Soğuk Savaş döneminde Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkisi (1945-1965) ve Türk dış politikası, cilt 1
Turkish-Soviet Union relations (1945-1965) during the Cold War and Turkish foreign policy (1 valume)
- Tez No: 133982
- Danışmanlar: PROF. DR. REFET YİNANÇ
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2003
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Gazi Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 548
Özet
Rusya (Sovyetler Birliği), gerek Türkiye gerekse dünya politikası açı sından çok önemli bir konuma sahiptir. Rusya'nın bu konumu, çarlık ve ko münizm dönemlerinde olduğu gibi, günümüzde de devam etmektedir. Sov yetler Birliği, özellikle Soğuk Savaş döneminde, hem dünya politikasının hem de Türk dış politikasının oluşumunda belirleyici bir rol oynamıştır. Soğuk Sa vaş döneminde Türk-Sovyet ilişkilerinin incelenmesi, aynı zamanda bu dö nemde Türk-Amerikan ilişkilerinin, hatta Türkiye'nin genel olarak Batı ile iliş kilerinin de incelenmesi anlamına gelmektedir. 1945-1965 döneminde Türk-Sovyet ilişkileri, gerek Soğuk Savaş dö neminin uluslararası politikası, gerekse Türk ve Sovyet dış politikaları bağla mında derinlemesine incelenerek, Türk ve Sovyet (Rus) zihniyetlerinin bu ülkelerin dış politikalarının oluşumuna etkisi ve dış politikayı ne ölçüde yön lendirdikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca, iki ülke arasında suni ola rak oluşturulan gerginlik döneminin, Soğuk Savaş döneminden ne kadar et kilendiği ve Soğuk Savaş dönemini ne kadar etkilediği üzerinde de durul muştur. (Post-revizyonist yaklaşım) Soğuk Savaş dönemindeki Türk-Sovyet ilişkileri bilinmeden, Türk dış politikasının en gergin olduğu dönemde, yani Soğuk Savaş döneminde Tür kiye'nin kendi bekasını korumak için geliştirdiği politikaların ve reflekslerin yorumlanması mümkün değildir. Türk dış politikasının genel gidişatının, ulaşmak istediği hedeflerin ve bölgesel güç olabilmesinin ip uçlarına Soğuk Savaş döneminde yoğun olarak rastlanmaktadır. Türkiye bu dönemde, sağ ve sol aydınların haklı olarak eleştirdikleri gibi, Amerika ve NATO'nun fazla etkisi altında kalarak“denge politikasından uzaklaşmış, Amerika'ya tek yanlı tam bağımlı hale gelmiş ve zaman zaman yumuşamaya (detant) bile karşı çıkarak, Soğuk Savaş taraftarı bir dış politika izlemiştir. Ayrıca Soğuk Savaş dönemi, iki süper güç ile aynı anda gizli bir denge politikası izleyen Türkiye'ye, bölgesel güç olmanın dışında izleyeceği politikaların, Türk dış politikasının genel çizgisini bozacağını açıkça göster miştir.530 Cumhuriyet döneminde Türk dış politikasını oluşturanların geliştirdiği önemli bir varsayım da, ”Gerginlik dönemlerinde Türkiye'nin öneminin arttığı, yumuşama dönemlerinde ise azaldığı“ düşüncesidir. Bu varsayım yanlış ol mamakla birlikte, söz konusu varsayımın ön plana çıkması, Türkiye'yi, ger ginlik dönemlerinin uzun sürmesi için gayret göstermeye, hatta suni gerginlik dönemleri yaratmaya itmiştir. Oysa gerginlik dönemleri, Türkiye'nin özellikle Amerika'ya tek yanlı tam bağımlılığının daha da arttığı ve dış baskı nedeniyle ulusal çıkarlarını zorunlu olarak ikinci plana ittiği dönemler olmuştur. Amerika'nın savunma stratejisindeki değişiklik, 1960'lı yıllarda Türk dış politikasını derinden etkilemiştir. Türk-Amerikan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen, hatta iki ülke arasında Türkiye açısından güven bunalımına yol açan bir çok olayın (Küba krizi ve Kıbrıs sorunu gibi) temelinde bu stratejik değişiklikler vardır. 1954 yılından itibaren, Soğuk Savaş'ın eski hızını kay betmesi üzerine Amerika nezdinde stratejik önemini kaybeden Türkiye, Sov yetler Birliği'nin 1957 Ekiminde Sputnik'i uzaya fırlatması ve kıtalararası ba listik füzeler konusunda ilerleme sağlamasıyla tekrar önem kazanmıştır. An cak, Amerika'nın denizaltılardan atılabilen kıtalararası Polaris füzelerini geliş tirmesi ve Kitlevi Mukabele doktrini (Massive Retaliation) yerine Esnek Mu kabele doktrinini (Flexible Response) kabul etmesiyle, Türkiye'nin Amerika nezdindeki stratejik önemi tekrar azalmıştır. Esnek Mukabele doktrininin uygulanması sonrasında, Türkiye'nin Amerika nezdindeki stratejik öneminin azalması, Küba krizinde yansımasını bulmuş ve Kıbrıs sorunu ile artarak devam etmiştir. Bu durum, Türkiye'yi, Amerika'dan bağımsız politikalar izleyerek, Amerika nezdinde tekrar önem kazanma gayretine sürüklemiştir. Türkiye'nin, Sovyetler Birliği ve Avrupa ile yakınlaşmasını bu çerçevede yorumlamak lazımdır. 1960'iı yılların ortasından itibaren, Türkiye'nin Küba krizi sırasında gı yabında pazarlık konusu yapılması, Johnson mektubu (5 Haziran 1964) ve hemen akabinde Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin'in Sovyetler Birliği'ni ziyareti (30 Ekim-6 Kasım 1964) sonrasında, Türk dış politikası önemli bir değişim sürecine girmiştir. Türk dış politikası, Amerika önderliğindeki Batı ile yakın ilişkiler kuran ”tek odaklı bir politika“ olmaktan çıkarak, ”çok yönlü bir531 politika" olma yoluna girmiştir. Sovyetler Birliği ile ilişkilerin normalleşmesi yönünde atılan adımlar, Balkan ve Orta Doğu ülkeleriyle düzeltilen ve gelişti rilen ilişkiler, Türk dış politikasına çok yönlü bir nitelik kazandırmıştır. Bu dönemde Türkiye'nin, Sovyetler Birliği ile ilişkilerini düzeltmek is temesinin ötesinde bölgesel güç olmanın yollarını aradığı, bunun da, kom şuları ve bölge ülkeleriyle dostane ilişkiler kurmaktan geçtiğinin farkına var dığı anlaşılmaktadır. Türkiye, Soğuk Savaş dönemi gibi tek yanlı tam bağım lılığın en üst seviyede olduğu dönemlerde dahi, tarihi misyonunun da zorla masıyla bölgesel güç olmanın yollarını aramış ve dış politikasını da buna göre düzenlemiştir. Türkiye'nin yükselen ulusal burjuvazisi, kendi ulusal çıkarlarını Ame rika'nın global çıkarlarına tercih ederek, Türk dış politikasının çok yönlülüğe geçişini desteklemiş ve hızlandırmıştır. Bu bağlamda Türkiye, tarihi misyonu ve ulusal çıkarları ile global dünya arasında bir denge kurabilirse, jeopolitik öneminin ötesinde stratejik önemini de sürekli hale getirebilecektir. Böylece, hem bölgesel güç olacak hem de bölgesinde liberal ekonomi ve demokrasi nin örnek ülkesi haline gelerek, konjonktürel değişimlerden asgari düzeyde etkilenecek ve sadece jeopolitik önemini ileri sürerek dış yardım bulma tela şına düşmeyecektir. Türkiye'nin bölgesel güç olma isteğinin ve tarihi geçmişinin bu mis yonu Türkiye'ye bir anlamda zorunluluk olarak yüklemesi, ayrıca varlığını ve bekasını devam ettirebilmesi ve stratejik önemini konjonktürel olmaktan çıka rarak devamlı hale getirebilmesi gibi nedenler, Türkiye'yi çok yönlü dış poli tika izlemeye yöneltmiştir. Gelişen ulusal burjuvazinin Türk dış politikasında değişim talebinin ve Türkiye'nin Amerika'ya tek yanlı tam bağımlılık politika sının, Türkiye'nin dış politika taleplerini karşılayamaz hale gelmelerinin öte sinde, Türkiye'nin tarihi birikimi ve misyonu Türkiye'yi bölgesel güç olmaya zorlamaktadır. Soğuk Savaş döneminde Türk-Sovyet ve Türk-Amerikan iliş kilerinin izlediği seyri de bu durumun en somut göstergesidir.
Özet (Çeviri)
Russia (Soviet Union) has a significant position with regard to Turkey and the world policy. Russia has maintained this position since the czarism and communism periods. The Soviet Union has played a vital role in defining the world policy and Turkish foreign policy during the Cold War era. An analysis of Turkish-Soviet relations in the Cold War era would entail a review of Turkish-US relations, even Turkey's general relations with the West. Turkish-Soviet relations between 1945-1965 have been reviewed both in terms of the international policy of the Cold War era and the foreign policies of Turkey and Soviet Union in order to determine how and to what extent Turkish and Soviet mentalities had influenced the development of foreign policy in these countries. Moreover, the mutual effects of the artificial tension between the two countries and the Cold War era are the subject of analysis. Without any background knowledge of Turkish-Soviet relations in the Cold War era, it is not possible to comment on the policies and the stance taken by Turkey for securing its existence in that period which was the most tense period for Turkish foreign policy. The general course of Turkish foreign policy, the long-term objectives and her aim of becoming a regional power can be frequently observed in the Cold War era. As the intellectuals of both the leftist and the rightist wings have rightfully pointed out, Turkey has drifted apart from balance policy at the time as a result of being over influenced by United States and NATO, followed a unilateral, fully dependent policy to United States and even carried out a pro- Cold War policy from time to time against detente efforts. Turkey, who was running a veiled balance policy concurrently with the two super powers, realized during the Cold War era that the policies other than the objective of becoming a regional power would damage her general foreign policy. Another worth mentioning hypothesis developed by the early policy makers of the Republic is that Turkey plays a leading part in tense533 circumstances whereas she somewhat loses her crucial position in detente periods. Although there is some truth in this hypothesis, it led Turkey to try to extend such tense periods and even to create artificial tensions. On the contrary, in tense times Turkey has particularly become more dependent on the US and as a result of external pressures has had to hold back her national interests. The shift in the defense strategy of the USA left a profound effect on Turkish foreign policy in 1 960s. This change in the strategy is the basis of many events that troubled Turkish-American relations and even occasionally caused a trust problem on the part of Turkey (such as Cuba crisis and Cypriot issue). As the Cold War slowed down since 1954, Turkey lost her strategic importance for the US but again came into prominence when The Soviet Union launched Sputnik in 1957 and gained ground on intercontinental ballistic missiles. However, when the USA developed intercontinental Polaris missiles usable by submarines and accepted Flexible Response in lieu of Massive Retaliation, Turkey once again lost her strategic importance for the USA. The consequences of the implementation of Flexible Response and of the fact that Turkey no longer held a significant position for the USA were reflected on the Cuba crisis and went on with the Cypriot problem. This situation prompted Turkey to follow policies independent of the USA and to try to gain a strategic importance for the USA. it would be wiser to interpret the convergence of Turkey with the Soviet Union and Europe in this framework. In the mid-60s, Turkish foreign policy underwent a crucial transformation in the aftermath of the negotiations that took place in the absence of Turkey during the Cuba Crisis, the Johnson letter (June 5, 1964) and the visit of the Minister of Foreign Affairs, Feridun Cemal Erkin to the Soviet Union (October 30-November 6, 1964). Turkish foreign policy has evolved into a multidimensional policy rather than having a single focal point and being merely involved with the West led by the USA. Particularly the534 steps taken for the normalization of the relations with the Soviet Union and renewed relations with the Balkan and Middle Eastern countries have given a multilateral nature to Turkish foreign policy. It is obvious that Turkey did not merely want to rearrange relations with the Soviet Union, but was searching for ways to become a regional power and saw that in order to achieve this, she would have to establish friendly relations with her neighbors and the regional states. Turkey has always been, even when she strictly followed a unilateral, fully dependent policy in the Cold War era, in search of ways to become a regional power, as her historical mission demanded and has amended her foreign policy accordingly. The rise of national bourgeois in Turkey put its national interests before the US global interests and supported and accelerated the transformation of Turkish foreign policy into a multidimensional form. If in this context Turkey could form a balance between her historical mission, her national interests and the world, not only her strategic but also geopolitical importance would be longstanding. Therefore, Turkey would both be a regional power and by becoming a regional model for liberal economy and democracy, be least subject to conjecture and would not have to worry about finding external aid by solely claiming her geopolitical position. The fact that Turkey wants to be a regional power and that her past somewhat compels her to do so and the necessity to secure her existence and maintain her strategic importance have led Turkey to follow a multidimensional foreign policy. In addition to the demands of a change in foreign policy by national bourgeois and the fact that unilateral, fully dependent policy to the USA does not meet Turkey's foreign policy needs, it is Turkey's past and historical mission that compel her to become a regional power. The way the Turkish-Soviet relations and the Turkish-American relations evolved in the Cold War era is the most significant indicator of this.
Benzer Tezler
- 1945-1960 yılları arası Türkiye-ABD ilişkilerinin siyasi ve ekonomik değerlendirmesi
Political and economic evaluation of Turkey-USA relations between 1945-1960
ATİYE GÖZDE SIDAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
Uluslararası İlişkilerUfuk ÜniversitesiSiyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AHMET ALPAY DİKMEN
- The birth of anti-Soviet image in the Turkish press following the Second World War and its reflections after the death of Stalin (1953-1964)
Türk basınında İkinci Dünya Savaşı sonrasında anti-Sovyet görüşün doğması ve bunun Stalin'in ölümünden sonraki döneme etkileri (1953?1964)
NAZIM ARDA ÇAĞDAŞ
Yüksek Lisans
İngilizce
2008
Uluslararası İlişkilerİhsan Doğramacı Bilkent ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Bölümü
YRD. DOÇ. SIRRI HAKAN KIRIMLI
- Imagining Turkey in a re(de)territorialized world: Turkey, the Orient and the Occident
Yeniden ülkeselleşen (bütünselleşen) bir dünyada Türkiye?yi hayal etmek: Türkiye, Şark ve Garp
SONER ÇELİK
Yüksek Lisans
İngilizce
2010
Uluslararası İlişkilerOrta Doğu Teknik ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Bölümü
PROF. DR. NECATİ POLAT
- Effects of identity construction policies on urban space: Tatavla/Kurtuluş case
Kimlik inşa politikalarının kent mekanına etkisi: Tatavla/Kurtuluş örneği
İREM ERİN
Yüksek Lisans
İngilizce
2014
Sosyolojiİstanbul Teknik ÜniversitesiKentsel Tasarım Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MEHMET OCAKÇI
- Batı faktörünün etkisinde Türkiye-İsrail ilişkilerinin politikası
Başlık çevirisi yok
RECEP ÖZTÜRK
Doktora
Türkçe
2004
Uluslararası İlişkilerGazi ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. OSMAN METİN ÖZTÜRK