Larisa (Buruncuk) Athena kutsal alanı
Larisa (Buruncuk) Athena Sanctuary
- Tez No: 891877
- Danışmanlar: PROF. DR. NEJAT TURGUT SANER
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Arkeoloji, Mimarlık, Tarih, Archeology, Architecture, History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Mimarlık Tarihi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 397
Özet
Larisa antik kenti Batı Anadolu'da yer alan önemli bir güney Aiolis yerleşmesidir. Kalıntılar, Hermos (Gediz) ovasına hakim konumda, volkanik Sardene (Dumanlı) dağından güneydoğuya doğru yönelen yaklaşık 2 km'lik bir uzantının üzerine yayılmış durumdadır. Dumanlı Dağ'a yakın konumdaki yüksek tepe ve yamaçları (Larisa Doğu) ile uzantının ucundaki daha alçak tepe ve yakın çevresi (Larisa Batı) temel yerleşim kurgusunu belirlemektedir. Deniz seviyesinden yaklaşık 100 m yükseklikteki Larisa Batı'da tepe üzerinde akropol, güneydoğu ve kuzey eteklerinde yerleşim alanı, kuzey, kuzeydoğu ve doğu yamaçlarına yönelen nekropol bulunmaktadır. Larisa Doğu'nun zirvesinde bir kale ve güneydoğu eteklerinde yerleşim alanı bulunurken, iki tepe birbirine nekropol ve tarım alanını içeren yoğun bir yapılaşmayla bağlıdır. Kutsal alan; akropolün en üst noktasındaki kayalık bölgede yer alırken, batıya doğru azalan eğim üzerinde ise yönetim ve temsil yapıları sıralanmaktadır. Ovaya hakim bir tepenin zirvesinde konumlanması çevreden görünürlüğe ve alana hakimiyete önem verildiğini göstermektedir. Larisa'da yürütülen en erken kazı çalışmaları 1902 sezonda Lennart Kjellberg (Uppsala) ve Johannes Boehlau (Kassel) tarafından yürütülmüştür. Kutsal alanın büyük bir kısmı bu sezonda açığa çıkarılmıştır. 1902'deki kazıların sonunda, yapılar tamamen temizlenemeden bırakılmış, kaynakların azalması nedeniyle de arazi çalışmaları hemen izleyen yıllarda devam edememiştir. Dünya savaşlarının yarattığı ekonomik ve politik güçlükler sebebiyle kazılar ancak 1932'de yeniden başlayabilmiştir. 1934'teki dördüncü ve son seferden sonra yeterli finansal kaynak bulunamadığı için kazılar durmuştur. Kazı çalışmaları Larisa Batı'daki akropole odaklanmıştır. Buna ek olarak nekropolde ve şehir alanlarındaki beş deneme açması ile çalışmalar desteklenmiştir. 20. yüzyıl kazılarının sonucu olarak üç ciltlik“Larisa am Hermos”yayını hazırlanmıştır. Kutsal alan ile ilgili en kapsamlı kaynak olan kazı yayını kutsal alanın taş planı, yapıların mimari analizleri ve kutsal alandaki buluntular hakkında bilgiler verilmektedir. Ancak buluntu yerlerinin belirsizliği, stratigrafik verilerin eksikliği ve yapıların tarihsel olaylar, yönetim biçimi ve akropoldeki diğer yapılar ile ilişkili olarak değerlendirilmemiş olması yayının temel eksiklikleri olarak değerlendirilmektedir. Yayına ek, Kjellberg, Boehlau ve Karl Schefold'un kazı raporları ve Göttingen kazı arşivinde bulunan kazı günlüklerindeki bilgiler önem arzetmektedir. 2010-2021 yılları arasında alanda Prof. Dr. Turgut Saner'in yürütücülüğünde mimari yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Akropol'deki yapıların büyük kısmının belgelenmiş, şehir alanlarında, kırsal alanlarda ve nekropolde çalışmalar yürütülmüştür. 20. yüzyıl kazılarının ardından kutsal alandaki yapılar çeşitli yayınlarda değerlendirilmiş ve katalog çalışmalarında yer almıştır. Yapılan değerlendirmelerin çoğunlukla kazı yayınındaki verilere bağlı kaldığı görülmektedir. Mimari parçalar ve pişmiş toprak elemanlar ile ilgili detaylı çalışmalar yürütülmüş ancak bu çalışmalarda parçaların buluntu yeri olan kutsal alan ile ilişki kurulmamıştır. Kutsal alanı tüm bulguları ve sorunları ile ele alarak bütüncül değerlenme sunan bir çalışmanın eksikliği tespit edilmiştir. Larisa'nın yerleşim tarihi Neolitik Dönem'e kadar inmektedir. En erken buluntular Son Neolitik-İlk Kalkolitik döneme tarihlenir. Tunç Çağı'nda da yerleşim devam etmiştir, buluntuların niteliği ve yapı kalıntıları İlk Tunç Çağı'nı öne çıkarmaktadır. Tapınak temellerinin altında İlk Tunç Çağı'na tarihlenen L şeklindeki bir yapının kalıntıları bulunmaktadır. Sonraki dönemlerde alan kaya düzenlemelerinden oluşan açık hava kült alanınına dönüşmüştür. Buluntular ele alınırken Yunan kültür dairesi içinde görülen kutsal alanının oluşumu ile ilgili güncel tartışmalara yönelerek, kutsal alanın“Yunan”kimliği sorgulanmış ve Tunç Çağı mirası ile kurduğu somut ilişkinin gösterilmesine gayret edilmiştir. Ana Tanrıça ile ilişkilendirilen kaya çanakları ve kaya kutsal alanı (“baitylos”ve çevresindeki kayalar) kültünün devamlılığı sorgulanmıştır. Küçük buluntular Ana Tanrıça/Kybele'ye işaret ederken, alanın kuzeyinde ortaya çıkan ve MÖ 7. yüzyıla tarihlenen Athena'ya adanmış buluntuların mevcudiyeti tapınağın bu tanrıçaya da adanmış olabileceğini düşündürmektedir. Tunç Çağı'ndan Arkaik Dönem'e kadar kutsal alandaki buluntular kısıtlıdır. MÖ 8. yüzyıl ile birlikte küçük buluntuların artışa geçtiği ve günümüze ulaşan mimari kalıntıların da bunu takiben ortaya çıktığı söylenebilir. MÖ 7. yüzyılın sonlarında kutsal alanda tapınak, stoa ve olasılıkla bir sunak inşa edilmiştir. Tapınağın doğusundaki sunak doğal kayanın düzlenmesi ile oluşturulmuş terasta yer alırken, stoa alanın kuzey sınırını oluşturur. Aynı döneme tarihlenen çok sayıda nitelikli adak buluntusu, kutsal alanın önemini ve zenginliğini göstermektedir. Mimari kalıntılar ve seramik buluntulardan anlaşıldığı üzere MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısında tapınak yenilenmiş olmalıdır. Yenilenen tapınağa atfedilebilecek pişmiş toprak buluntu grubu Batı Anadolu'daki en zengin ve nitelikli koleksiyonu oluşturmaktadır. Atfedilen mimari parçalar ile birlikte değerlendirildiğinde tapınağın o dönemde küçük boyutlu ancak gösterişli olduğunu düşündürmektedir. Larisa'nın MÖ 5. yüzyılda büyük bir yıkıma uğratıldığı anlaşılmaktadır. Tapınağın güneyinden ve batısından temellerine kadar yıkılmış yapılara atfedilen moloz tabakası ele geçmiştir. Moloz, tapınak ve stoa ile ilişkilendirilebilecek çok sayıda mimari pişmiş toprak eleman içermektedir. Onarılan temellerde ise yıkılan tapınak ile ilişkilendirilen mimari parçalar bulunmuştur. Ancak molozun içeriği ve buluntuların tarihlenmesi tartışmalıdır ve detaylı şekilde ele almayı gerektirmiştir. Yıkımı takip eden dönemde akropolde kapsamlı inşa faaliyeti başlatıldığı dikkat çekmektedir. Yıkılan Eski Saray yapısı yenilenirken aynı bölgeye yine yönetimle ilişkilendirilen Megaron ve Güneybatı Yapısı inşa edilmiştir. Aynı dönemde güçlü sur duvarları ile tahkim edilen akropol, şehir alanlarından yalıtılmıştır. Yıkımın sebep olduğu moloz ise tapınağın çevre düzenlemeleri için bir dolgu niteliğinde kullanılmıştır. Tapınağın güneyine sunağa doğru yükselen bir rampa inşa edilirken, temenosun diğer kısımları döşeme levhaları ile kaplanmıştır. Tüm bu düzenlemeler, kutsal alanı himayesi altına alan Pers yönetimine bağlı güçlü bir tiranın varlığını düşündürmektedir. MÖ 5. yüzyılın ikinci yarısında Atinalılar'ın sebep olduğu bir yıkım tabakasından daha söz edilebilir. Ancak kutsal alandaki yapıların hasar görmediği, yalnızca kutsal alanın doğu ve güneyini çeviren sur duvarlarının temel seviyesine kadar yıkıma uğradığı düşünülmektedir. Bu yıkım faaliyetleri Atina merkezli bir yönetim değişikliği ile açıklanabilir. Kutsal alanın doğusundaki girişin yerine Propylon inşa edilmiştir. Temenosun kuzeyine de kült işlevi sorgulanan ancak kutsal alan ile ilişkili olduğu düşünülen Kuzeydoğu Yapısı yapılmıştır. MÖ 4. yüzyılla birlikte yeniden Pers yönetimine giren yerleşimde yeni surlar ve büyük bir saray yapısının inşa edildiği görülmektedir. Kutsal alanda ise bu dönemde kapsamlı bir inşa faaliyetinden söz edilememektedir. Larisa'nın MÖ 3. yüzyılın başında terkedildiği ve bir daha yerleşim görmediği düşünülmektedir. Çalışmada, mimari yüzey araştırmaları ve yapılan arazi çalışmaları sırasında belgelenen tapınak, sunak ve stoa yapılarından yola çıkılarak kutsal alan değerlendirilmektedir. Tapınak doğu-batı yönünde eğime oturan üç temel kalıntısından oluşur. Temel kalıntılarının işlevleri ve yapının evreleri detaylı şekilde ele alınmıştır. Tartışmalara eşlik etmek ve bazı önerileri irdeleyebilmek üzere restitüsyon denemeleri yapılmıştır. Ayrıca tapınağa atfedilen mimari parçalar ve pişmiş toprak levhaların restitüsyon denemeleri yapılmıştır. Sunağın ana kaya üzerindeki kalıntıları ancak yapının dış sınırlarını belirlemeye olanak sunar. Anıtsal sayılabilecek boyutları, tapınağın doğu cephesine olan yakınlığı ve yönlenmesi tartışılarak öneriler sunulmuştur. Tapınağın kuzeyinde yer alan stoa, güneye açılan, iç içe düzenlenmiş iki Π biçimli temel kalıntısından oluşur. Her iki temel kalıntısının da güney kalıntıları sınırlıdır. Dıştaki temelin kuzey duvarında kare biçimli kaidelerinin oturacağı düzenlemelerin mevcudiyeti, stoanın tipoloji ve evre tartışmalarının temelini oluşturmaktadır. Ayrıca yapı, atfedilen mimari parçalar ve pişmiş toprak levhalar ile yeniden değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, Larisa'daki kutsal alan ile ilgili yapılan çalışmalar, tartışmalar ve görüşlerin bir arada sunulması hedeflenmiştir. Alanın Tunç Çağı mirası ve bağlamı ile ilişkileri yeniden ele alınmıştır. Mimari kalıntıların eksikliğine ve 20. yüzyıl kazılarının getirdiği problemlere karşın, tarihsel olaylar ve yakın yerleşimler ile karşılaştırmalar, kutsal alanın inşa faaliyetleri hakkında daha fazlasını söyleyebilmeyi mümkün kılmıştır. Yöneticilerin önce Lidya sonrasında Pers güçleri ile kurdukları olası ilişkilerin alana yansımaları irdelenmiştir. Özellikle Yunan-Pers savaşları boyunca yönetimdeki dinamiklerin kutsal alana etkisi açık şekilde görülebilmektedir. Alanda yapılan gözlemler ve belgeleme çalışmaları da yapıların yeniden değerlendirilebilmesine fırsat sağlamıştır. Yapıların literatürde tartışmalı kısımları ele alınarak tüm bu değerlendirmelerin ve güncel araştırmaların yeni bakış açıları eşliğinde öneriler sunulabilmiştir.
Özet (Çeviri)
The ancient city of Larisa (Buruncuk) is located in the south of the ancient region of Aeolis, in Menemen in northern İzmir Province. The settlement remains, which spread over a 2 km area from the volcanic Sardene (Dumanlı) Mountain to the southeast, dominate the Hermos (Gediz) Valley. The Hermos River flows south of the settlement, connecting this ancient region with inland Lydia to the east and the Aegean Sea to the west. The settlement layout of Larisa comprises two hills and their surrounding areas. The higher hill in proximity to Dumanlı Mountain (Larisa East) is primarily distinguished by a powerful fort and a small urban area. The lower hill towards the west (Larisa West), situated at about 100 m above sea level, consists of an acropolis on the hilltop, residential areas on the southeast and northern slopes, and an extensive necropolis on the north, northeast, and east slopes. The acropolis itself encompasses a partially artificial area covering 800 square meters, which is predominantly characterised by numerous rock clusters encircling the hill. The sanctuary is located within the rocky area at the top of the hill, furnished with representation buildings on the descending slope towards the west. Its location at the top of a hill overlooking the Hermos (Gediz) Valley shows that importance is given to visibility from the surroundings and dominance of the area. The earliest excavations in Larisa were carried out in 1902 by Lennart Kjellberg (Uppsala) and Johannes Boehlau (Kassel). A large part of the sanctuary was excavated during this season. At the end of the excavations in 1902, the structures were left without being completely cleaned, and due to the decrease in resources, field work could not continue in the following years. However, due to the impact of World War I and prevailing economic difficulties, the second campaign was delayed until 1932. Three excavations were undertaken until 1934, after which the excavations stopped completely because of insufficient financial resources. Excavations were focused primarily on the acropolis in Larisa West, including five trial trenches in the urban area and a group of grave units. The results of the excavations were gathered in the well-known Larisa am Hermos publications of 1940 and 1942. This primary source on the sanctuary provides details about the buildings, architectural analysis of structures, and small finds. However, the publication has been criticised for the uncertainty of finding context, the lack of stratigraphic information, and the absence of evaluation concerning historical events, rulers, and other structures in the acropolis. Additional valuable information can be found in the excavation reports of Kjellberg, Boehlau, and Karl Schefold, as well as in the excavation diaries within the Göttingen excavation archive. Between 2010 and 2021, an architectural survey was carried out under the direction of Prof. Dr. Turgut Saner (Istanbul). Most of the structures in the Acropolis have been documented, and intensive research has been carried out in urban areas, extra-urban areas, and the necropolis. Following the 20th-century excavations, evaluations of sanctuary structures were conducted through various publications and catalogue studies, primarily relying on excavation publication data. Detailed studies have been carried out on the architectural pieces and terracotta elements, but in these studies, no connection has been established with the sacred area where the findings were discovered. Notably, there is a deficiency in comprehensive studies providing an inclusive assessment of the sacred area with all its findings and associated issues. The archaeological findings dating from the 2nd millennium to the 8th century BCE are scant in both the settlement and sanctuary. The prevalence of small finds increased noticeably around the 8th century BC, with architectural remains emerging subsequently. In the late 7th century BC, a temple, stoa, and potentially an altar were built in the sanctuary. Although no architectural remnants have been discovered, small finds indicate that a partially natural, partially levelled rock was used as an altar on the east side of the temple. During the same construction program, a structure, presumed to be a stoa, was defined as the northern boundary of the area. Moreover, the temenos must have been surrounded by a peribolos consisting of a partly natural and partly constructed rocky terrace. Numerous remarkable votive finds dating back to the same period show the significance and richness of the sacred area. As understood from the architectural remains and ceramic finds, extensive renovation and construction were carried out on the temple in the second half of the 6th century BC. The architectural terracotta roof components that can be attributed to the renovated temple represent the richest and most qualified collection in Western Anatolia. The attributed architectural elements indicate that the temple was small in size but quite spectacular at the time. A significant layer of destruction from the 5th century BC was discovered in the south and west of the temple. The rubble contains numerous architectural terracotta elements that can be associated with the temple and stoa. Reused architectural fragments attributed to the destroyed temple were found within the reconstructed foundations. However, since the content of the rubble and the dating of the finds are quite controversial, a comprehensive and detailed assessment is essential. The extensive building activities in Larisa date to the period following the destruction. The significant buildings on the acropolis such as the palatial complex, Megaron and Southwest Building show that Larisa was organized under an absolute authority. With the monumental fortification walls built in the same period, the acropolis was isolated from the residential areas. Concurrently, the area surrounding the temple was organised, a wide ramp was constructed to the south, and limestone slabs were paved to the east and north. All these construction activities strongly suggest that the sacred area was under the control of a powerful tyrant/ruler who was loyal to the Great King of Persia. Another layer of destruction caused by the Athenians in the second half of the 5th century BC can be mentioned. However, it is assumed that the structures within the sanctuary were not damaged, but only the fortification walls surrounding the east and south of the sanctuary were destroyed down to the foundation level. The destruction can be explained by a change of power under Athenian rule. The propylon was built to replace an entrance on the east side of the sanctuary. The Northeast Building, whose cultic function is questioned but which is thought to be related to the sacred area, was erected to the north-east of the Temenos. The new fortifications, which covered a larger landscape, and a new palace complex were built, which came back under Persian rule in the 4th century BC. Although some buildings were renovated, it is thought that no major changes were made to the temenos during this period. The abandonment of Larisa is thought to have occurred during the Galatian invasions at the beginning of the 3rd century BC and remained uninhabited thereafter. The examination of the sacred area in this study revolves around the temple, altar, and stoa structures, meticulously documented through architectural surveys and field studies. The temple consists of three foundations placed on an east-west slope. The functions of the foundations and the various phases of the temple's construction are discussed in detail. Furthermore, it also attempts to provide new suggestions and restitutions of the architectural stone pieces and terracotta plates associated with the temple. The remains of the altar on the bedrock only allow for determining the outer boundaries of the structure. Suggestions were made by discussing the monumental dimensions compared to the temple, its proximity to the eastern facade of the temple, and its orientation. The toa, situated north of the temple, consists of two Π-shaped foundations concentrically arranged and opening to the south. The southern remains of both foundation ruins are weak. The typology and phase discussions of the stoa are based on the arrangement of square-shaped bases on the north wall of the outer foundation. Additionally, the building was reexamined with attributed architectural stone pieces and terracotta plates. In conclusion, the objective is to consolidate various studies, discussions, and perspectives concerning the sacred area in Larisa. Despite the lack of architectural remains and the problems brought by 20th-century excavations, historical background and comparisons with nearby settlements have made it possible to say more about the construction activities of the sanctuary. Notably, during the Greco-Persian wars, the consequences of shifting power relations become evident in the construction activities of the sacred area. The opportunity was found to reassessment the structures through observations and documentation studies carried out in the field. By discussing the controversial parts of the buildings, suggestions were made in light of new findings and research.
Benzer Tezler
- Larisa (Buruncuk) akropolündeki propylon'un mimari-tipolojik özellikleri
Architectural-typological features of the propylon in Larisa (Buruncuk)
EMRAH KAPULU
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
Arkeolojiİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NEJAT TURGUT SANER
- Larisa (Buruncuk) Akropolü'ndeki kuzeydoğu yapısı
The northeast building at the Acropolis of Larisa (Buruncuk)
OZAN YILDIRIM
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
Arkeolojiİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NEJAT TURGUT SANER
- Ları̇sa (Buruncuk) antı̇k kentı̇nı̇n yerleşı̇m yapısı
Settlement structure of the ancient city of Larisa (Buruncuk)
ILGIN KÜLEKÇİ
Doktora
Türkçe
2021
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NEJAT TURGUT SANER
- Larisa'daki (Buruncuk) antik tarım bölgesinin ve mimarisinin yeni arazi yöntemleriyle değerlendirilmesi
Evaluation of the ancient agricultural region and architecture of Larisa (Buruncuk) with new surface research methods
MEHMET SİNAN KOLAY
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NEJAT TURGUT SANER
- Larisa (Buruncuk) kazıları: Tarihçe, bürokrasi ve mimari buluntulara ilişkin bilgiler
Larisa (Buruncuk) excavations: History, bureaucracy and informations regarding architectural finds
GİZEM MATER
Yüksek Lisans
Türkçe
2012
Arkeolojiİstanbul Teknik ÜniversitesiSanat Tarihi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. N.TURGUT SANER