Balkan Harbi'nin deniz cephesi ve Osmanlı Donanmasının durumu
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 14749
- Danışmanlar: PROF. DR. MEHMET SARAY
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Tarih, History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1991
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Genel Türk Tarihi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 382
Özet
“Batı Trakya Türk Cumhuriyeti”konulu master ça lışmamızı tamamladığımızda (1985) bu dönem hadiseleriyle ilgili bazı konuların gölgede kaldığı dikkatimizi çekmiş ti. Türk tarihinin en acı mağlubiyetlerinden biri olan Balkan Harbinde Osmanlı Devleti'nin bu kadar kolay mağlup olmasının yanında bir takım Önemli sebeplerin bulunduğu şüphesizdir. Yani (genellikle bilindiği gibi) Balkan Har binin sadece karalarda cereyan etmediği, hadisenin ciddi boyutlarda bir de“deniz cephesi”nin bulunduğu görülü yordu. Bu arada son dönem Osmanlı donanmasının ne durum da olduğu ve Balkan Harbindeki rolünün ne olduğu merak konusu idi. Böylece ders kitaplarında, çeşitli kaynaklar da rastlanmayan ve özellikle bu harbin sonuçlarından lâ yıkıyla ders alınamadığından hareketle şu hususları tes pite çalıştık : Balkan Harbi bir kara savaşından ibaret değildir. Bu harbin fevkalâde zengin konulardan müteşek kil bir“deniz cephesi”vardır. Harbin sonucunu deniz savaşları ile birlikte, denizlerde cereyan eden faaliyet ler belirlemiştir. İmparatorluğun son devrinde de bir“deniz gücü”vardır. Araştırmamızda denizciliğin önemi, Türklerin de nizciliğe bakışı üzerinde durmakta da fayda gördük. Bu sebeple Türklerin denizcilikle meşguliyetleri hakkında (kuruluşundan XX. yüzyıl başlarına kadar) özet halinde bilgi vererek son devir Türk denizciliğinin daha iyi an laşılması için bir“ölçü”oluşturmaya gayret ettik.- 370 - Denizler gerek bünyesindeki çeşitli zenginlikler, gerek ekonomik bir ulaşım zemini oluşturması, gerekse siyasi, iktisadi, kültürel ilişkilerin yaygınlaştırılma- sındaki“birleştirici”fonksiyonları itibarıyla insan toplulukları için daima bir cazibe kaynağı olmuştur. Ame rikalı Amiral A. Manan;“Deniz hakimiyeti dünya hakimiye tinin anahtarıdır.”,“Deniz gücünün birinci unsuru millet ve onu yönetenlerin, yetiştirenlerin deniz meseleleri ile ilgisi”şeklindeki açıklamalarıyla denizlerin önemini belirtmiştir. Özellikle de toplumun ve yöneticilerin denizciliğin önemini kavramaması halinde hiç bir devletin ne donanma yapmasının, ne de deniz ticareti yoluyla mut luluğa kavuşmasının mümkün olamayacağını belirtmesi konu sunun ciddiyetini göstermektedir. Selçuklular zamanına gelinceye kadar Türklerin faaliyet alanı genellikle Orta Asya idi. Bu itibarla Türkler“karacı”bir karakter ima jı yaratmıştı. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar, Türklerin Orta Asyadaki iç denizlerde, göllerde, nehirlerde gemicilik yaptığını ortaya koymaktadır. Türkler, Anadolu'yu fethettikten sonra kısa zaman da Akdeniz, Ege ve Karadeniz kıyılarına ulaşarak denizci likle de meşgul olmuşlar ve mühim başarılar sağlamışlar dır. Beylikler döneminde ve Anadolu Selçuklu Devleti döneminde bir hayli mesafe alan Türk denizciliği en par lak zamanını Osmanlı Devleti döneminde geçirmiştir. İleri görüşlü padişahların, devlet adamlarının gayretleriyle Türk deniz gücü XV., XVI.y.y.' a gelindiğinde Karadeniz ' i, Akdeniz'i bir Türk gölü haline getirmiştir. Osmanlılar, denizciliğe daha çok askeri açıdan yaklaş t ıklarından devlet deniz nimetlerinden gereği gibi yararlanamamıştır. Bu mali zayıflık bir süre sonra- 371 - devletin gücünü kaybetmesine sebep olmuştur. Diğer taraf tan İngilizler ve Ruslar sistemli bir şekilde Türk deniz gücünü yok etmeğe çalışmışlar ve bunda da başarılı olmuş lardır (İnebahtı-1571, Çeşme-1770, Navarin-1827 ve Sinop- 1853 baskınları ile Türk donanmaları ile birlikte“deniz cilik kültürü”de kademeli olarak yok edilmiştir). XX. Yüzyıl başlarında devletin kara kuvvetlerinin yanında deniz kuvvetlerinin de caydırıcı özelliğini kay betmesi, irili ufaklı pek çok devletin Türk topraklarına saldırmasına fırsat vermiştir. Avrupalı devletler XX. y. y. başlarına gelindiğinde Osmanlı topraklarına yönelik düşmanca bir politika uygu lamağa başlamışlardı. Özellikle İngiltere ve Rusya, impa ratorluğu paylaşmağa hazırlanıyordu. Balkanlı devletler ise“büyümek”hırsı içerisinde, büyük devletlerin de teşvikiyle Osmanlı Devletine saldır mak için bahane ' arıyorlardı. Osmanlı devleti ise, II.Meşrutiyetin ilânı ile (1908) iç- ve dış huzursuzluklara son vermek, ekonomik kültürel ve askeri alanlarda güçlenmek için son bir fır sat yakalamıştı. Fakat iç plândaki siyasi mücadelelerin çok şiddetli olması, ordunun siyasetle meşguliyeti bu arada meydana gelen dış müdahaleler imparatorluğun sürat le savaşa sürüklenmesine sebep olmuştur. Neticede Bulga ristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ'dan oluşan Bal kanlı müttefikler, Osmanlı devletine saldırarak Balkan Harbini başlatmıştır (8 Ekim 1912). Çeşitli sebeplerin tesiriyle Osmanlı kuvvetleri kısa sürede Arnavutluk'tan Çatalca'ya kadar çekilmek zo runda kalmıştır. Londra Antlaşması ile Midye-Enez hattını sınır kabul eden Osmanlı Devleti, Balkanlardan çekilirken- 372 - eski müttefikler bu defa“paylaşma”konusundaki anlaşmaz lıktan dolayı birbirleriyle savaşa tutuşmuştur. Bu ikinci mücadeleye kuzeyden Romanya ile birlikte ürkek bir şekil de Osmanlı Devleti de katılarak Edirne'yi geri almıştır. Balkan harbinin kara savaşlarına paralel olarak denizlerde de mühim mücadeleler yapılmıştır. II. Meşruti yetin ilanıyla birlikte (1908) Türk Deniz Kuvvetlerinde de birtakım faaliyetler başlatılmıştı. Bir süreden beri Osmanlı Bahriyesinde görev alan“İngiliz Islah Heyetleri”nin Osmanlı Deniz Kuvvetlerini nispeten iyileştirdikleri söy lenebilirse de gerçekte İngilizler“oyalayıcı”bir taktik uygulayarak Türk Deniz Kuvvetlerine göze hoş gelici bir takım basit konuları öğretmiştir. Bu arada bir hurdalık durumundaki Osmanlı Donanma sından işe yarar gemilerden oluşan bir donanma oluşturul muştur (en önemli gemilerden biri otuzaltı yaşındaki Mesudiye, diğeri kırkaltı yaşındaki Asar-ı Tevfik idi). Bir deniz gücünün sadece savaş gemilerinden olmadığı bi linmektedir. Yani üs, kömür, su, nakliye gibi yan unsur larla donatılmış bir teşkilât sözkonusu olmakla birlikte Osmanlı deniz kuvvetlerinde adı geçen diğer unsurlar da donanma gemileri gibi oldukça yetersiz vaziyette idi. Bu devrede Yunanlılar ' in, Ruslar'ın, Bulgarlar'ın süratle deniz kuvvetlerini iyileştirmeğe çalışmaları, Osmanlı kamuoyunu, yönetimini oldukça etkilemiştir. Böylece halkın“Donanma Cemiyeti”kurması, Bahriyeli subayların hükümete (bir raporla) çeşitli ihtiyaçlarını duyurmaları Osmanlı Deniz Kuvvetlerinde gözle görülür bir gelişmeye etki yapmıştır. Balkan harbinde Türk deniz kuvvetlerine şu vazife ler verilmiştir; Romanya'dan İstanbul'a getirilen cepha nenin nakliyesinin güvenliği, Bulgaristan kıyılarının- 373 - ablukası, Bulgar Deniz Kuvvetlerinin imhası, Ege denizin deki Yunan Donanmasının imhası, Anadolu'nun ve Ege adala rının güvenliğinin sağlanması, Anadolu'dan Rumeli'ye as ker, cephane, yiyecek naklinin gerçekleştirilmesi, deği şik noktalara stratejik çıkarmaların yapılması, Çatalca savunmasına denizden destek sağlanması... idi. Osmanlı Deniz Kuvvetleri genel olarak üstlendiği bu vazifelerin çoğunu yapamamıştır. Özellikle iki defa büyük deniz savaşı yaptığı Yunanlılarla baş edememiştir. Hayati önemi olan Anadolu'dan Rumeli'ye asker, cephane nakliyatını yapamamıştır. Dikkatimizi çeken tek müspet icraat olarak; Çatalca.cephesinin yanlarını desteklemele- rindeki başarılarıdır. Osmanlı Donanması ' nın Ege'de meydana getirdiği boşluk, Yunan ve Sırp kuvvetlerinin sürekli destek alma larına, öte yandan Osmanlı kuvvetlerinin sürekli yardım alamamalarına sebep olurken, bu durum Balkan harbinin kaybedilmesine doğrudan etki yapmıştır. Bununla birlikte Ege adalarının çok kolay bir şekilde Yunanlılar tarafın dan işgal edilmesine, Anadolu'nun ve Boğazların Yunan tehditine karşı savunmasız kalmasına sebep olmuştur. Deniz kuvvetlerinin Balkan Harbindeki en mühim faaliyetlerinden biri de H.Rauf komutasındaki“Hamidiye Kruvazörü”nün akın harekâtıdır. Bu geminin gizlice Ege'ye açılıp Yunan limanlarını, nakliye gemilerini vurması ve aylarca Yunan savaş gemilerini peşinde dolaştırması içte ve dışta büyük yankı uyandırmıştır. Sonuç olarak; Osmanlı deniz gücünün yetersizliği, yayılmacı devletlere fırsat vermiştir. Peşpeşe patlak veren savaşlarla çok kıymetli topraklar, üzerinde yaşayan önemli miktardaki nüfus kaybedilmiştir. Bununla birlikte- 374 - adaların, Anadolu sahillerinin, Boğazların güvenliği teh likeye sokulmuştur. Savaştan önce yeterli miktarda nakli ye ve harp gemisinin alınmaması, denizlerde cereyan eden mücadelelerden başarısız çıkılmasına, bunun da etkisiyle harbin kaybedilmesine fırsat verilmiştir. Herşeye rağmen gerek komuta kademesinin yetersizliği, gerekse savaş ge milerinin yetersizliğine rağmen hem Romanya'dan yapılan cephane nakliyatının sürdürülmesi, hem de Çatalca'daki savunmaya yönelik destekleri küçümsenemeyecek birer başarı olmuştur. Bu husus, vaziyetin daha da kötüleşme sini, muhtemelen İstanbul'un işgalini, Osmanlı Devleti' nin yıkılışını engellemiştir.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Orgeneral Cevat Çobanlı'nın askeri faaliyetleri
General Cevat Çobanlı pasha's military activities
SELÇUK OSMANOĞLU
- Orgeneral Cevat Çobanlı'nın askeri ve siyasi faaliyetleri
Military and political deeds of General Cevat Çobanlı
NURDAN BAŞ
- Türkiye Cumhuriyeti'nde tersanelerin gelişim süreci (1923-1950)
Shipyard development in the Republic of Turkey (1923-1950)
MUSTAFA ALPER KAYA
Doktora
Türkçe
2022
Türk İnkılap TarihiAnkara ÜniversitesiAtatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. AHMET ŞAMİL GÜRER
- Balkan Savaşları sonrasında Osmanlı ordusunda reform (1913-1915)
Reform in the Ottoman army after the Balkan Wars (1913-1915)
MERYEM ÖZÇELİK
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
TarihMilli Savunma ÜniversitesiHarp Tarihi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. BÜNYAMİN KOCAOĞLU