Çeşitli etkenler bakımından eşleştirilmiş diabetik olgu ve diabetik olmayan kontrol gruplarında, Achrochordon'ların bazı özellikler bakımından karşılaştırılması
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 23782
- Danışmanlar: Belirtilmemiş.
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları, Endocrinology and Metabolic Diseases
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1992
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bakanlığı
- Enstitü: İstanbul Haydarpaşa Numune Eğt. ve Arş. Hastanesi
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 98
Özet
73 ÖZET Bu araştırmada, incelenen 175 diabetes mellitus'lu hasta ve yaş, cinsiyet, menopoz, obezite, trigliserid düzeyi gibi etkenler bakımından eşleştirilmiş kontrol grubuna dahil 175 kişide, achrochordon bulunuşu ile diabetes mellitus arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu, bununla birlikte bu ilişkinin erkek cinse özgü bir durum olduğu, achrochordon varlığı ile erkek diabetikler arasında oldukça güçlü bir assosiasyon belirlenirken, kadın diabetikler ve kontroller arasında an lamlı bir fark bulunmadığı gözlendi. Literatür verileri gözden geçirilerek, kadınlarda kimi endokrin etkenlerin (estrojen hormonlar, büyüme hormonu ve benzerleri, insülin-benzeri büyüme faktörleri vs.) et beni oluşumu üzerindeki muhtemel nedensel etkileri sonucunda diabetik olan ve olmayanlar arasındaki ayrımın gözden silindiği, bu etkenler bakımından farklı olan erkeklerde ise diabetik olan ve olma yanlar arasındaki ayrımın daha belirgin olarak gözlendiği tartışıldı. Achrochordon'ların bir tarama testi olarak diabetes mellitus'u ayırdedici özelliği genel olarak pek güçlü bulunmadı; bununla birlikte, da ha yüksek güvenilirlik düzeylerinde tekrarlanacak araştırma sonuçlarıyla da desteklendiği takdirde, erkeklerde et benlerinin ucuz, kolay, duyarlılığı ve seçiciliği nisbeten yüksek bir diagnostik marker olarak, insüline-bağımlı olmayan diabetes mellitus tanısı için önerilebileceği sonucuna varıldı.74 Bu araştırmada, achrochordon'lar çeşitli tanımlayıcı özellikleri bakımından da incelendi : Kadınlarda bireysel achrochordon sayısı bakımından, erkeklerde ise bireysel ortalama achrochordon boyutu bakımından diabetik hastalar lehine anlamlı bir fark bulunmakla birlikte, bu bulgu, lezyonun kadınlarda sayıca fazla, erkeklerde de boyut olarak büyük olma özelliğine atfedildi; achrochordon bulunu şu ile insüline-bağımlı olmayan ve erişkin (40 yaş ve üstü) başlayan diabetes fenotipi, menopoz varlığı, soygeçmişte diabetes mellitus saptanması ilişkili bulundu; menopoz-sonrası süreyle, diabetes mellitus tanısı sonrası süre ile, serum kolesterol ve trigliserid düzeyleriyle, obezite varlığı ile achrochordon bulunuşu arasında bir assosias- yon saptanmadı. Achrochordon'lar, kendi başlarına klinik önemi olmayan lezyonlar olarak kabul edilirken, son 10 yılda, önce kolon polip ve kan seri ile ilişkisi, sonra da diabetes mellitus ile ilişkisi bağlamında bazı araştırmalara konu olmuştur. Araştırmalar, daha çok, bu lezyonun söz konusu hastalıklarda erken tanıya yönelik bir diagnostik marker olarak değerini belirlemeye yönelik olarak tasarlanmış, yeterli kon trol grupları ve karıştırıcı başka etkenleri gideren eşleştirme yöntemleri kullanarak yapılmış analitik çalışmalar, ya da bu lezyonun epidemiyolojisini sergileyecek tanımlayıcı araştırmalar pek yürütülmemiştir. Banik ve Lubach'ın (68) 1987'de yaptığı deskriptif bir çalışma, lezyonun tanımlayıcı özelliklerinin belirlenmesine yönelik, literatürde bilinen tek araştırma raporunu sağlamıştır. Bu konuda, daha geniş kapsamlı, daha farklı populasyonları da kapsayan deskriptif çalışmalara ihtiyaç devam etmektedir. Endokrin etkenler, özellikle büyüme hormonu ve benzerleri ile insülin-benzeri büyüme faktörleri ve achrochordon oluşumu arasındaki muhtemel hipotetik nedensel ilişkiyi araştıran retrospektif çalışmalar ve prospektif izlem araştırmaları da çeşitli gruplarda, örneğin gebelerde, akromegalik hastalarda, menopoz-sonrası kadınlarda,75 Cushing sendromlularda, karaciğer sirozlularda yapıldığı takdirde, hem et beni oluşumu ile bu hastalıklar arasındaki bağı, hem et beni oluşumunun nedensel etkenlerini, hem de onkojenez ile achrochor- don'lar ve bu klinik durumlar arasındaki ilişkileri aydınlatmaya yarayabilir. Araştırmamızın zaman ve teknik olanak kısıtlılığı ve bu konu da yapılan ilk çalışma olması nedeniyle %90 güvenilirlik düzeyinde tasarlanmış olması, çıkarılan sonuçların genellenebilmesi bakımından bir eksikliktir, bu yüzden, daha yüksek güvenilirlik düzeylerinde da ha geniş kapsamlı analitik araştırmalarla, bu çalışmada varılan sonuçların yeniden değerlendirilmesi de düşünülmelidir.
Özet (Çeviri)
76 SUMMARY In this case-control study, 175 patients with diabetes melli- tus have been compared with 175 controls without diabetes who ha ve been matched in respect to age, sex, menopause occurence, obe sity and blood triglyceride levels with the case-group. It has been fo und that there is a significant association between the occurrence of achrochordons and diabetes mellitus, but that this association is specific to male diabetics whereas no association has been found in females. It has been discussed in the light of a review of the literatu re that this difference between men and women may be due to seve ral endocrine factors (estrogens, growth hormone and similar hor mones, insulin-like growth factors, etc.) such that in women, beca use of a causal effect of these possible endocrine factors on skin tag formation, the difference of skin tag occurrence between diabe tics and non-diabetics may be confounded, whereas in men in whom these factors do not have an influence on the outcome, this difference is observed to be more pronounced. Skin tag occurrence has not been found as a sensitive and specific finding to exclude non-diabetics in a general population survey; however, if it is to be confirmed with other research reports with higher levels of confiden ce, it may be proposed that skin tag occurrence may be used as an inexpensive, easy, and relatively sensitive and specific diagnostic marker in the male general population to find out possible cases of non-insulin-dependent diabetes mellitus. In this study, skin tags have also been discussed in res pect to their several descriptive properties : It has been found that female diabetics differed significantly in their individual skin tag fre-77 quency while male diabetics differed significantly in their individual mean skin tag size compared with non-diabetic controls, however this finding is discussed to be possibly due to the relatively high in dividual frequency of skin tags in women and their relatively high si ze in men. Skin tag occurrence has been found to be associated with maturity-onset non-insulin-dependent diabetes mellitus phe- notype, occurrence of menopause, existence of diabetes in family history, whereas the length of time after menopause, the length of ti me after the diagnosis of diabetes, blood cholesterol and triglyceri de levels, occurrence of obesity has not been found to be associa ted with it. Skin tags, previously not considered to be important them selves clinically, have been subject to clinical and epidemiological research in the last 10 years, first in respect to their assumed relati onship with colon polyps and cancer, and lately in respect to their possible relationship with diabetes mellitus. Previous studies have been mostly concentrated on the value of this finding as a marker for early detection of these diseases, but neither sufficient control groups, nor matching for possible confounding factors have been used, nor epidemiologic descriptive studies have been carried out. The report of Banik and Lubach (68) of a descriptive study in 1987 is the only study in the literature that provides us with descriptive data on the properties of the lesion. There is, therefore, need for mo re thorough other descriptive studies that focus on different and big ger populations. New retrospective and prospective follow-up studies focu sing on the possible hypothetical causal relationship between en docrine factors, especially growth hormone and similar hormones, insulin-like growth factors, and skin tag occurrence, to be carried out in different sub-populations such as pregnant women, acrome galics, women after menopause, patients with Cushing syndrome and hepatic cirrhosis, may provide enlightening data on the causes78 of skin tag formation, as well as on the relationship between oncoge nesis, skin tag formation and the cited clinical situations. Restricti on in respect to time and technical facilities, and the fact that this study has been one of the first few studies in this field, thus leading us to adopt a 90 % confidence level, is a major obstacle that hinders us from generalising our results. Therefore, new studies with higher confidence levels and with bigger populations are needed to con firm our findings.
Benzer Tezler
- Evaluating the LCA of two buildings with close embodied energy which have different functions
Farklı işlevlere sahip olan iki binanın üç tür duvar kullanarak yaşam döngüsünün değerlendirilmesi
POOYA PAKMEHR
Yüksek Lisans
İngilizce
2014
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MUSTAFA ERKAN KARAGÜLER
- Filistin'in deniz yetki alanları
Marine jurisdictions of Palestine
MOHAMMED MUSHTAHA
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
HukukGaziantep ÜniversitesiKamu Hukuku Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ LİDER BAL
- Az katlı çağdaş konutlarda malzeme kullanımı üzerine bir araştırma
A research on the building material usage in low-rise contemporary houses
HAJRIJE POPOVA
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
MimarlıkBursa Uludağ ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ZEHRA SEVGEN PERKER
- Enfekte yara modeli oluşturulmuş ratlarda ankaferd ile amoksisilin klavulanik asidin greft sağ kalımı üzerine etkilerinin karşılaştırılması
Comparison of the effects of ankaferric and amoxycylene klavulanic acidine graft on the right range of infectional wound models
MEHMET EMİN ATLİ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2017
Plastik ve Rekonstrüktif CerrahiFırat ÜniversitesiPlastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. ALİ BAL
- İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin geri göndermeme ilkesi bağlamında mültecilere uygulanabilirliği
Applicability of European Convention on Human Rights to the refugees in the context of non refoulement
MACİT AKMAN