Becoming trans geographies: Gendered embodiment and production of place
Oluş halinde trans coğrafyalar: Cinsiyetli bedenleşme ve yerin üretimi
- Tez No: 953193
- Danışmanlar: PROF. DR. İPEK AKPINAR AKSUGÜR, DOÇ. DR. DİDEM KILIÇKIRAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Mimarlık, Architecture
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2022
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 247
Özet
Trans kişilerin sesleri akademide ya duyulmuyor, ya da yerlerine konuşuluyor. Beni trans çalışmalar alanına ve translık olgusunun araştırılmasına yönelten belirleyici sebep de bu oldu. Bu çalışma, 2017-2022 seneleri İstanbul'unda drag şovların ve diğer kuir gösteri sanatlarının icra edildiği bir etkinlik serisi olan Dudakların Cengi'nin etrafında organize olmuş bir topluluğa dair konumlu bir araştırma. Dudakların Cengi'nin ürettiği kentsel durum, katılımcıların sosyal hayatlarına ve benlik anlayışlarına uzanıyor. Bu mekânsal durum, çoğu trans ve ikili olmayan cinsiyetli olan bir grup insan tarafından üretiliyor. Araştırmanın dayandığı sahanın içinde üç seneden uzun süredir gömülü durumdayım. Bu topluluğun bir parçasıyım. Arkadaş olarak başlayan dâhiliyetim, önce düzenli bir katılımcı ve ardında da bir araştırmacı olmamla devam etti. Etkinlik serisi ve etrafındaki kişiler süreç boyunca belirgin değişiklikler geçirdiler. Bu nedenle, saha çalışması, içine gömülü olduğum süreçlerin süreğen bir anlatısını ortaya koyuyor. Dudakların Cengi'nin temellendirilmiş bir kuramını oluşturduğum bu etnografi ile, bulgulara dayalı, betimleyici ve kısmen açıklayıcı bir anlatı ortaya koyuyorum. Topluluk etrafındaki çeşitli sosyal alanlara ilk elden katılımımla oluşan veri seti, topluluğun geneline dair kısmi bir anlatı içeriyor. Bu süreçte günlük kayıtları, analitik notlar ve hatıralar gibi resmi olmayan veri toplama yöntemlerinden yararlandım. Resmi veri toplamanın bir parçası olarak ise Jade Detsuki, Madır Ökiş, ABB Afrodith, Deniz Aşırı ve Larissa'dan yazılı mülakatlar talep ettim ve onlarla derinlemesine görüşmeler yaptım. Oluşturduğum kavramsal çerçeve bu anlatılar etrafında şekilleniyor. Bahsettiğim katılımcılardan topladığım formal veriden sadece ilk üçünün analizlerini ve bunlar hakkında gerekli bağlamı kurmaya yarayacak kadar olan formal olmayan veriyi bu araştırma kapsamına dahil ediyorum. Toplanan verilerin geri kalanının ise gelecekteki araştırmalarda yeni toplanacak veriler ve analizleri ışığında geliştirilmesi gerekiyor. Trans çalışmalar alanından gelen bilgi üretimi çağrısına istinaden oluşturduğum bu araştırmayla, trans kişilerin gerçek yaşam hikayeleri hakkında doğru bilimsel çalışmalar üretmeyi hedefleyen geniş bir bilgi tabanının parçası olmayı amaçlıyorum. Böyle bir gündemle trans olguların incelenmesi, feminist ve kuir akademik çalışmalarla ortak bir zemin paylaşıyor. Feminist bir bakış açısından yapılan saha çalışmamda, toplumun genelini ilgilendiren sosyal koşulların daha iyi anlaşılması gayesiyle hareket ediyorum. Bu, küçük bir grup insanın özelliklerini belirlemekle değil, daha geniş konulara ışık tutmakla ilgili bir çalışma. Translık bedenleşmiş bir durum; kişi kendi bedeninde trans olur. Ancak bu oluşun kapsamı yaşamın bedensel veya şahsi yönleriyle sınırlı değil. Translık, sosyal, politik ve ruhsal sonuçları olan bir durum. Bu nedenle, translık hakkındaki çalışmaların toplumsal cinsiyetin bir kategori olarak ayrık biçimde kuruluşunun araştırılmasının ötesine geçmesi gerekiyor. Cinsiyet aşırı olgular üzerine bir araştırma, transların hayatlarını ilgilendiren birçok konuyu sorgular. Bu tür bir sorgulama mevcut toplumsal ilişkilerin yalnızca şu anda belirlenmesine çalışmakla kalmayıp, aynı zamanda onları tarihsel süreçlere yerleştirmek için çerçevelemeyi ve materyal dönüşümlerine dahil olmayı gerektirir. Yerin üretiminin cinsiyetli bedenleşmelerle karşılıklı oluştuğu anlayışı, doğrudan veya gözle görülür biçimde toplumsal cinsiyet kategorisinin kendisiyle ilgili olmayan olguların da yer kavramı ve translık arasındaki ilişkinin tespitinde irdelenebilmesinin önünü açar. Coğrafi bir araştırma, insan yaşamının bu farklı yönlerinin içinden geçer, çünkü yer, bunları şekillendiren birçok mesele için bir birleşme noktası görevi görür. Bu araştırma, sosyal ve beşeri bilimleri mekânsallaştırarak bu alanları mekânsal disiplinler içinde kuramsal kullanıma açan bir beşeri coğrafya anlayışından yararlanmaktadır. Böyle bir uzamsal sorgulama, farklı translık hallerinin belirgin özelliklerini tespit etmeyi sağlayarak bu deneyimlerin çeşitliliğini ortaya koyar. Mimari bilme biçimlerinden yararlanmam sayesinde, bu çalışma mekânsal madde ve mekânsal programların analizini ve kavramsallaştırılmasını mümkün kılıyor. Dudakların Cengi'ni oluş halinde bir yer olarak anlıyorum. Yaşamın toplumsal yönlerini ve buranın özgüllüğünü yerin oluşuma dahil görüyorum. Bu, özcü olmayan ve ilerici bir yer anlayışı. Bu yer oluşta anlaşıldığında, etrafında organize olan toplumsal ilişkiler ve kentsel durumu, yerin bileşenleri olarak görünür hale geliyor. Bu araştırma, hangi disipline ait olduğuna dair sorgulanmasına yol açacak kadar eşikte bir durum tarif ediyor. Bu çalışmayı bir mimari tasarım programında gerçekleştirirken alanı mevcut konvansiyonların yerleşik olduğu yerden ileriye taşımak niyetiyle hareket ediyorum. Alanın bağlamını tarif etmek gerekirse, Dudakların Cengi etkinlikleri İstanbul'da sürekli olarak düzenleniyor. Organizasyonun yapıldığı mekanlar ve etkinliğin biçimi ise değişiklik gösterebiliyor. Etkinlik serisine katılanlar belli başlı kişilerden oluşuyor ancak bu grup zamanla değişiyor. Etkinlik serisi ana akım drag şovlarına alternatif oluşturan bir ortamda gerçekleşiyor. Dudakların Cengi yarışmacı olmayan kurgusuyla konvansiyonel drag ortamlarından ayrışıyor. Etkinlikler bir izleyici grubunun takdirini kazanmak için değil camianın kendisi için yapılıyor. Etkinliğin organizasyon biçimi ve çeşitli çevresel ihtiyaçların giderilmesi için birlikte çalışmak gerekliliği komünite oluşturucu nitelikte bir durum yaratıyor. Dudakların Cengi'nin gerçekleştiği mekânlar da bu etkinliklerle dönüşüyor. Dudakların Cengi'nin etrafındaki topluluğun drag hakkındaki kanaatleri oldukça yenilikçi. Bu sayede drag icraatının olagelmiş sınırları aşılabiliyor. Drag kraliçeleri diye tarif edilen performansçıların yaptıkları iş önceden eğlence için yapılan bir tür kadınlık taklidi olarak görülüyordu. Bu anlayış, tarihsel olarak drag yapagelmiş olan ve drag icraatını bir taklit olmanın ötesinde deneyimleyen trans kişileri görmezden geliyor. Üstelik drag şovu ortamlarında icra edilen diğer performans türlerini de gözden kaçırıyor. Dudakların Cengi'nde farklılaşan çokça çeşit drag yapma biçimi var ve bunların ne anlama geldiği kolektif biçimde sürekli yeniden yorumlanıyor. Bu topluluk, ana akım drag türlerini değişikliğe uğratarak drag hakkındaki teamülleri de dönüştürüyor. Küreselleşmiş bazı drag gelenekleri burada sürdürülüyor; bazıları ise yerel bir translık ve kuirlik geleneği olan Lubunyalık ile bir araya getirilip değiştiriliyor. Drag hakkındaki bir çok kanıksanmış konu ise özgün ve kişisel yollardan tekrar yorumlanıyor. Araştırmanın katılımcılarından biri olan, aynı zamanda bu etkinlik serisini organize eden Madır Öktiş, Dudakların Cengi'nin yarattığı drag kamusallığına ve kendisinin yaptığı hayal etme işine dair içgörülerini paylaştı. Öktiş kendisine yaratıcı anlamlar üretmek için nasıl yöntemler geliştirdiğini, bunların nasıl bir tür pastiş üretme biçimini temel aldığını, bu yarattığı anlam evreninin içine nasıl girdiğini detaylıca ifade etti. Öktiş'in camiadaki dâhiliyetinin bir diğer etkisi de drag yapmayı daha açık hale getirmesi ve hem performans yapmak isteyenler hem de seyirciler için daha erişilebilir kılması. Bu sayede yeni insanların drag yapmaya başlamasına ve bu icraatı takdir eden kişilerin artmasına zemin hazırlanmış oluyor. Öktiş'in iletişimde olduğu gruplar ve Dudakların Cengi'nde oluşturulan yeni bağlantılar sosyal anlamda kuvvetli bir topluluk kurulmasında etkili oluyor. Etkinlikler şimdiye kadar çeşitli mekânlarda yapıldı ve bu yerlerin mekânsal koşulları değişiklik gösterdi. Bu durum COVID-19 salgın tedbirleri kapsamında sanal ortamlara taşındı ancak salgın koşulları zamanla camiayı etkileyip küçük gruplara dağılınmasına sebep oldu. Araştırmanın diğer bir katılımcısı olan Jade Detsuki'nin Dudakların Cengi ve drag ile olan ilişkisi kendisini duygulanımsal olarak keşfetmesi ve toplumsal cinsiyette yön bulmaya çalışması ile şekilleniyor. Toplumsal cinsiyetini keşfetmeye çalışması ve drag yapması Jade'nin evini, aynasını ve dolabını bir temaşa ve dönüşüm yeri olarak üretiyor. Jade bunu sanal ortama da taşıyor ve bu mekânlarda üretilen sosyal durumu bedenleştiriyor. Jade'nin drag deneyimi, yer duygulanımlarına duyarlı bir tür trans oluşum halini kavramsallaştırmaya yarıyor. Bedenini keşfetmeye başlaması bir yer bulma biçimine dönüşüyor. Bedeninin nasıl şekilleneceği ise kolektif edimler üzerine kuruluyor. Jade'nin trans oluşumu hem metaforik hem gerçek anlamda evde ve uzakta olma halleriyle biçimleniyor. Geçici süreyle yaşadığı göç deneyimi kendisini keşfetmesinde önem teşkil ediyor. Jade'nin kendini keşfi, trans oluşumunun parçası olarak deneyimlediği ilerici bir drag anlayışının ortaya çıkmasına sebep oluyor. Başka bir katılımcı olan ABB Afrodith'in drag yapma biçimi yeni insaların topluluğa dahil olmasına vesile olan ortamlar yaratıyor. Gösterilere hazırlık için eşyaların başkalarıyla alınıp verilmesi, birbirlerine çeşitli yeteneklerin öğretilmesi ve birlikte vakit geçirilmesi insanları bir araya getiriyor. ABB'nin Dudakların Cengi'ne dâhiliyeti kendisinin toplumsal cinsiyetli yaşamdaki yerini sorgulamasından geçiyor. Yeni katıldığı zamanın üzerine vakit geçtikçe topluluğun deneyimli ve tamamlayıcı paydaşlarından birisi haline geliyor. ABB drag yapmayı iş olarak görüyor ve bir tür zanaat olduğunu düşünerek bu konudaki becerilerini geliştiriyor. Drag personasını gündelik kimliğinden ayrı tutsa da ABB kentsel yaşamını drag yapmasının bir parçası olarak görüyor. Bu kapsamda kenti çeşitli tavırlı davranışlarla deneyimlemesini ve içine girmek için deneyimsel bir yer kurmasını sağlıyor. Sonuç olarak, Dudakların Cengi, etrafındaki topluluğun kolektif dâhiliyetinin kamusallık yarattığı bir yer. Burada kurulan ve ilerletilen sosyal ilişkiler birçok bakımdan dönüştürücü olan bir topluluğun organize edilebilmesini sağlıyor. Bu topluluk, sosyal bağları ve ortaklaştıkları hayal dünyaları aracılığıyla yeni anlam üretme yolları yaratıyor. Böyle bir atmosfer kişinin kendini keşfetmesine imkân sağlıyor ve buna bağlı deneyimler bazıları için trans oluşumlarının parçası oluyor. Dudakların Cengi aracılığıyla drag kentsel bir durum haline geliyor ve insanların kentsel rotalarına, rutinlerine, evlerine ve mahallelerine uzuyor. Bu durum coğrafi olarak irdelendiğinde Dudakların Cengi'ni bir yer olarak üreten kişilerin cinsiyetli bedenleşmeleri görünür hale geliyor. Dudakların Cengi'nin etnografik bir anlatısı olan bu çalışma trans sosyalleşme ve trans oluşum hakkında daha geniş kavramsal tartışmaların bir parçası niteliğinde. Burada dile getirilen meselelerin çoğu translığın tartışmasız konuları değil. Bu araştırma, toplumsal cinsiyeti tarihsel olarak üreten mevcut sosyal ilişkileri ele almaya yarayan bir sınır durumu inceliyor. Coğrafi bir sorgulama biçimini üreterek trans kişilerin materyal deneyimlerine dair bir bilgi tabanını genişletiyor.
Özet (Çeviri)
Transgender voices are often omitted within academe or ventriloquized when made subjects of research. This is a major struggle that has moved me into choosing an engagement with transgender studies and the study of transgender phenomena at large. This is a situated inquiry into a collectivity of people loosely organized around Dudakların Cengi, an event series that hosts drag shows and other forms of queer performing arts in Istanbul between the years 2017 and 2022. Dudakların Cengi produces an urban condition that extends to the social lives and self-understandings of the participants. This spatial condition is produced by a group of people many of whom are transgender and nonbinary. The research is based on ethnographic fieldwork where I have been embedded for more than three years. I also am a part of this collectivity and my relationship to it has developed from being a friend, to being a consistent stakeholder, and to a researcher. The event series and the people around it have gone through significant changes throughout this timeframe. Therefore, this fieldwork accounts for not a singular time or several individual moments, but rather a continuous embedded account of the processes. I entered and pursued this ethnographic field to bring the voices of transgender people to light. My aim is to work against the long-standing mysticism around transgender lives through research that can be accurate with actually lived lives of transgender people and be directly informed by the subjects. This study develops ways for evidence-based knowledge production that allow the participants to theorize themselves. With this ethnography I produce a descriptive and partially explanatory account through laying down a grounded theory of Dudakların Cengi. The data includes a partial account of the social conditions of the whole community that is drawn from my first-hand participation in a wide array of social spheres around the collectivity. This consists of informal modes of data collection such as journaling, analytic notes, and memoranda. Whereas, as part of formal data collection, I have requested written narratives from and done in-depth interviews with Jade Detsuki, Madır Öktiş, ABB Afrodith, Deniz Aşırı, and Larissa. This collected data inform the conceptual framework. A partial analysis of the formal data from only the first three participants mentioned above and a partial analysis of informal data that is relevant to contextualize these are charted within the scope of this research. Whereas rest of the dataset needs further data collection and analysis in future research. This research is a response to the call from within the transgender studies field. The intention with this research is to be part of a larger knowledgebase for producing accurate scholarly work on the actually lived lives of transgender people. With such an agenda at hand, the study of transgender phenomena has allies in feminist and queer scholarship in terms of progressive politics and knowledge production. This research makes use of a feminist standpoint in that through my studying of the particular condition at hand, I have stakes at working towards a better understanding of social conditions that are relevant to the society at large. This study is not about establishing the particularities of a small group of people, the expectation is that this will shed light on larger concerns. Transness is a condition that has social, political, and psychic consequences. Hence, the study of it must go beyond an investigation of the constitution of gender as a separate aspect of human condition. A study of transgender phenomena calls into question the many milieus in which the lives of trans people are engendered. Such interrogation also necessitates a scrutiny of existing social relations in ways that not only tries to determine them at the current moment but participates in a framework for locating them in historical processes and engages in their material transformation. Transness is an embodied condition, in that one becomes transgender in their body. However, the embodied experience is not limited to corporeal aspects of human life. This experience organizes one's social life, makes one subject to politics to the degree of being a special interest group, affects one's psyche, and produces places; all in inevitably gendered ways; and all mutually constituting the transgender experience. Understanding the production of place to be mutually constituted with gendered embodiments allows to account for place in relation to transness in ways that are not directly bound with the phenomena that are immediately or visibly about the category of gender. A geographical inquiry works to cut across these different aspects of human life as place acts like a convergence point for many lines of force that shape these. This research makes use of the human geographical conception of spatializing social sciences and humanities in order to open their fields for theoretical use within spatial disciplines. Such a spatial interrogation allows for making use of knowledgebases from a variety of domains. It also enables pinning down specific features of different modes of transness to better make sense of a variety of transgender experiences. Through geographical interrogation, the environmental and spatial aspects of transgender lives can be further explored. An architecturally informed epistemology accompanies this work making analysis and conceptualization of spatial matter and spatial programs possible. I understand Dudakların Cengi as a place in becoming. This is to take the spatial condition produced here as specific in terms of location and time, and the social aspects of life as integral features in its formation. This is a non-essentialist and progressive sense of place. When this place is understood in becoming, the social relations organized around it and its urban condition become visible as its constituents. This is rather than only taking Dudakların Cengi for an event series or a loosely associated group of people. This research is intentionally a border condition that have received scrutiny about its disciplinary alignments. Doing this work within a programme for architectural design is intended at expanding the field beyond the domain of current conventions. To contextualize the site, Dudakların Cengi events are regularly held in Istanbul, in altering venues and sometimes in varying formats. The participants to the event series are a collectivity consisting of a discernible group of people that change in its composition over time. The event series happen in an environment that provides alternative to the mainstream drag shows. Dudakların Cengi is different than the conventional drag environments in its being non-competitive. This event series is organized for the community itself rather than being oriented towards pleasing an audience. The organizing scheme of the event and environmental necessities weave together a condition that produces community-building capacities. The venues Dudakların Cengi is held at are also transformed by these events. The collectivity around Dudakların Cengi has a trailblazing understanding of drag, which extends the practice beyond its conventional domain. Drag queens used to be understood as performing female impersonation for entertainment purposes. This conception overlooks the transgender folk who had historically engaged with drag, practicing it beyond impersonation only. It also misses out on other modes of performances done in drag show environments. There are different modes of practicing drag in Dudakların Cengi and the meaning of these are collectively reinterpreted. The collectivity also transforms the conventions on drag by altering the mainstream types of drag acts. While some globalized drag traditions are continued, some are crossed over with the local Lubunya tradition, which is a geographically specific culture of trans and queer folk, and most of the drag conventions are reinterpreted in unique and personal ways. One of the participants to this research, Madır Öktiş, who organizes the event series, has provided insight on the ways in which Dudakların Cengi sets a scene for a drag public and their imagination work done in a world of meaning making. Öktiş's engagement in this place opens the practice of drag, making it accessible to both those who want to perform and for the audience. This creates grounds for new people to engage in drag and builds towards a public appreciation of the practice. Networks of people Öktiş engages in and the social ties made through Dudakların Cengi also works to organize a collectivity as an intact social body. Due to the versatility of the event series, it has been possible to realize the event in a variety of venues with changing built conditions. This has extended to virtual environments following the COVID-19 pandemic restrictions on event venues, though eventually the pandemic has affected the community, fragmenting it into smaller groups. Öktiş also provides a detailed account of how they make meaning in relation to their performing and Dudakların Cengi. In their making sense of this place and the practice of drag, the notions of fame and affection turn generative. Öktiş also devises a unique method for creative meaning making that is based on pastiche. Öktiş's experience of Dudakların Cengi is one that of community organization and meaning making. Another participant to this research is Jade Detsuki, who has provided a personally deep account of their experience. This has brought a lot of material into this research that called for my self-reflection about our friendship. Jade's relationship with Dudakların Cengi and drag at large is shaped by their affective self-exploration and navigation in gender. Their exploration into their gender and drag produces their home, mirror, and closet as places for contemplation and transformation. Their questioning also leads onto them embodying their relationships with people, making this part of their self-experience. Jade also brings this practice into virtual spaces, embodying the social conditions produced in these spaces too. Jade's experience of drag also works to conceptualize a mode of trans-becoming that is responsive to place-affects. They take place in their gender transition. This is in multiple senses; their transition produces place for them to inhabit, they claim their transition, and they realize themselves in this. Their exploration of their body turns into a mode of navigating places and their bodily figuration is built on collective practices. Jade's trans-becoming is further formed by their being at home and away, in terms of both metaphorical and literal senses. Their temporary diasporic experience shows to be tectonic in shaping their navigation in self. Jade's self-navigation creates a progressive sense of drag that is part and parcel with their trans-becoming. ABB Afrodith, who is another participant to this research, has a mode of doing drag that creates many occasions for the people to socialize into the collectivity by networking them together, through exchanging items and skillsets, in addition to having them spend time together in preparations for shows. ABB's engagement with Dudakların Cengi comes with a questioning of their place in gendered life. They are socialized into the community as a newcomer, and then over time turn into an experienced and integral part of the collectivity around Dudakların Cengi. They eventually retire from doing drag and memorializes their experience with a sense of nostalgia. ABB takes drag also as work which is shaped by understanding the practice as a craft and developing the know-how for it. They partially isolate their drag-persona from their everyday identity. ABB experiences their urban life as part of doing drag, which involves her navigating the city with certain mannerisms and production of an experiential place for them to inhabit while in drag. Dudakların Cengi is a place where the collective engagement of the community around it produces a public. The social relations initiated and invigorated here enable organizing of a collectivity that is transformative in many ways. This collectivity creates new modes of meaning making through their shared imagery and social ties. Such atmosphere enables one's navigation in self and the related experiences become part of transitioning for some. Through Dudakların Cengi, practice of drag becomes an urban condition that charts people's routes, routines, homes, and neighbourhoods. This condition, when geographically interrogated, makes visible the gendered embodiment of people who produce Dudakların Cengi as place. This ethnographic account of Dudakların Cengi informs larger frameworks about trans-socialization and trans-becoming. Many of the phenomena that are accounted for here are not uncontested sites of transness. This research brings a border case that scrutinizes the existing social relations that substantiate the ways in which gender is historically constituted. The stakes are at, through engaging in geographical inquiry, expanding the knowledgebase on the material experience of transgender people.
Benzer Tezler
- Modeling socio-spatial change: Impact of socio-technological factors on future urban space configuration
Sosyo-mekansal değişimin modellenmesi: Sosyo-teknolojik faktörlerin geleceğin kentsel mekan kurgusuna etkisi
ASLI ULUBAŞ HAMURCU
Doktora
İngilizce
2021
Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik ÜniversitesiŞehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
PROF. DR. FATİH TERZİ
- Azerbaycan'ın enerji politikası ve Türkiye
Azerbaijan energy policy and Turkey
ALİ GULİYEV
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
EnerjiSüleyman Demirel ÜniversitesiMaliye Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. CEYDA ŞATAF
- Uluslararası fon piyasaları ve döviz kredileri mekanizması (analitik bir yaklaşım)
A Short history of the foreign exchange markets
ADNAN YİĞİT
Yüksek Lisans
Türkçe
1994
BankacılıkMarmara ÜniversitesiUluslararası Bankacılık ve Finans Ana Bilim Dalı
PROF. DR. İLHAN ULUDAĞ
- Kimyasal interestifikasyon yöntemi ile zeytinyağı bazlı yeni bir yağ ürününün geliştirilmesi ve kek-bisküvi üretiminde kullanılabilirliğinin araştırılması
Development of a new olive oil based fat by chemical interesterification and its utilization in cake-cookie production
DİLEK KAÇAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2010
Gıda MühendisliğiHacettepe ÜniversitesiGıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. DİLEK SİVRİ ÖZAY
- Isaac Asimov ve Philip K. Dick'ın eserlerine posthumanist yaklaşım
A posthuman approach to the works of Isaac Asimov and Philip K. Dick
ÖZKAN TAŞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
İngiliz Dili ve EdebiyatıVan Yüzüncü Yıl Üniversitesiİngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ZEKİ EDİS