous parallelisms which appear between he and his work. We observed Rêveuse Bourgeoisie, L'Homme couvert de femmes, La Comédie de Charleroi and Gilles as examples. In this chronological analysis, divided into different themes, we have matched a part of Drieu la Rochelle's life through each work. We began with Drieu's childhood through Rêveuse Bourgeoisie, continued with the character of Don Juan through L'Homme couvert de femmes, then explored his warrior side through the stories in La Comédie de Charleroi, and his final years and the political position of his last decade through Gilles. It should be noted at this point that we have paid special attention to two of these works ; L'Homme couvert de femmes and Gilles, which we analyze in detail in the third chapter. The reason for focusing on these two works, whose main characters are Gille (L'Homme couvert de femmes) and Gilles (Gilles), for the rest of the study was to provide a panoramic view of the author's literary and personal life by pairing his first novel, L'Homme couvert de femmes, with his youth, and one of his last novels, Gilles (his third to last completed novel), with his later life. To conclude the first part, we focused on how Drieu was received by his contemporaries and later generations. VIII In a second chapter, we focused on the method of analysis, autofiction, that we approached in the study of the work of Drieu la Rochelle. We began first by explaining how the world of literary theory reached this concept by first introducing Lejeune and his famous theoretical work Le Pacte autobiographique which is the first work introducing the analysis of autobiography and these sub-texts. genres in literary theory. We then argued the real appearance of the word autofiction and what it meant for its creator who is Serge Doubrovsky. Subsequently we observed the real implementation of the concept through Vincent Colonna's doctoral thesis entitled L'Autofiction, essai sur la fictionalisation de soi en littérature, an essay on the fictionalization of the self in literature directed by Gérard Genette. This thesis allowed us to analyze the place and differences of the concept of autofiction compared to autobiography or even an autobiographical work. In addition, we were interested in the differences between the three related concepts: autofiction, autofictionalism and self-narrative. In this way, we aimed to better understand the idea behind autofiction by distinguishing it from its counterparts. Simultaneously, this study enabled us to analyze Drieu through the“experimental self”approach and to evaluate the works of Drieu's contemporaries according to the method of analyzing autofiction. As Drieu la Rochelle's contemporaries, we have chosen André Malraux and Louis Aragon from the left-wing tendency and Louis Ferdinand Céline and Henry de Montherlant from the right-wing tendency. This choice is confirmed by the preface to Gilles written by Pierre Drieu la Rochelle three years after its publication (1939). In this preface, which is very important for our study, the author positions himself literarily among these authors with the exception of Louis Aragon who is mentioned in the previous paragraph where the authors' names are mentioned. However, the main feature of this section is that it serves us as a transitional sub-section that justifies the adaptation of these four authors, among others, of course, to the method of self-fiction. In the third chapter, the final part of our study, in which we draw on all the data used so far, we aim to provide an explanation for the distinction between Drieu la Rochelle and his work, which some consider to be artificial. We therefore mainly talked about the Journal which he wrote without any desire to publish during the Second World War from 1939 until his death in 1945. After we examined the Exode, which is a kind of open suicide letter, in order to analyze Gille and Gilles, the main characters of Drieu la Rochelle, we went deeper into L'Homme couvert de femmes and Gilles. We talked about the letters signed by Drieu under the pseudonym“Gille”, which are essential to the concept of the“experimental self”. These are letters written to Victoria Ocampo, an Argentina woman dear to the author. And the fact that some of them are signed by the name of one of his fictional characters is extremely important for our thesis and proves the irrefutable link between him and this fictional character of his. In the second sub-section, we made a more detailed study of this character and tried to relate him to his author. Through the differences between these two characters, we introduced the concept of the experimental self, influenced by Frédéric Grover's concept of the“laboratory of experience”. The“self”we add to this concept gains significance once it is inferred that it is Drieu la Rochelle's own identity that she uses as literary material. As a conclusion to our third part, we analyzed how Drieu's works are read and how this, and many other parameters, influence the interpretation of the author. In this chapter, we have tried to show how Drieu's contemporaries, then the new generation, and finally the generations after him, read Drieu la Rochelle. At this point, we observed that the generation between the two wars understood and admired Drieu's work, while the next generation, dominated by Sartrean thought until the IX 1980s, was completely against everything and everyone that reminded them of those days. Unlike their predecessors, the generation that knew, understood and judged Drieu only through his works painted a portrait of him as misogynist, anti-Semitic and above all collaborator. It was only in the late 1970s that France rediscovered these collaborative writers, and Drieu in particular, through the work of Frédéric Grover and Pierre Andreu. This led to interviews and reports with people who knew Drieu la Rochelle and are now deceased. These reports and interviews have indisputably helped us to understand the kind of man Drieu la Rochelle was. Finally, we have also mentioned the author's reception up to the present day and his image after this rediscovery. It is clear that this rediscovery and publication should not be seen as a simple coincidence. Just as the repeated rise of the right-wing tendency in different geographies and times around the world should not be seen as a coincidence. Surely, both of these situations have many interrelated economic and sociological causalities. We concluded our study by showing Pierre Drieu la Rochelle through his works, what he said about himself, what researchers said about him, what his contemporaries said about him, what the generation that came after him said about him and what today's generations say about him. In our study, we tried to define the author as a whole, and even though Drieu's works are intensely autofictional, as we have mentioned many times in our study, we pursued whether we can understand a person through his works. And at the end of this study, the following question emerged: Does a work of art have the function of representing its creator, or should it be considered as a separate entity? Key words : Drieu la Rochelle, 20th century French literature, Fascism, Selfliterature, experimental self, autofiction

Benzer Tezler

  1. Une approche géocritique des images de l'Anatolie chez les écrivains français du XVIe au XIXe siècle

    16. yüzyıldan 19. yüzyıla Fransız yazarların Anadolu imgelerine jeokritik bir yaklaşım

    GÜRKAN ÇİMEN

    Yüksek Lisans

    Fransızca

    Fransızca

    2021

    Batı Dilleri ve EdebiyatıHacettepe Üniversitesi

    Fransız Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SİBEL BOZBEYOĞLU

  2. Une approche didactique du Français par les textes littéraires

    Edebi metinlerle Fransızca öğretimine bir yaklaşım

    LOKMAN DEMİRTAŞ

    Yüksek Lisans

    Fransızca

    Fransızca

    2005

    Fransız Dili ve EdebiyatıMarmara Üniversitesi

    Yabancı Diller Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜSEYİN GÜMÜŞ

  3. Fransızca ve Türkçede akıllı telefon bağlamında yeni sözcük kullanımına (Neolojizm) yapısal bir yaklaşım

    Une approche structurelle d'un nouveau mot utilisant (Neology) dans le contexte du téléphone intelligent en Français et en Turc

    ZEHRA ŞAFAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Fransız Dili ve EdebiyatıTekirdağ Namık Kemal Üniversitesi

    Fransız Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SONEL BOSNALI

  4. Une approche multi-critére flou á la gestion de portefeuille

    Portföy yönetimine bir çok ölçütlü bulanık karar verme yaklaşımı

    RAGIP UFUK BİLSEL

    Yüksek Lisans

    Fransızca

    Fransızca

    2005

    Endüstri ve Endüstri MühendisliğiGalatasaray Üniversitesi

    Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. ETHEM TOLGA

  5. Une approche floue d'analyse d'enveloppement des données au probléme de sélection de fournisseur

    Tedarikçi seçimi problemine bir bulanık veri zarflama analizi yaklaşımı

    MEHMET HAKAN AKYÜZ

    Yüksek Lisans

    Fransızca

    Fransızca

    2005

    Endüstri ve Endüstri MühendisliğiGalatasaray Üniversitesi

    Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. ERTUĞRUL KARSAK