Geri Dön

İslam Hukuk metodolojisinde maslahat-ı mürsele

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 113115
  2. Yazar: MUHAMMED TAYYİB KILIÇ
  3. Danışmanlar: Y.DOÇ.DR. ABDÜLKERİM ÜNALAN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Din, Religion
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2001
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Dicle Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: İslam Hukuku Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 96

Özet

ÖZET Muteber veya geçersiz sayıldığına dair belirli bir delili bulunmayan manalara“maslahat-ı mürsele”, (içtihada bırakılmış maslahatlar) denir. Şâri ne bunlara uygun ne de bunların aksi yönünde hüküm koymuştur. Bir başka ifade ile hakkında delil olmayan durumlardır. İslâm hukukunda maslahat üç kısma ayrılır 1. Maslahat-ı mutebere 2. Maslahat-ı mulğa 3. Maslahat-ı mürsele İslâm hukukçuları maslahat-ı mürseleyi de zarurî, hâcî ve tahsînî olmak üzere üçe ayırırlar. Başta Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali olmak üzere sahabenin maslahatla ilgili pek çok uygulaması olmuştur. Kur'an sahifelerinin bir mushafta toplanması, bir defada îka edilen üç talakın bir yerine üç talak olarak kabul edilmesi, Cuma için ikinci bir ezan ilâvesi hep maslahat düşüncesiyle verilmiş hükümlerdir. Usûl alimleri ibadetler ve mukadderatla (sayısı ve miktarı nas tarafından belirlenen muamelat) ilgili konularda mürsel maslahatlara göre amel edilemeyeceğinde ittifak etmişlerdir. Muamelelerde (ibadetler haricindeki hukuki münasebetlerde) maslahatların hüccet olup olmadığı, hüküm delillerinden bir delil olup olmadığı konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Belli başlı hukuk doktrini kurucuları içinde maslahatı en geniş biçimde kullanan İmam Mâlik'tir. İmam Mâlik'i diğer imamlardan ayıran en belirgin özellik, kendisininmaslahatı başlı başına bir fıkıh kaynağı olarak görmesi ve gerek kendisinin gerekse öğrencilerin maslahata binaen pek çok hüküm vermeleridir. Maslahat-ı mürseleyi müstakil bir hukuk kaynağı olarak görmeyen Şafiiler ise maslahatı kıyas kapsamında değerlendirmişler, ıstıshab ve sedd-i zerayi prensipinden hareketle, nas, icma ve kıyasın kapsamına girmeyen olayları çözmeye çalımışlardır. Hanefî usulünde maslahat-ı mürselenin -Mâlikîlerde olduğu gibi- müstakil bir kaynak olarak görülmemesi, Hanefîlerin ıstıslahı, istihsan kapsamında değerlendirmelerinden kaynaklanmaktadır. Hanefîlerin maslahat sebebiyle istihsana dair verdikleri fetvalar incelendiğinde maslahat-ı mürselenin Hanefî mezhebinde de çok kullanılan bir kaynak olduğu görülecektir. Hanbelî hukukçu Necmüddin et-Tûfî'nin (ö. 716/1316) maslahatı, naslardan müstakil seri bir delil olarak görmesi bir yana bırakılırsa, Hanbelî mezhebinin de maslahat-ı mürseleyi delil olarak kabul edip bu prensibe göre fetva verdiği görülecektir.

Özet (Çeviri)

in ABSTRACT Literally maslahah means public good; when it is qualified as maslahah mursalah, it refers to unrestricted public interest in the sense of not having been regulated by the Lawgiver and no textual authority can be found on its validity or otherwise. In Islamic legal theory, maslahah have been divided into three categories: 1. al-MasUihah al-Mu 'tabarah. 2. al-Maslahah al-Mulghâh. 3. al-Maslahah al-Mursalah. Islamic jurists divide al-Maslahah al-Mursalah into damn (necessary), hâjî (needed) and tahsinî (commandable). The use of this principle is attributed to the early jurists or even to the companions of the prophet. Abu Bakr, Umar, Uthmân and Ali solved juridical problems, such as the compilation of the Qur'an, the pronouncement of three divorces on single occasion and the second call (âdhâri) for the Jum'ah (friday) prayer, on the basis of maslahah. The 'ulemâ are in agrement that istislah does not constitute a proof in devotional matters (ibâdât) and in respect of specific injunctions of the Shari'ah (muqadarat) The Hanafis and the Shâfi'is do not accept istislah as an independent proof. Al- Shafi'i approves of maslahah only within the general scope of qiyas; whereas Abü Hanifah validates it as a variety of istihsân. The mâlikis and Hanbalis have, on the other hand, held that maslahah mursalah is authoritative and that all that is needed to validate action upon it is to fulfil the conditions which ensure its propriety.

Benzer Tezler

  1. Şâtıbî'de fiillerin sonucunun i'tibâra alınması

    Takeing the results of the actions in Şatibi intoconsideration

    İDRİS DALMA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    HukukIğdır Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. BAYRAM DEMİR

  2. Gazzâlî'nin kıyas anlayışında münâsebe kavramı

    Al-munasaba in qiyas theori of al-Gazali

    FATİH TURAY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    DinMarmara Üniversitesi

    İlahiyat Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. SAMİ ERDEM

  3. Tûfî'ye göre İslâm hukuk metodolojisinde maslahat

    According to Tûfî maslaha in the methodoloji of İslamic jurisprudence

    MEHMET DİRİK

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2005

    DinDokuz Eylül Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. OSMAN ESKİCİOĞLU

  4. Şâtıbî ve İslam Hukuku metodolojisindeki yeri

    Al-Shâti̇bî and his place in the methodology of Islamic Law

    AYŞE YILDIZ GÜRKAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    DinErciyes Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUSTAFA BAKTIR

  5. İslam Hukuk metodolojisinde münasebet kavramı

    The Concept of munasabah in Islamic Law methodology

    KAŞİF HAMDİ OKUR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    DinAnkara Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İBRAHİM ÇALIŞKAN