Mehmet Ruhi Arel ve Sanatı
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 145387
- Danışmanlar: YRD. DOÇ. DR. SEYFİ BAŞKAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Biyografi, Güzel Sanatlar, Sanat Tarihi, Biography, Fine Arts, Art History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2004
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Gazi Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 480
Özet
279 ÖZET Türk resim sanatının gelişim süreci, Osmanlı İmparatorluğu'nun batılılaşma hareketiyle başlar. 1793 yılında askeri okullara resim dersleri konulması; 1 883 'te Sanayi-i Nefise Mektebi'nin açılması, 1908 yılında II. Meşrutiyet' in ilam ile birlikte, Avrupa'ya resim eğitimine gönderilen gençlerin, 1914 yılında yurda dönmesiyle çağdaş Türk resminin Cumhuriyet öncesi dönemi tamamlanır.Bu ilk dönemin önemli gelişmeleri içinde, 1909 yılında Osmanlı Ressamlar Cemiyeti adı ile ilk sanatçı bnüğinin kurulması, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi'nin yayınlanması, genç kızların sanat eğitimi için 1914 yılında înas Sanayi-i Nefise Mektebi'nin açılması ve 1916 yılından başlayarak her yıl düzenli olarak Galatasaray Sergileri'nin düzenlenmesi vardır. Ayrıca 1917 yılında Şişli Atölyesi 'nin kurulması ve 1918'de Viyana Sergisi önemli gelişmedir. Türk resminde ikinci dönem Mustafa Kemal önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile başlar ve günümüze kadar devam eder. 1914 kuşağı bu iki dönem arasında bir köprü vazifesi görmüşler ve Cumhuriyet dönemi sanatçıları üzerinde de etkili olmuşlardır. MEHMET RUHÎ AREL 1880 yılında İstanbul'da Galata semtinde doğmuştur. Babası Halil Bey'dir. Dedesi Diyarbakırlı Kadiri şeyhi Hacı Ali Baba, Gülşeni soyundan köklü bir aileden gelmektedir. 1900'de gemi mühendis subayı olarak Bahriye Mektebi' ni bitirir. Aynı yıl bu okula resim muallim muavinliğine atanır. Resim merakım, sistemli bir eğitim üzerine oturtmak isteyen Ruhi Bey, Sanayi-i Nefise' ye kayıt yaptırır. 1905 yılında F. Muzaffer Neyzi Hanım ile evlenir. 1906' da büyük oğlu Şemsettin doğar. 1909' da Sanayi-i Nefise'yi birincilikle bitirir. Sanayi-i Nefise' de Valeri' nin öğrencisidir. Desen ve suluboyada üstün bir beceriye kavuşmasında bu hocanın, büyük payı vardır. 1909'da Sanayi-i Nefise' de açılan sınavı kazanarak Paris' e gider. Paris'te I'Ecole National Superieur des Beaux-Arts'a devam eder. Burada akademik resmin inceliklerini öğrenir. Hocası Fernand-Anne Piestre Cormon'dur. 1914'de Birinci Dünya Savaş başlaymca Mehmet Ruhi Bey de diğer arkadaşları gibi yurda döner. Akademi' de“menazır”(perspektif) öğretmeni olarak görev alır.l917'de Şişli Atölyesi'nde çalışır. Sanatın sağlam bir gözleme ve teknik bilgiye280 dayanması gerektiği yolunda temel bazı görüşlere sahiptir. Bu görüşlerden ödün verilmesini ve batılı anlamda bir sanat eğitiminin gerektirdiği ortamdan uzak düşülmesini şiddetle eleştirir. Akademideki öğretmenliği sırasında da bu görüşlerini uygulamaktan geri kalmaz. Ne var ki akademideki öğretim, henüz onun istediği düzeyde değildir. Atölyelerde çıplak modeller, peştemallarla poz veriyorlardı. Ruhi Bey sanat eğitimiyle çelişik gördüğü bu tür yöntemlere karşı çıktığı için, kısa süre sonra akademiden uzaklaştırılır. Bundan sonra, Darüleytam, Kabataş, Namık Kemal, Kız Muallim okullarında ve Bahriye' de resim öğretmenliklerinde bulunur. 1924 yılında tekrar Sanayi-i Nefise'de“menazır”öğretmenliğine atanır. 1926 yılında küçük oğlu Orhan doğar. Ruhi Bey'in son görevi Üsküdar Ortaokulu'nda resim öğretmenliğidir. Ruhi Bey, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin kurulmasında ve sanatçıların belli bir meslek örgütü çevresinde toplanmasında da büyük katkısı olan sanatçı, geniş kültürüyle dostları ve arkadaşları arasında saygı uyandırmıştır. Keman çalar, iyi İngilizce ve Fransızca bilirdi. Resimleri yaşadığı dönemde, Avusturya, Almanya ve İtalya' da karma sergilerde yer almıştır. Galatasaray sergilerinde gösterilen tabloları, o zaman büyük hayranlık uyandırmıştır. Özellikle derin perspektif bilgisi, Ruhi Bey'e saygm bir kişilik kazandırmıştır. Avrupa'da tahsil ettiği halde garplılaşmamış ve idealist bir milli ressam olarak kalması nedeniyle, ona çağdaşlarından farklı bir gözle bakılmıştır. Resimlerinde milli varlık ve hisli rengin olgunluğunu yaşatmış, özellikle de ordumuzun kahramanlıklarım gösteren“askeri”tablolar yapmıştır. Bu tablolarda aynı konuyu işlemiş diğerleriyle karşılaştırıldığında Ruhi Bey'inkilerde, konuyu aşan ve sorunun özüne yaklaşan ayn bir tutum görmekteyiz. Ruhi Arel'in daha gerçekçi yaklaşımlar içinde, halkın gündelik yaşamına eğilmiş olması, o zamana kadar pek denenmemiş bir yoldu. 1940' larda“Yeniler”ve Liman ressamları grubuyla resim sanatımıza girecek olan yöresel içerikli eğilimin temeli, Ruhi ile atılmış oluyordu. Büyük“Taşçılar”kompozisyonu başta olmak üzere,“Hilal-i Ahmer' e Para toplayanlar”,“Yaşmaklı Kadın”,“Hicrette Bir Valide”,“Gazi'yi İstikbal”onun bu yönünü ortaya koymaktadır. Figür ressamlığının sonraki aşamasını, doğrudan doğruya çalışan ve üreten insanların konu alındığını, her yönüyle gerçekçi bir kompozisyon olan“Taşçılar”da görmekteyiz. Halk yaşamına bir gözlemci tavrıyla281 eğilmiştir. Samimiyet ve hassasiyetin ifadesi olan tabloları, gösterişten her zaman sakınmasını bilen bir anlayışın ürünleridir. 1919'da Galatasaray' da sergilenen“Sabah Namazı”, doğu ruhunun bir yankısı olarak karşılanmış ve bu görüş, batılı eleştirmenlerce de paylaşılmıştı. Ruhi' yi çağdaşlarından ayıran çizgi, insan figürüne yaşayan ve üreten bir varlık gözüyle bakmış olmasıdır. Bu tutum onun kendi döneminden çok ilerde olduğunu göstermektedir. Eşinin yaşmak ve feraceli portresi, bu dalda da başarılı olduğunu gösterir. Paris dönemine ait bu eserde, ince ve titiz bir beğeni akla gelir. Cormon atölyesindeki akademik eğitimin klasik öğretisi bu tabloya yansımıştır. Desenin etkisini ikinci plana iten, geniş fırça darbeleri, yeni ve modern bir portre yorumun akla getirir. Çok figürlü, büyük boyutlu kompozisyonlar oluşturma düşüncesi de, çağdaş sanatımızda Ruhi Arel ile yöresel ve toplumsal bakışın bir göstergesi olmuştur.“Atatürk Köylülerle”adlı tablosunda, sanatçıyı bu anlayış içinde, öğrenmiş olduğu klasik atölye geleneğini bir yana koyarak içsel eğilimlerini yönlendiren bir anlayışta görürüz. Ruhi Bey resimlerinde, konuya, resmi sanat öğretilerinin bağlayıcı gözlükleri ile bakmaz. Doğa sevgisi, Ruhi Bey' de yöresel kökenli bir insan sevgisine dönüşmüştür. Onun resminde insan, bir model olmanın ötesinde, belli bir çevrenin inşam olarak karşımıza çıkar. Ruhi Bey'in bu sıcak yorumlu insanları, bize çalışmanın erdemini düşündürür, tüm toplumu ilgilendiren bir mutluluğun ışıklarım sezdirir. Ne var ki yaşamının son yıllarına kadar, Ruhi Bey'in sanatı yeterince anlaşılıp değerlendirilememiştir. Eserleri, müzelerimizde, torunlarmda, özel koleksiyonlarda, hatta Amerika'da (Mr. Crane'in Koleksiyonu'nda) gerçek değerlerini bulacağı günü beklemektedir. Son yıllarda çok çalıştığı için yorulan ve hastalanan Mehmet Ruhi Arel, sanat yaşamının verimli ve olgun döneminde 14 Ekim 1931 'de vefat etmiştir. Okmeydanı aile mezarlığında yatmaktadır.
Özet (Çeviri)
282 SUMMARY The progressing stage of the art of painting starts with the westernization phase of the Otoman Empire. In 1793 this progress starts with painting lectures in the programs of Military Schools and continues with the establishment of Sanayi-i Nefise, the Fine Arts Academy in 1883. This phase is identified also by the period when started in 1908 with the assignment of selected art students to the art schools in Europe and their return to the country because of the World War I in 1914.This period is witness to the foundation of many art societies such as Ottoman Painters Society and schools such as Fine Arts Academy for Ladies and publications of newspapers of the societies and Galatasaray Exhibitions those were annually organized after 1916.There are also other significant landmarks in the story of these times of Turkish art of painting such as constitution of Şişli Atelier (1917) and Vienna Exhibition (1918). The second phase of Turkish art of painting started after the Independence War with the great leader Mustafa Kemal, the founder of The Republic of Turkey and continued until today. The generation of 1914 is the bridge between these two phases and played an impressive role on contemporary Turkish painting artists. Mehmet Ruhi AREL Mehmet Ruhi AREL was born in 1880 in Galata, district of Istanbul. His father was Halil Bey. His grandfather Haci Ali Baba, was Sheik of Kadiri from Diyarbakır, from an Ottoman kin called 'Gülşeni' family.He was graduated from Military Navy School as engineer - officer in 1900. The same year he was assigned as teacher for drawing lectures in the same school. Ruhi Arel, determined to obtain a systematical fine arts education, he started to study in Sanayi-i Nefise (Academy of Fine Arts) and became a student of master Valeri in that institution, who had given him the will to proceed on water painting and design-drawing.In 1905, he married F. Muzaffer Neyzi Hanim, and in 1906 his first son Şemseddin was born. Graduating from Sanayi-i Nefise with the highest degree of that year. In 1909 he obtained a scholarship from Sanayi-i Nefise to study in France and continued his academical pursuit in painting in Paris, I'Ecole National Superieur Des Beaux-Arts. His283 development in academical painting was achieved mostly in that schol with his studies with his master professor Fernand Anne Piestre Cormon.Ruhi Arel returned to his country because of the First World War in 1914 and stared to teach 'Perpective in Painting' in the academy. In 1917 he also started joining 'Atelier Şişli' group's workshops.His thesis in conceiving the art of painting was that it should be developed on a strong base and he always criticized approaches those detached from the modern methodology of art education. As a result, his approach had been always towards the western understanding of applying modern methodologies. But these days the approach in the academy was not in this parallel. For example it was not possible to study with totally nude models, models were always half-covered with sheets etc. Because he was protesting this situation, finally he was kept away from teaching in the academy and started teaching painting in secondary schools and in the Navy SchooLIn 1924 he was reassigned to the academy, again for teaching in perspective lectures. In 1926 his second son Orhan was born. In these days he was teaching painting in Üsküdar secondary school. Ruhi Arel had great contributions in the foundation of Ottoman Painters Society and had been a personality attracting the respect of his colleagues with his deep knowledge and cultural background. His pictures had been particpated in exhibitions in Austria, Italy and in Germany during these days. His deep knowledge in perspective was known and well admired.He was an art person, not only as a painter but played violine, and was accurate in two foreign languages English and French. His pictures always were appreciated in the native exhibitions such as 'Galatasaray Exhibitions. 'Although he studied painting in Europe for a relevantly long time he had not been 'westernized' in his understanding of selecting the subjects of his paintings, he remained a nationalist and an idealist in this sense. Therefore he was perceived differently from the painters of his generation.In his paintings he mostly tried to reflect the people and emotion of the colors and especially painted heroic army paintings with scenes from the Independence War. When compared with similar paintings of his colleagues of the same generation, his paintings are beyond the subject and to the point where the core of a problem lays.lt was not a general attitude to draw or paint the daily life of ordinary people during those days but it was so for Ruhi Arel. In 1940's 'New Painters' and 'Harbour Painters' groups started284 painting with 'local content' with influence of him. With his painting and compozition 'Stone Chippers' and 'Fund Raisers for The Red Crescent', 'Woman with the Veil', 'Mother in Exile' 'Gazi'yi İstikbal' and other similar pictures. We can see the figure painting traces in his painting 'Stone Chippers', which he focused on observing the lives of ordinary people as taking subject directly the lives of working and in their routines. His paintings reflecting sensitivity and sincerity had always been away from show and arrogance. The Painting exhibited in 1919 with in Galatasaray Exhibitions, titled Morning Prayer is one of the typical examples of his philosophy. Commented as a reflection of eastern spirit by western art criticals. What discriminated Ruhi Arel from his generation is his approach was to take human figure as a living and productive role he invisioned. This attitude shows that he was beyond from the painters of the same generation.He was also a very successful portrait painter, shown in his painting of his wife with the veil and the mantel 'ferace'. This picture with a sophisticated gusto, was painted while he was studying in Paris, reflecting the academical and classic teachings of Cormon in Paris Academy.His work hiding the effect of the design to the background with wide brush touches brings into mind the modern portrait understanding. On the other hand his approach with multi figured and multi dimensional painting is the reference point for contemporary Turkish art focusing in local and social issues. As example with his painting 'Atatürk with Peasants' we can observe the artist with an approach endeavoring his inner sensibility towards social matters. He was not strictly bound with offical rules of the art of painting. His love of nature and human had lead him rather with an approach to take humans and nature not only as a model for the painting, especially human beings are painted as specific characters. These warm characters in his paintings make the viewers sense a light of happiness, shared with the society as well as the virtue of hard work.lt is a common commment that M.Ruhi Arel has not yet been understood as his artistry deservedthough his paintings are owned by several national art museums, private collections in Europe and USA (Mr. Crane's Collection), and by his grandchildren. This precious art master unfortunately decease at an early age in 14 October 1 93 1 in Istanbul and is resting in the family cemetery in İstanbul.
Benzer Tezler
- Mehmet Ruhi Arel ve gündelik yaşam resimleri
Mehmet Ruhi Arel and daily life pictures
ÖZGE TOMAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Güzel SanatlarTrabzon ÜniversitesiResim Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ İLKAY CANAN OKKALI
- Hikmet Onat'ın eserlerinde İstanbul
İstanbul in Hikmet Onat artworks
MURAT ASLAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
Güzel SanatlarKaradeniz Teknik ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
DOÇ. DR. MAHİR BAYRAMOĞLU
- 1914 Çallı kuşağından günümüze portre resminde karakter çözümlemelerinin incelenmesi
Interpreting analyses of characters in the portrait painting art from the 1914 'Çallı' period to now
NİLÜFER USTA
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
Güzel SanatlarBalıkesir ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
DOÇ. DR. NURAY GÜMÜŞTEKİN
- Cumhuriyet Dönemi Türk resim sanatında Çallı kuşağının yeri ve önemi
Importance of the Republican Era generation of Turkish painting Çallı
SERPİL AKDAŞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2011
Sanat TarihiSelçuk ÜniversitesiSanat Tarihi Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. OSMAN KUNDURACI