Geri Dön

Kureselleşme ve ulus-devlet boyutunda Türkiye

Globalisation and nation-state context Turkey

  1. Tez No: 133992
  2. Yazar: DENİZ IŞILDAK
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. BURCU BOSTANOĞLU
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2003
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 200

Özet

ÖZET Küreselleşme ya da ulusal ekonomilerin dünya ekonomisi ile bütünleşme süreci, sermayenin ulusaşırı akışkanlığını sağlamaya yönelik çabaların ürünüdür. Sermayenin sahip olduğu bu akışkanlık, ulus-devletlerin para ve kredi politikalarını denetimde tutma çabalarını boşa çıkarmış ve sermayenin hareket yönü üzerinde devletlerin etkisini azaltmıştır. Bugün ulusaşırı bankalar ve şirketler büyük ölçüde dünya para ve sermaye akışına egemen durumdadır. Diğer yandan, ulusal ve uluslararası denetim mekanizmaları, dünya ekonomisindeki güçlükleri önlemekte hala etkinken, kredi sistemi ve uluslararası ödemelere ilişkin sorunlarda aynı ölçüde başarılı değildir. Devletin bu problemlere yönelik hareket alanı da sermaye merkezlerine olan uzaklık ile bağlantılıdır. Küreselleşmenin yaratıcıları ve savunucuları, gelişmiş ulus-devletler ve çok uluslu şirketlerdir. Yani sermaye birikimine sahip yapılardır. Bu yönüyle küreselleşme durağan değil, aksine değişen ulusal ve uluslararası konjonktüre göre kendini geliştiren ve değiştiren dinamik bir süreçtir. Zaten küreselleşme, kapitalizmin tarihsel süreç içerisindeki yaşanan kesiti olması nedeniyle dinamiktir. Küreselleşme, toplumsal yaşamın her alanında yansımalar bulmuştur. Ekonomik temelde başlayan gelişmeler zaman içerisinde siyasi ve kültürel boyutu etkilemiş ve bu boyutların temel yapı taşlarını değiştirmeye ve dönüştürmeye başlamıştır. Bugün ulus-devletin temel işlevlerinde gözlenen değişim ve dönüşüm bu sürecin en yalın örneğidir. Küreselleşme, ulus-devlet yapısı ve bu yapının kurduğu uluslararası ilişkiler sistemi içerisinde bunlara rakip olarak vardır. Dolayısıyla, ulus-devletin bıraktığı yetkiler ve yetki alanları boyunca yetki sahibi olan ve olacak olan küreselleşme, ulus-devletle ters orantılı olarak var olacaktır. Küreselleşme belki geri dönülmez bir olgu olabilir; ancak kesinlikle karşı konulmaz değildir. Küreselleşme karşısında, ulus-devlet başta olmak üzere, emek, yerelleşme ve bölgeselleşme gibi engel olacak unsurlar; yanında ise DTÖ, ÇTYA, DB, G-7 gibi unsurlar bulunmaktadır. Yani küreselleşmenin gerek karşısında gerekse yanında yer alan unsurların tamamı, temelde ulus-devlet temellidir. Zira, bölgesel bloklaşmaya giden, yerelleşmeye izin verecek olan, ÇTYA'nı hazırlayacak ve uygulayacak olan, DTÖ içerisinde uluslararası ticaretin kurallarını koyacak ve uygulatacak olan hep ulus-devletlerdir. Dolayısıyla, küreselleşmenin geleceği ulus- devletin küreselleşme karşısında ki duruşuna bağlıdır.190 Diğer yandan; küreselleşme, ulus-devletlerin tamamen ortadan kalkmasını değil, kendini sınırlamamasını istemektedir. Küresel dünyada ulus-devletin görevinin, küresel işletmelerin ihtiyaç duyacağı altyapı faaliyetlerini yapan ve kamu mallarını sağlayan belediyecilik ile bu işletmelerin güvenliğini sağlayacak bekçilik olması istenmektedir. Bu bağlamda devlet, artık doğrudan mal ve hizmet üretmek suretiyle piyasada yer almayacak; ancak, piyasanın serbest rekabet anlayışı dışına çıkması durumunda hukuki gücünü kullanacaktır. Ancak, ekonomik politikalar üretmesi neredeyse tamamen elinden alınmıştır. Bu nedenle, ulusal politikalar küresel politikalarla eşgüdümlü olarak belirlenecek ve bu duruda dahi serbest piyasa ekonomisinin işleyişini bozmamaya özen gösterecektir. Bu bağlamda, küreselleşme sürecinde ulus-devlete biçilen yeni görev, mega şirketlerin her türlü ihtiyacını karşılayıp onun güvenliğini sağlamaktan öte bir şey değildir. Bu çerçevede, küreselleşmenin devletin rolünü artırdığı da söylenebilir. Küreselleşme savunucuları da bilmektedir ki, ulus-devletin olmadığı düzende ulus-devletin toplumsal alanda yürüttüğü faaliyetlere soyunmak durumunda kalacaktır. Küresel pazarda rekabet gücüne sahip olmak, etkin enformasyon ağı ile bunu destekleyen alt yapının varlığını gerektirmektedir. Bu yapının oluşumu ise bilim ve teknoloji başta olmak üzere ulusal ölçekte etkin makro iktisat politikalarını gerektirmektedir. Toplumu oluşturan farklı çıkar grupları arasında uzlaşmanın sağlanması için kaynakların belirlenmiş önceliklere göre yeniden düzenlenmesi, eğitim, istihdam, araştırma-geliştirme, maliye, milli savunma, dış ticaret vb. alanlarda yeni yatırım, program ve stratejilerin belirlenmesi gerekmektedir. Bunları yapabilecek en azından şimdilik tek bir otorite vardır; o da ulus-devletten başkası değildir. Bu itibarla; Türkiye de bir ulus-devlet olarak küreselleşme süreci içerisindeki konumunu kendi belirleyecektir. Artık Türkiye, Soğuk Savaş döneminin denge ortamındaki dış politika anlayışını sürdürebilecek durumda değildir. Çünkü, NATO ve dolayısıyla Türkiye'nin NATO merkezli dış politikası anlayışı değişime uğramış. Bu perspektif doğrultusunda, Türkiye değişen uluslararası dengelerle birlikte oluşan yeni dönemde, daha etkin bir dış politika izlemek, üretime, yatırıma ve eğitime kaynak ayırmak ve yurt dışında oluşturulacak pazarlar hakkında her türlü ekonomik istihbarat çalışmasını sağlamak durumundadır. Ne var ki Türkiye, geleceğine ilişkin bu kadar önemli kararı, ekonomik kriz ve dış politika alanındaki statik anlayış içerisinde vermek durumundadır.

Özet (Çeviri)

SUMMARY Globalisation, or the process of integration of national economies into world economy, is the result of attempts to give the capital transnational mobility. This mobility of the capital has limited the attempts of the nation states to keep their monetary and credit policies under control, and also it diminished the abilities of states to monitor the capital. Today, transnational banks and companies are largely dominant in world financial and capital flows. However, on the other hand, national and international control mechanisms are effective in preventing the difficulties in the world economy, whereas they are not as much effective in problems about credit system and international payments. The creators and defenders of globalisation are developed nation-states and multi-national companies. That is, they have the capital accumulation. In that respect, globalisation is not static, on the contrary, it is a dynamic process changing according to national and international conjuncture. Globalisation is dynamic also because it is a part of capitalism in the historical process. The implications of globalisation can be found in every aspect of social life. Developments in economic structure affected political and cultural dimension and it started to change and transfer the basic structures. The changes in the basic functions of nation-state is a simple example of this process. Globalisation is present as a rival in nation-state and international relations system. Therefore, it will be present in the system contrary to nation-state, as it will fill the gap left by the nation-state in authority fields. Globalisation may be an irreversible process, but it is not an unchallengeble one. There are some forces like nation-state, labour, localization and regionalisation which work against the globalisation, whereas JjTej^_are_aiso_. some forces like WTO, MAI, WB and G-7 which work hand in hand with globalisation. That is, the forces that work both in favour of and against the globalisation are in fact nation-sate based. It is the nation-state which goes into regional blockings, allows localization, prepares and implements MAI, puts the rules of international trade within the framework of WTO. Therefore, the future of globalisation is mostly based on the view of nation-state against globalisation.192 On the other hand, globalisation does not require the extinction of nation- states, but it wants them to limit themselves. In a globalised world, the role of nation-states is required to provide infrastructure and public goods for the companies, and provide security for their operations. In such a system, state will not be present in the market as direct producer, but it will use its legal power in regulating the market if the free competition is under threat. The ability of states to pursue economic policies is completely taken away. National policies will be determined in accordance with global policies. In this connection, the new role for the nation-state is to provide all the needs of mega-companies and their security. In this framework, it can be said that globalisation has increased the role of state. The defenders of globalisation are well aware of the fact that in a world where nation- states are eroded, they have to deal with the functions that are done by the nation- states otherwise. Having the competition power in global markets requires to have an efficient information network and a supportive infrastructure. The creation of this structure requires effective macro economic policies at national level including science and technology. There has to be redistribution of resources among different interest groups, new investments, program and strategies in education, employment, research&development, finance, national defence, and foreign policy etc. There is only one authority which can provide these services, that is the nation- state, at least for the time being. In this respect, Turkey will also place itself as a nation-state in the process of globalisation process. Turkey is no longer in a position to pursue the foreign policy of Cold War period. It is mainly because of the fact that both NATO and Turkey's NATO-centric foreign policy have changed. In accordance with this perspective, Turkey has to follow a more effective foreign policy; allocate resources for production, investment and education; and make economic intelligence studies about international markets. However, Turkey has to make this decision under its economic crisis and static foreign policy understanding.

Benzer Tezler

  1. A critical assessment of Turkey's migration regime: Securitization versus human rights?

    Türkiye'nin göç rejiminin eleştirel bir değerlendirmesi: Güvenlikleştirmeye karşı insan hakları?

    KÜBRA AYDINLI

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2015

    Siyasal BilimlerOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Avrupa Çalışmaları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. OSMAN GALİP YALMAN

  2. Küreselleşme ekseninde bölgeselleşme eğilimleri: Türkiye, İran ve Rusya örneği

    Localization trends in globalization: The Turkish, Iran and Russia example

    MERYEM KARTAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Kamu YönetimiFırat Üniversitesi

    Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AHMET YATKIN

  3. Küreselleşme sürecinin ekonomi politikalarına etkilerinin analizi: Türkiye örneği

    The process of globalization and the analysis of its impacts on economic policies: The case of Turkey

    TİMUÇİN YALÇINKAYA

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    EkonomiDokuz Eylül Üniversitesi

    İktisat Bölümü

    PROF. DR. YAŞAR UYSAL

  4. Yönetişim perspektifinden kalkınma ajanslarının kuruluşu, işleyişi ve ilişkileri: Üç örnek ajans

    Establishment, functioning and relations of development agencies in Turkey from the perspective of governance: Three examples

    PELİN ASLI ÖZEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Kamu YönetimiPamukkale Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HÜSEYİN ÖZGÜR

  5. Küreselleşme sürecinde Türkiye'de sosyal devlet ve sosyal hizmetler

    Social state and social works in Turkey in globalization process

    İSMAİL MANSUR ÖZDEMİR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    Sosyal HizmetlerSelçuk Üniversitesi

    Sosyoloji Bölümü

    DOÇ. DR. KÖKSAL ALVER