Türkiye ekonomisinde kamu iktisadi teşebbüslerinin önemi ve kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 18924
- Danışmanlar: DOÇ.DR. OSMAN Z. ORHAN
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Ekonomi, Economics
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1991
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Marmara Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 227
Özet
ÖZET, SONUÇ VE ÖNERİLER KİT'ler, özel girişimlere destek sağlamak ve öncülük etmek, yatırımlardan kazanç sağlamak, gelir ve servet dağılımındaki adaletsizliği gidermek, istihdama katkıda bulunmak, ülkenin prestijini arttırmak, ulusal güvenlik ve bağımsızlığını korumak gibi amaçlarla, ekonomik, sosyal ve siyasal nedenli olarak kamu girişimciliğinde bulunmuşlardır. Ayrıca, 1929 dünya ekonomik bunalımı ve II. Dünya Savaşı sonrası, ekonomilerin yeniden yapılanması süresinde, devletin sınai ve ticari teşebbüsler kurma politikaları, birçok ülkede, kamu sektörünün, genel ekonomi içerisindeki payını arttırmış ve çeşitli sektörlerde KİT'lerin faaliyet göstermesine neden olmuştur. Ancak zamanla, KİT'lerin özerk olmaması, yatırım, istihdam, finansman ve fiyatlandırma kararlarının kendileri dışında hükümetlerce belirlenmesi, kararlarda objektif ve ekonomik unsurlardan çok, siyasal kararların etkin olmasını getirmiştir. Bu ise, KİT'lerin başlangıçtaki oluşum gerekçelerinin tartışılmasına yol açmıştır. KİT'ler, üretim ve hizmetlerindeki, düşük kalite, yüksek maliyet, yüksek fiyatlar, üretim ve dağıtım aksaklıklarından dolayı, işletmeciliğin doğal sonuçları olan, piyasa payını kaybetme ve giderek piyasadan çekilme tehlikesinden yapıları gereği uzak bulunmaktadırlar. KİT'lerin, bu nedenle ekonomiye verdikleri zararlarla beraber, yatırım, finansman, istihdam politikalarındaki aksaklıklarda göze çarpmaya başlayınca, bu kuruluşlar sorgulanmış ve zaman zaman KİT'lerin gereksiz oluşturuldukları yolundaki düşünceler tar tışılmaya başlanmıştır. Ayrıca, ülke ekonomilerindeki değişimlerin de etkisiyle, KİT'lerin özelleştirilmesi çalışmaları gündeme gelmiştir. Dünya 'da KİT'lerin özelleştirilmesi ile ilgili oldukça fazla örnekler görülmektedir. Türkiye'de de, ekonomikkalkınma ve büyüme sürecinde küçümsenemeyecek düzeyde önemli rolü ve etkileri olan KİT'lerin özelleştirilmesi, özellikle 1980 yılı sonrası serbest piyasa ekonomisi modeli içerisinde uygulama alanı bulmuştur. Türkiye'de KİT'lerin özelleştirilmesi ile ilgili olarak 233 sayılı KHK yürürlükte bulunmaktadır. Ve özelleştirme faaliyetleri KOİ tarafından gerçekleştirilmektedir. Özelleştirme Ana Planı ise 11.12.1985 tarihinde, Amerikan firması olan“Morgan Guaranty Trust Company of New York”firmasına hazırlattırılmıştır. Morgan Guaranty Trust Company of New York firması, hazırladığı ana planda, özelleştirmenin ilk amacı olarak, serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmayı belirtmiştir. Daha sonra ise, endüstriyel etkinliği arttırmak, reel büyüme hızına kavuşmak amaçları hedeflenmiştir. Sermaye piyasasının gelişmesi, KİT'lere hazinece sağlanan mali desteğin azaltılması gibi amaçların yanında, devlete gelir sağlamak özelleştirmenin en son amacı olarak belirtilmiştir. Morgan Guaranty firması, özelleştirilecek KİT'leri, - Hemen veya kısa bir sürede satılabilecek birinci öncelik sırasındaki KİT'ler, - Satılabilmesi için belirli bir zamana gereksinimi olan ikinci öncelik sırasındaki KİT'ler ve - Amacı kârdan çok kamu hizmeti olan üçüncü öncelik sırasında olan KİT'ler olarak üç ana bölüme ayırmıştır.Morgan Guaranty firması, Türkiye'de özelleştirme prog ramında uygulanabilecek yöntemleri özelleştirmeden beklenen amaçları da göz önünde tutarak, iki şekilde önermiştir 1- Direk veya hisse senedi satış yöntemleri ile mülki yet devri söz konusu olacak ve bu şirketler tamamen satılabilecektir. 2- Mülkiyet devri dışında, özelleştirmeye hazırlık teş kil edecek birtakım işlemleri de önermiştir. Bunlar, gelir ortaklığı senetleri satışı, kiralama, işletme hakkı devri, özel teşebbüslerin teşviki ve KİT'lere tanınan bazı avantajların kaldırılmasıdır. Bununla beraber özelleştirmede, belirli bir yönteme alırlık vermek yerine, çeşitli yöntemlerin duruma ve şartlara göre uygulanmasının daha rasyonel olacağı belirtilmiştir. Ayrıca böyle bir uygulama küçük tasarruf sahiplerinin, tasarruflarının daha iyi şartlarda değerlendirilmesi yanında, şirketlerin geleceği ve dolayısı ile ülke ekonomisinin gelişmesi açısından da önemli görülmüştür. Hükümet, Türkiye'de özelleştirme uygulamalarını, siyasal felsefesinin ötesinde, dünyadaki uygulamaların yansımasıyla beraber, iktisadi, mali ve sosyal bazı gereksinimlere de dayandırmıştır. Türkiye'de KOİ, işletme hakkı devri, kiralama, halka arz, çalışanlarına satış, borsada satış veya blok satış yön temleri ile KİT, bağlı ortaklık ve iştirakleri, yerli ve yabancı özel girişimcilere devretmektedir. Özelleştirilecek şirketler için, potansiyel alıcılara detaylı bilgileri temin amacıyla, şirkete bir denetim firması tayin edilmektedir. Ayrıca, şirketin özelleştirilmesinde stratejileri tayin için alternatifler hazırlayan, şirketindeğerinin tespiti çalışmalarını yürüten, sektör ve uluslararası bazda bilgileri derleyen ve özelleştirme sürecinde gerekli işlemleri yerine getiren bir mali danışman firma görevlendirilmektedir. Mali danışman ve denetim firmalarının çalışmalarının sonucunda, özelleştirilecek şirketlerle ilgili bütün ayrıntılı bilgileri içeren, uluslararası standartlara uygun bir information memorandum hazırlanarak, şirketin satışı ulusal ve uluslararası basın ve yayın araçlarıyla tüm ilgililere duyurulmaktadır. Bu aşamadan sonra, KOİ, olası alıcılarla pazarlık sürecine başlamakta ve şirket için en uygun ve doğru fiyatla satılmasına çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye'de uygulanan, özelleştirme çalışmalarında, hemen göze çarpan, eksik görülen ve eleştirilen yönler şu şekilde belirtilebilir. - Türkiye'de özelleştirmenin tanıtımı başarılı ola mamıştır. Tasarrufçu, henüz neyi satın alacağını veya aldığını bilmemekte ve menkul değer kıymetini tanımamaktadır. Küçük tasarruf sahipleri, menkul değer kıymetini tanıyamadığından, Kastelli olayı gibi, geçmiş kötü tecrübelerin de etkisiyle özelleştirmeye sahip çıkmamaktadır. - Türkiye'de özelleştirmeye ilişkin, hukuksal normların, iyi hazırlanmış olduğu söylenemez. Türkiye'de özelleştirmeye ilişkin başlıca hukuksal normlar.. 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun 'un 2. ve 3. maddelerinde,. 233 sayılı KHK'de ve 84/8495 sayılı Kamu Ortaklığı Fonu Yönetmeliğinde,. 3291 sayılı kanunda yer almaktadır.Özelleştirme işlemlerinin ne şekilde yapılacağı ve bununla görevli organların yetki ve görevleri 3291 sayılı kanunda yer almıştır. Bu kanun ile merkez bankası kanunu ve sermaye piyasası kanununun bazı hükümlerinde değişiklikler yapılmış, kanunun 13-16. maddelerinde ise, özelleştirme ile ilgili hükümler yer almıştır. Son derece önemli olan böyle bir konuda yasal düzenlemelerin sadece 4 madde ile açıklanmış olması düşündürücüdür. Bununla birlikte, 3291 sayılı kanunda özelleştirmeye ilişkin düzenlemelerin de fazlasıyla açık anlaşılır ve yeterli olmadığı görülmektedir. Bu nedenle tekrar 1990 tarihinde 412 ve 414 sayılı KHK'ler çıkarılmıştır. Fakat son derece önemli olan böyle bir konuda yasal düzen lemelerin KHK'lerce belirlenmesi de düşündürücüdür. - Özelleştirme ile gelen bir tehlike, kuruluşun isten meyen etkilere sahip olanların eline geçmesidir. Bundan kast edilen“yabancı sermaye ”dir. Türkiye'de sermaye piyasasının henüz istenilen seviyede gelişmemiş olması, ayrıca.yüksek enflasyon ortamının bulunması, tasarruf yaratılmasını etkilediğinden,“sermayeyi tabana yayma”düşüncesi en azından belirli bir süre mümkün görülmemektedir. Bu durumda ise özelleştirme çalışmalarında, yabancı sermaye ağırlıklı olması sonucu ile karşılaşılabilmektedir. Bu durum ise uzun dönemde ülke çıkarlarını zedeleyebilecek sonuçları yaratabilecektir. - Özelleştirme özellikle günümüz şartlarında, Türkiye'de istihdam sorunu yaratmaktadır. İstihdam edilen bir kısım iş gücünün, KİT'lerin özel kesime devri ile işine son verilmektedir. Bu durum ise, işçilerde huzursuzluklara yol açmakta ve verimi düşürmektedir. - Özelleştirilecek olan KİT'lerin mali durumlarını gösteren raporların ve diğer belgelerin kamuoyuna açıklandıkları şekilleri doyurucu nitelikte bulunmamakta ve gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır.Türkiye'de özelleştirme çalışmalarında, gözden kaçan önemli bir nokta da özellikle TELETAŞ ' in özelleştirilme koşullarının yer aldığı raporda belirtilmiştir. Bu raporda, özelleştirme programı hakkında, mevcut hükümetin planında yer almasına karşın, bundan sonra gelecek hükümetlerin, bu program karşısındaki tutumu konusunda, herhangi bir garanti verilmeyeceği belirtilmektedir. Bu durum ise, tasarruf sahiplerine hisse senetleri için, henüz güvenli bir yatırım imajı vermemektedir. - Türkiye'de, bugüne kadar özelleştirme uygulamalarına, çok yönlü, ekonomik ve sosyal araştırmalar yapılmadan“Serbest piyasa ekonomisi”taşlarından birisini gerçekleştirmek amacıyla, bir siyasi tercih olarak yaklaşılmıştır. Özelleştirme, ekonomik ve sosyal amaçlı bir yaklaşım olarak savunuluyorsa ve bu doğrultuda, ancak KİT'lerin sorunlarından KİT'leri tasfiye ederek veya devrederek kurtulunacağı düşünülüyorsa, bu tutum oldukça katı olarak nitelendirilmelidir. Çünkü, KİT'lerin temeldeki sorunları, yönetim ve işletmecilik hatalarına bağlanabilir. Bunlar ise, yapısal ol maktan öte, uygulama eksikliğinden kaynaklanmaktadır. KİT'lerin yönetimi ile ilgili olarak, yönetim kurullarındaki kişiler sorun olmaktadır. Türkiye'de KİT yönetim kurulları için kabul edilen gerçek, KİT'i yakından tanıyan, KİT'in çalıştığı alanlarda ticari esasları bilen, Türk ekonomisini, ticari hayatı ve kuruluşu değerleyebilen ve tayin edildiği görevlerle ilgili teşekkül veya şirketi yönetecek dinamik kişilerden oluşturulması yararıdır. Fakat uygulamada, KİT'ler kurulduğundan bu yana yönetim kurulu üyeliklerinin bu gerçeğin ötesinde düşünüldüğü, işin gereğinden çok, kişiye yer aranmanın ön plana geçtiği ve dolayısıyla Yönetim Kurullarının gerçek anlamda işlevlerini çoğu kez yitirdiği gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Türkiye'deson olarak, 1991 yılındaki KİT yönetici tayinlerinde bu olay gene yaşanmıştır. Dolayısıyla, bu kişilerin işletmeleri yönetmeleri de o ölçüde sınırlı olmakta ve belirgin bir şekilde kuruluş dışı müdahaleler yaşanmaktadır. Yönetimi etkileyen diğer bir konu da, KİT yönetim kurulu kadrolarının sürekli olarak özellikle siyasal nedenlerle değiştirilmesidir. Yönetici değişimindeki bu hızlılık, yöneticiler için, gerekli öğrenme ve tecrübe süresinin her seferinde yeniden başlamasına neden olmaktadır. Bu soruna en etkin çözüm ise, uygun ve olabildiğince sürekli yönetim kurulu kadrolarıdır. Ayrıca kamu yöneticileri, büyük bir hata yapmadıkça başarılı sayılmaktadırlar. Yaptıkları kadar, yapmadıklarından sorumlu tutulmamaktadırlar. Ve başarı dolayısıyla yükselme ölçütleri piyasaya göre değil, bakanlık politikasına göre belirlenmektedir. Bu ise, kamu yöneticilerinde risk taşıma karşılığı kâr elde etme hırsını yok etmektedir. Bu sorun da, KİT yöneticilerine başarıdan pay verilmesi gibi bazı motivasyonlar sağlanarak çözümlenebilir. KİT'lerin işletmecilik sorunları ise, KİT'lerin işletmecilik kurallarından uzak çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Herşeyden önce, KİT'lerin tümünü aynı nitelikte değerlendirmemek gerekir. KİT'lerin sosyal fonksiyonları nedeniyle temel mal ve hizmet üreten KİT'leri ayrı bir kesim olarak ele alıp, işletme prensiplerini ayrı belirlemek gerekir. Fakat piyasa şartları içinde benzeri mal ve hizmet üreten KİT'lerde ise tüm işletme prensiplerinin uygulanması şartları aran malıdır. Türkiye'de koordinasyonsuzluk nedeniyle, KİT'lerin faaliyet alanıyla ilgisi bulunmayan konularda ödemeler yaptığı, hammadde ve ara mallarının, zamanlama nedeniyle almama-dığından üretim yapılamadığı, ya da üretilen malların stoklarının fazlalığı nedeniyle, depolara sığmadığı veya ürünlerin zamanında nakledilemediği, pazarlanamadığı yaşanan gerçekler dendir. Bu olumsuzlukları yaşamamak için, KİT'lerin çok iyi koordine edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bir önlem olarak da, KİT'lerin fazla büyütülmemesi, ve gerekirse aynı alanda yeni bir KİT daha kurulması önerilebilir. Koordinasyonun, tüm KİT'lerde, ayırım yapılmadan uygulanması gerekir. Ayrıca, üretim, istihdam, ücret, maliyet ve stok politikalarında da ayrım yapılmamalıdır. Fakat, temel mal ve hizmet üreten kuruluşlarla, iktisadi alanda ticari kurallara göre faaliyet gösteren kuruluşlar da yatırım ve fiyat politikalarına farklı uygulamalar getirilebilir. Hatta, şartlara göre, iktisadi alanda ticari kurallara göre faaliyet gösteren KİT'ler tasfiye edilebilir veya bunlar özelleştirilebilir. KİT'lerin kârlılık ve verimlilik şartlarını etkilediğinden, üretim politikası, ayrı bir önem taşımaktadır. Rasyonel bir üretim politikasının izlenememesi, ihtiyaçtan fazla veya noksan ara veya hammadde. varlığı üretimi etkileyecektir. Ayrıca modern stok kontrollerinin uygulanmaması da üretimi etkileyen bir faktördür. KİT'lerin üretim ile ilgili sorunları, hammaddelerle üretim arasındaki denge sağlanarak ve stok kontrolleri modernleştirilerek çözümlenebilir. KİT'lerde uygulanan istihdam politikası da, en çok tartışılan ve sorun yaratan diğer bir konudur. Türkiye'de, yıllardır KİT'ler de gizli işsizlik yaşanmaktadır. Ve KİT'ler politik amaçlarla kullanılıp işsizliği azaltacak bir kuruluş haline getirilmiştir.Bu durumların yaratılmaması için öncelikle KİT'lerde politik amaçlı memur ve işçi yerleştirmeler engellenmelidir. Ve KİT, üretiminin, hizmetinin gerektirdiği nitelikte ve sayıda işçi ve memur alımları sağlanmalıdır. Ayrıca, KİT bünyesi içinde ve benzer kuruluşlar arasında, ücret eşitsizliği giderilmeli, sözleşmeli personel konusu üzerinde de durulmalıdır. KİT'lerin maliyetleri ve satış fiyatları kendileri dışında belirlendiğinden, finansman sorunları da buna bağlı olarak, her dönemde, olumsuz güncelliğini korumuştur. KİT'lerde belirli bir üretim ve istihdam politikasının bulunmayışı ya da, hatalı saptanması, üretim ve hizmet maliyetlerini yükseltmektedir. Üretim ve hizmetlerin satış fiyatlarının ise KİT dışında belirlenmesi ve gene işletmecilik kurallarına uyulmaması KİT'leri finansman çıkmazına sokmaktadır. Ayrıca, KİT'lerde likidite oranlarının önemli dalgalanmalar göstermesi, alacaklarının çok büyük oranlara çıkması ve tahsil edilememesi bu sorunu daha da büyütmektedir. KİT'lere hükümetçe verilen yardımlar finansman sorunu na temel ve kalıcı çözümler getirmeyecektir. Dolayısıyla bu konu bir çözüm olarak görülmemelidir. KİT'ler yüksek maliyetleri düşürücü çalışmalar yapmalıdır. Bu da üretim ve istihdam politikaları ve bu sorunların da çözümlerini içeren bir çalışmayı gerektirmektedir. Bu çalışmalardan uzun dönemde cevap alınacağı gerçektir. Ancak bu çözümlerin kalıcı olabileceği de düşünülmelidir. KİT'lerin yatırım politikalarında dikkat edilecek konu üretim ve hizmetleri sosyal amaçlara yönelik KİT'lerle, ticari alanda faaliyet gösteren KİT'ler için ayrı yatırım politikalarının uygulanması olmalıdır. Türkiye'de bugünekadar KİT yatırımlarında verimlilik ve kârlılık dışında, siyasal ve sosyal nedenlerin öncelik kazandığı bilinmektedir. Türkiye'nin sosyal konumu nedeniyle, ve dengeli kalkınma amaçları içerisinde, sosyal amaca yönelik faaliyette bulunan KİT'lerin plan ve programlarında belirtilen yatırımları gerçekleştirmeleri kabul edilebilir. Ancak bu yatırımlarda da ticari esaslar çok fazla göz ardı edilmemelidir. Diğer yatırımlarda da ciddi yapılabilirlik raporları düzenlenmeli ve olumsuz raporlar içeren yatırımlar için de riske girilmemelidir. Kesin yatırım kararları için olumlu şartların yaratılmasına çalışılmalıdır. KİT'lerin denetiminde de bazı yenilikler getirilmelidir. Etkin olmayan birkaç kurul yerine, KİT'leri tek ve bağımsız bir kurul denetleyebilir. Ayrıca denetim kurulu üyeleri, özellikle KİT denetçisi olarak ihtisaslaştırıl- malıdır. Denetimde ölçü olarak, KİT'lerin yapılmış çalışmalarının doğruluğu yanında, kuruluşun, faaliyetlerinde.olması gerekenler de araştırılarak sonuçlar değerlendirilmelidir. Bunların dışında, KİT'lerin tekel olması ekonomide, bazı aksaklıklar yaratıyorsa, KİT'lerin tekel olma durumuna son verilerek, söz konusu alanda özel kesimin de faaliyetleri sağlanabilir. Fakat tekel olarak, KİT'lerin üretim yaptığı alanda, bir ikinci üretim kesimi ekonomide kapasite fazlalığına yol açabilir. Ancak ön çalışmalarla, hangi KİT'lerin rekabete açılacağı belirlenirse kaynak israfı önlenmiş olur. Türkiye'de KİT'lerin sorunlarına bu yaklaşımlarla bakıldığında, sorunların çözümsüz olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla KİT'ler üzerinde etkin bir iyileştirme çalışmaları yapılmadan tek yol olarak KİT'lerin özelleştirilmesinin gün deme getirilmesi, politik tercihlerin ağırlıklı olduğunu düşündürmektedir. Bu bağlamda, özelleştirme politikası ile, KİTsorunlarına çözüm getirilmeyecek, hükümetin tercihi olan, serbest piyasa koşullarının Türkiye'de yerleştirilmesi sağlanacaktır. Bu açıklamalarla beraber, Türkiye'de özelleştirme gerçeği yaşanmış ve yaşanmaktadır. Böyle bir yaklaşımla, özelleştirmenin, Türkiye ekonomisinde, çarpık yapılanmalara ve sosyal yaralara yol açmaması için, Türkiye'de uygulanacak özelleştirme programına şu öneriler sunulabilir. 1- Özelleştirmenin benimsenmesi ve halka tanıtımı sağlanmalıdır. Özelleştirme geniş ölçüde halk tarafından benimsenmeli ve parlamentoda onaylanmalıdır. Halkın benimsemediği ve parlamento çoğunluğunun onaylamadığı bir özelleştirme programı, ekonomide beklenen yararların gerçekleşmesine engel olabilir. Ayrıca özelleştirme, halka iyice tanıtılmalı, özellikle ekonomik ve sosyal amaçları halk tarafından iyice bilinmelidir. Hem satış öncesi çalışmalarda, hem de satış aşamasında kamuoyunun aydınlatılmasına büyük dikkat gösterilmelidir. Topluma ekonomik ve sosyal açıdan ciddi sonuçlar doğurabilecek olan özelleştirme konusunda bir referandum yapılması da düşünülebilir. 2- Özelleştirmede üzerinde durulması gereken en önemli konulardan birisi de, yatırım sermayesinin ve yönetimin geniş kitlelere yayılmasıdır. Türkiye'de özellikle kabul edilmesi gereken bir gerçek, gelir dağılımının fazlasıyla bozulmuş olmasıdır. Bu durumda, zaten bozuk olan gelir dağılımının daha da bozulmaması için, özelleştirmeye sosyal bir nitelik kazandırmalıdır. Özelleştirmenin KİT'lerin belirli şirket ve holdinglere satışı, yabancı sermayeye satılması gibi anti- sosyal bir nitelik taşıması toplumda önemli çalkantılaraneden olabilir. Bu amaçla, sosyal özelleştirme için bazı tedbirler alınabilir: - Özelleştirme herkese açık olmalı ve halkın bilgisi dahilinde yürütülmelidir. Yalnız burada halktan ne kastedildiği önemlidir. Şirketler, holdingler halktan sayılıyorsa, bu durumda özelleştirilen KİT'lerin yönetimi fiilen halk kavramı içine sokulan özel şirketlere, holdinglere kalacak demektir ki, bu da özelleştirmenin temel ilkesi olan“sermayeyi tabana yayma”ilkesiyle ters düşecektir. Ayrıca, payların tek elde toplanması özel sektör tekelini yarata bilecektir. Bu ortamları yaratmamak için, gerekli düzenlemeleri de yapmak gerekir. - Sosyal özelleştirmenin gerçekleştirilmesi için seçilecek özelleştirme yönteminin de büyük önemi vardır. Direk satış yöntemi özelleştirmenin anti-sosyal olması sonucunu doğurabilecektir. Bu yöntemle, idareyi tümden yeni satın alan ele geçirmektedir. Bu yöntemde, KİT'lerin tamamının veya büyük bir kısmının satışı söz konusu olduğun dan, gelir düzeyi düşük kimselerin, satın almaya katılması olanağı çok düşüktür. Bu nedenle, Özelleştirmede hisse senedi satışı yöntemi uygulanmalıdır. Kupürleri küçük miktarlarda halka arz edildiğinde hisse senedi satış yöntemi, sosyal özelleştirme politikası aracı olabilmektedir. Ayrıca arzın zamanı da iyi belirlenmelidir. Vergi dönemleri gözönünde bulundurulmalı, ürün bedellerinin ücretlerin ve maaşların ödendiği dönemlerde halka arza gidilmelidir. Ayrıca şartlar, direk satış yöntemiyle özelleştirmeyi gerektiriyorsa, özel sek ör gruplarına peşin veya kısa vadeli satışlar yapılmalıdır. Ve hazineden de herhangi bir destek sağlanmamalıdır. - Özelleştirmede KİT hisse senetlerinin belirli eller de toplanmaması için, bir kişinin satın alabileceği hisse senedi sayısı ve parasal olarak miktarı sınırlandırılmalıdır.Bu sınırlandırmada amaç, özel mülkiyetin tekel olma olasılığını ortadan kaldırmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için, hisse senetleri nama yazılı olarak düzenlenebilir. Bu şekilde hisse senetlerinin denetimi de daha kolay sağlanabilecektir. - Hisse senedi satışında KİT çalışanlarına ve/veya kuruluştan emekli olmuş, işçi ve diğer personele öncelik sağlanmalı veya özellikle bir kısım hisse senedi ayrıl malıdır. Bu uygulama, özelleştirmenin sosyal olması kadar, ekonomik olması sonucunu da doğurabilecektir. Çünkü, bu, bir motivasyon olacak ve kendisini işletmenin sahibi olarak gören kişi de daha verimli çalışabilecektir. İşletmenin etkin ve verimli bir yapıya kavuşması, sonuçta, ekonomide verimliliği ve piyasa etkinliğini arttıracaktır. Yöre halkına da, buna benzer kolaylıklar tanınabilir. Ancak, bu tesislerde çalışanlara öncelik tanınmakla birlikte, bu kimselerin hisse senedi alma gücü de dikkate alınmalı ve özendirici, önlemlerle desteklenmelidir. Örneğin, tesis çalışanlarına KİT. hisse senetlerinin nominal değerinin altında bir fiyatla indirimli olarak satılması yararlı olabilecektir. 3- Özelleştirmede üzerinde durulması gereken diğer bir konu da, özelleştirilecek KİT'lerin tespiti ve de bunlar arasında daha öncelikle özelleştirilmesi gerekenlerin ya da kamu kesiminde kalacak KİT'lerin belirlenmesi olan öncelik sorunudur. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, KİT'lerin ekonomik ve sosyal yaşamdaki fonksiyonları göz önüne alınarak sosyal fayda, sosyal maliyetler ve tekel nitelikleri yönünden KİT'ler analiz edilip öncelik sırasının tespit edilmesi yararlı olacaktır. Türkiye'de, sosyal fayda ve maliyet yönünden, ekonomik yapıyı etkileyebilecek düzeyde bulunan sektörlerde faaliyet gösteren KİT'lerin özelleştirilmesi en son düşünülmelidir.Ayrıca, teknolojik gelişme ve sayısal büyüklüğe bağlı olarak bazı endüstri kollarında doğal tekel ortaya çıkmaktadır. Özelleştirilecek KİT'ler böyle bir alanda üretim yapmakta ise, özelleştirme ile tekel olma niteliği özel sektöre geçecektir. Bu ise ekonomide olumsuz sonuçlar yaratacağından bu KİT'lerin özelleştirilmesi de son sıralarda yer almalıdır. Diğer bir önemli konu da stratejik öneme sahip KİT'lerdir. Bu KİT'ler ekonomide, Türkiye'de siyasal amaçlı yapılan“her ne pahasına olursa olsun özelleştirilecektir”düşüncesinin tersine“her ne pahasına olursa olsun stratejik önemi olan KİT'ler özellikle korunmalı özelleştirme yerine iyileştirilmelidir”düşüncesinde yer almalıdır. Bunlar dışında, özelleştirilecek KİT'lerin Öncelik sırasında, ekonomik yaşayabilirlik ve yatırım gereksinimleri ölçütleri alınabilir. 4- Özelleştirme ile ilgili kanunlar, özelleştirme tanımını ve amacını belirtecek şekilde yeniden düzenlenebilir. Ayrıca, özelleştirme yetkisi, özelleştirme ile ilgili görevli organların yapısı ve üyeleri, özelleştirme yöntemleri gibi konular daha açık ve ayrıntılı bir şekilde ifade edilmelidir. 5- Son olarak ise, özelleştirmenin hükümetler üstü bir politika olmasında çalışılmalıdır. Yani hükümetler değişince de özelleştirilmiş KİT'ler de değişiklik yapılmamalı, politika sürmelidir. Çünkü ekonominin istikrar süreci bazı durumlarda, hükümetlerin yaşam sürelerinden uzundur. Özelleştirme Türkiye ekonomisinin yapısında değişiklikler getireceğinden politik amaçla özelleştirilen KİT'ler, hükümetler değiştiğin de tekrar politik nedenli olarak devletleştirilirse, bundan gelişmekte olan Türk ekonomisi zarar görecektir ve gene bun dan en çok etkilenen halk olacaktır. Bu konu son yıllarda ta-nınmaya başlayan“Anayasal İktisat ”m tartışılmasını da gün deme getirebilir. Özetle, KİT'ler özelleştirilmeden, KİT sorunlarının çözümü, akılcı ve sürekli bir yönetimle, müdahalelerden uzak bir anlayışla ve yine etkin bir denetimle sağlanabilir. Ayrıca, işletmecilik sürecinde, tüm modern işletmecilik prensiplerinin uygulanmasına ve geliştirilmesine de özen gösterilmelidir. Bu prensipler uygulanabildiği ve yerleştirilebildiği takdirde, KİT'lerin her dönemde, yaratılan, siyasal ağırlıklı tartışmaları da biraz olsun geri planda kalabilecektir.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Türkiye'de kamu iktisadi teşebbüsleri gelişimi-hukuki yapısı özelleştirme çalışmaları
Başlık çevirisi yok
MİNE ÖZAYDINLIK
- Türkiye'de kamu finansman dengesi ve kamu finansmanında KİT'lerin önemi 1990-2004 (Tekel örneği)
Public financing balance in Turkey and the importance of public economic enterprises (PEE) on public financing between 1990-2004 (Tekel example)
HASAN TİRYAKİOĞLU
- Özelleştirme ve çalışanlar üzerindeki etkileri
Başlık çevirisi yok
MURAT TORU
Yüksek Lisans
Türkçe
1999
HukukGazi Üniversitesiİş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Bilim Dalı
DOÇ. DR. TUNCAY KAPLAN
- Türkiye ekonomisinde kamu iktisadi teşebbüslerinin finansman sorunu (1985-1995)
Financing problem of public enterprises in Turkish economy (1985-1995)
HALE BALSEVEN
- Özelleştirmenin KİT'lerde verimlilik üzerine etkisi -Türkiye şeker sektörü uygulaması-
Impact on productivity at privatization's state economic enterprises
FİRDEVS FEYZA ÜNAL
Yüksek Lisans
Türkçe
1998
İşletmeGazi ÜniversitesiÜretim Yönetimi ve Pazarlama Bilim Dalı
PROF. DR. BİROL BUMİN