Geri Dön

Çivi yazılı kaynaklara göre MÖ. 14-12. yüzyıllar arasında Suriye'nin tarihi coğrafyası

Historical geography of Syria according to cuneighborhood sources between the 14th and 12th centuries BC

  1. Tez No: 964171
  2. Yazar: CANSU ALTUN YILDIRIM
  3. Danışmanlar: PROF. DR. TURGUT YİĞİT
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Tarih, History
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Tarih Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 262

Özet

Suriye Coğrafyası, zengin ve çeşitlilik gösteren bir yapıya sahip olmakta hem doğal hem de kültürel unsurlarıyla değerli bir mozaik sunmaktadır. Önemli batısındaki Akdeniz kıyısında yer alan liman kentlerinden, kıyıyı iç kesimlerden ayıran Ensariye Sıradağlarına, Asi Nehri'nin verimli vadilerinden, bu nehirden kaynaklı oluşan bataklık bölgesine ve bir kısmı Büyük Suriye Çölü ile kaplı Fırat Nehri'ne kadar olan arazisiyle Suriye coğrafyası, bu çeşitliliği yansıtmaktadır. Tüm bu özellikleriyle Suriye, antik dönemde siyasi, ticari ve kültürel bir merkez haline gelmiştir. Mukiš, Ugarit, Ušnatu- Siyannu, Amarna, Katna, Nuhašše, Niya, Aštata ve Karkamıš gibi güçlü krallıklar, bu topraklarda yükselme fırsatı bulmuşlardır. MÖ. 14.-12. yüzyıllar arasında Hititlerin bu krallıkları yani Suriye coğrafyasını ele geçirdikten sonra, Hitit Devleti'nin büyük bir imparatorluğa dönüştüğü görülmektedir. Suriye coğrafyasında önemli krallıklardan biri olan Mukiš hakkındaki bilgiler, konumu ve tarihsel rolleri nedeniyle, özellikle Hitit ve Ugarit belgelerinde anılmaktadır. Merkezi bugünkü Tell Açana olan Mukiš ile komşusu Ugarit arasında sınır tartışmaları meydana gelmiş ve II. Muršili'nin kararnamesiyle (CTH 64) bu tartışmalara son verilmiştir. Belgede daha çok Ugarit'in menfaati gözetilmiş ve Mukiš'in birçok sınır kasabası elinden alınmıştır. Mukiš'e ait önemli yerleşimlerden biri olan Ariyante, ülkenin sınır kalesi olarak bilinmektedir. Konumu kesin olarak bilinmeyen ve Niya ve Tunip çevresinde aranan Ariyante, Mukiš'in savunma hattının bir parçası olmalıdır. Mukiš toprakları içinde yer aldığı düşünülen bir diğer önemli arkeolojik alan, günümüz İdlib kentinin yaklaşık 15 km yakınında bulunan Tell Afis'tir. Bu höyükten elde edilen buluntular, Hurri etkisi altında olduğunu ve buranın EN KURTİ unvanlı Hitit yetkilileri tarafından yönetildiğini göstermektedir. Hititçe ve Anadolu hiyeroglifli mühürler ele geçirilmiş olmasına karşın, Tell Afis'in eski adı henüz bilinememektedir. Geç Tunç Çağı'nın en önemli krallıklarından biri haline gelen ve Ras Şamra'ya yerleştirilen Ugarit, sahip olduğu limanları ve ticari faaliyetleriyle Akdeniz'in doğusunda hem ekonomik hem de siyasi açıdan mühim roller üstlenmiştir. Ugarit limanlarına ilişkin bilgiler, büyük çapta Ugarit belgelerinden elde edilmektedir. Bu belgelerden elde edilen verilere göre, Ugarit limanlarının coğrafi konumları belirlenmeye çalışılmaktadır. Örneğin, Atallig limanı günümüzde Kal'at er-Rus ile bağlantılıyken, Gibala limanının Tell Tuveyni'ye, Ma'hadu limanının Minet el-Beida'ya, Rā'šu limanının Ras İbn Hani'ye, Sinaru limanının İsa Beyli'ye ve Šuksi limanının Tell Sukas'a konumlandırılması gerektiği belirtilmelidir. II. Muršili'nin kararnamesinde (CTH 64), Ugarit sınırları içindeki önemli kasabalar, ayrıntılı olarak listelenmiştir. Agimu, Apsuna, Armanu, Armu, Arruva, Bītu-huli(ve), Enu-Maka(yu), Halbu Hazzi/ Ṣapuni, Huri-Ṣubū'i, İlištam'u, Magdala, Mulukku, Napšati, Paneštayu, Suladu, Šalma, Ullamu, Yadba, Yarqānu, Zimmaru gibi yerleşimler, Ugarit'in sınırlar kasabaları olarak verilmiştir. Bunun yanında, Ayala Dağı, Birzihe Dağı, Hešmarašu Dağı, Pithana Dağı, Hunduraši Suyu, Himullu Adası gibi yerler de Ugarit bünyesinde bulunmaktadır. Bu yerleşimlerin birçoğunun konumu kesin olarak bilinmemekle birlikte, bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Geç Tunç Çağı'nın siyasi yapısı kapsamında farklı bir yere sahip olan Siyannu- Ušnatu Krallığı, talebi doğrultusunda Ugarit Krallığı'ndan ayrılarak bölgesel bir figür halini gelmiştir. Ugarit ile Amurru krallıklarının arasında bulunan ve Tell Siyannu ve Tell Daruk civarına konumlandırılan bu krallık, Ugarit kayıtlarında sık sık sınır ihlallerinden şikâyet etmektedir. Bu kayıtlardan RS 19.41 nolu Ugarit belgesinde, Siyannu- Ušnatu Krallığı'na ait yerleşimlerin adları listelenmiştir. Gimani, Lašabu, Silla, Dumat-Qidši, Murša, Galilu-Tukiya, Ura, Qimṣi, Šaba'il, Ṣa'a, Mardušu, Ammešabe, Armelu ve Mara'il gibi yerler Siyannu- Ušnatu sınrıları içerisinde yer almaktadır. Anlaşılan bu kasabaların pek çoğunda, Ugarit vatandaşları da ikamet etmekteydi. Amurru Ülkesi, Geç Tunç Çağı'nda Levant coğrafyasındaki önemli siyasi yapılarından biri olarak görülmektedir. Krallığın arşivi henüz ele geçirilemediği için, burası hakkındaki bilgiler, Ugarit, Hitit ve Amarna belgelerine dayanmaktadır. Hitit kralları, dört farklı Amurru kralıyla yaptığı antlaşmalarla bu bölgedeki hakimiyetini güçlendirmek istemiştir. Ülkenin başkenti olduğu düşünülen Ṣumur, bugünkü Tell Kazel'de konumlanmış olup, sonradan Amurru kenti olarak adlandırılan yer olmalıdır. Bunun yanı sıra, Irkata, Ullaza ve Tunip gibi yerleşimler, Amurru ülkesine dahil olmuşlar ve muhtemelen Amurru kontrolünde kalmaya da devam etmişlerdir. Irkata, Nahr el-Berid Nehri'nin kıyısındaki Tell Arqa höyüğüyle ilişkilendirilirken, Ullaza için Tell Hanah ile Nahr el-Berid Nehri yakınlarında bulunan al- Aabde ve Tell Kastina yerleşimleri önerilmektedir. Tunip'in konumu için Tell Ašarneh genel kanısı mevcuttur ve Tunip, İripa, Širina, Hašašar, Biru ve İshanigga gibi kasabaları elinde bulundurmaktadır. Muhtemelen bu kasabalarla birlikte Tunip kenti Amurru hakimiyetine geçmiştir. Katna Krallığı'nın erken dönemleriyle ilgili bilgiler, Mari arşivinden elde edilmektedir. Amarna yazışmaları ve Hitit kayıtları, I. Šuppiluliuma'nın Suriye üzerindeki kontrolünün başladığı dönemde, Katna tarihine ilişkin kritik veriler içermektedir. Katna kentinin bulunduğu Tell Mišrife höyüğünde bulunan birkaç belge de Katna'nın politik süreci hakkında birkaç ipucu vermektedir. Buna göre, mevcut belgeler, Nuhašše kralı Adad-Nirari'nin bir ara Katna'yı da etkisi altına aldığını göstermektedir. Bununla birlikte, Katna belgeleri, bu krallığa bağlı bazı yerleşim yerlerinin adlarına erişimi de sağlamıştır. Bu yerlerden biri olan Lilina'nın konumuna ilişkin herhangi bir bilgiye ulaşılmazken, kral Adad-Nirari dönemine ait bir mektupta (MSH02G-i380) geçen Tukad/t/ṭ şehrinin Lübnan Dağları yakınlarında olacağı kaydedilmiştir. Hitit ve muhtemelen Mari kaynaklarında geçen bir diğer Katna kasabası, Mušunni(ya)'nın konumu hakkında henüz pek bir şey bilinmemektedir. Bir dönem Yamhad Krallığı topraklarında bulunan Nuhašše Krallığı'na ilişkin ilk yazılı bilgiler, Mısır ve Ugarit belgelerinde bulunmaktadır. Yazılı belgelerinden elde edilen bulgular, olasılıkla Nuhašše'nin Suriye Çölü'nün bir kısmını da kapsayan bir yönetim sahasına sahip olduğunu ve daha küçük yönetim birimlerini barındırdığını göstermektedir. Muhakkak, Nuhašše Ülkesi sınırları içerisinde çok daha fazla yerleşim bulunmaktadır. Fakat, yazılı belgelerin ışığında bilinen en önemli yerleşimlerin Arahtu ve Ukulzat şehirleri olduğu anlaşılmaktadır. Arahtu kenti, Nuhašše'ye bağlı bir yöneticiye ya da bir kabile reisine sahip bir yer olmalıdır. Bu şehir, günümüzde İdlib'in yakınlarında bulunan Ariha ile özellikle fonetik benzerliğinden hareketle özdeşleştirilmektedir. Bazı uzmanlar tarafından Nuhašše'nin başkenti olarak ortaya atılan Ukulzat ise, Tell Sakka höyüğü ile ilişkilendirilmektedir. Eski Yakındoğu coğrafyasında küçük ama dikkat çekici bir yer tutan Niya Krallığı, mevcut yazılı belgelerin ve arkeolojik bulguların sınır olması nedeniyle hakkında en az bilgiye sahip olunan devletlerden biridir. Bu küçük devletin merkezi olan Niya kenti, klasik dönemde Apamea olarak bilinen bugünkü Kal'at al-Mudig höyüğü ile özdeşleştirilmektedir. Niya Krallığı'nın coğrafyasına dair temel bilgiler, büyük ölçüde Mısır verilerine dayanmaktadır. Mısır metinlerinde geçen“Niya Denizi”ifadesi, Apamea Gölü'ne ve Gab bataklıklarının bulunduğu sulak araziye işaret etmektedir. Bu da Niya bölgesinin bu bölgede aranmasına neden olmuştur. Hitit egemenliğine geçtikten sonra Niya ülkesi, III. Hattušili döneminde vergi alınan bir bölge olarak kayıt altına alınmıştır. Niya'nın tarihsel rolü, coğrafyası ve kesin konumu için daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmaktadır. Orta Fırat Bölgesi'nde bulunaan Aštata Ülkesi, Halpa, Karkamıš ve Mitanni Devleti'nin sınır komşusu olarak Hitit belgelerinde anılmaktadır. Pek çok tartışmaya konu olan Aštata şehri, Emar adıyla daha çok bilinen Meskene'ye konumlandırılmakta ve bu iki ismin aynı yer için kullanıldığına inanılmaktadır. Meskene höyüğünde ele geçirilen çivi yazılı belgelerden sadece ikisinde Aštata yer adına rastlanılmıştır. Aštata'nın konumu için Meskene şu an için en güçlü aday olmakla birlikte, daha fazla yazılı belgeye ihtiyaç duyulmaktadır. Hitit kralı I. Šuppiluliuma'nın Šattivaza ile yapılan antlaşma metninde (CTH 51), Ahuna, Ekalte ve Terka, Aštata Ülkesi'nin sınırları içindeki yerler olarak ifade edilmiştir. Buradaki şehirlerden Ahuna, Eski Babil belgelerinden bilinen bir yerleşim olup, Balih Nehri kıyısındaki Tell es-Seman höyüğü ile özdeşleştirilmektedir. Ekalte ise Tell Munbaka'ya yerleştirilmekte ve bu höyükte ortaya çıkarılan yazılı belgeler sayesinde bu bağlantı desteklenmektedir. Bir diğer Aštata kenti olarak görünen, Habur ve Fırat Nehirlerinin birleşim noktasının 30 km aşağısında bulunan Tell Ašara ile özdeşleştirilmiş olsa da bu şehir Aštata sınırlarının oldukça uzağında bulunmaktadır. Bu nedenle, Balih Nehri civarında başka bir Terka'nın bulunabileceğine dair görüşler dile getirilmiştir. Aštata'nın bir ülke mi yoksa bölge adı mı olduğu konusundaki tartışmalar, halen devam etmektedir. Aštata bir ülke olarak değerlendirilecekse, Hitit topraklarına geçtiğinde, sınırları büyük ölçüde değişmiş olmalıdır. Aštata bölgesinin güneyinin Asur ve Babil kontrolüne girmesi ve Tuttul'un güneyinde Hititlere ait herhangi bir idari varlığın tespit edilememesi, bu durumun kanıtını teşkil etmektedir. Buna ek olarak ne Meskene ne de Tell Munbaka'daki yazılı belgelerde, Emar ya da Aštata'nın bölgedeki hakimiyetine doğrudan bir kanıt bulunmamaktadır. Aštata'nın tarihi coğrafyasından bahseden ve Aštata sınırlarına dair bilgi içeren tek belge, I. Šuppiluliuma ile Šattivaza arasında yapılan antlaşmadır. Karkamıš kenti, Eski Yakın Doğu'nun en önemli yerlerinden biri olarak birçok yazılı belgede anılmaktadır. Günümüzde Türkiye- Suriye sınırında yer alan bu antik kent, Gaziantep ilinde bulunan yukarı şehir bölgesi, arkeolojik çalışmalarla keşfedilmeye devam edilmektedir. Kentin Demir Çağı'na ait katmanlar ortaya çıkarılmış olup, özellikle Geç Tunç Çağı'na ait kayıtlar gün ışığına çıkmayı beklemektedir. Bununla birlikte, mevcut Hitit belgeleri, Karkamıš kentinin Suriye hakimiyetinin sağlanmasında oynadığı kritik rolü net bir şekilde ortaya koymaktadır. I. Šuppiluliuma ile Šattivaza arasında yapılan antlaşma, Karkamıš Krallığı'nın hakimiyet sahasına giren yerlerin tespiti noktasında önemli bir belgedir. Burada Karkamıš'a bırakılan yerlerden biri olan Mazuvati, Geç Asur Dönemi'nde Til-Barsip olarak da adlandırılan Tell Ahmar ile ilişkilendirilmektedir. Diğer Karkamıš kentleri Murmurik ve Šipri'nin konumlarına dair herhangi bir somut ipucuna rastlanılmamaktadır. Söz konusu antlaşmada geçen ve Karkamıš sınırları içerisinde yer alan diğer bir kent, Šurun'dur. Bu yerleşimin konumu için en uygun yer, Gaziantep'in 22 km güneyindeki Sārin'de (Zağiye) olmalıdır. Hititler bölgeye egemen olduktan sonra, en küçük yerleşim biriminden vasal krallıklara kadar bir yönetim sistemi benimsenmiştir. Bu çok katmanlı sistemin yürütülebilmesi noktasında Karkamıš krallarının büyük katkısı oluştur. Fakat yazılı belgeler, en azından adını bildiğimiz yerleşimlerin konumları ya da içerisinde bulundukları bölgelerin aydınlatılması konusunda yetersiz kalmaktadır. Tüm bu krallıkların sınırlarının ve yerleşimlerinin tespiti için arkeolojik çalışmalara ve arkeolojik çalışmalar için de Suriye bölgesinde, en az III. Hattušili dönemindeki kadar, barış ortamına ihtiyaç duyulmaktadır. Dünya savaşları, bölgede devam eden çatışmalar ve nihayetinde bugün Suriye'deki iç karışıklıklar, bölgedeki bilimsel faaliyetler başta olmak üzere,“yaşamaya”dair pek çok özgürlüğü ortadan kaldırmıştır. Bu konuda elbette söylenebilecek çok söz vardır, fakat ben tezimin son cümlesini Mustafa Kemal Atatürk'ün“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”sözleriyle bitirmek isterim.

Özet (Çeviri)

The geography of Syria, with its rich and diverse structure, presents a valuable mosaic through both its natural and cultural elements. The geography of Syria reflects this diversity, with its land ranging from the port of cities on the Mediterranean coast in the west, to the Ansariya Mountains that separates the coast from the interior, from the fertile valleys of the Orontes River to the marshy region formed by this river, and to the Euphrates River, part of which is covered by the Great Syrian Desert. Syria became a political, commercial and cultural center in ancient times with all these features. Powerful kingdoms such as Mukish, Ugarit, Ushnatu-Siyannu, Amarna, Katna, Nuhashe, Niya, Ashtata and Carchemish found the opportunity to rise in these lands. After the Hittites took control of these kingdoms, that is, the geography of Syria, between the 14th and 12th centuries BCE, it is seen that the Hittite State turned into a great empire. Information about Mukish, one of the important kingdoms in this lands, is mentioned especially in Hittite and Ugarit documents due to its location and historical roles. Border disputes occured between Mukish, whose center is today's Tell Atchana, and its neighbor Ugarit, and these disputes were resolved by the decree of Mursili II (CTH 64). In the document, Ugarit's interests were mostly taken into account and many border towns were taken from Mukish. One of the significant settlements of Mukish, Ariyante, is known as the border fortress of the kingdom. Ariyante, that exact location is unknown and sought around Niya and Tunip, must have been part of Mukish's defense line. Another important archaeological site thought to be within the territory of Mukish is Tell Afis, located approximately 15 km near modern Idlib. Findings from this mound indicate Hurrian influence and that this place was ruled by Hittite officials with the title EN KURTI. Despite the discovery of Hittite and Anatolian hieroglyphic seals, the ancient name of Tell Afis is not yet known. Ugarit, which became one of the most important kingdoms of the Late Bronze Age and was settled in Ras Shamra, played significant economic and political roles in the eastern Mediterranean with its ports and commercial activities. Information about Ugarit's ports is largely obtained from Ugarit documents. According to the data from these documents, the locations of Ugarit's portsa re being determined. For instance, the port of Atallig is linked to today Kal'at er-Rus, while the port of Gibala is associated with Tell Tweini, the port of Ma'hadu with Minet el-Beida, the port of Rā'šu with Ras Ibn Hani, the port of Sinaru with Isa Bayli, and the port of Šuksi with Tell Sukas. In the decree of Mursili II (CTH 64), important towns within the borders of Ugarit are liste in detail. Settlements such as Agimu, Apsuna, Armanu, Armu, Arruva, Bītu-huli(we), Enu-Maka(yu), Halbu Hazzi/ Ṣapuni, Huri- Ṣubūi, Ilištam'u, Magdala, Mulukku, Napšati, Paneštayu, Suladu, Šalma, Ullamu, Yadba, Yarqānu, Zimmaru are given as Ugarit's border towns. Additionally, places such as Mount Ayala, Mount Birzihe, Mount Hešmarašu, Mount Pithana, the Hunduraši River, and Himullu Island are also included within Ugarit's territory. Although the exact locations of many of these settlements remain unknown, some evaluations have been made. The Siyannu-Ušnatu Kingdom, which had a different place within the political structure of the Late Bronze Age, became a regional figure by separating from the Kingdom of Ugarit upon its request. This kingdom, located between the kingdoms of Ugarit and Amurru and around Tell Siyannu and Tell Daruk, frequently complained about border violations in Ugaritic records. Among these records, RS 19.41 lists the names of settlements belonging to the Siyannu-Ušnatu Kingdom. Places such as Gimani, Lašabu, Silla, Dumat-Qidši, Murša, Galilu-Tukiya, Ura, Qimṣi, Šaba'il, Ṣa'a, Mardušu, Ammešabe, Armelu, and Mara'il are located within the borders of Siyannu-Ušnatu. It appears that many of these towns were also inhabited by citizens of Ugarit. The Land of Amurru is considered one of the significant political entities in the geography of the Levant during the Late Bronze Age. Since the kingdom's archive has not yet been discovered, information about it relies on Ugaritic, Hittite, and Amarna documents. The Hittite kings sought to strengthen their dominance in this region through treaties with four different kings of Amurru. Ṣumur, thought to be the capital of the country, was located at present Tell Kazel and is likely the place later referred to as the city of Amurru. Additionally, settlements such as Irqata, Ullaza, and Tunip were incorporated into the Land of Amurru and probably remained under its control. Irqata is associated with the Tell Arqa mound on the banks of the Nahr el-Berid, while Tell Hanah, al-Aabde near the Nahr el-Berid, and Tell Kastina are suggested for Ullaza's location. For Tunip's location, the general consensus points to Tell Ašarneh, and the Tunip included towns such as Iripa, Širina, Hašašar, Bi⸦ru, and Ishanigga. It is likely that Tunip, along with these towns, came under Amurru's rule. Information about the early periods of the Kingdom of Katna is obtained from the Mari archives. The Amarna correspondence and Hittite records contain critical data on the history of Katna during the time when Suppiluliuma I began his control over Syria. Several documents found at the Tell Mishrife mound, also provide some clues about its political process. Accordingly, these documents, the existing records indicate that the King of Nuhašše, Adad-Nirari, once brought Katna under his influence. Moreover, Katna documents provide access to the names of some settlements associated with this kingdom. While no information is available regarding the location of Lilina, one of these settlements, a letter from the period of King Adad-Nirari (MSH02G-i380) mentions the city of Tukad/t/ṭ, which is noted to be near the Lebanon Mountains. Another Katna town mentioned in Hittite and possibly Mari sources, Mušunni(ya), remains largely unidentified in terms of its location. he first written records regarding the Kingdom of Nuhašše, which was once part of the Kingdom of Yamhad, are found in Egyptian and Ugarit documents. Findings derived from these texts suggest that Nuhašše likely had an administartive area that included part of the Syrian Desert and encompassed smaller administrative units. Undoubtedly, there were many more settlements within the borders of the Land of Nuhašše. However, in the light of written documents, the most important known settlements are understood to be the cities of Arahtu and Ukulzat. The city of Arahtu must have been a place ruled by a local official or tribal leader subordinate to Nuhašše. This city is identified with Ariha, located near modern Idlib, particularly due to phonetic similarity. Ukulzat, proposed by some scholars as the capital of Nuhašše, is associated with the Tell Sakka mound. The Kingdom of Niya, which occupied a small but notable place in the geography of the Ancient Near East, is one of the states about which the least information is known due to the limited availability of written records and archaeological findings. The city of Niya, the center of this small state, is identified with the today's mound of Kal'at al-Mudig, known as Apamea in the classical period. Basic information about the geography of the Kingdom of Niya largely relies on Egyptian sources. The term“Sea of Niya”in Egyptian texts refers to Lake Apamea and the wetland where the Ghab marshes are located. This has led to the search for the Niya region in this area. After coming under Hittite rule, the land of Niya was recorded as a tax- paying region during the reign of Hattusili III. More information is needed regarding Niya's historical role, geography and exact location. The Land of Aštata, located in the Middle Euphrates region, is mentioned in Hittite records as a neighbor to Halpa, Karkamish, and the Mitanni Kingdom. The city of Aštata, which has been the subject of much debate, is identified with Meskene, better known as Emar, and it is believed that these two names refer to the same place. The place name Aštata is mentioned in only two of the cuneiform documents recovered from the Meskene. Although Meskene is currently the strongest candidate for the location of Aštata, more written records are needed for confirmation. In the treaty text between the Hittite King Suppiluliuma I and Šattivaza (CTH 51), Ahuna, Ekalte, and Terqa are stated to be within the borders of the Land of Aštata. Of these cities, Ahuna is known from Old Babylonian documents and is identified with the Tell es-Seman on the banks of the Balih River. Ekalte, on the other hand, is associated with Tell Munbaqa, and this connection is supported by written documents uncovered at the mound. Even though the city of Terqa, identified with Tell Ašara located 30 kilometers downstream of the confluence of the Habur and Euphrates Rivers, is mentioned as part of Aštata, it is located quite far from Aštata's borders. Therefore, it has been suggested that there might be another Terqa near the Balih River. The debate over whether Aštata was a country or simply a regional designation continues. If Aštata is considered a country, its borders must have changed significantly after it came under Hittite control. The southern part of the Aštata region falling under Assyrian and Babylonian control and the lack of any Hittite administrative presence south of Tuttul constitute as evidence for this situation. Additionally, there is no direct evidence of the dominance of Emar or Aštata in the region in documents from either Meskene or Tell Munbaka. The only document providing information about Aštata's historical geography and its borders is the treaty between Suppiluliuma I and Šattivaza. The city of Carchemish is mentioned in many records as one of the most important locations in the Ancient Near East. This ancient city, located on the today Turkey-Syria border, is being uncovered through archaeological studies in the upper city area situated in Gaziantep Province. The layers belonging to the Iron Age have been unearthed, while records from the Late Bronze Age are still awaiting discovery. Nevertheless, existing Hittite documents clearly highlight the critical role that the city of Carchemish played in ensuring Syrian domination. The treaty between Suppiluliuma I and Šattiwaza is a important document in terms of determing the places within the sovereignty of the Kingdom of Carchemish. Mazuvati, one of the places left to Carchemish in this treaty is associated with Tell Ahmar, also known as Til-Barsip during the Neo-Assyrian period. However, there are no concrete clues regarding the locations of the other Carchemish cities, Murmurik and Šipri. Another settlement mentioned in the agreement as being within the borders of Carchemish is Šurun. The most suitable candidate for the location of this settlement is Sārin (Zağiye), situated 22 km south of Gaziantep. After the Hittites established dominance in the region, a management system from the smallest settlements to vasal kingdoms was adopted. The kings of Carchemish made significant contributions to the execution of this multi-layered system. However, documents are insufficient to elucidate the locations of settlements or the regions in which it is known names at least. Determining the boundaries and settlements of all these kingdoms requires archaeological research, and for such research, the region of Syria needs an environment of peace as much as during the reign of Hattusili III. World wars, ongoing conflicts in the region, and ultimately the current internal turmoil in Syria have eliminated many freedoms related to“living,”especially scientific activities in the region. There is, of course, much more that can be said on this matter, but I would like to conclude my thesis with the words of Mustafa Kemal Atatürk:“Peace at home, peace in the world”.

Benzer Tezler

  1. Eski Asurca kaynaklara göre M.Ö. II. bin yılda güvenlik algısı

    According to Ancient Assyrian sources BC. II. perception of security in the millenium

    MELİKE ZOROĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Eski Çağ Dilleri ve KültürleriAnkara Üniversitesi

    Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İRFAN ALBAYRAK

  2. Kültepe metinleri ışığında Eski Anadolu'da tarım ve hayvancılık

    Agriculture and livestock in Ancient Anatolia in the light of the Kültepe texts

    ESMA ÖZ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    TarihAnkara Üniversitesi

    Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İRFAN ALBAYRAK

  3. Eski Mezopotamya ve Anadolu'da kadın mektupları ve kadın ile ilgili edebi metinler (MÖ II. binyılın sonuna kadar)

    Women's letters and literary texts about women in the Old Mesopotamia and Anatolia (B.C. until the end of 2nd millenium)

    MELİS ERKURT

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    TarihPamukkale Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YUSUF KILIÇ

  4. Yazılı ve arkeolojik verilere göre M.Ö. II. ve I. binyılda Tunceli-Bingöl bölgesi

    Tunceli-Bingol area according to the written and archaeological sources in the IInd and Ind millenium

    SERKAN ERDOĞAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    TarihAnkara Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. TURGUT YİĞİT

  5. Çivi yazılı kaynaklar ışığında Eski Anadolu'da gümüş madeni ve kullanımı

    Silver mine and its use in Ancient Anatolia with written sources of nails

    ÖZLEM TOĞRUL KILIÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    ArkeolojiNevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ SUZAN AKKUŞ MUTLU