Modern bir kavram olarak çalıma ve Marx'ın çalışmaya ilişkin görüşleri
Labour as a modern concept and the thoughts of Marx about labour
- Tez No: 210713
- Danışmanlar: Y.DOÇ.DR. MEHMET ASLAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Siyasal Bilimler, Sosyoloji, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Political Science, Sociology, Labour Economics and Industrial Relations
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2007
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Cumhuriyet Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 153
Özet
Bir sosyal bilim kavramı olarak çalışma, farklı sözlük ve sosyolojik kaynaklarda çok çeşitli biçimlerde tanımlanan bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumun nedeni, çalışmanın, sözcüğün en genel anlamıyla ilk insandan bugüne kadar var olan en eski etkinlik biçimi olmasıdır. Ayrıca bu genel kavranılış biçimiyle çalışma, insanın tüm etkinlikleriyle ilintilendirilebilecek bir faaliyet olarak görülmektedir. Sözgelimi kitap okumak, resim yapmak, sportif faaliyette bulunmak gibi faaliyetler dahi, çalışma etkinliğine dahil edilebilecek eylemler olarak görülebilir. Bu noktadan hareketle çalışmanın belirli bir tanımının yapılamayacağı da söylenebilir ve söylenmektedir. Ne var ki çalışmayı bir sosyoloji kavramı yapan, esas olarak modern dünyaya özel, ancak modernlik ile varolabilmesi mümkün olan bir niteliğidir. Bu nitelik, çalışmanın ücretli olma vasfı ile kendisini tüm bireylere hem geçimini sağlamanın, hem de toplumda geçerli bir kimlik edinmenin tek biçimi olarak kabul ettirmiş olmasıdır. Bu biçimiyle çalışma, modern toplumlarda istenilen, yüceltilen ve tümüyle olumlu görülen bir etkinlik haline gelmiştir. Bu durum, modern öncesi toplumlarda varolmayan, belki de varolması hayal bile edilemeyecek bir durumdur. Çünkü daha önceki toplumlarda çalışma, tümüyle toplumun en alt kesimlerine ait olan, doğrudan bağımlılık ve ekonomik olmayan zor temeline dayanan, böyle bir zorunluluk içinde olmayan kesimlerin ise aşağıladığı ve küçümsediği bir etkinliktir. Salt zorunluluğa dayalı ve geçimlik nitelikteki bu tip bir çalışmanın, günümüz modern çalışması ile ilgisi görünmemektedir. Bu açıdan çalışmayı ?modern? kılan kırılmanın, Sanayi Devrimi olduğu söylenebilir. Nitekim sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan büyük fabrikalar, çeşitli etmenler sonucunda eski çalışma biçimi ve ilişkilerinden kopan çok sayıda tarım emekçisi ve zanaatkârı bünyesine katarak çalışmayı ücretlilik temeline dayandırmış, bu fabrikalarla birlikte ortaya çıkan makineli üretimin yaygınlaşması ile de, emek kullanımının ücretli olmayan, eski biçimleri giderek ortadan kalkmıştır. Zamanla farklı biçimler de alarak yaygınlaşan bu ücretli çalışma ise, gerek çalışacak kişinin özgür iradesi ile katılması, gerekse beraberinde geliştirdiği kentsel yapı ve üretim ilişkileri sonucunda kendisinden farklı tüm emek sistemlerini ortadan kaldırmasıyla, tümüyle farklı bir nitelik ve toplumsal anlama kavuşmuştur. Ancak çalışmanın yukarıda bahsedilen yeni biçimi, birlikte geliştiği toplumsal yapı ile beraber, çok farklı ve büyük sorunlar da doğurmuştur. Bu sorunlar da, çeşitli düşünürlerin bu yapıya ilişkin kapsamlı analizler yapması ve büyük kuramlar oluşturması sonucunu beraberinde getirmiştir. Sözkonusu büyük kuramların belki de en tanınmış olanı, Karl Marx'ın kuramı olmuştur. Alman düşünür Karl Marx (1818?1883), kapitalist toplum ve üretim biçimi olarak adlandırdığı bu modern yapının, kendisinden önceki yapılardan farklı yanlarını keşfetmeye ve varolan yapısını çözümlemeye çalışmış, bunu da büyük ölçüde kendi eseri olan bir yöntemle yapmıştır. Marx, sonradan diyalektik ve tarihsel maddecilik olarak adlandırılacak olan yöntemi yoluyla vardığı sonuçları ise, başta Kapital olmak üzere çok sayıda kitap ve makale aracılığı ile ifade etmiştir. Genel olarak söylenecek olursa Marx, kapitalist üretim biçimin, meta üretimi ve değişimine dayalı bir biçim olduğunu ve temelinde metaın olduğu bu sürecin, işçinin emek-gücünü de metalaştırdığını ifade etmiştir. Sözkonusu metalaşma süreci, Marx'a göre, işçi açısından iki önemli sonuç doğurmaktadır. Bunlardan biri, yoğun bir emek sömürüsü, diğeri de çok çeşitli boyutlarıyla yabancılaşmadır. Sömürünün mekanizmaları ile yabancılaşmanın gerek nedenleri, gerek sonuçları üzerine çok geniş bir literatür oluşturacak biçimde çalışmalar yapan Marx, bu sorunlardan çıkışın anahtarının ise, en sonunda komünizme varacak bir toplumsal devrim olduğunu savunur. Devrim sonrası toplumun inşa edeceği yeni toplum biçimi olarak komünizm, sömürüyü ortadan kaldıracağı gibi, çalışmayı yeniden öz faaliyet haline dönüştürerek yabancılaşmayı da aşacaktır. Bu çalışmanın temel amacı, çalışma kavramını gerek kuramsal tartışmalar, gerek toplumsal anlamı, gerekse de tarihsel süreç içerisinde geçirdiği dönüşümlerle ele alıp, Marx'ın kuramındaki yerini saptamak ve bu yerin günümüz çalışmasına bakışta taşıdığı imkânları sorgulamaktır.
Özet (Çeviri)
Labour as a sociological concept appears with different meanings in almost all dictionaries and scientific sources. This is probably because, being the most ancient type of human activity, labour has become a confused concept. Labour seems to be related with all kinds of human activities. For instance, even reading a book, painting or participating in a sport is often described as `labour?. In this case it can be argued that labour as a concept has no certain definition. What makes labour a sociological concept is the characteristic, special to the modern world, of being a paid activity which is accepted by most people as the only way of making a living and which has a valid identity in the public eye. In the modern world, labour has become a desired, an exalted and completely positive activity. This is a situation which was largely absent in pre-modern societies. In those times it was difficult to imagine most labour as a positive activity. In the main, labour was performed by the lowest parts of society who were in a relationship with their masters of dependence and non-economic obligation. Those parts of society which had no compulsion to perform labour looked down on and degraded this activity. It can be maintained that the starting point which made labour ?modern? was the Industrial Revolution. The factories that appeared with industrialization recruited their labour force from people working on the land and traditional craftsmen transforming them into regimented workers receiving payment according to output. Later the ancient, unpaid types of labour were rapidly superseded by those factories which were using specialized production and machines. In the course of time this paid labour achieved a completely different status and social understanding thanks to being based on the workers free will. Alongside this, the change to wage labour was accompanied by the fast development of an urban structure. On the other hand, this new type of labour together with the new social structure which developed synchronously with it brought about huge and varied problems. Problems that caused many thinkers to make comprehensive analyses and create new important theories about this new social structure. Perhaps the most wellknown of those major theories is the one which was developed by Karl Marx. German thinker Karl Marx (1818-1883), tried to discover what made this new structure which he called capitalist production different from its predecessors. For this purpose he used a new method which he called Historical and Dialectical Materialism. He expressed the results of his studies in many articles and books, especially in his main work Das Kapital. In general, Marx stated that the new `capitalist? type of production was based on the production and exchange of goods, a process that included the labour-force as a commodity like many others. According the Marx, this process of labour becoming a saleable purchasable commodity created two main results for the worker. One is a deepening exploitation of labour and the other a growing tendency towards alienation. Marx focuses on both the reasons and results of the mechanism of exploitation and alienation in a broad collection of writings. He maintained that the way to overcome these problems was a social revolution resulting in socialism and communism. This new type of society which was to be constructed by the people after the revolution was to put away their exploitation and overcome their alienation, returning to a similar relationship found in primitive societies. The main purpose of this thesis is to discuss the concept of labour from a theoretical standpoint, its social meaning and historical process in all the historical transformations which it has passed through. Also this thesis intends to determine the exact position of labour in Marx?s theory and to interrogate the relevance of this position to modern day labour.
Benzer Tezler
- Tommaso Campanella ve Thomas More'un ütopyalarının karşılaştırılması
Comparing Thomas More and Tommaso Campanella's utopias
MAHMUT AVCI
Yüksek Lisans
Türkçe
2006
FelsefeAtatürk ÜniversitesiFelsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. OSMAN ELMALI
- Akışkan modernite tartışmaları ışığında dijital emek süreçlerinin kavramsal bir incelemesi
A conceptual analysis of the digital labor process from the perspective of discussions on liquid modernity
MEHMET ÖZKAN YILDIRIM
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
SosyolojiGalatasaray Üniversitesiİletişim Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NİLGÜN TUTAL CHEVIRON
- Une autre fidélité ; le retour d'Alain Badiou à Platon et sa transformation de Platon face aux problèmes philosophiques contemporains
Bir başka sadakat; Alain Badiou'nun çağdaş felsefe problemleri karşısında Platon'a dönüşü ve onun dönüştürüşü
ÖZHAN ÖZTÜRK
Yüksek Lisans
Fransızca
2023
FelsefeGalatasaray ÜniversitesiFelsefe Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖMER ORHAN AYGÜN
DR. ÖĞR. ÜYESİ HAKAN YÜCEFER
- Devletin ekonomideki yerine teorik bir yaklaşım: İbn Haldun'un karşılaştırmalı analizi
A theoretical approach to the place of state in the economy: A comparative analysis of İbn Khaldun
HİLAL TÜZGEN