Prenatal sonografide saptanan plasenta patolojilerinde obstetrik ve perinatal sonuçlar
Prenatal ultrasound diagnosis and obstetric and perinatal outcome of placental pathology
- Tez No: 141649
- Danışmanlar: PROF. DR. ATIL YÜKSEL
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2003
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 80
Özet
ÖZET Bu çalışmada yüksek ve düşük riskli gebelerde antenatal dönemde ultrasonografıyle saptanan plasenta patolojilerinin niteliğini tanımladık ve bunların gebeliğin prognozu üzerine etkilerini, obstetrik komplikasyonlarla ve perinatal sonuçlarla ilişkisini araştırdık. Ultrasonografı ile plasentanın incelenmesine plasentanın lokalizasyonu, büyüklüğü ve yapısı değerlendirilerek başlanır. Plasenta bilobata koryonik bir doku ile birbirine bağlanan iki ayrı lob olarak izlenmektedir. Plasentanın miyometriyumu invazyonu ciddi bir komplikasyondur ve plasenta akreta olarak tanımlanır. İki boyutlu ultrasonografı de plasenta akreta tanısına morfolojik değişiklikler ve Doppler ultrasonografı bulguları sayesinde ulaşılır. Plasenta içinde küçük veya büyük eko içermeyen alanlara rastlanabilir. Bunlardan büyük olanlara maternal göllenmeler adı verilmektedir. Eğer MSAFP taraması zamanına denk gelir ise büyük eko içermeyen alanlar bulunan plasentalar MSAFP yüksekliği ile beraber olabilir (8,22). Perivillöz fibrin birikimi çoğunlukla diffüz ve mikroskobik bir bulgudur. Subkoryonik fibrin birikimi sonografıde subkoryonik bölgede anekojen veya hipoekojen alanlar olarak izlenir. Plasentada kalsiyum çökmesi tüm gebelik boyunca devam eden normal fizyolojik bir süreçtir. Plasental tümörler trofoblastik ve nontrofoblastik olarak ikiye ayrılmaktadır. Parsiyel molde villöz dokularda kısmi ödem, kısmi trofoblastik hiperplazi ile beraber embriyonik veya fetal doku da izlenmektedir. Plasentanın nontrofoblastik tümörleri içinde en sık rastlanan koryoanjiomalardır. Koryoanjiomalar sonografıde sınırları net olarak izlenebilen, geri kalan plasenta dokusundan farklı eko gösteren ve gebeliğin erken dönemlerinde dahi tespit edilebilen tümörlerdir. 66Temmuz 2000-Şubat 2003 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Prenatal Tanı Merkezi'ne başvuran çoğunluğu obstetrik açıdan yüksek riskli olmak üzere, düşük ve yüksek riskli gebelerden oluşan ve yapılan ultrasonografık değerlendirmede plasenta patolojisi saptanan gebeler çalışma materyalimizi oluşturdu. Çalışmamıza parsiyel mol düşünülen, plasentada kitle saptanan, plasenta akretadan şüphelenilen, subkoryonik kanama, en büyük boyutu bir santimetreden fazla olan göllenmeler, plasentanın %30'undan fazla alanı ilgilendiren fibrin birikimi içeren, plasentada beklenenden daha fazla kalsifikasyon saptanan ve plasenta bilobata saptanan hastalar dahil edildi. Tüm gebelerde doğumda gebelik haftası, doğum şekli, doğumda bebeğin kilosu, perinatal ve maternal sonuçları kötü etkileyen EMR ve gebeliğin hipertansif komplikasyonlarının gelişip gelişmediği kaydedildi. Tüm yenidoğanlarda yoğunbakım ihtiyacının ve mortalitenin olup olmadığı kaydedildi. Gebelik haftası 11-38 arasında olan 10684 hastaya fetal ultrasonografı yapıldı. Bebek ve anne sonuçlarına ulaşılabilen 146 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalardan dört tanesi antenatal dönemde parsiyel mol şüphesi ile, bir tanesi ön planda koryoanjioma düşünülerek plasental kitle tanısı ile, beş tanesi plasenta akreta şüphesi ile, 79 tanesi subkoryonik kanama nedeni ile, 33 hasta plasental göllenmeler tanısı ile, 16 hasta fibrin çökeltileri tanısı ile, altı hasta plasentada kalsifikasyonlar nedeni ile ve üç hasta plasenta bilobata tanısı ile takip edildi. Plasenta bilobata olan hastalardan birine aynı zamanda plasenta akreta olası tanısı da koyuldu. Toplam 147 olgunun iki tanesi abortus ile sonuçlandı ve 145 olguda gebelik doğumla sonuçlandı. Bu hastalardan 138 tanesi canlı doğum yaptı. Gebeliği 20. haftadan sonra sonlanan 143 hastada EMR %9.7, preeklampsi %8.3, hipertansiyon %8.3 saptandı. Canlı doğan 138 bebekten %16.6'sı SGA idi. Hastalardan %31.8'i 67erken doğum yaptı. Canlı doğan bebeklerden %26'sı yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi. Neonatal mortalite %4.8 bulundu. Perinatal mortalite ise %9.6 olarak saptandı. Hastalarımızdan 79 tanesinde ultrasonografik değerlendirmede subkoryonik kanama izlendi. Hastalardan 21 tanesinde masif subkoryonik hematom saptandı. Gebeliklerden 73 tanesi canlı doğum ile sonuçlandı. Bu grupta erken doğum %34, EMR %11.6 oranında saptandı. Canlı doğan 73 bebekten 17 tanesi (%23) doğum sonrası yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi, SGA %20.5 olarak bulundu. Neonatal mortalite %8.2 olarak saptandı. Bu grupta bulunup 20. gebelik haftasından sonra doğum yapan 77 hastada preeklampsi %5.1, hipertansiyon %7.7 olarak bulundu. Masif subkoryonik hematom saptanan 21 hastadan 17 tanesi canlı doğumla sonuçlandı. Bu grupta preterm doğum %47 bulundu. Canlı doğum yapan 1 7 gebeden sekiz tanesinde (%47) bebekler yenidoğan yoğun bakım servisinde takibe alındı. SGA %47 bulundu. Neonatal mortalite %17.6 bulundu. Hastalardan 33 tanesinde plasentada göllenmeler izlendi. Gebeliklerin hepisi canlı doğum ile sonuçlandı. Bu grupta pretrm doğum %21, EMR %9, preeklampsi %12 ve hipertansiyon %12 saptandı. Bebeklerden%15'i SGA idi ve %24'ü ise doğum sonrası yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi. Hastalardan 16 tanesinde ultrasonografik değerlendirmede fibrin çökeltileri saptandı. Gebeliklerden 15 tanesi canlı doğum ile sonuçlandı. Bu grupta erken doğum %20, preeklampsi %12.5, hipertansiyon %12.5 izlendi. Gebelerden hiçbirinde EMR gelişmedi. Canlı doğan 15 bebekten üç tanesi (%20) yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi. Neonatal mortalite %6.6 bulundu. Hastalardan altı tanesinde ultrasonografide yoğun kalsifikasyonlar izlendi. Hastalarda gebeliklerin hepsi canlı doğum ile sonuçlandı. Bu hastalardan iki tanesi preterm doğum yaptı. Bu grupta EMR ve preklampsi görülmedi. Bebeklerden bir 68tanesi SGA idi ve bir bebek yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi. Bu grupta neonatal mortalite saptanmadı. Plasenta akreta şüphesi ile beş hasta izlendi. Hastalardan bir tanesi hariç hepsinde sezaryen ile doğum öyküsü bulunmakta idi. Bir hastada aynı zamanda plasenta bilobata bulunuyordu. Hastalardan dört tanesi preterm doğum yaptı. Bebeklerden üç tanesi yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi. Hastalardan üç tanesinde plasenta bilobata saptandı. Gebeliklerin hepsi canlı doğum ile sonuçlandı. Bir hasta pretem doğurdu. Hastalardan hiçbirinde EMR ve preeklampsi izlenmedi. Bebeklerden biri yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi. Parsiyel mol şüphesi ile dört hasta takip edildi. Hastalardan iki tanesinde parsiyel mol, ikisinde mezenkimal displazi saptandı. Mezenkimal displazi saptanan iki hasta preterm doğum yaptı, ikisinde de preeklampsi gelişti. Her iki bebek de yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi. Parsiyel mol saptanan iki hastadan bir tanesinde fetal anomaliler nedeni ile termine edildi. Diğer hastada ise fetus 20. haftada İUMF oldu. Hastalardan bir tanesine metotreksat tedavisi uygulandı. Plasentada kitle saptanan bir hastada gebelik elektif olarak sezaryen ile doğum yaptı. Bebek yenidoğan yoğun bakım servisinde takip edildi. Ultrasonografide plasentada molar görünüm ile beraber canlı fetus saptandığında ayırıcı tanıda, parsiyel mol, mezenkimal displazi ve komplet mol ile beraber normal fetus düşünülmelidir. Mezenkimal displazi düşünülen vakalar yüksek riskli gebelik olarak kabul edilmelidir. Parsiyel mol genellikle triploid karyotiptedir. ve nadiren canlı doğum ile sonuçlanır. Parsiyel mol sonrası persiste trofoblastik hastalık riskinden dolayı hastanın düzenli takibi önemlidir. Koryoanjiyom saptanan hastalarda tümörün çapı beş santimetre veya daha büyükse veya polihidramniyos varsa akciğer matürasyonu sağlandığında gebeliğin sonlandırılması uygundur. Plasenta akreta fetal ve maternal açıdan birçok risk taşımaktadır. Bu patolojinin 69antenatal dönemde tanısının konulması fetal ve maternal sonucu etkileyen en önemli faktördür. Subkoryonik kanamalarda, özellikle masif subkoryonik hematomda fetal ölüm, erken doğum ve düşük doğum tartılı doğum sıktır. Bu nedenle bu gebelikler yüksek riskli gebelik olarak takip edilmelidir. Plasentada göllenmeler saptandığında preterm doğum ve gebelik yaşına göre düşük doğum tartısı daha sık rastlandığından seri ultrasonografi ile takip gereklidir. Plasentada kalsifıkasyonlar ve fibrin birikimi çok yoğun olmadığında klinik olarak önemli olmayabilir, fakat bunları diğer patolojiler ile karıştırmamak gerekir. Plasenta bilobata da velamentöz insersiyon olup olmadığını ayırt etmek önemlidir. Plasentanın ultrasonografik olarak değerlendirilmesi obstetrik ultrasonografınin önemli ve ihmal edilmemesi gereken bir parçasıdır. Antenatal dönemde saptanan plasenta patolojileri konusunda iyi planlanmış, homojen hasta gruplarından oluşan çalışmalara ihtiyaç vardır. 70
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Birinci trimester gebeliklerinde transvaginal sonografinin tanısal etkinliği
The Diagnostic efficacy of transvaginal sonography in the first-trimester pregnancies
SADETTİN GÜNGÖR
- İntrauterin nöral tüp defekti tanısı alan gebeliklerde sonografik bulguların ve lezyon seviyesinin tanı haftası ile ilişkisi
Evaluation of sonographic fingdings and lesion level in relation to diagnosis week in pregnancies diagnosed with intrauterine neural tube defects
GÜLİZ SIDAR
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
Kadın Hastalıkları ve Doğumİstanbul Bilim ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ YUSUF OLGAÇ
PROF. DR. AHMET CEM İYİBOZKURT
- Konjenital anomali prenatal taramalarında bir belirteç olarak miRNA profilinin belirlenmesi
Determination of miRNA profile as a biomarker in prenatal screening of congenital anomaly
ŞENAY BALCI FİDANCI
- Üretral obstrüksiyonların prenatal tanısı
Prenatal diagnosis of urethral obstruction
NACİYE MÜLAYİM
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
1997
Kadın Hastalıkları ve Doğumİstanbul ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
PROF. DR. YÜKSEL ATIL
- Nöral tüp defektlerine eşlik edebilecek santral sinir sistemi dışı anormalliklerin saptanmasında fetal ultrasonografinin yeri
The role of fetal ultrasonography in detecting the non-central nervous system abnormalities accompanying neural tube defects
TEVFİK ZEYTİNOĞLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2014
Radyoloji ve Nükleer TıpAnkara ÜniversitesiRadyoloji Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ESRA ÖZKAVUKÇU