Geri Dön

Kronik ürtikerli hastaların odağı yönünden değerlendirilmesi

To assessment in respect to focus of infection the patients with chronic urticaria

  1. Tez No: 118640
  2. Yazar: MUSTAFA KULAÇ
  3. Danışmanlar: DOÇ.DR. ESEN ÖZKAYA BAYAZIT
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Dermatoloji, Dermatology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2002
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Dermatoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 113

Özet

ÖZET İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Alerji Polikliniğine Haziran 1996 - Eylül 2000 tarihleri arasında başvuran ve yaşlan 4-77 arasında değişmekte olan (ortalama : 35,3 ± 13,9), yapılan tetkikler sonucunda sistemik hastalık, gıda ve ilaçlarla ilişkisi saptanmayan, ürtikeryal vasküliti ve herediter anjioödemi olmayan, haftada en az iki atak geçiren, 576 kronik ürtikerli hasta (400 kadın, 176 erkek) ürtiker- infeksiyon odağı ilişkisi yönünden retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar kliniğimize klasik ürtiker semptomları ile başvuranlar ve esas başvuru nedeni fiziksel ürtiker olanlar olmak üzere iki gruba ayrıldı. Birinci grupta (genel ürtiker grubu) 475 hasta (% 82,5), ikinci grupta (fiziksel ürtiker grubu) ise 101 hasta (% 17,5) bulunmaktaydı. Her iki gruptaki hastaların detaylı anamnezleri alınıp, dermatolojik ve fiziksel muayeneleri ile fiziksel ürtikerler açısından provokasyon testleri yapıldı. Tüm hastalarda rutin biokimya, tam kan sayımı, ASO, CRP, eritrosit sedimentasyon hızı ölçümleri ve infeksiyon odağı araştırmak amacıyla boğaz kültürü, idrar kültürü, gaita kültürü, gaitada patojen mantar için fungus kültürü, akciğer ve paranazal sinüs grafileri, ortopantomogram, direkt gaita mikroskopileri ve selofan bant testi yapıldı. Tüm hastalar aynı zamanda Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı, Diş Hekimliği Fakültesi- Periodontoloji Anabilim Dalı, bayan hastalar Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı ile, akciğer patolojisi şüphesi olanlar da Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı ile konsülte edildi. Ayrıca birinci gruptan 160, ikinci gruptan da 66 olmak üzere toplam 226 hastaya hepatit varlığım araştırmak amacı ile Hbs Ag, anti- Hbs ve anti- HCV den oluşan hepatit tarama testleri yapıldı. Bu testlerde pozitif sonuç elde edilen hastalar Gastroenterohepatoloji Anabilim Dalı ile konsülte edildi. Yapılan tüm araştırmalar neticesinde infeksiyon odağı saptanan hastaların bu infeksiyonlan eradike edilerek ürtiker semptomlarında değişiklik olup olmadığı izlendi. Böylece infeksiyon saptanan hastalarda ürtiker- infeksiyon ilişkisi olup olmadığı araştırıldı. Birinci grupta bulunan 475 hastanın 332' si (% 69,9) kadın, 143' ü (% 30,1) erkek hastadan oluşmaktaydı. İkinci grupta ise 68' i (% 67,3) kadın, 33' ü (% 32,7) erkek, toplam 101 hasta bulunmaktaydı. Her iki grup arasında kadın erkek oram açısından anlamlı bir fark yoktu (p = 0,6). Birinci grubun ortalama hastalık süresi 32,3 ay, ikinci grubun hastalık süresi 32,8 ay olarak hesaplandı, ikinci grupta hastalık süresi daha uzundu ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p < 0,01). Birinci grubun yaş ortalaması 36,2 (SD ± 14,0), ikinci grubun yaş ortalaması ise 31,7 (SD ± 12,8) olarak hesaplandı. İkinci grup istatistiksel 103olarak anlamlı derecede daha genç hastalardan oluşmaktaydı (p < 0,01). Her iki grup birlikte değerlendirildiğinde, olguların yaş ve hastalık süresi açısından daha önce yapılan kronik ürtikerle ilgili çalışmalarla benzerlik göstermekteydi. Birinci gruptaki hastaların % 33,3' ünde ürtikere anjioödem eşlik etmekteydi. İkinci grupta ise sadece 1 hastada anjioödem mevcuttu. Birinci gruptaki hastaların % 66,7' sinde provokasyon testi sonucunda ürtikere eşlik eden dermografizm saptandı. İkinci gruptaki hastalanın % 87,1' ini semptomatik dermografizmi olan olgular oluşturmaktaydı. Birinci grupta anamnez ve provokasyon testlerine dayanarak hastaların % 4,2' sinde dermografizm dışında diğer bir fiziksel ürtiker çeşidi saptandı. İkinci grupta bu oran % 24,8 olarak bulundu. Her iki grupta da en sık dental infeksiyon odağı saptandı. Bunu birinci grupta sırasıyla; ürogenital sistem infeksiyonları, bağırsak parazitozu, paranazal sinüs infeksiyonu, ÜSYE, gastrointestinal kandidiyazis, alt solunum yolu infeksiyonu ve bakteriyel bağırsak infeksiyonu izliyordu. Fiziksel ürtiker grubunda ise ikinci sırada bağırsak parazitozu gelirken, bunu sırasıyla gastrointestinal kandidiyazis, paranazal sinüs infeksiyonu, urogenital sistem infeksiyonu ve ÜSYE izlemekteydi. Birinci grupta hastaların % 5,3' ünde ÜSYE saptandı. ÜSYE ile ürtiker semptomları arasında ilişki saptanan hasta oram ise % 0,4' tü. İkinci grupta bu oranlar sıra ile % 3 ve % 0 olarak bulundu. Birinci grupta hastaların % 6,7' sinde, ikinci grupta ise % 6,9' unda paranazal sinüslere ait infeksiyon odağına rastlandı. Birinci grupta sinüzit saptanan bir hastada (% 0,2) ürtiker ile ilişki mevcut iken ikinci grupta sinüzit- ürtiker ilişkisi saptanan hasta yoktu. Birinci grupta dental infeksiyon saptanan hastaların oram % 23,6, dental infeksiyon- ürtiker ilişkisi saptanan hasta oram % 0,4 ; ikinci grupta dental infeksiyon saptanan hasta oranı % 23,8 ve dental infeksiyon- ürtiker ilişkisi saptanan hasta oram % 0 olarak bulundu. Birinci grupta 4 hastada (% 0,8) alt solunum yolu infeksiyonu saptanırken, ikinci grupta alt solunum yolu infeksiyonu saptanan hasta yoktu. Birinci grupta alt solunum yolu infeksiyonu saptanan olguların hiçbirinde ürtiker ile ilişki saptanmadı. Urogenital sistem infeksiyonu saptanan hasta oram birinci grupta % 9,7, ikinci grupta ise % 5' ti. Birinci grupta urogenital sistem infeksiyonu- ürtiker ilişkisi saptanan hasta oranı % 0,4, ikinci grupta ise % 0 olarak bulundu. Birinci grupta yalnızca bir hastada (% 0,2) bakteriyel bağırsak infeksiyonu saptandı. İkinci grupta ise bakteriyel bağırsak infeksiyonu saptanan hasta yoktu. Birinci grupta bakteriyel bağırsak infeksiyonı saptanan hastada ürtiker- infeksiyon ilişkisi mevcut değildi. 104Birinci grupta hastaların % 2,7' sinde Candida albicansa bağlı bağırsak infeksiyonu saptanırken, bu oran ikinci grupta % 6,9 gibi yüksek bulundu ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p < 0,05). Ürtiker semptomları ile ilişkisi olan hasta oranı birinci grupta % 0,2, ikinci grupta ise % 1,0 olarak bulundu. Birinci grupta protozoonlara bağlı bağırsak infestasyonu saptanan hasta oram % 3,2 olup, ürtiker semptomları ile ilişkisi olan olgu oram % 0,6' ydı. ikinci grupta bu oranlar sıra ile % 4 ve % 0 olarak bulundu. Birinci grupta helmintlere bağlı bağırsak infestasyonu saptanan hasta oram % 4,4 helmintiyazis- ürtiker ilişkisi olan hasta oram % 0,4, ikinci grupta helmint saptanan hasta oram % 5,9 ve ürtiker- helmintiyazis ilişkisi saptanan hasta oram % 0 olarak bulundu. Çalışmamızda ayrıca kronik ürtikerli 475 hastanın 260' ında, fiziksel ürtikerli 101 hastanın 66' sında hepatit araştırdık. Birinci grupta 5 hastada hepatit B taşıyıcılığı (HbsAg + ) (% 3,1), 1 hastada kronik aktif hepatit (% 0,6) ve bir hastada da hepatit C (% 0,6) saptadık, ikinci grupta 4 hastada hepatit B taşıyıcılığı (% 6,1), bir hastada da hepatit C infeksiyonu (% 1,5) saptadık. Ancak hepatit infeksiyonlarının uzun seyirli olması nedeni ile ürtiker- hepatit ilişkisini tam olarak değerlendiremedik. Yine de ülkemizde hepatit infeksiyonlarının (özellikle hepatit B) önemli bir sağlık problemi oluşturduğunu göz önünde bulundurursak; daha önce hepatit açısından hiç araştırma yapılmamış, belki de bir hekime ilk kez kronik ürtiker şikayeti ile başvuran hastaların hepatit açısından araştırılmasının, hatta aşı için uygun seroloji gösterenlere hepatit B aşısı yapılmasının, ürtiker açısından olmasa da koruyucu hekimlik ve genel toplum sağlığı açısından faydalı olacağı kanaatindeyiz Sonuç olarak birinci grupta hastaların % 43,8' inde, ikinci grupta ise % 46,5' inde bir veya daha fazla infeksiyon odağı saptadık. Gastrointestinal kandidiyazisin fiziksel ürtiker grubunda anlamlı derecede daha fazla görülmesi dışmda her iki grup arasında infeksiyon odaklarının görülme sıklığı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Birinci grupta ürtiker- infeksiyon ilişkisi saptanan hasta oram % 2,7 olarak bulunurken, ikinci grupta bu oran % 1 idi. Genel ürtiker grubunda ürtiker- infeksiyon ilişkisi saptanan olguların % 38,5' unu bağırsak parazitozlu olgular oluşturmaktaydı. Fiziksel ürtiker grubunda ise gastrointestinal kandidiyazisli bir olgu dışında ürtiker- infeksiyon ilişkisi saptanan hasta olmadı. İki grup arasında infeksiyon odağı varlığı ve ürtiker- infeksiyon ilişkisi açısından istatistiksel olarak fark yoktu (p = 0,2). Birinci grupta infeksiyon saptanan hastaların % 12,8' i ; ikinci grupta ise % 8,1' i infeksiyona yönelik tedavileri düzenlenmiş olmasına rağmen kontrollere gelmediler ve bu nedenle ürtiker- infeksiyon ilişkisi yönünden değerlendirilemediler (takipsiz olgular). 105Takipsiz hastalan istatistik hesaplamaların dışında tutacak olursak, birinci grupta ürtiker- infeksiyon ilişkisi saptanan hasta oranı % 3,1 ; ikinci grupta ise % 1,1 idi. Bu oranlar takipsiz olgular hesaplamalara dahil iken bulduğumuz oranlardan istatistiksel olarak farklı değildi. Çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlara dayanarak kronik ürtiker- infeksiyon birlikteliğinin oldukça sık görülmesine karşın; ürtiker- infeksiyon ilişkisinin çok düşük düzeyde olduğunu ve gerek klasik kronik ürtikerli gerekse fiziksel ürtikerli hastalarda infeksiyon odağı bulunup eradike edilmesinin ürtiker tedavisi açısından yararının çok sınırlı olacağım söyleyebiliriz. Bu nedenle, anamnezden şüphelenilen infeksiyon odaklarına yönelik ve rutin parazitoz taraması dışında, zahmetli ve masraflı yöntemlerle detaylı bir inceleme yapılmasının faydalı olmayacağım düşünüyoruz. 106

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Kronik ürtikerli 31 hastada otolog serum deri testi ve etyolojik faktörlerin araştırılması

    An evaluation of autologous serum skin test results and etiologic factors in 31 patients with chronic urticaria

    HAYRİYE TÜRKMEN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2000

    DermatolojiDicle Üniversitesi

    Dermatoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SEMA AYTEKİN

  2. Kronik ürtikerli hastaların demografik ve klinik özellikleri ile dermatoskopik ve laboratuvar bulgularının değerlendirilmesi

    Assessment of demographic features, clinical characteristics and dermoscopic and laboratory findings of chronic urticaria

    ÜMMÜHAN ŞEKER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    DermatolojiGazi Üniversitesi

    Deri ve Zührevi Hast. Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. ESRA ADIŞEN

  3. Kronik ürtikerli çocuk hastaların klinik ve etiyolojik olarak değerlendirilmesi

    Evaluation of clinical characteristics and etiology of children with chronic urticaria

    DİLEK AZKUR

    Tıpta Yan Dal Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    Allerji ve İmmünolojiSağlık Bakanlığı

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CAN NACİ KOCABAŞ

  4. Alopesi areata, vitiligo hastaları ile sağlıklı kontrollerdeki otolog serum deri testi pozitifliği

    Autologous serum skin test positivity in patients with alopecia areata ,vitiligo and healthy people

    MÜNEVVER GÜVEN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    DermatolojiUfuk Üniversitesi

    Dermatoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AYSEL GÜRLER

  5. Kronik ürtikerli olgularda prick testleri

    Başlık çevirisi yok

    TUNCAY ŞABANOĞLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1994

    Dermatolojiİstanbul Üniversitesi