Geri Dön

Modern düşüncede insan hakları ve öteki problemi

Human rights and the problem of the other in modern thought

  1. Tez No: 827591
  2. Yazar: SAREN KARABIYIKLI
  3. Danışmanlar: PROF. DR. NEDİM YILDIZ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: İnsan Hakları, Aydınlanma Dönemi Düşüncesi, Modern Düşünce, Şiddet, Modern Siyasal İktidar, Ulus-Devlet, Hannah Arendt, Öteki, Human Rights, Age of Enlightenment Thought, Modern Thought, Violence, Modern Political Power, Nation-State, Hannah Arendt, The Other
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 153

Özet

İnsan hakları, öznesinin insan olması bakımından yüzlerce yıldır tartışılan bir kavram olarak varlığını sürdürmüş ve günümüz düşünce dünyasını şekillendirerek belirleyebilme özelliğini kendi içinde taşımıştır. İnsan hakları, insanın sahip olduğu 'hak' kavramına yapmış olduğu vurgu bakımından Antik Çağ'dan günümüze kadar farklı düşünceler içinde ele alınarak tartışmalara konu olmuştur. Özellikle 'doğal hak' kavramının ele alınması ile birlikte insanların doğuştan sahip oldukları hakların mutlaklığı, bu tartışmaları şekillendiren ana etken niteliğindedir. Bu durumda da mutlaklığın korunmasına yönelik yapılan çalışmalarla insanların doğuştan sahip olduğu hakların her koşulda korunması sağlanmaya çalışılmıştır. On üçüncü yüzyıldan yirmi birinci yüzyıla kadar uzanan tarihsel süreç içerisinde insan haklarına yönelik onlarca antlaşma yapılmış ve bildiri yayınlanmış olsa da özellikle yirminci yüzyılda meydana gelen dünya savaşlarıyla birlikte Antik Çağ'dan itibaren şekillenerek Aydınlanma Dönemi'nde doruk noktasına ulaşan insan hakları teması özellikle iki dünya savaşı döneminde ve sonrasında görelik, ulus devlet, yurttaşlık, öteki ve şiddet temaları etrafında şekillenmiştir. Giriş ve üç ana bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde Aydınlanma Dönemi'ndeki üç filozofun insan haklarına yönelik düşüncelerine yer verilmiştir. Bu filozoflar John Locke, Jean-Jacques Rousseau ve Immanuel Kant'tır. Bahsedilen filozofların konu edinilmesi ile amaçlanan şey modern düşüncenin oluşumunu doğuran Aydınlanma Dönemi düşüncesinde insan haklarının ne türden belirlenimler doğrultusunda temellendirildiğinin gösterilmesidir. Bu nedenle John Locke'ta en başta eşitlik, özgürlük ve mülkiyet gibi temel insan haklarının hangi bağlamlar ile ele alındığı gösterilecektir. Jean-Jacques Rousseau'da negatif bir anlam taşıyan Aydınlanma Dönemi düşüncesinin insan haklarındaki rolü vurgulanarak siyasal toplumda insan ve hakların konumu sorgulanacaktır. Diğer yandan Immanuel Kant'ın insan haklarına dair düşüncelerinin 'doğanın amacı' doğrultusunda konu edilerek onların evrensel olduğuna dair çıkarımına yer verilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde Aydınlanma Dönemi'nin kendisinden doğan modern düşüncenin ne olduğu, insan haklarının evrenselliğine yapılan vurgu ile birlikte ele alınacaktır. Bu anlamda, modern düşüncenin gelişimi içerisinde insan haklarına dair en temel belirlenim olan modern siyasal iktidarın 'insan hakları' kavramına yönelik tutumu sorgulanarak 'öteki' olanın konumuna yer açılacaktır. Bahsedilen doğrultuda şiddet konusuna da değinilecektir. Bu anlamda ötekine karşı şiddet, modern siyasal iktidarın insan hakları konusundaki en yıkıcı araçlarından biri olarak konumlandırılacaktır. Modern siyasal iktidarın ve onun aracı olan şiddetin eleştirisi, bizzat bu yıkıcılığı yaşamış Hannah Arendt'in düşüncelerinden hareketle yapılacaktır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise esas olarak Hannah Arendt'in insan haklarına ve 'öteki'ne dair düşünceleri yer almaktadır. Bu bölümde Birinci Dünya Savaşı ile birlikte ülkelerini terk eden milyonlarca insanın devletsiz kalmasıyla ortaya çıkan yurttaşlık ve hak ilişkisinin tartışılmasına yer verilerek bu ilişkiden doğan 'öteki' olanın konumu ulus-devlet bağlamında sorgulanacaktır. Ötekinin bu konumu, Aydınlanma Dönemi düşünürlerinde ortaya koyulan insan haklarının evrenselliğine dair düşünce ile çelişki içinde olduğundan insan haklarının Hannah Arendt'te soyut bir ideal olarak görünüm kazanması temellendirilmeye çalışılacaktır. Bu görünümün altında yatan nedenin gösterilmesi bakımından Arendt'in Adolf Eichmann'ın yargılanmasına yönelik düşünceleri de 'kötülüğün sıradanlığı' üzerinden değerlendirilecektir. Son olarak, ulus-devlet üzerinden gerçekleşen yurttaşlık ve hak ilişkisinin geldiği nokta, Aydınlanma Dönemi düşüncesinin insan haklarına dair mutlaklığının yıkıldığı nokta olarak görünüm kazanmasıyla birlikte, bu yıkımın en temelden gerçekleştiği somut yerler olarak toplama ve ölüm kamplarının neliği ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Özet (Çeviri)

Human rights has continued to exist as a concept that has been discussed for hundreds of years in terms of its subject being human beings, and it has carried within itself the ability to shape and determine today's world of thought. Human rights, in terms of its emphasis on the concept of 'right' that human beings have, has been the subject of discussions within different ideas from Ancient Age to the present day. Especially with the concept of 'natural rights', the absoluteness of people's inherent rights is the main factor shaping these discussions. In this case, it has been tried to ensure the protection of people's innate rights under all circumstances with the efforts made to protect the absoluteness. Although there have been dozens of treaties and declarations on human rights in the historical process from the thirteenth century to the twenty-first century, the theme of human rights, which has been shaped since Antiquity and reached its peak in the Age of Enlightenment, especially with the world wars that took place in the twentieth century, has been shaped around the themes of relativism, nation-state, citizenship, the other and violence, especially during and after the two world wars. In the first part of this study, which consists of an introduction and three main chapters, the ideas of three philosophers of the Age of Enlightenment on human rights are given. These philosophers are John Locke, Jean-Jacques Rousseau and Immanuel Kant. The aim of this study is to show what kind of determinations human rights are based on in the thought of the Age of Enlightenment, which led to the formation of modern thought. For this reason, the contexts in which basic human rights such as equality, freedom and property are addressed in John Locke will be shown. The role of the Age of Enlightenment thought, which has a negative meaning in Jean-Jacques Rousseau, in human rights will be emphasised and the position of human and rights in political society will be questioned. On the other hand, Immanuel Kant's ideas on human rights will be discussed in line with the 'purpose of nature' and his inference that they are universal will be included. In the second part of the study, the modern thought that emerged from the Age of Enlightenment will be discussed together with the emphasis on the universality of human rights. In this sense, the attitude of the modern political power, which is the most fundamental determination of human rights in the development of modern thought, towards the concept of 'human rights' will be questioned and the position of the 'other' will be opened. In the aforementioned direction, the issue of violence will also be addressed. In this sense, violence against the other will be positioned as one of the most destructive tools of modern political power on human rights. The criticism of modern political power and its instrument, violence, will be based on the thoughts of Hannah Arendt, who experienced this destructiveness herself. In the third part of the study, Hannah Arendt's ideas on human rights and the 'other' are mainly discussed. In this section, the relationship between citizenship and rights that emerged with the statelessness of millions of people who left their countries with the First World War will be discussed and the position of the 'other' arising from this relationship will be questioned in the context of the nation-state. Since this position of the other is in contradiction with the idea of the universality of human rights put forward by Enlightenment thinkers, the appearance of human rights as an abstract ideal in Hannah Arendt will be tried to be justified. In order to show the reason underlying this appearance, Arendt's thoughts on the trial of Adolf Eichmann will be evaluated through the 'banality of evil'. Finally, as the point at which the relationship between citizenship and rights, which is realised through the nation-state, has come to the point where the absoluteness of the Age of Enlightenment thought on human rights is destroyed, the nature of concentration and death camps will be tried to be revealed as the concrete places where this destruction is most fundamentally realised.

Benzer Tezler

  1. The possibility of conceiving universal human rights in the sixteenth century political theory: The views of Vitoria and Las Casas

    Onaltıncı yüzyıl siyaset kuramında evrensel insan haklarının kavranması olanağı: Vitoria ve Las Casas'ın düşünceleri

    AYDIN ALBAYRAK

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2004

    Siyasal BilimlerOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. CEM DEVECİ

  2. Le rapport des droits de l'homme au politique: Lefort et Rancière

    İnsan haklarının politik-olan bağlantısı: Lefort ve Rancière

    EYLEM YOLSAL MURTEZA

    Doktora

    Fransızca

    Fransızca

    2022

    FelsefeGalatasaray Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALİYE KARABÜK KOVANLIKAYA

  3. İlk çağ yunan zihin dünyasındaki 'doğal hukuk' ideallerinin insan hakları teorisinin oluşumuna katkısı

    The contribution of the ideals of 'natural law' in the ancient greek intellectual world to the formation of human rights theory

    FURKAN GÜLER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    HukukTrabzon Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ADİL ŞAHİN

  4. The Concept of symbosis in art

    Başlık çevirisi yok

    ŞEFİK FARUKİ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    1997

    Güzel Sanatlarİstanbul Teknik Üniversitesi

    TEOMAN SÜDOR

  5. Tommaso Campanella ve Thomas More'un ütopyalarının karşılaştırılması

    Comparing Thomas More and Tommaso Campanella's utopias

    MAHMUT AVCI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    FelsefeAtatürk Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. OSMAN ELMALI