Geri Dön

John Locke ve Immanuel Kant'ta bilginin sınırı problemi

The problems of limits of knowledge in John Locke and Immanuel Kant

  1. Tez No: 146420
  2. Yazar: NACİYE ERTÜRK ATIŞ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. TAYLAN ALTUĞ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2004
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ege Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 177

Özet

ÖZET 17. ve 18. y/da bilgi problemi, bilgiyi elde etmenin iki farklı yöntemi üzerinde temellenen ve iki farklı felsefe geleneği olan rasyonalizm ve empirizm arasındaki tartışmalardan oluşmaktadır. Her iki dönemde ortaya çıkan her iki gelenekte de amaç, güvenilir bilgiyi elde etmektir. Descartes'la başlayan, kesin bilgi için kesin bir temel arama ve felsefeyi de bu temel üzerinde kurma çalışmaları, 17.y/m diğer filozoflarında ve 18. y/da da sürer. Kesin, genel-geçer ve zorunlu olanla, rastlantısal olanı ayırma, Kant, Leibniz ve Hume'un çalışmalarının da temelinde yer alır. Locke ve Kant bilme yetisine, bilginin olanağının koşullarına, bilginin kaynaklarına ilişkin çözümlemeleriyle günümüze kadar bilgi felsefelerinin ilgi odaklan olmuşlardır. Bu iki filozofla birlikte bilgide ağırlık nesneden özneye kaymıştır. Bilgi sorununu ele almada öznenin anlama yetisine verilen bu öncelik, sonraki yüzyıllarda ortaya koyulan bilgi görüşlerini etkileyecektir Her iki filozofun bilgide kaynak, sınır ve sağlamlık derecesini araştırmalarının nedeni, anlama yetisinin işleyişini açıklamaktır. Anlama yetisinin incelenmesi, zihnin bilme edimini nasıl ve ne dereceye kadar gerçekleştirdiğinin açıklığa kavuşturulması amacıyladır. Bu da akim yetilerinin ve sınırlarının araştırılmasını gerektirmektedir. Bu araştırmayı felsefe tarihinde ayrıntılı olarak yapan ilk filozof Locke'dur. Her iki filozof bilgi yapan akim sınırının insanın anlama yetisinin sınırı olduğunu belirtirler. Bu sınır, aynı zamanda bilginin 'uzanabileceği' yerdir. Sınır çizmek aynı zamanda bilginin değerini de ortaya koymaktır; çünkü bu şekilde neyin bilgi olup olmadığı da ayıklanmış olacaktır. Her iki filozofta da ayıklanması gereken alan metafizik alandır. Ancak Kant'ta metafizik alanın değeri varken Locke'da metafiziğin özel bir yeri, özel bir değeri yoktur. Bu aşamadan sonra farklı amaçlarla da olsa her iki filozof, böyle bir ayıklamanın peşinde olacaktır. Locke ayıklamayı felsefeyi metafizikten temizleme kaygısıyla yaparken Kant metafiziği bir bilim olarak kurma kaygısını hep taşıyacaktır. Kant doğa bilgisinin özelliklerinden metafiziğe geçerken bilginin ya da akim sınırı problemini işlemektedir. Sınırın çizilmesi metafiziğin nasıl bir alan olduğunu ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle metafiziğin kendisinin bir bilim olması gerekir; çünkü metafizik, nesnelerinin bilinmesi ya da bilinmemesi bakımından bir kesinliğe ulaşmak, sorulan karşısında aklın gücü ve güçsüzlüğü üzerinde bir karar vermek, böylece de salt aklın bilgilerini ya güvenle genişletmek ya da onlara yeniden sınırlar koymak zorundadır. Kant'ın amacı bilgi alanında güvenilir ve belirgin sınırlar çizmektir. Ak lın eleştirilmeden dogmatikolarak kullanılması, insanı temelsiz savlara ulaştırır; aklın eleştirilmesi de inşam zorunlu olarak bilime ulaştırır. Kant bilginin sınırını araştırırken aynı zamanda bilme yeteneği olarak akim sınırını da araştırır. Bu uğraş bir 'akıl eleştirisi' dir. Kant bu eleştiriyi zorunlu görür; çünkü güvenilir bilginin akılla ilişkisini kurmaya çalışır. Felsefe tarihinde, bilginin güvenilir olabilmesi için akılla ilişkilendirilmesi gerektiğini söyleyen düşünce geleneğine yakın bir filozof olarak Kant, kesin bilginin güvencesi olarak aklı kabul eder. Böyle bir güvencenin garantisi olarak bakılan akim, eleştirilmeden dogmatik olarak kabul edilmesi, aranılan bilginin, kesin ve güvenilir olma özelliğini tehlikeye düşürebilir. Bu nedenle önemle amaç edinilen, kesin ve güvenilir bilgiyi aramadan önce bizi bu bilgiye ulaştıracağım düşündüğümüz araçları incelemektir. Kant ve Locke'dan önceki filozoflarda akim ya da anlama yetisinin amaç edinilen bilgi idealine ulaştırıp ulaştıramayacağından şüphe etmek yoktu. Dogmatik bir şekilde aklın sarsılmaz bilgiye götüreceği inancı vardı. Bu nedenle Locke'a kadar gelen bilgi felsefelerinde amaç, akıldan gelen bilginin ne kadar güvenilir olduğunu göstererek bu bilginin özelliklerini anlatmaktan ibaretti; bilgiye götüren aracın kendisinin nasıl bir yapıda olduğu, eleştirel bir tavırla incelenmemişti. Locke'a göre konu ne olursa olsun, zihnin bir şeyler yapabilmesi için başlangıçta duyudan gelen verilerin olması gerekir; aksi halde zihin tümüyle boş ve gelişmemiş olarak kalacaktır. Duyulardan gelen bir uyan olmadan zihin kördür. Bütün bilgimiz deneyimde temellenir ve kendini deneyimden türetir. Deneyimin son dayanağı duyumdur. Locke bu açıklama ile hem rasyonalistlerin doğuştan fikirlere yükledikleri bütün bilgi kategorilerinin deneyimle elde edilebilir olduğunu göstermeye hem de duyu dünyasını aşan ve gerçekliğin doğasını yalnız akılla ortaya koyan rasyonalist girişimi de devre dışı bırakmaya çalışacaktır. Kant da ilk adımlarını bu yolda atacaktır. Fakat o yolun ikiye ayrıldığını görerek bilgi yapan aklı, yapmayan salt akıldan kesinlikle ayıracaktır.

Özet (Çeviri)

ABSTRACT In the 17th and 18th centuries the problem of knowledge involved arguments by two opposed movements, rationalism and empiricism. These philosophical traditions both aimed to show the method and the basis to obtain reliable knowledge. Descartes started the search for a sound basis for exact knowledge in order to construct philosophy on it and this search was pressed forward by other philosophers during the same centuries. To distinguish certain, universally valid and necessary knowledge from the accidental or the contingent, was the concern, besides Locke, of the philosophers Lebniz, Hume and Kant. Locke and Kant have come to be the focus of attention due to their analyses of the sources, potentialities and capacities of the 'knowing subject'. With them the weight of research has shifted from the object to the subject. Priority given to the capacity of understanding continued to influnce theories of knowledge during the following epochs. The reason for the search for a source or sources, limits and certainty of knowledge by these two philosophers was to explain the operations of the understanding. This would lead to a clarification as to how and to what extent the mind obtains knowledge. The first philosopher to make this study in detail was Locke. Both thinkers show that the limits of the mind (or reason in a narrow sense) are the same limits of the certainty of understanding nature. The boundaries show the value of knowledge as well, because they eliminate what is false and devoid of value. The act of elimination is directed towards metaphysics. But whereas Kant values metaphysics, Locke does not partake of this. Both try to get rid of the loose way of the traditional metaphysical way of reasoning, though with differing methods and purposes for securing certainty. Locke wants to clear the way for philosophy by a sharp turn away from metaphysics, whereas Kant is always anxious to reconstruct metaphysics as a science. Kant, while proceeding to metaphysics proper by showing the characteristics of knowledge, works on to figure out the limits of the understanding. The boundary shall show what the field of metaphysics really is. This work must be regarded as a science because it shall achieve certainty in knowing its objects and shall decide on the powers of theoretical reasoning. Thus metaphysics as science must enwiden or contract the limits of reason, pointing out its empirical and pure aspects. Kant draws clear-cut lines of demarcation. The hitherto dogmatical, uncritical employment of reason led to untenable arguments. Now the crituque shall lead to genuine certainty.Therefore, search for the limits of knowledge is a search for the capacity to attain a priori judgements. Kant argues that the establishment of such a critique is a necessity in order to show the relation of reliable knowledge to correct reasoning. Kant thus finds himself in the vicinity of the tradition which accepts reason as the sole basis. The uncritical mind is always in danger of falling into dogmatic traps on the issue of certainty. The conclusion is that prior to any attempt to obtain certainty, the means for it must pass through an allround examination. Before Locke and Kant there was no essentially contributing doubt about the capacities of reason, because it was accepted as the capacity on the way to ideal knowledge. Albeit by roundabout ways, reason was bound to furnish the complete knowledge of the world. In the theories of kowledge up to Locke the main aim was to prove the thorough reliability of reason and its products. The means leading to expected reliability were not examined in detail. Locke set out“to remove some of the rubbish on the way of knowledge”. For Locke the mind, in order to operate, must must receive properties of objects by way of sensation first and then reflect about them and about itself. Otherwise the mind shall remain empty like a 'chamber' or like a 'white paper'. Without the stimulus from senses the mind is blind. All knowledge is ultimately based on sense experience. By this argumaent Locke tries to show that all the categories establishing the certainty of knowledge which the rationalists attribute to innate ideas are obtained through experiencing 'things'. Kant's first stepts shall be on the same way, but seeing that the way becomes twofold, he shall diligently distinguish reason which producas knowledge from reason which does not.

Benzer Tezler

  1. Descartes, Locke ve Kant'ta tanrı ispatının epistemolojisi

    The epistemology of the proof of god in descartes, Locke and Kant

    RISHAD AHMADOV

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Felsefeİstanbul Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ KAYHAN ÖZAYKAL

  2. Modern düşüncede insan hakları ve öteki problemi

    Human rights and the problem of the other in modern thought

    SAREN KARABIYIKLI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Felsefeİstanbul Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NEDİM YILDIZ

  3. Levinas'ta Öteki'nin özgürlüğü

    Freedom of the other in Levinas

    PINAR KARADAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    FelsefeSüleyman Demirel Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEVLÜT ALBAYRAK

  4. Aydınlanma dönemi din felsefesinde Tanrı-âlem ilişkisi (J.Locke-D.Hume-I.Kant)

    The relationship of God-universe in the philosophy of religion in the Enlightenment period (J.Locke-D.Hume-I.Kant)

    AYSEL TAŞCI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    FelsefeAnkara Hacı Bayram Veli Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. TUNCAY AKGÜN

  5. Aydınlanma'nın üç düşünüründe (Rousseau, Kant ve Locke) çocuk modernleşmesi ve eğitim

    Child modernization and education in enlightenment thinkers (Rousseau, Kant and Locke)

    ÖZGE ÖZCAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Eğitim ve ÖğretimYıldız Teknik Üniversitesi

    Eğitim Programları ve Öğretimi Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MİNE ÇELİKÖZ