Heimat lund gastland im spiegel der Migrantenliteratur-Anhand der susgewaehlten Autor-Inn-En-
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 25991
- Danışmanlar: DOÇ. DR. YÜKSEL BAYPINAR
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Türk Dili ve Edebiyatı, Turkish Language and Literature
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1993
- Dil: Almanca
- Üniversite: Ankara Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 359
Özet
-343- IX. TÜRKÇE ÖZET Bu çalışmamızın konusunu, şimdiye kadar Türkiye'de bilimsel ölçütler içinde yeterince ele alınmamış olan Türk Göçmen Edebiyatı teşkil etmektedir. Sadece genel olarak edebiyat çevrelerinde değil, konuya en yakın olan Alman Dili ve Edebiyatı bölümlerince de bu edebiyat hakettigi şekilde ele alınmamıştır. Türk Göçmen Edebiyatı, Almanya'ya Türk işçilerinin 60' lı yıllardaki göçleriyle başlar. Bu göçten kısa bir süre sonra Türk yazarları, önceleri çeşitli gazetelerin edebiyat köşelerinde, daha sonra da müstakil eserler vermeye, başladılar. Günümüzde ise artık Alman kamuoyunda hem nitelik hem de nicelik bakımından kendilerinden söz ettirmektedirler. Türk Göçmen Edebiyatı, aynı zamanda Almanya 'daki Türk azınlığının ve göç olgusunun direkt bir yasımasıdır. Bu açıdan kamuoyu için bilgilendirici bir işlevi de vardır. Almanya' daki Türkler 'in durumu, prob lemleri ve geleceğe bakışları, sessiz bir azınlığın temsilcileri olan Türk yazarları tarafından kaleme al inmiştir. Her bir yazar çeşitli şekillerde, izlenimlerini ve yaşantılarını bu edebiyatta dile getirmiştir. Bazı eserler eleştirel bir yaklaşıma sahipken. bazıları da kültürler ve milletlerarası ilişkileri teşvik edici ve kuvvetlendirici niteliktedir. Bu çalışmamızda söz konusu yazarların eserleri dışındaki açıklamaları ve değerlendirmeleri de dikkate alınarak onların bakış açıları verilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmamızda genel olarak Türk Göçmen Edebiyatı ' nda Almanya ve Türkiye yansıması ele alındıysa da özelde Şinasi Dikmen, Alev Tekinay ve Saliha Scheinhardt ' m eserleri detaylıca incelenmiştir. Bu üç yazarı seçmemizdeki neden, her birinin farklı üslup, tür ve amaçla yazmalarıdır.-344- Çalışmamızı sekiz ana bölüm altında topladık. Bunlar sırasıyla şöyledir : 1. Araştırmanın durumu 2. Tanımı 3. Yasarlar 4. Türkiye ve Almanya konuları 5. Şinasi Dikmen 6. Sal iha Scheinhardt 7. Alev Teki nay 8. Sonuç Araştırmanın durumu bölümünde, konuyla ilgili tüm kaynaklar tek tek ele alınarak yapılan çalışmalardaki yeniliker, bizim araştırmamız ile ilgileri ve paralel likleri araştırılmıştır. Türk Göçmen Edebiyatı ' nm genellikle yurtdışında yapılan araştırmalarda ele alındığı tesbit edilmiş ve bu çalışmaların da sadece eserlerin içerik yönünü ele aldıkları ve bu edebiyatı bir doküman olarak değerlendirdikleri saptanmıştır. îkinci bölümde Türk Göçmen Edebiyatı ' nm tanımlamaları üzerinde durduk. Türk Göçmen Edebiyatı, daha önceden de değindiğimiz gibi, Türkler 'in ekonomik nedenlerle yurtdışına göç etmesiyle ortaya çıkmıştır. Alman edebiyat bil imci lerince bu edebiyat önceleri misafir işçi edebiyatı olarak nitelendirilmekteydi. Ancak daha sonra özellikle Yüksel Pazarkaya'nın karşı çıkışlarıyla farklı şekillerde adlandırılmaya başlandı. Helmut Kreuzer gibi misafir işçi edebiyatı adlandırılmasını savunanlar, bu kavramın özellikle 60' lı yıllardan sonra ortaya çıktığını ve hangi kitleyi nitelendirdiğinin kolayca anlaşıldığını savunmakta dırlar. Bu adlandırmaya karşı çıkanlar, bir yandan“misafir”ve“işçi”sözcüklerinin birlikte kullanıl masının mümkün olmadığını, diğer yandan da Türk yazarlarının tamamının işçi olmadığını. hatta çoğunluğunun başka mesleklerden olduğunu belirterek bu isme karşı çıkmakta; yazarlar ise, kendilerinin sadece yazar olarak isimlendirilmeleri gerektiğini savunmak tadırlar.-345- Farklı tanımlamalar detaylıca belirtildikten sonra biz, bu edebi akıma Türk Göçmen Edebiyatı adının veril mesi gerektiğini savunduk. Bu adlandırmayı dört temel şart üzerine bina ettik. Bizim için bu edebiyatın tanımlanmasında ana kriter. Türkler 'in Almanya'ya göç konusudur. Yani birinci şart, eserde değinilen konular ve eserin yazıldığı ortam; ikinci şart. yasarın kendisi ni tanımlaması; üçüncü şart. yasarın dili; dördüncü şart da yazarın üslup açısından hagi millete daha yakın olduğudur. Buna göre Türk kökenli olan bir yazar, göç ve ona bağlı olarak Almanya 'daki Türk varlığını konu edinen bir eser yazdığında, bu eseri biz Türk Göçmen Edebiyatı olarak değerlendirebiliriz. Tezimizin üçüncü bölümünde, genel olarak yazarları ele aldık, öncelikle eserlerini Türkçe yazıp Almanca'ya çevirttiren yazarlarımızdan en önemlilerinin kısaca hayatlarını, eserlerini ve ana konularını ele aldık. Sırasıyla su yazarlarımıza değindik : Nevzat üstün, Bekir Yıldız, Yüksek Pazarkaya, Füruzan, Adalet Agaoglu, Gülten Dayıoglu, Leyla Erbil, Yusuf Ziya Bahadmlı, Fakir Baykurt, Aysel özakın. Araş Ören. Güney Dal. Fethi Savaşçı. Yazarlar bölümünün ikinci kısmında. eserlerini Almanca olarak veren yazarlarımız üzerinde durduk. Bu yazarlarımız da sırasıyla şunlardır : Sinasi Dikmen, Sal iha Scheinhardt, Yüksel Pazarkaya. Kemal Kurt. Hülya Serap Özkan. Zehra Çırak. Levent Aktoprak. Zafer Senocak, Birol Denizeri. Ertunç Barın. îhsan Atacan ve Alev Teki nay. Dördüncü bölümdeyse, bu edebiyatta Türkiye ve Almanya konusunu ele aldık. Bölümü vatan ve misafir ülke olmak üzere iki ana başlık altında topladık. Vatan bölümünde ilk olarak istek ve gerçek konusuna değindik. Bu bölümde, ilk olarak vatan kavramının ne anlama geldiği, insanları vatanlarına bağlayan unsurların neler-346- oldugu konusu irdelendi. Buna göre vatan kavramının iki temel şartı vardır : 1. Bir yere ya da bölgeye ait olma olgusu tamamen orada dogma ve/veya orada büyümeye bağlıdır. Diğer yandan sosyal yönden de o bölgeye ait olmak gerekir. 2. Bir yere duygusal bağlılık, yani kendimizi evde hissettiğimiz yer. Bu iki şarta bakınca, Almanya'daki Türkler 'in, özellikle de ikinci neslin Almanya'yı vatan olarak benimsemeleri ve o doğrultuda da vatandaşlık haklarını elde etmeleri gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Oysa Almanya'da yaşayan Türkler, ne Almanya'yı ne de Türkiye'yi tamamen vatan olarak görebilmektedirler. Dolayısıyla sadece bir insanın“ben buralıyım”demesinin de oralı olması için yeterli olmadığı sonucu çıkmaktadır. Bunun için de kişinin bir yere vatanım diyebilmesi için, orada yaşayan insanların da olurunu alması gerektiği sonucu doğmaktadır. Vatan kavramının tanımlanmasında bile bu kadar çok problem ortaya çıktığına göre, Türk Göçmen Edebiyatı ' nm kavrama farklı şekillerde yaklaşması doğaldır. Ayrıca tarihleri boyunca vatan kavramını milliyet kavramıyla birlikte kullanan Almanlar' an Türk azınlığını kolay kolay kabullenmeyeceklerini tahmin etmek de yanıltıcı olmasa gerek. Vatan kavramını irdeledikten sonra Türk Göçmen Edebiyatı ' nda Türkiye'ye karşı eleştirel yaklaşımları ele aldık. Eleştirilen konular, öncelikle Türk işçilerine yeterince sahip çıkılmaması, Türkiye'nin ekonomik ve politik yapısı, eğitim sistemindeki çarpıklıklar şeklinde özetlenebilir. Yazarlar, toplumu muzdaki yanlışlıklara değinirken, bazan nedenleri üzerinde de durmaktadırlar. Türkiye'nin sorunlarının çoğunun, ekonomik olduğu vurgulanmaktadır. Eleştirel yaklaşımların çoğu gerçekçi bir üslupla anlatılırken, abartmalar da gözlenmektedir.-347- Baha sonra genel olarak bu edebiyatta Türkiye yansımasına ele aldık. Yazarlar, Türkiye tasvirlerinde, Türkler' in vatana bakış açılarını yansıtmaya çalışmaktadırlar. Vatana duyulan özlemden dolayı Türkiye, erişilmez ve yüce olarak görülmektedir. özel like Almanya'da Türkler'in sürekli dışlandığı ortam larda Türkiye tasvirleri daha duygusal 1 aşmaktadır. Almanya'daki Türkler, sıkıntılarını ancak Türkiye'yi hayâl ederek unutabi İmektedirler. Türk insanının dayanışması, fedakârlığı ve karşılıksız sevgisi, çeşitli şekillerde konu edilmekte dir. Türk kültürü, tarihi ve özellikle de turistik yönler, detaylıca tasvir edilmektedir. Güneş, tabiat ve deniz tasvirleri de, en çok kullanılan semboller olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye konusuyla beraber ele aldığımız diğer bir konu da, aileler ve eşlerden ayrı yaşama zorunluluğudur. Türk işçilerinin geride bıraktı 1ları yakınları, bu anlamda onları vatanlarına bağlamaktadır. Türk Göçmen Edebiyatı, yurtdışına göç hadisesinin, kişilerin arzu ve istekleriyle olmadığını, ülkenin ekonomik durumundan zorunlu bir kaçış olduğunu vurgulamaktadır. Hayat şartlarını ve gelir seviyesini arttırarak geri dönmeyi amaç edinen bu göç hadisesi. ne yazık ki genelde amacına ulaşamıştır. Ayrıca Türk işçisi, yeni girdiği ortamın şartlarına da uyum sağlamak zorundaydı. îçinde bulunduğu ortama uyum sağlayamamakla birlikte gittikçe Türkiye'den de uzaklaşarak geçmiş ve şimdiki zaman arasında bocalar bir duruma gelen Türkler'in kimlikleri, iki ülke arasında kalmış, yaralanmış, ve onlar kendilerini arayan tipler haline dönüşmüştür. Kısaca bu bölümde, eserlerde en çok işlenen konular olarak Türk ve Almanlar' m karşılaştıkları noktalar ve ilişkileri, Türkler'in dil, kimlik ve uyum problemleri gibi konular ele alınmıştır. Dördüncü bölümün ikinci kısmında da, bu edebiyatta Almanya konusunun nasıl ele alındığı tarafımızdan incelenmiştir, öncelikle istatistiki rakamlardan hareket-343- ederek Almanya'deki Türk varlığının yıllara göre nasıl bir artış gösterdiğini ve bu artıştaki belirleyici faktörleri tesbit etmeye çalıştık. Netice olarak Almanya 'daki Türk varlığının daha usun yıllar orada kalmayı amaçladığını ve hatta orada sürekli kalmayı düşündükleri sonucuna vardık. Ancak Almanya 'daki Türkler ' în istekleriyle Almanlar' in yaklaşımları arasında farklılık olduğundan, orada doğup büyüyen insanların dahi kendi kendileriyle çelişkiye düştüklerini tesbit ettik. Yazarlarımız, Almanya tasvirlerinde, genellikle kendi yakın çevrelerini ya da direkt olarak kendi yaşantılarını ve izlenimlerini sergilemektedirler, özellikle Almanlar1 la yaşanan sorunlar, uyum problemleri ve Türkler'e yapılan haksızlıklar ağırlık kazanmaktadır. Yabancı düşmanlığı ya da farklı kültürleri aşağılama eğilimi, özellikle, ikinci nesil yazarlarımızın ana konularını teşkil etmektedir. Bu bağlamda ikinci neslin Almanya'yı vatan olarak görmesine ragmen. Almanlar tarafından kabul edilmemeleri, aileleri ile aralarında bulunan aşılması zor gibi görünen kopukluluklar ve farklı yaklaşımlardan dolayı içinde bulundukları kimlik krizi nedeniyle yabancı düşmanlığını bahane ederek kişilik ve kimliklerini bulmaya çalıştıklarını, bu çalışmamızda tesbit ettik. Türk gençlerinin en büyük açmazı da, uyum ve kabul görme için önceleri ön şart olarak görülen dil problemi ni aşmalarına ragmen yabancı olarak nitelendirilmeleri dir. Türk Göçmen Edebiyatı dil problemini iki açıdan ele almaktadır : Bir yandan Türkler 'in temel ihtiyaçlarını gidermek, iletişim kurabilmek için ihtiyaç duydukları Almanca'yı bilme zorunluluğu, diğer yandan da kişilik ve kimliklerini muhafaza edebilmeleri için anadilleri olan Türkçe'yi koruma zorunluluğu. Türkiye ve Almanya yansımasını genel olarak bu edebiyatta ortaya koyduktan sonra sırasıyla Şinasi Dikmen, Sal iha Scheinhardt ve Alev Tekinay'ın edebi kişiliklerini, eserlerini ve üsluplarını inceledik. Tezimizin beşinci bölümünde, hiciv yazarı olan Şinasi-349- Dikmen'i ele aldık, öncelikle Sinasi Dikmen 'in hayatını, eserlerini ve faaliyetlerini tanıttıktan sonra Alman basınında hakkında çıkan yazılardan hareketle onun edebiyat çevrelerinde ve genel olarak Alman kamuoyundaki yerini saptamaya çalıştık. Sinasi Dikmen'e göre toplumsal çarpıklıların önyargının, aşağılanmanın ve dışlanmışlığın güncel hayat haline geldiği Almanya'da hiciv yazmak, hiç de zor bir iş değildir. Ona göre Almanlar, her hareketleriyle her an ona malzeme çıkarmaktadır. Sinasi Dikmen 'in eserle rindeki konular, sosyal yapılar ve davranışlar, endüstri leşmiş bir toplumun duygusuzluğu ve robotlaşması, yabancı düşmanlığı, Türkler 'in Alman toplumuna uyum sağlarken düştükleri gülünç durumlar, farklı mental ite ve yaklaşımlar şeklinde özetlenebilir. Dikmen bu konuları işlerken, kullandığı en önemli teknik klişelerdir. Milliyet ile ilgili sözcükler, deyimler ve kalıplar, toplumların önyargılarını belirtmek için, özellikle vurgulanarak kullanılmıştır. Hicivlerinin çoğunda anlatıcı, genellikle bilgisiz, naif ve duygusal bir kişidir. Anlatılan olayların gerçek olmadığını vurgulamak için Dikmen, abartılı anlatımı tercih eder. Komik efektleri Türk ve Alman bakış açılarını karşılaştırarak sağlar. Sinasi Dikmen 'in anlatım tekniği, olay kurgusu ve hatta dili, tamamen Türk hiciv geleneğini yansıtır. Alman edebiyatında hiciv, bir teknik ya da anlatım tarzı olarak kullanılmış, oysa Türk edebiyatında başlı başına edebi bir türdür. Bu anlamda Sinasi Dikmen, Türk hiciv sanatını Alman edebiyatına aktarmıştır diyebiliriz. Ayrıca Sinasi Dikmen' in sosyal eleştirileri. Almanlar için de çok önemlidir. Çünkü Dikmen, bir yabancı olarak tarafsız ve belirli bir mesafeden olayları yansıtmaktadır. Beşinci bölümün sonunda Sinasi Dikmen 'in“arkadaşlık”adlı hicvini, hem içerik hem de formal yönden inceleyerek yazarımızın temel konularını ve anlatım tekniklerini örneklendirmiş olduk. Altıncı bölümde Saliha Scheinhardt ' ı ele aldık. Saliha Scheinhardt, yayınladığı ilk üç eserden sonra-350- Offenbach Şehir Yazarı olarak ödüllendirildi. Alman basınında eserlerinin kalitesinden ziyade, işlediği konular üzerinde durulmaktadır. Saliha Scheinhardt ' a göre de edebiyatın kalitesinden çok fonksiyonu önemlidir. Kendisini kadın haklarını savunmaya angaje bir yazar olarak niteleyen Scheinhardt, Türk edebiyatıyla bir ilgisi olmadığını açıklar. Alman basınında Saliha Scheinhardt ' m bir Türk kadını olarak edebi eser vermesinin büyük bir yenilik olduğu vurgulanmaktadır. Saliha Scheinhardt ' m eserleri nin değişmeyen tek konusu; ezilen, sömürülen, istismar edilen Türk kadınının trajedisidir. Saliha Scheinhardt ' m eserlerinde Türkiye. çoğunlukla eleştirilmiştir. Eserlerindeki tiplerin tamamına yakını, kırsal kesimden gelmekte olup Almanya'da da aynı aile yapısını sürdürmek istemektedirler. Değişen ekonomik ve sosyal yapıya ragmen ahlâk ve gelenek anlayışlarını değiştirmek istemezler. Saliha Scheinhardt ise, bütün çarpıklıkların ve haksızlıkların nedeni olarak erkekleri gösterir. Saliha Scheinhardt ' m tipleri; içlerine dönük, toplum tarafından dışlanmış, çaresiz ve.tam anlamıyla korumasız bir haldedirler. Scheinbhardt. her şeyi kabullenen, hiçbir zaman isyan etmeyen bu kadın tipleri nin aslında köleliği seçtiklerini savunur. Türkiye'de devletin hakimiyetini insanların ancak dini inançlarından dolayı kabullendiğini eserlerinde vurgu layan Scheinhardt, dinin kabul ienici. affedici anlayışına karşı çıkar. Türkiye'nin modernleşmeyle birlikte batı 1 1 laştıgmı da vurgulayan yazar, daha birçok köyde doktor bulunamazken, televizyonda Dallas filminin izlendiğini belirtir. Kısacası Saliha Scheinhardt. eserlerinde dine, geleneğe, erkeklere ve tüm sosyal kurumlara karşı eleştirel bir tutum sergiler. Kadınların kişikl iklerinin gelişimlerine en büyük engel olark gördüğü erkekler, eserlerinde hep olumsuz tasvir edilirler. Gerçekçi bir yazar olduğunu savunan Scheinhardt. reportaj tarzında eser verir. Türk kadının dramını Alman kamuoyuna duyıuırmak istediğinden, edebi hassasiyet ya da üslup tamamen ihmal edilmiştir.-351- Sözde gerçekçilik anlayışıyla anlattığı istisnai olayların tamamen doğru olduğunu ve okuyucunun anlatılanlardan hareketle bir sonuç çıkarması gerektiğini savunur. Oysa gerçekçiliğin temel şartının nesnellik olduğu ve dolayısıyla tasvirlerle olay kurgu sunun nesnel olarak yansıtılması gerektiği hiç düşünülmemiştir. Eserlerinde diyaloglara hiç yer ver- meyişi, olayların tek bir bakış açısından yansıtılması, kendisi için doğru olanın monologlar tarzında verilmesi, karşıt figürlerin fikirlerine kesinlikle yer verilmeme si, yazarın gerçekçilikten ne denli uzak olduğunu göstermektedir, üslup ve dil yönünden de hatalarla dolu olan eserlerinin Alman basınında olumlu bir tepki toplaması ve ödüllendirilmesi, eserlerinin edebi seviye sinden ziyade içeriğiyle i igi leni İdigini göstermektedir. Son olarak Sinasi Dikmen ve Sal İha Scheinhardt ' tan daha farklı bir üslup ile eser veren yazarımız Alev Tekinay üzerinde durduk, üniversite eğitimi için gittiği Almanya'da kalan ve şu anda Augsburg üniversitesi 'nde öğretim elemanı olan yazarımızın edebi eserlerinin yanısıra çok sayıda bilimsel eserleri de mevcuttur. Alev Tekinay* m ilk hikâyeleri, çeşitli antoloji lerde yayınlandıktan sonra 1986 'da“über aile Grenzen”adlı eserini yayınlar. Bundan sonra üç yıl eser vermeyen yazar, 1989-91 arası beş eseri kaleme alır. Bu büyük başarısıyla birlikte Almanya'da ve diğer ülkelerde sıkça kendisinden söz ettiren yazar, 1990 'da Almanca eser yazan yabancı yazarlara verilen Adalbert von Chamisso Teşvik ödülü 'ne lâyılk görülür. Alev Tekinay' in çok farklı ve geniş bir okuyucu kitlesi bulmasının nedeni, sadece eserlerinin çokluğundan değil, aynı zamanda farklı okuyucu kitlele rine de hi tabedebi İmesindendir. Çocuklar, için masal kitabı, gençler için onlara özgü gençlik kitabı, roman tik hayalci bir kitle için yazdığı roman ve hikayeleriyle çok değişik kitlelere seslenen yazar, kısa zamanda popüler olmayı başarmıştır.-352- Alev Tekinay' in eserlerinde işlediği ve çözüm yolu olarak önerdiği konu, Türk-Âlman dostluğu ve yak mi aşması d ir. Bunu sağlayabilmek için Tekinay, kimlik problemini - diğer Türk yasarlarından farklı olarak - insanı çıkmaza sokan bir sorun halinde görmez. Bilâkis iki farklı kültürden beslenme, onun figürleri için bir avantajdır. Böylece her kültürün olumlu yönlerini seçme imkânına kavuşurlar. Eserlerindeki kahramanlar, kurdukları hayâli bir dünyayla arada kalmışlık duygusunu aşarak farklı kültürlerin ortak ve güzel yönlerini al ırlar. Alev Tekinay, konu yönünden, kendisini sadece göç olayı ya da Türkler ile sınırlamaz, özgürlük, insanlık, sevgi gibi konular da, eserlerinde önemli bir yer teşkil eder. özellikle“Ağlayan Kar”adlı eserinde insan sev gisini, bağışlamayı. sınırları aşan bir tarzda ele almıştır. Tekinay' m eserlerinde hayâl ile gerçek içiçedir. Figürlerini farklı açılardan aydınlatan yazar, bütün figürlerine karşı aynı mesafeli tutumu gösterir. Olayları çeşitli açılardan aydınlatmanın yanısıra eser lerindeki figürlerine, olay kurgusunun şekillenmesinde de yer veren yasar, böylece anlatımda yeni imkânları sunar. Eserlerinin içerikleri çok yoğun olmasına ragmen, üsluba ve anlatım tekniklerine titizlikle riayet edilmiştir. Ayrıca Alman ve Türk edebiyatından aldığı sembolleri ustalıkla kullanmıştır. Son bölüm olan sekizinci bölümde, genel olarak bu edebiyatın Alman edebiyatına katkısı ve toplumsal işlevi üzerinde durduk. Sonuç olarak bu edebiyatın. Alman edebiyatına hem anlatım teknikleri hem de içerik açısından büyük katkıları olduğunu savunduk. Ayrıca Türk kültürünün ve mental i tesinin bu edebiyat sayesinde Alman kamuoyuna tanıtıldığı ve en önemlisi de ilk defa Almanya 'daki Türk sorununa direkt olarak Türkler' in temsilcisi şeklinde niteleyebileceğimiz bu yazarların bakış açısını yansıtmış olduk.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Collective action of immigrants from Turkey living in Germany
Başlık çevirisi yok
MERAL GEZİCİ YALÇIN
Doktora
İngilizce
2007
PsikolojiPhilipps-Universität MarburgPsikoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ULRICH WAGNER
- Auseinander setzung mit dem begriff 'Heimat' in der zeitgenössischen Deutschsprachigen literatur
Başlık çevirisi yok
HALUK ÖZCAN
Doktora
Almanca
1997
Alman Dili ve EdebiyatıÇukurova ÜniversitesiAlman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
PROF. DR. GERTRUDE DURUSOY
- Koruma ve kullanıcı katkısı tarihsel temeller ve günümüzdeki olanaklar
Preservation and public participation historical bases and recent possibilities
ZEYNEP AYGEN
- Bertolt Brecht ve Nazım Hikmet'in eserlerine yansıyan memleket hasreti
Heimat - Sehnsucht in den Werken von Bertolt Brecht und Nazım Hikmet
BEGÜM EKŞİ
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
Alman Dili ve EdebiyatıMarmara ÜniversitesiAlman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. LEYLA COŞAN
- Zum Studieren in „die Heimat':Abwanderung von Türkeistämmigen der zweiten GenerationMotive und Erfahrungen
İkinci kuşak Türklerin yüksek öğrenim için 'Ana Yurda' Göçü:Güdüler ve tecrübeler
HÜMEYRA YILMAZ
Yüksek Lisans
Almanca
2019
SosyolojiTürk-Alman ÜniversitesiKültürlerarası Yönetim Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ERNST STRUCK