Ashâbu'l-Hadis'in Ebû Hanîfe ve Hanefîlik algısı
Ashab al-Hadith perception of Abu Hanifa and Hanefish
- Tez No: 895075
- Danışmanlar: DOÇ. DR. ÜMİT TORU
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Din, Religion
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Amasya Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 186
Özet
İnsanın yaratılışı itibariyle din de dâhil olmak üzere yaşamın her alanında farklı fikirlere sahip olması gayet tabii bir durumdur. Dolayısıyla din gibi özel bir alanın içinde bile, aynı inanç sistemine sahip olan insanların farklı mezhep ve yorumları sahiplenmesi yüce yaratıcının hilkatinin bir yansımasıdır. Ancak bireylerin bu doğal farklılığı sadece kendi inanç sistemlerini merkeze alarak diğerlerinden üstün/hak olduğu gerekçesiyle yorumlaması, toplumda birtakım ayrıştırıcı reaksiyonların oluşmasına neden olmuştur. Dolayısıyla bu çeşitliliğin tefrikaya değil de hikmete dönüşmesi için aynı din mensuplarının birbirlerine karşı şablon yargılardan olabildiğince uzak, hoşgörü ve diyalog içerisinde yaklaşmaları elzemdir. Ancak erken dönem İslam düşünce geleneğine baktığımızda yapmış olduğumuz bu değerlendirmenin aksine birçok ayrıştırıcı olayın gerçekleştiği bilinmektedir. Bu kapsamda tanık olduğumuz bir ayrışma da hicrî ikinci ve üçüncü asırda Ashâbü'l-Hadîs ile Hanefîler arasında gerçekleşmiştir. Hz. Peygamber ile başlayan süreçte İslam düşünce geleneği içerisinde fikir ve usulleriyle kendilerinden söz ettiren önemli şahsiyetler bulunmaktadır. İşte bu gelenek içerisinde yer alan Ebû Hanîfe de hem kendi döneminde hem de günümüzde etkisini bir hayli hissettiren saygın âlimlerden biridir. Bununla birlikte Ahmed b. Hanbel, İmam Mâlik ve Buhârî gibi Ashâbü'l-Hadîs âlimlerinin“İmâm-ı Âzam”lakabıyla meşhur olan Ebû Hanîfe'ye yönelik oldukça sert tenkitleri bulunmaktadır. Bugünden bakıldığında Ehl-i sünnet çevreler için vazgeçilmez bir değere sahip olan bu isimler tarihsel süreçte karşılıklı kamplaşmaların taraftarları olarak konumlandırılmışlardır. Peki, niçin Ebû Hanîfe'ye küfre varan ciddi ithamlar yöneltilmişti? İşte cevabını aradığımız bu soru, bu konuya odaklanmamıza neden olmuştur. Ancak amacımız meraka mucip olan bu konuyu günümüze taşıyarak tartışmaları devam ettirmek değil, yaşanan acı tecrübelerden dersler alarak aynı hatalara bugün düşmemektir. Zira farklı fikirlere sahip olmaktan dolayı ötekileştirilmek sadece tarihin belli bir alanında -hicrî ikinci ve üçüncü asır- olup bitmiş bir olgu değildir. Bugün de özellikle ilahiyat fakültelerinde birçok akademisyenin farklı fikirlere sahip olmasından dolayı ötelendiği ve ötekileştirildiği hatta toplumdan tecrit edilerek sürgün hayatı yaşadığı görülmektedir. Mezhepler Tarihi disiplininin yaklaşımıyla ele alınan hicrî ikinci ve üçüncü asırlardaki Ebû Hanîfe merkezli bu tartışmalar, mihne öncesi ve mihne sonrası şeklinde tasnif edilerek ele alınmıştır. Çalışmada, söz konusu tartışma sadece teolojik olarak değil fikir-hadise irtibatı bağlamında sosyo-politik ve psikolojik etkenler de göz önünde bulundurularak farklı boyutlarıyla incelenip değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerden hareketle Ashâbü'l-Hadîs'in mihne öncesinde Ebû Hanîfe'yi ircâ fikri ve hadislere yaklaşımındaki usulü nedeniyle eleştirdiği tespit edilmiştir. Bu dönemde Ebû Hanîfe'nin sosyo-politik hayatta Ashâbü'l-Hadîs âlimlerine nazaran daha etkin olması ayrı bir eleştiri konusu olmuştur. Mihne sonrasında ise söz konusu meselelere halku'l-Kur'ân, Cehmî suçlamaları ve iman nazariyesi eksenindeki görüşlerine yönelik tenkitler de eklenmiştir. Mihne sonrasında tartışmanın çerçevesinin genişlemesi gruplar arası gerilimi de arttırmıştır. Özellikle bazı Hanefîlerin mihne sürecinde aktif rol alması Ebû Hanîfe'ye yönelik eleştirilerin şiddetlenmesinde doğrudan tesiri bulunduğu değerlendirilmektedir. İşte yaşanan tüm bu gelişmeler, Ashâbü'l-Hadîs ile Hanefîler arasında çok boyutlu fikir ayrılıklarının doğmasına neden olmuştur. Ortaya çıkan bu durum ise hem Ebû Hanîfe'nin hem de takipçilerinin hicrî dördüncü asra kadar birçok olumsuz sıfatla itham edilmesine sebep olmuştur.
Özet (Çeviri)
It is natural for humans to have different ideas in every aspect of life, including religion. Therefore, even within a special field such as religion, the adoption of different sects and interpretations by people with the same belief system is a reflection of the creation of the Almighty Creator. However, the fact that individuals interpret this natural difference as being superior/right to others by focusing only on their own belief systems has caused some discriminatory reactions in society. Therefore, in order for this diversity to turn into wisdom rather than division, it is essential for members of the same religion to approach each other with tolerance and dialogue, as far as possible from stereotypical judgments. However, when we look at the early Islamic thought tradition, it is known that many discriminatory events took place, contrary to this evaluation. In this context, a separation we witnessed took place between Ashab al-Hadith and Abu Hanifa and the Hanafis in the second and third centuries of the Hijri. Hz. In the process that started with the Prophet, there are important figures within the Islamic thought tradition who made a name for themselves with their ideas and methods. Abu Hanifa, who is within this tradition, is one of the respected scholars whose influence is felt both in his time and today. In our research, Ahmed b., who has no dispute about the source value of the Quran and the Sunnah. We observed that Ashab al-Hadith scholars such as Hanbel, Imam Malik and Bukhari had very harsh statements towards Abu Hanifa, who became famous with the nickname“Imâm-ı Azam”. When we look at it from today, it is obvious that both groups have an indispensable value for the Ahl al-Sunnah community. So, why were serious accusations, bordering on blasphemy, leveled against Abu Hanifa? This is the question we are looking for an answer to, which has led us to focus on this issue. However, our aim is not to continue the discussions by bringing this issue that arouses curiosity to the present day, but to learn from the bitter experiences and not make the same mistakes today. Because being marginalized due to having different ideas is not a phenomenon that only occurred in a certain area of history (the second and third centuries of the Hijri). Today, it is seen that many academics, especially in theology faculties, are marginalized and alienated due to having different ideas and even live in exile by being isolated from society. These discussions centered on Abu Hanifa in the second and third centuries of the Hijri, which were handled with the approach of the History of Sects discipline, were classified as before the mihna and after the mihna. In our study, the discussion in question has been examined and evaluated from different dimensions, not only theologically but also taking into account socio-political and psychological factors in the context of idea-event connection. Based on the data obtained, it has been determined that Ashab al-Hadith criticized Abu Hanifa for his idea of irja and his approach to hadiths before the mihna. During this period, the fact that Abu Hanifa was more active in socio-political life than the scholars of Ashab al-Hadith became a separate subject of criticism. After the mihna, criticisms regarding the people of the Qur'an, accusations of Jahmî and his views on the axis of the theory of faith were added to the mentioned issues. After the mihna, the expansion of the framework of the debate further increased the tension between groups. It is considered that the active role of some Hanafis in the mihna process had a direct impact on the intensification of criticism against Abu Hanifa. All these developments have caused multi-dimensional differences of opinion between Ashâbü'l-Hadith and Hanafis. This situation caused both Abu Hanifa and his followers to be accused of many negative things until the fourth century of the Hijri.
Benzer Tezler
- Ehlu'r-Rey'in itikadi boyutu: Ebu Hanife örneği
Doctrinal Dimension of the Ahl al-Ra?y: The case of Im?m Ab? Han?fah
FATMANUR ALİBEKİROĞLU
- Tahâvî (ö.321/933) ve Cassâs (ö.371/981) örnekliğinde iki Hanefî ahkâm tefsirinin mukayesesi
The comparison of two Hanafite ahkam tafsîrs in the example of al-Tahavi (321/933) and al-Jassas (371/981)
ZEYNEB SOYARSLAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2014
DinAnkara ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AHMET NEDİM SERİNSU
- Siyasî ve itikadî İslam mezheplerinde tekfir olgusu ve tezahürleri (Hicrî ilk üç asır)
The phenomenon of takfir in the political and theological Islamic sects and its manifestations (First three centuries of the hijrah)
HAKAN ATALAY
- Ebu'l-Hüseyin el-Malatî'nin et-Tenbih ve'r-Red alâ Ehli'l-Ehva Ve'l-Bid'a adlı eserinin İslam mezhepler tarihi açısından değerlendirilmesi
The evaluation of Ebu'l-Husayn al-Malati̇'s book et-Tanbih ve'r-Red ala Ehli̇'l-Ehva ve'l-Bi̇d'a i̇n poi̇nt of hi̇story of iİslami̇c sects
MEHMET AKCAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2014
DinHitit ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. CEMİL HAKYEMEZ
- Kâdî Ebû yaʻlâ el-Ferrâ'nın Hanbelî-Selefî düşünceye katkıları: İman örneği
The contributions of al-Gadî Abû yaʻlâ al-Farrâ to the Hanbalî-Salafî thought: The case of Faith
ÜLFER KARABULUT
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
DinMarmara ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HATİCE KELPETİN ARPAGUŞ