Delhi sultanlarından Halaciler (Alaeddin Muhammed-Şah Halaci devri)
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 31748
- Danışmanlar: PROF. DR. ERDOĞAN MERÇİL
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Tarih, History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1994
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Ortaçağ Tarihi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 136
Özet
122 ÖZET İslâm dininin Hindistan'a ilk girişi 711 yılında Emevî Halifesi I. Velîd devrinde olmuş ve Sind üzerine gönderilen Muhammed b. Kasım, burayı fethetmişti. Sind, Emevîler ve Abbasîler zamanında merkezden gönderilen Arap valiler tarafından idare edildi. Bu valiler Hindistan sınırında bulunan birçok şehre akınlar yaparak Hindular ile mücadele ettiler. Fakat merkezden uzak olması ve gereken önemin verilmemesi, Hindistan'daki Arap fütuhatının Sind ve Multan'dan daha güneye ilerlemesine engel oldu. Abbasîler'in 9. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Sind hakimiyetinden vazgeçtikleri görülür. Bu tarihlerde Sistan'da kurulan bir yerli hanedan olan Saffârîler, 870 yılından 901 'e kadar Sind'de nüfuzlarını sürdürmüşlerdir. Saffârîler'den sonra, Gazneliler'in ilk akınlarına kadar Hindistan üzerine önemli bir sefer düzenlenmedi. Bu zaman zarfında Şiî Fatımî Halifesi'ne bağlı olan Sind'deki küçük Arap devletçikleri Hindistan ile daha çok ticari münasebetlerde bulunmuşlardı. Müslüman Türklerin Hindistan'a bütün ağırlıklarıyla nüfuz etmeleri Gazneliler Devleti zamanında oldu. Özellikle Sultan Gazneli Mahmud'un Hindistan üzerine yaptığı 17 sefer kuzey Hindistan ve bugünkü Pakistan'ın Türk-İslâm hakimiyetine girmesini sağladı. Onun halefleri de batıdaki savaşlardan fırsat buldukça Hindistan'a seferler düzenlediler. Bu seferlerde de kuzey Hindistan'daki bazı kaleler ele geçirildi. Gazneliler'in 1186'da son bulmasıyla yerlerini Gûrlular aldı. Gûrlu sultanları da Gazneliler gibi Hindistan'a gaza seferleri yaptılar. Gûrlular'dan Mu'izzeddîn Muhammed (1173-1206) devri Hindistan fetihleri açısından çok parlak bir devre oldu ve Hindular'ın elinde bulunan Sarsuti, Acmer, Kuhram, Hansi gibi önemli merkezler ele geçirildi. Bu fetihlerden sonra Mu'izzeddîn Muhammed, kumandanlarından Aybek'i Hindistan valisi tayin edip geri döndü. Aybek ise Kuhram'ı kendisine başkent yaparak Hindular ile mücadeleye devam etti ve Mu'izzeddîn'in 1206 yılında ölümünden sonra kısa bir süre önce ele geçirdiği Delhi'de sultan olarak tahta çıktı. O, böylece tarihe ilk Delhi-Türk Sultanı olarak geçiyordu. Aybek'in kuvvetli haleflerinden olan Sultan İltutmuş (1211-1236), kuzeyden gelen Moğol123 tehlikesine rağmen Mu'izzeddîn Muhammed Gûrî'nin bağımsız hareket eden kumandanlarını mağlup ederek kuzey Hindistan hakimiyetini kendi elinde toplamış ve Gwalior, Ucceyn, Bhilsa ve Mâlva'yı fethetmişti. İltutmuş'tan sonraki karışık devre 1266'da Sultan Balaban'ın tahta çıkmasına kadar devam etmiştir. Balaban (1266-1287) zamanında daha çok Moğollar ile mücadeleye ağırlık verildiğinden hindu racalarına karşı önemli bir sefer yapılmamış, sadece“Meolar”denilen Hindu eşkiyalar 1260 yılında yapılan bir seterle cezalandırılmışlardı. Balaban'ın 1287'de ölümünden sonra yerine geçen torunu Mu'izzeddîn Keykubâd (1287-1290) zevke ve sefaya aşırı düşkünlüğü ve devlet işlerine ilgisizliği sebebiyle sultanlığın idaresi kötüye gitmeye başlamıştı. Bu sırada emirler arasındaki mücadeleyi kazanan Halacîler'den Melik Fîrûz, Delhi'de idareyi eline geçirerek Mu'izzeddîn Keykubâd'ı öldürtmüş ve“Celâleddîn Fîrûz-şâh Halacî”adıyla tahta oturmuştu. Bu suretle 1290 yılında Delhi Sultanlığı'nın idaresi bir türk boyu olan Halaçlar'a mensup Halacîler hanedam'nın eline geçiyordu. Sultan Celâleddîn Fîrûz-şâh, çok yumuşak karakterli bir hükümdar olduğundan onun devrinde Hindistan'a sadece bir sefer düzenlendi. Ranthambor Kalesi'ni ele geçirmek üzere düzenlenen bu sefer, Sultan Celâleddîn'in yumuşaklığı sebebiyle sonuçsuz kalmış ve sadece Jhain ele geçirilmiş ancak bu hakimiyet kısa süreli olmuştu. Bir Moğol akını ve birkaç isyan teşebbüsü dışında Celâleddîn devrinde Hindistan'daki Müslüman-Türk hakimiyeti açısından pek önemli bir gelişme olmadı. Hindistan'ın bütünüyle fethedilip İslâm hakimiyetine girmesi ise, Celâleddîn'in yeğeni ve halefi Sultan Alâeddîn Muhammed-şâh devrinde oldu. Amcası Sultan Celâleddîn'in iznini almaksızın çıktığı Devagîri Seferi (1294)'nden dönüşte adamlarının da teşvikiyle düzenlediği bir suikasd ile Sultan Celâleddîn'i öldüren Alâeddîn aynı yıl (1296) Delhi'de“Sultan Alâeddîn Muhammed-şâh”adıyla tahta çıktı. Sultan Alâeddîn ilk iş olarak Sultan Celâleddîn'in Multan'da bulunan oğulları Erkli Hân ile Rükneddîn İbrahim'in ortadan kaldırılmasıyla meşgul oldu. Hırslı bir hükümdar olan Sultan Alâeddîn, bütün Hindistan'ı fethetmek istiyordu ancak tam buna başlayacağı sırada Moğollar Hindistan'a akınlara başladılar ve Sultan da onlarla uğraşmak zorunda kaldı. Moğollar, iki defa Delhi'yi kuşatma124 altına almalarına rağmen, başarılı olamadılar ve Sultan Alâeddîn'in aldığı askeri ve ekonomik önlemler sayesinde Halacî ordusu karşısında ardarda yenilgiye uğradılar ve Hindistan'ı işgal etme düşüncesinden vazgeçmek zorunda kaldılar. Böylece 1296-1297'de başlayan Moğol akınları 1308 yılında son bulmuş ve Sultan Alâeddîn, Hindistan'ın fethi işini ele almaya fırsat bulmuştu. Sultan Alâeddîn, Moğol akınlarından fırsat buldukça Hindistan'a akınlar yaparak 1299'da Gucerat'ı, 1301'de Ranthambor ve Jhain'ı, 1303'te Çitor'u, 1305'te Mâlva'yı, 1307'de ise Devagîri'yi fethetmişti. Sultan Alâeddîn, Moğollar'ın bertaraf edilmelerinden sonra da Hindistan fetihlerine devam etti. 1308'de Sivana'yı bizzat fetheden Sultan Alâeddîn, güney Hindistan'daki racaları ba şarılı kumandanı ve naibi Melik Naib Kafur aracılığıyla düzenlediği seferlerle ele geçirdi. Melik Nâ'ib Kafur, 1310 yılında güneydoğu Hindistan'ın en büyük krallığı olan teüngana'yı ve 1311'de düzenlenen bir başka seferde ise, güney Hindistan'ın iki büyük krallığı olan Dwarasamudra ve Mabar'ı fethetmeyi başardı. Böylece bütün Hindistan racaları Sultan Alâeddîn'in yüksek hakimiyetini tanımak zorunda kaldılar. Sultan Alâeddîn'in fetihleriyle Delhi-Türk sultanlığı'nın sınırları, kuzeyde Gazne'den güneyde Rameşvaram'a, batıda Gucerat'dan doğuda Bengal ve Telingana'ya kadar uzanmaktaydı. Sultan Alâeddîn saltanatının son yıllarına doğru oğulları Hızır Hân ile Sadi Hân'ı evlendirdi. Ancak hastalığı ve şüpheci mizacının etkisiyle yüksek devlet kademelerine tayin ettiği beceriksiz hadımların kötü idareleri, devletin zayıflamasına yol açtı. Özellikle Sultan Alâeddîn'in çok sevdiği ve güvendiği gulâmı Melik Nâ'ib Kafur'un saraydaki entrikaları sonucunda Sultan Alâeddîn'in suçsuz Gucerat Valisi Alp Hân'ı öldürtmesi, oğullarından veliahd tayin ettiği Hızır Hân ile diğer oğlu Şâdî Hân'ı Gwalior Kalesi'ne hapsettirmesi, Halacîler'i kökünden sarstı. Sultan Alâeddîn Muhammed-şâh, 1316 yılında ölünce, Delhi'de idareye Melik Na'ib Kâfur hakim oldu. Sultan Alâeddîn Muhammed-şâh Halacî'nin, yirmi yıllık saltanatı, onun akıllıca ve disiplinli idaresi ve yaptığı düzenlemeler sayesinde Delhi-Türk Sultanlığı'nın en parlak devri olmuştur. O, sadece kuzey Hindistan'ı içine alan bu sultanlığı devrin en büyük ve zengin imparatorluklarından birisi haline125 getirmiştir. Bununla beraber Hindistan'ın en güney ucuna İslâm dinini taşıyan ilk Türk hükümdarı olarak da tarihe geçmiştir.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Modern Urducadan Urducaya sözlük ile Çağatay Türkçesi sözlüklerindeki kelimelerin karşılaştırılması
Comparison of modern Urdu dictionary with Jagatay Turkish dictionaries
GULNAZ HAIDER
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
DilbilimSelçuk ÜniversitesiTürk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ PERİHAN ÖLKER
- Delhi Lodi Bahçesi mimari yapıları
Delhi Lodhi Garden architectural structures
ÖZGÜN CAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Sanat TarihiVan Yüzüncü Yıl ÜniversitesiSanat Tarihi Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ MEHMET TOP
- Şemseddin İltutmuş döneminde Delhi Türk Sultanlığı (1211-1236)
The Turkish Sultanate of Delhi during the reign of Shamsuddin İltutmish (1211-1236)
NESRİN YILMAZ
- Hindistan İslâm devletlerinden Behmenîler (1347-1527)
Behmanids of the Islamic state of India (1347-1527)
GÖNÜL BAYRAM KALKAN